2006 yılındaki Hizbullah ile 2023 yılındaki Hizbullah arasındaki fark

Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
TT

2006 yılındaki Hizbullah ile 2023 yılındaki Hizbullah arasındaki fark

Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)

Halid Hamade

Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği Aksa Tufanı operasyonuyla Gazze duvarını aşarak İsrail yerleşimlerine saldırması üzerine gözler, Hizbullah gruplarının işgal altındaki Celile’ye doğru bir sınır ihlali yapacağı beklentisiyle Güney Lübnan’a çevrildi.

Gazze savaşçılarının ve Lübnan ile diğer ülkelerdeki Hizbullah tabanının Hizbullah’ın Gazze’deki savaşa müdahalesinin kaçınılmaz olduğuna dair kanaati, Direniş Ekseni gruplarının defalarca dile getirdiği ‘meydanların birliği’ ilkesine dayanıyordu. Dayanaklardan bir diğeri de Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın birçok kez Hizbullah’ın savaşı İsrail içlerine doğru taşıyabileceğini belirtmesiydi.

Düzensiz çatışmalar, Şeb’a Çiftlikleri’nde başladı ve sonrasında tüm sınırlara yayıldı. Ancak bunlar, özellikle ABD’nin Tahran’ın Aksa Tufanı operasyonuna müdahalesine dair herhangi bir delilin olmadığını belirtmesinin ardından Tahran’ın Gazze’deki savaşa dair gerçek tutumunun ne olduğu yönündeki sorulara cevap bulmak için yeterli olmadı. Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan tarafından Beyrut’a ve sonrasında birçok başkente yapılan ziyaretlerde sergilenen İranlı tutumu, ABD tutumuyla karşı karşıya geldi. Bu tutum ayrıca, Gazze’de olup bitenlere verilecek tepkinin düzeyini belirlemekten sorumlu Hizbullah liderliğindeki Direniş Ekseni gruplarına desteğini de vurguladı.  

Her ne kadar Gazze’de şiddetin tırmanacağı konusunda uyarsa ve bir bölge patlaması olabileceğine işaret etse de İran’ın tutumları, İsrail’in Gazze’yi yakıp yıkması karşısında herhangi bir İranlı tepki göstermeden devam etti.

Ekim’de Gazze’deki operasyonların başlangıcından itibaren Hizbullah ile İsrail ordusu arasında her gün çıkan sınır çatışmalarının son derece koordineli ve disiplinli saha kısıtlamalarıyla yönetildiği görüldü. Bu, her iki tarafça da hedef alınan bölgelerin iki kilometreyi aşmayan sınırlı derinliğine bakılınca açıkça görülüyor. Sadece doğrudan askerî noktaların hedef alınmasına ve uygun mermi ve mühimmat kullanımında kontrollü olunmasına dair ortak bir sınır ötesi taahhüt de bunu ortaya koyuyor. Bu da operasyonların ritminin, İran ve ABD tarafından ABD’nin Tahran’a ve İran’ın da Gazze’ye yönelik tutumuyla örtüşecek şekilde yürütülen siyasi angajman kurallarının saha uygulamasından başka bir şey olmadığı sonucunu veriyor.  

2006 yılındaki savaş ile mevcut sınır ötesi çatışmalar arasında bir karşılaştırma, 23 günlük çatışmalardan sonra verilen kayıplar bakımından yerinde olabilir. Ancak 2006 yılında her iki tarafın ilan ettiği hedefler başta olmak üzere iki savaşın koşulları arasındaki büyük farka bakıldığında bu kıyaslama, saha gerçekliği bakımından uygun olmaz.

Bu saha kontrolü ve arka planda Tahran ile ABD’nin siyasi hedefleri, Hizbullah’ın 2006 yılındaki performansı ile mevcut performansı arasında bir karşılaştırma yapma ihtiyacı hissettiriyor. Savaşın gidişatı ve bölgedeki tüm ülkeler ve belki de yeni ittifakların oluşumu üzerindeki siyasi ve ekonomik yansımalarıyla paralel olarak Tahran’ın ve ABD’nin sözü edilen hedefleri, dikkatli çalışmalara konu olacaktır.

