İsrail'in Refah'a saldırı planıyla riske attığı temeller: Camp David Anlaşması

İsrail ile Mısır arasında ABD'nin arabuluculuğunda 1979'da imzalanan Camp David Anlaşması'nın temelleri, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentine yönelik muhtemel saldırısıyla sarsılıyor

(AA)
(AA)
TT

İsrail'in Refah'a saldırı planıyla riske attığı temeller: Camp David Anlaşması

(AA)
(AA)

İsrail'in, 129 gündür yoğun hava saldırılarının yanı sıra kuzey ve orta bölgelerinde karadan işgal operasyonları yürüttüğü Gazze'de, Filistinli nüfusun büyük bir bölümünün sığındığı güneydeki Refah bölgesine de karadan operasyon yapacağını açıklaması Mısır'ın tepkisini çekti.

Camp David Anlaşması kapsamında, Mısır, Sina Yarımadası'nda tekrar kontrolü sağlarken "Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinlilere meşru haklar tanınması" da anlaşmanın temelleri arasında yer alıyor.

Gazze'nin güneyinde Mısır sınırında bulunan Refah kentine yönelik işgal planının icra edilmesi durumunda, yerinden edilerek Refah'a sığınan 1 milyon 400 bin Filistinlinin Mısır sınırına akın etme ihtimali söz konusu.

Kahire yönetimi, Refah'a yönelik İsrail operasyonunun Mısır'a ve Gazze Şeridi'ne muhtemel etkisi dolayısıyla Tel Aviv'e tepki gösterdi.

İsrail devlet televizyonunun haberine göre Mısır, Refah'ın karadan işgal edilmesi durumunda barış anlaşmasını askıya alacağını İsrail'e bildirdi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı, dün yaptığı yazılı açıklamada, İsrail'in Refah kentine yönelik kara saldırısının "vahim sonuçları olacağı" uyarısında bulunarak, "Gazze'deki son güvenli bölge olması hasebiyle 1,4 milyondan fazla kişinin sığındığı kentin hedef alınmasının engellenmesi için tüm bölgesel ve uluslararası çabaların birleştirilmesi gerektiğini" vurguladı.

İsrail'in Refah kentine karadan saldırı düzenlemesi durumunda, bölgeye yığılmış 1,4 milyon Filistinlinin saldırıların hedefi olmasından ve bölgeye insani yardım girişinin tamamen durmasından endişe ediliyor.

Camp David Anlaşması'nın Gazze için önemi

Kahire ve Şam yönetimlerinin İsrail'in 1967'de işgal ettiği Golan Tepeleri (Suriye) ile Sina Yarımadası'nı (Mısır) geri almak amacıyla İsrail'e karşı başlattığı 1973'teki Yom Kippur Savaşı, Arap ülkeleri ve İsrail'in cephede çarpıştığı son savaş oldu.

Bu savaş sonrasında, dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin arasında 1979 yılında ABD'de imzalanan Camp David Anlaşması da Arap ülkeleri ve İsrail arasındaki "ilk normalleşme anlaşması" oldu.

Anlaşma ülkede tepkilere neden olurken, Sedat 1981 yılında, bir tören sırasında Mısır ordusunda görevli Halid el-İslambuli ve arkadaşları tarafından kurşunlanarak öldürüldü.

Anlaşmayla birlikte Sina Yarımadası Mısır'ın egemenliğine geçerken, İsrail, Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinlilere "meşru haklar sağlanmasını" kabul etti.

İsrail'in Gazze'nin Refah bölgesine yığılan Filistinlilere yönelik kara operasyonu yapması durumunda, Mısır'ın Sina Yarımadası'nda güvenliğin tehlikeye girebileceği ve Gazze'deki Filistinlilere yaşam hakkı tanınmayacağı endişesi Camp David Anlaşması'nın temellerini sarsıyor.

İsrail'in "Philadelphia Koridorunu" ele geçirme çabaları

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Camp David Anlaşması kapsamında tampon bölgede yer alan Philadelphia Koridoru'nu ele geçirme yönündeki niyetini 7 Ekim'den bu yana Gazze'de devam eden saldırılar süresince birçok açıklamasında dile getirdi.

