Cibuti Cumhurbaşkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Kızıldeniz’deki gelişmeleri takip ediyoruz. Topraklarımızın herhangi bir bölümünün hedef alınmasını kabul etmiyoruz

Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh, Krallık ile deniz ve hava taşımacılığı alanındaki projeler ve bir Suudi serbest bölgesinin kurulması hakkında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh, başkent Cibuti’deki başkanlık sarayında Şarku’l Avsat’a konuştu (Fotoğraf: Turki el-Akili)
Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh, başkent Cibuti’deki başkanlık sarayında Şarku’l Avsat’a konuştu (Fotoğraf: Turki el-Akili)
TT

Cibuti Cumhurbaşkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Kızıldeniz’deki gelişmeleri takip ediyoruz. Topraklarımızın herhangi bir bölümünün hedef alınmasını kabul etmiyoruz

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh, başkent Cibuti’deki başkanlık sarayında Şarku’l Avsat’a konuştu (Fotoğraf: Turki el-Akili)
Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh, başkent Cibuti’deki başkanlık sarayında Şarku’l Avsat’a konuştu (Fotoğraf: Turki el-Akili)

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh, ülkesinin Babu’l Mendeb bölgesi ve Aden Körfezi’nde son gelişmeleri yakından takip ettiğini, Kızıldeniz ve stratejik boğazın güvenliğini sağlamaya ve uluslararası ticaretin önündeki engelleri kaldırma arzusunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Gulleh, cumhurbaşkanlığı karargahından Şarku’l Avsat’a ABD, Fransa, İngiltere ve Suudi Arabistan Krallığı başta olmak üzere Kızıldeniz’e kıyısı olan ülkeler de dahil büyük güçlerle ‘deniz taşımacılığını korumak, terörle mücadele etmek ve bölgeyi ve tüm dünyayı rahatsız eden güvenlik sorunlarıyla yüzleşmek’ için koordinasyon ve işbirliği konusunda kapsamlı bir röportaj verdi.

FOTO: Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulle, Şarku’l Avsat’a konuşurken (Fotoğraf: Turki el-Akili)
 Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh, Şarku’l Avsat’a konuşurken (Fotoğraf: Turki el-Akili)

Cumhurbaşkanı, Cibuti’nin kendi topraklarındaki herhangi bir tarafın hedef alınmasını reddettiğini vurgularken, ülkedeki uluslararası askeri üslerin uluslararası barış ve güvenliği korumayı, terörizm ve deniz korsanlığı ile mücadele etmeyi ve dünyanın bu önemli stratejik konumunda seyrüseferi korumayı amaçladığını söyledi.

Cumhurbaşkanı ayrıca, Çin’in İpek Yolu projesi ve bunun Afrika Boynuzu bölgesine etkisi, Cibuti’nin askeri üslerin varlığıyla izlediği tarafsızlık politikası ve diğer konular da dahil olmak üzere birçok önemli meseleye değindi.

İşte Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh’in Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın tamamı;

Cibuti’nin Suudi Arabistan ile ilişkileri

*Sayın Cumhurbaşkanı, mevcut durumda Cibuti- Suudi Arabistan ilişkilerini, iki ülke arasındaki koordinasyon düzeyini ve özellikle ekonomik ve siyasi işbirliği alanlarındaki gelişme potansiyelini nasıl tanımlıyorsunuz?

-Öncelikle Şarku’l Avsat gazetesinin, medya alanındaki öncü rolünü ve Arap okurunu dünyada, özellikle bölgemizde olup bitenler konusunda aydınlatmaya yönelik çabasını takdir ediyorum. Cibuti- Suudi Arabistan ilişkileri ise güçlü ve köklüdür. Cibuti’nin 1977’deki bağımsızlığından bu yana bu ilişkiler, güçlenmeye ve çeşitli bölgesel ve uluslararası meselelere ilişkin siyasi vizyonlar açısından daha uyumlu olmaya devam etti.

