Gazze’de ateşkes çabaları engellerle karşı karşıya
İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus şehrine düzenlediği hava saldırıları sonucu oluşan yıkım (AFP)
Filistin’in Gazze Şeridi’nde bir hafta süren insani aranın son bulmasının ardından işgalci İsrail güçleri, Gazze Şeridi’ndeki saldırılarına cuma günü kaldığı yerden devam etti. Bunun sonucunda yüzlerce kişi şehit olup yaralanırken Gazze’ye yardım girişleri de durduruldu. Bunun ışığında Mısır ve Katar ateşkesin tekrar sağlanması çabasıyla farklı taraflarla temaslarını ve çabalarını sürdürürken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, MOSSAD Heyeti’ni Katar’dan geri çağırdı. Böylece Gazze Şeridi’nde sakinliği sağlamaya çalışan Mısır-Katar arabuluculuk çabaları yeni engellerle karşılaştı.
İsrail’in Hamas’la yaptığı takas anlaşması kapsamında 30 Kasım’da serbest bırakılan Filistinli bir kadın (AP)
İsrail Başbakanlık Ofisi tarafından yapılan açıklamada, “Gazze hakkındaki müzakerelerin çıkmaza girmesi” sebebiyle MOSSAD Heyeti’nin Katar’dan çağrıldığı bildirildi. Söz konusu açıklamada Hamas “kabul ettiği listede yer alan çocuk ve kadın rehinelerin hepsini serbest bırakma sözünü tutmamakla” suçlandı. Netanyahu’nun ofisine göre MOSSAD Başkanı ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) Direktörü’ne, Mısır İstihbarat Başkanı’na ve Katar Başbakanı’na çabalarından dolayı teşekkür etti.
Yeni rehine gruplarının salınması
Geçtiğimiz birkaç gün içinde Katar’ın başkenti, 24 Kasım’da başlatılan ilk insani arayı uzatmanın yollarını tartışmak üzere Katarlı yetkililerin yanı sıra Mısır, ABD ve İsrail’deki istihbarat servislerinin başkanları arasında yapılan güvenlik toplantılarına ev sahipliği yaptı.
Reuters’a konuşan güvenilir bir kaynağa göre İsrail güvenlik heyetinin Doha’dan ayrılmasının hemen öncesinde müzakerelerin kadınlar ve çocuklar dışında İsrailli yeni rehine gruplarının salınma olasılığına odaklandığını söyledi. Kaynak, heyet ayrılmadan önce üzerinde tartışılan insani aranın şartlarının cuma günü ‘çöken’ insani ara anlaşmasından farklı olduğunu söyledi.
Yemek almaya çalışan Gazzeli çocuklar (Reuters)
Bir hafta süren insani ara sırasında İsrail ve Filistinli direniş örgütleri, 210 Filistinli tutuklu karşılığında 70 İsrailli esirin takasını gerçekleştirmişti. Hamas ayrıca İsrail’de çalışan ve insani ara anlaşmasına dahil olmayan çoğu Taylandlı yaklaşık 30 yabancıyı da serbest bırakmıştı. İnsani ara aynı zamanda, kuşatılmış ve harap olmuş Gazze Şeridi’ne daha fazla insani yardımın, özellikle de yakıt kamyonlarının girmesini de sağlamıştı. İsrail’in haftalarca Gazze Şeridi’ne yakıt girmeyeceği konusundaki ısrarı, başta hastaneler ve kamu hizmeti tesisleri olmak üzere hayati önem taşıyan tesislerin çoğunun durmasına neden olmuştu.
Karşılıklı suçlamalar
İsrail ve Hamas, birbirlerini insani aranın bozulmasına neden olmakla suçladı. İsrail, Hamas’ı esir aldığı tüm kadınları serbest bırakmayı reddetmekle suçlarken, Filistin direniş hareketi yaptığı açıklamada İsrail’i önerdiği alternatiflere yanıt vermemekten sorumlu tuttu ve savaşı yeniden başlatmaya çalışmakla suçladı. Öte yandan Filistinli bir yetkili Reuters’e, anlaşmanın çökmesinin “İsrail'in Hamas’ın kadın askerleri serbest bırakmasını talep etmesinden sonra gerçekleştiğini” söyledi.
