Filistin davasının tasfiyesi konusunda uyarıda bulunan Kahire, yerinden edilmeyi kırmızı çizgi olarak görüyor

Mısır Savunma Bakanı: “Mevcut askeri gerilimin amacı sahada bir gerçeklik empoze etmek”

Kahire'deki Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı’na katılanların grup fotoğrafı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Kahire'deki Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı’na katılanların grup fotoğrafı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Filistin davasının tasfiyesi konusunda uyarıda bulunan Kahire, yerinden edilmeyi kırmızı çizgi olarak görüyor

Kahire'deki Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı’na katılanların grup fotoğrafı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Kahire'deki Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı’na katılanların grup fotoğrafı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini yeniden kesin bir dille reddeden Kahire, Filistin davasının tasfiyesine karşı uyarıda bulunarak bu hususu ‘izin vermeyeceği bir kırmızı çizgi’ olarak değerlendirdi. Mısır Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı ve Savunma Bakanı Orgeneral Muhammed Zeki, dün Kahire’de düzenlenen Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı EDEX 2023 etkinliklerinde yaptığı açıklamada, “Filistin meselesi son derece tehlikeli ve hassas bir dönemeçle, meseleyi tasfiye etmeye yönelik bir gerçekliği sahaya dayatma yönündeki hesapsız bir askeri gerilimle karşı karşıya. Barışın onu koruyan ve devamını sağlayan bir gücü olması gerekir. Bugün dünyamızda zayıflara yer yok, bu hepimizin şahit olduğu bir gerçek” vurgusunda bulundu.

Mısır’ın Gazze sakinlerinin zorla yerinden edilmesini reddettiğini defalarca kez vurgulayan Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Mısır'ın sorunun komşu ülkeler pahasına çözülmesine izin vermediğini ve vermeyeceğini belirtti.

Geçtiğimiz Cumartesi günü Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Dubai'de İklim Zirvesi oturum aralarında yaptıkları görüşme sırasında, Filistinlilerin

Gazze'den veya Batı Şeria'dan zorla nakledilmesine, Gazze kuşatmasına veya Şeridi'nin sınırlarının yeniden çizilmesine hiçbir koşulda izin verilmemesi gerektiği vurgusunu yineledi.

FOTO: Geçtiğimiz Cumartesi günü Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris Gazze konusunda görüştü (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Geçtiğimiz Cumartesi günü Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris Gazze konusunda görüştü (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Dün Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, Mısır Savunma Bakanı, çok sayıda bakan ve yetkili Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı EDEX 2023'ün üçüncü yıl etkinlikleri açılışına katıldı. Savunma Bakanı Zeki, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Fuar, bilhassa dünyanın tanık olduğu, istikrarı, bölgesel ve uluslararası güvenliği tahrip eden çatışma ve savaşların yaşandığı bu dönemde, Cumhurbaşkanı Sisi'nin himayesinde gerçekleşen önemli bir küresel etkinliktir. Mısır, barışı tesis etmek, sevgiye ve ortak çıkarlara ulaşmaya dayalı güvenli bir yaşama sahip olduğumuz ortak bir zamanı formüle etme yönünde çabaları birleştirmek ve çatışmaların hızını kontrol altına almak amacıyla insanlığın iyiliği ve barışı seven tüm halklarının buluşma noktası sayılıyor. Bu özelliği hala geçerli. Fuar, ortak ulusal güvenliğimizin temel direklerini koruma yeteneklerini geliştirmek amacıyla savunma ve askeri sanayi alanında ülkeler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yönelik yeniliklerin sergilenmesine ve deneyim alışverişine, ayrıca dost ülkelerle tüm askeri alanlarda ortaklık ve işbirliği çerçevelerinin derinleştirilmesine katkıda bulunuyor. Bu milletin koruyucusu olarak kalacak, güvenlik ve istikrarını koruyacak olan Silahlı Kuvvetler, güvenlik ve barışı seven ülkelerle yakın işbirliği içinde Mısır topraklarındaki her türlü saldırıyı yenecek güce sahip olmaya çalışacaktır.”

