Libya'da ‘yabancı güçlerin’ varlığının sürmesinin sorumlusu kim?

Analistlere göre, yabancı güçlerin Libya’dan şu sıralar çıkacağına dair herhangi bir işaret yok

Trablus yakınlarında Libya ordusuna askeri eğitim veren Türk subaylar (UBH)
Trablus yakınlarında Libya ordusuna askeri eğitim veren Türk subaylar (UBH)
TT

Libya'da ‘yabancı güçlerin’ varlığının sürmesinin sorumlusu kim?

Trablus yakınlarında Libya ordusuna askeri eğitim veren Türk subaylar (UBH)
Trablus yakınlarında Libya ordusuna askeri eğitim veren Türk subaylar (UBH)

Libyalı askerler ve analistler, ülkedeki yabancı güçler ve paralı askerler sorununun bir çözüme ulaştırılmadığını ve sorunun devam ettiğini açıkladı. Yabancı güçlerin ve paralı askerlerin ülkeden çıkarılmalarını kimin engellediğiyle ilgili sorular sorulmaya devam ederken, bu durumun ülkenin içinde bulunduğu siyasi, güvenlik ve ekonomik koşullar için bir tehlike oluşturduğunu vurguladılar.

Libya’nın eski Savunma Bakanı Muhammed el-Bergusi, bazı ülkelerin Libya’daki askeri güçlerini ve paralı askerlerini azaltmadaki başarısızlığını ‘burada kalma arzularının açık bir göstergesi’ olarak değerlendirdi. Bergusi, söz konusu ülkelerin Libya’daki bu varlıklarını bölgedeki diğer rakip ülkelerle ilişkilerde bir müzakere kartı olarak ya da Libya'daki ekonomik ve jeopolitik çıkarlarını artırmanın bir yolu olarak kullandıkları yorumunda bulundu.

dvrwe
Trablus yakınlarında Libya ordusuna askeri eğitim veren Türk subaylar (UBH)

Şarku'l Avsat'a konuşan Bergusi, Libya’daki savaşın bitmesine ve Libyalı liderlerin çoğunun, çatışmaların bir daha başlamayacağına dair güvence mesajlarını tekrarlamalarına rağmen, yabancı güçlerin ve paralı askerlerin ülkede kalmaya devam etmesinin en büyük sorumlusunun Libyalı taraflar olduğunu söyledi. Bergusi, Abdulhamid ed-Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH), Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Türkiye yanlısı Suriyeli paralı askerlerin Libya’da kalmasına karşı çıkmadığını belirtti. Öte yandan Libya'nın doğusundaki Rus paralı asker grubu Wagner’in üyelerinin sayısında, kurucusu Yevgeniy Prigojin’in geçtiğimiz ağustos ayında ölmesinden sonra dahi herhangi bir düşüşle ilgili yeni bir istatistik açıklanmadığını da sözlerine ekledi.

Bergusi, çok sayıda askeri analistin öne sürdüğü ve geçtiğimiz yıl Afrika kıtasındaki bazı ülkelerde yaşanan çatışmaların ve darbelerin, Libya’nın 5+5 Ortak Askeri Komitesi'nin Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) ile koordineli olarak başta Nijer, Çad ve Sudan’dan gelenler olmak üzere Afrikalı paralı askerlerin Libya topraklarından çıkarılması planlarının uygulanmasına tamamen engel olduğu görüşüne katılıyor.

Çözümle ilgili görüşünü ‘hızla bir cumhurbaşkanı seçmek ve orduyu birleştirmek’ olarak özetleyen Bergusi, bu çözümün gecikmesinin sonuçlarına karşı uyardı.