"Selahaddin Koridoru" olarak da bilinen Philadelphia Koridoru, Filistin'de 2006'da yapılan seçimleri Hamas'ın kazanması ve kısa süre sonra Gazze'de kontrolü sağlamasının ardından Hamas'ın kontrolüne geçti.

"İsrail, Philadelphia Koridoru'nu kontrolü altına almalıdır." ve "Gazze'deki Philadelphia Koridoru'nu kontrol altına almadan Hamas'ı ortadan kaldıramayız." şeklinde açıklamalarda bulunan Netanyahu, Gazze'nin Mısır sınırının da işgal edilmesi yönündeki ısrarını vurguladı.

Mısır ise Netanyahu'nun bu ifadelerine karşılık, "İsrail'in Philadelphia Koridoru'nu işgale yönelik bir adımının, Mısır-İsrail ilişkilerini ciddi şekilde tehdit edeceği" açıklamasında bulundu.

Şubat ayının ilk günlerinde İsrail ordu radyosunda yayınlanan bir haberde, İsrail ve Mısır'ın "Gazze saldırıları sonrası için Philadelphia Koridoru'nun kontrolüne ilişkin anlaşmaya yaklaştığı" iddia edilirken, Mısırlı bir üst düzey yetkili Mısır medyasına yaptığı açıklamada bu iddianın asılsız olduğunu belirtti.

Mısır Dışişleri Bakanlığından "Camp David'i askıya alma" uyarısı

Gazze'nin güneyindeki Refah kentine hava saldırılarını yoğunlaştıran İsrail'e dünyadan tepkiler yükselirken, Mısır da İsrail'e Camp David Anlaşması'nı askıya alacağı yönünde uyarıda bulundu.

İsrail devlet televizyonunun haberine göre, Mısır, Refah kentine kara harekatı düzenlenmesi durumunda Camp David Anlaşması'nı askıya alacağını İsrail'e bildirdi.
Mısır Dışişleri Bakanlığı da son açıklamalarında Refah'a askeri operasyon düzenlenmesinin "vahim sonuçları" olacağını vurgulayarak, "askeri operasyon açıklamalarını kesin bir şekilde reddettiğini" bildirdi.

Mısır, Gazze'deki son güvenli bölge olan 1 milyon 400 binden fazla kişinin sığındığı Refah'ın hedef alınmasının engellenmesi için "tüm bölgesel ve uluslararası çabaların birleştirilmesi gerektiğini" vurguladı.

Refah'ın hedef alınması, insani yardımların engellenmesi ve Filistin halkının göç ettirilmesinin uluslararası insan hakları ve Birleşmiş Milletlerin (BM) ilgili kararlarının apaçık ihlali olduğunu kaydeden Mısır, ateşkese varılması ve esir takası için tüm taraflarla temaslarını sürdüreceğini bildirdi.

⁠İsrail'in Refah'a saldırı planı

Gazze'ye saldırı ve işgalinde on binlerce Filistinliyi öldüren İsrail, bölgenin kuzey ve orta kesimlerindeki nüfusun büyük bölümünü Mısır sınırındaki Refah kentine yığılmaya zorladı.

İsrail, saldırılar boyunca kuzeydekiler için "güvenli bölge" ilan ettiği güney bölgesini ise şimdi aynı şekilde karadan işgal etmek ve nüfusu buradan zorla çıkarmak istiyor.

Refah'ta 1 milyon 400 bin civarında sivilin sıkıştığı tahmin ediliyor.
Uluslararası toplum, İsrail'i Refah'a yönelik kapsamlı bir saldırının yeni ve büyük bir trajediye neden olacağı konusunda uyarıyor.



Suriye, Lübnan'a kaçak olarak sokulmak üzere olan mayın sevkiyatının ele geçirilmesi sırasında bir kişinin öldüğünü duyurdu

Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
TT

Suriye, Lübnan'a kaçak olarak sokulmak üzere olan mayın sevkiyatının ele geçirilmesi sırasında bir kişinin öldüğünü duyurdu

Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen çok sayıda mayın (Suriye İçişleri Bakanlığı'nın resmi X hesabı)

Suriye İçişleri Bakanlığı bugün X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Lübnan’a gönderilmek üzere olduğu belirtilen büyük miktarda harp mayınının sevkiyatını engelleyen operasyonda bir kişinin öldüğünü, dört kişinin ise gözaltına alındığını duyurdu.

