Abbas İbrahim: Suriye makamlarıyla koordinasyon durmadı

“Hizbullah'ın elindeki bilgiler terör operasyonlarını engellememize yardımcı oldu” diyen Abbas İbrahim, Al Majalla'ya verdiği röportajda muhaliflerin Şam'a iade edildiğini yalanladı.

Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim, 22 Temmuz 2020'de Beyrut’taki ofisinde. (AFP)
Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim, 22 Temmuz 2020'de Beyrut’taki ofisinde. (AFP)
TT

Abbas İbrahim: Suriye makamlarıyla koordinasyon durmadı

Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim, 22 Temmuz 2020'de Beyrut’taki ofisinde. (AFP)
Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim, 22 Temmuz 2020'de Beyrut’taki ofisinde. (AFP)

İbrahim Hamidi

Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim, Al Majalla ile gerçekleştirdiği röportajın ikinci bölümünde, Suriye'deki protestoların başlangıç sürecini anlattı. “Lübnan Kamu Güvenliği’ndeki ilk günümden görevimden ayrıldığım ana kadar Lübnan ve Suriye'nin güvenliğini koruyacak şekilde Suriye güvenlik servisleriyle ilişkilerin en üst düzeyde koordineli olarak devam ettiğini söylesem bir sır vermiş olmam” diyen İbrahim, başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin ‘bu koordinasyondan büyük fayda sağladığına’ dikkat çekti.

İbrahim, ‘yetkililerle aralarında iletişim noktaları bulmaya çalışmak için en sadık Suriyeli muhaliflerle’ ofisinde toplantılar yapıldığını söyledi. Kendisine yöneltilen Suriyeli muhalifleri Şam'a iade ettiği yönündeki suçlamaları reddeden İbrahim şu cevabı verdi:

“Asla. Bu iddiayı reddediyorum. Suriye ya da Lübnan'daki teröristlerin tutuklanması için Suriyeli yetkililerle koordineli olarak çalıştık. Bu benim gurur duyduğum bir konu. Eğer bu insanlar kendilerinin muhalif olduğunu düşünüyorsa şunu söyleyebilirim ki ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum.”

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda Hizbullah'ın Suriye'ye müdahale kararı alırken Lübnan devleti düzeyinde kimseyle koordinasyon kurmadığını ifade eden İbrahim, “Hizbullah, Lübnan'daki bir dizi terör operasyonunu engellemede bizim için çok önemli bir bilgi kaynağıydı” dedi.

İşte Al Majalla’nın, Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim'le gerçekleştirdiği röportajın ikinci bölümü:

- Sayın Tümgeneral İbrahim; Lübnan Kamu Güvenliği Genel Müdürlüğü görevinizi kritik bir aşamada mı üstlendiniz? Lübnan gibi bir ülkede, Ortadoğu gibi bir bölgede, hassas bir konumda söz konusu dengeyi kurmayı nasıl başardınız?

Görevime Ağustos 2011'de başladım. Suriye krizi başlangıç ​​aşamasındaydı ve henüz birkaç aylıktı. O dönemde Suriye rejiminin iki veya üç ay dayanabileceğine dair bölgede ve dünyada çok büyük bir iddia bulunuyordu. Benimse tamamen farklı bir vizyonum vardı. Lübnan Kamu Güvenliği'nin dizginlerini devraldığımda şüphesiz Suriye krizi benim için en büyük zorluktu. Çünkü bu krizin yansımaları Lübnan için dehşet vericiydi. Bölgede kartları yeniden karıştıran çok büyük bir zorlukla karşı karşıyaydık. Lübnan düzeyinde karşılaştığımız ilk sorun, Suriyelilerin Lübnan'a doğru yerinden edilmesi meselesiydi. Lübnan Kamu Güvenliği, idari çalışmalarında beş milyonluk Lübnan halkına hizmet edecek şekilde hazırlanır. Ancak birkaç ay içinde iki milyon yerinden edilmiş insanın Lübnan'a girmesi, Lübnan Kamu Güvenliği açısından en büyük zorluktu.

- Nasıl?

