İsrail'in iftihar çabası: Aruri suikastı, Gazze savaşındaki "en büyük başarı"

Şin Bet, yurtdışındaki Hamas liderlerinin isimlerinden oluşan bir listeyi özel bir suikast birimine teslim ediyor

Hizbullah'ın sivil savunma üyesi, Beyrut'un güney banliyösünde Aruri'ye düzenlenen suikastın ardından yanmış bir arabayı inceliyor / Fotoğraf: AP
Hizbullah'ın sivil savunma üyesi, Beyrut'un güney banliyösünde Aruri'ye düzenlenen suikastın ardından yanmış bir arabayı inceliyor / Fotoğraf: AP
TT

İsrail'in iftihar çabası: Aruri suikastı, Gazze savaşındaki "en büyük başarı"

Hizbullah'ın sivil savunma üyesi, Beyrut'un güney banliyösünde Aruri'ye düzenlenen suikastın ardından yanmış bir arabayı inceliyor / Fotoğraf: AP
Hizbullah'ın sivil savunma üyesi, Beyrut'un güney banliyösünde Aruri'ye düzenlenen suikastın ardından yanmış bir arabayı inceliyor / Fotoğraf: AP

Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri'ye düzenlenen suikast, İsrail İç İstihbarat Teşkilâtı (Şin Bet) Başkanı Ronen Bar, Hamas hareketinin liderlerini Gazze ve Batı Şeria dışında takip etmek ve hedef almak amacıyla hazırladığı planın ilk adımı olarak değerlendiriliyor.

İsrail Hamas liderlerinin hepsini Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'in güneyindeki kasabalara ve Gazze çevresine gerçekleştirdiği saldırıyı planlamak ve bu saldırıya yardım etmekle suçluyor.

Aksa Tufanı'nın başlamasından iki hafta sonra, Şin Bet'in Başkanı Ronen Bar tarafından kurulan özel birimi Hamas hareketinin liderlerini Gazze ve Batı Şeria dışında takip etmek ve hedef almak üzere görevlendirdi ve bu bağlamda bir liste hazırlandı.

Lübnan, Katar, Türkiye ve Batı Şeria ile Gazze dışındaki çeşitli bölgelerde bulunan Hamas liderleri listeye dahil edildi.

İsrail'in 7 Ekim saldırısının ana mimarı ve planlayıcısı ve Hamas-Hizbullah ile Hamas-İran arasındaki koordinasyon ekseni olarak gördüğü Salih el-Aruri bu listede ilk sırada yer alıyor.

Aruri'ye suikast planı, Şin Bet'in özel biriminin kurulmasından sonra, askeri istihbarat birimleri, güvenlik güçleri, Mossad ve Şin Bet'in çeşitli ülkelerde ve bölgelerde faaliyet gösteren ajanlarını yeniden etkinleştirmek için yoğun çaba sarf ettiği bir dönemde ortaya çıktı.

Bu çaba, Gazze ve Batı Şeria'dan başlayarak Lübnan'a kadar uzanan, dünya genelindeki çeşitli ülkeleri içeriyordu.

Bu, aralarında Şin Bet Başkanı Bar, Başbakan Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Galant'ın da bulunduğu birden fazla İsrailli güvenlik ve siyasi yetkilinin değindiği bir husus.

Bu isimler, İsrail'in 7 Ekim saldırısından sorumlu herhangi bir yetkiliyi hesap vermeden bırakmayacağını ve ‘bedel ödeteceğini’ söyleyerek tehdit ettiler.

DAHA FAZLA OKU

10 yıldır tehdit ve takip ediliyordu: Salih el-Aruri kimdir?

Salih el-Aruri ve cinayet teknolojisi

İsrail Aruri suikastını kutluyor

Resmi İsrail hükümeti, yurtdışında gerçekleşen bu tür operasyonlardan sonra sorumluluğu hemen üstlenmeye yanaşmaz.

Her ne kadar Hamas liderlerini hedef alma tehditleri Aksa Tufan’ı savaşı başladığından bu yana hiç durmasa da İsrail bu kez de Aruri suikastinde aynı tutumu benimseyip sorumluluğu üstlenmekte acele etmedi.

Ancak Gazze savaşından 3 ay geçmesine rağmen İsrail belirgin bir zafer elde etmeden, bazıları bu operasyonu Tel Aviv'in gerçekleştirdiğini duyurmakta acele ettiler.

