Yerleşimcilerin Batı Şeria'daki saldırıları etnik temizliğin habercisi

Gazze savaşından sonra saldırıların şiddeti arttı ve tehdit sayısı günde 5'e ulaştı

Yerleşimciler, İsrail ordusunun koruması altında Filistinlilere baskı uyguluyor (AFP)
Yerleşimciler, İsrail ordusunun koruması altında Filistinlilere baskı uyguluyor (AFP)
TT

Yerleşimcilerin Batı Şeria'daki saldırıları etnik temizliğin habercisi

Yerleşimciler, İsrail ordusunun koruması altında Filistinlilere baskı uyguluyor (AFP)
Yerleşimciler, İsrail ordusunun koruması altında Filistinlilere baskı uyguluyor (AFP)

İsrail askerleri, silahların tehdidi altında, 40 yaşındaki Yaser Marzuk ve ailesini, Ramallah şehrinin kuzeydoğusundaki Ramoun köyünün doğusunda yer alan el-Malihat bölgesindeki çadırlarını terk etmeye zorladı.

Eşi ve 5 çocuğuyla birlikte Marzuk, saatlerce soğukta bekletildi, benzeri görülmemiş işkencelere maruz kaldı ve şiddetli askeri tedbirlere tanık oldu.

Hatta aşırı soğuğun ortasında elbiselerini çıkartmak zorunda kaldılar, ardından elleri başlarının üstünde birleştirip yüzüstü şekilde yere yatıp askerlerin tüfeklerinin dipçiklerinin altına beklediler. 

Yaser Marzuk, bölgede çobanlık yaparken zaman zaman sivil kıyafetli olarak gördüğü yerleşimcilerin üniformalı İsrail askerlerini taklit ettiklerine tanık oldu.

Marzuk'a göre bu yerleşimciler, Bedevi topluluklarına, özellikle de kırsal kesimdeki kentsel alanlardan nispeten izole olanlara karşı büyük şiddet ve baskı uyguluyorlar.

Hatta Filistinlilerin topraklarını kontrol altına almak, Filistinlileri yerinden etmek, çiftliklerine saldırmak, mahsullerini ve evlerini yakmak, hayvanlarını öldürmek amacıyla onlara sokağa çıkma yasağı koyarak ve onları terörize ederek, coplarını, bu alanlara saldırmak için serbestçe kullandıkları askeri teçhizatlarla değiştirdiler.

Bu sahne, Batı Şeria'daki Filistinliler için gerçek bir felaketin habercisi.

Yerleşimcilerin ihlalleri ve şiddeti, daha önceki tüm saldırganlık ve kışkırtma yöntemlerini aşarak, kasıtlı öldürme ve sakatlama noktasına ulaştı.

Batı Şeria'nın güneyindeki Beytüllahim'in doğusunda bulunan Arab er-Reşadiye bölgesinde yerleşimciler, drone kullanarak Filistinlilere ait çadırların üzerine kezzap döktüler.

Bu durum, çadırların tamamen yanmasına neden olurken, kadın ve çocuklar çadırdan canlı olarak çıkmayı başardı.  

Batı Şeria'nın merkezinde, Ramallah'ın doğusunda bulunan ve yaklaşık 40 Filistinli aileye ev sahipliği yapan Vadi es-Sig Bedevi topluluğu, geçen yıl 7 Ekim'de Gazze'deki savaş sırasında yerlerinden edilen en önde gelen Bedevi topluluklarından biri olarak kabul ediliyor.

Filistin Bilgi Merkezi Maata'ya göre, geçen yıl yerleşimciler Batı Şeria'daki Filistinlilere karşı 2 binden fazla saldırı düzenledi. Bunların en büyük oranı son 3 ayda gerçekleşti.

Filistin Kurtuluş Örgütü'ne (FKÖ) bağlı Ayrım Duvarı (Utanç Duvarı) ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyi'nden alınan veriler, yerleşimcilerin aynı yıl içinde 22 Filistinliyi öldürdüğünü gösteriyor.

Verilere göre bunların 10'u savaş sonrasında öldürüldü. İsrail hükümeti, yerleşim yerlerinin ve yerleşimcilerin yürüdüğü yolların güvenliğini korumak için aralarında Hilltop Youth'un (Tepenin Gençleri) da bulunduğu yerleşimci çetelerini görevlendirdi.

Bu çeteler ise kontrol noktaları kurarak, Filistinli vatandaşların üzerlerini arayacak kadar ileri gitti. 

