Abbas İbrahim, ‘arenaların birliği’ olgusunu savundu

“Gazze arabuluculuğundaki rolüm bu” diyen Abbas İbrahim, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile dönemin ABD Başkanı Donald Trump arasındaki gizli arabuluculuğun ayrıntılarını Al Majalla’ye anlattı.

Gerek uluslararası gerekse bölgesel olarak Ortadoğu’ya yönelik güç mücadelesi sürüyor. (Görsel: Eduardo Ramon)
Gerek uluslararası gerekse bölgesel olarak Ortadoğu’ya yönelik güç mücadelesi sürüyor. (Görsel: Eduardo Ramon)
TT

Abbas İbrahim, ‘arenaların birliği’ olgusunu savundu

Gerek uluslararası gerekse bölgesel olarak Ortadoğu’ya yönelik güç mücadelesi sürüyor. (Görsel: Eduardo Ramon)
Gerek uluslararası gerekse bölgesel olarak Ortadoğu’ya yönelik güç mücadelesi sürüyor. (Görsel: Eduardo Ramon)

İbrahim Hamidi

Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim, yaralı Filistinlilerin tedavi için Mısır'a götürülmesi ve Gazze Şeridi'ne insani yardım girişi karşılığında yabancıların Gazze'den çıkarılmasına ilişkin anlaşmada ‘mütevazı bir rol’ oynadığını açıkladı.

İbrahim, Al Majalla ile gerçekleştirdiği röportajda İran ve müttefiklerinin, Gazze'de ‘Hamas'ın parçalanmasını önlemek’ de dahil olmak üzere askeri müdahale için ‘kırmızı çizgiler’ belirlediğini söyledi. “Arenaların birliği askeri bir gerçekliğe dönüşecek” diyen İbrahim, ABD'nin Akdeniz'e iki uçak gemisi göndermesinin İsrail'i ‘daha fazla çılgınlığa’ sürükleyeceğine inandığını belirtti. İbrahim ayrıca ‘insani bir anlaşma’ sağlamak amacıyla İtalya ve Katar'a yaptığı ziyaretlere ilişkin de bilgi verdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre İbrahim, röportajda gizli arabuluculuklara da değindi. Geçtiğimiz yıllarda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile ABD yönetimi arasındaki arabuluculuk da bunlardan biri. Dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın Şam'a gönderdiği elçilerin Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memlük’le görüşmesi için düzenlenen ziyaret ile Fransız İstihbarat Direktörü’yle görüşülmesi için Suriye'nin başkentinde gerçekleştirilen temaslar da bu gizli arabuluculuklar kapsamında gerçekleşti.

İşte Al Majalla’nın, Lübnan'daki duruma ve siyasi geleceğine değinen Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim'le gerçekleştirdiği röportajın ilk bölümü:

- Gazze Şeridi’ne yardım götürülmesi ve yaralıların tedavi edilmesi karşılığında yabancıların bölgeden Mısır’a geçirilmesi anlaşmasında rol oynadınız mı?

Evet. Hem çifte vatandaşlığa sahip Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden çıkarılmasında hem de Gazze Şeridi'nde tedavi edilemeyen yaralı Filistinlilerin tedavi için Mısır'a nakledilmesinde mütevazı bir rol oynadım. Maalesef İsrail'in yolları, geçitleri ve güzergahları bombalaması anlaşmanın tamamlanmasını sekteye uğrattı.

Fotoğraf Altı: “ABD Başkanı Joe Biden'ın Enerji ve Altyapı'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein ile temasa geçtim. 24 saat sonra İsrailliler kabul etti ve uygulama başladı.” (AP)
“ABD Başkanı Joe Biden'ın Enerji ve Altyapı'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein ile temasa geçtim. 24 saat sonra İsrailliler kabul etti ve uygulama başladı.” (AP)

- Kiminle iletişim kurdunuz?

Hamas'tan bir heyet Beyrut'u ziyaret etti. Benimle iletişime geçen ABD-Filistin çifte vatandaşlığına sahip aileleri tanıyordum. Bazı temaslarda bulundum ama İsrail tarafı inatçıydı. Hamas'a gelince, açıkça şunu söylediler: Bunlar Filistinli ve yaralıların Mısır'a tedavi için yanlarında gitmesi şartıyla Gazze Şeridi’nden ayrılma hakları var.