Cibuti ve Suudi işadamları için ortak bir konseyin varlığına ek olarak, güvenlik ve askeri de dahil birçok komitede ve iki ülke arasındaki ikili işbirliğinin çeşitli alanlarda yer aldığı genel bir çerçeveyi temsil eden Cibuti- Suudi Arabistan Komitesi’nde devam eden işbirliği ve koordinasyon açıkça görülüyor. İki ülke arasında 200 yılından bu yana çeşitli alanlarda 30’a yakın anlaşma ve mutabakat zaptı imzalandı.

Limanlar alanında son yirmi yılda nicelik ve nitelik açısından kaydettiğimiz muazzam gelişmeye dayanarak, iki kardeş ülke arasında deniz taşımacılığı, lojistik hizmetler ve limanlar alanında iş birliğinin güçlendirilmesini sabırsızlıkla bekliyoruz.

FOTO: Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, geçen Aralık ayında Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulle’yi Riyad’da kabul etti (SPA)
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, geçen Aralık ayında Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh’yi Riyad’da kabul etti (SPA)

Doğrudan deniz ve hava taşımacılığı alanında ortak projelerin oluşturulması, Cibuti’deki uluslararası serbest ticaret bölgesi içerisinde Suudi ihracatı ve ürünleri için serbest bölge ve depoların kurulması yönünde çalışmalar sürüyor. Bu durum da Suudi ihracatının Afrika kıtasına akışını artırmaya katkıda bulunuyor.

*Cibuti, iki taraf arasında bir köprü olarak Arap- Afrika ilişkilerinin geliştirilmesinde nasıl bir rol oynayabilir?

-Kızıldeniz’in güneybatı kıyısında, kardeş Yemen’e yaklaşık 25 kilometre uzaklıktaki coğrafi konumu, Cibuti Cumhuriyeti’ni Afrika kıtası ile Arap Yarımadası’nı birbirine bağlayan hayati bir köprü haline getiriyor. Ülkemizin bu coğrafi avantajı Arap-Afrika ilişkilerinin gelişmesine katkı sağlayacak ve Arap ulusal güvenliğinin korunmasında önemli rol oynayacaktır.

Ekonomik düzeyde Cibuti Cumhuriyeti, Cibuti limanlarındaki gelişmiş altyapıya ek olarak Kızıldeniz’deki IGAD ve COMESA ülkelerine açılan bir kapı konumundadır ve bunların hepsi Arap- Afrika ilişkilerinin Türkiye'de gelişmesine büyük katkı sağlayan faktörlerdir.

Kızıldeniz meselesi

*Cibuti’nin bu bölgeye yakın stratejik konumu göz önüne alındığında, Babu’l Mendeb, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ndeki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Babu’l Mendeb Boğazı civarındaki son gelişmeleri yakından takip ediyor, Kızıldeniz ve Babu’l Mendeb Boğazı’nın güvenliğini sağlamayı ve uluslararası ticaretin önündeki engelleri kaldırmayı hedefliyoruz. Bu nedenle Kızıldeniz’de seyir güvenliğinin ve emniyetinin korunması için bölgedeki çeşitli krizlerin çözülmesi ve çeşitli bölgesel ve uluslararası düzeyde bir araya gelmenin gerekli olduğuna inanıyoruz.

Gazze’de Ekim 2023’ten bu yana devam eden savaşı da büyük bir kaygıyla takip ediyoruz. Birçok kez dile getirdiğimiz gibi, Gazze'deki kardeşlerimizin kuşatma, barbarca katliam ve altyapının korkunç şekilde tahrip edilmesi gibi maruziyetlerini güçlü bir şekilde reddettiğimizi bildiriyoruz. Uluslararası toplumu sorumluluklarını üstlenmeye ve en kötü türde öldürmelere ve zorla yerinden edilmeye maruz kalan savunmasız Filistin halkına koruma sağlamaya çağırıyoruz.

*Kızıldeniz’de seyrüseferin korunması için bölgedeki ve dünyadaki müttefiklerinizle koordinasyonunuz var mı?

