İsrail hükümetinin ‘Filistin devletini reddetmek’ konusundaki ‘fikir birliği’ liderlik krizine işaret ediyor

İsrail ve Filistin halklarını cezalandırıyorlar ve barış için tarihi bir fırsatı feda ediyorlar.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Tel Aviv'de düzenlediği basın toplantısında Başbakan Binyamin Netanyahu (solda) ve Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz (sağda) ile bir araya geldi. (AP)
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Tel Aviv'de düzenlediği basın toplantısında Başbakan Binyamin Netanyahu (solda) ve Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz (sağda) ile bir araya geldi. (AP)
TT

İsrail hükümetinin ‘Filistin devletini reddetmek’ konusundaki ‘fikir birliği’ liderlik krizine işaret ediyor

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Tel Aviv'de düzenlediği basın toplantısında Başbakan Binyamin Netanyahu (solda) ve Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz (sağda) ile bir araya geldi. (AP)
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Tel Aviv'de düzenlediği basın toplantısında Başbakan Binyamin Netanyahu (solda) ve Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz (sağda) ile bir araya geldi. (AP)

İsrail hükümetinin dün Birleşmiş Milletler (BM) üyesi olarak tam bağımsız bir Filistin devletini tanımayı reddetmeyi oybirliğiyle onayladığının Tel Aviv'de resmi olarak doğrulanması ve ‘fikir birliği’ kelimesinin defalarca vurgulanması, İsrail'in yaşadığı liderlik krizinin ne kadar derin olduğunu gösteriyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kararı tek taraflı olarak tanınmayı reddetmekle var olan sınırlamaya dikkat etti. Seçtiği formül oldukça ihtiyatlıydı ve bunu savaştaki müttefiki ve siyasetteki rakibi olan Resmi Kamp Partisi Başkanı ve Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz ile birlikte formüle ettiği söyleniyor.

Fotoğraf Altı: Mart 2021’de düzenlenen seçim öncesinde kullanılan, Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz’ın propaganda posteri. (Reuters)
Mart 2021’de düzenlenen seçim öncesinde kullanılan, Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz’ın propaganda posteri. (Reuters)

İsrail hükümeti tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“İsrail, Filistinlilerle kalıcı bir çözüme ilişkin uluslararası emirleri kategorik olarak reddediyor. Bu tür bir çözüm ancak taraflar arasında önkoşul olmaksızın doğrudan müzakere yoluyla sağlanabilir. İsrail, Filistin devletinin tek taraflı uluslararası tanınmasına karşı çıkıyor. Bu tür bir tanınma, 7 Ekim katliamından sonra terörizm için eşi benzeri olmayan büyük bir ödüldür ve gelecekteki herhangi bir barış anlaşmasını engeller.”

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Netanyahu hükümeti pratikte Filistin devletine hayır demedi. Filistin meselesinin iki devletli çözüm temelinde adil bir çözümü karşılığında İsrail ile Arap ve İslam ülkeleri arasında kapsamlı bir barışın tesis edilmesini öngören ABD, Batı ve Arap projesini reddetmedi. Bu nedenle hükümetin Bezalel Smotrich ve diğer aşırı sağcı bakanları dışlayarak aldığı karar, Dini Siyonizm Partisi’nden aşırı sağcı hareketin liderleri tarafından beğenilmedi. Filistin devleti fikrinin bütünüyle reddedilmesi için yine oybirliğiyle başka bir karar alınmasını istediler.

Netanyahu, Smotrich'in talebine yanıt vermekte acele etmeyecek ve bunun nedeni onunla aynı fikirde olmaması değil. Son haftalarda birkaç kez kendisinin ‘Filistin devletinin kurulmasını engelleyen İsrail lideri’ olduğuyla övündü.

Ancak bu konuda ABD Başkanı Joe Biden yönetimiyle çatışmaya girmekte aceleci değil. Zira Washington, Tel Aviv'de çok iyi duyulan uyarı ve tehdit mesajları yayınlıyor. Başlangıçta, Filistin'in statüsünün BM'de gözlemci devletten tam üye devlete yükseltilmesi fikri, ABD'nin medyaya yaptığı bir sızıntıya dayanıyordu.

