Haaretz: Mısır ve ABD, Gazze’ye yönelik yardımların artması için İsrail’e baskı yapıyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4707826-haaretz-m%C4%B1s%C4%B1r-ve-abd-gazze%E2%80%99ye-y%C3%B6nelik-yard%C4%B1mlar%C4%B1n-artmas%C4%B1-i%C3%A7in-i%CC%87srail%E2%80%99e-bask%C4%B1
Haaretz: Mısır ve ABD, Gazze’ye yönelik yardımların artması için İsrail’e baskı yapıyor
İnsani yardım taşıyan kamyonlar, 2 Aralık’ta Refah Sınır Kapısı üzerinden Gazze Şeridi’ne girdi (AFP)
Mısırlı ve Filistinli kaynaklar, Mısır ve ABD’nin İsrail’e Gazze Şeridi’ne giren yardım miktarının artırılması konusunda baskı yaptığını bildirdi.
Şarku’l Avsat’ın İsrail merkezli Haaretz gazetesinden aktardığına göre, İsrail hükümetinin Filistin topraklarındaki faaliyetlerinin koordinatörü Gassan Alyan, cumartesi günü Kahire’yi ziyaret etti ve Mısırlı güvenlik yetkilileriyle Gazze’ye insani yardım dağıtımının devam etmesi konusunda görüştü.
Haberde, Alyan’ın Kahire’deki görüşmelerinin, Gazze Şeridi’nin güneyinde devam eden askeri durumla ilgili olduğu bilgisi de verildi.
İsrail Yayın Kurumu’nun bildirdiğine göre, İsrailli bir siyasi yetkili, bugün ülkesinin ABD’den gelen talebe yanıt olarak, Gazze Şeridi’ne daha fazla insani yardım gönderilmesine izin vereceğini söyledi.
Adının gizli kalmasını isteyen yetkili, bu kararın ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in geçtiğimiz perşembe günü İsrail’e yaptığı ziyaret sırasında alındığını açıkladı.
Yardımların artmasını engelleyen konunun lojistik sıkıntılar olduğunu söyleyen söz konusu yetkili, şu ifadeleri kullandı:
“Daha fazla miktarda yardım girmesi mümkün olur olmaz bunu yapacağız. Yardımın başlatılması, Gazze’deki çatışmaların devam etmesine izin veren uluslararası meşruiyetin kabulünü sürdürmek için gereklidir.”
Filistin Kızılayı, dün Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi’ne giren 100 tırın teslim alındığını açıkladı.
İsrail ile Hamas arasında rehine ve tutuklu takasının yanı sıra insani yardımın Gazze’ye girişine izin veren bir haftalık insani ateşkesin ardından, İsrail’in Gazze’deki yoğun saldırıları geçen cuma günü yeniden başladı.
SDG, Türkiye ve ABD izi olan “zor bir uzlaşı”https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5101506-sdg-t%C3%BCrkiye-ve-abd-izi-olan-%E2%80%9Czor-bir-uzla%C5%9F%C4%B1%E2%80%9D
Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
Abdulhalim Süleyman
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Türkiye’nin hava desteği verdiği Ankara’ya yakın silahlı gruplar arasındaki yoğun çatışmalara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin SDG’nin tamamen silahsızlandırılmasını ve feshedilmesini talep etmesiyle birlikte, Suriye'nin kuzeyindeki arenada karşıt taraflar arasında açıklamalar, girişimler ve arabuluculuk turları düzeyinde siyasi bir çatışma da eşlik ediyor.
