Lübnan'ın hastaneleri güneyde büyük çaplı bir savaşa hazır mı?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4704091-l%C3%BCbnan%C4%B1n-hastaneleri-g%C3%BCneyde-b%C3%BCy%C3%BCk-%C3%A7apl%C4%B1-bir-sava%C5%9Fa-haz%C4%B1r-m%C4%B1
Lübnan'ın hastaneleri güneyde büyük çaplı bir savaşa hazır mı?
Lübnan Sağlık Bakanlığı çatışmaların artan yoğunluğunu dikkate alarak bir acil durum planı hazırladı, ancak finansman sorunu engel olmaya devam ediyor
Lübnan'daki sağlık sektörü, güneyde devam eden çatışmalar ve enfekte insan sayısının yüksek olması nedeniyle birçok zorlukla karşı karşıya kalıyor / Fotoğraf: Reuters
Lübnan'ın hastaneleri güneyde büyük çaplı bir savaşa hazır mı?
Lübnan'daki sağlık sektörü, güneyde devam eden çatışmalar ve enfekte insan sayısının yüksek olması nedeniyle birçok zorlukla karşı karşıya kalıyor / Fotoğraf: Reuters
Lübnan hükümeti, Güney Lübnan'daki gergin güvenlik koşulları ışığında, savaşın genişlemesi ve Hizbullah ile İsrail güçleri arasındaki çatışmaların yoğunluğunun artması durumunda hazırlıkları artırmak amacıyla çeşitli bakanlıklar düzeyinde kapsamlı bir plan hazırladı.
Halk Sağlığı Bakanlığı, topyekûn bir savaş durumunda acil sağlık planını duyurdu.
Ancak bugün Lübnan'daki durum, özellikle sağlık sektöründe sağlık ve hemşirelik personelinin beyin göçüne, ilaç ve tıbbi malzeme krizine ve ayrıca ülkede yaşanan yerinden edilme krizine tanık olduktan sonra, 2006 savaşındaki durumdan çok daha farklı bir hale geldi.
Çatışmalar genişlerse sağlık sektörü bu aşamada gerçekten bu tür bir zorlukla baş edebilecek mi?
Bakanlık güneyde enfekte insan sayısının artmasıyla birlikte ne gibi zorluklarla yüzleşmeye başlıyor?
Lübnan için çağrı
Krizin ışığında sağlık sektöründeki zor durum ve güneyde gerilimin artmasıyla birlikte Dünya Sağlık Örgütü Lübnan'da acil bir hazırlık ve müdahale çağrısı yayınlayarak, "kitlesel kayıp yönetimi ve acil bakım kapasitesinin artırılması, savunmasız ve etkilenen nüfus için temel sağlık hizmetlerinin sürekliliğinin sağlanması, hastalık sürveyansı ve kontrolünün geliştirilmesi ve diğer tedbirlerin güçlendirilmesi" için finansman talebinde bulundu.
Örgüt, yayımladığı açıklamada olası iki senaryoyu sundu:
Çatışmalar Güney Lübnan'la sınırlı kalırsa hazırlık ve müdahale için 6,7 milyon ABD dolarına ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor. Ancak savaşın büyümesi ve diğer bölgelere yayılması durumunda ülkenin bazı bölgelerinde ihtiyaç 11,1 milyon ABD dolarına ulaşacak.
Dünya Sağlık Örgütü açıklamasında, Lübnan halkının sağlık hizmetlerine erişim olanağını kısıtlayan ekonomik kriz, ilaç kıtlığı ve fahiş sağlık maliyetleri yükü nedeniyle Lübnan'ın ihtiyaçlarının mevcut aşamada arttığını değerlendirdi.
Güneydeki çatışmalar, sonraki aşamada ne olacağına dair netlik sağlanamaması, son haftalarda çok sayıda mağdur ve yaralının ortaya çıkması ve sağlık tesislerinin bombalanması nedeniyle sağlık sistemi üzerindeki yükler artarken Dünya Sağlık Örgütü, çatışmaların olası genişlemesine karşı alarm durumunda olduğunu doğruladı.