Kahire’deki Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi ve Orta Doğu Araştırmaları Ulusal Merkezi’nin İsrail Çalışmaları Birimi Başkanı Prof. Dr. Tarık Fehmi, “Mısır-Katar arabuluculuğunun karşılaştığı zorlu koşullara ve baskıcı engellere rağmen devam ettiğini” söyledi.
Mısır’a açılan Refah Sınır Kapısı’ndan cumartesi günü Gazze Şeridi’ne giren bir yardım tırı (Reuters)
Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalarda Fehmi, Mısır-Katar arabuluculuğunun zorlu koşullardan geçmesini “tamamen İsrail’in inatçılığına ve Hamas tarafından salınacak kişilerin isimlerinin tam listesini alma konusunda ısrar ederken salınacak Filistinli esirlerin listeleri üzerinde oynama yapmasına” bağladı.
İsrail’in iç koşulları
“İsrail’in iç koşullarının sükunet yolunda ilerlemek için yeterli siyasi iradeyi sağlamadığına” dikkat çeken Fehmi sözlerini şöyle sürdürdü:
“İsrail’in içi insani aranın sürdürülmesi konusunda çekinceliydi. Ateşkesin devamının kaçınılmaz sonucu, hükümetin dağılması ve İsrail’in bilinmeyen bir tünele sürüklenmesiydi. Çünkü bu durumda hükümet, egemen nitelikte kararlar alamayan işgüder bir hükümete dönüşecekti.”
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi geçen hafta, Gazze Şeridi’nde insani aranın 10 günden fazla uzatılması yönünde yeni bir anlaşmaya varılması halinde partinin altı Knesset üyesinin tamamının hükümet koalisyonundan çekileceği tehdidinde bulunmuştu. Ben-Gvir, X platformundaki (eski adıyla Twitter) hesabında yaptığı paylaşımda “savaşı durdurmanın hükümeti dağıtmakla eşdeğer olduğunu” ifade etmişti.
Filistinli bir çocuk Gazze’deki bir hastanede tedavi görüyor (AP)
Fehmi, “İsrail hükümetinin ateşkesi bozmak için dalavere yapmasının nedenlerinden birinin savaş sonrası aşamada Gazze Şeridi’yle ilgilenme konusunda net bir güvenlik veya siyasi vizyona sahip olmaması” olduğuna dikkat çekti.
Fehmi “Kuzey Gazze’de tampon bir bölgeden söz etmek belirsiz bir şey ve İsrail’in şu anda sahip olmadığı bir güvenlik ve stratejik planı gerektiriyor. Ayrıca ABD tarafı, ABD yönetiminin özel hesapları olduğundan ötürü Netanyahu hükümetine yeterince baskı uygulamıyor” dedi.
Yeni taktikler
Fehmi, “Mısırlı ve Katarlı arabulucuların çatışmanın bir sonraki aşamasına uygun yeni taktikler ile çalışmalarına devam etmesini” beklediğini söyledi. Fehmi, “mevcut savaşın her iki tarafının da Mısırlı ve Katarlı arabuluculara ihtiyacı olduğunu, çünkü Kahire ve Doha’nın oynadığı rolün alternatifi olmadığını” vurguladı.
Cuma günü Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamada, insani aranın çökmesi ve İsrail’in şiddetli bir şekilde Gazze Şeridi’ni bombalamaya dönmesi kınanarak “Bu, ciddi bir gerileme teşkil etmektedir ve masum Filistinlilerin akan kanını durdurmak ve Gazze Şeridi sakinlerinin acilen ihtiyaç duyduğu yardımların daha fazla teminini sağlamak için ateşkesi uzatma yönünde günlerdir verilen çabaların hepsinin İsrail tarafından küçümsenmesi demektir” ifadeleri kullanılmıştı. Ayrıca Filistinlilerin zorla topraklarından göç ettirilmesinin sonuçları hakkında uyarıda bulunulmuştu.
