ABD Lübnan Eylem Grubu Başkanı, Filistinlilere yönelik toplu cezalandırmayı eleştirdi

Edward Gabriel, İsrail sınırında hata yapılmaması konusunda uyardı ve rızaya dayalı bir cumhurbaşkanının seçilmesi çağrısında bulundu.

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ve ABD Lübnan Çalışma Grubu Başkanı Edward Gabriel, grup üyeleri arasında arabuluculuk yapıyor (Şarku'l Avsat)
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ve ABD Lübnan Çalışma Grubu Başkanı Edward Gabriel, grup üyeleri arasında arabuluculuk yapıyor (Şarku'l Avsat)
TT

ABD Lübnan Eylem Grubu Başkanı, Filistinlilere yönelik toplu cezalandırmayı eleştirdi

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ve ABD Lübnan Çalışma Grubu Başkanı Edward Gabriel, grup üyeleri arasında arabuluculuk yapıyor (Şarku'l Avsat)
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ve ABD Lübnan Çalışma Grubu Başkanı Edward Gabriel, grup üyeleri arasında arabuluculuk yapıyor (Şarku'l Avsat)

ABD’nin Lübnan Görev Gücü heyetine başkanlık eden Edward Gabriel, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, İsrail’in Filistinlilere dayattığı kitlesel askeri ceza doktrini olarak adlandırdığı durumu eleştirdi. “Hamas liderlerine ulaşmadan önce kaç sivilin öldürülmesi gerektiğini merak ediyorum” diyen Gabriel, masum insanların ölmesini durdurmak için ABD yardımının şekillendirilmesi çağrısında bulundu. Gabriel, son dönemde Kongre’deki temsilcilerin ve senatörlerin yanı sıra aralarında Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın da bulunduğu Başkan Joe Biden yönetimindeki üst düzey yetkililerle kapsamlı toplantılar yapıldığını belirterek, savaş uzadıkça gerginliğin kapsamının da genişleyebileceğine dair derin endişesini dile getirdi. Ayrıca Lübnan- İsrail sınırında hata yapma şansının arttığı konusunda da uyarıda bulundu.

Önceki ABD yönetimlerinde büyükelçi olarak görev yapan ve şu anda ABD’nin en büyük Arap lobisi olan destek grubuna liderlik eden Lübnan kökenli iş adamı Gabriel, zamanın geldiğine ve Lübnan’a şu an bir cumhurbaşkanı seçebilecek kadar olgunlaştığına dikkati çekti. Suudi Arabistan’ın bölgedeki bu korkunç olayları tersine çevirmek için oynadığı liderlik rolüne ve Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı sorununun çözümünde ilerlemeye izin veren bir fikir birliğine ulaşmak için Fransa, Mısır ve Katar’ın da yer aldığı beşli bünyesinde ABD ile iş birliğine dikkati çekti. Gabriel, “Çıkarlarını korumanın bir yolu var, ama daha da önemlisi Filistin halkı için adil bir Filistin devleti kurmaktır” dedi.

Lübnan’ın 19. yüzyılın ortalarından bu yana tanık olduğu en kötü ekonomik felaketin, ‘yolsuzluk ve yasadışı silahlandırılmış milisler yani Hizbullah’ tarafından temsil edilen bir iç nedenden kaynaklandığını vurgulayarak, bu krizden çıkışın İran ve İsrail ile ilgili olmayan bir stratejiye ihtiyacı olduğunu dile getirdi.

İşte röportajın tamamı;

-Herkes, Gazze ve İsrail’den gelen korkunç haberleri izliyor. Bu durum Lübnan’ı birçok açıdan etkiliyor. Ancak benim sorum şu; bunun Lübnan’a yayılma olasılığı da dahil olmak üzere ABD’nin bu çatışmaya ilişkin tutumunu nasıl açıklıyorsunuz?

