Abbas İbrahim, ‘arenaların birliği’ olgusunu savundu

“Gazze arabuluculuğundaki rolüm bu” diyen Abbas İbrahim, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile dönemin ABD Başkanı Donald Trump arasındaki gizli arabuluculuğun ayrıntılarını Al Majalla’ye anlattı.

Gerek uluslararası gerekse bölgesel olarak Ortadoğu’ya yönelik güç mücadelesi sürüyor. (Görsel: Eduardo Ramon)
Gerek uluslararası gerekse bölgesel olarak Ortadoğu’ya yönelik güç mücadelesi sürüyor. (Görsel: Eduardo Ramon)
TT

Abbas İbrahim, ‘arenaların birliği’ olgusunu savundu

Gerek uluslararası gerekse bölgesel olarak Ortadoğu’ya yönelik güç mücadelesi sürüyor. (Görsel: Eduardo Ramon)
Gerek uluslararası gerekse bölgesel olarak Ortadoğu’ya yönelik güç mücadelesi sürüyor. (Görsel: Eduardo Ramon)

İbrahim Hamidi

Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim, yaralı Filistinlilerin tedavi için Mısır'a götürülmesi ve Gazze Şeridi'ne insani yardım girişi karşılığında yabancıların Gazze'den çıkarılmasına ilişkin anlaşmada ‘mütevazı bir rol’ oynadığını açıkladı.

İbrahim, Al Majalla ile gerçekleştirdiği röportajda İran ve müttefiklerinin, Gazze'de ‘Hamas'ın parçalanmasını önlemek’ de dahil olmak üzere askeri müdahale için ‘kırmızı çizgiler’ belirlediğini söyledi. “Arenaların birliği askeri bir gerçekliğe dönüşecek” diyen İbrahim, ABD'nin Akdeniz'e iki uçak gemisi göndermesinin İsrail'i ‘daha fazla çılgınlığa’ sürükleyeceğine inandığını belirtti. İbrahim ayrıca ‘insani bir anlaşma’ sağlamak amacıyla İtalya ve Katar'a yaptığı ziyaretlere ilişkin de bilgi verdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre İbrahim, röportajda gizli arabuluculuklara da değindi. Geçtiğimiz yıllarda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile ABD yönetimi arasındaki arabuluculuk da bunlardan biri. Dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın Şam'a gönderdiği elçilerin Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memlük’le görüşmesi için düzenlenen ziyaret ile Fransız İstihbarat Direktörü’yle görüşülmesi için Suriye'nin başkentinde gerçekleştirilen temaslar da bu gizli arabuluculuklar kapsamında gerçekleşti.

İşte Al Majalla’nın, Lübnan'daki duruma ve siyasi geleceğine değinen Lübnan Kamu Güvenliği eski Genel Müdürü Tümgeneral Abbas İbrahim'le gerçekleştirdiği röportajın ilk bölümü:

- Gazze Şeridi’ne yardım götürülmesi ve yaralıların tedavi edilmesi karşılığında yabancıların bölgeden Mısır’a geçirilmesi anlaşmasında rol oynadınız mı?

Evet. Hem çifte vatandaşlığa sahip Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden çıkarılmasında hem de Gazze Şeridi'nde tedavi edilemeyen yaralı Filistinlilerin tedavi için Mısır'a nakledilmesinde mütevazı bir rol oynadım. Maalesef İsrail'in yolları, geçitleri ve güzergahları bombalaması anlaşmanın tamamlanmasını sekteye uğrattı.

Fotoğraf Altı: “ABD Başkanı Joe Biden'ın Enerji ve Altyapı'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein ile temasa geçtim. 24 saat sonra İsrailliler kabul etti ve uygulama başladı.” (AP)
“ABD Başkanı Joe Biden'ın Enerji ve Altyapı'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein ile temasa geçtim. 24 saat sonra İsrailliler kabul etti ve uygulama başladı.” (AP)

- Kiminle iletişim kurdunuz?