Öte yandan Katar Dışişleri Bakanlığı, ateşkesin sona ermesinin ardından yaptığı açıklamada, Katar devletinin “tüm arabulucu ortaklarıyla birlikte insani araya yol açan çabaları sürdürmeye kararlı olduğunu ve sükunete dönmek için ne gerekiyorsa yapmakta tereddüt etmeyeceğini” vurgulamıştı.
Çan sesleri ve sirenler arasında: Şam’da Hristiyanların gündelik mücadelesi
Suriye güvenlik güçleri, Eski Şam'da Hristiyan izcilerin kortejini koruyor. (AFP)
Cuma sabahı, Şam’ın Duveylia mahallesindeki Mar Elias Kilisesi, haftalık ayinin başlayacağını haber veren çanlarını çalıyor. Burada günlük dualar ve ilahiler okunurken, pazar ayini de cuma günleri düzenleniyor. Bu uygulama, ülkedeki haftalık tatille çakıştığı ve ‘çalışanlar ile eğitim görenler’ için uygun olduğundan, önceki rejim döneminden beri devam ediyor.
Kilise, altı ay önce gerçekleşen bir intihar saldırısında 25 kişinin hayatını kaybettiği yer olarak da biliniyor. Hayatını kaybedenlerin fotoğrafları, mahalle meydanında hâlâ sergileniyor. Tüm ayinler, dini etkinlikler ve izci buluşmaları, geçici olduğu düşünülen alt kattaki salonda gerçekleştiriliyor.
Batı Hristiyanları için Noel’e sadece birkaç gün kala, kilisenin ana binası hâlâ onarım aşamasındaydı. Mahalle sakinleri ve özellikle kayıp yakınları, onarım çalışmalarının hızlanmasını ve bayram ayinini kendi kiliselerinde gerçekleştirmeyi umut ediyordu. Ancak bu beklenti gerçekleşmedi.
Duveylia’daki Mar Elias Kilisesi, 22 Haziran'da meydana gelen intihar saldırısının ardından restore ediliyor. (Şarku’l Avsat)
Müslüman iş insanlarının bağışlarıyla onarımın başlatıldığına dair söylentiler yayıldı; ancak bu bilgi, kilisenin kendisi dahil doğrulanamadı.
Gündüz saatlerinde izci gençler, rahipler ve yaşlılar, mahalle aralarında koşturuyor, çalışmaları denetliyor ve etkinlik için hazırlık yapıyordu. Platform kuruluyor, kaldırımlar temizleniyor, yeterli oturma alanı sağlanıyordu; Noel ağacının ışıklandırılması ve tatil sezonunun başlaması planlanıyordu. Ancak bu da gerçekleşmedi.
Akşam saatlerinde halk mekâna gelmeye başlayınca, ‘bir DEAŞ mensubunun kalabalık arasında dolaştığı’ yönünde bir söylenti yayıldı. Bu durum paniğe ve güvenlik önlemlerinin artırılmasına yol açtı; insanlar arasında itiş kakış yaşandı, iki kadın bayıldı ve sağlık ekiplerinin müdahalesiyle birlikte daha fazla karmaşa oluştu. Sonuç olarak etkinlik iptal edildi ve daha az katılımcıyla ilerleyen bir tarihe ertelendi.
Noel ağacı, geçtiğimiz haziran ayında Mar Elias Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının kurbanlarının fotoğrafları ve isimleriyle süslendi. (AP)
O anlarda neler yaşandığı konusunda farklı rivayetler vardı ve bölgede yaşayanlar detaylara girmek istemiyordu. Hatta olayla ilgili önceden konuşmayı kabul eden bir mağdur yakını, ‘eski yaraları açmamak’ için görüşmekten vazgeçti.
Haber hızla yayıldı, ardından sanki hiç yaşanmamış gibi ortadan kayboldu.