Buna dayanarak bakanlığın öncülüğünde ve örgütün desteğiyle bir halk sağlığı acil durum operasyon merkezi faaliyete geçirildi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün başlattığı bu çağrıyla ilgili olarak geçici hükümetin Sağlık Bakanı Dr. Firas Al-Abyad Independent Arabia ile yaptığı röportajda şunları açıkladı:
Örgütün çağrısı Lübnan dahil İsrail saldırganlığına maruz kalan tüm ülkelere yöneliktir. Gerekli desteğe gelince, bunun amacı Lübnan sağlık sektörünün saldırganlığın artması durumunda herhangi bir acil duruma karşı hazırlığını artırmaktır. Destek, bir güvenlik olayının meydana gelmesini beklemek yerine, bu tür bir tehlikeyle yüzleşmeye hazırlık için gerekli proaktif bir adıma yöneliktir. Özellikle sağlık sektörünün bugünkü durumu çok fazla baskıyla karşı karşıya olduğundan, bununla yüzleşmek için önceden hazırlanmak en iyisidir. Ekonomik kriz, doktor göçü, ilaç ve nakit krizi nedeniyle bugün sağlık sektörünün potansiyeli her zamankinden çok daha düşüktür.
Proaktif adımlar
Halk Sağlığı Bakanlığı, Lübnan'daki hastanelere, güneyde durumun kötüleşmesi durumunda alınması gereken önlemlere ilişkin bir genelge yayımlayarak, savaşta yaralanan Lübnanlıların, kurulan özel bir mekanizma çerçevesinde ele alınması konusunda kararlı olduğunu vurguladı.
Nitekim Sağlık Bakanı, İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırısının başlangıcından itibaren Lübnanlı yaralıların karşılanması için Bakanlar Kurulu'nda Halk Sağlığı Bakanlığı'na 11 milyon dolar ödenek açılması yönünde karar alındığını açıkladı.
Bakanlığın acil durum planının finansmanı için de Dünya Bankası kredisi kullanıldı. Sağlık Bakanlığı'nın kullanımına sunulan bu kaynakların toplamının yaklaşık 20 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor.
Bakanlık, Dünya Sağlık Örgütü, UNICEF ve diğer ortaklardan sağlık sektörü için büyük miktarlarda yardım aldı ve bu yardımı, özellikle Güney Lübnan'ın en savunmasız bölgelerinde bulunan hastanelere ve birinci basamak sağlık merkezlerine dağıttı.
Savaşın büyümesi durumunda sağlık sektörünün hazırlığını artırmak amacıyla geliştirilen plan çerçevesinde Bakanlık ekipleri, hastanelerde malzeme sıkıntısı çeken alanların tahmin edilerek temin edilmesi amacıyla araştırma yaptı.
Hangi acil durum planı uygulandı?
Böylesi zor koşullar ve özellikle Lübnan'ın sağlık sektörünün karşı karşıya olduğu birçok zorluk karşısında Al-Abyad, bakanlığın halk sağlığı acil durum operasyon planının iki temel amaca bağlı olduğuna dikkat çekiyor:
Birincisi, savaş yaralılarının tedavisinin sağlanması, ikincisi ise bölgelerinden zorla yerinden edilen vatandaşlara yönelik sağlık hizmetlerinin devamlılığının sağlanmasıdır.
Ayrıca bu kapsamda Bakanlık, vatandaşlara hassas bölgelerde destek olmak için çalışmalarını sürdürüyor ve onların sağlık hizmeti almaya devam etmelerini sağlıyor.
Fırat’ın doğusunda tansiyon Suveyda'daki çatışmaların etkisiyle yükseldihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5165866-f%C4%B1rat%E2%80%99%C4%B1n-do%C4%9Fusunda-tansiyon-suveydadaki-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmalar%C4%B1n-etkisiyle-y%C3%BCkseldi
İsrail'in Suriyeli Dürzileri Suriye'den Golan Tepeleri’ne geçmelerini engellemek için aldığı önlemler ve göz yaşartıcı gaz kullanıldı, 16 Temmuz 2025 (AFP)
Fırat’ın doğusunda tansiyon Suveyda'daki çatışmaların etkisiyle yükseldi
İsrail'in Suriyeli Dürzileri Suriye'den Golan Tepeleri’ne geçmelerini engellemek için aldığı önlemler ve göz yaşartıcı gaz kullanıldı, 16 Temmuz 2025 (AFP)
Sobhi Frangieh
Suriye'nin güneyindeki Suveyda ilinde yaşanan çatışmalar ve gerginlikler, Fırat'ın doğusunda tansiyonu yükseltti. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), 15 Temmuz Salı günü Deyr Hafir bölgesine büyük bir takviye güç gönderdi ve Suriye ordusu ile bölgede saatlerce süren çatışmanın ardından Rakka sokaklarında askeri güç gösterisinde bulundu. Bu olaydan kısa bir süre önce Suriye hükümeti, büyük bir seferberlik ilan etmiş ve SDG ile temas hatlarına yönlendirmek üzere askeri güçlerini toplamıştı.