Hamas'tan bir heyet Beyrut'u ziyaret etti. Benimle iletişime geçen ABD-Filistin çifte vatandaşlığına sahip aileleri tanıyordum. Bazı temaslarda bulundum ama İsrail tarafı inatçıydı. Hamas'a gelince, açıkça şunu söylediler: Bunlar Filistinli ve yaralıların Mısır'a tedavi için yanlarında gitmesi şartıyla Gazze Şeridi’nden ayrılma hakları var.

- İsrail tarafı nasıl anlaştı?

ABD Başkanı Joe Biden'ın Enerji ve Altyapı'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein ile temasa geçerek Lübnan'ın çıkarlarına hizmet eden konularda birlikte çalıştık. 24 saat sonra İsrailliler kabul etti ve uygulama başladı.

“Gazze'ye yönelik savaş ve boyutlarına ilişkin tutumumu ve vizyonumu öğrenmek için beni İtalya'ya davet ettiler. Ayrıca Doha'ya da giderek Hamas liderleriyle görüştüm.”

- İtalya'yı ve ardından Katar'ı da ziyaret ettiniz mi?

Evet. İtalya dost bir ülke ve 2005’ten emekli olana kadar birlikte çalıştık. Güney Lübnan'daki Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) içinde aktifler ve birçok tarafla yakın ilişkileri var. Gazze'ye yönelik savaş ve boyutlarına ilişkin tutumumu ve vizyonumu öğrenmek için beni İtalya'ya davet ettiler. Bazı konuları görüştük. Bazı insani girişimler önerdik.

- Bunu Hamas liderliğiyle görüştünüz mü?

Evet. Doha'ya gittim ve Hamas liderleriyle görüştüm. Detaylar yakında açıklanacak.

- Güney Lübnan'da bir gerginlik yaşandı ve ardından ‘belirli bir bölgede özel bir gerilim’ olduğu söylenen bombalamalar oldu. Gazze Savaşı’nın ardından Hizbullah ile İsrail'in savaşa girme ihtimali hakkında ne düşünüyorsunuz?

İsrail’e, direnişin varlığının Şeba Çiftlikleri meselesiyle bağlantılı olup olmadığını sormak istiyorum. İsrail açısından bu hakların Lübnan'a iade edilmesinin ve konunun kapatılmasının, Hizbullah'ın İsrail karşısında bir ‘direniş partisi’ olarak varlığını sürdürmesinden çok daha önemli olduğuna inanıyorum. İsrail Şeba Çiftlikleri’nin Lübnan’ın olduğunu kabul ederek buraları Lübnan'a iade etmeli. Çünkü İsrail'in bu dosyayı kapatmasının getireceği kazanç çok büyük. Bu bir tavsiye değil, Şeba çiftliklerdeki hakkımızı tesis etme meselesi… Gazze meselesine gelince, inanıyorum ki İsrail kırmızı çizgiyi aşarsa...

- Hangi kırmızı çizgi?

Gazze meselesiyle ilgili olarak anlatacağım. Arenaların birliği konusunda söylenenler sahada askeri gerçekliğe dönüşecek.

- Peki kırmızı çizgiler neler? Hamas'ı bitirmek mi?

Elbette Hamas'ı bitirmek ama bu olmayacak.

- Bu analiz mi yoksa bilgi mi?

Karışık diyebilirim. Bu, topladığım bilgilerin gerçekçi bir okuması.

- ABD'nin en büyük iki uçak gemisini Lübnan açıklarından Akdeniz'e göndermesini nasıl açıklıyorsunuz?

Bu konunun sahada pratik bir askeri boyutu olduğunu görmüyorum. Ancak bu konu İsrail’in moralini yükseltiyor. Ama bir başka açıdan bakıldığında bu adımın İsrail'i daha da deliliğe sürükleyeceğini ve İsrail'in uçak gemisine güvenerek gösterdiği çılgınlığının bedelini çok ağır ödeyeceğini düşünüyorum.