‘Doğal korkular’
Şam’ın Duveylia mahallesindeki bir eczacı, yaşanan olayın herhangi bir terör eylemiyle ilgisi olmadığını söyleyerek meseleyi ‘doğal korkulara’ bağladı. İsmini vermek istemeyen eczacı, “Olay şu: Beyaz renkli ‘La ilahe illallah’ bayrağı taşıyan bir genç motosikletle kalabalığın içinden geçti. Bu bayraklar şu günlerde oldukça yaygın. İnsanlar etkinliğe gelirken o genç sadece oradan geçiyordu. Görünüşe göre yerel güvenlik gençlerinden biri peşine düşmüş, genç de hızlıca kaçmış; bu da paniğe ve itiş kakışa yol açtı” dedi. Eczacı, olayın yarattığı karmaşayı ise “bu koşullarda normal bir durum” olarak nitelendirdi.
Bölgede yaşayanlar arasında olayları ‘doğal’ bir çerçevede açıklama eğilimi yaygın. Ancak bu yaklaşım, detaylı bir açıklamadan kaçınmak için kullanılan bir tür ön savunma niteliği taşıyor; soruyu sorulmadan önce etkisiz hale getiriyor.
Eczacı, ‘doğal korkuyu’ hâlâ hafızalarda tazeliğini koruyan kilise patlamasının yarattığı şokla ilişkilendirdi. Olay, insanlara güven duygusunu kaybettirmişti. Patlamanın gerçekleştiği Haziran 2024’teki anları anlatan eczacı, “Patlamayı işyerimdeki komşumla duyduk. İnsanlar panikledi ve bağırmaya başladılar: ‘Kilisedeki intihar bombacısı! Kilisedeki intihar bombacısı!’ Biz başta inanmadık ve konuşmamıza devam ettik, çünkü bunun sadece abartı ve yalan olduğunu düşündük” ifadelerini kullandı.
Kurtarma ekipleri ve halk, Şam'ın Duveylia mahallesindeki Mar Elias Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının ardından oluşan hasarı inceliyor. (AFP)
Bir an sessiz kaldıktan sonra, sanki kendini suçluyor gibi ekledi: “Buna nasıl inanabiliriz? Daha önce böyle bir şey hiç olmamıştı!”
Ambulanslar geldiğinde ve herkes yardıma koştuğunda, bir adam kızını tedavi ettirmek için eczaneye geldiğinde, kızının alnından kan akıyordu, birdenbire her şey anlaşıldı.
İbadet edenlerin arasında kendini patlatan bir intihar bombacısıydı. Bu gerçekten olmuştu.
Duveylia mahallesi, Şam’ın güneydoğusunda yer alıyor. Mahalle, nüfus olarak Sünni Müslümanlar ve farklı mezheplerden Hristiyanların karışık yaşadığı bir bölge. Farklı kiliseler, küçük bir köyü andıran mahallenin ana caddelerini paylaşıyor; iç mahallelerdeki binalar ise daha çok gecekondu niteliğinde.
Duveylia, Suriye’nin diğer bölgelerindeki savaş ve çatışmalardan kaçan insanlar nedeniyle nüfus akınına uğramış ve daha yoğun bir yerleşim haline gelmiş. Buna karşın, mahalle herhangi bir güvenlik olayına sahne olmamış; oysa bitişiğindeki Cobar ve Tadamon gibi semtler tamamen yıkılmış durumda.
Yerel güvenlik ve kendini savunma
Günümüzde Duveylia mahallesi, ‘yerel güvenlik’ sistemiyle kendini koruyor; mahalle gençleri, yabancı kişilerin giriş çıkışlarını denetleyerek güvenliği sağlamak için nöbetleşe çalışıyor. Bu uygulama, çok sayıda karma nüfuslu bölgede yaygın.
Duveylia’daki bir güvenlik sorumlusu saha çalışmalarını şöyle anlattı: “Olayın hemen ardından, mahalle gençleri olarak mülkleri hırsızlıktan ve yağmadan korumak için seferber olduk. İlk başta sokaklarda ve evlerimizin arasında doğal bir şekilde dağıldık; sonra vardiyalar ve görev dağılımları yaptık. Kimse bize yaklaşmadı. Sanırım zaten unutulmuştuk… Bu şekilde devam etti, ta ki Mar Elias Kilisesi patlamasına kadar.”