İstikrarsız ve kaybedilmiş bir siyasi kararın ışığında ilk yerinden edilme dalgasını sindirmeyi başardık. Teşkilat, karar verme yeteneğinden yoksun bir devlette kendi geliştirdiği ve bu politikanın etkilerini sınırlı kılan bir politika aracılığıyla söz konusu zorlukla yüzleşmeyi başardı. Dengeyi nasıl başardığıma gelince; Lübnan Kamu Güvenliği Genel Müdürlüğü görevini devralmak için yaptığım konuşmada iki meşhur söz söyledim. Öncelikle Lübnan Kamu Güvenliği tüm Lübnanlılara aynı mesafede duruyor. Siyasi inanç açısından inandığım şey, ofise girerken dışarıda bıraktığım, ayrılırken de her Lübnan vatandaşı gibi giyindiğim, üzerinde siyasi fikrimin olduğu bir üniformamın olduğudur. Ancak Lübnan Kamu Güvenliği Genel Müdürü olarak Hizbullah'a ve Lübnan Kuvvetleri Partisi’ne aynı mesafede olacağım.

Fotoğraf Altı: Beyrut'taki bir bankanın önündeki ATM'den para çekmek için sıraya giren yerinden edilmiş Suriyeliler, 24 Ocak 2023. (EPA)
Beyrut'taki bir bankanın önündeki ATM'den para çekmek için sıraya giren yerinden edilmiş Suriyeliler, 24 Ocak 2023. (EPA)

İkinci olarak, çalışanlara vatandaşın sizin üzerinizde hakkı olduğunu, hizmet arayan biri olmadığını, bu nedenle sizden hakkını isteyen vatandaşa müdürlükte ‘müşteri muamelesi yapmayın’ dedim. Zira vatandaşın hakkı vardır ve o, işverendir. Bu politikayı geliştirdim ve üzerinde çalıştım. Birinci başlıkta müdürlükte idari düzeyde sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirebildik. Daha sonra yetki kitabını okuyunca kimsenin bu yetkileri tam olarak kullanmadığını gördüm. “Allah'ın izniyle bu yetkilerimizi sonuna kadar kullanmış olacağız” dedim. Lübnan Kamu Güvenliği’nde çalışmak ekonomik güvenlik, sosyal güvenlik ve siyasi güvenlikle ilgilidir. Teşkilat, Lübnan içinde ve dışında devlet güvenliğine yönelik eylemlere veya saldırılara müdahil olur. Kurumun çok geniş yetkileri var. Bu güçlerin ve yasaların ruhuna dayanarak dengeli çalışabildiğimize inanıyorum.

“Bazıları, Lübnan'ın güvenliğine sızmak ve Lübnan'daki aşırılık yanlılarının gündemlerini uygulamak için Suriye'den gelen yerinden edilmiş insanlardan bir kısmını istismar etmiş olabilir.”

- 2011 sonrası Lübnan bağlamında yerinden edilme meselesini ve şeklini anlattınız. Güvenlik-asker meselesi ne olacak? Lübnan Kamu Güvenliği ile Suriye kurum veya yetkilileri arasında bu dosyayla ilgili ne ölçüde koordinasyon vardı?