Bu gelişme, Suriye hükümeti ile SDG arasında Şam'da, ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın da katıldığı bir toplantının ardından yaşandı.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Suriye Savunma Bakanlığı'nın Suveyda iliindeki çatışmalarla eş zamanlı olarak SDG ile temas hatlarına doğru asker ve teçhizat takviyesi talebinde bulunduğunu öğrendi. Bu talebe SDG'nin Suveyda'daki gerginliklerden yararlanarak Suriye ordusuna karşı saldırılar düzenlemesinden duyulan endişeler neden oldu. Bu endişeler, iki taraf arasında Halep kırsalında yaşanan çatışmaların ardından ortaya çıktı. Takviye güçler, Halep'teki mevcut kuvvetlerin yanı sıra Şam ve Hama kırsalından gönderildi. Al Majalla'ya konuşan kaynaklar, Suriye hükümetinin SDG ile çatılmaya girmek istemediğini, ancak Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile SDG lideri Mazlum Abdi arasında varılan anlaşmanın uygulanması için tüm yolların, müzakerelerin ve arabuluculukların başarısız olması durumunda çatışmadan kaçınmayacağını söylediler.
Tıkanan müzakereler ve Batılı ülkelerin arabuluculuğu
Suriye devleti ile SDG arasında 9 Temmuz Çarşamba günü ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack’ın da katıldığı toplantıdan Suriye hükümeti operasyonel düzeyde bir sonuç çıkmasını beklemiyordu. Şara ve Abdi arasında 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın öngördüğü komitelerin önceki toplantıları hiçbir pratik düzeyde ilerleme sağlamamıştı. Çünkü her iki taraf da ülkenin geleceği için en uygun olduğunu düşündüğü görüşte ısrarcıydı.
Edinilen bilgilere göre Suriye hükümeti, Barrack’ın Şam'da yapılan toplantıya katılmasını olumlu bir şekilde karşıladı. Barrack’a SDG'nin geçtiğimiz mart ayında Washington'ın teşvik ettiği ve kolaylaştırdığı anlaşma üzerinde pratik bir uzlaşmaya varılmasını geciktirdiğini açıklamak isteyen Suriye hükümetinin hedefi gerçekleşti ve Barrack, SDG'yi ‘oyalamakla’ suçladı. Müzakerelerin yolunun Şam'a çıktığını söyleyen Barrack, “Bağımsız bir devletin içinde ayrı veya vatansever olmayan bir yapı olamaz” diye ekledi. ABD’li yetkili, ‘tek bir ulus, tek bir halk, tek bir ordu ve tek bir Suriye’ye ulaşmak için taviz vermenin önemini vurguladı.
Suriye hükümeti, Suveyda'daki gerginliğin kendi lehine ve sosyal ve askeri düzeyde kayıpsız bir şekilde sona ermesini, SDG ile müzakerelerde imajını ve elindeki kozları korumak için önemli bir faktör olarak görüyor.
Suriye hükümeti tarafından toplantının ardından yapılan açıklamada, ‘Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne aykırı her türlü bölünme veya federalleşme biçiminin’ reddedildiği belirtildi. Açıklamada, “Ayrılıkçı projeler veya dış gündemlere bahis oynamak, kaybeden bir bahistir ve Suriye ordusu, tüm vatandaşları birleştiren ulusal bir kurumdur” sözlerine yer verildi. Bunun yanında Suriye hükümeti, ‘Suriyeli SDG üyelerinin onaylanmış anayasal ve yasal çerçeve içinde saflarına katılmasını’ memnuniyetle karşıladığını da vurguladı. Suriye hükümeti, bu üç temel ilke üzerinden müzakere kurallarını ‘tek ordu, bireysel katılım, federalizm veya ademi merkeziyetçiliğe geçit vermeme’ olarak belirledi. Ancak bu üç kural, SDG'nin gelecek dönem için öngördüğü senaryolarla tamamen çelişiyor. Yani pratik olarak başlangıç noktasına geri dönülüyor.