FOTO: Mısır Cumhurbaşkanı, Kahire’deki EDEX 2023 fuarında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı, Kahire’deki EDEX 2023 fuarında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır'ın Belçika Krallığı ve Lüksemburg Dükalığı Büyükelçisi, Avrupa Birliği ve NATO temsilcisi Bedir Abdulati, “Mısır, Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin kendi toprakları dahilinde veya haricinde zorla yerinden edilmesini, izin vermeyeceği bir kırmızı çizgi olduğu için kesin bir dille reddediyor” açıklamalarında bulundu. Middle East News Agency tarafından aktarıldığı üzere Abdulati, dün Avrupa Komisyonu tarafından göçmen kaçakçılığıyla mücadele alanında uluslararası iş birliğini pekiştirmek amacıyla düzenlenen Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadelede Küresel İttifak konulu uluslararası konferansta söz aldı. Abdulati, “Mısır, göç sorunlarının ele alınmasında güvenlik boyutlarıyla sınırlı olmayan, daha ziyade yasadışı göçe yol açan temel nedenleri ele almak için kalkınma, ekonomik ve sosyal boyutları da içeren kapsamlı bir yaklaşım benimsiyor” ifadelerini kullandı. Mısır vatandaşları gibi temel hizmetlerden yararlanan yaklaşık 9 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Mısır'ın, Sudan'da krizin patlak vermesi ardından yüz binlerce Sudanlıyı da ağırladığını belirten Abdulati, bunun yarattığı ekonomik yükten bahsetti.

FOTO: İsrail'in Şeridi'ndeki savaşının başlangıcında Gazze'den güneye göç eden Filistinliler (AFP)
İsrail'in Şeridi'ndeki savaşının başlangıcında Gazze'den güneye göç eden Filistinliler (AFP)

Geçtiğimiz ay Mısır, İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in açıklamalarını eleştirmişti. Smotrich, Knesset üyeleri Ram Ben Barak ve Danny Danon'un Amerikan gazetesi The Wall Street Journal'da yayınlanan ve Gazzeli mülteciler için gönüllü bir göç planı önerdikleri makaleyi yorumladığı sırada, “75 yıllık sığınma, yoksulluk ve tehlikenin ardından Gazze halkı ve tüm bölge için doğru insani çözüm budur. Mültecilerin dünya ülkeleri tarafından, İsrail Devleti de dahil olmak üzere uluslararası toplumun cömert mali desteği ve yardımıyla ağırlanması, hem Yahudilerin hem de Arapların acılarına son verecek tek çözümdür. İsrail, Gazze'de doğası gereği İsrail nefretine ve onu yok etme arzusuna dayanan bağımsız bir varlığa artık tahammül edemeyecek” vurgusunda bulunmuştu.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) Orta Doğu'daki duruma ilişkin oturumunda söz alan Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, “Dünyanın reddettiği ve uluslararası hukukun ihlali olarak gördüğü zorla yerinden etme ve toplu nakil politikası hala İsrail'in hedefidir. İsrail sadece açıklama ve çağrılarda bulunarak değil, ayrıca sahada acı bir gerçeklik yaratarak, Gazze'deki Filistinlileri topraklarından sürmeyi, halkını topraklarından tecrit ederek, ele geçirerek davalarını tasfiye etmeyi hedefliyor.

Reuters'in Pazartesi günü bildirdiğine göre Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Hristodulidis, Gazze Şeridi'ne insani yardım göndermek için bir koridor oluşturulması girişimi çerçevesinde bugün Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı ile görüşmelerde bulunacak.



PKK, Hamas, Hizbullah: Yarım asırlık silahlı örgütlerin Ortadoğu’daki etkisi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

PKK, Hamas, Hizbullah: Yarım asırlık silahlı örgütlerin Ortadoğu’daki etkisi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Rüstem Mahmud

Bir gün içinde PKK militanları Türkiye topraklarından çekiliyor veya Güvenlik Konseyi Hamas'ı silahsızlandırma kararı aldı ya da Lübnan hükümeti ordunun Hizbullah'ı silahsızlandırma planını bekliyor yahut Irak'taki Haşdi Şabi ile Suriye, Yemen ve Libya’daki diğer örgütler hakkında benzer haberler ve raporlar duyabiliyoruz. Yıllardır, bu savaşçı örgütler, üyeleri ve davranışları bölgemizdeki en önemli ve çoğu zaman tek haber oldular. Dış gözlemciler artık siyasi, sosyal ve kültürel sahnemizi çok çeşitli örgütlerin ve savaşçılarının yuvasından ibaret sanmaya başladılar.