Açıklamaya göre operasyon, Şam’ın kuzey kırsalındaki Cebbe bölgesinde yürütülen ‘titiz takip ve detaylı soruşturma’ sonrası gerçekleştirildi. Şüpheli bir grubun hareketlerinin tespit edilmesinin ardından düzenlenen baskında dört kişi yakalandı, beşinci bir şüpheli ise devriyelerle yaşanan çatışma sırasında öldürüldü.

Lübnan sınırına yakın Yabrud bölgesinin iç güvenlik müdürü Halid Abbas Taktuk, uzman birimlerin ‘fitilleri takılı bin 250 harp mayınını’ ele geçirdiğini, mayınların Şam kırsalındaki Cebbe bölgesinde bir noktada depolandığını aktardı. Bakanlık, ele geçirilen mühimmatın Lübnan’daki Hizbullah’a kaçırılmak üzere hazırlandığını bildirdi.

Suriye İçişleri Bakanlığı, harp mayınlarının bulunduğu onlarca ahşap sandık ve çantanın yanı sıra bir binanın avlusunda istiflenmiş yüzlerce mayını gösteren fotoğraflar yayımladı.

Suriye-Lübnan sınırı boyunca uzanan 300 kilometrelik hat, özellikle Kalamun, Zebedani ve Humus kırsalındaki sarp dağlık bölgelerde faaliyet gösteren kaçakçılık şebekelerinin yoğun hareketliliğine sahne oluyor. Bu şebekeler, bölgenin coğrafi yapısından ve kontrolsüz geçiş noktalarının fazlalığından yararlanarak uyuşturucu, akaryakıt ve silah kaçakçılığı yapıyor. Bu durum, AFP’nin aktardığı bilgilerle de destekleniyor.

Hizbullah’a yönelik saldırılarını artıran İsrail ise Tahran destekli örgütün yeniden silahlanmaya çalıştığını öne sürüyor. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre11 Eylül’de Suriye, Şam yakınlarında Hizbullah bağlantılı bir hücrenin çökertildiğini açıkladı, ancak Hizbullah yayımladığı açıklamada Suriye topraklarında ‘varlık göstermediğini’ belirtti.

Beşşar Esed’in devrilmesinin ardından göreve gelen yeni yönetim, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera liderliğinde sınır güvenliğini artırmaya yönelik adımlar atıldığını duyurmuştu. Zaman zaman çatışmalar yaşansa da kaçakçılık faaliyetleri durmadı. Komşu ülkeler, özellikle büyük miktarlarda captagon hapı ele geçirildiğini açıklamayı sürdürüyor.


Hafter, AFRICOM ile güvenlik ve askeri iş birliğini görüştü

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
TT

Hafter, AFRICOM ile güvenlik ve askeri iş birliğini görüştü

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ve oğulları, LUO karargâhında AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson ile görüştü, 2 Aralık 2025. (LUO Genel Komutanlığı)

Kahire: Halid MahmudABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Dagvin Anderson, Libya ziyaretine devam ederek ülkenin doğusuna geçip Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ile bir araya geldi. Anderson, başkent Trablus’ta Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde Washington’un askeri kurumların birleştirilmesi ve iki tarafın katılımıyla ilk kez düzenlenecek ortak askeri tatbikatların önemine vurgu yaptığını belirtmişti.

LUO Komutanlığı dün yaptığı açıklamada, Hafter’in Bingazi’de Anderson ile yaptığı görüşmede, ikili bağların güçlendirilmesi ve askeri iş birliği konularının ele alındığını bildirdi. Görüşmede özellikle terör ve aşırılık, insan kaçakçılığı ve yasadışı göçle mücadele alanlarında koordinasyon sağlanması, ayrıca ordu birliklerinin kapasitelerini artırmaya yönelik ortak eğitim programlarının geliştirilmesi konuları değerlendirildi. Bunun yanı sıra ekonomik ve ticari alanlardaki iş birliği fırsatları da görüşüldü.

