Avrupa Dış Politika Temsilcisi Borrell Gazze için geçiş yetkisi içeren bir yol haritası öneriyor

Borrell: "Mutlak önceliğimiz" Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden zorla göçe zorlanmasını önlemek.

İsrail saldırısında yaralanan çocuk Meysere Ebu Talh, yerinden edilmiş ailesiyle birlikte pazartesi günü güney Gazze Şeridi'ndeki Refah'a taşındı (Reuters)
İsrail saldırısında yaralanan çocuk Meysere Ebu Talh, yerinden edilmiş ailesiyle birlikte pazartesi günü güney Gazze Şeridi'ndeki Refah'a taşındı (Reuters)
TT

Avrupa Dış Politika Temsilcisi Borrell Gazze için geçiş yetkisi içeren bir yol haritası öneriyor

İsrail saldırısında yaralanan çocuk Meysere Ebu Talh, yerinden edilmiş ailesiyle birlikte pazartesi günü güney Gazze Şeridi'ndeki Refah'a taşındı (Reuters)
İsrail saldırısında yaralanan çocuk Meysere Ebu Talh, yerinden edilmiş ailesiyle birlikte pazartesi günü güney Gazze Şeridi'ndeki Refah'a taşındı (Reuters)

Gazze savaşının üzerinden 100 günü aşkın bir süre geçmesine rağmen Avrupa Birliği, üyelerinin bölündüğü ve olay karşısında konumlarının parçalandığı bir ortamda hâlâ kendine bir rol arıyor. Bu da Avrupa Birliği’nin ne istediği ve kapılarında çıkan bir savaş karşısında ne yapmaya kararlı olduğu konusunda belirsizlik perdesini aralıyor.

Bugüne kadar Gazze'de 24 binden fazla Filistinlinin ölümüne, on binlerce kişinin yaralanmasına, konut ve temel altyapının sistematik olarak tahrip edilmesine rağmen Avrupa Birliği henüz ortak tek bir sesle ateşkes talep etme noktasına ulaşamadı. Dışişleri bakanları ve ardından Avrupa Birliği liderleri, küresel düzeyde ağırlık taşıyacak ortak, ittifak ettikleri bir konuma ulaşamadılar.

FOTO: 8 Ocak'ta Suudi Arabistan Krallığı'na yaptığı ziyaret sırasında Avrupa Dış Politika Temsilcisi Josep Borrell'i Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan kabul etti. (AFP)
8 Ocak'ta Suudi Arabistan Krallığı'na yaptığı ziyaret sırasında Avrupa Dış Politika Temsilcisi Josep Borrell'i Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan kabul etti. (AFP)

Avrupa Birliği’nin iç durumunun bu şekilde olması nedeniyle, Avrupa Birliği'nin dış ve savunma politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Birlik adına net bir politika ifade etmekte üç nedenden dolayı zorluk yaşıyor; bunlardan ilki yukarıda belirtilen bölünmeler, İkincisi ise İsrail'i etkileyebilecek tek tarafın ABD olduğuna dair köklü inanç, üçüncüsü, onlarca yıldır Birliğin Filistin-İsrail çatışmasında herhangi bir siyasi rol üstlenmesine karşı çıkan İsrail'e açık eleştiri yöneltilme korkusu. İsrail Avrupa Birliği’nin Arap pozisyonunu desteklediğini düşünüyor.

Avrupa'nın zayıflığı, Borrell'in birkaç Ortadoğu ülkesine yaptığı son gezinin ardından dün (Salı) Fransız Le Monde gazetesinde yayınladığı ve çatışmaya ilişkin vizyonunun sonuçlarını ve gerekli gördüğü çözümleri özetlediği makalesinde açıkça görülüyor.

3 öncelik

Borrell, şu anda odaklanılması gereken 3 önceliğin olduğunu vurguluyor: Çatışmanın İsrail ile Lübnan Hizbullahı arasında bir savaşa dönüşmesinin önlenmesi, Gazze'deki felaketin etkisinin hafifletilmesi ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılması için müzakerelerin yeniden başlatılması, Batı Şeria'da Filistinlilere uygulanan şiddete son verilmesinden başlayarak, çatışmanın çözümünün önünü açmak.