Fotoğraf Altı: “İsrail, bir uçak gemisine güvenerek gösterdiği çılgınlığının bedelini ağır bir şekilde ödeyecek.” (EPA)
“İsrail, bir uçak gemisine güvenerek gösterdiği çılgınlığının bedelini ağır bir şekilde ödeyecek.” (EPA)

- Yani gerçekten Hizbullah'ın İsrail'le savaşa girmesinin veya gerilimi artırmasının mümkün olduğunu tahmin ediyor musunuz?

Elbette. Sadece Hizbullah değil, Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen de buna dahil. İran’la alakalı bir şey söyleyemem. Arap dünyasından bahsediyorum.

- İran da Suriye üzerinden doğrudan müdahale edebilir mi?

İşler her iki taraf için de varoluş savaşı noktasına giderse bunun mümkün olduğunu düşünüyorum.

Fotoğraf Altı: “İsrail'in Şeba Çiftlikleri dosyasını kapatmaktan elde edeceği kazanç çok büyük.” (AFP)
 “İsrail'in Şeba Çiftlikleri dosyasını kapatmaktan elde edeceği kazanç çok büyük.” (AFP)

- Ama aslında öyle görünüyor ki, dedikleri gibi, 7 Ekim öncesi ile sonrası aynı değil…

Ortadoğu'nun haritası 7 Ekim'den sonra siyasi düzeyde değişti.

“7 Ekim'den sonra dengeler ve denklemler değişti. İsrail'in Filistinlilerin haklarına yönelik küstahlığı ve umursamazlığı İsrail ve uluslararası toplum tarafından yeniden okunmalıdır.”

- Nasıl?

7 Ekim'den sonra dengeler ve denklemler değişti. İsrail'in Filistinlilerin haklarına yönelik küstahlığı ve umursamazlığı İsrail ve uluslararası toplum tarafından yeniden okunmalıdır. Bana göre İsrail'i tüm hakları göz ardı etmeye teşvik eden şey, uluslararası toplumun son yıllardaki tutumuydu. İsrail'in eylemlerinin kınandığını nadiren görüyoruz. Direniş savaşçıları, Filistinliler ya da herhangi biri İsrail'e operasyon yaparsa dünya ayağa kalkar ve asla durmaz. Şu doğrudur, bu yanlıştır demiyoruz. Filistin sorunu, Filistin çatışması gibi tek bir sorunla başa çıkmanın tek bir standardı olması gerektiğini söylüyoruz. İzin verin ben de onlara katılıp buna Filistin-İsrail çatışması adını vereyim. Farklı muamele standartları olmamalı. Çünkü adaletsizlik ne kadar sürerse sürsün devrim ve patlama yaratacaktır. Bu devrimi ve patlamayı kontrol altına almak zor olabilir.

- Endişeli misiniz? İsrail'in Hamas saldırısını kendisinin ‘11 Eylül'ü’ olarak değerlendirdiğine dair bir söylem var. İsrail'in bir ittifak kurmasından ve Hamas'a El Kaide'ye benzer şekilde davranmasından endişe mi duyuyorsunuz?

Hamas ile El Kaide arasında büyük bir fark var.

Fotoğraf Altı: 7 Ekim'de İsrail askeri aracını ele geçiren Filistinli direnişçiler. (Reuters)
7 Ekim'de İsrail askeri aracını ele geçiren Filistinli direnişçiler. (Reuters)

- Bu ayrımın farkındayım ama sizce bu yönde ilerlemeye yönelik bir plan var mı?

İsrail'in bu benzetmenin arkasında yapmaya çalıştığı şey, ABD'ye karşı ‘size (ABD’ye) zamanında 11 Eylül’ü yapanlarla şimdi bize (İsrail’e) bunu yapanların aynı’ olduğu yönündeki farkındalığı öne çıkarmak. 11 Eylül Saldırıları’nı gerçekleştirenlere nasıl düşmanlık gösterdiyseniz, onlara da aynı derecede düşmanlık göstermelisiniz. Bu İsrail'in, hepimizin 11 Eylül'e karşı olduğu bahanesiyle farkındalık yaratmaya ve halk ve uluslararası desteği harekete geçirmeye yönelik bir girişimi. Dünyada hiçbir ülkenin ABD'ye yönelik terör eylemini desteklediğini düşünmüyorum. Ancak bunu bir direniş çalışmasına yansıtmaya çalışmak gerçekleri çarpıtmaktır.