Bunun yanı sıra özellikle günlük çatışmalarda ölen Hizbullah savaşçılarının sayısının artmasıyla birlikte ister istemez Hizbullah’ın mevcut askerî performansı ile Lübnan ve yurt dışındaki Hizbullah kitlesinin Hizbullah’ın Temmuz 2006 saldırısı sırasındaki performansına dair hafızasında sakladığı görüntüler arasında ciddi bir karşılaştırma yapılıyor. Bu arada 2006 yılında düşman tarafından kullanılan araçların sınırlı olduğunu ve doğrudan silahlar ve insansız hava araçları kullanımıyla yetinildiğini belirtelim.

2006 yılındaki savaş ile mevcut sınır ötesi çatışmalar arasında bir karşılaştırma, 23 günlük çatışmalardan sonra verilen kayıplar bakımından yerinde olabilir. Ancak iki savaşın koşulları arasındaki büyük farka bakıldığında bu karşılaştırmanın saha gerçekliği bakımından isabetli olmadığı ortada. Her şeyden önce 2006 yılında her iki taraf da hedeflerini ilan etmişti. Ama şu an her ikisinin de hedefleri belli değil. Bu da sınırda yaşananların sırf ‘çatışmış olmak için çatışmaktan’ ibaret olduğu sonucuna götürüyor. Lübnan’ın güney sınırlarında ya da kuzey cephesi olarak adlandırılan bölgede olup bitenlerin siyasi hedeflerinden ve bunun sahadaki manevraların kısıtlanması üzerindeki etkisinden bağımsız olarak mevcut saha koşulları ile 2006 saldırısına eşlik eden koşullar arasında yapılan ve her ikisinde de farklı bir savaş sistemi ortaya koyan bir karşılaştırma bize şu sonuçları veriyor:

Hizbullah’ın 2006 yılında dayandığı güç noktaları:

1. Füze kullanımı: Hizbullah o dönemde füze yeteneklerini etkili bir şekilde kullandı ve İsrail güçleri, ülkenin kuzeyine yönelik her gün gerçekleşen füze yağmurunu durdurmakta yetersiz kaldı. Füzelerin coğrafi dağılımı şu şekildeydi:

- (Akka’dan Kiryat Shmona’ya kadar) Celile bölgesine 530 füze; (Hadera’dan Akka’ya kadar) kıyı bölgesine 221 füze; (Tiberya, Bet Şean ve Afula dahil) Ürdün Vadisi bölgesine 217 füze; ayrıca Yehuda ve Şomron (Samarya) bölgelerine düşen uzun menzilli iki füze. Hadera şehri, güneyde Hizbullah füzelerinin eriştiği en uzak mesafe olarak kaydedildi.

İsrail hükümetinin geç kalınmış bir karar olarak 9 Ağustos’ta kapsamlı bir kara operasyonu başlatma kararı alması, Hizbullah için elverişli bir fırsat oldu. Zira bu saldırı ordunun, büyük bir gerileme yaşadığı el-Hiyam Ovası’ndan başlayarak batıda Bayada bölgesinden ortada Aynata’ya ve Bint Jbeil’e kadar kara cephesi boyunca geriye kalan itibarını da yerle bir etti.

Raad-2 ve Raad-3 füzeleri de Hayfa şehrini vurdu. Bu saldırıda tren istasyonu zarar görürken, onlarca İsrailli de öldü veya yaralandı. Ardından füzeler, Hayfa sonrası aşamaya girdi ve Hayber modeli füzeler ilk kez Afula, Yukarı Nasıra ve Givat Ela yakınlarına düştü ki bu, İsrail’i şok etti. Bu bağlamda en gelişmiş donanma gemisi olan Sa’ar-5 korvetinin, Çin yapımı C-802 tipi gemisavar füzesiyle hedef alınmasının yaşattığı büyük şoku göz ardı edemeyiz.