Birinci önceliğe gelince, Borrell, daha önce Beyrut'ta vurguladığı, Lübnan-İsrail sınırında açık bir savaşın, özellikle de korkunç bir bedel ödeyecek Lübnan halkı için yıkıcı sonuçları konusunda uyarıyor. 1701 Sayılı Uluslararası Kararın içeriğinin uygulanması çağrısında bulunarak, bunun gibi bir şeyin, etrafındaki karmaşıklıkları göz ardı ederek "doğrudan" yapılabileceğini düşündü. Her halükarda Avrupalı ​​yetkili, Birliğin gerekli yardımı sağlamaya hazır olduğunu, konunun niteliğini belirtmeden teyit ediyor.

Gazze'ye gelince, onun görüşüne göre mutlak öncelik Şeridin sakinlerinin zorla buradan çıkarılmasını önlemek. Çünkü bu, uluslararası hukuk tarafından yasaklanan ve ahlaki ilkeler tarafından reddedilen bir şey. Borrell, Gazze Şeridi nüfusunun yüzde 80'inin evlerini terk etmek zorunda kaldığını ve yüz binlerce sakinin insanlık dışı koşullarda yaşadığını hatırlatıyor. Denetimin ağırlığı nedeniyle yeterli miktarda ulaşmayan insani yardımın ulaştırılmasının artırılarak insanların acısının hafifletilmesi çağrısında bulunuyor.

Ancak Borrell, yardımın hızlı bir şekilde ulaştırılmasını kimin engellediğini belirtmekten kaçınıyor ve aynı zamanda İsrail'in çeşitli bombardımanları sonucunda meydana gelen ölümlerin sayısını da belirtmekten kaçınıyor. Doğrudan ve güçlü bir şekilde ateşkes talep etmek yerine Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun yayınladığı kararda belirtildiği gibi, mecburen durana kadar çatışmaların yoğunluğunun azaltılması çağrısında bulundu.

FOTO: Uluslararası örgüt çalışanlarının aileleri eşyalarını Gazze Şeridi'nin güneyindeki Birleşmiş Milletler sığınma evine taşıyor, 13 Ekim (Reuters)
 Uluslararası örgüt çalışanlarının aileleri eşyalarını Gazze Şeridi'nin güneyindeki Birleşmiş Milletler sığınma evine taşıyor, 13 Ekim (Reuters)

Ancak Borrell, "İsrail'in, Hamas’tan İsrailli mahkumların serbest bırakılması konusunda belirli garantiler almadan askeri operasyonları askıya almasının gerçekçi olmadığını" ileri sürerek İsrail'in tutumunu benimsiyor. Avrupalı ​​yetkilinin tutumunun zayıflığı, uluslararası kuruluşların Gazze Şeridi'ndeki çalışmalarına yönelik suçlamaları reddetmesiyle açıkça ortaya çıkıyor. Çünkü genellikle okuyucuyu, uluslararası kuruluşların çalışmasını kimin engellediği ve kınadığı konusunda aydınlatmadan, “tehlikeli bir eylemi” hedef alarak açıklama yapıyor.

Borrell, Ukrayna'da uluslararası meşruiyete odaklanılıp bunu Gazze'de kınamanın kabul edilemez olduğunu, çünkü bunun çifte standart suçlamalarını güçlendireceğini söyledi.

Olmert'in teklifi

Avrupalı ​​yetkili, askeri müdahalenin sorunu çözmeyeceği göz önüne alındığında, siyasi bir çözüme ulaşmanın gerekliliğini vurguluyor. Burada, Gazze'deki önceliğin İsrail güçlerinin Şerit'ten çekilmesi olması gerektiğini düşünen eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in önerisini benimsediğini doğruluyor. Ancak tüm mahkumlar serbest bırakıldıktan sonra, Güvenlik Konseyi kararıyla uluslararası destekten yararlanacak bir "geçici Filistin yönetimi" kurulmasını öneriyor.