Ancak İsrail'in bu sızıntıya verdiği yanıtın oybirliğiyle reddedilmesi ve ‘bunun terörizme bir hediye’ olduğu iddiası büyük bir İsrail sorunudur. En önemlisi de İsrailli liderlerin sokakta nefret ve öfke duygularına kapılmasıdır. Bu liderlik, Filistin devletinin tanınmasının kapsamlı bir planın, Arapların İsrail'e cömert bir teklifinin parçası olduğunu biliyor.

Fotoğraf Altı: ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, cumartesi günü Münih'te İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile görüştü. (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, cumartesi günü Münih'te İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile görüştü. (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın söylediği barış için tarihi bir fırsat. Açıkça İsrail'i destekleyen, hatta Hamas'ı yok etme adı altında Gazze halkına karşı çılgın bir savaşta İsrail'e ortak olmayı seçen süper gücün temsilcisinin söylediği bir hakikat. Bu ortaklık, çocuklarının hayatına ve ABD’nin bir savaşa dahil olmasına mal oluyor ki halen daha da genişleyip onu içine çekme tehlikesi var. ABD, kapsamlı barış planını sunarken bile bunu her şeyden önce İsrail'in çıkarı olarak sunuyor.

Eğer İsrail cesaret ve liderlik ruhuyla karakterize edilen cesur bir liderliğe sahip olsaydı bu projeyi iki eliyle kucaklar ve İsrail kamuoyuna müjde olarak sunardı.

Fotoğraf Altı: (Soldan sağa) Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat, ABD Başkanı Jimmy Carter ve İsrail Başbakanı Menachem Begin, 17 Eylül 1978'de Beyaz Saray'da yapılan ortak deklarasyon sırasında Camp David zirvesinde varılan iki anlaşmadan birini imzalıyor. Mısır, İsrail'in Mısır sınırındaki yoğun nüfuslu kamplarda yaklaşık 1,4 milyon Filistinlinin yaşadığı Refah'a büyük çaplı bir saldırı başlatması halinde İsrail'le on yıllardır süren barış anlaşmasını iptal etme tehdidinde bulundu. (AP)
 (Soldan sağa) Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat, ABD Başkanı Jimmy Carter ve İsrail Başbakanı Menachem Begin, 17 Eylül 1978'de Beyaz Saray'da yapılan ortak deklarasyon sırasında Camp David zirvesinde varılan iki anlaşmadan birini imzalıyor. Mısır, İsrail'in Mısır sınırındaki yoğun nüfuslu kamplarda yaklaşık 1,4 milyon Filistinlinin yaşadığı Refah'a büyük çaplı bir saldırı başlatması halinde İsrail'le on yıllardır süren barış anlaşmasını iptal etme tehdidinde bulundu. (AP)

İsrail geçmişte Sina'dan çekilmeye şiddetle karşı çıkan Menachem Begin gibi liderleri tanıyordu. Begin 1978'de Camp David'e gitti ve “Sina'nın bir santiminden bile çekilmem istenirse çantamı toplayıp İsrail'e döneceğim” tehdidinde bulundu. Ancak ABD Başkanı Jimmy Carter'ın arabuluculuğunda Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'la yaptığı görüşmelerin sonunda Sina'dan tamamen çekilmesini öngören anlaşmaya imza attı. O dönemde kendisine şu soru yöneltildi:

 “Bir santim bile geri çekilmeyeceğinize dair söz vermemiş miydiniz?”

Begin bu soruya şu cevabı verdi:

“Evet. Ama Camp David'in büyüleyici yeşil tarlalarında, parlak güllerin, taze esintinin ve güzel atmosferin altında dolaşırken, oynayan çocukları, sevinçli gençleri ve birbirlerini seven yaşlı erkek ve kadınları gördüğümde, İsrail savaşlarında öldürülen 12 bin İsrailliyi hatırladım. Kendi kendime şöyle dedim: 12 bin İsraillinin daha savaşlarda ölmesini istemiyorum. Bu yüzden barış fırsatını kaçırmamaya karar verdim.”