Toplantıda Hafter, Libya ile ABD arasında çeşitli alanlardaki özel ortaklık ilişkilerini övdü.

Hafter’in ofisi, Anderson’un görüşmede taraflar arasındaki ilişkilerin derinliğine vurgu yaptığını ve ordunun, Libya’da güvenlik ve istikrarı artırmadaki başlıca rolünün bölge üzerinde olumlu etkileri olduğunu ifade ettiğini aktardı.

acdfgt
AFRICOM Komutanı General Dagvin Anderson, pazartesi günü Trablus'ta Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ile bir araya geldi. (ABD Büyükelçiliği)

Anderson, Trablus’ta UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile yaptığı görüşmede, ikili güvenlik iş birliğinin güçlendirilmesi, bölgesel istikrarın sağlanması ve ABD’nin Libya ordusunun birleştirilmesine yönelik çabalarının desteklenmesi konularını ele aldı. Anderson, birleşik, egemen ve istikrarlı bir Libya’nın ABD ve diğer ortaklarla ekonomik iş birliğini artıracağını ve bunun Libya halkının yararına olacağını vurguladı.

ABD Büyükelçiliği, resmi X hesabından yaptığı açıklamada, Anderson’un Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ve Savunma Bakan Vekili Tuğgeneral Abdusselam ez-Zubi ile ayrı ayrı toplantılar yaptığını bildirdi. Toplantılarda, ortak askeri iş birliğinin genişletilmesi, Libya güvenlik güçlerinin profesyonelliğinin artırılması ve Libya’nın askeri kurumları birleştirme çabaları ele alındı. Anderson ayrıca, AFRICOM tarafından nisan ayında Sirte’de düzenlenecek Flintlock 26 tatbikatının, ülke genelindeki Libya güçlerini Afrika ve Avrupa’daki ortaklarla bir araya getirerek terör ve diğer tehditlere karşı kapasitelerini güçlendireceğini belirtti. Anderson, ABD’nin, Libya’nın bölünmüşlükleri aşarak güvenlik güçlerini birleştirme çabalarını desteklemeye devam edeceğini de taahhüt etti.

gty
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, belediye başkanlarıyla bir araya geldi. (UBH)

Diğer yandan Dibeybe, pazartesi akşamı belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda, yürütülen projelerde belirlenen takvimlere uyulmasının ve uygulamaların yüksek verimlilikle takip edilmesinin önemine vurgu yaptı. Dibeybe, bunun vatandaşların yaşamına olumlu yansıyacağını ve hükümetin kalkınma hedeflerine ulaşmasını sağlayacağını belirtti.

Dibeybe, toplantıda ayrıca yeni projelerin uygulanması talimatını verdi; bunların başında okul inşaatları yer alıyor. Yürütme birimlerinin başkanlarına, salı günü itibarıyla belediyelerle doğrudan toplantılar yaparak projelerin ilerleyişini takip etmeleri ve planlanan şekilde uygulanmasını sağlamaları talimatı verildi.

Toplantıya katılanların, hükümetin kalkınma ve hizmet dosyalarını yönetme çabalarını tam olarak desteklediğini, hükümet yaklaşımına bağlı kalacaklarını ve projelere desteğin süreceğini ilettikleri aktarıldı. Bu tutumun, vatandaşlara sunulan hizmetlerin iyileştirilmesine ve tüm sektörlerde yerel kalkınmanın güçlendirilmesine katkı sağlayacağı vurgulandı.

rtt
Önceki belediye seçim kampanyasından (Libya Yüksek Seçim Komisyonu)

Öte yandan Libya Yüksek Seçim Komisyonu, belediye meclisi seçimlerinin üçüncü aşamasının oylamasını bu ayın 13’ünde gerçekleştirme tarihini açıkladı. Bu aşama, ağırlıklı olarak ülkenin doğu ve güney bölgelerinde yer alan dokuz belediyeyi kapsıyor.

Yüksek Seçim Komisyonu, şu ana kadar 120 belediye meclisinden 60’ının seçimlerini tamamladı. Kalan belediyelerdeki seçimleri ise önümüzdeki yıl içinde tamamlamayı planlıyor.


Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.