Al Majalla'nın edindiği bilgilere göre taraflar müzakerelere açık olmaya devam ediyor ve ABD'nin arabuluculuğuna olumlu yaklaşıyor. Buna son olarak, Suriye devleti ile SDG arasında anlaşmanın uygulanmasına yönelik mekanizmanın oluşturulmasını kolaylaştırma sürecinde daha büyük bir rol oynamak isteyen Fransa'nın güçlü isteği de eklendi. Suriye devleti, SDG'ye düşman olan bölgelerdeki unsurların durumu karmaşıklaştıracak askeri hareketlerde bulunmasından endişe duyduğu için dosyanın etkili bir şekilde ilerlemesini istiyor gibi görünüyor. Ayrıca hükümet, Suveyda'daki gerginliklerin kendi lehine ve sosyal ve askeri düzeyde kayıpsız bir şekilde sona erdirilmesini, SDG ile müzakerelerde imajını ve elindeki kozları korumak için önemli bir faktör olarak görüyor.
İsrail'in Suriyeli Dürzileri Suriye'den Golan Tepeleri'ne geçmelerini engellemek için aldığı önlemler, 16 Temmuz 2025 (AFP)
Suriye hükümeti birçok dosya üzerinde aynı anda çalışıyor ve askeri hazırlık yapıyor
Suriye hükümeti, Fırat'ın doğusu ile ilgili birkaç dosya üzerinde aynı anda çalışıyor. Bu dosyaların başında ABD'nin DEAŞ dosyasını ve terör örgütü üyeleri ile ailelerinin tutulduğu hapishaneleri kapatma isteğine güvenmesi geliyor. Suriye hükümeti, ABD'nin Suriye'deki güçlerini azaltmasını bir fırsat olarak görüyor ve ABD'ye müttefik olarak örneğin, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak veya DMUK’la koordinasyon sağlamak gibi bazı teklifler sunuyor. Heyet Tahrir’uş-Şam (HTŞ) ve eski lideri Şara terör listesinden çıkarıldıktan sonra bu yol açılmış oldu. ABD tarafıyla Suriye'deki askeri varlığının niteliği konusunda bir uzlaşma sağlanması ise bir diğer koz olarak görülüyor. Buna göre Washington'ın, İran'ın nüfuzunun yeniden yayılmasını engellemek ve bölgedeki müttefiklerini koruma imkânı sağlayan stratejik öneme sahip et-Tanf Askeri Üssü’nün yakın ve orta vadede varlığını sürdürmek istediği belirtiliyor.
Şam ile Washington arasındaki yakınlaşma Şam tarafından ABD’nin SDG'ye verdiği desteğin önemli ölçüde gerilemesi ve Beyaz Saray'ın SDG ile Suriye devleti arasındaki uzlaşıyı destekleme eğilimi olarak görülüyor. Şam bugün buna güveniyor, çünkü SDG ile savaşın alternatifinin yavaşlamak ve ABD'nin SDG üzerindeki baskısına boyun eğmek olduğuna inanıyor. Öte yandan Şam bu baskının karşılıksız olmadığının tamamen farkında.
SDG saflarında yer alan üçüncü bir taraf ise çözümün Şam ile müzakere etmek olduğuna ve Washington ile Şam arasındaki yakınlaşmanın SDG'ye yönelik uluslararası desteğin devamını tehdit ettiğine inanıyor.
Suriye hükümetinin üzerinde çalıştığı ikinci dosya ise Fırat'ın doğusunda bulunan ve SDG tarafından silah altına alınan Arap ve Kürt unsurları pasifize etmek suretiyle güvenliği sağlama dosyası olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle de SDG’nin kontrolü altındaki bölgelerde, binlercesi yabancı uyruklu olmak üzere DEAŞ üyelerinin tutulduğu yaklaşık 24 hapishanenin yanı sıra birkaç yıl önce DMUK tarafından DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlar sırasında bu kamplara sığınan DEAŞ üyelerinin ve Suriyeli sivillerin ailelerine ev sahipliği yapan El Hol ve Roj kampları bulunduğundan, bölgenin sahneyi daha da karmaşık hale getirecek bir savaş durumuna sürüklenmesini ve bunun Suriye'nin geri kalan bölgelerine yansımasının önlenmesi amaçlanıyor.
