İsrail, Lübnan’da telefonları hacklemek ve suikastlar düzenlemek için ileri teknolojileri kullanıyor: Nasrallah ‘katil ajanı' kapatın çağrısında bulundu

Uzman: Tel Aviv iletişim ağı üzerinde neredeyse tam kontrole sahip

Lübnanlılar, Güney Lübnan'ın Nebatiye kentinde İsrail bombardımanında yıkılan bir binanın önünde duruyor (AFP)
Lübnanlılar, Güney Lübnan'ın Nebatiye kentinde İsrail bombardımanında yıkılan bir binanın önünde duruyor (AFP)
TT

İsrail, Lübnan’da telefonları hacklemek ve suikastlar düzenlemek için ileri teknolojileri kullanıyor: Nasrallah ‘katil ajanı' kapatın çağrısında bulundu

Lübnanlılar, Güney Lübnan'ın Nebatiye kentinde İsrail bombardımanında yıkılan bir binanın önünde duruyor (AFP)
Lübnanlılar, Güney Lübnan'ın Nebatiye kentinde İsrail bombardımanında yıkılan bir binanın önünde duruyor (AFP)

İsrail istihbaratının Lübnan’daki saha komutanlarının, askeri birliklerin ve askerlerin telefonlarını hackleyip hareketlerini ve suikast eylemlerini kolaylıkla takip etmesinin ardından Lübnan'daki iletişim ağları Hizbullah için bir kabusa dönüştü. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah cep telefonunu ‘katil ajan’ olarak tanımlarken destekçilerine ‘cep telefonu kullanmayı bırakma’ çağrısında bulundu. İsrail Dış İstihbarat Teşkilatı Mossad'ın internete ve sabit hatlı telefona bağlı ofisler ve evlerde kullanılan Wi-Fi sistemine sızma yeteneği hakkındaki bilgiler endişeyi artırdı.

İsrail'in suikast operasyonlarını gerçekleştirmedeki başarısının pek çok nedeni var; bunlardan bir tanesi Lübnan'daki insanları ajan olarak kullanarak sahadaki koordinatları sağlamak ve onları takip eden askeri birlikleri izlemektir. Ancak, önde gelen bir güvenlik kaynağının görüşüne göre, bu yöntem daha az etkili. Güvenlik kaynağı İsrail ile Hizbullah arasındaki güvenlik savaşının çok eski olduğunu ve İsrail'in suikast operasyonlarını gerçekleştirmedeki başarısının en önemli nedeninin Lübnan'da Mossad ajanlarının görevlendirilmesi olduğunu söylüyor. Kaynak Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“İletişim yoluyla yaşanan güvenlik ihlalinin İsrailliler için güçlü bir katkı faktörü olduğuna şüphe yok. Güneyde İsrail sınırındaki köylerde yaşayanlar, her gün kaynağı bilinmeyen, düşmandan geldiği anlaşılan çağrılar alıyor. Bunun amacı, İsrail'in hava saldırıları gerçekleştirmesini ve Hizbullah güvenlik görevlilerini hedef alıp onlara suikast düzenlemesini kolaylaştıracak spesifik bilgilerden yararlanmaktır.”

Nasrallah bir önceki konuşmasında Hizbullah’ın askerlerine ve ailelerine ve güney halkına cep telefonu kullanmama çağrısında bulundu. Cep telefonunu ‘İsrail'e doğru ve ücretsiz bilgi sağlayan katil ajan’ olarak tanımlayan Nasrallah, “Cep telefonu aracılığıyla gönderilen bilgilere dikkat edilmelidir. İnternete bağlı kameralar düşmana en büyük hizmeti sağlar ve bu nedenle bu savaşta kapatılmaları gerekir” dedi.

Cep telefonunun zayıf noktası her zaman güvenlik servislerinin düzenli aramaları dinlemesi veya telefon sahibinin coğrafi konumunu çok sınırlı bir şekilde tespit edebilmesi olmuştur. Ancak İsrail'in Lübnan'da Hamas hareketinin üst düzey lideri Salih el-Aruri'den başlayarak örgütün güney Lübnan'daki füze platformlarından sorumlu kişi Visam et-Tavil'e kadar gerçekleştirdiği suikastlar ve birden fazla savaşçının hayatına mal olan bir dizi saldırının ardından İsrail'in başarısının sahadaki iletişim hizmetlerinin sonucu mu, yoksa bu suikastları hassasiyetle gerçekleştirmeye yetecek ileri teknolojilere sahip olmasının sonucu mu olduğu konusunda sorular ortaya atıldı. İletişim ve sosyal medya uzmanı Ömer Kaskas, İsrail'in ‘artık Lübnan telefon ağları üzerinde neredeyse tam kontrole sahip olduğuna’ dikkat çekti. Şarku'l Avsat'a konuşan Kaskas, “Telefon hatlarına sızma üç yolla gerçekleşiyor. İlki ister kısa mesajla ister WhatsApp hizmeti aracılığıyla olsun, hedeflenen telefonlara nüfuz eden kötü amaçlı programlar (virüsler) kullanılarak yapılan saldırı yoluyladır. Cihaz hacklendiğinde İsrail, telefon konuşmalarını dinleme yeteneğinin yanı sıra aramalara, kısa mesajlara, fotoğraflara erişme ve cihazın coğrafi konumunu belirleme yeteneğine de sahiptir. İkincisi telefon görüşmeleri yoluyladır. Cihaz sahibi gelen aramaya cevap verdiğinde düşman onun coğrafi konumunu tespit edip ona saldırabiliyor. En tehlikeli olan üçüncü hususa dair Kaskas, “İsrail, telefon ağlarındaki, özellikle de iletim istasyonlarındaki boşluklardan yararlanarak, sahip olduğu son derece ileri teknoloji sayesinde iletim istasyonlarına sızıyor. En çok üzerinde çalıştığı şey bu. İsrail iletim kulelerine sızarak hedeflenen kişilerin hatlarına giriyor, telefon içeriğini ve kullanılan verileri izliyor ve bunları son derece kolaylıkla kontrol ediyor” dedi.

