Savaşın yankısı, Haşimi vesayetinin kaldırılmasına yönelik kıvılcımlarla Kudüs’ü vuruyor

Yerleşimciler, Gazze çatışmalarının başlamasından bu yana geçen 55 gün içinde Mescid-i Aksa’ya 46 saldırı düzenledi.

Mescid-i Aksa’da ibadet edenlere yönelik baskı, Kudüs’te yaygın bir uygulama haline geldi. (Independent Arabia)
Mescid-i Aksa’da ibadet edenlere yönelik baskı, Kudüs’te yaygın bir uygulama haline geldi. (Independent Arabia)
TT

Savaşın yankısı, Haşimi vesayetinin kaldırılmasına yönelik kıvılcımlarla Kudüs’ü vuruyor

Mescid-i Aksa’da ibadet edenlere yönelik baskı, Kudüs’te yaygın bir uygulama haline geldi. (Independent Arabia)
Mescid-i Aksa’da ibadet edenlere yönelik baskı, Kudüs’te yaygın bir uygulama haline geldi. (Independent Arabia)

Filistinlilerin Mescid-i Aksa’ya akın etme çağrılarına yanıt olarak Tayseer, Celal Zağir (25 yaşında) ve Kudüs’ün Eski Belde bölgesinden bazı gençler, Aksa’ya ulaşmaya ve orada kalmaya çalışıyor. Ancak yaklaşık iki ay boyunca her gün camiye girme girişimleri, özellikle İsrail polisinin Gazze’yle savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana şehre ve Mescid-i Aksa’ya kapsamlı ve benzeri görülmemiş bir kuşatma uygulaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı.

İsrail polisi, 50 yaşın altındaki Filistinlilerin ibadet etmek üzere Mescid-i Aksa’ya girmelerini engellemek için Eski Belde’nin sokak ve ara sokaklarına onlarca kontrol noktası kurdu ve asker konuşlandırdı. Mescid-i Aksa’nın avluları ve mescitleri ibadet edenlerden ve ziyaretçilerden neredeyse boş görünürken, İsrail polisi yerleşimcilerin giriş ve saldırılarına kapıları ardına kadar açıyor.

Kudüs’ün ve sokaklarının yalnızca Yahudilere hareket hakkı tanıyan askeri ve polis kışlalarına dönüştürülmesi ışığında kendilerini, Tapınak Toplulukları olarak adlandıran oluşumlar, Işıklar Bayramı (Hanuka) arifesinde Şam Kapısı’ndan başlayıp İslam Mahallesi’nden ve Eski Belde sokaklarından geçerek, şenlikli bir yürüyüşle Mescid-i Aksa’nın batısındaki Burak Duvarı meydanına (Yahudiler buna Ağlama Duvarı diyor) ulaştı. Yahudi yerleşimciler, burada Yedi Kollu Şamdan’ın (Menaro) ilk alevini tutuşturarak, üst üste devam edecek kutlamaları başlattı. Işıklar Bayramı, İbrani takvimine göre Kislev ayının 25. gününe denk geliyor.

Kudüs’teki İslami Vakıflar İdaresi’ne göre savaş öncesinde cuma günleri 50 binden fazla kişi cuma namazı için Mescid-i Aksa’ya girebiliyorken, şu an ise yalnızca 3 bin 500 kişi girebiliyor. Bakanlığın verilerine göre son 55 gün içinde yerleşimciler, Aksa’ya 46 baskın düzenledi ve binlerce yerleşimci, dini ritüelleri gerçekleştirmek için Mescid-i Aksa’nın avlusuna girdi.

Tehlikeli aşama

İsrail hükümetinde Bakanlar Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich liderliğindeki Dini Siyonizm partisinin hakimiyetiyle Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıları eskisinden daha büyük ve daha cesur hale geldi. Son Yahudi tatil sezonunda yerleşimciler Mescid-i Aksa’ya İsrail bayrağını çekmeyi, Tevrat’taki ‘destansı secde’ ritüelini (yere uzanarak) topluca ve tekrar tekrar gerçekleştirmeyi, Yahudi Sukot Bayramı için ‘bitki adakları’ (palmiye yaprakları ve söğüt dalları) sunmayı ve Aksa’nın avlusunda bir ‘haham zirvesi’ düzenlemeyi başardılar.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına höre hepsinden daha tehlikelisi, Tapınak Toplulukları’nın geçen perşembe akşamı Işıklar Bayramı kutlamaları sırasında mevcut savaşta ölen İsraillileri anmak için Haşimi İslami Vakıfları’nın Mescid-i Aksa’daki koruyuculuğunun kaldırılmasını ve tam bir Yahudi kontrolünün kurulmasını talep etmesiydi. İslami Vakıflar İdaresi’nden elde edilen verilere göre Yahudilerin geçen yıl Işıklar Bayramı’nı kutladıkları sekiz günde Mescid-i Aksa’ya bin 795 yerleşimci baskın düzenlemişti.