Al Majalla’nın edindiği bilgilere göre 9 Temmuz Çarşamba günü Şam'da hükümet heyeti ile SDG heyeti arasında yapılan toplantının ardından Suriye devleti tarafından yapılan açıklamanın amaçlarından biri de SDG'ye kızgın olan kesimlere, Suriye devletinin onlar adına da müzakere ettiği, dolayısıyla şu anda Arap ya da Kürt tarafların heyetlerinin üçüncü bir taraf olarak SDG ile müzakere etmesine ya da SDG'ye karşı çıkmasına gerek olmadığı mesajını vermekti.
Üçüncü dosya ise ekonomik dosya. Çünkü Şam, SDG ile petrol ekonomisi konusunda varılan mutabakatı kaybetmek istemiyor. Suriye hükümetinin tükettiği petrolün bir kısmı SDG'nin kontrol ettiği bölgelerden geldiğinden SDG ile çatışmaya girmek ekonomik, siyasi ve güvenlik düzeyinde maliyetli olur. Bu da hükümetin sona erdirmeye çalıştığı güvenlik tehditlerinin varlığıyla ilgili şu an istemediği bir durum ortaya çıkarıyor.
Suriye'nin doğusundaki Deyrizor ilindeki Ömer Petrol Sahası’nda düzenlenen askeri geçit törenine katılan SDG üyeleri, 23 Mart 2021 (AFP)
Şam aynı zamanda müzakere sürecinin başarısız olması durumunda askeri çözüm seçeneklerini ve bunun sonuçlarını da değerlendirmeye çalışıyor. Askeri planlar hazırlamaya ve bölgeye takviye güçler göndermeye başladı. Ayrıca askeri operasyonların uluslararası ve bölgesel etkilerini de değerlendiriyor. Bunun yanında DEAŞ'ın kaosu kendi lehine kullanarak Fırat'ın doğusundaki hapishanelere veya askeri güçlere saldırılar düzenlemesi açısından askeri operasyonların yansımalarını da dikkatle inceliyor.
SDG içinde anlaşmazlıklar ve en kötü senaryolara karşı hazırlık
Al Majalla, SDG'nin karar alma merkezlerinde iç anlaşmazlıklar olduğu bilgisine ulaştı. Edinilen bilgilere göre bölünme, SDG’nin bazı üst düzey isimlerinin PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silahlı mücadeleyi sonlandırıp Türk devletiyle çözüm yoluna gitme yönündeki eğilimine yakın durmalarından kaynaklanıyor. Öte yandan SDG içindeki bazı çevreler, PKK'nın Türk devletiyle olan deneyiminin SDG'nin deneyimiyle tamamen uyumlu olmadığını ve SDG'nin bugünkü gücünün uluslararası destek ve uluslararası güvenlik alanında büyük ilgi gören dosyalar, özellikle DEAŞ ile mücadele ve DEAŞ üyeleri ile ailelerinin bulunduğu hapishanelerin ve kampların yönetimi üzerine kurulu olduğunu düşünüyor.
PKK lideri Abdullah Öcalan, 8 Temmuz Salı günü, yaklaşık 26 yıl sonra ilk kez bir videoda göründü ve videoda Türkçe olarak “Silahlı mücadele dönemi sona erdi, ulusal kurtuluş savaşı dönemi sona erdi. Bugün silahın değil, siyasetin ve demokratik mücadelenin gücüne inanıyoruz” ifadelerini kullandı. Öcalan ayrıca PKK'nın tüm destekçilerine ve Kürt güçlerine barışa yönelmeleri ve şiddetten uzak durmaları çağrısında bulundu.
Rusya arabulucu rolünü oynamaya, bir yandan SDG ile iletişim kanallarını açık tutarken diğer yandan Suriye'de siyasi ve ekonomik kazanımlar elde etmek için Şam ile müzakere gücünü artırmaya çalışıyor.