Bu örgütler yalnızca silahlı eylem konumunu işgal etmiyorlar, aynı zamanda siyasi rollere, etkinliğe ve üretkenliğe de sahipler. Yaşadıkları toplumların geniş kesimleri için prestijli ve sembolik değere sahip bir konuma sahipler. Savaşçıları, en azından toplumun belirli bir kesimi için, bir kutsallık halesiyle çevrililer.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre 1970'lerin başından itibaren, bu örgütler bölgemizdeki olağanüstü siyasi gerçeklikler ve bağlamların bir sonucu olarak ortaya çıktılar. Filistin ve Kürt meselelerine, birçok devletin, kendilerini baskı altında hisseden, yalnızca siyasi eylem ve mücadeleyle asgari düzeyde bile uzlaşıya varamayan milyonlarca insandan oluşan topluluklara yönelik bir tür “sıfır toplamlı” yaklaşımı damga vurmuştu. Nasırcılığın 1967’deki savaşta uğradığı yenilgi, devletin ve düzenli orduların sahip oldukları güç ve nüfuzu kaybetmelerine neden oldu. İran rejimi, dış politikasının bir dayanağı olarak hizipçiliğe dayanan uzun vadeli bir strateji uygulayarak, bu iki temele mezhepsel bir boyut ve yük ekledi. Ancak, bu örgütlerin türediği ülkelerde ekonomik, siyasi, güvenlik, anayasal, eğitim ve sağlık yapıları tamamen başarısız olmasaydı, bu çeşitli koşullar ve araçlar etkili olmazdı. Söz konusu örgütler bu başarısızlık sayesinde kendilerini kurtarıcılar ve devlet adına hareket ederek tüm ulusu koruyan araçlar olarak sundular.

Yarım asırdan fazla bir süre boyunca, bu örgütlerin üyeleri ve liderleri, toplumlarımızın geniş kesimleri arasında sahip oldukları “sembolik hegemonya” sayesinde, kamusal alana bir değerler, söylemler ve normatif araçlar cephanesi dayatmayı başardılar. Bunlar arasında şunlar sayılabilir: “Şiddet, değişimin özü ve tek aracıdır”, “sembolik lider tarihsel bir zorunluluktur”, “mevcut koşullar ucu açık bir olağanüstü hal gerektirmektedir”, “toplumsal ilerleme ve statü, bu örgütlere sadakat ve bağlılıkla bağlantılıdır”, “bu sınıfın üyeleri eleştirinin ötesindedir ve şehitler aziz statüsüne sahiptir”, “servet, eğitim, incelikli eylemler, entelektüel üretim ve sanatsal çalışma gibi şeyler, bu örgütlerle bağlantılı olmadıkları sürece anlamsızdır”. Bunlar ve benzeri birçok söylem kamusal alanda sürekli bir korku duygusu yaratıyor ve mevcut koşullarımızın “istisnai” olduğu yönünde derin bir hissi besliyordu. Tüm bunlar, toplumların geleceği ve güvenliği ve bu “savaşçı sınıf” örgütlerinin varlığını sürdürmesiyle sıkı sıkıya bağlantılıydı.