Bu kişilerin ilki, Likud Partisi mensubu Knesset üyesi Dani Danon'du. Danon, operasyonun gerçekleşmesinden yarım saat kadar sonra sosyal medya üzerinden bir paylaşım yaparak güvenlik ve istihbarat birimlerine ve bu operasyonun gerçekleştirilmesine yardımcı olan herkese teşekkürlerini sundu.

Ayrıca, İsrail’in, Hamas'ın güney kasabalara ve Gazze'nin sınırına yönelik saldırısına katılan ve katkıda bulunan her sorumluya ulaşacağını ve bu kişilerin sonlarının ölüm olacağını belirtti.

Dani Danon'un açıklamaları, Likud Partisi lideri Netanyahu'nun parti üyelerinden ve milletvekillerinden Aruri suikastıyla ilgili herhangi bir açıklama yapmamalarını talep ettiği bir dönemde geldi.

Ayrıca hükümet de bakanlarından bu konuda konuşmaktan kaçınmalarını istedi.

Resmi olarak İsrail'in bu suikastı gerçekleştirdiğini ilk kez açık bir şekilde kabul eden Mossad Başkanı David Barnea oldu.

Barnea, "İsrail, Ekim olaylarını gerçekleştirenleri takip etmekten çekinmeyecek ve uzun bir süre alsa da Gazze ve Batı Şeria'daki Hamas liderlerine ve dışarıdakilere ulaşacaktır" dedi.

David Barnea, eski Mossad Başkanı Meir Dagan'ın cenaze töreninde yaptığı konuşmada, "İsrail, bu eylemleri gerçekleştirenleri her yerde takip etmekten kaçınmayacak. Bugün savaşın zirvesindeyiz ve Mossad, 50 yıl önceki gibi, 7 Ekim'de Gazze'ye saldıran katillerle ve saldırının planlayıcılarıyla, onları gönderenlerle hesaplaşma planları yapıyor. Bu planı uygulamak zaman alabilir, ancak şüphesiz ellerimiz, bulundukları her yerde onlara ulaşacaktır. Her Arap annesi bilmeli ki, eğer oğlu 7 Ekim katliamına doğrudan veya dolaylı olarak katıldıysa, onun kanı mübahtır" ifadelerini kullandı.

İsrail, Hamas liderlerini yurtdışında takip etmek için geliştirdiği operasyonların detaylarını açıklamayacak; en azından bu dönemde.

Ancak güvenlik ve siyasi kaynaklar, bu operasyonların merkezi noktalarını belirten bilgileri sızdırmada istekli.

Bu durum, İsrail'in suikast operasyonunun başarısı ile iftihar etme çabasının bir parçası olarak ortaya çıkıyor.

Operasyon gerçekleştirildiğinde iki insansız hava aracı kullanıldığı ve ilk başta bir tanesinin Güney Banliyösü'ndeki bir binayı hedef aldığı diğerinin ise bir arabayı hedef aldığı ileri sürüldü.

Ancak daha sonra operasyonun "intihar dronu" olarak nitelendirilen bir insansız hava aracı ile gerçekleştirildiği anlaşıldı.

İsrailliler, bu dronun hedefe hassas bir koordinasyonla yönlendirilen ve hava kuvvetleri ile özel istihbarat birimi arasında veri paylaşımı yapan bir tür olduğunu ifade ettiler.

Aruri suikast planının önemli unsurlarından biri, yalnız ona yönelik olmaması, aksine başka önemli kişileri de hedef alarak yapılmasıydı.

Yanındaki kişilerin "Hizbullah" veya İran'dan olmaması kaydıyla operasyonun gerçekleştirilmesi planlanmıştı.

Eski askeri istihbarat başkanı Amos Yadlin, Aruri suikastınn temelde hava kuvvetleri ve istihbarat arasındaki koordinasyona dayanan yüksek düzeyli bir operasyon olduğunu ifade etti.

Yadlin, eşi benzeri görülmemiş derecede hassas istihbarat bilgilerinin toplandığını belirtti.

Amos Yadlin'e göre, Aruri ve yırt dışındaki diğer Hamas liderleri hedef olduklarının farkındalar.

Yadlin, şunları söyledi:

Başbakan, Savunma Bakanı ve Şin Bet başkanı, beyanlarıyla Hamas liderlerinin hedef olduğunu ve İsrail'in onlara nerede olursa olsun ulaşacağını önceden bildirdi. Ayrıca, Hamas arananlar listesi mevcut. Bu listedeki isimlerin hepsi bedel ödeyecek.

