İsrail merkezli Kan11 TV’nin Filistinli muhabiri, Hamas liderlerinin isimlerini akıcı Arapça ile telaffuz ettiği için işten atılma tehlikesiyle karşı karşıya

Gazeteci Süleyman Mesvedde, “Irkçı kışkırtma Filistin halkıma olan aidiyetimi güçlendiriyor” dedi.

Süleyman Mesvedde, Kan 11’in siyasi muhabiri (X'teki kişisel hesap)
Süleyman Mesvedde, Kan 11’in siyasi muhabiri (X'teki kişisel hesap)
TT

İsrail merkezli Kan11 TV’nin Filistinli muhabiri, Hamas liderlerinin isimlerini akıcı Arapça ile telaffuz ettiği için işten atılma tehlikesiyle karşı karşıya

Süleyman Mesvedde, Kan 11’in siyasi muhabiri (X'teki kişisel hesap)
Süleyman Mesvedde, Kan 11’in siyasi muhabiri (X'teki kişisel hesap)

28 yaşındaki Filistinli gazeteci Süleyman Mesvedde, ‘Hamas liderleri Yahya Sinvar, İsmail Heniyye ve diğerlerinin isimlerini açık Arapça ile telaffuz ediyor’ gerekçesiyle İsrail sağının tepkisine ve siyasi muhabir olarak çalıştığı resmi İbrani kanalı ‘Kan 11’den kovulması için siyasi baskıya maruz kalıyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, Mesvedde’ye tepki gösteren kişiler arasında, avukat, yazar ve insani değerler üzerine çok sayıda kitabın da yazarı olan tanınmış din adamı Dov Hilbertal de yer alıyor. X hesabında Süleyman Mesvedde’nin görevden alınması çağrısında bulunan Hilbertal, "Hamas liderlerinin isimlerini düzgün Arapça ifade eden bir Arap. Savaştayız. En iyi gençlerimiz Gazze'de öldürülüyor ve büyük bir TV yayıncısı olarak kabul edilen lanet olası siyasi muhabir, Hamas liderlerinin isimlerini kendi Arapça dilinde olduğu gibi telaffuz ediyor. Peki bu nedir? Milliyetçi duygularımız nerede? Yani devlet aşağılanmış ve yenilmiş biçimde mi gösteriliyor?” dedi.

İşgal altındaki Doğu Kudüs'ten Filistinli gazeteci Mesvedde, iki yıldır İsrail'in İbranice yayın yapan resmi televizyonu Kan 11'de siyasi muhabir olarak çalışıyor ve kanalın en önde gelen gazetecilerinden biri olarak kabul ediliyor. Siyasi muhabir sıfatıyla tüm hükümet yetkilileri, partiler, ordu ve istihbarat liderleriyle görüşüyor. Kendisine bilgi sağlayacak ve haber sızdıracak etkili kaynaklara sahip olan Mesvedde’nin ses getirebilecek haber niteliğine sahip pek çok dosyası bulunuyor. Gazeteciler arasında, özellikle de kendisini ‘parlak bir medya kişiliği’ olarak gören Kan 11'deki meslektaşları arasında büyük saygı görüyor.

sdfvfdfd
Kudüs'ün Eski Şehri'ndeki bir pazarda dolaşan insanlar (Reuters)

Kudüslü bir Arap olduğundan İsrail vatandaşı olmayıp yalnızca oturma kartı ve Ürdün pasaportuna sahip. 20 yaşına kadar Kudüs’te, birçok Yahudi yerleşimcinin yaşadığı bir mahallede yaşamasına rağmen tek kelime İbranice bilmeyen Mesvedde “Doğu Kudüs'te Filistinli bir ailenin, Filistin kültürünün çocuğu olarak doğdum. Filistinli olduğumu söylemekten utanmıyorum. Ama aynı zamanda İsrail'de yaşıyorum ve bazı yönlerden kendimi İsrailli gibi hissediyorum. İnsanlar bana ‘Sen kimsin?’ diye sorduklarında bilmiyorum diye cevap veriyorum. Sadece Kudüslü olduğumu ve gazeteci olduğumu söylüyorum. Bunlar kimliğimin en önemli iki unsuru” diyerek kendini tanıtıyor.