Samurayların ortadan kaldırılması, eski Japonya'nın sonunu ve hümanist modernitenin ilke ve değerlerine bağlı modern, medeni ve demokratik bir devletin yükselişini işaret ediyordu

Bir bakıma, bu sınıfın üyeleri, başlangıçta üyeleri İmparatorluk Muhafızları'nda asker olan, daha sonra zamanla, toplumsal güvenliği ve kaos dönemlerinde imparatorluk gücünün bütünlüğünü korumada oynadıklarını söyledikleri olağanüstü roller sayesinde kamusal bir rol, bir tür kontrol, otoriter konum ve sembolik statü üstlenen geleneksel Japon samuraylarına benzer hale geldiler. Davanın koruyucularından “davanın kendisine” dönüştüler. Kamu düzenini korumaya adanmış savaşçılar konumundan, her türlü kamusal erdemin sembolü haline geldikleri için, yerel topluluklara kendilerine ayrıcalıklı bir şekilde davranmayı dayatan, mali, idari, ticari, sembolik ve kültürel derebeyliklerin liderleri ve sahipleri konumuna geçiş yaptılar.

Tıpkı Japon samuraylarının tarihsel anlatısında olduğu gibi, bölgemizdeki bu savaşçılar ve örgütleri de, farklı derecelerde de olsa oldukça karmaşık ve istisnai tarihsel koşullardan sonra ortaya çıktılar. Ancak kendilerini “davanın kendisine” dönüştürmekten çekinmediler. Bu çeşitli örgütler, varoluşlarının asıl nedeni ortadan kalkmış olsa bile, askeri ve sembolik genel egemen statülerini her zaman farklı derecelerde de olsa korumaya gayret ettiler. Nitekim Lübnan Hizbullahı, İsrail'in bir kısmını yeniden işgal etmesinden önce tüm Lübnan topraklarından çekilmesinden çeyrek asır sonra bile silahlarını elinde tutmaya kararlı. Filistinli Hamas hareketi, silahını, Filistin'in tek kurtarılmış bölgesi olan Gazze Şeridi'ndeki tüm yaşam biçimlerinin sürekliliğinden ve devamından daha kutsal, gerekli ve kaçınılmaz görüyor.

Ancak, savaşçı sınıf ve silahlı örgütleri içindeki tüm bu otoriter özelliklerin bölgemizde yerleşik olmasına, toplumlarımızdaki genel modernleşme süreçleri bağlamında oynayabilecekleri gerici rollerin açıkça kabul edilmesine rağmen, temel soru hâlâ ortada duruyor: Bu örgütleri, bu istisnai sınıfı, ortaya çıktıkları koşulların, iklimlerin ve şartların yapısında köklü dönüşümler yaratmadan rollerini ve egemenliklerini ortadan kaldırmak mümkün müdür? Mevcut Hamas dağılsa bile, milyonlarca Filistinli, nesnel bir barışı asgari koşullarda da olsa karşılayan bağımsız bir devlete sahip olmadığı sürece, farklı isimler, sloganlar ve mekanizmalarla yeni bir Hamas'ın ortaya çıkmayacağının garantisi var mı? Türkiye'deki Kürt sorunu, Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) ve 40 yıllık silahlı mücadelesinin doğuşuna mı sebep oldu, yoksa PKK mı Kürt sorununu doğurdu? Dolayısıyla “Kürt mazlumiyeti gölü” varlığını ve etkinliğini koruduğu sürece, oradaki “Kürt mücadelesi balığı”nın yok olacağının bir garantisi var mı?

Samurayların ortadan kaldırılması, eski Japonya'nın sonunu ve hümanist modernitenin ilke ve değerlerine bağlı modern, medeni ve demokratik bir devletin yükselişini işaret ediyordu. Ama öncelikle Japonya, “hakkı” olduğuna inandığı şey uğruna komşu ülkeleri işgal edip milyonlarca masum insanı tekrar öldüremeyecek üretken bir ülke. Japonya artık birçok şeyi başarabilen bir ülke, bunların başında da geçmişte yaptıklarından dolayı özür dileyebilmesi geliyor.


Suriye Savunma Bakanlığı: SDG ile çıkan çatışmada iki asker hayatını kaybetti

Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)
Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)
TT

Suriye Savunma Bakanlığı: SDG ile çıkan çatışmada iki asker hayatını kaybetti

Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)
Deyrizor'daki SDG milisleri (Arşiv – Reuters)

Suriye Savunma Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, dün akşam Rakka kırsalında Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile çıkan çatışmalarda iki askerin öldürüldüğünü duyurdu.