Kamışlı'daki Nisibili Aziz Yakup Kilisesi'nde Noel arifesi ayini sırasında uyuyakalan bir çocuk (Reuters)
Güvenlik sorumlusu, durumun tamamen nasıl değiştiğini şöyle anlattı: “Öncelikle kiliseleri korumak için daha fazla gönüllü olduk; kiliseler çevrildi, ayrıca evlerin ve küçük mahalle girişlerinin etrafına daha fazla grup yerleştirdik. Yaklaşık 80-90 gençle başladık.”
Gerçekten de Duveylia’yı ziyaret ettiğimizde Mar Elias Kilisesi halka kapalıydı ve giriş sadece sadık ziyaretçilerin bildiği dar bir arka kapıdan mümkündü; içeride kendilerini güvenilir bir kişi aracılığıyla tanıtanlar kabul ediliyordu. Geçtiğimiz diğer Hristiyan ibadet yerlerinde de durum benzerdi.
Gündüz resmi bir görevde çalışan ve akşamları güvenlik hizmeti üstlenen genç, bu güvenlik görevlilerinin tamamının gönüllü olduğunu, ailelerini ve geçim kaynaklarını korumak için maddi karşılık almadan çalıştıklarını, her birinin kendi imkân ve şartlarına göre görev aldığını söyledi.
Polis karakoluyla iş birliği
Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçleri ise karakolda ve bölge girişindeki güvenlik şubesinde kalıyor; sokakta yalnızca ‘mahalle gruplarının’ doğrudan talebiyle devriye geziyorlar. Bir olay veya müdahale gerektiren bir çatışma olursa çağrılıyorlar.
Güvenlik sorumlusu, bireysel silah sahiplerinden hiçbirinin ortak nöbetlerde silahını kullanmadığını, aksi halde herhangi bir genel olaydan dolayı bireysel sorumluluk üstleneceklerini ve işlerin kontrolsüz bir şekilde tırmanabileceğini belirtti.
Bir Dürzi savaşçı (solda), Şam'ın güneyindeki Ceramana çevresine konuşlanmak üzere anlaşmaya varan Suriye güvenlik güçleriyle konuşuyor. (AP)
Güvenlik sorumlusu durumu şöyle özetledi: “Durum çok kafa karıştırıcı. Artık gerçek tehlikeyi nasıl ayırt edeceğimizi bilmiyoruz… Son olayda güvenlik güçleri ilk andan itibaren bize yardım etti ama genel bir panik hali insanları sardı. Korku ile ne yapacağız? Sorunumuz devlet değil. Güvenlik güçleriyle de sorunumuz yok, yanımızda durdular. Sorunumuz güvenliğin eksikliğinde.”
Ceramana anlaşmaları
Bu sözleri birebir olarak Ceramana’da da duyabilirsiniz; bölge, nisan ayı sonunda Sahnaya’daki çatışmalarla başlayan Dürzi bölgelerindeki sorunlar ve ardından Suveyda’daki olaylarla ‘uyanış tokadını’ yemişti. Ancak Ceramana, kısa süre içinde ‘yerel anlaşmalar’ yoluyla kendini uzak tuttu; bunların en önemlisi, Dürzi gençlerin genel güvenlik devriyelerinde ve nöbet noktalarında görev alması ve her beş kişilik güvenlik grubuna bir veya iki genç katılmasıydı.
Ceramana’daki gönüllü mahalle güvenlik gençleri askeri üniforma giymiyor, ancak kahverengi veya lacivert yeleklerin altında siyah pantolon ve gömlek gibi hafif askeri bir görünümü koruyorlar; böylece hem halk hem de güvenlik güçleri için tanıdık bir yüz oluşturuyor ve iki tarafın ritmini dengeliyorlar.