Bu kararın verilmesi, ona "dünya çapında" meşruiyet ve iki devletli çözüme yönelik açık ve önceden belirlenmiş bir yol olmadan Gazze'nin yeniden inşa sürecine girmeyecek olan Filistinliler, İsrail ve bağışçılar nezdinde güvenilirlik sağlayacak.

FOTO: Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'ı 10 Ocak'ta Ramallah'ta kabul etti (Reuters)
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'ı 10 Ocak'ta Ramallah'ta kabul etti (Reuters)

Borrell'e göre geçiş aşamasının ardından Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetlerinin durdurulmasını öngören kapsamlı bir siyasi çözüm için uluslararası toplumun desteğiyle “İsrail ile Filistin devleti” arasında müzakerelerin başlaması gerekiyor. Borrell'in vardığı sonuç, 1993 Oslo Anlaşmalarının başarısızlığının iki konu üzerinde durmayı gerektirdiği yönünde: Birincisi, iki devletli anlaşmazlığın çözümünü önceden ifade etmesi, ikincisi, anlaşmaya varmak için yalnızca Filistinlilere ve İsraillilere güvenmenin mümkün olmadığı, barış koşullarının hayata geçirilmesi ve bunların uygulanmasının tüm uluslararası toplum tarafından garanti edilmesi gerektiği. Bu bağlamda Borrell, Avrupa Birliği'ni "bu sürece tam olarak katkıda bulunmaya ve seyirci kalmamaya" çağırıyor.

Avrupa’nın bölünmesi

Borrell, 3 Ocak'ta Barselona'da yaptığı konuşmada, Avrupalı ​​liderlerin ateşkes konusunda ortak bir pozisyona ulaşamamasından duyduğu "üzüntüyü" ifade etti. Ayrıca bunun "birliği zayıflatacağını" düşündüğünü kaydetti. Bu nedenle siyasi çözüm için 27 Avrupalıya baskı yapma istediği, AB’deki bölünmeler nedeniyle gerçekleşemeyecek.

Almanya'nın İsrail'e yönelik herhangi bir eleştiriyi yönlendirmekten kesinlikle kaçındığı bir sır değil. Gazze'deki savaşın başlamasından bu yana bu çok açık bir şekilde ortaya çıktı. Aynı şekilde Avusturya ve Çek Cumhuriyeti de İsrail'in Avrupa içindeki "Truva atı" olarak değerlendiriliyor. Danimarka ve Hollanda gibi geleneksel olarak İsrail çıkarlarını savunan başka ülkeler de var; Belçika, İrlanda ve İspanya gibi ülkeler ise Filistin’ e daha yakın.

Paris ise orta bir konum arıyor. Bu mozaiğin görüntüsü göz önüne alındığında, Avrupa'nın Borrell'in oynamak istediği rolü oynaması zor. Bu nedenle Avrupa, siyasi pozisyonlara alternatif olarak görülemeyecek insani yardım çalışmalarına odaklanıyor.



Beyrut'taki Tabatabai suikastının ardından Trump ve Netanyahu arasında neler oluyor?

İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)
TT

Beyrut'taki Tabatabai suikastının ardından Trump ve Netanyahu arasında neler oluyor?

İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)

Elie Kuseyfi

Geçtiğimiz pazar günü öğleden sonra Lübnan’ın başkenti Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali et-Tabatabai'ye düzenlenen suikast, geçtiğimiz yıl eylül ile kasım ayları arasında yaşanan savaş senaryosunun tekrarlanacağına dair korkuları yeniden canlandırdı. İsrail'in suikastlar silsilesine Hizbullah’ın üst  düzey komutanlarından Fuad Şükür ve ardından Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'a düzenlediği suikastla başladı. Daha sonra Lübnan’ın güneyinde, başkent Beyrut’ta ve ülkenin dört bir yanında peş peşe düzenlediği saldırılardan birinde Nasrallah’ın halefi Haşim Safuyiddin öldürüldü. Ancak bu senaryo her an tekrarlanabilir olsa da kaçınılmaz değil. Bölgesel ve uluslararası bağlamın, özellikle geçtiğimiz ay Gazze'de ateşkesin ilan edilmesi ve geçtiğimiz hafta bu konuyla ilgili ABD tasarısının onaylanmasıyla değişmiş olması nedeniyle, böyle bir senaryoyla karşı karşıya kalma ihtimalimiz daha düşük.

