DEAŞ kanlı saldırılarla Suriye’de yeniden ortaya çıkıyor… Peki neden şimdi?

Örgüt, düzenli güçlerin toplanma noktalarına saldırarak dokuz askeri öldürdü ve 20 kişiyi de yaraladı

Ülkenin doğusundaki Suriye düzenli kuvvetlerine ait zırhlı bir araç (Independent Arabia)
Ülkenin doğusundaki Suriye düzenli kuvvetlerine ait zırhlı bir araç (Independent Arabia)
TT

DEAŞ kanlı saldırılarla Suriye’de yeniden ortaya çıkıyor… Peki neden şimdi?

Ülkenin doğusundaki Suriye düzenli kuvvetlerine ait zırhlı bir araç (Independent Arabia)
Ülkenin doğusundaki Suriye düzenli kuvvetlerine ait zırhlı bir araç (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Görünüşe göre DEAŞ yeni yılın başında Suriye sahnesinde hâlâ var olduğuna dair bir mesaj göndermek istedi. Pazartesi günü Suriye’nin doğusundaki Deyrizor şehrinin batı kırsalında düzenli güçlerin toplanma noktalarına sürpriz bir saldırı düzenleyerek hem insani hem de maddi hasara yol açtı. Bir saha kaynağı, saldırıların İran yanlısı grup güçlerinin konuşlanma noktalarını vurduğunu ancak hasarın boyutu hakkında henüz ayrıntılı bilgi olmadığını söyledi.

Suriye’nin doğusunda çölün derinliklerinde bulunan Et-Tebenni bölgesindeki askeri bölgelere şafak vakti düzenlenen saldırı sonrasında düzenli güçlerle DEAŞ grupları arasında çıkan çatışmalarda dokuz düzenli ordu askeri hayatını kaybederken, 20 kişi de yaralandı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), örgüt üyelerinin bir askeri aracı ele geçirdiğini ve üç aracı imha ettiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Suriye Ulusal Uzlaşı Komitesi Sözcüsü Ömer Rahmun, son dönemde Et-Tebenni olarak adlandırılan çöl bölgelerine düzenlenen saldırının, örgütün geri çekilmeden önce bazı noktaları kontrol altına alması sonucunda, Mart 2019’daki düşüşünden bu yana kaydedilen en büyük ve en şiddetli saldırı olduğunu söyledi.

Rahmun, radikal grubun ve kalıntılarının, Aksa Tufanı’nın başlangıcından bu yana hareketlerini yoğunlaştırıp tekrar ederek Suriye sahnesinde gözle görülür bir biçimde yer almaya çalıştığını savunuyor. Bu durumun bunun arkasında duran güce ve ikincil bir savaşın fitilini ateşleyip Suriye’nin doğusunda ve Irak’ta direniş güçlerinin dikkatini dağıtmak gibi hedefler taşıdığına ilişkin şüpheler uyandırdığını söyleyen Rahmun sözlerini şöyle açtı:

Öyle görünüyor ki, DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkışının arkasındaki amaç bölgeyi karıştırmak ve ABD’nin Gazze savaşı ve Babu’l Mendep’ten kafasını kaldırana kadar direnişi, gruplarını, İran’ı ve Suriye’yi meşgul edecek bir şey bulma arzusu.

Geçen yıl 23 Mart’ta DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu’nun başını çeken ABD, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) desteğiyle en tehlikeli radikal gruplardan birinin devrilmesinin dördüncü yıldönümünü (2014 - 2019) kutlamıştı. Bununla birlikte, çölün merkezinde ve eteklerinde yayılmış olan DEAŞ kalıntılarının izi sürülmeye devam ediyor. Washington’un tahminlerine göre bunların sayısı 7 bini buluyor.

Kürt güvenlik güçleri, ABD güçleriyle iş birliği yaparak 28 Aralık’ta bir saldırı düzenlemiş ve bu saldırıda örgütün liderlerinden Ebu Muaviye olarak da bilinen Ebu Ubeyde el-Iraki öldürülmüştü. SDG güçleri, Iraki’nin kuzeydoğudaki Irak-Suriye sınırındaki El-Hol kampına sabotaj operasyonlarının planlanmasından sorumlu bir Irak vatandaşı olduğunu duyurmuştu.

Bu arada saha kaynakları, Deyrizor’daki Tebenni çölünde DEAŞ’ın kontrol ettiği üç nokta ile Rakka’daki Maadan çölündeki bir noktadan bahsetti. Kaynaklara göre bu yerlerin hepsi düzenli ordunun Suriye’de savaşın başlamasından bu yana DEAŞ grupları ile mücadele eden meşhur 17. Tümeni’ne ait. Alınan bilgiler, DEAŞ’ın destek gücü gelmeden önce iki çöl arasındaki ana yolu kapattığını, bunun da kontrol grubunun bir daha çatışmaya girmeden mevzilerini hızla boşaltmasına yol açtığını gösteriyor.

Suriye’nin doğusundaki saha gelişmelerini gözlemleyenler, radikal grupların bu noktalarda veya gelecekte kontrol edilebilecek başka noktalarda konuşlanmasını olası görmüyor. Bunu, askeri güç veya savaş uçaklarına karşı koyacak gücünün olmamasına bağlıyorlar. Ancak grup, saldırıları gerçekleştirmek için uygun yer ve zamanı seçmenin yanı sıra karşılıklı çatışma hatlarına da oynuyor.

Radikal gruplarla ilişkiler uzmanı Ömer Rahmun verdiği röportajda, örgütün düşmanları ile çatışma planlarının artık aşikâr olduğunu ve mevzileri ya da askerleri ve sivilleri taşıyan otobüsleri vurmakla sınırlı kalan bütün hedef bakiyelerinin tükenmesiyle, yeniden sahneye çıkışında dahi farklı bir taktik kullanmadığını söyledi. Rahmun ayrıca örgütün yerini açığa çıkarmamak için eskiden olduğu gibi geniş çaplı yerleri kontrol altına almasının ihtimal dahilinde olmadığını vurguladı.

Rahmun “Doğu bölgesi artık eskisi gibi radikal grupların yeşerdiği verimli yerler değil. Burada bazı insanların DEAŞ’ı desteklediği doğru ama örgütün popülaritesi azaldı ve kendisine verilen geniş çaplı destek de azaldı. SDG ile çatışan Arap aşiretleri bile hiçbir koşulda DEAŞ’a yanaşmayacaktır” dedi.

Tüm bunlar, İran’a bağlı gruplar ile Washington’un Suriye’nin doğusundaki kuvvetleri arasındaki gerginliğin tırmandığı bir ortamda gerçekleşiyor. Yeni yılın başlamasıyla Iraklı direniş grupları, Haseke kırsalındaki Ramilan ve El-Malikiye üslerine insansız hava araçları (İHA) ve füzelerle saldırılar düzenledi. Aynı zamanda, Deyrizor’un doğu kırsalındaki Ömer petrol sahasındaki El-Hadra köyüne, Eş-Şeddadi üssüne ve Koniko doğalgaz sahasına saldırılar düzenledi. Tüm bunlar, önemli ABD mevzileri ve üsleri olarak biliniyor.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.