Kudüs’teki Yüksek İslam Otoritesi de yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Mescid-i Aksa, 1967’de Kudüs’ün kontrol altında alınmasından bu yana tarihinin en tehlikeli aşamasından geçiyor. Müslümanların mescide girmesinin neredeyse tamamen engellenmesi, mescide gerçek anlamda el konulması ve oradaki mevcut durumun değişmesi anlamına geliyor. Aynı zamanda iddia edilen yapının inşaatına hazırlık aşamasında yıkılması veya bölünmesi için de temel sağlıyor.”

Fotoğraf Altı: Mescid-i Aksa şu anda 1967’den bu yana tarihinin en tehlikeli aşamasından geçiyor. (Independent Arabia)
Mescid-i Aksa şu anda 1967’den bu yana tarihinin en tehlikeli aşamasından geçiyor. (Independent Arabia)

Diğer yandan Filistin Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı, yerleşimcilerin yürüyüşünü ve bunun Kudüs’teki duruma yansımalarını büyük bir ciddiyetle takip ediyor. Bakanlık, bunun Filistin halkına, Kudüs’teki kutsal mekanların Ürdün Haşimileri tarafından muhafaza edilmesine ve Doğu Kudüs'ün 1967’de işgal edilen Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçası ve Filistin Devleti’nin başkenti olduğunu doğrulayan Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına yönelik açık bir saldırı olduğuna dikkat çekti.

Aynı şekilde Ürdün Dışişleri Bakanlığı da İsrail polisinin yerleşimcilerin yürüyüşüne izin vermesini kınarken, bunu Kudüs Vakıflar İdaresi’ne ve Mescid-i Aksa’yı yönetimine yönelik bir kışkırtma olarak nitelendirdi. Ayrıca bunun, kabul edilemez, kınanabilir ve provokatif bir adım olduğunu vurguladı. Bakanlığın sözcüsü Sufyan el-Kadah şu açıklamada bulundu:

“Tamamı 144 bin metrekarelik alanıyla Mescid-i Aksa, Müslümanların özel ibadethanesi olup Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Kutsal Mekânlar Bakanlığı’na bağlı Kudüs Vakıflar İdaresi de Mescid-i Aksa’nın işlerini yönetme konusunda münhasır yasal hakka sahip olan organdır. Gazze Şeridi'ndeki savaşla örtüşen bu tehlikeli tırmanışın sonuçları, uluslararası topluma Filistin topraklarında devam eden İsrail ihlallerine son vermek için harekete geçme çağrısında bulunuyor.”

Diğer yandan Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Kutsal Mekânlar Bakanı Muhammed el-Halayle de açıklamasında “Dini Siyonizm gruplarının Kudüs Vakıflarına ve Mescid-i Haram’daki Haşimi muhafazasına karşı açık bir yürüyüş düzenleme planı, bölgedeki çatışmayı körükleyecek ve şiddetli savaş ateşini büyütmeye çalışacaktır” dedi.

Çatışmayı körüklüyor

İsrail medyasına göre güvenlik güçleri, Kudüs’te olağanüstü alarm durumu ilan etti. Maariv gazetesi, Eski Belde bölgesi, Mescid-i Aksa ve Burak Meydanı’nda yüzlerce polis memuru ve güvenlik görevlisinin bulunduğunu bildirdi. Aynı şekilde İsrailli muhalefet lideri Yair Lapid, Beni Har Hor Moria, Dağa Dönüş ve Torat Hima gibi aşırı sağcı grupların çağrısıyla yapılan yürüyüşün sonuçları konusunda uyarıda bulundu.