Öte yandan ABD'nin bu anlaşmaya verdiği desteği geri çekeceğine dair herhangi bir işaret yok, çünkü bu siyasi açıdan anlamsız olur. ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Şam'dan Riyad'a ve aradaki her yere kadar Ortadoğu'daki stratejisini bu anlaşma etrafında yeniden inşa ediyor. Bu da ABD'nin söz konusu anlaşmayı sürdürme konusundaki desteğinin boyutunu gösteriyor, fakat yine de son birkaç gün içinde ABD'nin bu anlaşmaya verdiği desteğin ivmesinde belirgin bir düşüş gözlemlendi. Zira İsrail'in pazar günü Beyrut'ta meydana gelen saldırıdan önce Gazze'deki saldırılarında son günlerde artış var. Dolayısıyla son iki gündür İsrail'in saldırılarının yoğunlaşmasına rağmen, ABD'nin İsrail'e Gazze'de ateşkese yönelik ihlallerini artırması için yeşil ışık yaktığı söylenemez. Ancak İsrail'in en ciddi ihlali, Gazze'yi ikiye bölen sarı hattı ihlal etmesiydi. Bu olay, gerilim ve savaştan başka bir stratejisi olmadığı görünen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun anlaşmanın gücünü ve onu destekleyen uluslararası ve bölgesel tarafların sabrını, ya da en azından tepkilerini test etmeye çalıştığı anlamına geliyor. Ancak, İsrail'in Gazze'de açık bir şekilde tırmanışa geçmesi, bu aşamada hayal bile edilemeyecek bir şeyi, Trump'ın tarihi bir başarı olarak gördüğü Gazze'deki ateşkes anlaşmasına ABD'nin desteğinin çöküşünü ifade ediyor.

Netanyahu ve ekibinin gerginliği tırmandırmak için her türlü ‘fırsatı’ değerlendirdiği, yani halen ABD’nin kırmızı çizgilerini aşmadan bu çizgilerin içinde kalmaya çalıştığı açık.

Buna karşın Netanyahu ve ekibinin gerginliği tırmandırmak için her türlü ‘fırsatı’ değerlendirdiği, yani halen ABD’nin kırmızı çizgilerini aşmadan bu çizgilerin içinde kalmaya çalıştığı açık. Fakat seçimlere hazırlanan ve İsrail'e sadık bir adam imajı çizen ‘Bibi’ (Binyamin Netanyahu) seçimler için tek kozu ve rakipleriyle arasındaki tek fark olarak, gerilimi tırmandırma ve saldırı stratejisini mümkün olduğunca uzatmaya çalışıyor. Ancak Netanyahu'nun hesapları, ateşkes ve ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) bir ‘barış konseyi’ kurulması için sunduğu taslak metnin onaylanmasının ardından ABD’nin varlığının sahnede eskisinden çok daha büyük hale gelmesiyle bütün resmi özetlemekte yetersiz kalıyor. Sonuç olarak, savaşın başlangıcından itibaren durum böyle olmasa da gerilimi tırmandırma kararı artık sadece Netanyahu'nun elinde değil ve ABD’nin kırmızı çizgileri artık çok daha net. Öyle ki Netanyahu ve ekibi 2023 sonbaharından bu yana savaş boyunca defalarca kez yaptıkları gibi gerilimi başlatarak ABD’ye artık bir oldu-bitti dayatamaz.

dfvrg
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun, Bağımsızlık Günü arifesinde Lübnan'ın güneyindeki Tire kentinde bulunan Lübnan Ordusu Güney Litani Bölgesi Komutanlığı’ndan televizyonda yayınlanan bir konuşma yaptı, 21 Kasım 2025 (AFP)