Halep'in bir mahallesindeki Noel ağacı ve yeni yıl süslemeleri (Şarku’l Avsat)
Duveylia’nın aksine Ceramana geleneksel olarak Şam’da orta sınıf ve serbest meslek sahiplerinin yaşadığı bir şehir; son on yılda ciddi bir nüfus artışı ve yoğunluk yaşadı, bu da onu daha kalabalık ve düzensiz hale getirdi. Ancak bölgedeki bir genç, burada toplumsal uyumun doğal ve mevcut durumdan önce var olduğunu belirtti. Dürzilerin yaklaşık bin yıldır burada yaşayan yerli halk olduğunu ve Halep ya da ülkenin kuzeyinden gelmediklerini vurguladı.
Dolayısıyla, geçen yıl öne çıkan güvenlik sorunları Ceramana Dürzileri için yine ‘doğal olaylar’ olarak görülüyor. Bu küçük Suriye mozaik parçasında, tarihsel Sünni-Dürzi bağları toplumsal ilişkilerin yapıştırıcısı ve siyasi güvenliğin temel direği niteliğinde.
Güvenlik ile mahallenin mahremiyetini koruma talebi arasındaki ince çizgiye dair konuşan Duveylialı güvenlik sorumlusu şunları söyledi: “Aslında bize gönüllü görev yerine polis teşkilatına katılmamız teklif edildi, ama mahalle sakinleri bunu reddetti. Çünkü bu, gençlerin hizmetlerini yerine getirmek için mahallenin dışına gönderilmeleri anlamına geliyor; tüm Suriye genelinde dağıtılıyorlar ve komuta kararlarına uymaları gerekiyor. Oysa onlar Duveylia’da kalmayı tercih ediyorlar.”
Kalıp yargılar
Mezhepsel çeşitlilik ve bölgesel farklılıklara rağmen Duveylia’da yaşayanların ortak paydasını ekonomik zorluklar oluşturuyor; bölgede yoksulluk neredeyse genel bir durum. Mahalleli gençlerden biri, annesiyle birlikte olayların başında (Beşşar Esed rejimine karşı başlayan ayaklanmalar sırasında) Dera’dan göç ettiğini ve o sırada henüz 10 yaşında olduğunu belirterek şunları söyledi: “İnsanlar Hristiyanların mutlaka varlıklı ve zengin olduğunu düşünüyor; burada insanların nasıl yaşadığını bilmiyorlar. Sanki hepimiz el-Kassa veya Bab Tuma’dan gelmişiz gibi düşünüyorlar.”
Şam'ın Bab Tuma semtindeki bir otelde bulunan Noel ağacı ve süslemeler (Şarku’l Avsat)
Söz konusu iki bölgeyi iyi tanıyıp tanımadığı veya buralarda akrabalarının olup olmadığı sorulduğunda genç, “Bazen arkadaşlarımla gezmeye giderim, ama gece çökmeden geri dönerim” dedi.
Şam’ın el-Kassa ve Bab Tuma bölgelerinde geleneksel Şam evlerinin otel ve lüks restoranlara dönüştüğü görülüyor. Bu yıl Noel süslemeleri her açıdan olağanüstüydü ve Suriye başkentinin genel görünümüne hâkim oldu; süslemeler sadece Hristiyan nüfuslu bölgelerle sınırlı kalmayıp sokaklara ve mahallelere yayıldı.
Şam’ın elit semtlerinin tamamı, modern Noel ağaçları ve dekorasyonlarla donatıldı. Oteller ve pazarlar bu yıl tüm ışıklandırmalarını ve çeşitli Noel tasarımlarını sergiledi. Birçok otelde, yerel zanaatkarlar ve sanatçılar ürünlerini Noel fuarlarında sergilerken, gençlik grupları etkinliğe uygun Batı müziği çaldı.
Suriyeli bir aile Şam'daki bir Noel ağacının önünde fotoğraf çektiriyor. (AFP)
Kamusal alanlarda ve sokak girişlerinde yer alan Noel ağaçları, emniyet güçleri veya polis araçlarıyla ya da Duveylia’da olduğu gibi koordineli çalışan gönüllü güvenlik ekipleri tarafından korunuyor.