- İsrail tarafı nasıl anlaştı?

ABD Başkanı Joe Biden'ın Enerji ve Altyapı'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein ile temasa geçerek Lübnan'ın çıkarlarına hizmet eden konularda birlikte çalıştık. 24 saat sonra İsrailliler kabul etti ve uygulama başladı.

“Gazze'ye yönelik savaş ve boyutlarına ilişkin tutumumu ve vizyonumu öğrenmek için beni İtalya'ya davet ettiler. Ayrıca Doha'ya da giderek Hamas liderleriyle görüştüm.”

- İtalya'yı ve ardından Katar'ı da ziyaret ettiniz mi?

Evet. İtalya dost bir ülke ve 2005’ten emekli olana kadar birlikte çalıştık. Güney Lübnan'daki Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) içinde aktifler ve birçok tarafla yakın ilişkileri var. Gazze'ye yönelik savaş ve boyutlarına ilişkin tutumumu ve vizyonumu öğrenmek için beni İtalya'ya davet ettiler. Bazı konuları görüştük. Bazı insani girişimler önerdik.

- Bunu Hamas liderliğiyle görüştünüz mü?

Evet. Doha'ya gittim ve Hamas liderleriyle görüştüm. Detaylar yakında açıklanacak.

- Güney Lübnan'da bir gerginlik yaşandı ve ardından ‘belirli bir bölgede özel bir gerilim’ olduğu söylenen bombalamalar oldu. Gazze Savaşı’nın ardından Hizbullah ile İsrail'in savaşa girme ihtimali hakkında ne düşünüyorsunuz?

İsrail’e, direnişin varlığının Şeba Çiftlikleri meselesiyle bağlantılı olup olmadığını sormak istiyorum. İsrail açısından bu hakların Lübnan'a iade edilmesinin ve konunun kapatılmasının, Hizbullah'ın İsrail karşısında bir ‘direniş partisi’ olarak varlığını sürdürmesinden çok daha önemli olduğuna inanıyorum. İsrail Şeba Çiftlikleri’nin Lübnan’ın olduğunu kabul ederek buraları Lübnan'a iade etmeli. Çünkü İsrail'in bu dosyayı kapatmasının getireceği kazanç çok büyük. Bu bir tavsiye değil, Şeba çiftliklerdeki hakkımızı tesis etme meselesi… Gazze meselesine gelince, inanıyorum ki İsrail kırmızı çizgiyi aşarsa...

- Hangi kırmızı çizgi?

Gazze meselesiyle ilgili olarak anlatacağım. Arenaların birliği konusunda söylenenler sahada askeri gerçekliğe dönüşecek.

- Peki kırmızı çizgiler neler? Hamas'ı bitirmek mi?

Elbette Hamas'ı bitirmek ama bu olmayacak.

- Bu analiz mi yoksa bilgi mi?

Karışık diyebilirim. Bu, topladığım bilgilerin gerçekçi bir okuması.

- ABD'nin en büyük iki uçak gemisini Lübnan açıklarından Akdeniz'e göndermesini nasıl açıklıyorsunuz?

Bu konunun sahada pratik bir askeri boyutu olduğunu görmüyorum. Ancak bu konu İsrail’in moralini yükseltiyor. Ama bir başka açıdan bakıldığında bu adımın İsrail'i daha da deliliğe sürükleyeceğini ve İsrail'in uçak gemisine güvenerek gösterdiği çılgınlığının bedelini çok ağır ödeyeceğini düşünüyorum.

Fotoğraf Altı: “İsrail, bir uçak gemisine güvenerek gösterdiği çılgınlığının bedelini ağır bir şekilde ödeyecek.” (EPA)
“İsrail, bir uçak gemisine güvenerek gösterdiği çılgınlığının bedelini ağır bir şekilde ödeyecek.” (EPA)

- Yani gerçekten Hizbullah'ın İsrail'le savaşa girmesinin veya gerilimi artırmasının mümkün olduğunu tahmin ediyor musunuz?

Elbette. Sadece Hizbullah değil, Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen de buna dahil. İran’la alakalı bir şey söyleyemem. Arap dünyasından bahsediyorum.

