Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail'e saldıramayan İran dost ve müttefik bir ülkeye saldırdı

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’den Şarku’l Avsat’a: Irak'ta Mossad yok, ABD’lilerin ülkeden çıkışı ise müzakerelere bağlı.

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in Davos Forumu web sitesinde yayınlanan fotoğrafı
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in Davos Forumu web sitesinde yayınlanan fotoğrafı
TT

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail'e saldıramayan İran dost ve müttefik bir ülkeye saldırdı

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in Davos Forumu web sitesinde yayınlanan fotoğrafı
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in Davos Forumu web sitesinde yayınlanan fotoğrafı

Irak İran'ı Güvenlik Konseyi'ne şikâyet etmeden önce Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda İran'ın Erbil'e yönelik saldırısını iç sorunlarını ihraç etme girişimi olarak nitelendirdi.

Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda (WEF) oturum aralarında konuşan Hüseyin, ülkesinin Erbil'de 4 sivilin ölümüne yol açan İran bombardımanına yanıt vermek için siyasi ve diplomatik adımlar attığını söyledi. Tahran'ın İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad’ın Irak topraklarındaki varlığına ilişkin iddialarını ise yalanladı.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) yönelik saldırıyı Gazze'deki savaş dolayısıyla Tahran ile Tel Aviv arasında artan gerilime bağlayan Irak Dışişleri Bakanı, İranlılar ile İsrailliler arasında angajman kuralları olabileceğini belirtti.

Bağdat'ın, Irak'taki askeri üslerde bulunan ABD kuvvetlerinin geri çekilmesi talebi hususunda ise hükümetinin Washington ile müzakere sürecine ulaşmaya çalıştığını söyleyen Bakan, Amerikalıların normal şartlar altında müzakere masasına oturmaya hazır olduğunu vurguladı.

Geçtiğimiz haftalarda ABD’nin Irak'taki varlığına karşı bir gerilim yaşanmış, Washington İran'a yakın Iraklı grupların karargahlarını hedef alarak karşılık vermişti.

Irak ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler hususunda ise ikili ilişkilerin mükemmel durumda olduğunu söyleyen Bakan Hüseyin, Irak’ın ekonomik iş birliğini pekiştirme ve Irak'taki Suudi yatırımını ilerletme arzusunu dile getirdi.

Şarku’l Avsat’ın Irak Dışişleri Bakanı ile gerçekleştirdiği röportajın tam metni:

*Öncelikle Devrim Muhafızları'nın IKBY’e bağlı bölgeyi hedef almasıyla, ardından Irak'ın resmi kınaması ve Tahran Büyükelçisi’ni ülkeye geri çağırmasıyla başlayayım. Irak bu gerilime yanıt vermek için ne gibi ek önlemler almayı düşünüyor?

Irak siyasi ve hukuki düzeyde diplomatik adımlar atmıştır. Diplomatik prosedürlere gelince, İran Büyükelçisi’nin Tahran'da olması nedeniyle büyükelçilikteki ikinci kişiye (Maslahatgüzar) İran'ın Erbil'de Irak topraklarına yönelik saldırısı ve Irak vatandaşlarının öldürülmesiyle ilgili bir protesto notası verdik.

Irak’ın Tahran'daki Büyükelçisi’ni geri çağırdık. Başbakan’ın yönlendirmesi ile federal ve bölgesel hükümetlerden bir soruşturma komitesi oluşturuldu.

Soruşturma Komitesi Başkanı Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı, bu konudaki raporunu çarşamba günü Başbakan'a sunacak. Ulusal Güvenlik Danışmanı'ndan duyduğuma göre, bombalanan evin sahibi olan meşhur Iraklı Kürt iş insanının ve kızının öldüğü doğrulandı. Diğer kızı ve eşi ise yaralandı. Musullu bir konuğu ve evin Filipinli çalışanı da hayatını kaybetti. Filipinli diğer üç çalışan ise şu an hastanede tedavi altında. Ev tamamen yıkıldı.

Bunlara ilave olarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) şikâyet mektubu sunduk.

İran, İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad’ın Erbil'deki merkezini hedef aldığını açıkladı. Peki, Irak topraklarında gerçekten İsrail istihbaratı mevcut mu?

İranlıların başkalarını suçlamaları tuhaf. İranlı yetkililerin başarısızlığı sonucu kendi ülkelerinde suikast, terör saldırısı gibi sorunlar kaydediliyor. Ancak bunları sınır dışına ihraç etmeye çalışıyorlar.

Yaklaşık bir yıl önce İran, başka bir Iraklı Kürt iş adamının evini 12 füzeyle vurmuştu. O dönemde bir hükümet heyeti, hedef alınan evin iş adamı ve ailesinin yaşadığı sıradan bir ev olduğunu kanıtlamak için soruşturma heyetiyle birlikte Tahran'a gitmişti.

İranlılar evin Mossad’a ait bir karargah olarak kulllanıldığını iddia ediyordu, ancak elbette bu iddianın yanlış olduğunu çok iyi biliyorlardı. Kirmanşah'a yakın bir terör operasyonu dolayısıyla İran'da yürütülen bir kampanyaya karşı koymak için bu sahte medya kampanyasını destekliyorlardı.

Aslında İsrail'in karşısına çıkamıyorlar, bu nedenle Erbil'e saldırıyorlar. Zirâ bu iddiaların hiçbir gerçekliği yok. Bu, İran’ın yurt dışına ihraç ettiği iç sorunudur. Suriye'de ve İsrail sınırında olmalarına rağmen İsrail'in karşısına çıkamıyorlar.

İsrail'e saldırmak istedikleri taktirde bunu yapabilirler. Suriye'de ve Lübnan'ın güneyinde bulunuyorlar. Ayrıca kendi topraklarından İsrail'e ulaşabilecek füzelere sahip olduklarını söylüyorlar.

Peki, neden Erbil’e saldırıyorlar? Erbil, Irak'ın bir parçası. Irak ise İran'ın komşusu ve dostu. Aralarında derin tarihi, coğrafi, dini, kültürel ve ekonomik ilişkiler var.

Biz İran'ı savunuyorduk. İran ile Arap ülkeleri arasında, bazen de İran ile Avrupa ülkeleri ve ABD arasındaki kötü ilişkileri onaran da bizdik.

İran ise müttefik bir hükümete saldırıyor. Bu stratejik bir hata. Tahran'da bu operasyonu kim yaptıysa, Irak konusunda stratejik bir hata yaptığını bir süre sonra anlayacağına inanıyorum.

* İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı Irak'ı İran ile ABD arasındaki mesaj alışverişi için bir sahneye dönüştürmüş olabilir mi? Irak hükümetinin ABD kuvvetlerinin ülkeden çekilmesi yönündeki arzusunu açıklamasının nedeni bu muydu?

İran ile diğer ülkeler arasında ilişkiler gerginleştiğinde, gerilim aslında İran ve Washington arasında oluyor. Ancak bu gergin ilişkiler Irak sahasına olumsuz yansıyor.

Bugün İsrail ile İran arasındaki ilişkiler gergin ve tehlikeli. Ancak İranlılar savaşı İsrail'e taşımıyor, çünkü hesap yapıyorlar. Savaşı Irak Kürdistanı'na ya da Irak arenasına kaydırıyorlar ki bu büyük bir hata.

 -Irak Dışişleri Bakanı

İran İsrail'e saldırmak istese bunu yapabilir, ancak dost ve komşu bir ülkeye saldırmayı tercih etti.

Buradan anladığım kadarıyla İsrailliler ile İranlılar arasında mutabakata varılan angajman kuralları var. Erbil'e yapılan saldırının Tahran'daki bazı insanların zihniyetinde Kirman'da yaşananlara bir tepki olabileceğini düşünüyorum. Yani DEAŞ’ın Horasan'da duyurduğu terör operasyonuna.

İran ile fikri, ideolojik ve güvenlik çatışmaları yaşayan bu örgüt, eğer Kirman'da çok sayıda şehit veren terör saldırısının sorumlusu ise İran neden bu sorunu IKBY’ye ihraç ediyor? Eğer bu operasyon İran'ın beklediği gibi İsraillilere yönelikse, o halde İsrailliler İran’da da var demektir.

İranlılar İsraillilerle savaştıklarını iddia ediyorlar. İki taraf arasında angajman kurallarının olduğunu düşünüyorum. Ancak ülke içindeki tükenmişlik nedeniyle İranlılar zayıf halkayı bombaladı. Zirâ Irak, İran'ın dostudur. Dosta vururlar, ancak düşmanın karşısında durmazlar.