Amos Yadlin, "Aruri arananlar arasında olduğunu biliyordu. Sürekli olarak ev değiştirip farklı yerlere saklanıyordu. İsrail, onun tam olarak nerede olduğunu tespit eden bir istihbarata sahipti ve açıkça anlaşılıyor ki İsrail'in planı, Hizbullah'tan hiç kimsenin bulunmadığı bir zamanda ve yerde gerçekleşti. Ayrıca, İstihbarat son derece kesindi. Çok kesindi, çünkü hedef Hamas'tı ve istihbaratın yaptığı da buydu. Operasyon, hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirildi. Dünyadaki hiçbir hava kuvvetinin gerçekleştiremeyeceği operasyonu gerçekleştirdi" dedi.

Kendisiyle iftihar etmesine rağmen Gazze'deki savaş hedeflerini henüz gerçekleştiremeyen Tel Aviv'in Lübnan'a karşı güvenlik açısından bir tırmanış tehlikesiyle karşı karşıya olduğu endişesi artıyor. Suikast operasyonundan sonra, askeri liderlik Kuzey cephesinde çabalarını artırdı ve bölgeye takviye kuvvetler gönderdi, ordusunun hazırlık seviyesini yükseltti.

Aruri suikastına karşı güçlü bir yanıt ihtimaline ilişkin hem Lübnan'a saldırı hem de geniş çaplı bir saldırıya karşı savunma açısından ordusunun hazırlık durumunu artırdı.

İsrail Kuzey'deki tüm kasabalarda ve Hayfa'da sığınaklarını açma kararı aldı. İsrail’in bu ani kararı Hayfa Körfezi bölgesindeki kimyasal maddelerin bulunduğu alanda roketlerin düşmesi nedeniyle bir tehlike uyarısı yapıldıktan sonra geldi.

Aruri suikastının ardından, Gazze'deki esirlerin kaderi üzerine endişeler artıyor.

Çünkü operasyon, kadınlar, hastalar, yaralılar ve yaşlılar dahil en az kırk mahkumun serbest bırakılmasını sağlayacak bir anlaşmaya varma yolunda ilerleyen müzakerelerin yapıldığı bir dönemde gerçekleşti.

Suikastın ardından, esir aileleri, serbest bırakılmamalarının hayatlarını tehlikeye atabileceğini düşünerek endişeye kapıldılar.

Ayrıca birçok güvenlik ve siyasi yetkili İsrail yetkililerinin aksine bu adımın anlaşmayı engelleyeceğini ifade etti.

İsrail yetkililer Gazze'deki baskıyı artırmanın ve Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar'ın tutumunu yumuşatmanın esir takası anlaşmasına doğru ilerlemeye katkı sağlayacağını ifade etmişlerdir.

Askeri uzman Nahum Barnai, İsrailli yetkililerin ve medyanın iddia ettiği gibi Aruri suikastının esir değişim anlaşmasına yönelik olasılıkları artıracağına dair düşünceyi reddetti.

Barnai, "Herhangi bir yetkilinin, suikastın Sinvar'ın başka bir anlaşma konusundaki tutumunu değiştireceğine dair inancı olduğunu düşünmüyorum. Bu, kendi kendimize anlattığımız hikayelerdir. Daha olası olan, suikastın müzakerelerin devamını geciktireceği ve belki de engelleyeceğidir. Gazze'deki esirlerin hayatı açısından herhangi bir gecikme büyük bir öneme sahip. Herhangi bir infaz karşı bir infazı tetikleyebilir. Hamas, Batı Şeria ve Kudüs'te silahlı saldırılarla intikam almayı deneyebilir. Hizbullah da er ya da geç yanıt verecektir. Hamas'ın tepkisi Hizbullah'ın tepkisinden daha sınırlı olacaktır. Tek kesin şey, Aruri ve yardımcılarının ölümünün kısa vadeli olarak Beyrut'taki Hamas şubesine zarar verdiği, ancak gerçeği değiştirmeyeceğidir" şeklinde konuştu.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Yeni Suriye ve Sudan hatası

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Yeni Suriye ve Sudan hatası

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

İbrahim Hamidi

Suriye’de geçtiğimiz hafta yoğun geçti. Bu hafta artık geçmişle ilgili değil, şimdi ve gelecekle ilgiliydi. Esed rejimi sayfası kapandı. Konuşmalar ve çalışmalar yeni rejimin inşasına ve yeni devletle ilişkilere odaklanıyor. Sudan hatasının tekrarlanmaması için ABD ve yeni dönemin destekçilerinin hızlı hareket etmeleri ve yaptırımları kaldırmaları gerekiyor.