2- Müstahkem mevzilerden çatışma: RAND Corporation’dan araştırmacı Benjamin Lambeth şöyle diyor:

Geleneksel güçlerle ilk kara saldırısı, 17 Temmuz’da Maroun el-Ras köyü yakınlarında başladı. Burada İsrailliler ilk kez Hizbullah’ın mevzilerindeki tahkimatın boyutunu fark etti. Daha önceden bunun farkında değillerdi. Günler geçtikçe pek çok İsrail ordusu komutanının, İsrail’in 1982’de gerçekleştirdiğine benzer bir saldırıyı başlatma konusunda isteksiz olduğu açığa çıktı.

Lambeth değerlendirmesinin sonunda ‘askerlerin Lübnan’ın güneyine girdiği zamanda görevler ve hedefler konusundaki büyük kafa karışıklığını’ eleştiriyor ve İsrail ordusunun daha önceki saldırılarının ayırt edici özellikleri olan odaklanmanın ve gücün o kara saldırılarında olmadığına dikkat çekiyor.  

cdfevgr
Güney Lübnan’daki Ayta eş-Şaab kasabası semaları, İsrail bombardımanı nedeniyle dumanla kaplandı. (AFP)

Kara saldırılarına sahne olan sınır köyleri İsrail ordu birlikleri için tam anlamıyla küçük düşme duraklarına dönüştü. İsrail hükümetinin geç kalınmış bir karar olarak 9 Ağustos’ta kapsamlı bir kara operasyonu başlatma kararı alması da Hizbullah için elverişli bir fırsat oldu. Zira büyük bir gerileme yaşadığı el-Hiyam Ovası’ndan başlayarak batıda Bayada bölgesinden ortada Aynata’ya ve Bint Jbeil’e kadarki kara cephesi boyunca ordunun geriye kalan itibarını da yerle bir etti. Aynata’da 30’dan fazla askeri öldü. Bu hezimet, yaklaşık otuz Merkava tankının kaybıyla efsanevi bir ders aldığı el-Huceyr Vadisi’nde doruğa ulaştı.  

3- İsrail Hava Kuvvetleri’nin sınırlı gücü: İsrail’in yoğun olarak konuşlandırılmış ve işletimi kolay platformlardan kısa menzilli füzelerin fırlatılmasını önleme yeteneği sınırlıydı. İsrail, bu füzelerin yüzde 90’ından fazlasını imha ettiğini iddia etse de kısa menzilli Katyuşa roketlerinin savaşın son gününe kadar fırlatılmaya devam etmesi, Hizbullah’ın bu savaştaki zaferinin sembolü haline geldi.

Hizbullah, 2006 yılında İsrail’de bir şoka sebep olan füze sisteminin kullanımına müsaade etmeyen ve sınırlardan sızarak Gazze savaşçılarının yaptığı gibi yerleşimlere saldırma imkânı vermeyen bariz kısıtlamalarla birlikte güneydeki askerî durumla yüzleşti.

4- Savaşın İsrail içlerine taşınması: İsrail içlerine yönelik füze bombardımanı, içerideki cephe için yıpratıcı bir durumun oluşmasına katkı sağladı. Özellikle o bölgelerdeki yerleşimcilerin yaşam düzenini bozmak, içlerine korku salmak ve gündelik hayatlarını sekteye uğratmak amacıyla kuzeydeki yerleşim yerlerine sürekli ve yoğun saldırı düzenlendi. Bu durum, İsrail’in Lübnanlı sivilleri hedef alması ile Hizbullah’ın İsrail iç cephesini hedef alması arasında bir caydırıcılık dengesi kurdu. Nitekim savaş dönemi boyunca bir milyondan fazla İsrailli yerleşimci sığınaklarda kalmaya mecbur olurken, yaklaşık 300 bin kişi de bir süreliğine evlerini terk ederek güneye sığındı. Böylece Hizbullah, İsrail iç cephesini savaş cephesinin bir parçası haline getirmeyi başardı.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Aksa Tufanı’nın mimarları ve operasyonun arkasındaki siyasi hedeflere tutunanlar, 7 Ekim’den bu yana Hizbullah’a yeni angajman kuralları dayattılar. Hizbullah, 2006 yılında İsrail’de bir şoka sebep olmuş füze sisteminin kullanımına müsaade etmeyen ve sınırlardan sızarak Gazze savaşçılarının yaptığı gibi yerleşimlere saldırma imkânı vermeyen bariz kısıtlamalarla birlikte güneydeki askerî durumla yüzleşti. Yeni savaş sisteminde İsrail’in, 2006’da başarısız olan ordusunun itibarını geri kazanmak için Güney Lübnan üzerinden bir kara saldırısı yapması pek mümkün görünmüyor. Aynı şekilde Hizbullah’ın da el-Huceyr Vadisi ve el-Hiyam Ovası’ndaki dersleri tekrar vermek için düşmanı içlere doğru çekmesi pek mümkün gözükmüyor.