Lapid, X üzerinden yaptığı açıklamada “Kudüs yürüyüşü, daha fazla meydanı ateşlemeye ve daha fazla yıkıma ve ölüme neden olmaya yönelik bariz bir girişimdir” diyerek, “İsrail’de gerçek bir hükümet olsaydı buna izin vermezdi” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf Altı: Mescid-i Aksa'nın avlularında sınırlı sayıdaki yaşlılar ibadet edebiliyor. (Independent Arabia)
Mescid-i Aksa'nın avlularında sınırlı sayıdaki yaşlılar ibadet edebiliyor. (Independent Arabia)

Perşembe akşamı yerleşimcilerin provokatif yürüyüşünün ardından Kudüs’te Filistinliler ile Araplara karşı nefret ve öldürme çağrısı yapan pankartlar taşıyan İsrailliler arasında yoğun gerginlik ve kavga yaşandı. Polis, organizatörlerin yürüyüşün koşullarına uymadığını iddia ederek Bab el-Cedid’deki yürüyüşü durdurmak zorunda kaldı. Bölgede yürüyüşün yansımalarından ve mücadeleye karar veren Kudüslülerle şiddetli çatışmaların patlak vermesinden endişe ediliyor.

Siyasi analist Rasim Ubeydat, İsrailli yetkililerin, özellikle Mescid-i Aksa ve genel olarak Kudüs’teki İslami Vakıfların rolünü silmek amacıyla Kutsal Şehir’e yeni koşullar dayatmak için savaşı istismar ettiğine inanıyor. Ubeydat açıklamasında “Ürdünlü vakıflar muhafızlarını Nazi olarak tanımlayan yerleşimcilerin, Ürdün vesayetini baltalamanın ve aşırılıkçı yerleşimcilerden oluşan mümkün olan en geniş tabanı harekete geçirmenin yolunu açıyor” dedi.

Yeni mahalle

Yerleşimcilerin provokasyonları ve artan saldırıları nedeniyle Arap ve uluslararası açından Kudüs ve Batı Şeria’da Yahudiler ve Araplar arasında çatışmaların yaşanmasından endişe ediliyor. Aynı şekilde polis, Mescid-i Aksa’da genç Filistinlilerin namaz kılmasını engellemeye devam ediyor. Bu gelişmeler ortasında İsrailli yetkililer, 2012 yılındaki Giv’at HaMatos yerleşiminden bu yana Kudüs’te onaylanan ilk büyük ve yeni yerleşim planı çerçevesinde Kudüs’ün güneydoğusundaki Sur Baher kasabası arazileri üzerinde yaklaşık 1.792 yerleşim birimi inşa edilmesi planını onayladı.

Planı ortaya çıkaran İsrailli insan hakları örgütü Ir Amim, planın şehrin siyasi geleceği üzerindeki yansımaları konusunda uyarıda bulunurken, İsrailli yerleşim karşıtı örgüt Şimdi Barış ise yaptığı açıklamada, “Bu yeni yerleşim mahallesinin yarısı Doğu Kudüs’te olacak” ifadesine yer verdi. Örgüt, Giv'at HaMatos ve Har Homa yerleşimleri arasındaki stratejik konumunun onu siyasi açıdan özellikle sorunlu bir proje haline getirdiğini vurguladı.

Kudüslüler, bölgede çok katlı yerleşim mahallesi oluşturularak 21 kata kadar kuleler ve 9 kata kadar binalar dikilecek projenin Sur Baher köyünde 57 bin metrekarelik tarım arazisini kaplayacağına dikkat çekti. Ayrıca İsrail Planlama ve İnşaat Komitesi’nin açıkladığı gibi, bölgedeki ticari ve kamu tesislerinin inşaatı da gözlemcilere göre 120 bin metrekareden fazla alan tüketecek.

Kudüs Belediye Başkanı Moshe Lion, “Ramat Rachel’in güneyinde konut kompleksinin inşası, belediyenin boş alanlarda inşa faaliyetleri yürüterek ve kentsel yenilenmeyi teşvik ederek şehirdeki konutları artırma politikasının bir parçasıdır” dedi. Kudüslü aktivist Fahri Ebu Diyab ise planın Kudüs’ü yerleşim bloklarıyla çevrili Arap çevresinden tamamen izole etmeyi hedeflediğine dikkat çekti.

Red ve kınama

Mısır Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, İsrail’in Kudüs’te yeni bir yerleşim yeri inşa edilmesine onay vermesinin, ‘Filistin topraklarında İsrail yerleşimlerinin yasa dışılığına ilişkin uluslararası kararların ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının açık bir ihlali olduğunu’ söyledi.