Röportajın ikinci bölümü yarın: Suriye güvenlik servisleriyle en üst düzeyde koordinasyon.

*Bu röportaj Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Nur Adamları, kıyı bölgesinde çatışmaları yeniden alevlendiren Suriyeli grup

Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
TT

Nur Adamları, kıyı bölgesinde çatışmaları yeniden alevlendiren Suriyeli grup

Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Bu yıl mart ayında Suriye’de kıyı bölgesinde yaşanan olaylar, arkalarında kanlı çatışmalar bıraktı. Kendisine eşlik eden ve yeni otoritenin “bireysel” olarak nitelendirdiği ihlaller de ardında sivillerin ruhlarında derin yaralar açtı. Söz konusu olaylar, Genel Güvenlik güçlerine yönelik tekrarlanan suikast ve saldırıların ardından, güvenlik güçlerinin yanıt olarak eski rejimin kalıntılarıyla bağlantılı grupların peşine düşmesinden sonra çatışmaların alevlenmesiyle başlamıştı. Bugün ise çatışmayı yeniden alevlendiren yeni bir silahlı grup ortaya çıktı.

Cevad Tugayları

Suriye'nin batısında bulunan ve Lazkiye ile Tartus vilayetlerini kapsayan kıyı bölgesindeki karmaşık durumu daha da karmaşıklaştıran bir gelişme yaşandı ve kendisine Ricalu'n Nur (Nur Adamları) adını veren, Cevad Tugayları lakaplı yeni bir silahlı grup ortaya çıktı. Grup, hükümet güçlerini hedef alan faaliyetlerini duyurdu ve ilk operasyonunu bir video ile belgeledi.

Nur Adamları grubu, 2 Ağustos'ta kendi açıklamalarını ve konuşmalarını içeren resmi bir sayfa oluşturdu. Bunlardan ikisi ayrı açıklamalardı. İlk açıklama, 14 Ağustos'ta bir Genel Güvenlik aracının hedef alınmasının ardından video olarak yayınlandı. İkinci video açıklaması ise 1 Eylül'de yayınlandı ve bir hükümet tesisine yönelik saldırıyı belgeliyordu. Güvenlik ve askeri işler uzmanı Albay Muhsin Hamdan, “bu askeri örgütün medyada bir yankı oluşturmanın ötesine geçmediğini ve sahada bir etkiden, haritaları yeniden çizme gücünden yoksun olduğunu” kesin bir biçimde belirtti. Nur Adamları grubu ve eylemleri, kendi kuluçka merkezine yönelik ve Genel Güvenlik veya yeni otorite ile iş birliği yapılmaması yönünde uyarıda bulunan bir bildirgeden başka bir şey değil” diye ekledi.

Yeni grubun duyurusu, kıyıda bir bölgesel yönetim kurma çağrısıyla eş zamanlı olarak geldi (Independent Arabia)Yeni grubun duyurusu, kıyıda bir bölgesel yönetim kurma çağrısıyla eş zamanlı olarak geldi (Independent Arabia)

Kimliği bilinmiyor

Silahlı grubun kıyı bölgesinde yaşayan Suriyelilere hükümet ile iş birliği yapmamaları konusunda uyarılarda bulunma konusundaki istekliliği ve gayreti belirgin. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre gözlemciler bunu, “Sahil Kalkanı” olarak bilinen grupların körüklediği mart ayındaki kanlı olaylardan bu yana var olan anlaşmazlığı derinleştirme girişimi olarak değerlendiriyor. Bahsi geçen kanlı olaylar, Sahil Kalkanı gruplarının, isyan eden ve silahlanıp yeni otoriteye direnmeyi tercih eden rejim kalıntılarını takip ederken, Cebele'de bir güvenlik güçleri konvoyunu hedef alarak 16 askeri öldürmelerinin ardından yaşanmıştı. Lazkiye'den yerel bir kaynak, Nur Adamları grubunun, Mikdad Fatiha liderliğindeki Sahil Kalkanı grubunun aksine hala bilinmediğine inanıyor. “Kimliği bilinmeyen herhangi bir gruba şüpheyle yaklaşılması gerektiğini, amaçları muhtemelen halk ile hükümet arasındaki uçurumu derinleştirmek, hatta son kıyı çatışmalarından beri var olan uçurumun kapanmamasını sağlamak olduğunu” belirtiyor.