Ancak asıl soru, ABD’nin İsrail'e Gazze konusunda uyguladığı kısıtlamaların Lübnan ve genel olarak bölgedeki yani ABD’nin müdahalesi ve bazı İsraillilerin Gazze'deki ve belki de daha sonra tüm Filistin topraklarındaki ‘çatışmanın uluslararasılaşması’ olarak adlandırdıkları durum karşısında İsrail'in manevra alanındaki kısıtlamalarla aynı olup olmadığı sorusu. Burada İsrail hükümetinin, İran'ın balistik füze cephaneliğini yeniden inşa ederek ve İsrail ile bir sonraki tur için hazır olduğunu söyleyerek, İran ve onun vekillerinin İsrail'e oluşturduğu tehlikeye dair anlatıyı yeniden üretmeye çalıştığı aşikar. İsrail'in anlatısına göre İran, İsrail ile çatışmaya hazır olan müttefiklerine para ve silahla destek verdiğini kabul ediyor. Fakat İsrail’in bu anlatısını destekleyen hiçbir şey olmadığı gibi yalanlayan da yok. İsrail'in, düşmanlarını hedef almak için uygun bir temel oluşturmak amacıyla düşmanlarının yeteneklerini abartması alışılagelmiş bir durumdur.

ABD Başkanı Trump’ın Lübnan Cumhurbaşkanı Avn’ı Beyaz Saray'a davet etme niyeti, ABD yönetiminin Lübnan'da askeri eylem düşünmediğini gösteriyor.

Aynı durum İsrail'in geçtiğimiz yaz savaşta ağır hasar gören askeri yeteneklerini yeniden inşa etmeye çalıştığını iddia ettiği Hizbullah için de geçerli. İsrail, Suriye'den gelen kaçakçılık rotasının tamamen kesilmediğini de belirtiyor. İsrail, Lübnan toprakları üzerinden Hizbullah'a silah kaçakçılığını kontrol edemediğini vurgulayarak, sadece Hizbullah'ı değil, ABD’nin Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’ya Beyaz Saray ziyaretinin ardından açılım yaptığı bir dönemde Şam'daki yeni yönetimi de hedef alıyor. Şara’nın ABD ziyareti, Netanyahu'nun Suriye topraklarındaki İsrail işgal bölgelerini ziyaretiyle aynı zamana denk geldi. Netanyahu, Şara’nın Washington ziyaretini bozmak ve Trump yönetimine, İsrail'in şartlarının Şam'a yönelik herhangi bir yeni ABD politikasında öncelikli olduğu mesajını vermek amacıyla bu ziyareti gerçekleştirdi.

dfrgthy
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İsrail'in 27 Kasım'da Hizbullah ile ateşkes imzalamasından bu yana öldürdüğü en üst düzey lider olan Tabatabai suikastıyla Beyrut'ta tırmanan gerginliği yorumlarken tüm bu faktörler dikkate alınmalı. Lübnan'da ve çevre bölgede genel olarak şu anki durumun özelliklerini anlamak için, özellikle Lübnan'da gerginliği tırmandıran Netanyahu'nun düşünce yapısını anlamak gerekir. ABD’nin Gazze'de gerilimi tırmanma alanını nispeten kapatmasından sonra Lübnan Netanyahu’nun gerginliği tırmandırma stratejisini sürdürebileceği bir arka bahçe görevi görüyor olabilir mi? Cevap evet olsa bile, Lübnan'da açık bir tırmanma, İsraillilerin dediği gibi birkaç günlük çatışmalar ya da geçtiğimiz sonbahardaki gibi yeni bir savaş, ABD’nin desteği olmadan gerçekleşemez. Peki Bibi böyle bir desteği çekebilir mi?