- İran da Suriye üzerinden doğrudan müdahale edebilir mi?

İşler her iki taraf için de varoluş savaşı noktasına giderse bunun mümkün olduğunu düşünüyorum.

Fotoğraf Altı: “İsrail'in Şeba Çiftlikleri dosyasını kapatmaktan elde edeceği kazanç çok büyük.” (AFP)
 “İsrail'in Şeba Çiftlikleri dosyasını kapatmaktan elde edeceği kazanç çok büyük.” (AFP)

- Ama aslında öyle görünüyor ki, dedikleri gibi, 7 Ekim öncesi ile sonrası aynı değil…

Ortadoğu'nun haritası 7 Ekim'den sonra siyasi düzeyde değişti.

“7 Ekim'den sonra dengeler ve denklemler değişti. İsrail'in Filistinlilerin haklarına yönelik küstahlığı ve umursamazlığı İsrail ve uluslararası toplum tarafından yeniden okunmalıdır.”

- Nasıl?

7 Ekim'den sonra dengeler ve denklemler değişti. İsrail'in Filistinlilerin haklarına yönelik küstahlığı ve umursamazlığı İsrail ve uluslararası toplum tarafından yeniden okunmalıdır. Bana göre İsrail'i tüm hakları göz ardı etmeye teşvik eden şey, uluslararası toplumun son yıllardaki tutumuydu. İsrail'in eylemlerinin kınandığını nadiren görüyoruz. Direniş savaşçıları, Filistinliler ya da herhangi biri İsrail'e operasyon yaparsa dünya ayağa kalkar ve asla durmaz. Şu doğrudur, bu yanlıştır demiyoruz. Filistin sorunu, Filistin çatışması gibi tek bir sorunla başa çıkmanın tek bir standardı olması gerektiğini söylüyoruz. İzin verin ben de onlara katılıp buna Filistin-İsrail çatışması adını vereyim. Farklı muamele standartları olmamalı. Çünkü adaletsizlik ne kadar sürerse sürsün devrim ve patlama yaratacaktır. Bu devrimi ve patlamayı kontrol altına almak zor olabilir.

- Endişeli misiniz? İsrail'in Hamas saldırısını kendisinin ‘11 Eylül'ü’ olarak değerlendirdiğine dair bir söylem var. İsrail'in bir ittifak kurmasından ve Hamas'a El Kaide'ye benzer şekilde davranmasından endişe mi duyuyorsunuz?

Hamas ile El Kaide arasında büyük bir fark var.

Fotoğraf Altı: 7 Ekim'de İsrail askeri aracını ele geçiren Filistinli direnişçiler. (Reuters)
7 Ekim'de İsrail askeri aracını ele geçiren Filistinli direnişçiler. (Reuters)

- Bu ayrımın farkındayım ama sizce bu yönde ilerlemeye yönelik bir plan var mı?

İsrail'in bu benzetmenin arkasında yapmaya çalıştığı şey, ABD'ye karşı ‘size (ABD’ye) zamanında 11 Eylül’ü yapanlarla şimdi bize (İsrail’e) bunu yapanların aynı’ olduğu yönündeki farkındalığı öne çıkarmak. 11 Eylül Saldırıları’nı gerçekleştirenlere nasıl düşmanlık gösterdiyseniz, onlara da aynı derecede düşmanlık göstermelisiniz. Bu İsrail'in, hepimizin 11 Eylül'e karşı olduğu bahanesiyle farkındalık yaratmaya ve halk ve uluslararası desteği harekete geçirmeye yönelik bir girişimi. Dünyada hiçbir ülkenin ABD'ye yönelik terör eylemini desteklediğini düşünmüyorum. Ancak bunu bir direniş çalışmasına yansıtmaya çalışmak gerçekleri çarpıtmaktır.

Röportajın ikinci bölümü yarın: Suriye güvenlik servisleriyle en üst düzeyde koordinasyon.

