Uluslararası Adalet Divanı, Lübnan’a İsrail’e dava açma kapılarını açtı

Kasım ayında Lübnan’ın güneyindeki İsrail saldırısında ölen 3 kız çocuğu ve büyükannelerinin cenazesi (Şarku’l Avsat)
Kasım ayında Lübnan’ın güneyindeki İsrail saldırısında ölen 3 kız çocuğu ve büyükannelerinin cenazesi (Şarku’l Avsat)
TT

Uluslararası Adalet Divanı, Lübnan’a İsrail’e dava açma kapılarını açtı

Kasım ayında Lübnan’ın güneyindeki İsrail saldırısında ölen 3 kız çocuğu ve büyükannelerinin cenazesi (Şarku’l Avsat)
Kasım ayında Lübnan’ın güneyindeki İsrail saldırısında ölen 3 kız çocuğu ve büyükannelerinin cenazesi (Şarku’l Avsat)

Uluslararası Adalet Divanı, İsrai’in işlediği suçlardan dolayı kovuşturulması için yasal yolları açtı ve bu soruşturmalar Gazze’deki soykırımla sınırlı kalmayabilir.

Bu hamle, İsrail tarafından güvenliği ihlal edilen ve topraklarında her gün suç işlenen Lübnan için de kapıları açabilir.

Hukuk uzmanları, Lübnan’ın hangi mahkemeye başvurabileceği konusunda çelişkili görüşlere sahip.

Lübnan eski Adalet Bakanı İbrahim Najjar, “Lübnan, Güney Afrika’nın Lahey’de İsrail’e karşı açtığı davaya katılma talebinde bulunmalıydı. Bu olasılık hala mevcut ve Lübnan hükümetinin hızlı hareket etmesi gerek” dedi.

Birleşmiş Milletler’e (BM) üye tüm ülkeler, Uluslararası Adalet Divanı’na yasal olarak bağlı ve bu Lübnan için de geçerli. Ancak bağımsız dava açıp açamayacağı konusunda bir sorun var.

Najjar, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “İsrail’in Lübnan’da işlediği suçlar soykırım değil savaş suçu sayılıyor ve aralarında büyük fark var” dedi.

Uluslararası Adalet Divanı’nın ülkeler hakkında, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ise liderler ve yetkililer hakkında dava açtığına dikkat çekti.

Najjar, açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü:

“Lübnan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bir üyesi olmadığı doğrudur, ancak Mahkeme, İsrailli liderlere karşı soruşturma ve kovuşturma yürütebilir. Tıpkı Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in halkına karşı işlediği suçlar nedeniyle veya tıpkı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın ardından hakkındaki yakalama kararı gibi.”

Lübnan hükümeti, İsrail’in Lübnan egemenliğini ihlal etmesi ve sivillerin hayatına mal olan saldırılarıyla ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi’ne şikayette bulunmakla yetindi.

Najjar, devletin dava açma konusundaki isteksizliğini, ABD’nin İsrail ile sınır anlaşmazlığını çözme çabalarına bağlayarak şunları söyledi:

“Lübnan, Tel Aviv’in Lübnan’a karşı geniş çaplı bir savaş başlatmasını engellemek için büyük baskı uygulayan ABD’lileri kışkırtmamaya çalışıyor ve 1701 sayılı kararı her iki tarafı da tatmin edecek bir formüle göre uygulamaya çalışıyor.”

Savaş suçları

Lübnan, BM üyesi olduğu sürece İsrail’e dava açma hakkına sahip.

Lübnan merkezli JUSTICIA insan hakları kuruluşunun Başkanı Avukat Dr. Paul Morcos, “Uluslararası Adalet Divanı, BM’ye bağlı bir yargı organıdır ve Lübnan’ın bu mahkemeye dava açma hakkı vardır. Ancak sorun, İsrail’i ihlal ettiği için dava edebileceği uluslararası anlaşmada yatıyor” dedi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Morcos, şu ifadelerle açıklamasını sürdürdü:

“Lübnan’da işlenen İsrail suçları mutlaka soykırım kategorisinde değildir ve 1948 sözleşmesine tabi değildir. Savaş suçları veya başka bir kategoriye girebilir. Dolayısıyla diğer uluslararası sözleşme ve anlaşmalara tabi olabilir.”

Najjar’ın sunduğu hukuki yaklaşıma katılan Morcos, şunları söyledi:

“Başvurulabilecek makam, 1998 Roma Statüsü uyarınca kurulan ve aynı zamanda insanlığa karşı suçlar ve saldırı suçlarında da uzman olan Uluslararası Ceza Mahkemesi’dir. Ancak Lübnan onun bir üyesi değil ve tabii ki İsrail de değil.”