Ankara, Beşar Esed rejiminin düşmesinden önce ve eski rejim ile Suriye muhalefeti arasında uzun yıllar boyunca Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde siyasi bir çözüm için yapılan görüşmeler ve diplomatik toplantılar sırasında diplomatik çevreler ve arabulucular arasında ‘Türk vetosu’ olarak bilinen tutumuyla Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) temsilcilerinin muhalefetin bir parçası olarak herhangi bir müzakere sürecine katılmasını kategorik olarak reddetti. Ancak Esad'ın kaçışı ve Askeri Operasyonlar Dairesi Başkanı Ahmed eş Şera'nın gelişinden sonra ülke yeni bir aşamaya girdi. Ancak Esed'in Suriye’den kaçması ve Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni yönetimin başa gelmesinin ardından ülke yeni bir döneme girdi. Ülke, özellikle ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere Arap Birliği (AL) ülkeleri gibi dosyadaki aktörler tarafından siyasi sürecin tüm güçleri ve partileri kapsayıcı olması ve azınlıkların haklarını koruması gerektiği vurgulanarak net bir uluslararası vizyonla yeniden şekillendirilmek üzere.
Sadece bu da değil, son zamanlarda Fransa ve Almanya gibi etkili ülkeler tarafından Kürtlerin Suriye'nin geleceğinin inşasına katılması ve SDG'nin ülkedeki düzenli ordunun bir parçası olması çağrısında bulunan açık ve yeni tutumlar ifade edildi. Öte yandan ABD, müttefiki SDG’yi desteklemek ve onu Türkiye’nin Washington'ın terörle mücadele stratejisini tehdit eden yaklaşımından korumak için bazı açıklamalar yapmanın ötesinde diplomatik olarak çalışmayı tercih ederken, yeni yöneticilere olan güveninin tam olmadığını ve sadece ‘Şera’nın ve hükümetinin eylemlerini gözlemleyeceğini’ vurguladı.
Ateş altında
Münbiç'in güney kırsalı ile Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde SDG ile Türkiye yanlısı silahlı gruplar arasında devam eden çatışmaların yanı sıra sahada da çatışmalar sürüyor. SDG bu bölgeye savaş uçakları ve insansız hava araçlarıyla (İHA) her gün hava saldırıları düzenlerken, Haseke ve Rakka kırsalının kuzeyindeki Ayn İsa, Tel Tamer ve Zerkan cephelerinde de çatışmalar ve bombardımanlar devam ediyor.
Öte yandan SDG, 10 binden fazla DEAŞ üyesinin kaldığı hapishaneleri koruyarak ya da son olarak Rakka'nın güney kırsalında olmak üzere çeşitli bölgelerde ortak devriyeler gerçekleştirerek terörle mücadelede Uluslararası Koalisyon’la ortak görevlerini sürdürüyor.
Uluslararası Koalisyon güçleri, özellikle asker sayısını 2 bine çıkardığını ve başta Rakka olmak üzere bölgede yeni karakollar kurup bunlara takviye güçler gönderdiğini duyurduktan sonra, Irak'la olan ve el-Tanf olarak bilinen el-Velid Sınır Kapısı üzerinden Suriye'nin kuzeydoğusuna yoğun bir şekilde askeri ve lojistik takviyeler gerçekleşiyor.
Büyüyen korku
Türkiye’nin bakış açısına göre Esed rejimi ile muhalefet arasında BM himayesinde yürütülen siyasi süreç ve müzakereler sırasında SDG konusunda dar olan alan, daha geniş bir alana dönüştü. Ankara, uluslararası toplum ve ilgili taraflarca talep edilen ve Kürtler de dahil olmak üzere tüm tarafların katılımıyla bir Suriye-Suriye sürecinden endişe ediyor. Çünkü bu, Suriyelilerin kabul etmesi halinde SDG’nin yeni devletin yapısındaki herhangi bir yapısal siyasi oluşuma etkin katılımları anlamına geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin gözünde Türkiye'nin ezeli düşmanı olan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın destekçileri, komşu bir ülkede resmi bir güç haline gelirlerse Ankara için yapısal bir tehdit oluşturacaklar. Bu durum, Türk yetkililerin Öcalan'ın İmralı Adası'ndaki hapishanesinde destekçileri ve ailesi tarafından ziyaret edilmesine izin veren ve Türk siyasetçilerin gözünde olgunlaşması halinde başlayabilecek bir barış sürecini yeniden canlandırmaya yönelik hamlelerini açıklarken aynı zamanda çelişiyor.