Angajman kuralları

Hizbullah, yaptıklarıyla Gazze’ye ne verebiliyor? Gazze’deki savaşın siyasi hedefleri, Hizbullah’ın tahkim edilmiş bölgelerinden çıkmasını, böylece unsurlarının her gün ölmesini ve füzelerini kullanmaktan menedilmesini mi gerektiriyor? Tahran, Gazze savaşçılarına gerçekten destek olmayı istiyor mu?

Yeni angajman kuralları, Hizbullah’ı düşmanı müstahkem bölgelerde bekleme ve doğru zaman ve mekânda zaferler elde etme imkânından mahrum etti. Hizbullah bu sefer sınır şeridi boyunca yerin üstünde savaşıyor ve tanksavar silahlarını düşman tarafından görülen ve tahkim edilmesi zor olan yeni bölgelerden fırlatıyor. Bu esnada düşman askerleri de kendi mevzilerini ve Hizbullah’ın ateş menziline yerleştirilen zırhlılarını siper ediniyor.

Bu noktada akla gelen sorular şunlar:

Hizbullah, yaptıklarıyla Gazze’ye ne verebiliyor? Gazze’deki savaşın siyasi hedefleri, Hizbullah’ın tahkim edilmiş bölgelerinden çıkmasını, böylece unsurlarının her gün ölmesini ve füzelerini kullanmaktan menedilmesini mi gerektiriyor? Tahran, Gazze savaşçılarına gerçekten destek olmayı istiyor mu?

Gazze’de İsrail’in, Hamas’ın ortadan kaldırılması ve Filistinlilerin göç ettirilmesi gibi hedeflerinin yüksek tavanı, kalıcı bir ateşkese varmayı engelliyor. Lübnan’da ise hem Hizbullah’ın hem de İsrail’in bu sınır ötesi çatışmanın sebeplerini bilmemesine rağmen kimse ateşkes için çabalamıyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yok

Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
TT

Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yok

Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)

Halil Musa

İsrail ordusu, ‘ileri savunma cephesi’ kurmak amacıyla Suriye'nin işgal altındaki toprakları Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgede askeri üsler kurmaya devam ediyor. Bu üsler, tampon bölgenin ötesine geçerek Golan Tepeleri’nin doğusundaki Suriye topraklarının derinliklerindeki köylere kadar ilerliyor.

Söz konusu askeri üsler, Şeyh Dağı'nın (Hermon Dağı) kuzeyinden batıya doğru Dera'nın batı kırsalındaki Yermuk Havzası’na kadar uzanan Suriye-Ürdün-İsrail sınır üçgeninde yer alıyor.

İsrail'in 8 Aralık 2024 tarihinden bu yana Suriye’de işgal ettiği toprakların yüzölçümü 500 kilometrekareyi aşarak Golan Tepeleri’nin yarısı kadar bir alana ulaştı.

En büyük ve stratejik açıdan en önemli üs, deniz seviyesinden 2 bin 814 metre yüksekliğindeki Şeyh Dağı'nın zirvesinde yer almakta ve başkent Şam’a, Lübnan'ın Bekaa Vadisi’ne ve İsrail’in kuzeyine hâkim bir konumda.

