Lübnan sınırından İsrail'i hedef alan yeni bir örgüt: İzzetu’l-İslam Tugayları

Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah, çatışmaları durdurmaya yönelik diplomatik çözüme giden yolları bir kez daha kapattı.

Hirbet Selm köyünde Hizbullah'ın üst düzey komutanlarından Visam Hüseyin Tavil'i anma törenine katılan iki Hizbullah destekçisi (Reuters)
Hirbet Selm köyünde Hizbullah'ın üst düzey komutanlarından Visam Hüseyin Tavil'i anma törenine katılan iki Hizbullah destekçisi (Reuters)
TT

Lübnan sınırından İsrail'i hedef alan yeni bir örgüt: İzzetu’l-İslam Tugayları

Hirbet Selm köyünde Hizbullah'ın üst düzey komutanlarından Visam Hüseyin Tavil'i anma törenine katılan iki Hizbullah destekçisi (Reuters)
Hirbet Selm köyünde Hizbullah'ın üst düzey komutanlarından Visam Hüseyin Tavil'i anma törenine katılan iki Hizbullah destekçisi (Reuters)

Güney Lübnan'daki çatışmalara meçhul bir aktör dahil oldu. Kendisini ‘İzzetu’l-İslam Tugayları’ adıyla tanıtan bir örgüt, dün sabah eylemler düzenleyeceğini duyurdu. Öte yandan Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Güney Lübnan'daki çatışmaların durdurulmasına yönelik diplomatik çözüme giden yolları bir kez daha kapattı. Nasrallah, Güney Lübnan’daki cephenin Gazze'yi desteklemek için açıldığını ve Gazze’deki savaş bitene kadar da kapanmayacağını vurguladı. Bu arada Güney Lübnan’dan düzenlenen saldırıda iki İsrailli öldü, üç İsrailli yaralandı.

Meçhul örgüt

Dün sabah, kimliği tespit edilemeyen silahlı kişilerden oluşan bir grup, Lübnan sınırından Şeba Çiftlikleri’ndeki (Dov Dağı) İsrail mevzisine doğru ilerleme girişiminde bulundu. İsrail ordusu, silahlı kişilerle karşı karşıya geldiğini ve çıkan çatışmada grubun üç üyesini öldürdüğünü duyurdu. İsrail ordusu açıklamasında beş İsrail askerinin yaralandığını ve tedavi görmek üzere hastaneye kaldırıldıklarını da belirtti.

Kendisini ‘İzzetu’l-İslam Tugayları’ adıyla tanıtan silahlı bir grup tarafından yapılan açıklamada, grup üyelerinin dün sabah Şeba Çiftlikleri'ndeki Ruveysat el-Alem üs bölgesine saldırı düzenlediğini, 3 üyesinin öldüğünü, iki üyesinin güvenli bir şekilde mevzilerine geri döndüğünü belirtti. Açıklamada, operasyonun cuma günü aynı bölgede keşif yapan üyelerini hedef alan İsrail’in saldırısına misilleme olarak gerçekleştirildiği kaydedildi. Açıklamaya göre İsrail saldırısında grubun üç üyesi öldü.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Mücahidlerimizden bir grup, işgal altındaki Şeba Çiftlikleri'nde sınır çitini aşmayı başararak Ruveysat el-Alem üs bölgesi yakınlarında Siyonist düşman güçlerinin bir devriyesi ile sıfır mesafeden çatıştı. Çatışmalar doğrulanmış kayıplarla sonuçlandı.

Açıklamada, operasyon sırasında grubun üç üyesinin öldüğü, 2 üyesinin ise sağ salim mevzilerine geri döndüğü bilgisi aktarıldı.

İzzetu’l-İslam Tugayları, cuma sabahı keşif görevinde 35 saat geçirdikleri işgal altındaki Şeba Çiftlikleri’nin Birket en-Nakkar bölgesi yakınlarında İsrail ordusuna ait silahlı insansız hava aracı (SİHA) tarafından düzenlenen saldırı sonucu üç savaşçısının daha öldürüldüğünü belirtti.

Ruveysat el-Alem Operasyonu’nun, şehitler Şeyh Salih el-Aruri, Samir Fendi ve kardeşlerinin Beyrut'ta öldürülmesine misillemede bulunmak ve Siyonist düşmana, Filistin'e yönelik cani savaşını, Lübnan’ı, bölgeyi ve tüm dünyayı ateş altına almadan önce durdurması için bir mesaj göndermek amacıyla gerçekleştirildiği vurgulanan açıklamada, operasyonun İzzeddin el-Kassam Tugayları'na ve Gazze halkına destek mesajı olduğu kaydedildi.