Suriye devlet televizyonu dün akşam, SDG'nin bölgedeki Suriye ordusu mevzilerine sürpriz bir saldırı düzenlemesinin ardından Rakka'nın doğusundaki Ma'adan şehri civarında şiddetli çatışmaların çıktığını bildirdi. Kanal, SDG'nin bölgedeki ordu mevzilerini hedef almasının ardından ordu topçularının SDG'nin ateşine karşılık verdiğini de ekledi. SDG ise güçlerinin DEAŞ unsurlarının Rakka'nın doğusundaki Ganem el-Ali çölünde bulunan mevzilerine insansız hava araçları (İHA) fırlatmak için kullandıkları bir dizi mevziyle mücadele ettiğini söyledi. SDG tarafından yapılan açıklamada, “Bölge, bu hafta Şam hükümetine bağlı gruplar tarafından bir dizi saldırıya maruz kaldı. Bu saldırılar, terörist saldırılarını gerçekleştirmek için bu bölgeleri kullanan DEAŞ unsurlarının faaliyetleriyle paralel olarak gerçekleşti” denildi. SDG, ‘Suriye'nin kuzey ve doğusunu meşru bir şekilde savunmaya ve sivilleri hedef alan her türlü terörist tehdidi önlemeye’ kararlı olduğunu vurguladı.

Bu hafta başında SDG, doğu Rakka'da Suriye hükümeti gruplarının saldırısını engellediğini duyurmuş ve çatışmanın tırmanmasını önlemek için orantılı bir yanıt verildiğini belirtmişti.

SDG, Suriye'nin kuzey ve doğusunun büyük bir bölümünü kontrol ediyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra geçen ay, başkent Şam'da SDG lideri Mazlum Abdi ile görüştüğünü ve ülkenin kuzey ve kuzeydoğusundaki tüm cephelerde ve askeri konuşlanma noktalarında derhal kapsamlı bir ateşkes üzerinde anlaştıklarını söyledi.


İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)

İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusuna hava saldırısı düzenlerken, sivil savunma ekipleri kanlı bir günün ardından bölgeden üç ceset çıkardı ve 15 yaralıyı tahliye etti.

Filistin Enformasyon Merkezi, ‘işgal uçaklarının bu sabah erken saatlerde Han Yunus'un doğusunda, ağır topçu bombardımanı ile eşzamanlı olarak birkaç hava saldırısı düzenlediğini’ bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, ‘işgal güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki Beni Suheyla bölgesinde bir evi bombalamasının ardından üç şehit çıkarıldığını ve 15 yaralı tahliye edildiğini’ duyurdu.

Gazze Şeridi'ndeki hastanelerin sağlık kaynakları dün, ‘İsrail ordusunun 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ederek, Gazze ve Han Yunus şehirlerinde 17'si çocuk ve kadın olmak üzere 28 kişiyi öldürdüğünü’ bildirdi.

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım bugün yaptığı açıklamada, İsrail’i Gazze anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. Kasım, İsrail’in aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda kişiyi öldürdüğünü ve yaraladığını belirterek, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi bu ‘ihlalleri’ derhal durdurmak için harekete geçmeye çağırdı.

Kasım, İsrail ordusunun ‘anlaşmanın varlığına rağmen Gazze’de büyük bir katliam gerçekleştirdiğini’ ve bu tutumun, İsrail hükümetinin arabulucular ve garantör ülkeler nezdindeki açık saygısızlığını yansıttığını söyledi. Kasım ayrıca, bu ülkelerin işgalci güçlerin Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurmakta yetersiz kaldığını ifade etti.

dwef
İsrail'in düzenlediği hava saldırısının gerçekleştiği bölgeyi inceleyen Filistinliler (Reuters)

Kasım, “Şarm eş-Şeyh'te anlaşmayı imzalayan tüm tarafları, özellikle Mısır, Katar, Türkiye ve ABD'yi, sorumluluklarını yerine getirmeye ve işgalin saldırganlığını ve Gazze'deki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmanın ihlallerini durdurmak için acil önlemler almaya çağırıyoruz” dedi.