13 Eylül 1993'te Washington'da imzalanan Oslo Anlaşması'nın ardından Yaser Arafat ile İzak Rabin arasında gerçekleşen tarihi el sıkışma. (Getty Images)
13 Eylül 1993'te Washington'da imzalanan Oslo Anlaşması'nın ardından Yaser Arafat ile İzak Rabin arasında gerçekleşen tarihi el sıkışma. (Getty Images)

İzak Rabin siyasi ideolojisinde bir değişiklik yapıp Filistinlilerin kemiklerini kıracağına söz verdikten sonra, Filistin halkının ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) haklarını tanıyan bir anlaşma imzaladı. Böylece iki devletli çözüme ulaşmayı amaçlayan Oslo süreci başladı. Rabin, “Barış düşmanlarla yapılır. Deneme fırsatını kaçırdığımın tarihime kaydedilmesini istemiyorum. Sadece barışmaya çalışıyorum” ifadelerini kullandı.

Fırsatı kaçırmadılar

Begin ve Rabin İsrail'deki en aşırılar arasındaydı ve işgal, baskı, savaş, suikast ve yerleşim politikasına katkıda bulundular. Ancak kan dökebilecek bir barış sürecine siyasi ufuk açacak tarihi bir dönüm noktasına ulaşmak için ABD yönetiminin kendilerine sunduğu fırsatı da kaçırmadılar.

Fotoğraf Altı: ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken İsrail'e yaptığı son ziyarette İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken İsrail'e yaptığı son ziyarette İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)

Onları takip eden siyasi liderlik böyle bir görev için çok küçüktü. Begin'den sonra İsrail 12 binden fazla ölüyle bunun bedelini ödedi. Filistinliler ise bu rakamın kat kat fazlasını ödedi. Yıkım ve sayılması güç diğer kayıplardan bahsetmeye gerek bile yok. Ancak bu bedel mevcut liderliğin değişim yapmasına yetmiyor, başka bir Amerikan diline ihtiyaçları var gibi görünüyor. Bu dil, ABD’lilerin Bosna Hersek'te liderlere 29 yıldır devam eden barışçıl bir çözümü ya da Vietnam'daki savaş durdurulduğunda olduğu gibi barışçıl bir çözümü empoze ederken kullandıkları dile benziyor.

Netanyahu reddiyeci yaklaşımını sürdürüyor. Zira Washington'da kendisiyle anlaşmaya cesaret edecek sağlam bir liderlik olmadığına inanıyor.



Hamas lideri Sinvar'ı öldüren İsrail'in bir sonraki adımı ne olacak?

İşgal altındaki Batı Şeria'da Sinvar'ın ölümüne tepki olarak dün protesto yürüyüşü düzenlenmişti (AFP) 
İşgal altındaki Batı Şeria'da Sinvar'ın ölümüne tepki olarak dün protesto yürüyüşü düzenlenmişti (AFP) 
TT

Hamas lideri Sinvar'ı öldüren İsrail'in bir sonraki adımı ne olacak?

İşgal altındaki Batı Şeria'da Sinvar'ın ölümüne tepki olarak dün protesto yürüyüşü düzenlenmişti (AFP) 
İşgal altındaki Batı Şeria'da Sinvar'ın ölümüne tepki olarak dün protesto yürüyüşü düzenlenmişti (AFP) 

Hamas lideri Yahya Sinvar'ı öldüren İsrail, 5 Kasım'da düzenlenecek ABD başkanlık seçimlerinden önce bölgede "stratejik kazanımlar" elde etmeyi hedefliyor. 

Aralarında Batılı diplomatlarla İsrailli ve Lübnanlı yetkililerin yer aldığı kaynaklar, seçime kadar Tel Aviv yönetiminin Hamas ve Hizbullah'a daha fazla darbe indirmek istediğini söylüyor. 