Rusya’nın hamleleri

Gözlemcilerden bazıları, Rusya'nın, paralı asker grubu Wagner’in kurucusunun ölümü çerçevesinde Wagner’in yerini alacak askeri projesi olan Afrika Kolordusu'nu kurmayı ve bu yeni yapıya resmi bir statü kazandırmaya çalıştığını söyledi. Gözlemcilere göre, Afrika Kolordusu’nun başına ise Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov getirildi. Yevkurov, geçtiğimiz yılın son aylarında Libya, Nijer ve Burkina Faso başta olmak üzere Afrika kıtasındaki birçok ülkeye ziyaretlerde bulunmuştu.

dvd
Libyalı ve Türk yetkililer İzmir'deki Efes-2022 Birleşik Müşterek Fiili Atışlı Arazi Tatbikatı’na katıldı (UBH)

Sınıraşan Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim (Global Initiative) araştırmacılarından Jalel Harchaoui, yabancı güçlerin ve paralı askerlerin sayısında özellikle son birkaç ayda önemli bir değişiklik yaşanmadığını aktardı. Şarku'l Avsat'a konuşan Harchaoui, Libya’da Rusya ordusundan 200'e yakın asker ve subayın yanı sıra Rusya’ya bağlı 800’e yakın gayri resmi unsurun bulunduğunu belirtti.

Harchaoui, Rusya'nın Libya’da, ülkenin güneyindeki el-Cufra ve Brak eş-Şati üsleri, Sirte yakınlarındaki el-Kardabiye Hava Üssü, Bingazi yakınlarındaki el-Kadim Askeri Üssü ve Libya'nın doğusundaki Derne yakınlarındaki Mertübe beldesinde askeri varlığa sahip olduğunu söyledi. Aynı zamanda Libya'da iki bin Suriyeli paralı askerin yanı sıra birkaç yüz Türk askerinin bulunduğu tahmininde bulundu.

Libyalı siyasi analist Muhammed el-Esmer, Rusya’nın ve Türkiye'nin Libya'da kalmaya devam etmeleriyle ilgili daha önce aktardığı görüşlerini yineledi. Esmer, bu iki ülkeye bağlı unsurların sayılarına ilişkin istatistiklerin yayınlanmasından neden kaçınıldığının ve üstlendikleri görevlerin detaylarının ve niteliğinin açıklanması gerektiğini bir kez daha vurguladı. Esmer, Şarku'l Avsat'a yaptığı değerlendirmede, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM), geçtiğimiz günlerde Libya'nın batısındaki güçlerin burada kalış süresinin iki yıl daha uzatılmasını onayladığını, ancak sayılarının açıklanmadığını söyledi. Eski Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) bu güçleri, Nisan 2019’da başlayıp 2020’nin ortalarına kadar devam eden başkent Trablus’taki çatışmalarda kendisinin desteklenmesi amacıyla 2019 yılı sonlarında ülkeye getirmesinden bu yana aynı yaklaşımın izlendiğinin altını çizdi.

Türkiye’nin askeri varlığı azaldı

Libyalı siyasi analist, 2021 yılında Libya'daki TSK personeli ve Suriyeli paralı asker sayısının 8 bin olduğu ve bu sayının 2022 ve 2023 yıllarında 3 bin 500'e düştüğü yönündeki tahminleri destekledi.

Rus paralı asker grubu Wagner'in Libya’daki varlığına değinen Esmer, Wagner’in kurucusu Prigojin’in ölümünden sonra grubun yaşadığı tüm sorunlara rağmen ülkedeki üyelerinin sayısının, ABD ve Avrupa basınında bildirilenden çok daha az olduğunu vurguladı. Esmer, Libya’daki Wagner üyelerinin sayısındaki düşüşün nedeninin Wagner’in komşu Afrika ülkelerinde, özellikle de Sahel Bölgesi’nde ve Sahra Altı Afrika Bölgesi ülkelerinde birçok görev üstlenmesi olduğunu söyledi.

sc
Libya Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın huzurunda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldikleri görüşmeden bir kare (Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı)

ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) tarafından yayınlanan Africa Defense Forum (ADF) dergisine göre, 2020 yılındaki ateşkes kararından bu yana yaklaşık iki bin Wagner üyesi ülkenin orta kesimlerine konuşlandı. Esmer, bu bağlamda Türk ve Rus askeri unsurların eşzamanlı olarak geri çekilme şartlarının, sayıları daha fazla olan Afrikalı paralı askerlerin ülkeden çıkarılmasından daha kolay olmadığını düşünüyor. Libya’da sayılarının 25 bin olduğu tahmin edilen Çadlı 6 muhalif grubunun bulunduğunu söyleyen Esmer, bu grupların Libya'nın güneyinde profesyonel olarak varlık gösterdiklerini belirterek, “Güney sınırından ayrılıp geri dönebilir ve para kazanmak amacıyla ülkenin doğusundaki ve batısındaki başlıca güçlerle ittifak kurabilirler” dedi.