Konseyin İzleme ve Dokümantasyon Birimi'ne göre 26 binden fazla yerleşimci ellerine silah alarak özel eğitimden geçti.

Filistin Sağlık Bakanlığı, savaşın başlangıcından bu yana Batı Şeria'daki 15 çoban ve 586'sı çocuk olmak üzere bin 208 kişiyi içeren Bedevi topluluğuna mensup en az 198 Filistinli ailenin evlerinden uzaklaştırıldığını bildirdi.

Etnik temizlik

Gözlemciler, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir tarafından yürütülen silah dağıtım planının ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich tarafından yürütülen yerleşimlerin etrafına tampon bölge kurma planının, yerleşimcilere, "Filistinli toplulukları idari ve güvenlik açısından İsrail tarafından kontrol edilen bölgelerden uzaklaştırmaya yönelik saldırılarını artırmaları" için kapıyı sonuna kadar açtığına dikkati çekti. 

Filistinliler bu toplulukları, Filistin topraklarındaki geniş alanların, özellikle de Oslo Anlaşmaları'na göre C Bölgesi olarak sınıflandırılan ve yerleşim projelerinin hedefi olan bölgelerdeki geniş alanların koruyucuları olarak görüyor.

Ulusal Kara Savunma ve Yerleşim Direnişi Ofisi tarafından yayınlanan bir rapor, geçen yıl yerinden edilen kişilerin yüzdesinin 2022 yılına kıyasla üç kat arttığını açıkladı.

Rapora göre yerleşim yerlerinde faaliyet gösteren yerleşimci örgütleri, Anata, el-İseviyye ve ez-Zaim kasabalarının topraklarındaki "Doğu Kudüs Kapısı" olarak bilinen noktadan başlayarak Batı Şeria'daki bazı Filistin konut topluluklarında, özellikle de Bedevi ve çoban topluluklarında, savaştan önce yerinden edilme ve etnik temizlik görevlerinden bazılarını şiddet ve terör yoluyla yerine getirdi.

Örgütler, bu yolla Maale Adumim yerleşkesini Kudüs şehri ile birleştirme girişiminde bulundu.

Masafer Yatta'da el-Halil'in güneyindeki kırsal ve tarımsal topluluklara kadar Ramallah ve Eriha şehirleri arasındaki topluluk, Kafr Malik yamaçlarındaki Ayn Samiyye topluluğu, Nablus vilayetindeki Beyt Faurik ve Beyt Dajan kasabalarının uzantısında yer alan Hirbet Tana topluluğu gibi Kuzey Ürdün Vadisi ve Şafa el-Ghor bölgelerindeki çoban toplulukları da dahil, Ölü Deniz'e kadar E bölgesi olarak bilinen bölgede, Jahalin Araplarının yaşadığı topluluklara doğru genişlemeye çalıştı. 

İsrail İnsan Hakları Enformasyon Merkezi B'Tselem, Peace Now (Şimdi Barış) hareketi ve Yeş Din (Kanun Var) örgütü gibi İsrailli insan hakları örgütlerine göre yerleşimciler yıllardır Filistinlilere saldırıyor.

Ancak yerinden edilmeye yönelik şiddet düzeyi, özellikle el-Halil şehrinin güneyinde, sıklık ve yoğunluk açısından benzeri görülmemiş düzeye ulaştı. 

İsrailli insan hakları savunucusu Yehuda Shaul, "Yerleşimcilerin Filistin topraklarına tecavüzleri tehlikeli hale geldi; Filistinlilere evlerindeyken saldırıyorlar, onları arıyorlar, onları yakıyorlar, su depolarını parçalıyorlar, insanları darp ediyorlar, kadın ve çocukları tehdit ediyorlar. İsrail ordusunun ve polisinin yokluğu ve sessizliği karşısında, şiddet eylemlerini hızlandırmak için savaşı istismar eden yerleşimcilerden kaynaklı korku ve panik nedeniyle eşyalarını toplayan koskoca topluluklar var" dedi. 

Yoğun saldırılar

Gazze Şeridi'ndeki savaş sırasında artan tehlikeler, Beytüllahim'dahi Kaisan yakınında yer alan Tafgu ve Hallet el-Hamra çölü, Vadi es-Sig, Dahr el-Cebel bölgesindeki Mleihat topluluğu, Hirbet et-Taybeh, er-Rudaim, Hirbet Zanuta, Anizan, el-Halil'in güneyindeki el-Kanub, Kudüs'teki Hizma çölü ve Nablus'un doğusundaki Hirbet Tana sakinlerini tamamen tahliyeye zorladı.