Cep telefonu sahibi, finansal maliyeti azaltmak, denetime karşı daha güvenli ve korunaklı olmak için sıklıkla 4G hizmeti üzerinden verilen interneti kapatma yoluna gidiyor ve evinde veya ofisinde “Wi-Fi” kullanıyor. Ancak Ömer Kaskas, "Bir Wi-Fi ağını hacklemek çok kolay. Çünkü bu ağlar güvenli değil. Lübnan 2010'dan bu yana eski teknolojiyi kullanıyor ve şu anda 2024 yılındayız. Devletin iletişim ve internet dünyasındaki teknolojik gelişmeye ayak uyduracak yatırımı yok” diye konuştu.

İletişim ve sosyal medya uzmanı Ömer Kaskas, sosyal medya kullanıcılarının izlenmesi konusunda şunları söyledi:

“İsrail tüm sosyal medya platformlarına doğrudan erişme olanağına sahiptir ve yorumları, beğenileri, arkadaşlık taleplerinin onaylanmasını vb. izlemek için herhangi bir profili hackleyebilmektedir. İleri seviye teknoloji kullanmadan da en amatör hacker bile sosyal medyada kullanıcıların profillerini hackleyebilir.”



Şii dini eğitimini İran'ın Kum kentinde alan Safiyuddin, Hizbullah’ın diğer liderlerine benzemiyor

Haşim Safiyuddin’in 2015 tarihli bir fotoğrafı (AFP)
Haşim Safiyuddin’in 2015 tarihli bir fotoğrafı (AFP)
TT

Şii dini eğitimini İran'ın Kum kentinde alan Safiyuddin, Hizbullah’ın diğer liderlerine benzemiyor

Haşim Safiyuddin’in 2015 tarihli bir fotoğrafı (AFP)
Haşim Safiyuddin’in 2015 tarihli bir fotoğrafı (AFP)

Lübnan'daki Hizbullah Hareketi’nin yeni lideri olması beklenen Haşim Safiyuddin, örgütün önceki liderlerinden farklı olarak İran'daki Kum İlim Havzası'ndan gelen ilk Şii lideri olabilir.

Şimdi tüm gözler Hasan Nasrallah'ın halefine çevrilmiş durumda. Hizbullah içinden gelen bilgiler, Naim Kasım'ın ‘geçici lider’ olarak atandığına işaret ederken Iraklı kaynaklar, İsrail saldırısından kurtulduğunun teyit edilmesi halinde bu kararın ‘Nasrallah'ın kuzeni Safiyuddin’in genel sekreter olarak ilan edilmesinin ön hazırlığı’ olduğunu söylediler.

scdvfrt
Safiyuddin, geçtiğimiz ayın ortalarında çağrı cihazı saldırısında öldürülen iki Hizbullah üyesinin cenaze töreninde konuşurken (AFP)

Hizbullah tarafından dün yapılan açıklamada Nasrallah'ın, İsrail tarafından Hizbullah’ın Beyrut'un güney banliyölerinden Haret Hreik'te bulunan komuta merkezine düzenlenen hava saldırısında öldüğü duyuruldu.

İki havza arasında geçen bir ömür

Abbas el-Musavi, Subhi et-Tufeyli ve Hasan Nasrallah Hizbullah’ın liderliğini üslenen isimlerdi. Kum'daki sınırlı eğitim dönemleri dışında hepsi dini eğitimlerini Irak'taki Necef İlim Havzası'nda aldılar. Ragıb Harb, Abbas el-Musavi ile ortak bir ilmi çalışma yapmıştı. Iraklı araştırmacılara göre Haşim Safiyuddin ise böyle bir çalışma yapmadı. Lübnan'da Hizbullah'ın kurulduğu döneme denk gelecek şekilde 1980'li yılların başlarında İran'daki Kum İlahiyat Okulu’nda İslam fıkhının üç aşaması üzerine çalışmaya başladı.