Nur Adamları ve Lazkiye ilindeki diğer aktif grupların rolünü araştıran bir saha kaynağı, bazı silahlı grupların hükümet güçlerine yaklaşmamaları veya onlarla iş birliği yapmamaları için sivilleri korkuttuğunu ortaya koydu. Bu arada, bir videoda, silahlı bir gruba katılmadığı için kıyı bölgesinin kırsalında bir adamın aşağılandığı görülüyordu. Yeni otoriteye karşı çıkan askeri grubun doğuşu, Suriye genelinde sahada görülen karmaşık bir gerçekliğin ortasında geldi. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), merkezi olmayan yönetim seçeneğine bağlı kalmaya devam ederken, kendisine bir de güney Suriye'de Süveyda'daki Dürzi toplumu eklendi. İsrail'in hava saldırıları ve çatışma hatlarına yönelik baskınları da devam ediyor.

Meyhub ve kafa kesme

Bu arada, silahlı grup gerilla savaşı prensibiyle faaliyet gösteriyor ve sınırlı sayıda kişiyle pusular kuruyor. Askeri gözlemciler, üyelerinin “eski askeri ve güvenlik kurumlarının mensupları olabileceğine ve onların saflarında görev yapmış olabileceğine” inanıyor. Zira ordu personeli ve gönüllüler çeşitli uzmanlık alanlarında eğitim aldı ve birçoğu geçen yıl aralık ayında rejimin devrilmesinin akabinde işten çıkarıldıktan sonra artık görevde değil. Nur Adamları grubu, ağustos ortasında Lazkiye kırsalında Genel Güvenlik Kuvvetleri'ne ait bir aracın hedef alındığı eylemin videosunu Facebook'ta paylaşmıştı. Operasyona beş kişi katılmış, gözetleme, izleme, patlatma ve belgeleme faaliyetlerinde bulunmuşlardı. Bu yeni kurulan milis grupların net bir talep açıklamaması, eylemlerinin kıyı şeridinde meydana gelen ihlallere “misilleme” olarak nitelendirilmesine neden oldu. Şeyh Salih el-Mansur'un yeni otorite tarafından yargılanmadan gözaltına alınmasına misilleme olarak yapılan eylemlerden bahseden açıklamalar yapıldı. Nur Adamları yayınladığı açıklamada, tutuklamayı keyfi olarak nitelendirdi ve Şeyh Mansur'un sağlığının kötüleşmesi nedeniyle yetkilileri sağlığından sorumlu tutarak, derhal serbest bırakılmasını talep etti. Grup ayrıca videoya eşlik eden kayda göre, “Beşşar Meyhub ve arkadaşları” için düzenlenen eylem hakkında da bir duyuruda bulundu. Beşşar Meyhub adlı gencin, yabancı bir savaşçı tarafından öldürüldüğü, kafasının kesilip bir arabanın kaputuna yerleştirildiği ve mahallede dolaştırıldığı aktarılmıştı. İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada bunu yalanlayarak bir “iddia” olarak nitelendirmişti. Bakanlık açıklamasına, üyeleri arasında genç Meyhub'un da bulunduğu bir terör hücresinin görüntülerini de ilave etti. Böylece Meyhub'un hayatta olduğu ve İç Güvenlik Bakanlığı'nın onu bir hapishaneye naklettiği ortaya çıktı.