Sürekli bir meydan okuma vardı ve ilk andan itibaren Suriye'den gelen bu yerinden edilmiş insanlardan bazılarının, Lübnan'ın güvenliğine sızmak ve Lübnan içindeki aşırılık yanlılarının gündemlerini uygulamak için yerinden edilmelerinin istismar edilmiş olabileceğini söyledim. Bu bakış açısıyla yerinden edilmiş kişiler meselesini insani boyutlarıyla da ele aldım. Lübnan Kamu Güvenliği’ndeki ilk günümden görevimden ayrıldığım ana kadar Lübnan ve Suriye'nin güvenliğini koruyacak şekilde, Suriye güvenlik servisleriyle ilişkilerin en üst düzeyde koordineli olarak devam ettiğini söylesem bir sır vermiş olmam. Artık Fransa'da olduğumuza ve bu röportajı yaptığımıza göre Avrupa ve dünya bu koordinasyondan büyük fayda sağladı. Biliyorsunuz Avrupa ülkeleri Suriye'deki büyükelçiliklerini kapattı ve bu bana göre büyük bir stratejik hataydı. Bu hatanın düzeltilmesi gerektiğini tüm Avrupa ülkeleriyle görüşüyordum. Bir ülke başka bir ülkedeki büyükelçiliğini kapattığında bu onun kör ve sağır olduğu anlamına gelir. Çünkü böyle bir durumda sahada gerçekte neler olup bittiğine dair hiçbir fikir sahibi olmak mümkün değildir. Bir ülke yalnızca başka bir ülkeden aldığı raporlara güvenemez. Zira herkes kendi istek ve düşüncesine göre rapor yazar. Biz bu konunun ustasıyız. Büyükelçiliklerin kapatılması, Suriye'deki yetkililerle koordineli bir biçimde çalışan Lübnan Kamu Güvenliği'ni bir zorunluluk haline getirdi ve bu durumla baş etmede onu bir dönüm noktası yaptı. Fransa'da bir stadyumda terör saldırısı gerçekleşti. Saldırganın cesedinin yanında Suriye kimlik kartı da bulundu. Fransız yetkililer, bu kişinin kimlikteki kişiyle eşleştiğini doğrulamak için bana kimliği gönderdi. Suriyeli yetkililer, bu kimliğin sahibinin Suriye hapishanelerinde olduğu yönünde yanıt verdi ve bu, Fransa'daki ilgililer için büyük bir şok oldu. Suriye'de ölen bu şahsın kimliğini tespit etmeye çalışarak konuyu takip ettik. Yani Avrupa'nın bu konudan çok yararlandığını düşünüyorum.

- Suriyeli muhaliflerden veya bazı isimlerden Lübnan Kamu Güvenliği'nin muhaliflerle ilgili dosyaları Suriyeli yetkililere teslim ettiği yönünde suçlamalar var. Buna yönelik cevabınız nedir?

İlk kez size, en sadık Suriyeli muhaliflerden bazılarıyla, Suriyeli yetkililerle aralarında iletişim noktaları bulmaya çalışmak amacıyla ofisimde toplantılar yapıldığını açıklamak isterim. Biz güvenlikle uğraşmadık dedim. Her sabah geldiğimde siyasi üniformamı çıkarıp ofisimin önüne koydum. Suriye meselesinde de aynı ruhla hareket ettim.

Fotoğraf Altı: Lübnan'ın Bekaa Vadisi'nde Suriye hükümeti ve Hizbullah'a karşı gösteri düzenlendi, 8 Ocak 2016. (Getty Images)
Lübnan'ın Bekaa Vadisi'nde Suriye hükümeti ve Hizbullah'a karşı gösteri düzenlendi, 8 Ocak 2016. (Getty Images)

- Herhangi bir siyasi figüre dosya teslim edilmedi mi?

Asla. Bu iddiayı reddediyorum. Umarım bu röportajdan sonra birisi çıkıp bu konuyla ilgili isim veya delil verir. Biliyorsunuz politikada ve politika dışı konularda çok fazla konuşma var. Bizim Suriye'de olsun, Lübnan'da olsun teröristleri tutuklamak için Suriye yetkilileriyle koordineli çalışmamıza gelince, bu benim gurur duyduğum bir konu. Eğer bu insanlar kendilerinin muhalif olduğunu düşünüyorsa şunu söyleyebilirim ki, ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum.

“Hizbullah, Suriye'ye müdahale kararı alırken ne Lübnan Kamu Güvenliği düzeyinde ne de onun üzerinde bir koordinasyonda bulunmadı.”

- 2012-2013 yılı sonlarında Suriyeli muhalif grupların silahlandırılması konusu gündeme getirilmiş, Ürdün ve Türkiye'de iki güvenlik odası kurulmuş, Lübnan'da askeri varlık veya koordinasyonun bulunması önerilmişti. Bu konuyla ilgili olarak gerçekleşen görüşmeler hakkında bize daha detaylı bilgi verebilir misiniz?

Kimler arasındaki görüşmeleri kastediyorsunuz?

- Batılı taraflarla ya da Batılı kurumlarla aranızda bu konunun nasıl ele alınacağı konusunda herhangi bir diyalog yaşandı mı?