Libya’nın güneyindeki çöl bölgesini hareket sahası olarak kullanan Nijerli ve Sudanlı yaklaşık 8 bin savaşçının olduğuna dikkat çeken Esmer, şu anda çatışmaların yaşandığı bu ülkelerin liderleriyle ve hükümetleriyle anlaşma sağlanmadan bu unsurların tamamının Libya’dan çıkarılmasının mümkün olmayacağını da sözlerine ekledi.



Yükselen Aslan Operasyonu ve Suriye

Görsel: Eduardo Ramon
Görsel: Eduardo Ramon
TT

Yükselen Aslan Operasyonu ve Suriye

Görsel: Eduardo Ramon
Görsel: Eduardo Ramon

Subhi Franjieh

Suriye hükümeti, 13 Haziran Cuma günü şafak vakti Ortadoğu’da başlayan büyük gerginliğin Suriye'ye sıçramaması için iç politikada çaba sarf ediyor. Bu çabalar, İsrail'in ‘Yükselen Aslan’ adını verdiği operasyon kapsamında İran'a büyük bir saldırı düzenlemesi ve bu saldırı sonucunda İran ordusunun önde gelen komutanlarının yanı sıra İran'ın nükleer programıyla ilişkili bir dizi İranlı bilim insanının öldürülmesi ve İran'ın nükleer tesislerinin tahrip edilmesinin ardından başladı.

İran, geçtiğimiz yıllarda Suriye’deki ve Irak'taki vekillerini, çıkarlarına yönelik herhangi bir saldırıya misilleme olarak ABD'nin bölgedeki varlıklarını hedef almak için kullandı. ABD’nin Suriye’de ve Irak'ta bulunan üsleri onlarca saldırıya uğradı. Ayrıca Suriye'nin güneyinden İsrail tarafına yönelik saldırılar da gerçekleştirildi. Tüm bunlar, İran'ın bölgede ABD ve İsrail ile çatışmayı yönetme politikasıyla açıkça uyumlu görünüyor.

Suriye İslami Direniş Cephesi (Uli'l el-Bas) yazılı olarak yaptığı açıklamada, Şam, Bağdat, Beyrut ve bugün Tahran'da liderleri suikast düzenleyen düşmanın, tüm milletlere karşı yumuşak ve sert bir savaş yürüten düşmanla aynı olduğunu söyledi. Açıklamada, “Hepimizin görevi, birleşik bir cephe oluşturarak, cepheyi güçlendirerek ve saldırıları yoğunlaştırarak ona karşı koymaktır Ümmetin tüm özgür insanlarını, gruplarını ve örgütlerini, medya mensuplarını ve düşünürleri, alimlerini ve mücahitlerini, dengelerin değişmesine karşı direnmeye çağırıyoruz” ifadeleri yer aldı.

Bu ayın başlarında Suriye'nin güneyinden İsrail'e düzenlenen saldırıyı üstlenen Uli'l el-Bas, İsrail'in Tahran'a saldırısından bir gün önce, 12 Haziran Perşembe günü, saldırıların devam edeceğini ve fırlatılan füzelerin ‘bir uyarı ve ilk meydan okuma olduğu, düşmanın sahada acı çekip geri çekilmesini sağlayacak hamleler göreceği’ tehdidinde bulundu.

Şu ana kadar Uli'l el-Bas veya başka bir grup, Suriye topraklarından gerilimi tırmandıracak adımlar atmazken hükümet, Suriye sahnesini sakin tutmak ve İran ile İsrail arasında Suriye semalarında karşılıklı ateş açılmasını önlemek için güvenlik önlemleri ve askeri tedbirler aldı.

Suriye semaları şimdiye kadar İsrail-İran çatışmasının bazı tehlikelerine tanık oldu. Suriye'nin birçok bölgesinde uçak yakıt tankları ve İsrail tarafından önlenen füzelerin kalıntıları Suriye topraklarına düştü. Acil Durum ve Afet Yönetimi Bakanı Raid es-Salih, Suriye Arap Haber Ajansı SANA’ya yaptığı açıklamada, “Bölgedeki askeri gerginliğin tırmanması nedeniyle, vatandaşların güvenliği için toplanmamalarını ve olayları izlemek için çatıya çıkmamalarını rica ediyoruz” dedi. Suriyelileri olaylar sonucunda düşebilecek herhangi bir yabancı cisim veya enkaza yaklaşmamaları konusunda uyaran Salih, vatandaşların bu cisimlere dokunmamalarını, savaş kalıntılarını temizleme ekiplerine bırakmalarını ve herhangi bir savaş kalıntısı veya enkazını derhal kendilerine bildirmelerini istedi.

İhtiyati önlemler

Al-Majalla’nın edindiği bilgilere göre Suriye hükümeti perşembe ve cuma günleri Suriye'nin güneyine takviye kuvvetler gönderirken Suriye-Irak ve Suriye-Lübnan sınırlarında da alarm durumu ilan edildi. Tüm bu önlemler, özellikle hükümetin istikrarı sağlama ve silahları kontrol altına alma çabalarında karşılaştığı güvenlik sorunları açısından Suriye topraklarının çatışmaların sahnesi haline gelmesini önlemek amacıyla alındı.

ı8o9p0
Suriye'nin güneyindeki el-Cubeyle köyünde, İsrail hava savunması sistemleri tarafından düşürüldüğü düşünülen İran yapımı insansız hava aracının parçaları etrafında toplanan Suriyeli çocuklar, 13 Haziran 2025 (AP)

Suriye hükümeti, Suriye'nin güneyindeki hareketliliğini artırdı ve bölgeden herhangi bir güvenlik ihlali veya saldırı girişimine karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı. Suriye İçişleri Bakanlığı perşembe günü, Dera’nın batı kırsalındaki Mesakin Celin bölgesine takviye güç gönderdiğini açıklamıştı. Tüm bu gelişmeler, bir güvenlik devriyesinin, bölgede yasadışı bir grubun barikat kurduğuna dair gelen ihbarı üzerine olay yerine giderken silahlı bir pusuya düşürülmesinin ardından yaşandı. Edinilen bilgilere göre İç Güvenlik İdaresi cuma günü Suriye'nin güneyinde bir silah deposuna el koydu.

Suriye hükümetinin, durumu kontrol altına almak ve hükümet için hala bir güvenlik açığı teşkil eden sınırların kontrolünü sağlamak amacıyla Suriye-Irak sınırına yeni takviye güçler göndermesi bekleniyor.

İran'ın Suriye'deki siyasi ve milis nüfuzu, Beşşar Esed rejiminin düşüşüyle sona ermiş olsa da bazı unsurları ve hücreleri, Suriye’deki varlığını halen sürdürüyor. Bu hücreler silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ya da güvenlik kaosu yaratma gibi faaliyetlerde bulunuyor. Suriye hükümeti bu hücrelerle mücadeleye devam ederken son birkaç gün içinde Deyrizor ile Irak ve Lübnan sınırındaki bölgelerde birçok operasyon düzenleyerek, Suriye'de İran'ın projelerine hizmet etmeye devam eden kişileri tutukladı.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla'dan aktardığı analize yerel kaynaklar, Irak-Suriye sınırının Irak tarafına yakın bölgelere iki hava saldırısı düzenlendiğini söyledi. Kaynaklara göre Uluslararası Koalisyona ait savaş uçakları Suriye-Irak sınır bölgesinde defalarca kez tur attı. Bunun nedeni, Irak tarafından Suriye tarafına herhangi bir sızma veya kaçakçılık faaliyetinin önlenmesi olabilir. Bir diğer gelişmede, Suriye ordusu askerleri, cuma gecesi ve cumartesi günü, Suriye-Irak sınırında milisler tarafından gerçekleştirilen saldırılara uğradı. Suriyeli askerler, ateş edilen yere karşılık verdi. Edinilen bilgilere göre saldırı sonucunda Suriye ordusundan bir asker yaralandı.