Birzeit Üniversitesi Hedasa Gazetecilik Fakültesine girdikten sonra resmi İsrail Radyosu Arapça bölümünde eğitimini finanse etmek için yarı zamanlı yapımcı olarak çalışmaya başladı. Ancak editörler onun yeteneklerini erken keşfettiler ve o da editör oldu. Gazetecilik alanında ilk diplomasını aldığında, Filistin işleri muhabiri Gal Berger'in asistanı olarak İbranice bölümüne geçti. Kudüs'te çatışmaların patlaması üzerine "Kudüs işleri muhabirliği" görevinin tahsis edilmesine karar verildi ve kendisi bu göreve atandı.

İki ciddi olayla şöhrete kavuştu: İlki, yedi yaşındaki Filistinli bir çocuğun plastik mermiyle vurulması ve bir gözünü kaybetmesiydi. Bunun üzerine Süleyman Mesvedde konuyu araştırdı ve yedi İsrailli polisin suça karıştığını gösteren bir video ele geçirdi. Haber, bu kişilerin polislikten atılmalarına, haklarında dava açılmasına ve çocuğa 5 milyon şekel tazminat ödemeye mahkûm edilmelerine yol açtı.

dvdfdfv
Bir Filistinli, koronavirüs salgını sırasında kapanma döneminde, Mart 2020'de Doğu Kudüs'teki Mescid-i Aksa’nın önünde maske takıyor ve yürüyor. (AFP)

İkinci olay ise koronavirüs salgını sırasında Mescid-i Aksa'da ibadet edenlerin maske takmadıkları, dikkatsizce el sıkışıp kucaklaştıklarını haberleştirmesiyle yaşandı.

İlk olayda Yahudilerin, ikinci olayda ise Filistinlilerin kışkırtma kampanyasına maruz kaldı. Onun bakış açısına göre ise gazetecilik görevini yerine getiriyordu. Burada siyasi muhabirliğe terfi ettirildi. Kendinden emin görünümü, etkileyici İbranice konuşması ve cesur siyasi analizleri, özellikle de Başbakan Binyamin Netanyahu ve bakanlara yönelik sert eleştirileri nedeniyle iyi bir izlenim bıraktı.

Halktan destekleyen, karşı çıkan, tehdit eden birçok günlük mesajlar alıyor. Gazze'deki savaş sırasında kendisine yönelik saldırılar arttı ve Haham Hilbertal'in açıklamaları bu tepkileri zirveye çıkardı. Gazeteciler Hilbertal’in gönderisine tepki vermeye ve ırkçılıkla suçlamaya başladı.

Tanınmış gazeteci Ben Caspit, Yahudiliğin kendisini böylesine ırkçı bir kişiyle bir araya getirmesinden utandığını yazdı. Michael Shemesh, büyük yazar Hilbertal'in ‘çok küçük bir insan ve büyük bir ırkçı hayvan’ olduğunu yazdı. Yayıncı Yigat Glick, bu ırkçılığa çok kızdığını yazarken Mesvedde’nin yorumcu olduğu haber programlarının sunucusu Michal Rabinovich “Utanç ortadan kalktı, cehalet ve ırkçılık galip geldi. Cesur ve seçkin bir gazeteci olarak kabul edilen Süleyman Mesvedde’nin arkadaşı ve meslektaşı olmaktan gurur duyuyorum" dedi.

dsvferv
Süleyman Mesvedde, annesi ve iki kız kardeşiyle (X'teki kişisel hesap)

Hilbertal, aleyhinde yazılanlara karşılık “Sözlerimde ısrar ediyorum ve bu kişinin ihraç edilmesini talep ediyorum. İsrail ordusunda görev yapmadı. Bizden nefret ettiğini dilinden anlıyorsunuz” yazdı.

Mesvedde ise “Bu adam beni şaşırtmadı. İsrail'de ırkçılık yaygınlaşıyor. Aksine Hilbertel gibi ırkçılar beni güçlendiriyor. Böylece beni takip eden, profesyonelliğime inanan seyirciye ve Filistin halkıma karşı görevimi gerçekten yerine getirdiğime dair rahatım” dedi.



Rusya, İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması için gizli arabuluculuk yapıyor

İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
TT

Rusya, İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması için gizli arabuluculuk yapıyor

İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)

Tel Aviv’deki siyasi kaynaklar, Rusya’nın İsrail ile Suriye arasında bir güvenlik anlaşmasına varılması amacıyla gizli arabuluculuk yürüttüğünü, bu sürecin ABD yönetiminin bilgisi ve onayı dâhilinde ilerlediğini açıkladı.