-Cibuti Cumhuriyeti, küresel ticaret için büyük stratejik, ekonomik ve politik öneme sahip olan Babu’l Mendeb Boğazı’na bakmaktadır. Bu, onu uluslararası güvenlik ve istikrarı koruma çabalarında önemli bir ülke haline getiriyor. Deniz taşımacılığını korumak, terörle mücadele etmek ve bölgeyi ve tüm dünyayı rahatsız eden güvenlik sorunlarıyla yüzleşmek için ABD, Fransa ve İngiltere gibi büyük güçlerin yanı sıra Kızıldeniz’e kıyısı olan ülkelerle, özellikle Suudi Arabistan Krallığı ve diğerleri ile koordinasyon ve işbirliği yapıyoruz.

Cibuti’deki uluslararası askeri üsler, uluslararası barış ve güvenliğin korunması, terörizm ve deniz korsanlığıyla mücadele ve dünyadaki bu önemli stratejik konumda seyrüseferin korunması konularındaki işbirliğinin yalnızca birkaç yönüdür.

*Küresel ticaretin ve enerji kaynaklarının geçişinde önemli bir arter oluşturan bu bölgede gerilimin azaltılması yönünde vizyonunuz nedir?

-Vizyonumuz, Kızıldeniz’in güvenliğini korumak ve bu çok önemli bölgede deniz ulaşımının sorunsuz olmasını sağlamak için deniz taşımacılığını güvenli hale getirmek amacıyla çeşitli bölgesel ve uluslararası düzeylerde işbirliği yapmaktır.

*Kızıldeniz’e Sınırı Olan Ülkeler Forumu’nun bu tür krizlerdeki rolünü ve önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cibuti Cumhuriyeti, Cibuti’nin yanı sıra Suudi Arabistan, Mısır, Somali, Yemen, Sudan, Ürdün ve Eritre’yi içeren Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ne bakan Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nin kurulmasını onaylayan ilk ülkelerden biridir.

Bu bölge ülkelerini bir araya getirecek, aralarında çeşitli alanlarda koordinasyon ve iş birliği yapılmasında önemli rol oynayacak bir oluşuma duyulan ihtiyacın ve öneminin bilincindeyiz.

1956’dan bu yana Kızıldeniz güvenlik sistemi fikriyle ilk girişimleri başlatan konsey olması nedeniyle, bu konseyin genel merkezinin kardeş Suudi Arabistan Krallığı’nda olmasını daha önce teklif etmiştik. Kızıldeniz’e uzanan Suudi kıyıları, Kızıldeniz’e sınırı olan diğer ülkeler arasında en uzundur. Bu nedenle bu yeni oluşan konsey, üye devletler tarafından memnuniyetle karşılanan bir Suudi önerisi olmasının yanı sıra, bu denizde olup bitenlerin tehlikelerine karşı daha savunmasızdır.

FOTO: Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulle, geçen Ocak ayında Uganda’da düzenlenen IGAD organizasyonunun 42. özel oturumuna katılırken (Reuters)
Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulleh, geçen Ocak ayında Uganda’da düzenlenen IGAD organizasyonunun 42. özel oturumuna katılırken (Reuters)

Bu gibi krizlerde bu Konseyin öneminin daha da arttığına inanıyorum. Bu da Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ne kıyısı olan ülkelerin işbirliğini, bu önemli bölgenin güvenliğinin sağlanması için acil bir gereklilik haline getiriyor. Bu nedenle bölgedeki gelişmelere ayak uydurmak için bu konseyin etkinleştirilmesi ve başlatılması çağrısında bulunuyoruz. Üye devletler arasında Konsey’in kurulmasına yönelik istişareler sırasında gözlemlediklerimiz ve isteklilik göz önüne alındığında, bu Konseyin kendisine verilen görevleri yerine getirmesi için sunduğu fırsatların çok sayıda olduğu görülmektedir. Bölgenin aşırıcılık, terörizm ve yasadışı göç gibi pek çok zorlukla çevrili olduğunu ve bunların küresel ve bölgesel dayanışmayla aşılabileceğini herkes biliyor.