Azınlıklar içindeki azınlıklar
Şuan ki genel manzara, bir an için Suriye’deki Hristiyanların, demografik oranlarının üzerinde bir paya sahipmiş gibi görünmesine yol açabilir; siyasette, ekonomide, kültürde veya herhangi bir kamusal alanda… Resmi verilere göre, 2011’in başına kadar nüfusun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyorlardı. Ancak pratikte, farklı mezhep ve yönelimlerden gelen Hristiyanlar (yaklaşık 11 mezhep) yalnızca Sosyal İşler Bakanlığı ile temsil ediliyor; burada Bakan Hind Kabavat, hem kadın kontenjanını hem de mezhep kontenjanını temsil ediyor.
İdlib'in el-Kuneyye kasabasında bir Noel ağacı (AFP)
Suriye toplumundaki ‘daha büyük azınlık’ gruplarının, Baas Partisi’nin ‘tek Arap milleti’ söylemini geride bırakıp, sahadaki gerçekleri yansıtan yeni yapılarda kendilerine yer kapmaya çalıştığı bir dönemde, ‘daha küçük azınlıkların’ devlet ve kurumlarda kayda değer bir pay talep etmekten çekinmeleri adeta kaderleri oluyor. Öyle ki, Duveylia gibi yoksul bir mahallede polislik yapmak bile cazip görünmüyor; taleplerinin çoğu bir Noel ağacı, bazı süslemeler ve mahallenin sınırları içinde sınırlı bir katılımla karşılanıyor. Böylece nadir bir istisna ve ‘örnek azınlık’ statülerini pekiştiriyorlar.
Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5224584-%C3%B6calan-ankaray%C4%B1-sdg-ile-%C5%9Fam-aras%C4%B1nda-bir-anla%C5%9Fmaya-var%C4%B1lmas%C4%B1n%C4%B1-kolayla%C5%9Ft%C4%B1rmaya
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
26 yıldır tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, Ankara’yı, Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam arasında bir anlaşma sağlanmasına aracılık etmeye çağırdı. Bu çağrı bugün, Kürt yanlısı Türkiye’deki Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından iletildi.
Öcalan, 30 Aralık tarihli yazılı mesajında, “Türkiye’nin bu süreçte kolaylaştırıcı ve yapıcı bir rol oynaması, süreci diyalog odaklı yürütmesi çok önemlidir. Bu, bölgesel barış ve kendi iç barışını güçlendirmek için hayati bir gerekliliktir” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz hafta Ankara ve Şam, SDG’yi 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını uygulamakta gecikmekle suçladı ve Suriye’nin birliği ile istikrarına yönelik herhangi bir girişimi reddettiklerini açıkladı.
Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığına göre SDG, ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Halep’in kuzeyinde iç güvenlik noktalarına saldırdı.
Dün gelen haberlere göre, Halep’te eş-Şeyhan kavşağındaki İç Güvenlik Kuvvetleri (Asayiş) ve SDG’ye bağlı güvenlik güçlerinin ortak kontrol noktasına Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı birimler tarafından silahlı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda iki Asayiş mensubu yaralanırken, güvenlik birimleri saldırıya karşılık verdi ve bölge çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.
Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan ettihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5224583-suriye-g%C3%BCvenlik-g%C3%BC%C3%A7leri-lazkiyede-gece-soka%C4%9Fa-%C3%A7%C4%B1kma-yasa%C4%9F%C4%B1-ilan-etti
Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Suriye haber ajansı SANA'nın haberine göre, Lazkiye vilayetindeki iç güvenlik güçleri bugün şehirde saat 17:00'den yarın sabah 06:00'ya kadar gece sokağa çıkma yasağı ilan etti.
İç Güvenlik Komutanlığı yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağının acil durumları, sağlık personelini, ambulans ve itfaiye ekiplerini kapsamadığını belirtti.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة