Filistinli uzmanlar: İsrail, Aruri suikastı sonrası yol ayrımındahttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4770566-filistinli-uzmanlar-i%CC%87srail-aruri-suikast%C4%B1-sonras%C4%B1-yol-ayr%C4%B1m%C4%B1nda
Filistinli uzmanlar: İsrail, Aruri suikastı sonrası yol ayrımında
Filistinli uzmanlar, Hamas'ın üst düzey yöneticilerinden Salih el-Aruri'nin, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta öldürülmesinin ardından İsrail'in yol ayrımına girdiğini değerlendiriyor
Filistinli uzmanlar: İsrail, Aruri suikastı sonrası yol ayrımında
(AA)
Uzmanlar, suikastın ardından İsrail'in iki yoldan birini takip edeceği konusunda görüş birliği içinde: Birinci İsrail'in, Aruri suikastıyla elde ettiği zaferin coşkusuyla yeni katliamlar yapması ikincisi ise çıktığı daldan inerek Hamas ile anlaşmayı kabul etmesi.
Suikastın, işgal altındaki Batı Şeria'da gerilimi tırmandırabileceği ve direnişin saldırılarının artmasına neden olacağı da muhtemel senaryolar arasında kabul ediliyor.
Aruri suikastının yansımaları
Cenin'deki Arap Amerikan Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü Eymen Yusuf, AA muhabirine yaptığı açıklamada, suikastın 3 yansıması olacağından bahsetti.
Yusuf'a göre bu yansımalardan ilki, "İsrail ile direniş güçleri arasındaki herhangi bir müzakere ve ateşkes seçeneğinin rafa kaldırılması, bir dizi krizin çıkması ve İsrail'in savaşı yeni bir boyuta taşıması sonucu müzakere girişimlerinin ertelenmesi" şeklinde tezahür edecek.
İkincisi, Gazze'deki soykırım savaşının ve saldırıların dozu artacak zira Aruri'nin Hamas'ın ikinci adamı olması göz önüne alındığında İsrail'in, bunu bir zafer olarak kullanması mümkün.
Üçüncü yansıma ise Aruri'nin, Batı Şeria'nın çocuğu ve Hamas ile diğer direniş güçlerinin tabanı nezdinde popülerliği olması nedeniyle İsrail'deki hedeflere "askeri tepkiler" verilecek.
Lübnan cephesinde yaşanabileceklere ilişkin de değerlendirmede bulunan Yusuf, "Hizbullah akıllı davranacak ve büyük ihtimal İsrail'le geniş çaplı ve topyekün bir savaşa girmeyecektir. Ancak daha nitelikli operasyonlar planlayabilir ve sıra dışı cepheleri vurabilir." dedi.
Yusuf, suikastla ilgili olarak "Tüm cepheleri kapsaması mümkün olan yeni bir kriz ortamı oluşturacak. Bu ortam tüm seçeneklere açık." ifadelerini kullandı.
Yabous Araştırma Merkezi Müdürü Süleyman Bişarat da Aruri suikastının İsrail-Filistin çatışmasında bir yol ayrımı teşkil edeceği görüşünü savundu.
Bişarat'a göre yol ayrımlarından biri "çatışmanın tüm cepheleri kapsayacak şekilde genişlemesi" diğeri ise "İsrail'in, Hizbullah ile Gazze'deki direniş güçlerinin koyacağı siyasi bedelleri ödemeyi kabul etmesi."
"İsrail, Gazze'de koyduğu hedeflerin hiçbirini gerçekleştiremeyince çıktığı daldan inmek ve anlaşmayı kabul etmek için son seçenek olarak bu suikastı denedi." diyen Bişarat sözlerini şöyle sürdürdü:
Ancak Aruri suikastı, Batı Şeria'daki direniş ruhunu daha da pekiştirebilir ve sadece Hamas değil diğer direniş gruplarının da dahil olacağı silahlı saldırıların düzenleneceği ulusal bir halin doğmasına yol açabilir.
İsrail, caydırıcı güç olma özelliğini geri kazanmaya çalıştı
Filistinli uzman Ahmed Refik Avad da Aruri suikastının, pek çok yansımaları olmakla birlikte İsrail'i çıktığı daldan inmeye ve direniş güçleriyle anlaşmayı kabul etmeye iteceği görüşünü destekledi.
Avad "İsrail, zafer kazandığını ve Aruri'yi öldürerek en önemli hedeflerinden birini gerçekleştirdiğini düşünüyor. Dolayısıyla arabuluculardan ve dostlarından savaşı sona erdirmeleri için bir senaryo üretmelerini isteyecek." değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in savaşın başından bu yana büyük kayıplar verdiğini hem kendi halkı hem tüm dünya önünde imajının zedelendiğini kaydeden Avad, "İsrail, kendi zannınca bu suikastla caydırıcı güç olma özelliğini geri kazandı." diye konuştu.
Avad, Filistinliler için suikastın, savaşa dönüş anlamı taşıdığını ve İsrail'in burada daha fazla suç işleyebileceğini savundu.
İsrail Suriyelilerin zafer kutlamalarını mahvettihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5095063-i%CC%87srail-suriyelilerin-zafer-kutlamalar%C4%B1n%C4%B1-mahvetti
Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)
Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)
Frederic C. Hof
İsrail ve Suriye arasında başarılı bir barış süreci yürütmenin eşiğinde olduğumu düşünmemin üzerinden sanki sonsuzluk geçmiş gibi geliyor. 2011 martının ilk haftasında her iki taraftan da Suriye'nin İran, Hizbullah ve Hamas ile askeri bağlarını koparacak bir anlaşmanın yolunu açacak gibi görünen güçlü taahhütler aldım. Bunun karşılığında İsrail, 1967'deki Altı Gün Savaşı sırasında girdiği tüm Suriye topraklarından kademeli olarak çekilecek ve Şam anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirdikçe ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımlar kaldırılacaktı. Fakat dönemin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in barış sürecini ilerletmek yerine kitlesel katliam yoluna gitmeye karar vermesiyle her şey önümüzdeki birkaç hafta içinde buhar olup uçtu.
Bugün bu diplomatik başarısızlığı akla getiren -gerçekten yaşandığını varsayarsak- Esed rejiminin düşüşünden sonra İsrail'in Suriye topraklarına yaptığı askeri harekâttır. Esed'in 8 Aralık 2024 günü sabaha karşı aniden Moskova'ya gitmesi, İsraillilerin 2011 yılında öngördükleri türden büyük bir gelişmeye işaret ediyordu. İran'ın Suriye üzerindeki etkin hakimiyeti ortadan kalktı. İran onlarca yıl Suriye'yi Lübnan'a giden bir yol olarak kullanmış ve Hizbullah'ı İsrail'e karşı İran'ın ön cephesi ve caydırıcı gücü haline getirmişti. Tahran yıllarca Suriye'yi İsrail'e karşı Lübnan'daki Hizbullah'ı tamamlayacak ikinci bir cepheye dönüştürmeye çalıştı.
İsrail, 2024 aralığında daha önce 2010 ve 2011 yıllarında ABD arabuluculuğunda diplomasi yoluyla elde etmeye çalıştıklarını güç kullanarak başarmıştı. Suriye’de İsrail’in güvenliğini tehdit eden askeri ittifaklarını sona erdirdi. Esed rejiminin düşmesi ve İran hegemonyasının çöküşü, İsrail'in Suriye halkını kurtuluşlarından dolayı açıkça tebrik etmesi ve nihayetinde resmi bir barışın önünü açabilecek ikili bir ilişkinin temellerini atması için -istenmesi halinde- yeni bir diplomatik fırsat sundu. Ancak İsrail, 2011 yılında Beşşar Esed'le olduğu gibi bu fırsat bir kenara bırakarak şiddete yöneldi.
İsrail, Suriye’deki askeri üslere düzenlediği hava saldırılarını ve 1974 tarihli ayrılma anlaşmasını ihlal ederek Suriye topraklarını işgalini önleyici tedbirler olduğu şeklinde gerekçelendirdi. İsrail, Şam'da yeni kurulan hükümete hakim olan Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) İslamcı karakterini ve terör örgütü olarak geçmişini kendisine karşı potansiyel bir tehdit olarak gösterdi. Gerçekten de sadece İsrail, El Kaide'nin eski bir uzantısı olan HTŞ'nin Suriye'nin geleceğine ilişkin niyetlerini sorgulamıyor. Yine de ‘İsrail'in HTŞ hakkında en kötüsünü varsayması ve buna göre hareket etmesi makul mü? Esed sonrası Suriye'ye karşı önleyici bir savaşa girmek İsrail'in çıkarına mı?’ sorularının sorulması gerekiyor.
İsrail, 7 Ekim 2023 tarihinde bir başka İslamcı hareket olan Hamas’ın kendisine karşı, insanlığa karşı işlenen tarifsiz suçlarla lekelenmiş bir askeri saldırıya tamamen hazırlıksız yakalanmıştı. Zamanı geldiğinde İsrail bu hazırlıksızlığın nedenini resmi olarak tespit edebilir ve binlerce İsrailliyi katillerin insafına terk etmenin sorumlularından hesap sorabilir. Ancak, o korkunç günden bu yana birçok İsrailli başlıca suçlunun Başbakan Binyamin Netanyahu olduğu kararını çok vermişti. Çünkü sorumluluk onundu. Yıllardır Gazze'deki liderlerin zenginlik için terörizmi terk edeceği inancıyla Katar’dan Hamas'a fon aktarılmasına izin veren politikayı izliyordu. 7 Ekim 2023'teki vahşetten sonra birçok İsrailli için Netanyahu’nun siyasi açıdan yürüyen bir ölü adamdan farkı yok.
Suriyeliler -hatta HTŞ liderleri bile- İsrail'in saldırganlığını görmezden gelmek için ellerinden geleni yapıp yozlaşmış bir katliamcının (Esed) devrilmesini kutluyorlar.
Yine de -o dönemde yaşananlara ve hakkındaki davalara rağmen- İsrail siyasetine hükmetmeye devam eden Netanyahu’nun daha uzun yıllar başbakan olarak kalmak istediği açık. Yaygın olarak İsrail'in Esed sonrası Suriye'ye savaş açma kararının, her şeyden çok Netanyahu'nun hayatta kalma ve siyasi olarak başarılı olma arayışından kaynaklandığı yönünde bir görüş hakim.
İsrail’in -Netanyahu'ya göre İsrail ordusunun hatası olan- 7 Ekim 2023'te yaşananlar karşısındaki hazırlıksızlığı 2024 aralığında tekrarlanmayacak. İsrail, Hamas saldırmadan önce Gazze'de yapması gerektiğine inandığı şeyi Suriye'de yapacak. HTŞ'nin İsrail'e saldıracağına işaret eden herhangi bir göstergenin olmaması önemli değildi. İsrail'in silahlı güç gösterisinde bulunması, hedefin çaresizliği ve güçsüzlüğü nedeniyle kolayca verilebilecek bir karar olarak görüldü.
Buna karşın Suriyeliler -hatta HTŞ liderleri bile- İsrail'in saldırganlığını görmezden gelmek için ellerinden geleni yapıp yozlaşmış bir katliamcının (Esed) devrilmesini kutluyorlar. Esad rejiminin tutukladığı, hapsettiği, işkence ettiği ve pek çok vakada öldürdüğü sayıları on binlerle ifade edilen yakınları ve tanıdıkları hakkında bilgi edinmeye çalışıyorlar. Temel hizmetleri sağlamak ve Suriye'nin gelecekteki yönetimi ve nihai olarak yeniden inşası için standartlar belirlemek üzere örgütlenmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda, Golan Tepeleri'nde Hamas tarzı saldırılar düzenlemek şöyle dursun, İsrail askeri güçlerine karşı koyacak kapasiteye bile sahip değiller. Bunların hiçbiri İsrail istihbarat servislerinin dikkatinden kaçmış gibi görünmüyor.
Suriye'de halen İsraillileri öldürmeye istekli milisler var mı? Bu soruya ‘hayır’ yanıtı vermek aptallık olur. Ancak İran ve Hizbullah'ın Suriye’deki hakimiyetinin çöküşüyle birlikte tehdit seviyesi yükseldi mi? Şimdi önleyici bir askeri operasyonu haklı çıkaracak bir düzeye mi ulaştı? HTŞ, İran ve Hizbullah'ın bıraktığı yerden devam edeceğine dair bir sinyal mi verdi? İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki askeri savunması Esed rejimi, İran ve Hizbullah'ın (arka planda Rusya’nın hava desteğiyle) herhangi bir saldırısına karşı koymak için yeterliyse, 8 Aralık 2024 tarihinden sonra bunları yetersiz kılan neydi?
Beşşar Esed, askeri karargahları ve üsleri sivilleri katletmek için kullanırken ister İsrail ister Türkiye isterse ABD olsun birileri bunu yapmış olsaydı Suriyeliler, Suriye Hava Kuvvetleri’nin, Suriye Donanması’nın, kışlaların ve Suriye ordusuyla ilişkili ne varsa yok edilmesini memnuniyetle karşılardı. Esed, Suriyelileri öldürmek, terörize etmek ve içlerine korku salmak için varil bombaları, toplar ve kimyasal silahlar kullanırken birileri silahsız sivilleri korumak için harekete geçseydi on binlerce Suriyelinin hayatı kurtulabilirdi.
ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin yetersizliği göz önüne alındığında, Trump’ın ekibinden hiç kimse Suriye'de İran ve Hizbullah'a karşı zafer kazanmak ve İsrail'e Suriye halkına yönelik yersiz düşmanlığına son vermesini tavsiye etmekle ilgilenmiyor mu?
Neden şimdi? Suriyeliler Esed sonrası ülkelerine yönelik saldırıları görmezden gelmeye çalışıyor. Zira bu konuda ellerinden bir şey gelmiyor. Sadece bu saldırıların yakında sona ereceğini umuyorlar. Peki olanları unutabilecekler mi?
Netanyahu'nun siyasi hayatta kalmasının kendisi ve destekçileri için her şeyden önemli olduğu kesin. 7 Ekim 2023’teki travmayı henüz atlatamamış olan az sayıdaki İsrailli, Suriye'deki askeri kabiliyetlerin yok edilmesinden ve Suriye topraklarının işgal edilmesinden hiç rahatsız değil. Ancak, yirmi milyon Suriyeliye kurtuluş anlarında bir nebze saygı göstermenin İsrail'in uzun vadeli çıkarına olabileceğini düşünmeye istekli İsrailli üst düzey yetkililer hiç yok mu?
ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin yetersizliği göz önüne alındığında, Trump’ın ekibinden hiç kimse Suriye'de İran ve Hizbullah'a karşı zafer kazanmak ve İsrail'e Suriye halkına yönelik yersiz düşmanlığına son vermesini tavsiye etmekle ilgilenmiyor mu? Öte yandan Tahran'da da İsrail'in bu eylemlerini sürdürmesi için dua eden liderler olduğuna şüphe yok.
İsrail'in Suriye'ye yönelik önleyici saldırıları artık sona ermeli. Suriye'nin zafer kutlamalarını mahveden saldırıları geri almak mümkün olmasa da becerikli bir diplomasiyle İsrail'in çıkarlarına verilen zarar zaman içinde hafifletilebilir. Aslında İsrail bile Esed sonrası Suriye'nin olumlu bir şekilde şekillenmesine katkıda bulunabilir. Evet, HTŞ halen bir soru işareti olacak, ama İsrail'in zaten olmayan bir düşman yaratmasına da gerek yok.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.