 -Irak Dışişleri Bakanı

Tahran'daki bazı insanların zihniyetine göre Erbil'e yapılan saldırı, Kirman'da yaşananlara bir tepki olabilir

*ABD kuvvetlerinin Irak'tan çekilmesine ilişkin bir takvim belirlediniz mi?

Irak hükümeti bu sorunun silahlarla değil müzakerelerle çözüleceğini söylüyor. Bu önemli bir nokta. Her iki tarafın da mutabakatı ile bizi bu hedefe götürecek müzakerelere ihtiyacımız var. Bugün hala ABD tarafıyla bu müzakerelerin başlatılması konusunda görüşmelerimiz devam ediyor.

Irak'ın son dönemde tanık olduğu şiddet bağlamında Amerikalılar, ateş gücü altında müzakere masasına gitmeyeceklerini söylüyor. Irak topraklarında Amerikan varlığını müzakere etmeye hazırlar, ancak normal şartlarda.

Burada geçmişe dönmemiz gerekiyor, Amerikalılar Irak hükümetinin daveti üzerine Irak'a geldi. Dolayısıyla ortak anlaşma temelinde ABD tarafına kolaylıkla ayrılma çağrısında bulunabiliriz.

Bir müzakere sürecine ihtiyacımız var. Müzakere sürecini başlatmak için anlaşmaya varmak ve ardından bunu duyurmak için Amerikan tarafıyla diyalog halindeyiz. Bu anlaşmaya hızla varmayı umuyoruz.

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin (Davos Forumu web sitesi)

*Bazı Kürt ve Sünni tarafların şu an ABD’nin ülkeden çıkışını desteklemediği anlaşılıyor. Irak’taki bileşenler arasında bu adım konusunda fikir birliği var mı?

Bazı konular milli meselelerdir ve bu bir realitedir. Irak hükümeti bir koalisyon hükümetidir. Bu hükümeti oluşturan Devlet Yönetimi Koalisyonu’nun temsil ettiği siyasi liderliğimiz var. Partiler aracılığıyla tüm bileşenlerin temsilcilerini içeriyor.

Dolayısıyla müzakerelere başladığımızda bunların içeriğini siyasi liderlik toplantısına sunmalıyız. Sonuçlar üzerinde mutabakata varıldığında karar, yasal çerçeveler aracılığıyla, Irak hükümetinin onayıyla ulusal bir karar olacaktır.  

Karşılıklı anlaşmaya ihtiyacımız var, bu konuları tartışacak siyasi bir çerçevemiz var.

 -Irak Dışişleri Bakanı

Amerikalılar Irak hükümetinin daveti üzerine Irak'a geldi. Dolayısıyla ortak anlaşma temelinde ABD tarafına kolaylıkla ayrılma çağrısında bulunabiliriz.

*Amerikan kuvvetlerinin Irak topraklarındaki varlığının gerekçesi, Irak kuvvetlerine terörle mücadelede yardımcı olmaktı. Irak güçleri bugün terör tehdidiyle yüzleşebilecek kapasitede mi?

Bu hususta bir denklem mevcut. Irak'taki Amerikan kuvvetleri ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin DEAŞ ile mücadele için kurulduğu o dönemde hükümetin onayıyla Irak'a geldikleri doğru. Aksi takdirde Irak'a giremezlerdi. Irak ordusunun, Haşdi Şabi ve Peşmerge güçlerinin çabalarıyla, koalisyon güçlerinin ve İran dahil diğer ülkelerin desteğiyle, Irak halkı DEAŞ’ı yenilgiye uğratmayı ve sözde DEAŞ devletini engellemeyi başardı.

DEAŞ sona erdi ve bir terör çetesine dönüştü. Çetelere karşı savaş, orduların savaşı değildir. Bu bir istihbarat ve bilgi savaşıdır. Bugün bu çetelere saldırmak için inisiyatif alan biziz. Askeri konsept açısından bakıldığında ek bir güce ihtiyacımız yok. Ordu, Haşdi Şabi, Peşmerge ve güvenlik güçleri gibi Irak sahasında mevcut olan güçler yeterli.

Ülke olarak güvenlik konusunda tam egemen olmamız gerekiyor. Dost ülkeler ise ihtiyaç halinde Irak hükümetinin onayıyla eğitim ve tavsiye amacıyla Irak topraklarında bulunabiliyor.

Muharip kuvvetlere ihtiyacımız yok. Ancak bu güçlerin Irak topraklarından çekilme aşamasına gelmesi için müzakerelere ihtiyacımız var. Hükümete sunulan öneri ile diğer bazı grupların önerdikleri arasındaki fark budur. Diyaloğa ve müzakerelere inanıyoruz. Bunlar aracılığıyla, bu güçlerin çekilmesi konusunda bir anlaşmaya varabiliriz.

*Bugün Irak'taki Amerikan kuvvetleri sayısı nedir?

Sanırım 2 bin 500 Amerikan askeri var, daha fazla değil. 2003-2011 yılları arasında Irak'ta belirli aşamalarda görev yapan Amerikan kuvvetlerinin sayısı 160 bin Amerikan askerine ulaşmıştı. Bugün sadece birkaç binden bahsediyoruz.

Ayrıca Irak üslerindeki Amerikalılara baktığımızda (Amerikan üsleri yok) ortalama yaşlarının muharip askerlerle aynı olmadığını, daha ziyade uzman, danışman veya eğitmen olduklarını görüyoruz.

 -Irak Dışişleri Bakanı

DEAŞ bir terör çetesine dönüştü. Çetelere karşı savaş, orduların savaşı değildir

*Suudi Arabistan ile Irak arasında çok sayıda yatırım projesi var. İki ülke arasındaki ticaret hacmi yıllık yaklaşık 1 milyar dolara çıktı. Bugün Riyad ile Bağdat arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün Irak ile Suudi Arabistan arasındaki siyasi ilişkiler kusursuz. Suudi Arabistan Krallığı ile İran İslam Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin yeniden tesis edilmesinde kilit rol oynadık. İran'ın en uzun sınırımızı paylaştığımız komşu ülke olması nedeniyle bu durumdan memnuniyet duyuyoruz. Irak'ı çevreleyen Arap ülkeleri ile İran arasındaki ilişkiler ne kadar iyi olursa, Irak'ın da o kadar çıkarına olacaktır.

Bölgedeki gerginlik Irak'ı olumsuz, iyi ilişkiler ise olumlu etkiliyor. Nitekim Irak'ın güvenliği bölgenin güvenliğiyle bağlantılı.

Suudi Arabistan ile ticaret ve ekonomi alanında nasıl iş birliği yapabileceğimizi müzakere ederek başladık. OPEC çerçevesinde petrol konularındaki pozisyonları koordine etmek için her zaman Suudi tarafıyla iş birliği yapıyoruz, ayrıca uluslararası düzeyde ve Arap Birliği’nde de koordinasyon sağlıyoruz.

İki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmeyi, güçlü ekonomik ilişkiler kurmayı ve Suudi şirketlerinin Irak'ta yatırım yapmasını sabırsızlıkla bekliyoruz. Irak ekonomisini inşa etmek için dış yatırıma ihtiyacımız var.

Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ile Sayın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman arasında sürekli iletişim mevcut. Ben ise Davos’ta Suudi Dışişleri Bakanı Sayın Prens Faysal bin Ferhan ile buluşacağım.

 -Irak Dışişleri Bakanı

Irak ile Suudi Arabistan arasındaki ilişki kusursuz. Güçlü ekonomik ilişkiler kurmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.

*Irak Başbakanı temmuz ayında Şam'a ziyarette bulunarak, Şam'ın Arap Birliği'ne dönüşü ardından Arap dünyasındaki ilk üst düzey ziyareti gerçekleştirmişti. Bize bugün Irak-Suriye ilişkilerinin gidişatından bahsedebilir misiniz?

Pek çok Arap ülkesi ile Suriye arasındaki ilişkiler kesilirken, Irak ile Suriye arasındaki ilişkileri kopmadı.

Arap Birliği’nin daha önceki toplantılarında Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesini teklif etme konusunda istekliydik. Irak, Suriye hükümetinin Suriye topraklarına dair müzakereler ve istikrara ulaşılması konusunda aktör rol oynaması yönünde Suriye'nin uluslararası forumlara dönüşünün destekçisiydi.