*ABD’nin Husileri hedef alacak füze platformu kurma talebi vardı ve bu, Cibuti tarafından reddedildi. Gazze krizinin yansımaları ve Kızıldeniz’deki saldırılarla nasıl başa çıkıyorsunuz?

-Bizim topraklarımızdan hiçbir tarafın hedef alınmaması yönündeki tavrımız nettir. Bu, bizim bağlı olduğumuz egemenlik meselesidir. Ama aynı zamanda bölgedeki krizlerin çözümü için iş birliği ve dayanışma çağrısında bulunuyoruz.

*Bu hayati bölgede istikrarın sağlanmasında ve gerilimin hafifletilmesinde Cibuti ve Suudi Arabistan’ın rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Güvenlik, ticaret ve enerji gibi alanlarda işbirliğine yönelik ortak girişimler var mı?

-Birçok kez vurguladığımız gibi Cibuti Cumhuriyeti, Babu’l Mendeb Boğazı üzerindeki stratejik konumu nedeniyle Kızıldeniz’in güvenliğinin korunması açısından önemli bir ülkedir. Çeşitli kardeş ve dost ülkelerle dengeli ilişkilere sahiptir ve çalkantılı bir bölgede istikrar ve barışı teşvik etme konusunda iyi bir üne sahiptir. Suudi Arabistan Krallığı, siyasi ve ekonomik ağırlığının yanı sıra dini statüsü nedeniyle de kardeş ve önemli bir ülkedir. İki kardeş ülkenin güvenlik, ticaret ve enerji başta olmak üzere pek çok alanda ortak iş birliği bulunuyor. Şüphe yok ki bu ikili işbirliği, hayati önem taşıyan bu bölgede istikrarın sağlanmasında önemli bir role sahiptir.

Somali- Etiyopya

*Cibuti, Etiyopya ile Somaliland arasında yakın zamanda açıklanan anlaşmayı ve bunun Afrika Boynuzu bölgesindeki yansımalarını nasıl değerlendiriyor?

-Somali ve Etiyopya, Afrika Birliği’nin (AfB) yanı sıra Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) de üyesidir. Her iki örgütün tüzüklerinde üye devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gereğinin öngörüldüğü bilinmektedir. Cibuti, IGAD’ın mevcut oturumunun başkanı sıfatıyla, üye devletlerin bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne bağlılığını teyit eder. Komşu Somali ile Etiyopya arasındaki krizin tırmanmasından derin endişe duyuyoruz ve anlaşmazlığı diyalog yoluyla sonlandırmaya çağırıyoruz. Bölgemizin daha fazla krize dayanamayacağına, bu nedenle ekonomik entegrasyona ve kalkınmaya odaklanmamız gerektiğine, bunun da ancak ilgili ülkeler arasındaki diyalog ve koordinasyonla sağlanabileceğine inanıyoruz.

Sudan meselesi

*Cibuti, IGAD üyesi olarak Sudan’daki çatışmanın durdurulması için büyük çaba harcıyor. Bu konuda çalışmalarınız nereye ulaştı?

-Kardeş Sudan Cumhuriyeti, IGAD’ın kurucu üyesi ve organizasyonda önemli bir ülke olduğu için istikrarı, bölge ve dünya açısından önem taşıyor. Bu açıdan bakıldığında Sudan’da savaşın başladığı 15 Nisan 2023’ten bu yana çatışmaların derhal durdurulması ve çatışmanın iki tarafının müzakere masasına getirilmesi çağrısında bulunan bir girişimi hızla hayata geçirdik. Örgütün mevcut oturumuna şu anda Cibuti Cumhuriyeti başkanlık ediyor. Bu kardeş ülkede devam eden çatışmaya çözüm bulmak amacıyla diğer üye ülkeler ve uluslararası toplumla koordineli olarak yoğun ve sürekli çaba gösteriyoruz.