İsrail ordusu, bu üssü Suriye ordusunun geçen yılın sonunda Esed Beşşar rejiminin düşüşüyle birlikte çekilmeden önce kullandığı yerlerde kurdu.

Üs, 1974 yılında İsrail ile Suriye arasında imzalanan Ayrışma Anlaşması ile kurulan tampon bölgenin dışında yer alıyor.

Her sabah Şam'da

Birkaç ay önce üssü ziyaret eden İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın her sabah Şam'daki başkanlık sarayında gözlerini açtığında İsrail Savunma Ordusu'nun onu Şeyh Dağı'nın tepesinden izlediğini ve bizim burada, Suriye’nin güneyindeki tüm güvenlik bölgesinde Golan Tepeleri ve Celile halkını onun tehditlerinden korumak için bulunduğumuzu hatırlayacak” ifadelerini kullandı.

İsrail’in söz konusu askeri üslerinde, İsrail ordusunun üç tugayı konuşlu. Bu tugaylar 210. Bölgesel Bashan Tümeni'ne bağlı. İsrail, Şeyh Dağı'nın eteklerinden Dera’nın batı kırsalındaki Hamma bölgesine (Yermuk Nehri havzası) kadar uzanan 70 kilometre uzunluğundaki tampon bölge boyunca 10'dan fazla askeri üs kurdu.

Üsler, Cibata el-Haşeb, el-Hamidiye, Kuneytra, Kahtaniye, Tel Kuna, Tel el-Ahmer eş-Şarki ve Tel el-Ahmer el-Garbi köylerine kuruldu.

jı8uk

İndependent Arabia’ya konuşan kaynaklar, İsrail ordusunun şu anda Kenitra kırsalındaki Kudna kasabası yakınlarındaki Tel Ahmer’in doğusunda bir askeri üs inşa ettiğini ve bu üssün Tel Ahmer'in batısındaki başka bir askeri üsse ekleneceğini söyledi.

İsrail ordusu, bu askeri üslerin yakınlarındaki evleri yıkıyor. Son haftalarda, Kuneytra kırsalında yer alan Hamidiye köyünde 16 evi yıktı.

İsrail ordusu, Dera’nın batı kırsalında güvenlik ve askeri operasyonlar yürütmek üzere Mariye beldesi yakınlarında bir askeri üs kurdu.

İsrail, bu üsleri kurarak ordusunun bölge üzerindeki kontrolünü güçlendirmeyi ve iki taraf arasındaki ‘çatışmayı önleme anlaşmasına’ aykırı olarak Suriye'nin güneyinde yeni bir gerçeklik oluşturmayı hedefliyor.

Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF), Kuneytra’daki başlıca karargahı ve Nebe el-Fevvar köyündeki başka bir karargahı ile Şeyh Dağı eteklerindeki diğer karargahları aracılığıyla tampon bölgede çalışmalarını sürdürüyor.

Dişleri olmayan bir ülke Suriye

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Suriye’nin Golan Tepeleri’nde kontrol ettiği bölge, bin 800 kilometre karelik yüzölçümüyle Suriye'nin yüzölçümünün yaklaşık yüzde birini oluşturuyor. İsrail 1967 yılında Golan Tepeleri’nin bin 160 kilometre karelik kısmını ele geçirmişti. Son aylarda ise kontrolünü 500 kilometre karelik bir alana daha genişletti.

İsrail ordusu bu üsler aracılığıyla kuzeyde Şeyh Dağı'ndan güneyde sınır üçgenine kadar uzanan onlarca Suriye köyüne baskınlar ve aramalar düzenleyerek, ‘terörizmin altyapı tesisleri’ olarak adlandırdığı yerleri hedef alıyor ve ‘kuzey cephesinden gelebilecek tehditleri önlemek’ için askeri faaliyetlerde bulunuyor.