Ayrıca Suriye'deki istikrarsızlık Irak'ı olumsuz etkiliyor.

DEAŞ’ın Irak ve Suriye topraklarında sözde ‘DEAŞ devleti’ kurduğunu, bu örgütün belirli bir aşamada Suriye topraklarının yüzde 50'ye yakınını, Irak topraklarının ise üçte birini kontrol ettiğini unutmamak gerekiyor.

Suriye'de çok sayıda terör örgütü bulunurken, el-Hol Kampı’nda ve Irak sınırı yakınlarındaki cezaevlerinde binlerce DEAŞ’lı bulunuyor. Bu insanlar serbest bırakılırsa veya kaçmayı başarırlarsa, birçoğunun Irak sınırını geçerek Irak'ın güvenliğine ve istikrarına karşı çalışacağına şüphe yok.

Dolayısıyla Suriye'deki durumun istikrara kavuşturulması çağrısında bulunuyoruz. Suriye krizinin yerel, ulusal, bölgesel ve küresel bir kriz olduğunu, farklı aktörleri kapsadığını biliyoruz. Aynı arenada iki takım değil, birden fazla takım var. Bu krizin çözümü Arap ülkeleri, bölgesel ve küresel düzeyde iş birliğini gerektiriyor.

İnsani açıdan bakıldığında, hem yerinden edilen hem de mülteci olmak üzere yaklaşık 8 milyon Suriyeli var. Suriye ekonomisi tamamen yerle bir olmuş halde. Suriyeliler enflasyon, kötüleşen ekonomik durum, elektrik kıtlığı, hizmet yokluğu nedeniyle bir trajedi yaşıyor. Bu trajediden kurtulma yönünde Suriye halkının yanındayız. Bu nedenle Suriye'de istikrar ortamı yaratmak için başkalarıyla etkileşim kurmaya çalışıyoruz.



Libyalı muhalif güçler UBH’nin petrol anlaşmaları yapmasının engellenmesini talep ediyor

Libya'da Halk Hareketleri Buluşması tarafından düzenlenen gösteriden (videodan alınan ekran görüntüsü)
Libya'da Halk Hareketleri Buluşması tarafından düzenlenen gösteriden (videodan alınan ekran görüntüsü)
TT

Libyalı muhalif güçler UBH’nin petrol anlaşmaları yapmasının engellenmesini talep ediyor

Libya'da Halk Hareketleri Buluşması tarafından düzenlenen gösteriden (videodan alınan ekran görüntüsü)
Libya'da Halk Hareketleri Buluşması tarafından düzenlenen gösteriden (videodan alınan ekran görüntüsü)

Keskin siyasi bölünmelerin yaşandığı Libya’da, muhalif güçlerin Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti’ne (UBH) yönelik protestoları arttı. Söz konusu protestoların amacı, UBH’nin yabancı şirketlerle petrol anlaşmaları yapmasını engellemek şeklinde özetlenebilir. Muhalifler, Dibeybe hükümetinin elini kolunu bağlayarak, onu ‘yetkilerini yasalara uygun olarak kullanma hakkı’ diye adlandırdıkları şeyden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Aslında protestolar, Libya İstikrar Hükümeti’nin (LİH) eski başkanı Fethi Başağa’nın 2022'nin sonunda UBH’yi petrol sektöründe şüpheli anlaşmalar yapmaması konusunda uyarmasıyla başlamıştı.

Dibeybe hükümeti, Libyalıların zenginliğini tehlikeye atmadan, petrol sahalarını geliştirme konusundaki istekliliğini her zaman yineliyor. Ayrıca UBH, yapılan bu işin denetimsiz olmadığına ve sadece petrol sektörünü geliştirmek için hareket edildiğine inanıyor. Cumartesi akşamı başkent Trablus'un güneyindeki Arap Körfezi Petrol Şirketi’ne ait et-Tahara NC4 petrol sahası önünde toplanan halk, UBH’nin ulusal şirketlere ait petrol sahalarını yabancı şirketler yararına işletme imtiyazından feragat etmesini istedi. Protestolarda, Dibeybe’nin yapmak istedikleri ‘şüpheli anlaşmalar’ olarak nitelendirildi.

bgrtyh
Libya başkentinin güneyindeki et-Tahara petrol sahasının bir bölümü (Libya Ulusal Petrol Kurumu)

Libyalı siyasi analist Husam el-Kamati, bu sahaların (et-Tahara NC4, el-Latif, ve Sultan) tamamıyla Libya Ulusal Petrol Kurumu'na ait alt bir şirket olan Arap Körfezi Petrol Şirketi’ne ait olduğunu söyledi. Kamati söz konusu sahaların, büyük ham petrol rezervlerine sahip verimli sahalar olduklarına dikkat çekti.

Protestocular direniyor

Halk Hareketleri Buluşması üyesi olan protestocular, Hamada bölgesinde gerçekleştirdikleri eylemde, Libya halkının imkânlarını boşa harcamaya ya da satmaya yönelik her türlü girişimi reddettiklerini ifade ettiler. Protestocular, Libya Ulusal Petrol Kurumu'nun, tamamı Arap Körfezi Petrol Şirketi’ne ait olan imtiyazından feragat etmesi karşısında duydukları şaşkınlığı dile getirdiler. Söz konusu durum NC7 ulusal imtiyazı ile el-Latif ve Sultan sahalarında da tekrarlandı.

Libya'daki Devlet Yüksek Konseyi'nin (DYK) 42 üyesi, daha önce UBH’nin Hamada Petrol Sahası Geliştirme Anlaşması’nı reddetmişti. DYK, yabancı şirketleri yasa dışı olması nedeniyle UBH ile herhangi bir ortaklığa girmemeleri ya da üzerinde anlaşılanları dikkate almamaları konusunda uyardı. Ayrıca DYK, anlaşmanın imzalanmasının herhangi bir yasal yükümlülük getirmeyeceği konusunda da uyarıda bulundu.

DYK üyeleri tarafından atıfta bulunulan anlaşma, Dibeybe hükümetinin İtalyan ‘Eni’, Türk ‘TP’, Fransız ‘Total’ ve BAE’li ‘ADNOC’ şirketlerinden oluşan bir koalisyonla ülkenin batısındaki Hamada el-Hamra petrol sahasında bir yatırım anlaşması imzalama niyetiyle ilgiliydi.

zxsd
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, Libya Ulusal Petrol Kurumu Başkanı Ferhat Bin Kıdara ile yaptığı görüşmede (UBH)

Geliştirme sürecine ilişkin tartışmaların artmasının ardından Dibeybe, Hamada petrol sahasının geliştirilmesine yönelik prosedürlerin devam edeceğini, ancak Enerji İşleri Yüksek Konseyi'nin onuncu toplantısında üzerinde mutabık kalınan hususlar doğrultusunda teknik ya da hukuki gözlemlerin ele alınacağını ifade etti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Kamati, “Bu protestolar birden fazla petrol tesisinde tekrarlandı. Libya sahnesindeki aktörler arasında şüpheli olarak tanımlanan anlaşmalar hakkında çok fazla konuşma oldu” ifadelerini kullandı.

Kamati, petrol sektörünün son on yılda -siyasi tarafların bazı sahaları kapatarak siyasi pazarlık unsuru olarak kullanması dışında- gerilim ve anlaşmazlıklardan uzak kaldığını beyan etti. Kamati, Ulusal Petrol Kurumu'nun her zaman bu gerilimlerden uzak, profesyonel bir şekilde çalıştığını düşünüyor.

Kamati, geçtiğimiz yıl boyunca petrol sektöründe şüpheli olduğu söylenen sözleşmeler hakkında konuşulduğuna dikkat çekti. Ulusal Petrol Kurumu'na göre et-Tahara sahası günde 2 bin 500 varil üretiyor ve petrol sektörü için gerekli bütçeler sağlandığında bu rakamın 40 bin varile ulaşması bekleniyor.

Diğer taraftan UBH’ye muhalif bir hareket olan Halk Hareketleri Buluşması, Libya halkının kabiliyetlerini baltalamaya yönelik her türlü girişimin karşısında duracağını ve şüpheli anlaşmaları engellemek için tüm imkânlarıyla çalışacağı taahhüdünde bulundu.