Batılı ülkeler, bazı Arap ülkeleri ve Şam arasında 2012 yılından bu yana süregelen kopukluk sona erdi. Bazı ülkeler kapatılan büyükelçiliklerini açtılar ve bayraklarını çektiler. ABD, İngiltere ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu bazı ülkeler, açıkça üst düzey yetkililerini gönderdiler. Diğer önemli ülkelerse, Suriye'nin yeni lideri Ahmed el-Şera ile görüşmek üzere üst düzey yetkililerini gönderseler de bunu açıklamadılar. Arap ülkeleri ile Türkiye arasında Kahire'de bakanlar düzeyinde ve güvenlik servisleri arasında toplantılar düzenlendi.

Toplantılardan ve görüşmelerden gelen mesajlar aynıydı: Lider Ahmed Şera'yı destekliyoruz, yeni dönemi “meşrulaştırıyoruz”, Esed rejiminden kurtuluşu ve Suriye'nin “İran ekseninden” çıkışını memnuniyetle karşılıyoruz. Kapsayıcı bir hükümet ve yeni bir anayasa oluşturmak için hızla değerlendirilmesi gereken altın bir fırsat var. Terörle mücadele edebilmek, devlet kontrolünü genişletebilmek ve tüm topraklarda, yani 185 bin kilometrekare üzerinde hükümetin egemenliğini yeniden tesis edebilmek için güvenlik ve ordu kurumlarının kurulması bir zorunluluktur.

Bu ne anlama geliyor? Yaklaşık beş yıldır aralarında “sınırların sabit olduğu”, “üç devletçiğe” bölünen Suriye bitti. Artık yeni bir rejime sahip eski Suriye'nin, yani iç sınırların kaldırılmasının, dış sınırların belirlenmesinin ve dört düğümle uğraşmanın zamanı geldi.

Humus ve Şam'da iki askeri üs kurulmasını ve hava savunma sistemlerinin konuşlandırılmasını içeren ortak savunma anlaşmasının imzalanması için Şam ile Ankara arasında görüşmeler sürüyor.

Birinci düğüm, Şam-Kamışlı ilişkisidir. Yeni rejim, Suriye'nin kuzeydoğusunda ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) bölgelerini kontrol etmeyi, SDG’nin yeni orduya entegrasyonunu, Özerk Yönetim'in dağıtılmasını ve Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) bağlı Suriyeli olmayan tüm savaşçıların Suriye topraklarından çıkarılmasını istiyor. Ancak SDG, lideri Mazlum Abdi'ye göre, ABD'nin desteğiyle DEAŞ’a karşı mücadele eden askeri bir blok olarak varlığını sürdürmek, Özerk Yönetim'in statüsü ve doğal kaynaklardaki payı konusunda özel haklar elde etmek istiyor.

Uzlaşıya varmak için Şam ile Kamışlı arasında bazı temaslar ve arabuluculuklar yapılıyor. Ancak çözüm anı büyük olasılıkla, ekibi Suriye'yi sarsan 11 güne dahil olan Başkan Donald Trump'ın 20 Ocak'ta Beyaz Saray'a gelişini bekliyor. Yeni Suriye rejiminin ana destekçisi Ankara, Trump'ın Suriye'den 2 bin askeri çekmeyi kabul etmesine ve SDG'yi Şera'nın teklifini kabul etmeye zorlamasına bahis oynuyor.

Hiç şüphe yok ki Türkiye son haftalarda Esed'ı devirerek kazanan taraf oldu. Taslağı, Humus ve Şam'da iki askeri üs kurulmasını ve İsrail saldırılarına karşı bir koruma şemsiyesi sağlayacak hava savunma sistemlerinin konuşlandırılmasını içeren ortak savunma anlaşmasının imzalanması için Şam ile Ankara arasında müzakereler sürüyor. Anlaşma, sonuçlanması için gerekli meşruiyet unsurları sağlandıktan sonra onaylandığında, Şam, Kamışlı'ya kıyasla müzakerelerde daha güçlü bir konuma sahip olacak.

Anthony Blinken, Arap ülkelerinin bakanlarına Netanyahu'nun kendisine kuvvetlerinin “kış sonunda çekileceği” konusunda güvence verdiğini söyledi.

Burada Binyamin Netanyahu hükümetinin Esed düşer düşmez giriştiği bir dizi icraat ile ilgili ikinci düğüm geliyor; bunlar arasında Suriye'nin kara, hava ve denizdeki stratejik askeri gücü ile araştırma merkezlerinin yok edilmesi, Golan'daki tampon bölgenin ve Hermon Dağı'nda hayati önemdeki gözlem merkezlerinin işgali de var.