Batı benim bakış açımı ve Suriye krizine dair fikrimi biliyordu. Hiç kimsenin bu konuyu benimle tartışmaya cesaret edemediğini söyleyebilirim. Çünkü bu konunun benim için kesinlikle kabul edilemez olduğunu biliyorlar. Lübnan'da herhangi bir kişinin, herhangi bir parti adına, bizim için ve kişisel olarak benim için silahlandırılması kesinlikle kabul edilemez. Olaylarla nasıl başa çıktığımı biliyorlar ve şimdiye kadar hiç kimse bu konuyu benimle müzakere etmedi, hatta ima bile etmedi. Lübnan'ın bileşimi başlangıçta bu fikri reddediyor. Lübnan'da aklı başında hiçbir insanın bu konuyu kimseye açmayı düşüneceğini zannetmiyorum.

Fotoğraf Altı: Suriye'nin Lübnan sınırı yakınındaki Flita kasabası çevresindeki dağlık bölgede askeri araçlarının yakınında bulunan Hizbullah savaşçıları. (AFP)
Suriye'nin Lübnan sınırı yakınındaki Flita kasabası çevresindeki dağlık bölgede askeri araçlarının yakınında bulunan Hizbullah savaşçıları. (AFP)

- Hizbullah'ın Suriye'ye müdahalesi ne olacak? Siz o zaman bir güvenlik aygıtının genel müdürü olarak bu kararın neresindeydiniz? Herhangi bir koordinasyon var mı? Hizbullah'ın Suriye'ye müdahalesini ve varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle, Hizbullah'ın Suriye'ye müdahale kararı alırken (ne Lübnan Kamu Güvenliği düzeyinde ne de onun üzerinde) Lübnan devleti düzeyinde kimseyle koordinasyon içinde olmadığını söyleyeyim. Bu, Hizbullah'ın aldığı ve açıkça ilan ettiği, kimseyle koordinasyon içinde olmadığını söylediği bir karardı. Hizbullah bu kararı benim takdirimle değil, benim bilgim dahilinde aldı. Bu kararın Lübnan'daki direnişi koruyacağına inanıyordu. Çünkü savunmanın en iyi yolu direniş topraklarının dışında saldırıp savaşmaktı. Bu kararı bu teoriye olan inancına dayanarak verdi.

- Bu müdahaleden yaklaşık on yıl sonra söz konusu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Güvenlik düzeyindeki bu kararın Lübnan'ı birçok terör operasyonundan koruduğuna inanıyorum. Ancak Hizbullah, siyasi düzeyde bu karar doğru da olsa yanlış da olsa sonuçlarına katlanacak. Hizbullah, Lübnan'daki bir dizi terör operasyonunu engellemede bizim için çok önemli bilgi kaynağıydı. Hizbullah Suriye'de savaşıyordu, sahada olup biteni biliyordu, güvenlik konularını takip ediyordu ve biz de güvenlik teşkilatları olarak bundan faydalandık.

- Güvenlik koordinasyonu var mıydı?

Koordinasyon değil. Bir güvenlik aygıtı olarak bizim veya Lübnanlı ya da Lübnanlı olmayan herhangi bir güvenlik aygıtının kendisine bilgi sağlayan kaynakları olması mümkün. Bu kaynakların nereden geldiği önemli değil. Benim için önemli olan, bilginin geçerliliği ve doğruluğu, sonraki etkileri ve Lübnan'ın güvenliği üzerindeki etkisidir. Hizbullah, bize ve diğer güvenlik teşkilatlarına bu bilgilerin takip edilebileceği dosyalar sağlıyordu ve bu bilgiler sonucunda Lübnan'daki birçok terör operasyonu engellendi.

Fotoğraf Altı: Suriye'de İran'a bağlı Şii milislere tabi savaşçılar. (AP)
Suriye'de İran'a bağlı Şii milislere tabi savaşçılar. (AP)

- Hizbullah ve İranlı milisler Suriye'de İsrail bombardımanına maruz kalıyor. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

İsrail’in herhangi bir tarafa saldırmasına karşıyım. İsrail hangi tarafı vurursa vursun, kim olursa olsun onun (İsrail’in) karşısında olacağım. Bu konuya, İsrail meselesine ve şu anda İsrail-Filistin çatışması dedikleri İsrail-Arap çatışmasına ideolojik bir bakışım var...