Denetim makamları

Halk Hareketleri Buluşması, ‘tüm Libyalıları temsil eden meşru bir hükümet kurulana kadar her türlü uluslararası anlaşma ve sözleşmeyi askıya alarak’ petrol sektöründe olup bitenlerle ilgili denetim makamlarını, Savcılığı ve Libya Denetim Bürosu’nu sorumluluklarını üstlenmeye çağırdı. Protestolar, Trablus'ta Dibeybe başkanlığındaki UBH ile doğu Libya'da Usame Hammad liderliğindeki LİH arasındaki bölünmenin ortasında gerçekleşti.

Libya Ulusal Petrol Kurumu Başkanı Ferhat Bin Kıdara geçtiğimiz hafta sonu yaptığı açıklamada, kurumun ‘üretimi günde iki milyon varile çıkarmayı’ hedeflediğini söyledi. Dibeybe, Bin Kıdara ile günlük petrol ve gaz üretimini arttırmaya yönelik geliştirme projelerinin ilerleyişini ve Ulusal Petrol Kurumu ve iştiraklerinin kalkınma planını görüştü.

Libya Ulusal Petrol Kurumu yakın zamanda, üretimi arttırmaya yönelik stratejik planının uygulanması kapsamında, Arap Körfezi Petrol Şirketi'nin 2021 yılından bu yana aktif olmayan Serir petrol sahasındaki L84 kuyusunun kapsamlı bakımını tamamladığını duyurdu.

dsvrfeb
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, kabinedeki bazı bakanlar ve İdari Kontrol Otoritesi Başkanı ile bir araya geldi. (UBH)

Yeniden faal hale getirilen kuyudan elde edilen test sonuçları, günde 580 varilden fazla petrol üretim potansiyeli olduğunu gösterdi. Arap Körfezi Petrol Şirketi ayrıca, 2015 yılından beri hizmet dışı olan Hamada sahasındaki V01-NC8A kuyusundaki çalışmaları da başarıyla tamamladı ve üretim miktarı günde 320 varilin üzerine çıktı.

Onayların verilmesi için mekanizma

Diğer yandan Dibeybe, Eğitim, Ulaştırma ve Kabine İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanları, yürütme kurumlarının başkanları ve İdari Kontrol Otoritesi Başkanı ile bir toplantı gerçekleştirdi.

UBH tarafından dün (Pazar) yapılan açıklamada, toplantının, İdari Kontrol Otoritesi’nin yetki alanına giren bir dizi ortak dosyanın takibi, özellikle de yürütme organları tarafından imzalanan sözleşmeler için onay verme mekanizmasının düzenlenmesi ve sözleşmelerin onaylanan zaman çizelgelerine göre tamamlanmasını sağlayacak idari mekanizma üzerinde anlaşmaya varılması konularına ayrıldığı belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın UBH’ye yakın kaynaklardan edindiği bilgiye göre toplantıda ayrıca İdari Kontrol Otoritesi ekipleri ile hükümet tarafından kısa süre önce kurulan Mali Suçlar Kontrol Dairesi arasında suç ve kara para aklamayla mücadele alanında iş birliği ele alındı.

Dibeybe, hükümetin, ‘her düzeydeki gözetim organlarını düzenleyen yasa ve mevzuata uygun olarak çalıştığını’ ve tüm ortak dosyalarda iş birliğine hazır olduğunu vurguladı. Dibeybe ayrıca, hükümetin, gözetim organlarının gözlemlerini bakanlıklar, kurumlar ve kuruluşlardaki iş akışının önemli göstergeleri olarak gördüğünü belirtti.


Hizbullah, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri bölgeye İHA saldırısı düzenlediğini duyurdu

Geçen hafta Lübnan'dan İsrail'e atılan bir roketin ardından Kiryat Şimona üzerinde dumanlar yükseliyor. (Reuters)
Geçen hafta Lübnan'dan İsrail'e atılan bir roketin ardından Kiryat Şimona üzerinde dumanlar yükseliyor. (Reuters)
TT

Hizbullah, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri bölgeye İHA saldırısı düzenlediğini duyurdu

Geçen hafta Lübnan'dan İsrail'e atılan bir roketin ardından Kiryat Şimona üzerinde dumanlar yükseliyor. (Reuters)
Geçen hafta Lübnan'dan İsrail'e atılan bir roketin ardından Kiryat Şimona üzerinde dumanlar yükseliyor. (Reuters)

Hizbullah bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri bölgeye insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenlediğini duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığına göre açıklamada, Hizbullah milislerinin “Beyt Hilel'in güneyindeki 91’inci Tümen’in 403’üncü Yedek Topçu Taburu’nun yeni yerindeki düşman subay ve askerlerinin çadırlarına bir İHA filosuyla hava saldırısı düzenlediği ve hedefleri doğrudan vurduğu” belirtilerek ‘düşman unsurları arasında çok sayıda ölü ve yaralı’ olduğu kaydedildi.

Açıklamanın devamında saldırının “Gazze Şeridi'ndeki kararlı Filistin halkına ve direnişlerine destek amacıyla” yapıldığı belirtildi.

İsrail ordusu bugün erken saatlerde Lübnan'dan gelen iki İHA’nın İsrail'in kuzeyindeki Beyt Hilel bölgesinde patladığını duyurdu.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, İHA’ların patlamasının bölgede yangına yol açtığı belirtilerek, yangının başladıktan kısa bir süre sonra söndürüldüğü kaydedildi.

Saldırı sonucunda herhangi bir can kaybı rapor edilmediği belirtildi.

İsrail ordusu ile Lübnan'daki Hizbullah ve Filistinli silahlı gruplar arasında 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail savaşının başlamasından bu yana neredeyse her gün sınır ötesi bombardıman yaşanıyor.


Hizbullah İsrail'e karşı üçüncü “ağır füze” sistemini devreye soktu

Geçtiğimiz yıl Lübnan'ın güneyindeki bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah roketatarlarının yanında görülen İmad Muğniye'nin bir fotoğrafı (Şarku’l Avsat – Arşiv)
Geçtiğimiz yıl Lübnan'ın güneyindeki bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah roketatarlarının yanında görülen İmad Muğniye'nin bir fotoğrafı (Şarku’l Avsat – Arşiv)
TT

Hizbullah İsrail'e karşı üçüncü “ağır füze” sistemini devreye soktu

Geçtiğimiz yıl Lübnan'ın güneyindeki bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah roketatarlarının yanında görülen İmad Muğniye'nin bir fotoğrafı (Şarku’l Avsat – Arşiv)
Geçtiğimiz yıl Lübnan'ın güneyindeki bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah roketatarlarının yanında görülen İmad Muğniye'nin bir fotoğrafı (Şarku’l Avsat – Arşiv)

Hizbullah, Lübnan'ın güneyinde İsrail ile çatışmaların yaşandığı bölgede, 2008 yılında Şam’da bir suikasta kurban giden Hizbullah komutanlarından İmad Muğniye'nin adını taşıyan yeni ‘ağır’ füze sistemini konuşlandırdığını duyurdu. Hizbullah tarafından yapılan açıklamada, füze sisteminin iki taraf arasında kademeli olarak tırmanan savaş çerçevesinde tanıtılan üç ‘ağır füze’ sisteminden biri olduğunu belirtti.

Hizbullah, dün yaptığı açıklamada İmad Muğniye adlı yeni ağır füze sistemiyle Lübnan'ın İsrail işgali altındaki Şeba Çiftlikleri’nde yer alan Zabdin bölgesi çevresinde İsrail askerlerinin konuşlandığı bir noktayı hedef aldığını ve doğrudan vurduğunu bildirdi.

Hizbullah, Hermon Dağı'nın batı yamacında yer alan Şeba Çiftlikleri bölgesi ve Kefer Şuba Tepeleri'ndeki yüksek noktalardaki askeri mevzilere sık sık roketli saldırılar düzenliyor.

Hizbullah, son çatışmaların başlamasından bu yana Şeba Çiftlikleri bölgesinde sadece bir kez nitelikli askeri operasyon gerçekleştirebildi. Ruveysat el-Alem yakınlarındaki bir İsrail askeri konvoyu geçtiğimiz nisan ayı sonlarında ‘karmaşık’ olarak nitelendirilen bir pusuya düşürüldü. Pusuda iki İsrail askeri aracı hasar gördü. Hizbullah, söz konusu askeri bölgeleri bombalamak için roket kullanmaya devam etti.