*Bu röportaj Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Suriye, DEAŞ ile mücadeleye olan "sarsılmaz" bağlılığını yeniden teyit etti

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)
TT

Suriye, DEAŞ ile mücadeleye olan "sarsılmaz" bağlılığını yeniden teyit etti

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (AFP)

Suriye, DEAŞ ile mücadeleye olan sarsılmaz bağlılığını yineleyerek, grubun tehdit ettiği tüm bölgelerde askeri operasyonları yoğunlaştırmaya devam edeceğini belirtti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, geçen hafta Palmira ve Kuzey Suriye'deki terör saldırılarında hayatını kaybeden Suriyeli ve Amerikalı güvenlik personelinin ailelerine en derin taziyelerini sunarak, bu kaybın terörizmle mücadelede uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi ihtiyacının altını çizdiğini vurguladı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı “X” platformu aracılığıyla şu açıklamayı yaptı: “Suriye, DEAŞ ile mücadeleye ve Suriye topraklarında hiçbir güvenli sığınak bulamamasına olan sarsılmaz bağlılığını teyit etmektedir. Örgütün tehdit ettiği tüm bölgelerde askeri operasyonlarını yoğunlaştırmaya devam edecektir.”

Suriye-Amerikan ortak heyetine yönelik terör saldırısının ardından Palmira şehrinde güvenlik operasyonu (Suriye İçişleri Bakanlığı)Suriye-Amerikan ortak heyetine yönelik terör saldırısının ardından Palmira şehrinde güvenlik operasyonu (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Açıklamada ayrıca “Suriye Arap Cumhuriyeti, ABD'yi ve uluslararası koalisyon üyesi devletleri, terörizmle mücadeledeki çabalarına destek vermeye, böylece sivillerin korunmasına ve bölgede güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanmasına katkıda bulunmaya çağırıyor” ifadeleri yer aldı.

Koalisyon uçakları, Suriye'nin kuzey ve doğusundaki şüpheli DEAŞ mevzilerine hava saldırıları düzenledi.

Şarku'l Avsat'ın DPA'dan aktardığına göre Rakka ve Deyrizor valiliklerindeki yerel kaynaklar şu bilgiyi verdi: "Amerikan savaş uçakları Deyrizor ve Rakka çölünde hava saldırıları düzenledi. Dün gece ve bu sabah Rakka'nın güneydoğu kırsalındaki el-Bişri bölgesinde dört patlama sesi duyuldu. Bu sırada, DEAŞ hücrelerinin bu ayın başından beri aktif olduğu bölgedeki Rakka'nın doğu kırsalı ve Deyrizor'un batı bölgeleri üzerinde savaş uçaklarının uçuş sesleri de duyuldu."


Pentagon, Palmira saldırısına karşılık olarak Suriye'de DEAŞ'a karşı operasyon başlattığını duyurdu

ABD Merkez Komutanlığı güçleri, DEAŞ'a karşı operasyonlarında savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birlikleri kullandı (CENTCOM)
ABD Merkez Komutanlığı güçleri, DEAŞ'a karşı operasyonlarında savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birlikleri kullandı (CENTCOM)
TT

Pentagon, Palmira saldırısına karşılık olarak Suriye'de DEAŞ'a karşı operasyon başlattığını duyurdu

ABD Merkez Komutanlığı güçleri, DEAŞ'a karşı operasyonlarında savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birlikleri kullandı (CENTCOM)
ABD Merkez Komutanlığı güçleri, DEAŞ'a karşı operasyonlarında savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birlikleri kullandı (CENTCOM)

Pentagon bu sabah erken saatlerde, ABD savaş uçakları, saldırı helikopterleri ve topçu birliklerinin dün DEAŞ mevzilerine karşı geniş çaplı bir askeri operasyon kapsamında Suriye'nin merkezindeki 70'ten fazla hedefi bombaladığını duyurdu.

ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) komutanı yaptığı açıklamada, "Bölge genelinde Amerikalılara ve ortaklarımıza zarar vermeyi amaçlayan teröristleri amansızca takip etmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

ABD Savunma Bakanı Pete Higseth dün geç saatlerde, Palmira'da üç Amerikalının ölümüne yol açan saldırıya karşılık olarak Suriye'de DEAŞ'a karşı askeri bir operasyon başlatıldığını duyurdu.