Batılı ülkeler yeni Suriye'nin, İsrail dahil olmak üzere diğer ülkelere yönelik bir dış tehdit platformu olmamasını istiyor. Şam ise İsrail'in son dönemde işgal ettiği topraklardan çekilmesini istiyor. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Arap ülkelerinin bakanlarına, Netanyahu'nun kendisine kuvvetlerinin “kış sonunda geri çekileceği” konusunda güvence verdiğini bildirdi. Ancak bu konuda pek çok şüphe var ve sahadaki gerçekler bunu göstermiyor. Şam'ın Batılı elçilere mesajı; İsrail’in “7 Aralık hattına” çekilmesi gerektiği, kendisinin yeni savaşlara girişmekle ve “devrimi ihraç etmekle ilgilenmediği” yönündeydi.

Şam ile “Dera’da başlayan örgütler sayfasının” çevrilmesine ve “devrimci zihniyetten devlet zihniyetine” geçilmesi konusundaki görüşmelere dönüş yönündeki müzakereler halen devam ediyor.

Üçüncüsü, silahın birleştirilmesi. Önceliğin, güvenliği sağlamak ve yeni orduyu oluşturmak olduğu açık. Bu nedenle Şera, örgüt liderleriyle bir toplantı yapma, ordunun oluşumunu ve örgütlerin entegrasyonunu denetleyecek yeni bir Savunma Bakanı atama girişiminde bulundu. Şam kırsalındaki Duma'da üslenen İsam el-Buveydani liderliğindeki İslam Ordusu ile Güney Operasyonlar Odası komutanı Ahmed el-Avda'nın pozisyonu merakla bekleniyordu. Örgütlerin çoğu, ordunun kurulması ve örgütlerin dağıtılması yönündeki yeni reçeteyi kabul etti. Şam ile “örgütler sayfasının” çevrilmesi, yani “devrim zihniyetinden devlet zihniyetine geçiş” ve silahın birleştirilmesi konusundaki görüşmelere geri dönüş yönündeki müzakereler halen devam ediyor.

Ömer el-Beşir'in devrilmesinin ardından Sudan'ın çöküşünün ve acımasız savaşın daha da kötüleşmesinin nedenlerinden biri, ABD'nin Hartum'a yönelik yaptırımları kaldırmakta gecikmesiydi. Washington ve müttefiklerinin Suriye'de Sudan hatasını tekrarlamayacaklarına bahse giriliyor

Dördüncü düğüm ise ulusal konferanstır. Muhalefetin Kahire'de bir konferans düzenlemesi yönünde girişimlerde bulunuldu, ancak yeni yönetim ulusal konferansı Şam'da düzenlemeye hazırlanıyor. Siyasi Komisyon’un liderlerinden biri, 2011 yılında Ulusal Diyalog Konferansı'na sponsorluk yapan eski Suriye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faruk el-Şara ile temasa geçti. Yakın zamanda “Saldırıyı Caydırma” operasyonuna katılan askeri örgütlerin liderleri arasından atanan yeni valilerden, son yıllarda ülkede kalan Suriyelileri temel alan kapsayıcı bir konferansa katılmaları için her şehirden 40-50, özelliğinden dolayı Dera’dan ise 70 kişinin temsilci seçilmesinin istenmesine yönelik bir öneride bulunuldu. Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığına göre bunun yeni anayasanın oluşumuna ve 1 Mart'tan sonraki döneme katkıda bulunacağına ve sahadaki güçleri, seçkinleri, siyasetin ve sivil toplumun sembollerini bir araya getireceğine güveniliyor.

Şam'daki eğilimin otorite, egemenlik ve siyaseti 185 bin kilometrekarelik alana yaymak olduğu açık. Tüm bunların anahtarlarından biri ekonomi, 10 yıllık savaş ve izolasyon nedeniyle bitkin düşen insanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve Şam'ın aydınlatılmasıdır. Bu nedenle Batı ve ABD’nin yaptırımların kaldırılması konusunda acilen harekete geçmesi gerekiyor. Birikmiş yaptırımların varlık nedenleri Esed'in devrilmesiyle sona erdi.

Sudan'ın çöküşünün ve Ömer el-Beşir'in devrilmesinin ardından yaşanan yıkıcı savaşın nedenlerinden biri, ABD'nin Hartum'a yönelik yaptırımları kaldırmakta gecikmesi nedeniyle kötüleşen yaşam koşullarıydı. Washington ve müttefiklerinin Suriye'de Sudan hatasını tekrarlamayacaklarına bahse giriliyor. Arap-Batı-Türk desteğinin yeni Suriye için bir koruma şemsiyesi sağlayacağına güveniliyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.