İsrail devlet televizyonu Kan 11, Azerbaycan’ın şu anda üst düzey yetkililerin katıldığı toplantı ve görüşmelere ev sahipliği yaptığını; temasların Bakü’de sürdüğünü bildirdi.

Bilgi sahibi bir güvenlik kaynağı, Rus arabuluculuğuna rağmen İsrail ile Suriye arasındaki temaslarda hâlâ bir boşluk bulunduğunu, ancak son haftalarda sınırlı da olsa ilerleme kaydedildiğini söyledi.

Kan 11’e konuşan kaynaklar, Moskova ile Şam’ın ilişkileri güçlendirmek için çalıştığını; Rusya’nın geçen ay Lazkiye kıyı bölgesine asker ve askeri teçhizat sevk ettiğini aktardı. Aynı kaynaklar, İsrail’in Suriye’nin güneyinde Türkiye’nin varlığını pekiştirme girişimleri yerine, Rusya’nın sahadaki varlığını tercih ettiğini kaydetti.

Dün (çarşamba) Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani Moskova’yı ziyaret ederek Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü ve iki ülke ilişkilerinin stratejik düzeye taşınmasının hedeflendiğini belirtti.

İkili ilişkilerdeki en dikkat çekici gelişme ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, 15 Ekim’de Suriye’de geçiş döneminin başkanı Ahmed eş-Şera’yı kabul etmesi oldu. Görüşmede taraflar, stratejik ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi ile enerji ve gıda alanlarında iş birliğinin önemine vurgu yapıldı.

İsrail’in Rusya ile iyi ilişkiler sürdürdüğü ve Tel Aviv’in Suriye dosyasında Moskova ile çıkar paylaşımı konusunda uzlaşı aradığı biliniyor. Mayıs ayından bu yana Putin ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Suriye başta olmak üzere çeşitli başlıkları ele alan dört uzun telefon görüşmesi yaptığı ifade ediliyor.

scd
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Moskova’da çarşamba günü gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare  (SANA)

Suriye Dışişleri Bakanlığı Enformasyon İdaresi, mayıstaki temasların ardından yaptığı açıklamada, Putin’in Suriye’yi bölmeye yönelik her türlü İsrail müdahalesini kesin biçimde reddettiğini ve Moskova’nın yeniden imar ile istikrarın sağlanmasına desteğini yinelediğini duyurmuştu.

cdfr
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Şam’da düzenlenen ortak basın toplantısından bir kare (EPA)

Tel Aviv’de ise “Türkiye nüfuzuna karşı Suriye’de Moskova ile ortak çıkarlar bulunduğu” değerlendirmesi yapılıyor. Maariv gazetesine göre Rusya, hem Türkiye hem de İsrail ile iyi ilişkiler sürdürüyor ve iki ülke arasında gerilimin tırmanmasını engellemeye çalışıyor. Aynı zamanda, tüm tarafların—Suriye dâhil—onayıyla ülkedeki pozisyonlarını korumayı hedefliyor.

dfgt
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, İstanbul’da cumartesi günü ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack ile yaptığı görüşmeler sırasında, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin de hazır bulunduğu an (EPA)

ABD’nin İsrail-Suriye güvenlik düzenlemelerinde başat rolü üstlenmesine rağmen, Washington’un Rusya dâhil diğer müttefiklerden gelecek “olumlu katkılara” kapıyı kapatmadığı belirtiliyor.

Eski diplomat ve Suriye-Ortadoğu uzmanı akademisyen Mihail Harari’ye göre, Ahmed eş-Şera’nın Suriye’yi temkinli ve dengeli biçimde yönetmesi, ülkeye bölgesel ve uluslararası destek kazandırdı. Harari, İsrail’in Suriye’de kaosun sürmesini isteyen bir aktör gibi görünmekten kaçınması gerektiğini savundu.

Şarku’l Avsat’ın Harari’nin Maariv’de yayınlanan makalesinden aktardığı analize göre İsrail’in çıkarlarını sağlıklı yönetebilmesi için Şam ile bir güvenlik anlaşmasını hızla sonuçlandırması gerekiyor. Harari, son savaşta elde edilen askerî kazanımların siyasi kazanca dönüştürülmesinin, mevcut “pasif” tutumla mümkün olmayacağını ifade etti.