- İsrail-Filistin çatışması...

Bu benim için kabul edilemez. Bu bir Arap-İsrail çatışmasıdır. Bu bağlamda benim aldığım herhangi bir pozisyon, Arap tarafına yönelik tam, kör ve fanatik bir önyargıdır.

- Yani ‘arenaların birliğine’ inanıyorsunuz?

Adına her ne dersek diyelim, bu çatışma konusunda Arapların tutumunun birliğine inanıyorum. Filistin halkının çıkarlarına ulaşmak için bu düşmanla ortak bir yüzleşmenin gerekliliğine inancım var.

Yarın üçüncü bölüm: Memluk, Trump'ın Esad suikastı hakkında konuşmasının ardından benden gizli arabuluculuğumu durdurmamı istedi.

*Bu röportaj Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Gazze ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı hakkında 5 önemli nokta

Gıda maddeleri yüklü bir tır, sınırın Mısır tarafında, İsrail'in Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriş izni vermesini bekliyor, 27 Temmuz 2025. (AFP)
Gıda maddeleri yüklü bir tır, sınırın Mısır tarafında, İsrail'in Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriş izni vermesini bekliyor, 27 Temmuz 2025. (AFP)
TT

Gazze ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı hakkında 5 önemli nokta

Gıda maddeleri yüklü bir tır, sınırın Mısır tarafında, İsrail'in Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriş izni vermesini bekliyor, 27 Temmuz 2025. (AFP)
Gıda maddeleri yüklü bir tır, sınırın Mısır tarafında, İsrail'in Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriş izni vermesini bekliyor, 27 Temmuz 2025. (AFP)

Mısır, Katar ve altı ülke daha dün yaptıkları açıklamada, İsrail’in Refah Sınır Kapısı’nı yalnızca tek yönlü olarak açma ve Gazze sakinlerinin sadece Mısır’a geçişine izin verme niyetiyle ilgili endişelerini dile getirdi.

Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi (COGAT) çarşamba günü yaptığı açıklamada, Refah Sınır Kapısı’nın ‘önümüzdeki günlerde’ yalnızca Gazze sakinlerinin Mısır’a çıkışına izin verecek şekilde açılacağını duyurmuştu. Ancak Kahire, tek yönlü geçişi öngören bir anlaşmanın bulunduğunu yalanladı.

Aşağıda Refah Sınır Kapısı hakkında bilinmesi gereken beş temel nokta yer alıyor:

1 - Hayati bir geçiş noktası:

Refah Sınır Kapısı, abluka altındaki Gazze Şeridi’ne insani yardım girişinin sağlandığı kritik bir hat konumunda. Özellikle gıda ve yakıt tedariki açısından, elektrikten yoksun bırakılan bölgeye enerji akışının sağlanmasında önemli rol oynuyor.

Uzun yıllar boyunca burası, Gazze’den çıkışına izin verilen Filistinlilerin bölgeden ayrılabildiği başlıca kapı oldu. İsrail’in 2007’den bu yana uyguladığı abluka nedeniyle küçük ve kapalı bölgeden çıkış için en önemli güzergâh niteliğini taşıdı.

2005 ile 2007 yılları arasında Refah, Filistin Yönetimi tarafından işletilen ilk sınır kapısıydı. Ancak 2006’daki Filistin yasama seçimlerinde Hamas’ın kazanmasının ardından (Fetih Hareketi ile yaşanan çatışmalar sonrasında yönetimi tamamen devralmasıyla birlikte) kapı Hamas’ın Gazze üzerindeki kontrolünün sembollerinden biri haline geldi.

2 - İsrail kontrolü:

7 Mayıs 2024’te İsrail ordusu, silah kaçakçılığı şüpheleri ve ‘terör amaçlı kullanıldığı’ iddiaları gerekçesiyle Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını ele geçirdi.