SDG ve Fırat'ın doğusundaki Kürt güçlerin önümüzdeki günlerde birkaç toplantı düzenleyerek Öcalan'ın mektubunu, bölgenin geleceğini ve Öcalan'ın barışa yönelme talebine dayalı Kürt meselesini ve bunun SDG'nin askeri ve siyasi yapısı içindeki Kürtlerin birliği üzerindeki etkilerini tartışmaları bekleniyor.
Bu arada SDG, Rakka ve Kamışlı'da yeni silahlı üyeler yetiştirmek için çeşitli askeri eğitim kursları düzenliyor. Bu üyelerin çoğu, Suriye rejiminin eski mensupları. Al Majalla'ya konuşan birkaç kaynak, SDG'nin geçtiğimiz aylarda yüzlerce eski rejim mensubunun SDG bölgelerine gelmesine izin verdiğini ve ailelerini bölgeye getirmelerini kolaylaştırdığını söyledi. Bu kişilerin Şam ile geri dönüşü olmayan bir noktaya gelinmesi ve savaş kararı alınması durumunda SDG'nin yararlanacağı yeni bir güç olması bekleniyor. SDG, bu kişilerin hükümetin kontrolündeki bölgelere geri dönemeyeceklerinden dolayı kendisi için daha güvenli olduğunu düşünüyor. Bu kişiler de SDG ile Şam arasında bir anlaşma sağlanmasının kendi çıkarlarına aykırı olduğunu düşünüyor.
Rusya, Fırat'ın doğusundaki karmaşık durumu sessizce kullanmaya çalışıyor
Rusya, Suriye rejiminin düşmesinden bu yana Fırat'ın doğusunda sessiz ve sakin bir şekilde hareket ediyor. Son aylarda Kamışlı Hava Üssü’ndeki güçlerine takviye gönderen Rusya, Fırat'ın doğusunda bulunan eski Suriye rejimi ordusu komutanlarıyla iletişim kanallarını açtı ve onları üsse davet ederek iş birliği teklifinde bulundu. Ayrıca hava üssünde her iki taraf arasında neredeyse haftalık olarak yapılan toplantılarla SDG ile temas ve müzakere kanallarını açık tutmaya devam ediyor.
Al Majalla'nın edindiği bilgilere göre Rusya, Suriye'nin Batı eksenine kaymasının kaçınılmaz olmadığını ve Suriye hükümetine yeni Suriye ordusunu güçlendirmek için Rus silahları satın alması için kolaylıklar sağlayarak Şam ile askeri açıdan temas kurma ve anlaşma fırsatı olduğunu düşünüyor. Bunun Rusya'nın Şam'ın Lazkiye'nin güney doğusunda yer alan Hmeymim Hava Üssü’nde ve Kamışlı'da kalmasına onay vermesini sağlamasını bekliyor.
Suriye güvenlik güçleri güneydeki Suveyda’da, 16 Temmuz 2025 (AFP)
Suriye hükümeti, Fırat'ın doğusunda Rusya'nın faaliyetlerini endişeyle izliyor. Özellikle Rusya'nın Hmeymim üssünden Kamışlı havaalanına askeri personel ve teçhizat nakli faaliyetlerini. Al Majalla'ya konuşan birçok kaynak, Suriye Dışişleri Bakanlığı'nda bugün, Şam'ın Fırat'ın doğusundaki Rus faaliyetlerinden memnun olmadığını belirten açık bir mesajın Ruslara gönderilmesi yönünde seslerin yükseldiğini söyledi. Fırat'ın doğusundaki halkın ruh hali çelişkilerle kaynıyor ve siviller arasında gerginlik hâkim. Bu durum bölgede çatışmayı alevlendirmek isteyenler için elverişli faktörler oluşturuyor. Bu faktörler de bölgede çatışmayı alevlendirmek isteyen her türlü güce yardımcı oluyor.