Hizbullah’ın detay vermediği açıklamasında geçen Imad Muğniye füzeleri, geçtiğimiz yıl 8 Ekim’de Lübnan’dan ‘Gazze’ye Destek Savaşı’nın başlamasından bu yana cepheye sürdüğünü duyurduğu üçüncü tip karadan karaya ağır füze sistemi oldu. Hizbullah, savaşın ikinci ayında genellikle Lübnan sınırına yakın askeri mevzileri hedef alan, 300 ila 500 kilogram ağırlığında patlayıcı taşıyan bir savaş başlığına sahip kısa menzilli ‘Burkan’ adlı füze sistemini tanıtmıştı.

Hizbullah, geçtiğimiz ocak ayında bir başka ağır ve kısa menzilli füze tipi olan ‘Felak 1’ füzelerini cepheye sürdüğünü duyurmuştu. İran tarafından geliştirilen ve Rus yapımı BM-24 sistemine çok benzeyen Felak 1 füzesinin menzili 10 kilometreye kadar çıkabiliyor ve 240 milimetre kalibreye sahip. Füze 50 kilograma kadar şarapnel içermeyen yüksek patlayıcılı savaş başlıkları taşıyabiliyor.

Hizbullah, 6 aylık bir süre zarfında İsrail’in insansız hava araçlarına (İHA) karşı hava savunma sistemlerini tanıttı. Hizbullah, niteliğine dair detay vermediği bu sistemler sayesinde İsrail’e ait 5 İHA’nın düşürüldüğünü duyurdu. Hizbullah, İHA ve başında kamera bulunan İran yapımı güdümlü tanksavar füzesi Elmas’ı da savaşa dahil etti.

Hizbullah, bunun yanında İsrail'in Lübnan sınırındaki Kiryat Shmona kasabasını ve Suriye'nin İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nde bulunan askeri mevzileri bombalamak için sıklıkla kullandığı Kornet tanksavar füzelerini ve Katyuşa roketlerini da kullandı.

scr5yn
İsrail’in füze savunma Demir Kubbe Hizbullah tarafından Lübnan sınırındaki Kiryat Shmona kasabasına atılan roketleri engellemeye çalışırken (AFP)

Yeni füze sistemine, 2008 yılının şubat ayında Şam'da bir suikasta kurban giden askeri komutanı İmad Muğniye’nin adını veren Hizbullah, Muğniye suikastında İsrail'in parmağı olduğunu düşünüyor. Muğniye, Hizbullah'ın 2006 temmuzunda İsrail'e karşı başta Direniş Tugayları olmak üzere Hizbullah'ın çeşitli askeri birimlerini kurması, organize etmesi ve geliştirmesiyle biliniyor.

Hizbullah, yeni füze sistemini, Lübnan'ın güneyinde yaklaşık bin 500 evin tamamen yıkılmasına ve yaklaşık 10 bin evin hasar görmesine yol açan günlük çatışmaların yaşandığı ve İsrail'in geniş arazileri bombaladığı savaşın devam ettiği sırada duyurdu. Lübnan, sınır bölgesinde yaşayanların çoğunu tahliye ederken, İsrail'in kuzeyindeki sınır bölgesinde de sivillerin çoğu tahliye edildi.

İsrail basını, Lübnan'dan Ramim kışlasına tanksavar füze atıldığını bildirirken, Hizbullah casusluk teçhizatı taşıyan bir askeri aracın hedef alındığını açıkladı. Hizbullah işgal altındaki Lübnan köyü Honin’deki Ramim kışlasında bulunan diğer teknik teçhizatların ve araçların da füzelerle hedef alınarak imha edildiğini kaydetti.

Öte yandan İsrail, Cebel el-Lebbune ve en-Nakura beldelerinin yanı sıra el-Vizani ve Şeba’nın dış mahallelerini bombaladı. İsrail, Cebel el-Lebbune ve en-Nakura beldelerinin dış mahallelerini havadan karaya füzelerle hedef aldıktan birkaç saat sonra el-Vizani ve Şeba beldelerinin dış mahallelerini hedef aldı. İsrail topçu birlikleri saat 13.00 sularında el-Cebin ve ez-Zuhayra beldelerinin dış mahallelerini ve çevresindeki açık arazileri bombalarken Mavi Hat'a (İsrail-Lübnan sınırı) bitişik sınır köyleri üzerinde işaret fişekleri atıldı, keşif uçakları Sûr ve Bint Cubeyl ilçelerinin köyleri üzerinde uçuşlar gerçekleştirdi.

Sınır bölgesinde ateşkes sağlanması için uluslararası taraflarla Lübnan arasındaki temaslar sürerken, Hizbullah'ın parlamentodaki siyasi kanadı Direnişe Sadakat Bloğu üyesi milletvekili Hüseyin Hac Hasan, “Gazze'ye yönelik saldırılar devam ettiği sürece direnişe ve Gazze halkını desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

Lübnanlı milletvekili sözlerini şöyle sürdürdü:

Lübnan'daki direniş, Gazze'deki direnişi desteklemeye devam edecek. Ne tehditler ne bombardımanlar ne sivillere yönelik saldırılar ne direnişçilere yönelik saldırılar ve suikastlar, ne arabulucular ne de herhangi bir taraf bu kararı etkileyebilir ya da değiştirebilir. Her daim desteklemeye devam edeceğiz, çalışacağız ve bunu yapacağız. Caydırıcı olana, üstünlüğü sağlayana ve (israil’in) güvenlik krizini derinleştirene kadar durmayacağız.

 


El-Kassam Tugayları ve Kudüs Seriyyeleri, İsrail güçlerinin Refah Sınır Kapısı’nda havan toplarıyla hedef alındığını duyurdu

İsrail, Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nı kontrol ediyor. (Reuters)
İsrail, Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nı kontrol ediyor. (Reuters)
TT

El-Kassam Tugayları ve Kudüs Seriyyeleri, İsrail güçlerinin Refah Sınır Kapısı’nda havan toplarıyla hedef alındığını duyurdu

İsrail, Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nı kontrol ediyor. (Reuters)
İsrail, Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nı kontrol ediyor. (Reuters)

Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları bugün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, İslami Cihad Hareketi’nin askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri ile iş birliği yaparak Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafında konuşlu İsrail güçlerini ağır havan mermileriyle vurmayı başardığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığı habere göre, Telegram üzerinden yapılan açıklamada, “El-Kassam mücahitleri, Kudüs Seriyyeleri mücahitleriyle birlikte Refah Sınır Kapısı’ndaki düşman mevzilerini ağır kalibreli havan mermileriyle vurmayı başardı” ifadeleri yer aldı.

Kassam Tugayları dün (pazar) de, Refah Sınır Kapısı’ndaki İsrail askerlerini ve zırhlı araçlarını havan mermileriyle vurduğunu bildirmişti.

Söz konusu saldırı, İsrail ordusunun Salı günü askeri bir operasyonun parçası olarak Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını ele geçirmesinden bu yana sınır kapısında konuşlu İsrail güçlerinin hedef alındığı bildirilen ilk saldırı oldu.


Filistin yönetimi, Batı Şeria'daki memur maaşlarının yarısını ödeyebildi

İsrail'in saldırılarında Gazze'de en az 35 bin Filistinli öldürülürken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 498 Filistinli Filistinli hayatını kaybetti (AFP)
İsrail'in saldırılarında Gazze'de en az 35 bin Filistinli öldürülürken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 498 Filistinli Filistinli hayatını kaybetti (AFP)
TT

Filistin yönetimi, Batı Şeria'daki memur maaşlarının yarısını ödeyebildi

İsrail'in saldırılarında Gazze'de en az 35 bin Filistinli öldürülürken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 498 Filistinli Filistinli hayatını kaybetti (AFP)
İsrail'in saldırılarında Gazze'de en az 35 bin Filistinli öldürülürken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 498 Filistinli Filistinli hayatını kaybetti (AFP)

Filistin Ulusal Yönetimi, İsrail vergi fonundan aktarımı kestiği için bu ay kamu sektörü maaşlarının sadece yüzde 50'sini ödeyebileceğini bildirdi.

Batı Şeria'daki Filistin Ulusal Yönetimi'nden pazar günü yapılan açıklamada, kamu sektörü çalışanlarına nisan maaşlarının sadece yarısının ödenebileceği bildirildi. 

Yönetim, martta verilen maaşların da tamamının yatırılmadığını, finansal durum elverdikçe ödemelerin gerçekleştirileceğini bildirdi. 