Ayrıca Ayn Şibli'nin güneyindeki ve Hirbet Samra bölgesindeki topluluklar, kuzey Ürdün Vadisi'ndeki Nabea el-Gazal ve Hirbet Tal el-Himma topluluğu ve Ramallah'taki Bedevi Cibas toplulukları kısmi yer değiştirmeye maruz kaldı.

Ayrım Duvarı (Utanç Duvarı) ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyi raporu, Güney el-Halil Tepeleri'ndeki ve Ürdün Vadisi bölgesindeki diğer 25 topluluğun yerleşimciler ve saldırıları karşısında hâlâ dayanıklı olduklarını ortaya koydu.

Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre yerleşimcilerin Batı Şeria'daki Filistinlilere yönelik saldırıları, 7 Ekim'deki savaştan sonra önemli ölçüde arttı ve günde ortalama 5 saldırıya ulaştı.

İsrailli insan hakları örgütü B'Tselem ise yerleşimciler tarafından son iki yılda gerçekleştirilen toplu saldırıların, Ramallah'ın doğusunda ve el-Halil'in güneyindeki 6 Bedevi topluluğunun Batı Şeria haritasından kalıcı olarak silinmesine yol açtığını belirtti.

Örgüt, İsrail'in bu Bedevi topluluklarını "tanınmayan köyler" olarak sınıflandırmasının, Filistinli sakinleri elektrik, su ve yol ağlarından mahrum bıraktığını, evlerini ve ahırlarını defalarca yıkılmaya açık hale getirdiğini açıkladı.

Örgüt ayrıca, Batı Şeria'daki yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen kitlesel saldırıların, İsrail devletinin (ordu ve hükümet) elinde bulunan ve halkını zorla yerinden etmek ve topraklara el koymak için kullandığı bir araç olduğuna dikkat çekti.

Filistin Ulusal Girişim Partisi Başkanı Mustafa Bergusi, "Ordunun koruması ve himayesinde Filistin şehir ve köylerine yönelik saldırılar başlatmak, etnik temizlik fikrinin teorik bir kavram ve plandan somut bir pratik uygulamaya dönüştürülmesinde keskin ve tehlikeli bir geçişi temsil ediyor" dedi.

Bergusi, "Devam eden uluslararası sessizlik ve suç ortaklığı, uluslararası standartlardaki çirkin çifte standart ve Arapların İsrail'in suçlarıyla etkili bir şekilde mücadele edememesi ortasında bu artış, Filistinlilerin karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri. Bu zorlukla yüzleşmek, özellikle İsrail'in tüm anlaşmaları reddetmesi ışığında, Filistinlilerin bir çatışma ve artan mücadele aşamasında olduğu gerçeğine dayanan birleşik bir Filistin metodolojik stratejisinin geliştirilmesinde yatmaktadır" ifadelerini kullandı.

Yeni karakol

Yerleşimciler saldırıların sıklığını artırmakla, askeri personel kimliğine bürünmekle, kontrol noktaları kurmakla, Bedevi topluluklarda ve uzak bölgelerde Filistinlileri taciz etmekle, hayvanlarını çalmakla ve ölüm korkusuyla göçe zorlamakla yetinmediler.

Aksine savaş gerekçesiyle rastgele yerleşim karakollarının inşasını yoğunlaştırdılar.

İsrailli sivil toplum hareketi Peace Now, birkaç gün önce yayınladığı yeni bir raporda, Batı Şeria'daki gayri resmi yerleşimlerin ve yerleşimciler için açılan yeni yolların sayısının benzeri görülmemiş bir şekilde arttığını açıkladı.

3 ayı aşkın süredir devam eden Gazze savaşı boyunca yerleşimcilerin dokuz yeni yerleşim karakolu kurduğunu belirten hareket, yerleşimciler tarafından 18 yeni yolun inşasını da rekor düzeyde olarak nitelendirdi.

Örgüt, yerleşimcilerin Gazze'de devam eden savaşı, sahada bir oldu bitti oluşturmak ve ardından Batı Şeria'nın C Bölgesi'nde daha geniş alanları kontrol altına almak için istismar ettiğini söyledi.

Filistin Uygulamalı Araştırmalar Enstitüsü (ARIJ) direktörü Süheyl Haliliyye'ye göre geçen yıl İsrail'in "Batı Şeria ve Kudüs'te 13 milyon metrekareden fazla alana 25 binden fazla yerleşim birimi inşa etme" amaçlı 200'den fazla planı izlendi.