Rusya arabulucu rolünü oynamaya, bir yandan SDG ile iletişim kanallarını açık tutarken diğer yandan Suriye'de siyasi ve ekonomik kazanımlar elde etmek için Şam ile müzakere gücünü artırmaya çalışıyor. Rusya'nın SDG ile ilişkisi ve Suriye devletinin otoritesinden uzak olan Kamışlı havaalanındaki askeri varlığı, Rusya'nın elindeki güçlü kozlardan biri. Bu da Suriye devletinin, bir yandan Rusya’nın varlığını ve bunun güvenlik ve sosyal açıdan doğurduğu sonuçları, diğer yandan da siyasi boyutu ve bu varlığın Suriye devletinin Batı eksenindeki güçlerle, Rusya'nın Suriye'deki nüfuzunu zayıflatmaya çalışan anlaşmaları üzerindeki etkisini gündemine eklemesine neden oluyor. Buna siyasi boyut ve bu varlığın Suriye devletinin, Suriye'deki Rus nüfuzunu zayıflatmak isteyen Batı eksenindeki güçlerle olan mutabakatları üzerindeki etkisi de ekleniyor.
SDG de çatışmaya girmek için acele etmiyor. Daha önce Rusya’nın arabuluculuğunda Beşşar Esed rejimi ile yapılan müzakerelerde elde edemediği kazanımları yeni Suriye devleti ile elde etmeye çalışıyor.
Herkes sabırla beklerken Suriye Halk Meclisi oluşuyor
Suriye hükümeti, askeri çözümün Fırat'ın doğusu sorununu çözmede en etkili yol olmadığının farkında. İç, bölgesel ve uluslararası düzeydeki karmaşıklıkların farkında olan Suriye, PKK'nın silah bırakması ve siyasi yollara yönelmesi için atılan adımların başarısı veya başarısızlığının SDG ve devam eden müzakere süreci üzerinde etkisi olacağını düşünüyor. Şam, SDG ile yapılan anlaşmanın sadece iç mesele olmadığını, bölgesel ve uluslararası tarafların (Türkiye ve Batı ülkeleri) endişelerini de dikkate alması gerektiğini de çok iyi biliyor.
Öte yandan Al Majalla'nın edindiği bilgilere göre Suriye Halk Meclisi üyelerinin seçilmesi ve atanması için hazırlık yapan komite, Cumhurbaşkanlığının talimatı doğrultusunda çalışmalarını yavaşlatarak, Fırat'ın doğusundaki güçlerin içinde etkili olan kişilerin katılımına imkan tanımak ve bu kişileri değerlendirmeye almak için zaman kazanıyor. Bu hamle, Şam’ın müzakere sürecini kolaylaştırmak ve bir anlaşmaya varmak için attığı yeni bir adım olarak görüldü.
SDG de savaşa acele etmiyor ve daha önce Rus arabuluculuğunda Esad rejimi ile yapılan müzakerelerde elde edemediği kazanımları yeni Suriye devleti ile elde etmeye çalışıyor. Ancak aynı zamanda savaş senaryosuna da hazırlanıyor ve elinde uluslararası düzeyde sıcak dosyalar var: Irak sınırları, DEAŞ ve Kamışlı havaalanında Ruslarla varılan mutabakatlar.
SDG de çatışmaya girmek için acele etmiyor. Daha önce Rusya’nın arabuluculuğunda Beşşar Esed rejimi ile yapılan müzakerelerde elde edemediği kazanımları yeni Suriye devleti ile elde etmeye çalışıyor. Ancak aynı zamanda savaş senaryosuna da hazırlanıyor ve elinde Irak ile ortak sınırlar, DEAŞ, Kamışlı Hava Üssü ve Ruslarla varılan mutabakatlar gibi uluslararası düzeyde önemli dosyalar bulunuyor.
Dosyanın karmaşıklığı, Şara-Abdi anlaşması uyarınca yıl sonuna kadar dosyanın çözülmesini zorlaştırıyor, ancak uluslararası arenadaki ve Suriye'deki koşullar baskı yaparsa bu mümkün olabilir. Bunun yanında Türkiye ile PKK arasındaki müzakerelerin sağlıklı bir şekilde sonuçlanması ve iç diplomasi yolunun tercih edilmesi, özellikle de askeri çözümlere yönelmenin hem iç hem dış olmak üzere her açıdan maliyetli olacağı düşünüldüğünde önem kazanıyor. Diplomatik çabaların arasında, barışçıl yolların tıkanması durumunda her türlü duruma hazırlanan iki taraf arasında askeri çatışma ihtimali de göz kırpıyor.