Şii literatüründe ‘havza’ ifadesi, Şii toplumuna özgü dini ilimlerin okutulduğu, âlim ve otoritelerin mezun olduğu okullar için kullanılıyor.

Peki neden Necef değil de Kum?

Kum’daki ilim havzasına yakın Iraklı kaynaklar, Irak'taki siyasi durumun Safiyuddin’in Necef'e gitmesini engellediğini, eğer İran-Irak savaşı olmasaydı, Kum'a gitmeyeceğini değerlendirdiler.

Irak-İran savaşının yaşandığı yılları Necef'teki en şiddetli dönem olarak tanımlayan kaynaklar, o dönemde Irak rejiminin şehirdeki Şii alimlerin üzerindeki baskıyı artırdığını ve bunun sonucunda birçoğunun ülkeyi terk ettiğini belirttiler.

sdvfgbh
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah (Arşiv - Reuters)

Safiyuddin, 1964 yılında doğdu. Yani Irak'ın Necef kentinde eğitim görmüş olan ‘direniş ekseni liderleri’ tarafından Lübnan'da Hizbullah kurulduğunda henüz 18 yaşındaydı.

Safiyuddin, aynı dönemlerde İran-Irak savaşı patlak verince Kum İlim Havzası'na katıldı. Iraklı ve Lübnanlı kaynaklar, İmad Muğniye'nin Safiyuddin'in Kum İlim Havzası’na rahat bir şekilde kaydolmasıyla özel olarak ilgilendiğini söylediler.

İran'daki Cebel-i Âmil

Kum’daki ilim havzasının tarihiyle ilgilenen Iraklı akademisyenlere göre Safiyuddin, Kum'daki Cebel-i Amil Okulu’nda dini ilimler eğitimi alırken, Iraklılar, Sadr Muhammed Bakır'ın adını taşıyan başka bir okulda eğitim gördüler.

Safiyuddin, Kum'a vardığında Nasrallah da oradaydı. Fakat Nasrallah ilk derslerini 1970'li yılların sonlarında Lübnan'ın güneyindeki Sur kentinde bir din adamının teşvikiyle Necef İlim Havzası'nda almıştı.

Araştırmacılar, Lübnanlı öğrencilerin, özellikle de Safiyuddin'in Kum'da özel bir statüye sahip olduğunu ve onların da ‘diğerlerinden izole olduğunu’ belirttiler.

Safiyuddin, Kum'daki eğitimini tamamlayıp Beyrut'a döndüğü 1994 yılından beri Nasrallah'ın yerine geçmek için hazırlanıyordu.

İran basını, 2008 yılının ekim ayında Hizbullah yönetiminin, İsrail'in Genel Sekreter Hasan Nasrallah'ı öldürmeyi başarması durumunda, bir tür ‘erken vasiyet’ olarak Safiyuddin'i halef olarak seçtiğini bildirdi.

Velayet-i Fakih

Hizbullah liderleri, İran’ın dini liderini (Rehber) dini ve siyasi otoriteleri olarak görseler de Safiyuddin'in Kum'da yetişmiş ve eğitim almış olması önümüzdeki dönemde siyaset sahnesindeki ve sahadaki karar alma süreçlerini etkileyeceği şüphesiz.

Araştırmacılar Necef ve Kum arasında birçok fark olduğunu, ancak en öne çıkanın Şii dünyasının liderliği için yaşanan rekabet olduğunu söylediler. Iraklı araştırmacılara göre Kum'u ilk Rehber Ayetullah Humeyni'den bu yana Velayet-i Fakih'in bir cephesi haline getiren ideolojik anlaşmazlık söz konusu olsa da çoğunlukla terazinin necef tarafı ağır basıyor. Necef'teki dini mercilerin çoğunluğu, bu ideolojik anlaşmazlığa karşı çıkıyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Iraklı araştırmacı Ali el-Mudun, Necef İlim Havzası’nın, siyasetle daha fazla içli dışlı olan ve Velayet-i Fakih’in bu alanda kendisi için önemli bir rol geliştirdiği Kum İlim Havzası’ndan farklı olarak Irak'taki dört büyük Şii mercilerden Büyük Ayetullah Seyyit Muhammed Said El-Hekim ve Ebu'l-Kasım el-Hoyi'nin yükselişi sırasında siyasi tarafsızlığı ve siyasi meselelere doğrudan müdahaleden kaçınmasıyla bilindiğinin altını çizdi.

Safiyuddin, Velayet-i Fakih çerçevesinde Kum İlim Havzası'nın etkilerinden kaçınamadı. Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile dünür olması, Ortadoğu'nun en önde gelen silahlı grubu Hizbullah’ın lideri olana kadar siyasi bilincini şekillendiren İran iklimine kültürel olarak yaklaşmasında büyük rol oynadı.