Aslında bu soruya kesin bir evet ya da hayır cevabı vermek zor olsa da ABD Başkanı Trump’ın Lübnan Cumhurbaşkanı Avn’ı Beyaz Saray'a davet etme niyeti, ABD yönetiminin Lübnan'da askeri eylem düşünmediğini gösteriyor. Bunun yanında Lübnan’da Joseph Avn'ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesi ve Nevvaf Selam'ın başbakanlığında bir hükümetin kurulması, son savaştan sonra Lübnan'da yaşanan siyasi dönüşümün önemli bir işareti olmaya devam ediyor. Yeni hükümetin silahları devletle sınırlandırma vaadini yerine getirememiş olmasına rağmen bu dönüşüm, ABD’nin istekleriyle de uyumlu. Zira herkesten önce ABD’nin çok iyi bildiği şekilde bu gerçekleştirilmesi zor bir vaat. Aslında, mevcut koşullar altında bu vaadi yerine getirmek imkansız. Bu vaadi tekrarlamadaki tek amaç daha fazla siyasi baskı uygulamak. Ancak, Hizbullah'ı daha da zayıflatmak için İsrail'in herhangi bir yerde gerilimi tırmandırması, şimdiye kadar ABD tarafından desteklenen Avn-Selam ikilisinin yönetimini de zayıflatır. Dolayısıyla İsrail’in böyle bir gerilimi tırmandırma girişimi, ABD'nin Lübnan'daki hesaplarını yeniden düzenleyecek ve bu gerilimin öngörülemeyen siyasi sonuçları hakkında sorular ortaya çıkmasına yol açacak. Tüm bunlardan ötürü, Lübnan hükümetinin planının başarısız olmasının ardından Washington'ın Tel Aviv'e Hizbullah'a karşı gerilimi açıkça tırmandırmak için destek vermeye hazır olduğu iddiası bazen aceleci olmakla birlikte çoğu zaman da temenniden öteye geçmiyor.

Hizbullah'ın İsrail'in gerilimi tırmandırmasına vereceği yanıtlar ölçülü olması bekleniyor. Bu aynı zamanda UAEA Yönetim Kurulu'nun son kararıyla Avrupa troykası ile karşı karşıya gelinmesi nedeniyle yeni bir aşamaya giren İran'ın hesaplarına işaret ediyor.

Ancak, özellikle ABD’nin Hizbullah’ın açık bir çatışmaya hazır olmadığı yönünde bir değerlendirme yapması durumunda, tüm olasılıklar açık kalıyor. Bu durumda Hizbullah'ın İsrail'in gerilimi tırmandırmasına vereceği yanıtlar ölçülü olması bekleniyor. Bu aynı zamanda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun son kararıyla Avrupa troykası ile karşı karşıya gelinmesi nedeniyle yeni bir aşamaya giren İran'ın hesaplarına işaret ediyor. Öte yandan bu kararla İran ile Batı arasındaki müzakere süreci daha da karmaşık hale geldi.

Ancak İran, dalgalı müzakereler ve İran'ın kötüleşen iç durumu göz önüne alındığında, şu anda durumu tırmandırmayı veya Hizbullah'ı bunu yapmaya zorlamayı göze alamaz. Bu yüzden İran'ın mevcut stratejisinin, stratejik sabır göstermeye mecbur olan Hizbullah için de geçerli olan bir sınırlama stratejisi olması muhtemel. Hizbullah Tabatabai suikastına misillemede bulunsa bile bu, Netanyahu'ya saldırganlığının kapsamını genişletmesi için bir bahane vermez. Ancak tüm bunlar, İsrail'in bir yandan Cumhurbaşkanı Avn'ın önerdiği girişim gibi her türlü müzakere girişimini reddederken hava saldırıları ve tehditlerinin ağırlığı altında ezilen Hizbullah’ın sosyal çevre ve Lübnan için bir bedel anlamına geliyor. Hizbullah da mevcut çıkmazı aşmak için izlenmesi gereken seçenekler hakkında ciddi bir iç tartışma başlatmayı reddediyor ve Lübnan'ın elinde iki ucu keskin bir bıçak olan Amerikan şemsiyesinden başka bir şey bırakmıyor. Şu an Lübnan'ı gerginliğe sürüklenmekten sadece İsrail'in Hizbullah'a karşı harekete geçmeye karar vermesi halinde ABD’den yeşil ışık yakılmayacak olması koruyor. Lübnan şu an Washington’ın Tel Aviv'e Gazze yerine Lübnan'da saldırıya geçmesi için yeşil ışık yakması olasılığı riskiyle karşı karşıya. Şu an olan ve gelecekte olacakların büyük bir kısmı, Washington ile Tel Aviv arasındaki yeni ilişki modellerine bağlı. Bu modeller, hem İsrail'de hem de ABD’de ve hatta Trump'ın kendi ekibi içinde bile tartışma konusu olmaya ve polemiklerin büyük bir bölümünü oluşturmaya başladı.