İsrail ordusu, birkaç gün önce ‘Suriye'nin güneybatısındaki Ummu el-Lahs ve Ayn el-Bustali bölgelerinde İran'a bağlı dört silahlı kişiyi’ tutukladığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, ‘İsrail'in kuzey sınırlarının güvenliğini sağlamak için tampon bölgede ve ona yakın birkaç ek noktada faaliyet gösterildiği’ belirtilirken nerelerde konuşlandığına değinmekten kaçındı.

Suriyeli kaynaklara göre İsrail ordusu birkaç hafta önce bu köylerde, özellikle de Yermuk Havzası'nda bulunan Dera ilinin batı kırsalında ve Kuneytra kırsalında nüfus ve sosyal araştırmalarını tamamladı.

İsrail ordusu, Suriye'nin güneyindeki güvenlik bölgesinin silahsız ve tehditlerden arındırılmış olmasını sağlamak amacıyla Suriye'de süresiz olarak kalmaya hazır olduğunun altını çizdi.

Suriyeli stratejist Fayez el-Esmer, “İsrail, Beşşar Esed rejiminin düşüşünü fırsat bilerek Suriye'yi dişsiz ve pençesiz hale getirmeye ve Golan Tepeleri’ndeki kontrol alanını genişletmeye çalışıyor” yorumunda bulundu.

Tel Aviv'in bunun durumun perde arkasında Ayrışma Anlaşması dışında yeni bir anlaşma dayatmak istediğini düşünen Esmer, “Bu anlaşma, Tel Aviv'e tampon bölgede erken uyarı istasyonları kurma ve güvenliğini sağlama bahanesiyle bölgeye ABD askerleri konuşlandırma imkanı verecek” dedi.

Suriyeli stratejist, İsrail’in Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni Suriye yönetimine güvenmediği için tıpkı 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu gibi bu kez Suriye topraklarından yeni bir saldırı düzenlenmesinden çekindiğini söyledi.

1974 tarihli Ayrışma Anlaşması’nın çöküşü

Stratejist Anan Vehbi ise İsrail'in bu üsler aracılığıyla güvenlik tehditlerine karşı önleyici saldırılar düzenlemeye dayanan yeni çatışma kuralları dayatmak istediğini düşünüyor. Bu yeni üslerin çatışmanın devam etmesini sağlamak, ancak büyük bir savaşa değil, düşük yoğunluklu bir çatışmaya yol açmak amacıyla kurulduğunu söyleyen Vehbi, “İsrail ordusunun bu bölgelerden çekilmesini imkânsız görüyorum, çünkü Tel Aviv bu bölgelerden hareketle Suriye'nin güneybatısının tamamında güvenlik hakimiyeti kurmak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.

8ı
Netanyahu, Golan Tepeleri konusunda Ayrışma Anlaşması’nın çöktüğünü açıkladı (Reuters)

Öte yandan Suriye Dışişleri Bakanlığı, Tel Aviv'in Şam ile ilişkilerin ‘normalleştirilmesi’ konusundaki ilgisini dile getirmesinin ardından, Suriye'nin 1974 yılında İsrail ile imzalanan Ayrışma Anlaşması’na geri dönmek için ABD ile iş birliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı.

Suriyeli yetkililer, İsrail'in Suriye'nin askeri cephaneliğine yüzlerce hava saldırısı düzenlemesi ve Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra ülkenin güneyine girmesinin ardından ‘tansiyonu düşürmek için’ İsrail ile dolaylı müzakereler yürüttüğünü kabul etti.

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suriye ve İsrail'in ABD'nin arabuluculuğunda ‘sınırlarında sükuneti yeniden tesis etmeyi amaçlayan’ ciddi görüşmeler yaptığını doğruladı.

Suriye'den resmi bir kaynak ise ‘İsrail ile barış anlaşması imzalanacağına dair açıklamalar yapmak için zamanlamanın doğru olmadığını, ancak Tel Aviv'in 1974 tarihli anlaşmaya tam olarak uyması ve işgal ettiği bölgelerden çekilmesi halinde yeni anlaşmaların müzakere edilebileceğinden söz edilebileceğini’ söyledi.