Sudan’daki kriz taraflarını, görüşlerini ve çözüm vizyonunu dinlemek üzere Cibuti’de ağırladık. Herkes, savaşın ülke ve Sudan halkının yetenekleri üzerindeki ciddi yansımaları göz önüne alındığında, savaşın derhal sona erdirilmesi arzusunu vurguladı. Savaşın durdurulması için çabalarımızı sürdüreceğiz. Bu çabaların kalıcı ve koşulsuz ateşkese yol açacağı ve kardeş Sudan halkını içinde bulunduğu zorlu krizden çıkaracak çözümlere ulaşacağı konusunda iyimseriz. Sudan, Arap ve Afrika ağırlığıyla önemli bir ülkedir ve şüphe yok ki içinde bulunduğumuz kriz, Afrika Boynuzu bölgesi ve komşu ülkelerin istikrarını olumsuz etkiledi. Bu nedenle savaşın sona erdirilmesinin ve bu kardeş ülkenin iç savaşa sürüklenme riskinden korunmasının gerekliliğini vurguluyor, bu savaşın sona erdirilmesi yönündeki uluslararası çağrılara herkesin yanıt vermesini umuyoruz.

FOTO: Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, 2023’ün sonunda Cibuti’de IGAD Sekreteri ile buluşuyor (Egemenlik Konseyi Medyası)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, 2023’ün sonunda Cibuti’de IGAD Sekreteri ile buluşuyor (Egemenlik Konseyi Medyası)

*17 Şubat’ta yapılacak Afrika Zirvesi’nin masasındaki en önemli konular ve sonuçlarına ilişkin beklentileriniz nelerdir?

-Yaklaşan Afrika zirvesi, Afrika Boynuzu başta olmak üzere bazı Afrika ülkelerindeki zorlu koşullar ışığında gerçekleştirilecek. Zirve gündeminin ön sıralarında en çok öne çıkan çetrefilli konuların ve güncel krizlerin yanı sıra çeşitli etkili jeopolitik gelişmelerin yer alması bekleniyor.

Cibuti’deki askeri üsler

*Afrika Boynuzu bölgesinde tarafsızlık politikası izleyen Cibuti’nin birçok büyük ülkeye ait askeri üsleri bulunuyor. Bu üslerin Cibuti açısından önemi nedir?

-Cibuti Cumhuriyeti, Afrika Boynuzu bölgesinde ve dünyada tarafsızlık politikası izlemektedir. Tüm kardeş ve dost ülkelerle dengeli ilişkiler içindedir. Bu, 1977’deki bağımsızlıktan bu yana Cumhuriyet ilkelerinin dayandığı bir politikadır. Cibuti topraklarında uluslararası askeri üslere ev sahipliği yapma konusuna gelince bu, çeşitli ülkelerle ulusal egemenliği dikkate alan bir çerçeve içerisinde ilişkilerde dengeli bir yaklaşım dahilindedir. Bu askeri üslerin terörle, aşırıcılıkla ve deniz korsanlığıyla mücadele etmek ve Cibuti Cumhuriyeti ile üssün ait olduğu ülke arasında ikili anlaşmalar uyarınca Kızıldeniz ve Babu’l Mendeb Boğazı’nda seyrüseferi güvence altına almak amacıyla işbirliği ve koordinasyon çerçevesinde bulunduğunu defalarca vurguladık.

Bu bölgenin, terörizm, aşırılık ve korsanlık gibi birçok riskin de tehdidi altında olduğu ve bölgedeki birçok çatışmadan etkilendiği bilinmektedir. Dolayısıyla bu askeri üslerin Kızıldeniz bölgesinin güvenliğinin korunmasındaki önemli rolü ortadadır. Dünya kıtalarını birbirine bağlayan, uluslararası ticaretin büyük bir kısmının geçtiği hayati önem taşıyan stratejik bir bölge olması, bunun güvence altına alınmasında uluslararası işbirliğini zorunlu kılmaktadır.

*Peki komşu ülkelerin bu üslerin varlığına ilişkin endişeleriyle nasıl ilgileniyorsunuz?

-Komşu ülkelerden bu konuda herhangi bir endişe işitmedik. Gerçekten endişe duyuluyor mu?