Ulusal Ofis raporu, geçen ekim ayının 7'sinden bu yana İsrailli yetkililerin askeri ve güvenlik amacıyla uzun vadeli ve acil askeri emirler yayınlamayı genişlettiğini doğruladı.

Hatta itiraz süresini 60 günden sadece iki haftaya indirdikten sonra vatandaşları İsrail mahkemelerinde itiraz etme hakkından bile mahrum ettiği kaydedildi.

Geçen yıl İsrail yetkilileri 23'ten fazla askeri el koyma emri çıkardı ve bunun sonucunda Batı Şeria'da binlerce metrelik Filistin toprakları ele geçirildi.

Öte yandan el-Halil'in güneyinde yer alan Masafer Yatta'daki Koruma ve Direnç Komiteleri koordinatörü Fuad el-Amour, yerleşimcilerin müsadere tehdidi altındaki toprakları kontrol etme konusunda Sivil İdare'den önce geldiğini dile getirdi. 

Amour, "Dağların tepelerindeki çok sayıda çadır, yerleşimcilerin savaşı Filistinlilere karşı yerinden edilme ve etnik temizlik için altın bir fırsat olarak kullandıklarını şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğruluyor. Böylece çevredeki onlarca dönümlük araziyi silah zoruyla ve kavgayla kontrol altına almayı başardılar" dedi. 

Batı Şeria'da patlama

Yerleşimci şiddeti ve terörizmi kötüleşirken ve aralarında Filistinlilere yönelik zorla yerinden edilme ve etnik temizlik yanılsaması büyürken, bu saldırıların artması ve türü nedeniyle Batı Şeria'daki durumda bir patlama yaşanacağına dair uluslararası uyarılar devam ediyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD'li yetkililerin Filistinlilere yönelik şiddeti azaltmak amacıyla Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimcilere karşı yeni önlemler almaya hazır olduğunu açıkladı.

Blinken, daha önce ülkesinin Batı Şeria'da sivillere yönelik şiddet eylemlerine karışan kişilere vize kısıtlaması getirdiğini açıklamıştı.

Ayrıca ABD'nin Batı Şeria'da sivillere yönelik şiddet eylemlerine ilişkin, kimin işlediğine bakılmaksızın hesap sormaya devam edeceğini vurgulamıştı.

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB'nin Batı Şeria'da Filistinlilere karşı şiddet eylemleri gerçekleştiren Yahudi yerleşimcilere yaptırım uygulama zamanının geldiğini söyledi.

İsrail ordusunun militanlara ve aranan Filistinlilere ev sahipliği yapan Filistin kamplarına ve şehirlerine bir dizi özel operasyon ve günlük baskınlar gerçekleştirmesiyle paralel şekilde gerçekleştirilen yerleşimci saldırıları sonucunda Batı Şeria'daki durumun patlayacağına dair korkular devam ediyor.

Bu bağlamda İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevy ve bazı üst düzey subaylar, Başbakan Binyamin Netanyahu ve savaş bakanlarına Batı Şeria'nın patlamak üzere olduğu yönündeki uyarılarını tekrarladı. 

İsrail merkezli Kanal 12'nin haberine göre askeri düzeyde Batı Şeria'da bir patlama olabileceği konusunda özellikle uyarı yapıldı.

Bu durum, İsrail'in yüksek yoğunlukla uğraşması gereken yeni bir cephe anlamına geliyor.

Askeri kurumdaki üst düzey yetkililer, "İsrail'de ekonomik koşulların bozulması ve işçilerin işe girmesinin engellenmesi, Batı Şeria'da üçüncü ve kapsamlı bir intifadanın patlak vermesi tehdidi taşıyor" dedi.

Bu uyarılar, Filistinlilerin Batı Şeria'da gerçekleştirdiği eylemlerin sayısındaki önemli artışın ve İsrail'in Batı Şeria'nın kuzeyindeki kamplara ve şehirlere yönelik saldırılarını püskürtmek için kullanılan silahların ve yerleştirilen patlayıcıların geliştirilmesinin ardından yapıldı.

Yaklaşık iki hafta önce Batı Şeria'nın kuzeyindeki Nur Şems Mülteci Kampı'nda ev yapımı bir patlayıcının patlatılması, 1 İsrailli kadın askerin ölümü ve çok sayıda askerin de yaralanmasıyla sonuçlandı.