Lübnan'daki bu yeni örgütün adı ilk kez duyulurken örgüt kimliğini, Lübnanlı mı, Filistinli mi yoksa başka bir taraftan mı olduğunu açıklamadı. Şarku'l Avsat'a konuşan Lübnanlı güvenlik kaynakları, grubun halen gizemini koruduğunu ve hakkında en ufak bir bilginin dahi olmadığımı söylediler. Grubun açıklamasında bahsettiği üç üyesinin cenazelerinin Lübnan'da hiçbir hastaneye götürülmediklerine dikkat çeken kaynaklar, cenazelerin sahadan alınıp alınmadığı ya da İsraillilerin ele geçirip geçirmediğinin bilinmediğini belirttiler. Öte yandan Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas'a yakın kaynaklar, grubun Hamas Hareketi ile herhangi bir bağlantısı olmadığını vurgularken grubun şehitleriyle gurur duyduğunu ve onları saklamadığını söylediler. Şeba Çiftlikleri bölgesinden yerel kaynaklar ise Şarku'l Avsat'a, söz konusu grubun adını daha önce duymadıklarını ve faaliyetleri hakkında bilgileri olmadığını açıkladılar. Grubun İslami Cihad Hareketi'ne yakın olabileceğine dair tahminler yürütülürken İslami Cihad Hareketi’ne yakın kaynaklar, İslami Cihad’ın grupla herhangi bir bağlantısı olmadığını ifade etti. Grup tarafından yapılan açıklamadaki belirsizlik çerçevesinde Güney Lübnan’daki gelişmeleri takip eden Lübnanlı bir uzman, “Eğer grubun kimliğini açıklama niyeti olsaydı, bu yapılırdı. Ancak henüz gerçekleşmedi. Aynı belirsizlik açıklamanın, yayınlandığı WhatsApp ve Telegram gruplarına nasıl ulaştığı sorusunun yanıtı için de geçerli” ifadelerini kullandı.

Nasrallah

Öte yandan tökezleyen diplomatik müzakereler ve Hizbullah'ın Gazze Şeridi’ndeki savaş bitene kadar çatışmaları sürdürme konusundaki kararlığı çerçevesinde yakın bir gelecekte bu tehlikeli gelişmelerin sona ermeyeceği düşünülüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Hizbullah'ın üst düzey komutanlarından Visam Hüseyin Tavil'i anma töreninde yaptığı konuşmada, “Lübnan cephesi, Gazze’yi desteklemek ve Gazze'ye yönelik saldırıları durdurmak için açıldı ve ancak saldırı sona erdiğinde kapatılacak” dedi. İsrail'in Lübnan'a geniş kapsamlı bir savaş açma tehdidini tiye alan Nasrallah, “Bizi Gazze'nin kuzeyindeki yorgun, dehşete düşmüş ve mağlup tugaylarla tehdit ediyorlar; hoş geldiniz, merhaba” şeklinde konuştu.

Hizbullah Genel Sekreteri, sözlerini şöyle sürdürdü:

İsrail ordusu dinç ve tam teçhizatlıyken Temmuz Savaşı'nda direnişçilerimiz tarafından tarumar edildi. Savaştan korkması ve çekinmesi gereken Lübnan değil, İsrail ve onun düşman hükümeti ile yerleşimcileridir. Tam 99 gündür savaşa hazırız, savaştan korkmuyoruz. Limitsiz, kontrolsüz, sınır tanımadan savaşacağız. Lübnan için korktuğunu iddia eden ABD’nin asıl (İsrail'e atıfla) bölgedeki vekili ve ordusu için korkması gerek.

Saha gelişmeleri

Bir yandan tehditler, diğer yandan diplomatik çabalar sürerken dün çatışmaların şiddeti arttı. Hizbullah tarafından düzenlenen saldırıda iki İsrailli öldü. Haaretz gazetesine göre ölenler sivildi. Gazete, Hizbullah’ın Yukarı Celile'de Metulla ile Kiryat Şmona arasında yer alan Yuval yerleşim birimini hedef aldığını ve füzenin yerleşim bölgesindeki bir evi vurduğunu bildirdi.

Times of Israel gazetesinin bölgedeki bir tıp merkezinden aktardığı bilgilere göre evlerini hedef alan füzeli saldırıda ağır yaralanan Mira Ayalon (76) isimli kadın kaldırıldığı hastanede, oğlu Barak Ayalon ise olay yerinde hayatını kaybetti. Ziv Tıp Merkezi'nden yapılan açıklamada İsrailli kadının kocasının saldırıda hafif yaralandığı belirtildi.