*Cibuti, topraklarındaki iki karşıt ülkeyi, ABD ve Çin’i birbirine yakın askeri üslerle bir araya getirerek nasıl uzlaşabilir?

-Dediğim gibi, çeşitli büyük güçlerle dengeli ilişkilerimiz var ve bunlardan herhangi biriyle egemenlik ve ulusal çıkarlar çerçevesinde işbirliği yapma veya anlaşma yapma hakkına sahibiz. Bu yaklaşım, eğer istek varsa bir arada yaşayabileceğimizin kanıtıdır. Cibuti’deki uluslararası askeri üsler öncelikle Kızıldeniz bölgesinin, Aden Körfezi’nin ve genel olarak Afrika kıtasının güvenliğinin korunmasında işbirliğine yöneliktir. Cibuti’de askeri üsleri bulunan birçok ülke, ticari ve yatırım çıkarlarını koruma konusundaki çıkarlarını teyit ediyor. Buna göre Amerikan ve Çin üsleri, bölgede uluslararası seyrüseferin güvence altına alınması ve terörle, aşırıcılıkla ve uluslararası istikrarı istikrarsızlaştıran diğer konularla mücadeleyi amaçlayan ortak hedefler kapsamına girmektedir.

*Çin ve bazı bölge ülkelerinin açıkladığı İpek Yolu projesinin güvence altına alınması konusunda ülkenizin tutumu nedir?

- Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesi doğası gereği ticari bir projedir ve Cibuti Cumhuriyeti’nin stratejik konumu, onu bu dev projenin merkezine yerleştirmektedir. Pekin’in Afrika kıtasının en büyük serbest ticaret bölgesi olan Cibuti’deki uluslararası serbest ticaret bölgesine katkısının yanı sıra, başkent Cibuti’yi Addis Ababa’ya bağlayan hızlı tren dahil Çin’in ülkemizdeki yatırımlarına değer veriyoruz. Çin’in, İpek Yolu’nun geçtiği ülkelerdeki dev yatırım girişimiyle ekonomik büyümeyi hızlandırma yeteneğine sahip olduğuna inanıyoruz.



Fransa'nın Doğu Kudüs ve İsrail'deki mülkleri hakkında ne biliyoruz?

Kudüs'teki Eleona Kilisesi’ne yapmayı planladığı ziyaretin iptal edilmesinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot (AFP)
Kudüs'teki Eleona Kilisesi’ne yapmayı planladığı ziyaretin iptal edilmesinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot (AFP)
TT

Fransa'nın Doğu Kudüs ve İsrail'deki mülkleri hakkında ne biliyoruz?

Kudüs'teki Eleona Kilisesi’ne yapmayı planladığı ziyaretin iptal edilmesinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot (AFP)
Kudüs'teki Eleona Kilisesi’ne yapmayı planladığı ziyaretin iptal edilmesinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot (AFP)

İsrail polisinin Kudüs'te Paris'in mülkiyetinde ve yönetiminde bulunan bir dini mekâna izinsiz girmesinin ardından İsrail ile Fransa arasında başlayan yeni diplomatik sorun, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot'un İsrail’e yaptığı ziyareti gölgede bıraktı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Kudüs civarındaki dört alan Fransız mülkiyeti ve yönetimi altında bulunuyor: Eleona Kilisesi, Kralların Mezarları, Azize Hannah (Anne) Kilisesi ve Meryem Ana Manastırı.

Eleona Kilisesi

19'uncu yüzyıldan bu yana Fransa'ya ait olan Eleona Kilisesi, İsrail'in 1967'den beri işgal ve ilhak ettiği Doğu Kudüs'teki Zeytin Dağı'nda yer alıyor.

Kilise, Hıristiyan geleneğine göre İsa'nın havarilerine ‘Göklerdeki Babamız’ duasını öğrettiğine inanılan Pater Mağarası üzerine inşa edilmiş.

Dördüncü yüzyılda İmparator Konstantin'in annesi Helena tarafından şimdi harabe halinde olan bir katedral inşa edilmiş.