Bu tarihten sonra Birleşmiş Milletler’in (BM) kullandığı geçişler de dahil olmak üzere Gazze’ye açılan kapıların büyük bölümü kapatıldı.

19 Ocak’ta İsrail ile Hamas arasında kısa süreli bir ateşkes sırasında kapı geçici olarak yeniden açıldı. Bu süre zarfında bazı yetkili kişilerin ve yardım tırlarının geçişine izin verildi.

3 - Yeniden açılacak mı?

10 Ekim 2025’te, ABD, Mısır ve Katar arabuluculuğunda Gazze’de yeni bir ateşkes anlaşması yürürlüğe girdi.

 Refah Sınır Kapısı’nı kullanarak Gazze Şeridi'nden Mısır'a geçen yabancı pasaport sahibi Filistinliler, 19 Kasım 2023 (DPA)Refah Sınır Kapısı’nı kullanarak Gazze Şeridi'nden Mısır'a geçen yabancı pasaport sahibi Filistinliler, 19 Kasım 2023 (DPA)

O dönemde İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, sınır kapısının yeniden açılmasına yönelik planlardan söz etmişti. Ancak Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ofisi, kapının ‘ikinci bir duyuruya kadar’ kapalı kalacağını açıkladı.

Aralık ayının başında İsrail hükümeti, Refah Sınır Kapısı’nın ‘önümüzdeki günlerde’ yalnızca Gazze sakinlerinin Mısır’a çıkışına izin vermek amacıyla açılacağını duyurdu. Mısır ise tek yönlü geçişe izin veren bir anlaşmanın bulunmadığını belirterek iddiayı reddetti.

COGAT, ‘ateşkes anlaşması ve siyasi direktif doğrultusunda Refah Sınır Kapısı’nın önümüzdeki günlerde sadece Gazze halkının Mısır’a çıkışı için açılacağını’ bildirdi.

Buna karşılık Mısır, ‘yetkili bir kaynak’ üzerinden yaptığı açıklamada, “Eğer kapının açılması konusunda mutabakat sağlanırsa, geçiş hem giriş hem çıkış yönünde olur; bu, ABD Başkanı Donald Trump’ın planında yer alan şekildir” ifadelerini kullandı.

COGAT, kapının Avrupa Birliği Sınır Yardım Misyonu gözetiminde çalışacağını, bunun da ‘Aralık 2025’te uygulanan mekanizmaya benzer’ olacağını açıkladı.

Trump’ın planı, İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının temelini oluşturuyor ve Refah Sınır Kapısı’nın insani yardım girişini sağlamak üzere yeniden açılmasını öngörüyor.

Ancak ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail makamları, kapının açılmasını geciktiriyor. İsrail, bu gecikmeden Hamas’ı sorumlu tutarak, örgütün hâlâ bölgede bulunan rehinelerin tümünün cesetlerini teslim etmediğini iddia ediyor.

4 - Kerem Şalom Sınır Kapısı:

Uluslararası yardımlar genellikle Akdeniz kıyısındaki Port Said ve Ariş limanlarına ulaşıyor, buradan da Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafına gönderiliyor.

Yardım tırı şoförlerinin aktardıklarına göre, araçlar Refah kontrol noktasını geçtikten sonra birkaç kilometre uzaklıktaki Kerem Şalom Kapısı’na yönlendiriliyor.

Bu noktada sürücüler araçlardan iniyor ve tırlar kapsamlı bir aramadan geçiriliyor. İsrail tarafından onaylanan yükler boşaltılıyor, ardından Gazze’ye giriş izni bulunan başka araçlara yeniden yükleniyor.

5 - Diğer geçiş noktaları:

Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan ateşkes anlaşması, Gazze Şeridi’ne günlük 600 yardım tırının girişini öngörüyor.

Ancak BM’ye göre İsrail hâlâ anlaşmada belirtilenden daha az sayıda tırın girişine izin veriyor. Bu tırların çoğu Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan, kalan kısmı ise Kisufim Sınır Kapısı’ndan geçiş yapabiliyor.

Gazze ile İsrail’in güneyi arasında yer alan Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısı sırasında tahrip olmuştu.