Kahire, İsrail’in yerleşim politikalarını kategorik olarak reddettiğini ve bu projenin, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Filistin topraklarının hukuki, tarihi ve demografik statüsünü baltalama girişimi olduğunu dile getirdi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı, etkili uluslararası taraflara, BM’ye ve ilgili organlarına ‘Filistin halkının haklarının korunmasına yönelik sorumluluklarını yerine getirmeleri ve İsrail’in tek taraflı yerleşim operasyonlarını durdurmaları’ çağrısını yineledi.

Fotoğraf Altı: Filistin Otoritesi, uluslararası topluma ve ABD’ye İsrail’in planlarını durdurma çağrısında bulundu. (Independent Arabia)
 Filistin Otoritesi, uluslararası topluma ve ABD’ye İsrail’in planlarını durdurma çağrısında bulundu. (Independent Arabia)

Ürdün Dışişleri Bakanlığı ise Tel Aviv’e ‘uluslararası meşruiyete saygı gösterme taahhüdünde bulunma’ çağrısı yaptı. Bakanlık, yaptığı açıklamada işgal altındaki Doğu Kudüs topraklarında yeni bir yerleşim yeri inşa edilmesini reddettiğini ve kınadığını belirterek, “İsrail’in kararı, uluslararası hukukun ve uluslararası meşruiyet kararlarının, özellikle de işgal altındaki tüm Filistin topraklarında yerleşimlerin yasa dışı olduğunu kabul eden 2334 sayılı Güvenlik Konseyi kararının açık ve ciddi bir ihlalidir” dedi.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı ayrıca, uluslararası topluma ‘İsrail'in barışa ulaşma şansını baltalayan tek taraflı ve yasa dışı önlemlerini durdurmak için acilen harekete geçme’ çağrısında bulundu. Bakanlık, “Gazze Şeridi’ndeki savaşla eş zamanlı yürütülen bu tür önlemler, İsrail’in sorumlu olduğu durumun daha da kötüleşmesine ve tırmanmasına yol açacaktır” ifadelerini kullandı.

Diğer yandan Filistin Yönetimi, uluslararası topluma ve ABD’ye planın durdurulması için acil müdahale çağrısında bulundu. Filistin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verdi:

 “İsrail’in Kudüs’ü yerleşim birimleri ve yerleşimcilerle doldurma, mevcut tarihi, siyasi, hukuki ve demografik gerçekliğini değiştirme, Yahudileştirme ve Filistin çevresinden tamamen koparma planları, sömürge planının ayrılmaz bir parçasıdır.”

Planın onaylanmasının, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki kanlı savaşın koşullarını ve dünyanın bununla meşguliyetini iğrenç bir şekilde istismar etmek anlamına geldiğini belirten Bakanlık, bu planın yıllardır hazırlandığına dikkati çekti.

Bu haber Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



“En büyük güvenlik ihlali” Hizbullah’a Lübnan’da ve Suriye'de darbe indirdi

Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)
Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)
TT

“En büyük güvenlik ihlali” Hizbullah’a Lübnan’da ve Suriye'de darbe indirdi

Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)
Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)

Lübnan’daki Hizbullah Hareketi, üyelerinin kullandığı çağrı cihazlarını hedef alan ‘en büyük güvenlik ihlali’ ile karşı karşıya kaldı. Bu güvenlik ihlali, Hizbullah’ın Lübnan’daki ve Suriye'deki kaleleri olarak kabul edilen bazı bölgelerde yaklaşık 2 bin 800 kişinin yaralanmasına ve 9 kişinin ölümüne neden olurken yaralıların sayısı hastanelerin kapasitesini aştı.

Suriye basını Suriye'de bulunan çok sayıda Hizbullah üyesinin taşıdıkları çağrı cihazlarının patlaması sonucu yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını bildirdi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Şam’ın kentsel ve kırsal kesimlerinde Hizbullah üyelerinin bazılarının taşıdıkları çağrı cihazlarının patlaması sonucu yaralanarak hastaneye kaldırıldığını aktardı.

Suriye’nin başkenti Şam'daki Kefer Susa Mahallesi yakınlarında seyir halindeki bir araçta bir çağrı cihazı patladı. İsrail’in Lübnan ve Suriye'deki Hizbullah üyeleri tarafından yaygın olarak kullanılan çağrı cihazlarını hedef alan eş zamanlı siber saldırısı sonucunda Lübnan'da birkaç cihaz daha patladı.