Bunun ABD’de çok bölücü bir mesele olduğunu düşünüyorum. Herkeste çok fazla acıya ve ıstıraba neden oldu. Sevdiklerini kaybedenleri düşünemiyorum. Özellikle Filistin- Amerikan toplumu için bu çok zor. Bu nedenle bunu politik bir bağlama oturtmaya çalışayım. Biliyorsunuz Biden’ın İsrail’e vardığında kucaklaşması, aniden öldürülen yüzlerce masum insanı düşününce anlaşılır görünüyor. Bunun ani bir tepki olduğunu düşünüyorum. Bizim 11 Eylül 2001’den sonraki tepkimizden hiçbir farkı yok. Ancak daha sonra çocuklar ve kadınlar da dahil olmak üzere Filistinlilerin kitlesel ve orantısız öldürülmesine yönetimden yavaş bir tepki geldi. Açıkçası bunun uluslararası toplumu şaşırttığını düşünüyorum. Şiddete son verilmesini talep etmek için çok çalışmak zorunda kaldılar. Son dönemde şiddeti durdurmak için büyük çaba sarf ettiklerini, sonra da ateşkes sağlayacak kadar ileri gittiklerini düşünüyorum. Birçok kişi, yeterince iyi olduğunu düşünmüyor. Ancak şimdilik, İsrail’in dayattığı kitlesel askeri ceza doktrini göz önüne alındığında, ABD’nin şu ana kadar yapabildiği şey budur. Onlar (yönetim), İsrail’e yapılacak yardımların, Batı Şeria sakinlerini öldürmemesini şart koşmayı düşünmeli ve aynı zamanda masum hayatların sürekli olarak öldürülmemesini sağlamalıdır.

Lübnan’a saldırı

-Evet Sayın Büyükelçi, çünkü Lübnan ciddi şekilde etkilenebilir. İkinci bir Nekbe’nin yaşanmayacağını umuyor olsak da gerçekleşmesi durumunda Lübnan dahil tüm bölge büyük bir sorunla karşı karşıya kalabilir. İkinci bir Nekbe ihtimalinden endişe duyuyor musunuz?

Bu savaş ne kadar uzun sürerse, tırmanma ihtimalinin de o kadar artacağından derin endişe duyuyorum. İran’ın, sonunda rehineler ve mahkumlarla ilgili şiddete son verilmesini ve müzakerelere gidilmesini istediğini açıkça ortaya koyduğunu düşünüyorum. Aslında gerilimi artırma çağrısı yapmayan ve pratikte Lübnan’ı ve kendisini Hamas’ın çabalarından uzaklaştıran Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın konuşmasını dinledim. Ayrıca ABD, İsrail’e karşı çok net. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın başlangıçta önleyici olarak Lübnan’a saldırmak istediğinin farkındayız. Başkan Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in bunu durdurmak için çok çabaladığına inanıyorum. Ancak ABD’nin de varlıklarını koruması gerekiyor. İsrail ve Lübnan açıklarında savaş gemileri var. Şu anda faaliyetleri, yalnızca ABD varlıklarını veya vatandaşlarını etkileyen bombalama sahalarıyla sınırlıdır. Eğer bu böyle devam ederse ve İsrail ile Hizbullah arasındaki mesele tırmanmazsa, diplomasinin başarılı olacağını umuyorum. Ancak ne kadar uzun sürerse hata yapma olasılığı da o kadar artar.

Blinken, Nuland ve diğerleri

-Lübnan’ın sadece şimdi olanlara karşı değil, geçmişte yaşananlara karşı da koruyucu bir kılıf oluşturmasında etkili bir rol oynadınız. ABD içerisinde ne yaptığınıza biraz ışık tutabilir misiniz? Bir noktada Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ve belki perde arkasında başka isimlerle bir araya geldiğinizi gördüm. Ne yaptığınızı bize anlatabilir misiniz?