İsrail Bakanlar Kurulu, 3 Kasım 2023'te Filistin hükümeti adına topladığı vergi fonundan Gazze Şeridi'ne ve Filistinli tutuklulara ayrılan miktarın kesilmesine karar vermişti. Tel Aviv yönetimi, paranın Hamas'ın eline geçebileceğini öne sürmüştü.

Bunun üzerine, Filistin Ulusal Yönetimi, 5 Kasım 2023'te vergi fonunu almayı reddettiğini açıklamıştı. Daha sonra şubatta varılan anlaşmada Norveç, fonların aktarımını yapmayı kabul etmişti. Anlaşmaya göre İsrail, topladığı vergiyi Norveç'e transfer ediyor, Norveç de Gazze için ayrılanın dışındaki meblağı Filistin yönetimine gönderiyor. 

Ancak İsrailli medya kuruluşu Kanal 12, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in yaklaşık 170 milyon şekellik fonu (yaklaşık 1,5 milyar TL) Norveç üzerinden Batı Şeria'daki Filistin Ulusal Yönetimi'ne göndermeyi reddettiğini aktardı.

Habere göre Smotrich, Batı Şeria'daki Filistin yönetiminin "İsrail devletine karşı faaliyetler yürüttüğünü" savunarak fonu dondurdu.

İsrailli haber sitesi Times of Israel, Maliye Bakanlığı'nın bu ay göndeirlmesi gereken fonun askıya alındığını doğruladığını fakat sürece dair detay paylaşmayı reddettiğini bildirdi. 

Uluslararası Ceza Mahkemesini'nin (UCM) İsrailli üst düzey yetkililere yönelik yakalama kararı çıkarabileceğine dair iddialar, Washington ve Tel Aviv'den tepki toplamıştı. İsrail, Filistin yönetiminin de UCM'nin böyle bir adım atması için baskı uyguladığını savunuyor. 

Amerikan habercilik kuruluşu Axios'a konuşan ve kimliklerinin gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, UCM'nin söz konusu hamleyi yapması durumunda İsrail'in Filistin yönetimine gönderilecek fonları misilleme olarak kesebileceğini ileri sürmüştü. 

Gazze Şeridi, 1996-2006'da Filistin Ulusal Yönetimi'ne bağlıydı. Ancak Hamas, 2006'da yapılan seçimlerde, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın partisi Fetih'i geçerek 132 sandalyeli mecliste 74 koltuk kazanmış, Fetih ise 45 sandalyede kalmıştı. Daha sonra taraflar arasında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle 2007'de Gazze'de patlak veren çatışmalarda, Hamas bölgenin kontrolünü ele geçirmişti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Axios


Sudan ordusu el-Faşir'i bombaladı

El-Faşir'de daha önce yaşanan çatışmalar sonucu alevler içinde kalan bir pazar yeri. (AFP)
El-Faşir'de daha önce yaşanan çatışmalar sonucu alevler içinde kalan bir pazar yeri. (AFP)
TT

Sudan ordusu el-Faşir'i bombaladı

El-Faşir'de daha önce yaşanan çatışmalar sonucu alevler içinde kalan bir pazar yeri. (AFP)
El-Faşir'de daha önce yaşanan çatışmalar sonucu alevler içinde kalan bir pazar yeri. (AFP)

Ülkenin batısındaki Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'de, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında ağır silahlarla çatışmalar cumartesi günü yeniden başladı. Birleşmiş Milletler'in (BM) açıklamasına göre iki güç arasındaki savaşın patlak vermesinden bir yıldan fazla bir süre sonra 27 kişinin öldüğü ve 130 kişinin yaralandığı şiddetli çatışmalar, şehrin doğusunda çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu.

BM Sudan İnsani Yardım Koordinatörü Clementine Nkweta Selami cumartesi günü yaptığı açıklamada, el-Faşir'deki çatışmalarda ‘ağır silahlar’ kullanıldığına dair haberlerden duyduğu endişeyi dile getirdi. Selami, “iki sivilin yaralandığını ve şehrin hastanesine kaldırıldığını, diğer sivillerin ise şehirden kaçmaya çalışırken ağır çatışmaların ortasında kaldığını” belirtti.

Selami, “El-Faşir'in merkezinde ve çevresinde nüfusun yoğun olduğu bölgelerde ağır silahların kullanılması ve saldırılar çok sayıda can kaybına neden oluyor” dedi. Selami, söz konusu şiddet olaylarının kentte yaşayan 800 binden fazla sivilin hayatını tehdit ettiği uyarısında bulundu.

Fransız Haber Ajansı AFP'ye konuşan kent sakinleri, “Uçaklar, kentin doğusunu ve kuzeyini bombaladı” derken, el-Faşir Güney Hastanesi'nden bir sağlık kaynağı “Morg ağzına kadar cesetle dolu” ifadesini kullandı. Şehirde ayrıca, sağlık ve insani yardım çalışanları ile insan hakları örgütlerinin dış dünya ile iletişim kuramamasına neden olan bir iletişim kesintisi yaşanıyor.


İsrail Genelkurmay Başkanı: 7 Ekim saldırılarını engelleyemedik, sorumluluğu üstleniyorum

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi (EPA)
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi (EPA)
TT

İsrail Genelkurmay Başkanı: 7 Ekim saldırılarını engelleyemedik, sorumluluğu üstleniyorum

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi (EPA)
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi (EPA)

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi dün (Pazar) yaptığı açıklamada, ordunun 7 Ekim saldırılarını önleyemediğini ve bunun sorumluluğunu taşıdığını ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Yayın Kurumu’ndan aktardığına göre Halevi, “İsrail ordusunun 7 Ekim'de İsrail vatandaşlarını koruma görevinde başarısız olmasının sorumluluğunu üstleniyorum ve bunun ağırlığını her gün omuzlarımda hissediyorum” ifadelerini kullandı.

Halevi, Gazze Şeridi'nde öldürülen İsraillilerin ailelerine hitaben şunları söyledi: “Oğullarınızı ve kızlarınızı geri dönmedikleri savaşa ve kaçırıldıkları yerlere gönderen komutan benim.”

Genelkurmay Başkanı ayrıca, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşı tamamlamaya kararlı olduğunu vurguladı.

Halevi, “Bedelinin farkında olsak da görevi tamamlamaya kararlıyız. Düşmanlarımız bize karşı ayaklandığında hazır olacağız, hazırlıklı olacağız ve bize zarar vermeye yönelik her türlü girişime güçlü bir şekilde karşılık vereceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.


Dünya endişe içinde: Refah'ta neler oluyor?

BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)
BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)
TT

Dünya endişe içinde: Refah'ta neler oluyor?

BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)
BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)

Yüzbinlerce Filistinlinin Refah'ı terk etmesi için çağrıda bulunan İsrail bugün de Gazze'yi vurmayı sürdürdü. 

Fransız haber ajansının (AFP) bölgedeki kaynaklarına göre, İsrail'in Gazze'nin kuzey, orta ve güney kesimlerine yönelik hava saldırıları gece boyunca ve gündüz devam etti. 

Mısır sınırındaki Refah'ta son 24 saatte en az 18 kişinin öldürüldüğü bildiriliyor.

Gazze'nin orta kesmindeki Deyrel Balah bölgesinde baba-oğul iki doktorun hayatını kaybettiği de aktarıldı.

Cibaliya Mülteci Kampı'na dün gece yüzden fazla saldırı düzenlemesi üzerine binlerce Filistinli, kuzey bölgelerinden kentin batısına doğru göç etmek zorunda kaldı.

xsdvfb
İsrail Ordusu, hem güneydeki Refah'ta hem de kuzeyde uçaklardan attığı el ilanlarıyla tahliye çağrısı yapıyor (AFP)​​​​​

Diğer yandan uluslararası toplum da savaşın durması gerektiğini söylüyor. Bugün Kuveyt'teki bir bağış konferansına katılan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, "acil insani ateşkes, rehinelerin koşulsuz serbest bırakılması ve insani yardımın hızlıca artırılması" için çağrıda bulundu:

Ancak ateşkes yalnızca bir başlangıç olacak. Bu savaşın yıkımı ve travmasını aşmak için uzun bir yol var.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk de bugün yaptığı açıklamada Refah'a kapsamlı kara operasyonuna karşı çıktı. "Olamaz" dediği bu operasyon hakkında, tüm devletlere engel olmak için güçlerinden geleni yapma çağrısında bulundu:

Son tahliye emirleri Refah'taki bir milyona yakın kişiyi etkiliyor. Peki şimdi nereye gitmeliler? Gazze'de güvenli bir alan yok! Bu tükenmiş ve açlık çeken kişilerin çoğu daha önce pek çok kez evinden oldu ve iyi bir seçeneğe sahip değil.