Nur Adamları’nın eylemleri, Suriye Sahili Ulusal Buluşması’nın kıyıda bir yönetim kurma projesini duyurmasıyla aynı zamana denk geldi ve bu durum, Beşşar Esed sonrası dönemde bölünme veya ademi merkeziyetçiliğe yönelik milliyetçi söylemin artışına işaret ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.


Bağdat'ta bir din adamının hayatını kaybetmesinin ardından öfkeli tepkiler

 Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
TT

Bağdat'ta bir din adamının hayatını kaybetmesinin ardından öfkeli tepkiler

 Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)

Irak'ın başkenti Bağdat'ta bir din adamının camide saldırıya uğraması sonucu hayatını kaybetmesi, dini ve siyasi çevrelerde yaygın bir öfkeye yol açtı ve Irak hükümetini üst düzey resmi bir soruşturma başlatmaya sevk etti.

Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli, güvenlik kaynaklarının ‘başkentin güneyinde bulunan Dora semtindeki Kerim en-Nasır Camii'nde fiziksel saldırı’ olarak açıkladığı olayın ardından dün hayatını kaybetti. Raporlara göre saldırı, dini bir harekete bağlı olduğu düşünülen bir grup tarafından gerçekleştirildi.

Ne oldu?

Görgü tanıkları ve kaynakların ifadelerine göre, olay cami içinde Cuma hutbesini kimin vereceği konusunda çıkan bir tartışma sırasında meydana geldi.

Irak'taki camileri denetleyen resmi kurum olan Sünni Vakfı'nın hazırladığı programa göre el-Karguli, yerel olarak el-Medhaliyyin olarak bilinen bir hareketin başka bir vaiziyle dönüşümlü olarak vaaz veriyordu.

Ancak başka bir vaiz, bölgenin dışından getirildiği bildirilen yaklaşık 30 kişilik bir grupla birlikte camiye geldi ve el-Karguli'nin minbere çıkmasını engelleyerek onu caminin içindeki bir odada alıkoydu.

Şarku’l Avsat’ın sağlıkçı kaynaklardan aktardığına göre el-Karguli fiziksel saldırıya uğramış. Bu da özellikle kronik kalp problemleri olduğu için hayatını kaybetmesine yol açan şiddetli bir kalp krizine neden olmuş.

Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli’nin sosyal medyada paylaşılan fotoğrafı (Facebook)Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli’nin sosyal medyada paylaşılan fotoğrafı (Facebook)

Tepkiler

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, olayla ilgili acil soruşturma başlatılmasını ve İçişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Ajansı temsilcilerinin de dahil olduğu bir komite kurulmasını emretti.

Sudani yaptığı açıklamada, hükümetin ‘olaya karıştığı veya ihmalkâr davrandığı kanıtlanan herhangi bir tarafı sorumlu tutmaktan çekinmeyeceğini’ belirterek, ‘hoşgörü ve barış içinde bir arada yaşama değerlerini pekiştirmenin ve her türlü kışkırtma ve dini nefreti reddetmenin’ önemini vurguladı.

Sünni Vakfı Divanı ise olayı ‘suç eylemi’ olarak nitelendirerek, olayla ilgisi olan bir dizi kişinin gözaltına alındığını doğruladı ve ‘önemli bir dini ve ulusal görevi yerine getiren’ imamların ve vaizlerin korunması çağrısında bulundu.

Irak'ın en önde gelen Sünni dini kurumlarından biri olan Irak Fıkıh Konseyi, Irak'ın üç liderinden olaya müdahale etmelerini ve olaydan sorumlu vaizi yargılamalarını istedi.

Bağdat'ta bir emniyet mensubu (AFP)Bağdat'ta bir emniyet mensubu (AFP)

Siyasi suçlamalar

Bağdat'ın el-Azamiyye bölgesindeki İmamlar ve Vaizler Konseyi Başkanı Mustafa el-Bayati olayı şiddetle kınadı. El-Bayati, saldırının arkasında ‘siyasi destekli haydutlar’ olduğunu iddia ederek, bu grupların ‘günden güne artan bir tehdit oluşturduğunu’ belirtti.