Öcalan, kısa bir süre önce Türkiye'nin büyük partilerinin liderlerine, daha sonra parlamenter ve siyasi aşamalardan geçerek yasal bir şekil alması beklenen barış planını içeren bir mektup gönderdi.
ABD’nin arabuluculuğu
ABD, bu çerçevede kamuoyu tarafından tam olarak görülemeyecek büyük bir operasyona liderlik ediyor. Ancak sahada, Münbiç’teki çatışmalarla başlayan ve SDG'nin üyelerini şehirden çekmesiyle sona eren bir ateşkes var. Ateşkes aynı zamanda Türkiye'nin Ayn el-Arap (Kobani) şehrine yönelik olası bir saldırısını da durdurdu. Uluslararası Koalisyon da Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde, temas hattındaki son durumu gözlemlemek üzere zaman zaman devriyeler düzenliyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, Türk hükümetinin üst düzey yetkilileriyle Suriye'deki mevcut durumu görüşmek üzere 9-10 Ocak tarihlerinde Ankara'daydı. Bass, burada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararına uygun olarak barışçıl, kapsayıcı, Suriyelilerin öncülüğünde ve Suriyelilerin sahipliğinde bir siyasi geçiş sürecinin önemini vurguladı. Görüşmelerde ayrıca bölgesel istikrarın önemi, Suriye'nin terörizm için bir üs olarak kullanılmasının önlenmesi ve DEAŞ’ın kalıcı olarak yenilgiye uğratılmasının sağlanması konuları da ele alındı.
ABD’li yetkili, Ankara'da düzenlediği basın toplantısında Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde Suriye'de Şam hükümetinin zaman içinde hükümet ve yönetim işlevlerinin sorumluluğunu yeniden üstlenmesini ve bunları yerine getirmesini sağlayacak bir geçiş sürecinin desteklenmesine odaklandıklarını açıkladı.
Tehdit yok, çatışma yok
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Türkiye ile SDG arasında, özellikle de Ayn el-Arap yakınlarındaki sınırda (muhtemelen Fransız ya da Amerikan askerlerinden oluşacak) uluslararası güçlerin konuşlandırılması olasılığına ilişkin soruyu yanıtlayan Bass, “ABD, Suriye ulusal hükümetinin zaman içerisinde uluslararası kabul görmüş sınırların sorumluluğunu yeniden üstlenmesi ve bu sınırları uygun bir şekilde kontrol etme ve güvence altına alma rolünü sürdürmesi gerektiğine inanıyor” ifadelerini kullandı.
Bass, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye içinde geniş çaplı çatışmaların yeniden başlamamasının, ülkedeki silahlı grupların şiddete başvurmamasının ve hükümetin normal işlevlerinin yeniden tesis edilmesini desteklemeye katkıda bulunmalarının sağlanması etkili bir geçiş sürecinin bir parçasını oluşturacak. Geçici hükümetin zaman içerisinde imkanlarını aşamalı olarak geliştirmesine ve halk ile uluslararası toplum tarafından güven duyulmasına imkan tanıyacak.”
Bass ayrıca Türk yetkililerle Suriye’deki mevcut geçiş sürecinin DEAŞ’ın ya da ülkedeki diğer terörist grupların Suriye halkını, komşu ülkeleri ya da başka bir ülkeyi tehdit edecek şekilde yeniden canlanmasına yol açmaması için atılması gereken somut adımları ele aldıklarını kaydetti.
SDG, Türkiye'nin, SDG’lilere ve mevzilerine yönelik saldırılarının onu DEAŞ’la mücadeleden alıkoyduğunu öne sürdü. SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi geçtiğimiz günlerde, DEAŞ’ın Suriye rejiminin çöküşünden faydalandığını ve özellikle Suriye'nin orta kesimlerindeki el-Badiye (Suriye çölü) bölgesinde silah ve mühimmat elde ettiğini, gözaltı merkezlerinde ve kamplarda DEAŞ tehdidinin arttığını ve genel olarak örgütün hareketliliğinde bir artış olduğunu açıkladı.