Tabi ki. Geçtiğimiz iki hafta içerisinde onlarca toplantı yaptık. 20’den fazla Kongre üyesi ve personeliyle bir araya geldik. Bakan Antony Blinken ve Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ile görüştük ve Beyaz Saray’da üç, Dışişleri Bakanlığı’nda ise bir toplantı yaptık. Çok güçlü bir çaba sarf ettik. Temel olarak üç şey talep ediyoruz: Birincisi, ateşkes sağlanmalı, şiddetin daha fazla artmasının önlenmesi için bir an önce şiddetin durdurulması gerekiyor. Bu anlamda İsrail’in askeri cezalandırma doktrininin bu noktada çok sert olduğunu güçlü bir şekilde hissediyoruz. Kaç Hamas lideri var? Peki Hamas liderlerine ulaşmadan önce kaç sivilin öldürülmesi gerekiyor? Bir noktada bunun durması gerekiyor. İkincisi, bazen en kötü zamanlarda Lübnan cumhurbaşkanını seçmenin zamanı gelmiştir. Dünya liderlerinin, telefonun diğer ucunda, tarafsızlık, ülkeyi desteklemek ve Lübnan Silahlı Kuvvetleri’nin işini yaptığından emin olmak hakkında konuşmak için geçici bir liderin dışında bir isme ihtiyaç var. Hizbullah’a doğru mesajın verilebilmesi için bu aşamada bir başkana ihtiyaç var. Artık koşullar olgunlaşmış olabilir. ABD, Fransa, Suudi Arabistan, Katar ve Mısır’dan oluşan beşliyi şimdi toplanmaya ve hemen Lübnan’a gitmeye çağırıyoruz. Zaman geldi. Tüm taraflar kendi kişisel adaylarını bir kenara bırakıp uzlaşma arayışındalar, ancak liderliğe ihtiyaçları var. Beşliyi harekete geçirebilecek tek taraf var. ABD’nin bunu yapmak için itme çekme eyleminde bulunması gerekiyor. Ancak Suudi Arabistan ve Katar’ın bu çaba hususunda büyük liderler olduğuna inanıyorum. Son olarak, ABD’nin liderlik rolü oynaması gerekiyor. Biliyorsunuz, Thomas Friedman ‘Siz Orta Doğu’yu umursamıyor olabilirsiniz ama Orta Doğu’nun sizi umursadığı kesin’ diyor. Orta Doğu için bir stratejiye, Lübnan için İran ve İsrail ile ilgili olmayan bir stratejiye ihtiyacımız olduğu gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor. Lübnan’a yönelik bir strateji, Körfez’deki dostlarımızı da kapsayan Orta Doğu’ya yönelik kapsamlı bir stratejinin parçası ve bu sorunları çözmek için birlikte nasıl çalışabileceğimiz bir strateji olmalı. Bunlar üç büyük mesaj.

Suudi Arabistan anahtar niteliğinde

-Bunu belirttiğiniz için teşekkür ederiz. Özellikle Suudi Arabistan’ın, öncelikle Lübnan’ın istikrarını korumaya yardımcı olma ve aynı zamanda bir süredir içinde bulunduğu, Mavi Hat’taki gerilim nedeniyle artık çok tehlikeli hale gelen bu karanlık tünelden çıkmasına yardımcı olma konusundaki potansiyel rolünü sormak istiyorum. Ne yapılıyor?

Evet, bu soru için teşekkür ederim. Suudi Arabistan’ın şu anda bu korkunç olayları tersine çevirecek en önemli ülkelerden biri olabileceğine inanıyorum. Şu anda Suudi Arabistan için önemli olan iki şey görüyorum. İlk olarak, beşli içinde Katar, ABD ve diğer ülkelerle başkanlık sorununun çözümünde ilerlemeye olanak sağlayacak bir fikir birliğine varılması gerekiyor. Onlar, bunun anahtarıdır. Söyledikleri, diğer ülkelerin hareket etme şeklini büyük ölçüde etkileyecektir. Elbette ABD’nin bunu başarabilmesi için Suudi Arabistan’la yakın işbirliği içinde çalışması gerekiyor. İkinci olarak, sanırım ertesi günün (savaştan sonraki) gerekliliğini düşündüğünüzde, bilirsiniz, yönetime söylediğimiz şeylerden biri, savaş hakkında her konuştuğunuzda, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını da dahil etme gerekliliğidir. Bu bakımdan Suudi Arabistan’ın ertesi gün yapacaklarına İsrail’in çok büyük ilgi duyduğunu düşünüyorum. Bu anlamda Suudi Arabistan, ABD, diğer Körfez ülkeleri, Mısır ve diğer Orta Doğu ve Avrupa ülkeleriyle çalışma konusunda oldukça büyük bir yeteneğe sahip. Ancak gerçek anlamda Amerikan ve Suudi liderliği altında İsrail'in çıkarlarını korumanın bir yolu olduğunun, ancak bundan daha da önemlisi, Filistin halkı için adil Filistin devletinin kurulması olduğunun görülmesi gerekiyor.

Ne İran ne de İsrail

-Teşekkür ederim Büyükelçi, Lübnan’ın karşı karşıya olduğu artan zorlukların bazılarından bahsettiniz. Başka yönleri de var; Mali ve ekonomik kriz ve benim Lübnan’da hukukun üstünlüğü krizi diye adlandırdığım şey. Hukukun üstünlüğü olmadığı için milislerin ve diğer grupların umursamadan hareket ettiğini görüyoruz. Dürüst olmak gerekirse Lübnan’da ülke yok. Sorum şu; Lübnanlı Amerikan topluluğu tüm bu cephelerde nasıl yardımcı olabilir?

Güzel. Bu yardımcı oluyor, gördüğünüz gibi. Sadece Lübnanlı Amerikan topluluğuna hitaben değil, tek bir büyük sesle konuşuyor. Ancak Lübnan Eylem Grubu, ileriye yönelik düşünceli bir süreç, düşünceli bir politika oluşturmak için Washington’daki düşünce kuruluşu topluluğuyla da çok yakın çalıştı. Arap- Amerikan toplumu, Lübnanlı Amerikan toplumu ve Lübnan meseleleri üzerine uzman olan bu uzmanların, hepimizin birleştiğini düşünüyorum. Bu anlamda bazı noktaları açıklığa kavuşturmanın önemli olduğuna inanıyorum. Öncelikle (ve haklısınız ki) bu, 19. yüzyılın ortalarından bu yana yaşanan en kötü ekonomik felakettir. Bunun nedeni içseldir ve dış güçlerden ya da küresel durgunluktan kaynaklanmamaktadır. Yolsuzluktan ve yasa dışı silahlı milislerden, yani Hizbullah’tan kaynaklanıyor. Bunlar çözülmesi gereken iki büyük sorun. Önlerinde IMF’nin reform teklifi var ve bu konuda fikir birliğine varmak için tüm taraflarla çalışıyoruz. Başkan konusunda uzlaşmaya varmak için taraflarla birlikte çalışıyoruz. Eğitim, sağlık ve hatta mülteci sorunuyla ilgili konularla ilgileniyoruz. Bu yüzden birlik oluyoruz ve faydalı olmaya çalışıyoruz. Ama sonuçta artık her şey bir cumhurbaşkanı seçmekle ilgili. Bunu yapabilmek için Suudi Arabistan, ABD ve Pentagon’un bu çabayı sarf eden Lübnan-Amerikan toplumuyla bir araya gelmesine gerçekten ihtiyacımız olacak.

Amerika’nın gizli silahı

-Dünyadaki herkes buranın sadece güzel bir ülke değil aynı zamanda çok çeşitliliğe sahip bir ülke olduğunu düşünüyor. Bir arada yaşam var. Doğu’nun İsviçre’si olarak tanımlandı. Ama şimdi insanlarla konuştuğunuzda şöyle diyorlar: Ah, bu ülkenin bir cumhurbaşkanı yok, parlamentosu çalışmıyor, hükümeti çok zayıf. Şu an Lübnan’ın ne faydası var? Lübnanlılar kendilerine ve ülkelerine yardım etmiyorsa neden Lübnan’ı bu kadar destekleyelim ki?

Peki, konu Lübnan dosyasına veya Lübnanlı Amerikalılara geldiyse, Amerika’nın çok gizli bir silahı var: Lübnan kökenli, çok nitelikli ve Lübnan’ın ABD Kongresi ve ABD için bir öncelik olarak kalmasını sağlamak için çalışabilecek çok sayıda başarılı Amerikalı var. İkincisi, Lübnan’ın Orta Doğu’nun en önemli çoğulcu ülkesi olduğunu unutmayın. Üstelik demokrasiyi, insan haklarını, Batı düşüncesini anlatan harika bir eğitim sistemi var. Bu anlamda Lübnan, hem ilköğretim hem de ortaöğretimdeki üniversite sistemi aracılığıyla, bölgedeki liderlerin yetiştirilmesine ve eğitilmesine yardımcı olacak değerli bir araçtır. Birçoğu, örneğin Beyrut Amerikan Üniversitesi’ne gitti. Dediğim gibi hukukun üstünlüğü üzerine kurulmuş bir ülke, halkı da çok eğitimli. Şu anda beyin göçüne rağmen ve bu durum zor olsa da Lübnan, dünya çapındaki diaspora ve ülke içindeki eğitimli Lübnanlılar nedeniyle durumu kontrol altına almak için her türlü nedene sahip. Bunun yavaş bir süreç olduğunu unutmayın. Geçen yıl parlamento seçimleri yapıldı ve Hizbullah’taki çoğunluğu mağlup ettiler. Çok yavaş ilerliyor, ama kesinlikle oluyor. Bu durum, Suudi Arabistan Krallığı, ABD, Fransa ve diğerleri gibi Lübnan’ın dostlarından, ayrıca ABD’deki ve dünyadaki bu çok güçlü Lübnan diasporasından ortak bir çaba gerektirecek.

Lübnanlılar yalnız değil

-Bu çok umut verici bir açıklama. Son olarak bu kritik anda Lübnanlılara doğrudan bir mesajınız var mı?

Lübnan halkı yalnız olmadığını bilmeli. Onları önemseyen çok sayıda insan var. Lübnanlı Amerikalılar ve dünyanın dört bir yanındaki Lübnan diasporası, doğrudan yardımla ve dolaylı olarak uluslararası toplumun Lübnan’a yönelik çözümlere odaklanmasını sağlayarak onlara yardım etmek için gece gündüz çalışıyor. Başkan Joe Biden’ın en önemli elçilerinden biri olan ve ortaya giden Beyaz Saray Enerji Danışmanı Amos Hochstein’i gördünüz. Antony Blinken’in Lübnan hakkında doğrudan konuştuğunu duydunuz. Toplantılarımıza en üst düzeyde devam ediyoruz. Bu nedenle Lübnan’ın öncelikli hale getirilmesine büyük önem veriliyor. İsrail ile yapılan denizcilik anlaşmasının, güven oluşturabilecek ve sonrasında kara sınırlarına geçebilecek küçük taktiksel meselelerin sadece başlangıcı olmasını umuyoruz. Elbette savaşla ilgili daha büyük bir sorun olduğunda bu şeyler unutulur. O halde şimdi buna odaklanalım ve Lübnan halkının sesinin dünya genelindeki başkentlerde iyi bir şekilde duyulmasını sağlayalım. Bu, büyük bir iş. Lübnan halkı yalnız olmadığını bilmeli.



Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
TT

Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail ve Lübnan’dan iki sivil temsilcinin katıldığı ateşkesi izleme komitesindeki görüşmelerin henüz “barış müzakeresi” aşamasına gelmediğini belirtti.

Selam, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Ateşkesi İzleme Komitesi, saldırıların durdurulması ilanının uygulanması için bir forumdur. Henüz barış müzakeresi aşamasına gelmedik” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, sivil temsilcinin gönderilmesini, “İsrail ve Lübnan arasında ekonomik iş birliğinin temeli için ilk girişim” olarak nitelendirmişti.

Selam, ekonomik görüşmelerin İsrail ile normalleşme sürecinin bir parçası olacağını ve bunun ancak bir barış anlaşmasını takip etmesi durumunda mümkün olacağını vurguladı. Ayrıca, iki ülke 2002 Arap Barış Planı’na uyarsa “normalleşmenin ardından barış geleceğini” söyledi, ancak bunun şu an için uzak bir hedef olduğunu kaydetti.

Lübnan Başbakanı, ülkesinin Ateşkesi İzleme Komitesi’nin güney Lübnan’daki Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını denetlemesine açık olduğunu da ifade etti. Selam, “Komiteye, herhangi bir endişe veya şüphe durumunda sahada doğrulama yapmaya hazır olduğumuzu ilettik. Denetlemeye açığız” dedi.


Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu, bugün  (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Gazze’nin güney  doğusundaki Refah’ta bir tünelden çıkan militanlarla yaşanan çatışmada dört İsrail askerinin yaralandığını duyurdu. Ordudan yapılan açıklamada, yaralılardan birinin durumunun ciddi, üçünün ise orta derecede olduğu belirtildi. Olay sırasında Golani Tugayı’na bağlı bir keşif birimine militanlar tarafından tünelden ateş açıldığı bildirildi. Yaralı askerler tedavi için tahliye edilirken, ailelerine bilgi verildi.

Yerel medyaya göre en az bir militan öldürüldü ve diğerleri için arama çalışmaları sürüyor. Çatışma, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde Kızılhaç aracılığıyla bir rehinenin kalıntılarını teslim almasının birkaç saat sonrasında gerçekleşti.

Gazze’deki kaynaklar, Refah’ta topçu ateşi ve silahlı çatışmaların devam ettiğini bildirerek, bölgedeki güvenlik durumunun istikrarsız olduğunu ortaya koydu.

Başbakan Binyamin Netanyahu, Hamas’ı ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak, İsrail’in askerlerine yönelik herhangi bir saldırıya uygun şekilde karşılık vereceğini vurguladı. Netanyahu, “Hamas ateşkes anlaşmasını ihlal ediyor ve ordumuza yönelik terör faaliyetlerine devam ediyor. İsrail, askerlerimize yönelik herhangi bir saldırıya müsamaha göstermeyecek ve buna göre yanıt verecek” dedi.


Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
TT

Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)

Çocukluğumdan beri kışı hep çok sevmişimdir. Kara bulutlar gökyüzünü kapladığında ve yağmur damlaları yere düştüğünde, ailem büyükannem ve büyükbabamın evinde toplanırdı. Dedem ateşi yakarken yanına otururdum, babaannem de çaydanlığı ateşe koyardı. Bizim için kış, bir rahatlık mevsimiydi. Hiç üşümezdik.

Gündüzleri kuzenlerimle birlikte sokaklara yayılan su birikintilerinde yalınayak koşar, yağmur bizi tepeden tırnağa ıslatırken duvarların ve ağaçların ardında gizlenerek ghommemeh (saklambaç) oynardık. Annemin hastalanmadan önce içeri girmemiz için bize bağırdığını hatırlıyorum. Geceleri büyükbabam bize 1960'lardaki seyahatlerinde geçen hikayeleri anlatırdı.

Yaşım ilerledikçe kışları arkadaşlarımla daha fazla zaman geçirmeye ve mezun olduktan sonra peşinden gitmeyi umduğumuz hedeflerimiz ve geleceğe dair hayallerimiz hakkında konuşmaya başladım. Bazen Halid, Mahmud ve ben, Muhammed Hamo'nun evinde buluşurduk, artık o bir ölü; huzur içinde yatsın. Bir ateş yakıp en sevdiğimiz içeceği, yani çayı yanan odunların üzerine koyup kağıt oynardık ya da filmler ve TV dizileri izlerdik.

Evdeyken yağmur damlalarının sesi havayı doldurduğunda veya derslerimden bunaldığımda, yağmuru izlemek ve soğuk rüzgarın tadını çıkarmak için yatak odamın balkonuna çıkardım. O balkondan günbatımını izlemek gibi bir alışkanlığım vardı. Kışın manzarayı daha da harika yapan şey, sahil boyunca dönen göçmen kuşların gökyüzünde kısa süreliğine, güzel desenler çizmesiydi.

İsrail'in Gazze'yi istilası, kışla ilgili tüm güzel duygularımı yok etti. Ailem 13 Ekim 2023'te yataklarına örtecek bir şey ya da kışlık kıyafetlerini yanına almaksızın tahliye edildi. Sonrasında birkaç battaniye satın alabildik. Her birinin bize maliyeti yaklaşık 35 dolar oldu. Küçük biraderim ve ben, tek bir battaniyenin altında örtünmek zorundaydık. Birkaç hafta sonra bir okulun arka bahçesinde uyuyorduk. Kışın rüzgarı acımasızca üzerimizden geçti. Soğuktan titreyerek uyanınca sadece hafif yağmurlar yüzünden battaniyemin sırılsıklam olduğunu gördüm. O günden beri kıştan nefret ediyorum.

Binlerce aile bizimkine benzeyen deneyimler yaşadı. Birbirine dikilmiş battaniyelerden oluşan derme çatma küçük bir çadırda 14 kişilik ailesiyle birlikte yaşayan 19 yaşındaki İsmail Abed, birkaç kez sırılsıklam halde uyandı. Aile, hava koşullarından biraz uzaklaşıp soluk almak için komşularının çadırına giderdi.

Bana "UNRWA'dan çadır alana kadar ne zaman yağmur yağsa boğuluyorduk" diyen İsmail, bu çadırı da barınağı olmayan başka bir aile grubuyla paylaşmış:

Bu yeni çadır bizi yağmurdan korudu ama rüzgarın getirdiği keskin soğuk, üzerimizi örtmeye yetecek kadar battaniyemizin olmamasıyla birleşince durum gerçekten dayanılmazdı.

Kendi çadırımızda o kadar kalabalıktık ki ısınmak için ateş yakacak yerimiz yoktu. Kışın yemek pişirmek bile daha zordu. İsrail işgali, Gazze Şeridi'ne girmesini engellediği için yemek pişirecek gazımız yoktu. Yemek pişirmek için ateş yaktığımız yerin üstü örtülü değildi, bu yüzden ne zaman yağmur yağsa ateş sönerdi.

Bir çadırda yaşamak, yiyecekleri sıçanlardan ve hamamböceklerinden saklayabileceğimiz bir buzdolabına veya başka bir güvenli yere sahip olmadığımız için her gün yiyecek alışverişine çıkmamız gerektiği anlamına geliyordu. Pazardaki un veya pirinç gibi temel yiyecekleri eve getirmek için bazen yağmurda iki saate yakın yürümek zorunda kalıyorduk.

Gazze'nin kuzeyindeki dostlarımdan Muhammed Ebu el-Mehza, kış boyunca defalarca yerinden edildi. Aralık 2023'te Muhammed'in ailesi, Gazze'nin batısındaki eş-Şati kampından zorunlu bir şekilde tahliye edilince yağmurda yürüyerek Şeyh Rıdvan mahallesine gitti.

Bana "Ben de dahil tüm ailem ertesi gün hastaydı" dedi:

İlaç o kadar az ki iyileşmemiz için 10 günden fazla süre geçmesi gerekti.

23 yaşındaki Usame Adas, eylülde ailesiyle birlikte Gazze'nin kuzeyinden güneyine tahliye edildi. Güneyde kimseyi tanımıyorlardı, bu yüzden denizden yaklaşık 20 metre uzakta bir çadır kurdular. Sahilden gelen rüzgarlar geceleri iliklere işleyen bir soğuktu, bu yüzden aile kuzeye dönebilecekleri günü bekledi.

Ateşkes ilan edildiğinde Usame evine döndü ve dört katlı binalarının tamamen yıkıldığını gördü. Ailesinin dönüşüne hazırlanmak yerine, hemen güneye yürümek zorunda kaldı ve babasından çadırı kurmak için daha iyi bir yer aramasını istedi. Aile hâlâ güvenli bir sığınağa sahip olamadan, yerinden edilmiş bir halde bekliyor. Deyr el-Balah'ın doğusundaki el-Maşala bölgesindeki yeni çadırları onları yağmurdan daha iyi koruyabilse de rüzgar boşluklardan içeri sızıyor. Usame bana "Bu kış nasıl hayatta kalacağımı bilmiyorum" dedi:

Şiddetli yağmurlar henüz başlamadı ama yine de yağmur şimdiden çadırın içine giriyor.

İlk damlanın düşmesinden beri bu mevsimin bitmesi için dua ediyorum. Kış eskiden sıcaklığın, kahkahanın ve geçici güzelliklerin mevsimiydi ancak artık Gazze'de bir korku, mücadele ve tahammül zamanı haline geldi. Kış artık bir direnç hikayesi anlatıyor: Kökünden koparılan hayatları, her şeye rağmen hayatta kalmayı ve bir gün bu mevsimin eski rahatlığını beraberinde getirip Gazze'nin çocuklarının yağmurda tekrar korkmadan yalınayak koşacağı umudunu...

Independent Türkçe