Uluslararası insan hakları hukukunun ve Uluslararası Adalet Divanı'nın iki kararının bağlayıcı gerekliliklerinin, tam kapsamlı bir saldırı bir yana, sivillerin bu kadar yoğun yaşadığı bir bölgeye yönelik son tahliye emirleriyle uyuşması için hiçbir yol göremiyorum.

İki tarafa da seslenen Türk, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için çağrıda bulundu.

nym
İsrail Güvenlik Kabinesi yaklaşık 1,5 milyon kişinin sığındığı Refah kentindeki kara saldırılarının "alanının genişletilmesine" ilişkin kararı 10 Mayıs'ta onaylamıştı (Reuters)​​​​​

BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, Tunus'ta düzenlenen Mağrib Maşrik Forumu'nda konuştu:

Tereddüt etmeden Gazze'de yaşananların bir savaş değil, soykırım olduğunu söyleyebilirim. Batılı ülkelerde, soykırım kelimesinin kullanımı konusunda büyük bir rahatsızlık var. Bunun da sebebi, soykırım kelimesinin Holokost'u çağrıştırması. 'Holokost'a uğramış İsrail (Yahudiler) nasıl olur da soykırım yapar, böyle bir şey düşünülemez' diye. Fakat şu an tam da bunu yapmaktalar.

BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini sosyal medyada yaptığı paylaşıda İsrail'in Gazze'de halkı zorla yerinden etmeyi sürdürdüğünü belirtti:

Güvenli bölge iddiası yanlış ve yanıltıcıdır. Gazze'de hiçbir yer güvenli değil.

xscdf
Gazze'nin kuzeyindeki Daraj mahallesinde yaşayan çocuklar zafer işareti yapsa da yakınlardaki Cibaliya Mülteci Kampı'na gece boyunca yüzden fazla saldırı düzenledi (AFP)​​​​​

Diğer yandan ABD Başkanı Joe Biden da dün "Eğer Hamas elindeki rehineleri, kadınları ve yaşlıları serbest bıraksa yarın bir ateşkes olurdu" dedi. 

Joe Biden, önceki gün yaptığı açıklamada da Refah'a büyük bir saldırı düzenlemesi halinde İsrail'e silah yardımlarını askıya alacağını söylemişti.

İsrail, sadık müttefiki ABD'nin baskılarına rağmen bu hafta Refah'ın doğusuna tank ve asker göndererek yardımların geçtiği kapıyı kapadı. Dün açıklama yapan İsrail ordusu, 300 bini aşkın Filistinlinin bölgeden ayrıldığını duyurdu. UNRWA da aynı sayıyı verdi.

Tel Aviv yönetimi, Gazze'nin tamamen Hamas'tan temizlenmesi için Refah'a operasyon düzenlenmesi gerektiğini savunurken uluslararası toplum Gazze'nin yıkılmış bölgelerinden kaçan sivillerin sığınacak yeri kalmadığını vurguluyor.

İsrail, Hamas öncülüğündeki Filistin güçlerinin 7 Ekim'de düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu'nda çoğu sivil 1170 kişinin öldüğünü bildiriyor. 

Tel Aviv'in tahminlerine göre Gazze'de rehin tutulan 128 kişiden 36'sı hayatını kaybetti. 

İsrail'in saldırılarındaysa 35 bini aşkın kişi öldü, 80 bine yakın da yaralı var. Gazze Sağlık Bakanlığı bunların çoğunun kadın ve çocuk olduğunu aktarıyor.

Mısır, Katar ve ABD'nin sürdürdüğü arabuluculuk çabaları henüz sonuç vermedi. 

zxscd
Diğer yandan İsrail'de Binyamin Netanyahu yönetimine karşı gösteriler de sürüyor (AFP)

Dün Tel Aviv'de sokaklara çıkan göstericiler, hükümetin ateşkes ve rehine anlaşması yapmasını istedi. Bu eylemden birkaç saat önce Hamas, İsrail ve Britanya pasaportlarına sahip Nadav Popplewell'in esir tutulurken İsrail saldırısı sonucu öldüğünü bildirmişti. 

Independent Türkçe


Gazze Şeridi'nde tekrarlanan tahliye çağrıları, İsrail'in savaş stratejisinin başarısızlığını nasıl ortaya koyuyor?

İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
TT

Gazze Şeridi'nde tekrarlanan tahliye çağrıları, İsrail'in savaş stratejisinin başarısızlığını nasıl ortaya koyuyor?

İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)

Guardian gazetesine göre İsrail ordusunun dün (Cumartesi) Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bölgeler ve güneydeki Refah için yayınladığı tahliye emirleri, ‘İsrail'in savaş stratejisindeki zayıflıkları’ ortaya koyan iki ‘çarpıcı’ unsuru vurguladı.

İsrail savaş uçakları, dün savaşın 218’inci gününde Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine yönelik bombardımanlarını sürdürdü. Diğer yandan İsrail ordusu yeni tahliye emirleri yayınlarken çeşitli bölgelere yönelik eşzamanlı bombardımanı genişletti.

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bölge sakinleri ve yerinden edilmiş kişiler, dün sabah İsrail ordusundan ‘tehlikeli bir savaş bölgesinde’ olduklarını belirten telefonlar aldı ve batı bölgelerine gitmeleri istendi. İsrail ordusu güneydeki Refah kentine havadan broşürler bıraktı ve sosyal medya hesapları üzerinden paylaşımda bulunarak, bölge sakinlerinden bazı kampları boşaltmalarını ve ‘insani bölge’ olarak belirlenen el-Mevasi’ye gitmelerini istedi.

Guardian'a göre son tahliye uyarılarında özellikle iki unsur dikkat çekiyor. Birincisi, özellikle Refah'a yönelik uyarıların, ‘sanki İsrail ordusu yaklaşan saldırının önemini en aza indirmeye çalışıyormuş gibi’ sosyal medyadaki yazılı paylaşımların sonuna yerleştirilmiş olması.

Bunun nedeni, İsrailli askeri yetkililerin son günlerde medyaya, tek amacı Mısır sınır kapısını ele geçirmek olan kentte ‘hassas, sınırlı ve hedefe yönelik’ operasyonlar yürüttüklerini söylemiş olmaları olabilir. İngiliz gazetesine göre, bombardımanın genişlemesiyle birlikte durumun böyle olmadığı ve hiçbir zaman da böyle olmayacağı anlaşıldı.

İngiliz gazetesi, ‘İsrail ordusunun isteksizliğini’ ortaya koyarak savaşın yeni bir aşamasının başladığını ve bu aşamanın şaşırtıcı olmamakla birlikte çok kanlı olabileceğini vurguladı. Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerinin böyle bir saldırının gerçekleştirilmesi halinde insani bir felaket yaşanacağı yönündeki uyarılarına ve başta İsrail'in en büyük destekçisi ABD olmak üzere pek çok büyük ülkenin Tel Aviv'i büyük bir diplomatik krizle tehdit eden muhalefetine rağmen, İsrailli üst düzey yetkililer aylardır Refah'ta kalan Hamas taburlarını ortadan kaldırmak ve esirleri geri almak için geniş çaplı bir saldırı başlatma tehdidinde bulunuyor.

İkinci unsur ise İsrail'in, tekrarlanan askeri operasyonların yapıldığı ve İsrail ordusunun ‘Hamas güçlerini yenilgiye uğrattığı’ yerleri boşaltma çağrısıdır.

Uyarılar, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde Hamas'ı etkili bir şekilde ortadan kaldırmasının ne kadar zor olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurguluyor. Guardian'a göre, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki ‘tünel ağının’ bazı kısımları halen sağlam ve İsrail'e fırlatmak için yeterli roket stokları mevcut. Ayrıca hareketin halk arasındaki ‘desteği’, İsrail güçlerinin bulunmadığı hemen her yerde rahatça var olmasını ve faaliyet göstermesini sağlıyor.