Gazze’de ilk kez silahlı bir grup sivilleri göçe zorladı

Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)
TT

Gazze’de ilk kez silahlı bir grup sivilleri göçe zorladı

Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta bir Filistinli kadın, yardım mutfağından yemek alırken (AP)

Gazze’nin doğusundaki Tuffah Mahallesi’nde faaliyet gösteren silahlı bir grup, İsrail ile Hamas’ın kontrol alanlarını ayıran “sarı hat”a yakın bir konut alanında yaşayan sivillerin tamamını silah tehdidi altında tahliyeye zorladı.

Şarku’l Avsat’a konuşan saha kaynakları, “Rami Halis Grubu” olarak anılan silahlı yapıya mensup kişilerin perşembe sabahı erken saatlerde Şuaf ve Kibbutz bölgelerinde ayakta kalan evlerin yakınına gelerek havaya ateş açtığını, ardından bölgeden çekildiğini aktardı. Aynı grubun öğle saatlerinde geri dönerek megafonla, gün batımına kadar tahliye edilmemesi halinde ateş açılacağı uyarısında bulunduğu belirtildi.

Kaynaklara göre silahlı kişiler, olası bir saldırıdan kaçınmak amacıyla sivillerle doğrudan temas kurmadı ve yüzlerce metre mesafeden megafonla seslendi. Grup, tahliyenin İsrail ordusunun talimatıyla yapıldığını iddia ederken, İsrail güçlerinin sarı hattın doğusunda, bu ailelerin kısa süre önce döndüğü evlere yaklaşık 150 metre uzaklıktaki bölgeleri kontrol ettiği ifade edildi.

Tehditler üzerine bölge sakinleri fiilen göç etmek zorunda kaldı ve Gazze kentinin batısındaki alanlara yöneldi. Kaynaklara göre, bir kısmı ağır hasarlı evlerde, bir kısmı ise çadırlarda yaşayan 240’tan fazla kişi yeni ve zorlu bir göç yolculuğuna çıktı.

Önceki İsrail adımı

Saha kaynakları, İsrail güçlerinin salı ve çarşamba akşamları söz konusu bölgelere patlayıcı içermeyen sarı renkli variller attığını, ancak o aşamada tahliye talep edilmediğini ifade etti. Bugünkü zorla tahliye adımının ise, ateşkes anlaşması kapsamındaki çekilme hattı doğrultusunda “yeşil ve güvenli” olarak sınıflandırılan bölgelerde yaşayan daha fazla sivili yerinden etmeye yönelik İsrail planlarının uygulanması anlamına geldiği kaydedildi.

tgrhy
Gazze kentinin doğusundaki Tuffah Mahallesi’nde yıkılmış bir bina (EPA)

İsrail güçlerinin son haftalarda sarı hattın kapsamını genişlettiğine işaret eden kaynaklar, yeni hamlenin Tuffah Mahallesi’nin içine doğru yaklaşık 150 metre derinlikte ve 300 metre genişlikte yeni bir alanın fiilen kontrol altına alınması anlamına geldiğini vurguladı. Bu sürecin, zaman zaman bombardıman, zaman zaman tehdit yoluyla mahallenin adım adım ele geçirilmesi şeklinde ilerlediği belirtildi.

Ek bir tampon bölge

Görünen o ki İsrail, Gazze’nin doğusunda, özellikle Selahaddin Caddesi’nden 7 Ekim 2023 öncesindeki sınırlara kadar uzanan ve en az 2,5 kilometre derinliğinde bir tampon bölge oluşturma planını fiilen hayata geçiriyor. Bu plan, Filistinli kaynaklar tarafından haftalar önce Şarku’l Avsat’a açıklanmıştı.

sd
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Gazze’nin kuzeyinden güneyine uzanan Selahaddin Caddesi, savaş boyunca büyük askerî öneme sahipti ve İsrail ordusu bu yolu farklı eksenlerden kesmeye odaklandı. Ateşkes anlaşmasında “ilk çekilme hattı” olarak sunulan sarı hattın, birçok bölgede fiilen ileri taşındığı; bunun da çevredeki yerleşim alanları üzerinde İsrail kontrolünü genişlettiği ifade ediliyor.