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters'a konuşan ve kimliklerinin gizli tutulmasını isteyen yetkililer, İsrail'in Gazze Şeridi'nde ve Lübnan sınırında tampon bölgeler oluşturarak buraları "geri dönülemez biçimde değiştirmek istediğini" belirtiyor. 

Ayrıca Tel Aviv yönetiminin, Hamas ve Hizbullah üzerindeki baskıyı artırarak onları destekleyen İran'ın tekrar güçlenmesini engellemeyi hedeflediği de aktarılıyor. 

İsrail ordusunun, Sinvar'ın selefi İsmail Haniye'yi Tahran'da, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ı da Beyrut'ta öldürmesinin ardından İran, aylardır beklenen misillemeyi 1 Ekim'de yapmıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Tahran'ın "ağır bedel" ödeyeceğini söylemişti. 

Reuters, Tel Aviv'in Tahran'a yönelik misilleme planları üzerinde çalışmayı sürdürdüğünü de aktarıyor. 

Donald Trump yönetiminde ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu'dan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapan David Schenker, Ortadoğu'da ciddi değişimler yaşandığına işaret ederek şu değerlendirmeleri paylaşıyor: 

Bölgede yeni bir durum oluştu, yeni bir jeopolitik değişim var. Önceden İsrail, yüksek seviye tehditlere müsamaha gösteriyordu. Artık böyle değil. İsrail bu kez birçok cephede savaşıyor. Hamas var, Hizbullah var ve İran da yakında geliyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dünkü açıklamasında Gazze Şeridi'ne saldırıları sürdüreceklerini söylemişti. 

Diğer yandan ABD, Sinvar'ın öldürülmesini rehinelerin kurtarılması ve ateşkes sağlanması için bir "fırsat" olarak görüyor. ABD Başkanı Joe Biden, dünkü açıklamasında "Savaşın sona erme zamanı geldi" demişti. 

Amerikan gazetesi New York Times (NYT), Washington'ın rehinelerin kurtarılması amacıyla geçici bir ateşkes için Netanyahu'ya baskı yapabileceğini yazıyor. Tel Aviv yönetimine göre Hamas'ın elinde 101 rehine var, bunların üçte birinin öldüğü düşünülüyor.

Ancak Sinvar'ın ölümünden sonra Hamas'tan yapılan açıklamada, örgütün taleplerinde değişiklik olmadığı duyurulmuştu. Hamas Siyasi Büro Üyesi Halil Hayya, İsrail saldırıları sonlandırıp Gazze'den tamamen çekilmedikçe rehinelerin serbest bırakılmayacağını söylemişti. 

Hamas'ın Sinvar'ın ölümünün intikamını almak için rehineleri öldürmesinden de endişeleniliyor. İsrailli medya kuruluşu Kanal 12'nin aktardığına göre Netanyahu, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) Tel Aviv'deki merkez karargahında dün toplantı düzenledi. Kanal 12, rehinelere zarar verilmemesine yönelik "çok sert bir mesaj" gönderildiğini öne sürerken, bunun kime ne şekilde iletildiğine dair detay paylaşmıyor.

Yahya Sinvar'ın ölümü

Yahya Sinvar'ın ölümüne dair yeni detaylar da oraya çıkıyor. İsrail Ulusal Adli Bilimler Enstitüsü Direktörü Chen Kugel, NYT'ye dün yaptığı açıklamada, Sinvar'ın başından vurularak öldürüldüğünü söyledi. Kugel, otopsiyle ilgili incelemeler tamamlandıktan sonra Sinvar'ın naaşının İsrail ordusuna verildiğini belirtti. Sinvar'ın cansız bedeninin nerede tutulduğu henüz bilinmiyor.

Öte yandan NYT, İsrail'in olası bir rehine takasında kullanmak için Sinvar'ın naaşını saklayabileceğini yazıyor.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Times, Reuters