Ayrıca savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana Batı Şeria'da 370 Filistinli öldürüldü, yaklaşık 4 bin 200 Filistinli de yaralandı.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Bir gözü savaşta, diğer gözü kaderinde olan Gazze’nin ‘kafa karışıklığı’

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
TT

Bir gözü savaşta, diğer gözü kaderinde olan Gazze’nin ‘kafa karışıklığı’

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)
Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları giderek azalıyor (AFP)

İzzettin Ebu Ayşe

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in İran'a karşı başlattığı saldırıdan önce, ABD, İsrail, Hamas ve İran arasında Gazze konusunda geniş kapsamlı müzakereler yürütüldüğünü açıklamıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Gazze'de tutulan rehinelerin durumuyla ilgili ciddi ilerlemeler kaydedildiğini doğruladı.

Ancak İsrail'in İran'a sert bir askeri darbe indirmesi, Gazze meselesinin çözülmesine ve ateşkes anlaşmasına varılmasına katkıda mı bulunacak, yoksa bölgedeki ateşkes müzakerelerini olumsuz yönde mi etkileyecek?

Darbe öncesi çabalar

İsrail, İran'ı 7 Ekim 2023 saldırılarını finanse etmekle suçluyor. Bu suçlamayı dayandırdığı nedenlerden biri Hamas Hareketi’nin Tahran'ın bölgedeki uzantılarından biri olarak görmesi ve Hamas ile İran arasında uzun soluklu ve güçlü ilişkiler olmasıdır.

Mevcut bilgilere göre ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Filistin asıllı Amerikalı akademisyen ve siyasi aktivist Bishara Bahbah, İsrail İran'a ağır bir darbe indirmeden önce, ABD ile İran arasında İran’ın nükleer programına ilişkin müzakerelerle eş zamanlı olarak Gazze konusunda bir anlaşma metni üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmışlardı. Bu çabalar, ABD ile İran arasındaki müzakerelerle eş zamanlı olarak yürütülüyordu.

İsrail'in İran'a yönelik askeri saldırısı öncesinde, arabulucular Katar ve Mısır, ABD ile Gazze ve İran meselelerine dair görüşmeler yaptılar. Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati, Washington ile Tahran arasındaki müzakerelerin gelişmeleri ve Gazze'deki savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya varılması için Witkoff ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Tüm bu çabalar, Katar'ın Witkoff'un ateşkes önerisine ilişkin yenilikçi ve değiştirilmiş bir formül sunmasının ardından gerçekleşti. O sırada Hamas'ın geçici lideri Halil el-Hayya, "Gazze'deki savaşı durdurmaya yönelik bir dizi fikir aldık. Witkoff'un önerisine açığız. Ancak savaşı kalıcı olarak sona erdirmek ve İsrail ordusunun Gazze'den çekilmesini sağlamak için daha güçlü güvenlik garantileri gerekiyor” açıklamasında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre bu çabalar Tahran'ın doğrudan bilgisi dahilinde gerçekleştirildi. Trump, ilk kez Gazze'de ateşkes dosyasına doğrudan müdahale ederken bunu, “Gazze şu anda bizim, Hamas ve İsrail arasında yürütülen büyük müzakerelerin ortasında ve İran da bu müzakerelere katılıyor. Gazze'de neler olacağını göreceğiz. Rehineleri geri almak istiyoruz” şeklindeki heyecan verici açıklamasıyla duyurdu.

Ardından Netanyahu, esir takası ve Gazze'deki ateşkes müzakerelerinde önemli ilerleme kaydedildiğini söyledi ve ardından üst düzey bakanlarıyla bir toplantı yaptı. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, rehinelerle ilgili anlaşmayı sağlamaya kararlı olduklarını ve ilerleme kaydedildiğini söyledi.

İsrail şartlarını koyuyor

Ancak İsrail'in İran'a saldırmasının ardından Gazze dosyasıyla ilgili tüm bu gelişmelere endişeyle bakılırken, Hamas bu eksene olan bağlılığını yeniden teyit etti ve tutumunda değişiklik yapmadı. Hamas liderlerinden İzzet Rişk, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının tehlikeli olduğunu, bölgede patlamaya yol açabileceğini ve bunun Netanyahu'nun bölgeyi açıkça bir savaşa sürükleme konusundaki kararlılığını yansıttığını söyledi.

İsrail'in saldırısı, Gazze'deki savaşın gidişatını etkiliyor. Siyasi ve askeri gözlemciler, savaşın gidişatı ve ateşkesin Tahran ile Tel Aviv arasındaki askeri gelişmelere bağlı olarak değişebileceğini ve bir anlaşmaya varılabileceği gibi, tarafların tutumlarının sertleşebileceğini belirtiyorlar.