Hizbullah’ın füzeli saldırısında yaralanan bir İsrailli ambulansa taşınırken (AFP)
Hizbullah’ın füzeli saldırısında yaralanan bir İsrailli ambulansa taşınırken (AFP)

Buna karşın Hizbullah, Kefer Yuval yerleşim biriminde İsrailli askerlerin hedef aldığını, saldırı sonucunda çok sayıda kişinin öldüğünü ve yaralandığını açıkladı. Saldırı Hizbullah’ın dün çeşitli operasyonlar düzenleyeceği duyurusu çerçevesinde gerçekleşirken dün öğleden sonra itibarıyla Hizbullah tarafından düzenlenen ve İsrail’e ait bazı askeri noktaları kapsayan saldırı sayısı 8'e ulaştı. Hizbullah ayrıca Mervahi kasabası semalarında uçan bir İHA’yı düşürdüğünü açıklarken, İsrail ordusu, Lübnan sınırındaki bölgede yer alan yolları ve kavşakları trafiğe kapatma kararı aldı.

İsrail bombardımanı köyler arasındaki ana yollardan bazılarını ‘daimi hedef bölgeleri’ haline getirdiğinden, bu köylerde yaşayanların hareket seçenekleri sınırlandı. Şarku'l Avsat'a konuşan doğu kesiminden saha kaynakları, sınıra bitişik Burc el-Muluk ile Hıyam beldesi arasındaki karayolunun tamamen kapatıldığını söylediler. Kaynaklar, bölge sakinlerinin Hayyam beldesine gitmek için Kuliya ve Cedid el-Merceyun beldelerinden ovaya doğru uzun bir yolu geçmek zorunda kaldıklarını aktardılar.

Hıyam yolu ve doğu kesimi

Merceyun bölgesinin en büyük beldesi olan Hıyam'a giden yolların hiçbiri artık güvenli değil. Lübnan ordusu, bombalama yoğunlaştığı için Litani Nehri üzerinden batıya doğru Khardali tarafından Merceyun yolunu kapattı.

Kaynakların bildirdiğine göre kuzeydeki Kevkeba Kavşağı yönünden İbil es-Saki Yolu üzerinde trafiğin engellenmesi talimatı verildi. Fosfor bombası da dahil olmak üzere çeşitli bombalarla hedef alınan bölgede yaşamak ‘kesinlikle tehlikeli ve güvensiz’ hale geldi. Gazze’de geçtiğimiz aralık ayındaki geçici ateşkesin sona ermesinden bu yana bölge sakinleri buralardaki evlerine geri dönemedi.

İsrail’in pazar günü Lübnan'ın Kefer Kila beldesine düzenlediği bombardımandan bir kare (AFP)
İsrail’in pazar günü Lübnan'ın Kefer Kila beldesine düzenlediği bombardımandan bir kare (AFP)

Köylerde hareket kabiliyetine yönelik riskler sınır şeridindeki tüm beldeleri kapsarken İsrail’in el-Matla'a ve Miskav'am yerleşim birimlerinin karşısında, sınırın öbür yanında yer alan Lübnan’ın Kefer Kila beldesi neredeyse tamamen terkedilmiş, ıssız bir yer haline geldi. Sürekli bombalanan yollarda kimse ilerleyemiyor.  Aynı durum el-Adise, Meys el-Cebel, Ayterun, Hula ve bölgedeki diğer beldeler için de geçerli.

Bölge sakinleri artık İsrail bombardımanlarının hedefi olmamak için beldeler arasındaki yan yollardan geçmek zorunda kalıyor. Bunu da ancak acil durumlarda yapıyorlar. Çünkü sınırdaki beldelere giden, yani Tire'den sınır köylerine uzanan ve Vadi el-Huceyr'den geçen tüm yollar can güvenliği için tehlikeli. Bu yolları kullananlar savunmasızlar ve her an İHA’larla hedef alınabilirler.

Batı kesimi

Doğu kesiminde olduğu gibi batı kesiminde yaşayanlar da aynı sıkıntıları çekiyorlar. Ancak batı kesimindeki tehlikeler doğrudan çatışmanın olduğu köylerle sınırlı kalmıyor ve yan yolları da kapsıyor. Şarku'l Avsat'a konuşan batı kesiminden saha kaynakları, en-Nakura - Ayta eş-Şaab yolunun aralıksız olarak hedef alınmasından dolayı trafik akışının neredeyse tamamen kesilmiş olduğunu, örneğin Ayta - Yarun yolundan ya da  ez-Zuheyra – Alma eş-Şaab yolundan geçmenin imkansız hale geldiğini söylediler. İsrail’in bu yolları ateş altına alarak bağlantı noktalarından tecrit ettiğini vurgulayan kaynaklar, örneğin, Tayr Harfa Yolu'nu geçmenin büyük bir risk haline geldiği ve bu riskin arka yolları da kapsadığını aktardılar.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.