Strasbourg’daki Uluslararası İşletme Üniversitesi Dekanı görevini yürüten Morcos, Lübnan’ın şikayetlerini BM Güvenlik Konseyi ve diğer BM kuruluşlarına ilettiğini, bunların yalnızca bir tür baskı oluşturması dışında hiçbir gerçek faydası olmadığını vurguladı.

Morcos’a göre, Lübnan daha önce, 2006 yılında Jiyeh Elektrik Santrali’nin bombalanması sonucu oluşan hasar ve bir miktar petrolün denize sızması sonucu su kirliliği oluşması nedenleriyle, BM’den İsrail’in Lübnan’a tazminat ödemesini ve 856 milyon dolar tutarında ödeme yapmasını zorunlu kılan bir karar almayı başarmıştı.

Uluslararası Adalet Divanı

Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin katillerini yargılayan uluslararası mahkemenin üyesi olan Yargıç Afif Şemseddin ise farklı bir görüş sundu.

Şemseddin, Lübnan’ın İsrail’in işlediği suçlardan dolayı Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açmak için önemli bir fırsata sahip olduğunu ve bu davanın Güney Afrika’nın açtığı davadan bağımsız olması gerektiğini vurguladı.

Şarku’l Avsat’a konuşan Şemseddin, “Mahkeme, bu davayı değerlendirmekten ve Lübnan’da işlenen suçların soykırım suçuyla ne ölçüde tutarlı olduğunu tartışmaktan çekinmeyecektir” diye konuştu.

Yargıç Şemseddin, İsrail’in 1996’daki Gazap Üzümleri Operasyonu sırasında işlediği katliamı da bu davaya dahil edebileceğini vurguladı.

Söz konusu operasyonda, kasabalarına ve evlerine yapılan baskınlar ve katliamlardan kaçmak için BM genel merkezine sığınan çoğu çocuk ve kadın olmak üzere yaklaşık 190 sivil öldürüldü.

İsrail’in Lübnan’daki saldırısında ölenlerle, Gazze’deki katliamlarında ölenlerin sayısını karşılaştırmak mümkün değil.

İsrail’in Gazze’deki saldırıları sonucu şu ana kadar yüzde 40’ı çocuk olmak üzere 26 bin kişi öldü.

Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırım suçlarını sınıflandırmak için dayandığı kriterin ölüm sayısı olmadığının altını çizen Yargıç Şemseddin, şu ifadelerle devam etti:

“Onun için önemli olan, bu savaşta masum insanların ölmesi ve hastaneler, okullar, mülteci kampları, ibadethaneler de dahil olmak üzere sivil tesisleri ve insani kurumları sistematik olarak yok etmesiyle kanıtlandığı gibi, İsrail’in devam eden suçlarıdır.”

Tarihsel olarak, kendisini kınayanlar da dahil uluslararası kararları görmezden gelmeye alışmış olan İsrail üzerinde yargı kararlarının etkisinin hiçbir etkisi yok.

Yargıç Şemseddin, “Kararın önemi sadece hukuki geçerliliği değil, suç mağdurlarına tazminat ödeme yükümlülüğüne ek olarak, aynı zamanda İsrail’i dünyadaki en yüksek yargı mercileri önünde teşhir eden, liderlerini savaş suçlusu haline getiren ahlaki güçtür” dedi.



Husiler Dhamar hava sahasında ABD İHA’sının düşürüldüğünü duyurdu

ABD'nin MQ-9 insansız hava aracı (AP)
ABD'nin MQ-9 insansız hava aracı (AP)
TT

Husiler Dhamar hava sahasında ABD İHA’sının düşürüldüğünü duyurdu

ABD'nin MQ-9 insansız hava aracı (AP)
ABD'nin MQ-9 insansız hava aracı (AP)

Yemen'deki Husiler, bugün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, ABD'ye ait bir MQ-9 insansız hava aracını (İHA) düşürdüğünü açıkladı. Açıklamada, Sana'nın güneyindeki “Dhamar vilayetinin hava sahasında düşmanca görevler” yürüttüğü sırada karadan havaya füze ile vurulduğu belirtildi.

Husi askeri sözcüsü Yahya Seri bugün “X” platformundaki hesabından yayınladığı açıklamada, “Dhamar vilayeti hava sahasında düşürülen İHA bir hafta içinde üçüncü, Gazze'ye destek operasyonlarının başlamasından bu yana ise onuncu (10) İHA oldu” ifadelerini kullandı.

Seri, “Güçlerimiz ve kararlı halkımız karada ve denizde nitelikli operasyonlarla Filistin halkının zaferini desteklemeye devam edecektir” dedi.

Husi askeri sözcüsü, operasyonlarının “saldırganlık durana ve Gazze'deki Filistin halkı üzerindeki kuşatma kaldırılana kadar devam edeceğini” belirtti.