Güvenlik ihlali saat 15.30 sularında Beyrut'un güney banliyölerinde bir kişinin elindeki cep telefonunun patlamasıyla başladı. Ardından Lübnan'ın çeşitli bölgelerinde eş zamanlı olarak meydana gelen ‘patlamalar’ birbirini takip etti.

Lübnan’ın güney banliyölerinde, Nebatiye’de ve Bekaa'da yollarda kanlar içinde yatan onlarca insanın görüldüğü görüntüler düşmeye başladı. Ardından Hizbullah, çağrı cihazı taşıyan herkesten bu cihazları atmalarını isteyen bir açıklama yapıldı. İç Güvenlik Güçleri de vatandaşlardan yaralılara yardım edilmesini ve hastanelere kaldırılmalarını kolaylaştırmak için yolları açmalarını istedi. Genelkurmay Başkanlığı, vatandaşlardan, sağlık ekiplerinin olay yerlerine ulaşmalarını kolaylaştırmak amacıyla patlamaların yaşandığı bölgelerde toplanmamalarını istedi.

xy6muu7
Beyrut'un güney banliyösünde yaralıların tedavisine yardımcı olmak için kurulan çadırda kan vermek için bekleyen bağışçılar (AFP)

Reuters, Hizbullah yetkililerinin birinin çağrı cihazlarının patlatılması olayının şimdiye kadarki en büyük güvenlik ihlali olduğunu söylediğini aktardı. Reuters’ın emniyet kaynaklarından aktardığına göre Hizbullah, patlayan çağrı cihazları üyelerine daha yeni dağıtmıştı. Fransız Haber Ajansı (AFP) da Hizbullah'a yakın kaynakların ‘yeni çağrı cihazlarının lityum pillere sahip olduklarını ve aşırı ısınma sonucu patlamış gibi göründüklerini’ söylediklerini aktardı.

ABD merkezli gazete New York Times’ın (NYT) konuyla ilgili bilgi sahibi yetkililere dayandırdığı haberine göre cihazlar patlamadan önce birkaç saniye boyunca bip sesi çıkardı. Saldırıda Hizbullah üyelerine ait yüzlerce çağrı cihazı hedef alındı. Sosyal medyada dolaşan videolarda cihazların yollarda, dükkanlarda ve evlerde insanların ellerinde patladığı ve maddi hasara yol açtığı anlar görülüyor.

Hizbullah: Geniş kapsamlı inceleme başlatıldı

‘Güvenlik ihlalinden’ yaklaşık üç saat sonra Hizbullah tarafından yapılan ilk açıklamada dün öğleden sonra saat 15.30 sularında Hizbullah'ın çeşitli birimlerinde ve kurumlarında çalışanların iletişim için kullandığı çağrı cihazlarının patladığı duyuruldu. Açıklamada “Sebebi açıklanamayan patlamalar şimdiye kadar bir çocuğun ve iki kardeşin ölümüne ve birkaç kişinin de yaralanmasına neden oldu” denildi.

Açıklamada Hizbullah'ın uzman kurumlarının şu an eş zamanlı patlamaların nedenlerini belirlemek için geniş kapsamlı bir güvenlik soruşturması başlattığı belirtildi. Hizbullah tarafından yapılan ikinci açıklamada ise “Mevcut tüm gerçekleri ve verileri inceledikten sonra, bu canice saldırıdan tamamen düşmanımız İsrail'i sorumlu tutuyoruz” ifadeleri kullanıldı.

xc
Başbakan Mikati'nin Milletvekili Ali Ammar'ın oğlu için taziye ziyareti sırasında çekilen bir fotoğrafı (Başbakanlık Basın Ofisi)

Öte yandan Bakanlar Kurulu, Lübnan'ın egemenliğinin ağır bir ihlali olan ve suç teşkil eden İsrail'in bu saldırganlığını kınadı. Hükümetin ilgili ülkeler ve Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde gerekli tüm temasları derhal başlatarak bu suçla ilgili sorumluluklarını ortaya koyduğunu vurgulayan Bakanlar Kurulu, gelişmelerin takip edilebilmesi için toplantılarını kamuoyuna açık olarak yapma kararı aldı.

Bu arada Başbakan Necip Mikati, Milletvekili Ali Ammar'ı ziyaret ederek oğlu için başsağlığı diledi.