Suriye Devlet Başkanı, ABD Kongresi'nden bir heyeti kabul etti

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (EPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (EPA)
TT

Suriye Devlet Başkanı, ABD Kongresi'nden bir heyeti kabul etti

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (EPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani (EPA)

Suriye Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın dün Şam'da, Temsilci Darin LaHood başkanlığındaki ABD Kongre heyetini, iki ülke arasındaki iş birliğini geliştirme yollarını görüşmek üzere kabul ettiğini bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani'nin de katıldığı toplantıda, ortak ilgi alanına giren bir dizi uluslararası konu hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu belirtildi.

Açıklamada, "İki taraf arasında, ortak çıkarlara hizmet edecek ve bölgesel istikrarı destekleyecek şekilde yapıcı iletişimin sürdürülmesinin önemi vurgulandı" ifadelerine yer verildi.


Hizbullah'a, Tabtabai suikastına misilleme yapmaması tavsiyesi

Papalık ateşkesine saygı göstermek ve İsrail'i kışkırtmamak için katılımcılar, pazartesi günü Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai ve dört arkadaşının cenazesine katıldı (AFP)
Papalık ateşkesine saygı göstermek ve İsrail'i kışkırtmamak için katılımcılar, pazartesi günü Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai ve dört arkadaşının cenazesine katıldı (AFP)
TT

Hizbullah'a, Tabtabai suikastına misilleme yapmaması tavsiyesi

Papalık ateşkesine saygı göstermek ve İsrail'i kışkırtmamak için katılımcılar, pazartesi günü Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai ve dört arkadaşının cenazesine katıldı (AFP)
Papalık ateşkesine saygı göstermek ve İsrail'i kışkırtmamak için katılımcılar, pazartesi günü Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai ve dört arkadaşının cenazesine katıldı (AFP)

Hizbullah liderliği, partinin  askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai'nin İsrail tarafından öldürülmesine misilleme yapılmaması yönündeki yerel ve yabancı tavsiyelere olumlu yanıt verme eğiliminde olup, Tel Aviv'in saldırı planını tamamlamasını engellemek ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın barışçıl müzakere girişimini desteklemesinin önünü açmak istiyor.

Şarku'l Avsat’ın siyasi kaynaklardan edindiği bilgiye göre, suikasttan bu yana parti yönetimi ile devletin temel direkleri arasındaki iletişimin kesintisiz sürüyor. Kaynaklar, suikast sonrası aşamanın askeri ve siyasi açıdan ele alındığını belirterek, partinin, Lübnan'ın Papa XIV. Leo'yu ağırlamaya hazırlık olarak öngördüğü "papalık ateşkesine" saygı göstererek İsrail'i kışkırtma niyetinde olmadığını, bunun da savaşı genişletmesi halinde İsrail için utanç verici olacağını kaydetti.

Kaynaklar, partinin, ABD ile müzakerelerin yeniden başlamasıyla birlikte İran'ın koşullarını iyileştirmek için kullanabileceği umuduyla, İran'a yanıtın geciktirilmesi pozisyonunu kendisine emanet ettiğini, zira İran'ın, 1701 sayılı Kararın uygulanmasında düşmanlıkların durdurulması anlaşmasının performansını kontrol etme ve koruma garantileri sağlama konusunda en yetenekli ülke olduğunu ifade etti.