El-Bayati, siyasi partileri, camilerde aşırılıkçı grupların etkisini önlemeye yönelik önceki güvenlik kararlarının uygulanmasını engellemekle suçladı. Yaşanan olayın ‘toplumda çatışmayı körükleyen aşırılıkçı gruplara karşı siyasi gevşeklik ve kararlılık eksikliğinin sonucu’ olduğunu ifade etti.

Gözlemcilere göre söz konusu olay, Irak'taki dini kurumlar içinde camilerde nüfuz mücadelesi veren farklı gruplar arasındaki çatışmayı ortaya çıkardı ve bu çatışma Irak seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte artmaya başladı.

Yıllardır Bağdat ve diğer vilayetlerdeki camiler, seçimlerde yarışan partilerden siyasi destek aldıkları yönündeki suçlamalar arasında, dini grupların nüfuzlarını genişletme girişimlerine tanık oluyor.

Olay, Irak Başbakanı’nın aşırılıkçı dini ve siyasi grupların faaliyetlerine dolaylı bir atıfta bulunarak, ‘ülkeyi çatışma ve istikrarsızlığa sürüklemek isteyen sorunlu sesler’ konusunda uyarıda bulunmasından sadece birkaç gün sonra meydana geldi.


İsrail ordusu Gazze şehrindeki Burc en-Nur’u bombaladı

İsrail bombardımanı sonrası çok katlı bina yerle bir oldu. (Filistin medyası)
İsrail bombardımanı sonrası çok katlı bina yerle bir oldu. (Filistin medyası)
TT

İsrail ordusu Gazze şehrindeki Burc en-Nur’u bombaladı

İsrail bombardımanı sonrası çok katlı bina yerle bir oldu. (Filistin medyası)
İsrail bombardımanı sonrası çok katlı bina yerle bir oldu. (Filistin medyası)

İsrail ordusu bugün Gazze şehrinde çok katlı bir binayı bombaladığını duyurdu. Ordu, Hamas'ın bu binayı kullandığını ve ‘binanın içinde veya yakınında terörist altyapı’ bulunduğunu iddia etti.

Ordu bugün erken saatlerde, Gazze şehrindeki Burc en-Nur sakinlerine ve yakındaki çadırlarda yaşayanlara, burayı hedef alacağı gerekçesiyle bölgeyi terk etmeleri emri verdi.

İsrail ordusu, vatandaşlardan bölgeyi derhal tahliye etmelerini ve güneydeki el-Mevasi'de bulunan insani yardım bölgesine gitmelerini istedi.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Gazze şehri bölgesini, özellikle 727, 786, 726, 784 bloklarını ve özellikle kırmızı işaretli Burc en-Nur’u ve Safad Caddesi'nde bulunan yakındaki çadırları henüz tahliye etmemiş olanlara duyuru… İsrail ordusu, Hamas terörist altyapısının içinde veya yakınında bulunması nedeniyle kısa süre içinde binaya saldırı düzenleyecek.”

İsrail ordusu perşembe günü, Gazze Şeridi'nde devam eden soykırımın bir parçası olarak önümüzdeki günlerde Gazze şehrindeki daha fazla yüksek binayı yıkma tehdidinde bulundu.

Geçtiğimiz hafta cuma günü İsrail ordusu Gideon'un Savaş Arabaları 2 Operasyonu adı altında Gazze şehrindeki çok katlı binaları yıkmaya başladı.

İsrail ordusu, Hamas'ın bu binaları kullandığını iddia ediyor. Ancak bu iddia, Hamas, bina sakinleri ve yerel ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından yalanlandı.

İsrail ordusu çarşamba günü, yüzlerce Filistinlinin yaşadığı ve mülteci kamplarına bitişik Burc Taybe 2’yi hedef aldı. Saldırı sonucu iki Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı ve binlerce vatandaş evsiz kaldı.

Son günlerde İsrail, Gazze şehrindeki çok katlı binaları kademeli olarak yıkma operasyonuna başladı. Bu da yerinden edilen ailelerin sayısını artırdı ve onları zorlu yerinden edilme koşullarına itti.