Siyasi araştırmacı Macid Ebu Herbid, değerlendirmesinde şunları söyledi:

“İsrail, bölgede zaferler kazandığına ve İran'a karşı ezici bir galibiyet elde ettiğine inanıyor. Bu durum Netanyahu'yu, kazanan tarafın şartları belirlediği kuralına göre şartlarını ve taleplerini sertleştirmeye iten bir coşkuya kapılmasını sağlarken Gazze konusunda yenilgiye uğradığına inandığı Hamas'ın bu şartlara uyması gerektiğini düşünüyor.”

Ebu Herbid, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hamas her şeyi kaybettiğini düşünüyor olabilir ve bu yüzden tek seferde kapsamlı bir anlaşma imzalamakta ısrarcı bir tutum sergileyebilir. Bu durum toprak üzerindeki kontrolünü kaybettikten sonra kaybedecek başka bir şeyi kalmadığından kaynaklanıyor."

Ebu Herbid'e göre İsrail'in İran'a yönelik saldırıları Gazze dosyası üzerinde hızla etkili olmayacak. Yani ne Hamas ateşkes için acele edecek ne de İsrail anlaşmaya varmak ve rehinelerin serbest bırakılması için acele edecek. Siyasi araştırmacı, her iki tarafın da önceliklerini değiştirmek için Tahran'daki çatışmalardaki gelişmeleri beklediğini belirtti.

“İran ateşkesi engelleyebilir”

Askeri bilimler alanında öğretim görevlisi Muaviye Vasif ise İsrail ile İran arasındaki gerginliğin Gazze'deki ateşkes sürecine hizmet etmediğini söyledi. Vasif’e göre Netanyahu, Tahran'ı vurma planlarıyla meşgulken, Hamas durumu izliyor ve müzakere edecek birini bulamıyor. Bu yüzden Gazze'deki durum olduğu gibi kalabilir.

Vasif, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Trump'ın açıkladığına göre İran, İsrail ile Hamas arasında Gazze konusunda yürütülen görüşmelere dahil olduğundan, herhangi bir öneriyi reddederek Hamas’ı etkileyecektir. Ayrıca ABD ile yürüttüğü görüşme ve müzakerelerde şartlarını sertleştiriyor ve bunları hiçbiri, kısa süreliğine de olsa bir ateşkese varılmasını isteyen Gazze halkının yararına olmayacak.”

Hamas'ın şu anda zayıf bir konumda olduğunu ve Tel Aviv'in İran'la savaşla meşgul olması nedeniyle İsrail'e Gazze'de ateşkes için baskı yapamayacağını söyleyen Vasif, Tahran'daki gerginliğin Gazze'deki çatışmaları hafifletebileceğini, ancak Netanyahu'nun şu anda zafer kazandığına inandığı için ateşkes görüşmelerini etkilemeyeceğini belirtti.

Güvenlik araştırmacısı Vail el-Mubeyyed ise farklı bir görüşe sahip. İsrailli bakanların İran'a yönelik saldırıyla meşgul oldukları bir ortamda Netanyahu'nun Gazze'deki ateşkes dosyasını gündeme getirebileceğini söyleyen Mubeyyed, “Tel Aviv hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar İsrail'in Tahran'a yönelik saldırılarıyla meşguller ve şu an Gazze ile ilgili hiçbir şeye karşı çıkmıyorlar. Bu yüzden yakında Gazze'de bir ateşkes sağlanabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Hamas ne düşünüyor?

Hamas'a göre Gazze'de ateşkes umutları yok oluyor. Hamas liderlerinden İzzet Rişk, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının Gazze'deki sükuneti bozduğunu, Netanyahu'nun kibirli bir tavır sergilediğini ve Gazze'deki krizi kasıtlı olarak derinleştirerek bölgedeki gelişmelerle ilişkilendirdiğini söyledi.

İran’a yönelik saldırının Gazze'ye bazı yansımaları söz konusu ve Netanyahu, Hamas'ın müzakere turlarında gösterdiği esnekliğe rağmen savaşı sona erdirmek istemiyor. İsrail'e göre Gazze'deki savaşın sona ermesi bölgesel meselelerle ilişkili ve Tel Aviv bölge haritasını kendi istediği şekilde yeniden çizmeyi planlıyor. Gazze'de olanlar da bu planın sadece bir parçası.