Siyasi, diplomatik ve ekonomik nedenlerden dolayı İsrail, Gazze Şeridi'nde çok sayıda askerini sahada tutmak istemiyor. Diğer yandan İsrail’in, Hamas'ı çıkardığı iddia edilen bölgelerde herhangi bir etkili yönetim kurmayı başaramaması, Gazze Şeridi'ndeki savaş stratejisinin başarısını tehlikeye atıyor.


Sudan ordusu ile HDK arasındaki çatışmaların ardından el-Faşir’de atmosfer yeniden normale döndü

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de yaşanan savaşın yıkıcı etkileri (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de yaşanan savaşın yıkıcı etkileri (AFP)
TT

Sudan ordusu ile HDK arasındaki çatışmaların ardından el-Faşir’de atmosfer yeniden normale döndü

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de yaşanan savaşın yıkıcı etkileri (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de yaşanan savaşın yıkıcı etkileri (AFP)

Sağlık kaynakları, Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de son yirmi dört saat içinde ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında meydana gelen şiddetli çatışmalar sırasında en az 17 kişinin öldüğünü ve 142 kişinin de yaralandığını açıkladı. Diğer yandan HDK tarafından El Cezire eyaletinde küçük bir kasabada gerçekleştirilen ve yerel halk aktivistleri tarafından belgelenen yeni bir katliamda 13 kişi öldürüldü.

Birleşmiş Milletler (BM) Sudan İnsani Yardım Koordinatörü Clementine Nkweta Selami, dün (cumartesi) el-Faşir kentinde devam eden çatışmalardan duyduğu endişeyi dile getirdi. Selami, söz konusu şiddet olaylarının orada yaşayan 800 binden fazla sivilin hayatını tehdit ettiği uyarısında bulundu.

BM tarafından yayınlanan açıklamada Selami, ağır silahların kullanıldığına, şehir merkezinde ve el-Faşir’in dış mahallelerinde nüfusun yoğun olduğu bölgelerde çok sayıda ölüme yol açan saldırı düzenlendiğine dair raporlara atıfta bulundu. Selami, sivillerin korunması ve savaşın durdurulması için çatışmaya dahil olan tüm tarafları uluslararası hukuka uymaya çağırdı.

Çatışmaların yeniden başlamasına dair endişeler

Şarkul Avsat’a konuşan el-Faşir’deki sağlık kaynakları, ağır silahların kullanıldığı şiddetli çatışmaların ardından dün şehre sükunetin geri döndüğünü doğruladı. Ancak siviller arasında her an çatışmaların yeniden başlayacağına dair korkular artıyor.

Sağlık kaynakları, 17 ölünün cesedinin kentin güneyindeki hastaneye ulaştığını bildirirken, kimliği belirlenemeyen başka ölülerin de olduğunu ve bunların hastaneye nakledilmesi için hazırlıkların yapıldığını belirtti. Başta acil servis için gerekli ilaçlar ve tıbbi malzemeler olmak üzere bazı ilaçların eksikliği nedeniyle sağlık sisteminin tamamen çöktüğünü belirten kaynaklar, hastanenin kapasitesinin çok sınırlı olması nedeniyle durumu tehlikeli olarak nitelendirdi. Öyle ki Cuma günkü çatışmalarda yaralananların birçoğu hastane içinde yere yatırılarak ilk yardım ve tedavi için sıranın kendilerine gelmesini bekledi.

xcdvfgbr
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir dışında yer alan Zemzem Kampı’ndaki Sudanlı mülteciler (AP)

Güneydeki hastane, askeri operasyonlarda yaralananları kabul eden tek hastane durumunda. Ancak çatışmaların yeniden başlaması daha fazla can kaybına yol açacak, bu da hastanenin insanların hayatını kurtarma kabiliyetini azaltacak.

Ordu: Büyük bir zafer elde ettik

Ordu, Cuma gecesi ve dün, kuvvetlerinin büyük bir zafer elde ettiğini, düşmanı yenerek onlara büyük kayıplar verdirdiğini ve ayrıca bir dizi savaş aracını ele geçirdiğini ifade etti. Ordunun Facebook'taki resmi sayfasında, el-Faşir’deki 6’ncı Piyade Tümeni Komutanı’nın, ordu kuvvetlerinden ve yanında savaşan silahlı hareketlerden yaralıları teftiş ettiği bir video yayınlandı. Tümen Komutanı, ülkenin yeteneklerini yok etmek için yabancı bir projeyi benimseyerek Daklu kardeşler ve onların safında yer alan terörist milislere karşı savaşı çözmeye hazır olduğunu kaydetti.

HDK: Hain bir saldırı

HDK Sözcüsü el-Fatih Kuraşi, HDK güçlerinin el-Faşir kentinde Abdulfettah el-Burhan’ın milisleri ve onların paralı asker hareketlerinden yardımcılarının hain saldırısına karşılık verdiğini söyledi. Kuraşi, X platformunda önemli olarak nitelendirdiği bir açıklamada, paralı askerlerden bazı güçlerin üç eksende HDK mevzilerine sızdığından bahsetti. Kuraşi, onlara karşı ağır topçu ateşi açıldığını, bunun da yerleşim bölgelerindeki siviller ve şehir dışına kaçan diğer vatandaşlar arasında kayıplara yol açtığını belirtti.

Kuraşi, “HDK liderleri, sivil idarenin, bölgenin ileri gelenlerinin, yerel ve uluslararası örgütlerin ‘sivillerin hayatını korumak için ateş açılmaması’ yönündeki çağrılarına karşılık verdi” dedi. HDK’nin geçtiğimiz günlerde kendilerine yönelik 22 saldırıyı püskürtürken azami düzeyde itidal gösterdiğine dikkat çeken Kuraşi, güçlerinin kendilerini savunacaklarını, el-Faşir’de Burhan milisleri ve silahlı hareketlerin paralı askerleri tarafından yapılacak her türlü saldırıya karşı koyacaklarını vurguladı.

Uluslararası toplumu HDK’nin geçen Mart ayında şehir merkezindeki ordu karargahına doğru ilerlememe taahhüdünde bulunduğu konusunda uyaran Kuraşi, “Sivillerin varlığını dikkate almadan karşı taraftan gelen saldırı bizi şaşırttı” şeklinde konuştu.

HDK dijital platformlarında, ordu ile çatışmalar başlamadan önce güçlerinin el-Faşir kenti içindeki ana elektrik istasyonunu ele geçirdiğini ve burayı kontrol ettiğini gösteren videolar yayınladı.

Darfur Bölgesi Başkanı: HDK saldırısını bozguna uğrattık

Orduyla birlikte savaşan Sudan Kurtuluş Hareketi'nin başında bulunan Darfur Bölgesi Başkanı Minni Arko Minavi ise “Silahlı hareketlerin ve düzenli ordunun birleşik gücü, HDK tarafından başlatılan saldırıyı bozguna uğrattı ve onları el-Faşir’den geri çekilmeye zorladı” dedi. Minavi, X platformunda yaptığı bir paylaşımda “tüm hayati alanların kurtarıldığını, bunlardan ilkinin kısmen tahrip edilen elektrik istasyonu olduğunu” ifade etti.

Şarku’l Avsat’a konuşan el-Faşir sakinleri, ordu ile HDK arasındaki çatışmaların devam etmesi halinde bazı ailelerin kentten kaçmak için hazırlık yapmaya başladığını söyledi. Sudan'daki çatışmaların iki tarafı olan ordu ile HDK arasında, kent çevresindeki çatışmaların yatışmasından günler sonra, geçtiğimiz Cuma günü el-Faşir’de yeniden ve aniden şiddetli çatışmalar başladı. Geçtiğimiz Nisan ayında HDK el-Faşir’e 60 kilometre uzaklıktaki Melit kentini ele geçirdi ve kontrol ettiği dört eyaletin geri kalanından gelen güçlerini Darfur’da toplamak üzere burada bir tür askeri üs kurdu.

El Cezire’de katliam

Öte yandan Vad Medeni komiteleri, HDK’nin El Cezire eyaletinin doğusunda yer alan el-Harka’da yeni bir katliam gerçekleştirdiğini, ilk belirlemelere göre 13 ölü ve çok sayıda yaralının ülkenin doğusundaki el-Gadarif Hastanesi'ne nakledildiğini belirtti. Sosyal medyadaki aktivistler, Sudan ordusuna ait savaş uçaklarının Kuzey Kordofan eyaletindeki küçük bir köye düzenlediği hava saldırısı sonucunda onlarca sivilin öldüğünü ve yaralandığını, ölü sayısının ise teyit edilemediğini bildirdi.