Kapı 2025 yılının başında kısa bir süre için yeniden açıldı, ancak daha sonra tekrar kapatıldı ve ne zaman faaliyete geçeceği belirsizliğini koruyor.

Savaş başlamadan önce faaliyet gösteren başka geçiş noktaları da vardı; ancak İsrail makamları bu kapıların yeniden açılıp açılmayacağı konusunda henüz bir açıklama yapmış değil.


Kasım "diplomasiyi" destekliyor ancak Hizbullah'ın silahları konusunda ısrarcı

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, "Kudüs yolunda şehit olan âlimler ve yiğitlerin anısına" düzenlenen törende konuşuyor (Ulusal Haber Ajansı)
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, "Kudüs yolunda şehit olan âlimler ve yiğitlerin anısına" düzenlenen törende konuşuyor (Ulusal Haber Ajansı)
TT

Kasım "diplomasiyi" destekliyor ancak Hizbullah'ın silahları konusunda ısrarcı

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, "Kudüs yolunda şehit olan âlimler ve yiğitlerin anısına" düzenlenen törende konuşuyor (Ulusal Haber Ajansı)
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, "Kudüs yolunda şehit olan âlimler ve yiğitlerin anısına" düzenlenen törende konuşuyor (Ulusal Haber Ajansı)

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, dün yaptığı açıklamada, ateşkes komitesinde sivil bir başkanın yer almasının "önceki resmi açıklamalara ve pozisyonlara aykırı bir prosedür" olduğunu belirterek siyasi söyleminde çıtayı yükseltti. Kasım'a göre söz konusu açıklamalarda, herhangi bir sivilin uygulama mekanizmasına dahil edilebilmesi için İsrail'in düşmanlıklara son vermesi gerektiği belirtiliyordu.

Kasım, Lübnan yetkililerinin "diplomatik seçeneğine" destek verdiğini ifade ederken, Büyükelçi Simon Karam'ın Lübnan heyetine atanmasını "İsrail'in tutumunu, saldırganlığını veya işgalini değiştirmeyecek yersiz bir taviz" olarak değerlendirdi. "Sivil temsilcinin gidip görüşmelerde bulunduğunu, bunun da baskıyı artırdığını ve İsrail'in Amerika ile birlikte Lübnan'ı ateş altında tutmak istediğini" belirtti. Kasım, "En büyük fedakarlığı yapmaya hazırız ve teslim olmayacağız" ifadelerini kullandı.


İsrail bütçesi Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetlerine hizmet ediyor

İsrail ordusuna ait bir araç, Batı Şeria'da Tubas kentinin güneyindeki Tammun kasabasının girişini kapattı (AFP)
İsrail ordusuna ait bir araç, Batı Şeria'da Tubas kentinin güneyindeki Tammun kasabasının girişini kapattı (AFP)
TT

İsrail bütçesi Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetlerine hizmet ediyor

İsrail ordusuna ait bir araç, Batı Şeria'da Tubas kentinin güneyindeki Tammun kasabasının girişini kapattı (AFP)
İsrail ordusuna ait bir araç, Batı Şeria'da Tubas kentinin güneyindeki Tammun kasabasının girişini kapattı (AFP)

İsrail Maliye ve Savunma Bakanları, 2026 genel bütçesinin hazırlanması kapsamında savunma bakanlığının bütçe talebini 144 milyar şekelden 112 milyar şekele düşürmeyi kabul etti. Bu, mevcut 2025 bütçesine (34,63 milyar dolar) göre yerleşim yerlerine yaklaşık 20 milyar şekellik bir artışı temsil ediyor ve ordunun daha fazla askere ihtiyaç duyması ve asker eksikliği pahasına öncelikle Batı Şeria'daki yerleşim projelerine hizmet ediyor.

İsrail hükümeti, GSYİH'nın yüzde 3,9'u oranında açık veren 662 milyar şekel tutarında bir bütçe onayladı.

Yediot Aharonot gazetesinin haberine göre, Batı Şeria'da güvenliğin güçlendirilmesi amacıyla 3 yıl içinde dağıtılacak yaklaşık 725 milyon şekel tutarındaki bir paket üzerinde anlaşmaya varıldı.