Hegseth, X platformunda yaptığı bir paylaşımda, "ABD kuvvetleri, 13 Aralık'ta ABD kuvvetlerini hedef alan saldırıya doğrudan yanıt olarak, DEAŞ militanlarını, altyapısını ve silah depolarını ortadan kaldırmak için Suriye'de Hawkeye Saldırı Operasyonu'nu başlattı" dedi.

ABD Başkanı Donald Trump, DEAŞ'ın Suriye'de ABD güçlerinden "çok sert bir misilleme" ile karşı karşıya olduğunu iddia etti.

Pentagon'un Suriye'de askeri operasyon başlattığını duyurmasından kısa bir süre sonra Trump, sosyal medya hesabı Truth Social'da şunları yazdı: "Burada, ABD'nin söz verdiği gibi, saldırıdan sorumlu cani teröristlere karşı çok sert bir eylem başlattığını duyuruyorum." Ayrıca, "Suriye'deki DEAŞ kalelerine karşı çok güçlü hedeflere saldırıyoruz" diye ekledi.

 Suriye'nin doğusundaki Haseke vilayetine bağlı Rmeylan kırsalında bulunan ABD askerleri (Arşiv - AFP)Suriye'nin doğusundaki Haseke vilayetine bağlı Rmeylan kırsalında bulunan ABD askerleri (Arşiv - AFP)

ABD öncülüğündeki koalisyon, son aylarda Suriye'de DEAŞ üyesi olduğundan şüphelenilen kişileri hedef alan hava saldırıları ve kara operasyonları düzenledi. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre bu operasyonlara genellikle Suriye güvenlik güçleri de katıldı.


Mısır’ın Sudan Savaşı’ndaki kırmızı çizgileri ne anlama geliyor?

Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır’ın Sudan Savaşı’ndaki kırmızı çizgileri ne anlama geliyor?

Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Sudan Ordu Komutanı ve Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın Kahire ziyaretinin ardından, Mısır Cumhurbaşkanlığı Sudan’daki savaşla ilgili üç maddelik bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “kırmızı çizgiler” olarak tanımlanan ve aşılmasına izin verilmeyecek unsurlar duyuruldu. Mısır, bu maddelerin Sudan’ın güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olan ulusal güvenliğini ilgilendirdiğini vurguladı. Metinde yer alan “ortak savunma anlaşmasının” etkinleştirilmesi vurgusu ise, Mısır’ın askeri, siyasi ve diplomatik ağırlığını Sudan ordusu lehine devreye sokabileceği mesajı olarak değerlendirildi.

Ortak savunma anlaşması

Mısır ile Sudan, Mart 2021’de sınır güvenliği, ortak tehditlere karşı mücadele ve eğitim alanlarını kapsayan bir askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Bunun öncesinde, iki ülke 1976’da Cumhurbaşkanları Cafer Numeyri ile Enver Sedat döneminde ortak savunma anlaşmasına imza atmıştı. Anlaşmanın ilk iki maddesi, taraflardan herhangi birine yönelik saldırının diğerine yapılmış kabul edilmesini; saldırının engellenmesi için güç kullanımını ve savunma politikalarının eşgüdümünü öngörüyordu.

gt6y5
Eski Cumhurbaşkanı Cafer Numeyri 15 yıl Mısır’da görev yaptı (AFP)

Numeyri rejiminin 1985’te halk ayaklanmasıyla devrilmesinden sonra dönemin Sudan Başbakanı Sadık el-Mehdi, Kahire’ye anlaşmayı feshetme isteğini iletti. Ardından 1987’de “kardeşlik paktı” imzalandı. Bu metin, 1976 anlaşmasını açıkça feshetmese de süreç içinde askıya alındı ve uygulanmadı.

Bölgesel ve uluslararası mesaj

Sudanlı gazeteci ve El-Tayyar gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Osman Mirgani, Mısır’ın açıklamasını “bölgesel ve uluslararası mesaj” olarak yorumladı. Mirgani’ye göre, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Darfur ve Kordofan’da genişlemesi, hem Sudan hem Mısır için ortak ulusal güvenlik tehdidi yaratıyor ve Sudan’ın bölünme riskini artırıyor.