Uzun bir süre boyunca Hıristiyanların buraya girmesine izin verilmemiş. Mülk, 1856 yılında mağaranın üzerine bir manastır inşa eden Aurelie de la Tour d'Auvergne tarafından satın alınmış ve 1874 yılında Fransa'ya bağışlanmış. Karmelit rahipler, 1873'ten beri burada Fransız diplomatik koruması altında yaşıyor.

Kralların Mezarları

Bu alan uzun süre Yahudi krallarının mezarı sanılmış. Ancak bu alanın, otuz kadar ileri gelenle birlikte gömülmüş olan birinci yüzyılda yaşamış Yahudi kraliçesi Adiabene'li Helena'nın mezarı olması daha muhtemel.

Taş mezarların yeraltı odalarına giden dar bir taş merdivenden ve ardından diğer taş mezarlara giden katakomplardan oluşan alan, işgal altındaki Doğu Kudüs'te yer alıyor.

Fransız arkeologlar tarafından yapılan kazılar 1863 yılında başladı. Fransız Yahudi bankerler Perrier kardeşler tarafından satın alınarak, 1886 yılında ‘İsrail'in sadık çocuklarının bilgisi ve hürmeti için korunması amacıyla’ Fransa'ya devredildi.

Ultra-Ortodoks Yahudiler (Haredim) bu mülkiyet hakkına itiraz etmeye devam ediyor. Bu kutsal mekâna girme ve dua etme hakkını elde etmek için düzenli olarak kapının önünde toplanıyorlar.

Mekân, Fransa tarafından finanse edilen 10 yıllık bir çalışmanın ardından 2019 yılında yeniden açıldı.

Azize Hannah (Anne) Kilisesi

Kudüs'ün Eski Şehri'nde, Esbât Kapısı’nın (Aslanlı Kapı) yakınında yer alır. Orijinal Romanesk yapı 12’nci yüzyılda Haçlılar tarafından, annesinin adı Hannah (Hanne) olan Meryem Ana'nın ailesinin yaşadığı varsayılan yerde, Hıristiyan rivayetlerine göre İsa'nın felçli bir adamı iyileştirdiği Beytesta Havuzu’nun yanında inşa edilmiştir.

Selahaddin Eyyubi'nin 1187'de Kudüs'ü fethetmesinden sonra Kur’an kursuna dönüştürülmüştür. 1856'da Osmanlı Sultanı, Kırım Savaşı sırasında Ruslara karşı müdahale ettiği için 3. Napolyon'a teşekkür etmek amacıyla burayı Fransa'ya vermiştir.

1878'den bu yana, Mağrip ve Sahra altı Afrika'da misyonerlik yapan ve Kudüs'teki Doğu Kiliseleri ile diyalog halinde olan Beyaz Babalar Tarikatı tarafından yönetilmektedir.

2020 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ziyareti sırasında Azize Hannah Kilisesi'nin önünde izdiham yaşanmış ve Macron bir İsrail polisine İngilizce olarak “Gözümün önünde yaptıklarınızdan hoşlanmadım” demişti.

Belki de en kayda değer olay 1996 yılında, merhum Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın kendisine çok yaklaşan bir İsrail askerine kızarak İngilizce “Uçağıma geri dönmemi mi istiyorsunuz?” diye bağırması ve askerlerden Azize Hannah Kilisesi'nin bulunduğu yeri terk etmelerini istemesidir.

Meryem Ana Manastırı

Kudüs'ün yaklaşık 10 kilometre batısında Müslüman Arap köyü Ebu Guş'ta yer alan manastır, 1976 yılından beri Benedikten rahip ve rahibelerine ev sahipliği yapıyor.

Bu eski komuta merkezi, 12’nci yüzyılda Hospitalier Şövalyeleri’nin emriyle Kudüs'e gitmeden önce burada mola veren hacılar için inşa edilmiş.

Sultan Abdulaziz, 1873 yılında Lod'daki Mar Girgis (Saint George) Kilisesi’nin Rum Ortodokslar tarafından ele geçirilmesini telafi etmek için burayı Fransa'ya bağışlamıştır.