Suriye hükümetinin, durumu kontrol altına almak ve hükümet için halen bir güvenlik açığı teşkil eden sınırları kontrol altına almak amacıyla Suriye-Irak sınırına yeni takviye güçler göndermesi bekleniyor. Çünkü İran destekli milisler geçtiğimiz yıllarda Suriye-Irak sınırının iki ucunu birbirine bağlayan çok sayıda karmaşık tünel ağı kazmış ve Suriye devleti bu tünelleri imha etmeye çalışmıştı. Bu tüneller silah, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı için kullanılıyordu.

Olası güvenlik boşluğu ve bunun sonuçları

İran-İsrail çatışmasının uzun süre devam etmesi ve İran tarafının doğrudan savaştan vekalet savaşına geçmesi, zaten istikrarsız ve değişken olan Suriye'deki durumu daha da karmaşık hale getireceğine şüphe yok. Bu durum, Suriye hükümetinin sınırları kontrol etmek ve nüfuzun ve çatışmanın Suriye içlerine yayılmasını önlemek için kapasitesinin büyük bir kısmını tüketmesine neden oluyor. Bu da Suriye içlerinde DEAŞ başta olmak üzere bazı güçlerin yararlanabileceği güvenlik açıkları yaratabilir.

fghy
İsrail uçakları tarafından bombalanan Tahran'daki bir petrol tesisinde İran bayrakları ve arkasında yükselen alevler ve dumanlar görülüyor, 15 Haziran 2025 (Reuters)

Suriye devleti, DEAŞ terör örgütünün Suriye'deki operasyon stratejisini değiştirdiğinin ve Suriye hükümetinin askeri ve insani kaynaklarının örgütün hedefi haline geldiğinin farkında. Geçtiğimiz ayın sonlarında Suriye hükümetine karşı bir operasyon düzenleyen DEAŞ, Telul es-Sefa bölgesindeki Suriyeli askeri güçleri hedef almıştı. Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab da bu ayın başlarında Suriye'nin el-İhbariye kanalına verdiği röportajda, DEAŞ terör örgütünün ‘sadece zarar veren anlamsız eylemlerden, stratejik hedefleri olan planlı eylemlere’ geçtiğini söyledi.

DEAŞ terör örgütü, Suriye hükümetinin kaynaklarını İran-İsrail çatışmasının yansımalarıyla mücadele etmek ve bu çatışmanın Suriye topraklarına sıçramasını önlemek için kullanması nedeniyle ortaya çıkabilecek güvenlik boşluğunu da istismar edebilir. Özellikle Suriye topraklarındaki bu güvenlik boşluğundan yararlanarak gücünü yaygınlaştıran örgüt, devletin kontrolü dışındaki büyük miktardaki silahları parayla satın alarak silahlanma çabalarını sürdürüyor.

Dahası DEAŞ, Suriye'de oluşabilecek güvenlik boşluğundan yararlanabilecek tek örgüt değil. Silahlarını halen elinde bulunduran ve devletle çatışmak için fırsat kollayan başka örgütler de var. Bunlar arasında rejimin kalıntıları ve kaçakçılık ve uyuşturucu üretimi faaliyetlerinde bulunan gruplar yer alıyor. Bu gruplar, Suriye devletinin halihazırda İsrail'in Suriye rejiminin düşüşünün ardından Suriye'nin askeri altyapısını tahrip etmesi ve rejimin düşüşünden önce askeri birliklere ve rejime ait silah depolarına ait silahların büyük çapta çalınması nedeniyle sınırlı olan güvenlik ve askeri kaynaklarını büyük ölçüde tüketiyor.