Mısır’ın ilk kez bu kadar “sert ve doğrudan” bir dil kullanarak uluslararası hukuk çerçevesinde müdahale sinyali verdiğini belirten Mirgani, “Bu söylem, Kahire’nin Sudan’daki gelişmelerden duyduğu endişenin boyutunu yansıtıyor” dedi. Mirgani, açıklamada yer alan kırmızı çizgilerin Sudan dosyasındaki tüm aktörlere gönderilmiş bir uyarı olduğunu söyledi.

Kırmızı çizgiler

Mısır’ın açıkladığı ilk kırmızı çizgi, Sudan’ın toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunması oldu. Kahire, Sudan’ın herhangi bir bölgesinin ayrılmasını veya ülkede paralel yapılar oluşturulmasını kesin biçimde reddetti.

y67u
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi ve Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan Perşembe günü Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Açıklamada, Sudan devlet kurumlarının korunması gerektiği vurgulandı. Mısır, uluslararası hukuka uygun tüm tedbirleri alma hakkına sahip olduğunu ve bunun içine iki ülke arasındaki ortak savunma anlaşmasının aktive edilmesinin de dahil bulunduğunu bildirdi.

Eski Sudan Dışişleri Bakanı Ali Yusuf ise Burhan’ın Kahire ziyaretinin, Suudi Arabistan temaslarının hemen ardından gelmesine dikkat çekti. Yusuf’a göre ziyaret, ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’nin Sudan savaşını sonlandırmak için yürüttüğü dörtlü mekanizmanın parçası.

Yusuf’a göre, Burhan’ın Kahire temaslarında Sisi’ye Riyad görüşmelerinin detaylı bir değerlendirmesini aktarması, ziyaretin sembolik yönünün ötesinde stratejik bir nitelik taşıyor. Yusuf ayrıca, Mısır ile Sudan güvenlik mimarisinin tarihsel ve coğrafi nedenlerle birbirine sıkı biçimde bağlı olduğuna işaret etti.

Askeri müdahale seçeneği

Sudanlı askeri uzman Muatasım Abdulkadir, ortak savunma anlaşmasının aktive edilmesinin, Mısır’ın doğrudan ya da dolaylı askeri müdahalesini gündeme getirebileceğini söyledi. Bu kapsamda Mısır’ın mühimmat ve silah desteği ya da gerektiğinde sahada müdahalede bulunmasının mümkün olabileceğini kaydetti.

Abdulkadir’e göre Kahire’nin bu açıklaması Sudan için “önemli ve ileri düzeyde bir adım” niteliği taşıyor.

Hızlı Destek Kuvvetlerinden tepki

HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalo (Hamideti) cephesine yakın isimlerden Başa Tubeyk, X platformundan yaptığı açıklamada Mısır’ın tutumunu “açık müdahale” ve “sömürgeci zihniyet” olarak niteledi. Tubeyk, savaşın başından bu yana Mısır’ın Sudan ordusuna destek verdiğini, çatışmaların ilk günlerinde Mısır askerlerinin Meravi Üssü’nde yakalandığını hatırlattı.

Kaynaklara göre, Hamideti, geçen yıl ekim ayında Mısır’ı HDK güçlerine yönelik hava saldırıları ve orduya İHA desteği sağlamakla itham etmişti. Bu iddialar, Haziran ayında da yeniden gündeme geldi.

Zaman daralıyor

Sudanlı diplomat Sadık el-Makali, Mısır’ın Suudi Arabistan ve uluslararası dörtlüyle birlikte hareket ettiğini, Washington’ın da bu süreci desteklediğini belirtti. Makali, ABD’nin şu aşamada diplomatik baskıyı tercih ettiğini, askeri seçeneğin ise masada tutulduğunu söyledi.

Makali, Sudan’daki insani felaketin ağırlaştığını, Burhan’ın artık “zaman kaybetme lüksü olmadığını” belirtti. Dışişleri Bakanı Bedr Abdülati’nin dörtlü girişime yoğun biçimde odaklandığını, Kahire’nin mevcut durumu ulusal güvenlik tehdidi olarak gördüğünü ifade etti.

Uzmanlar, Burhan’ın Riyad ve Kahire ziyaretlerinin, Sudan hükümetinin dörtlü girişime yaklaşımında dönüm noktası olabileceğini ve kısa vadede Sudan dosyasında önemli gelişmeler yaşanabileceğini değerlendiriyor.