Süregelen ihlaller

Bu gelişmeler, Gazze Şeridi’nde İsrail’in ateşkes ihlallerinin sürdüğü bir döneme denk geldi. Beyt Lahiya’da bir insansız hava aracı saldırısında bir Filistinli hayatını kaybederken, diğer bölgelerde de İHA’lardan ve zırhlı araçlardan açılan ateş sonucu yaralanmalar yaşandı. İsrail hava kuvvetleri, Han Yunus’un doğusu ve Refah’ın kuzeyinde çeşitli hedefleri vurdu.

10 Ekim 2023’te yürürlüğe giren ateşkesten bu yana İsrail ihlallerinde hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısının 413’ü aştığı bildiriliyor. Hamas ise ihlal sayısının 900’ü geçtiğini belirterek, arabulucularla temas halinde olduklarını ve anlaşmanın ikinci aşamasına geçilmesini değerlendirdiklerini açıkladı.

rgh
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta, bir yardım mutfağından yemek almak için bekleyenler arasında duran Filistinli bir kız (AP)

Hamas, İsrail’in anlaşmaya uyması konusunda ABD’nin rolüne dikkat çekiyor. Hareketin sözcüsü Hazım Kasım, “Başkan Trump’ın Gazze ve bölgede barışı sağlayabilecek tek kişi olduğuna inanıyoruz. Netanyahu’yu barışın gereklerini yerine getirmeye zorlayabilecek tek aktör odur” dedi.


Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
TT

Sudan Savaşında yeni umut penceresi: Suudi–ABD Girişimi

Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)
Sudan, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların gölgesinde üçüncü yıl üst üste küresel insani krizler izleme listesinin başında yer aldı (Reuters)

Sudanlıların, 15 Nisan 2023’ten bu yana yaşadıkları savaşın ve insani trajedinin yakın zamanda sona ereceğine dair umutları giderek zayıfladı. İlk kurşunun sıkıldığı andan itibaren bölgesel ve uluslararası girişimlerin tıkanması, kamuoyundaki karamsarlığı daha da derinleştirdi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın inisiyatif alması ve Başkan Donald Trump’tan doğrudan müdahale istemesi, karamsar tablo içinde yeni bir umut penceresi açtı; Suudi Arabistan, kilitlenmiş sürecin çözümünde belirleyici bir aktör olarak öne çıktı.

Veliaht Prens, kısa süre önce ABD’ye yaptığı resmî ziyaret sırasında, savaşın durdurulmasına yardımcı olması için Başkan Trump’tan müdahale talep etti. Trump, 19 Kasım’da düzenlenen ABD–Suudi İş Forumu’nda yaptığı açıklamada bu talebi doğruladı.

dfrgt
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad’daki el-Yemame Sarayı’nda Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ı kabul ederken (SPA)

Veliaht Prens’in Sudan’daki savaşı sona erdirmek için kendisinden doğrudan müdahale istediğini ifade eden Trump,  “Prens, Sudan konusunda belirleyici bir adım atmamı talep ediyor” dedi. Trump, ABD’nin çatışmanın bitirilmesinde etkin bir rol oynayacağını da sözlerine ekledi.

Halk ne diyor?

Savaşın harabeye çevirdiği Hartum’da vatandaşlar, Suudi hamlesini “kardeşlerden beklenen” bir adım olarak görüyor. Ahmed Musa, “Veliaht Prens’in yaptığı, kardeş bir ülke olan Suudi Arabistan’dan beklenen bir adımdır” diyor.

Hızlı Destek Güçleri’nin kontrolüne giren Faşir’de yaşayan Hava İbrahim, savaşın yıkımını şu sözlerle anlatıyor: “Savaş yeşili kuruyu yok etti; çok zarar gördük.”

Kuşatma altındaki Kuzey Kordofan’ın başkenti Ubeyd’en İsa Abdullah ise genel ruh hâlini şöyle özetliyor: “Savaştan etkilenmeyen ev kalmadı; bu nedenle kardeşlerin müdahalesini memnuniyetle karşılıyoruz.”

Sudan Kurucu İttifakı'nın (Te'sis) fiilî başkenti konumundaki Nyala’dan F. Cibril, kamuoyunun temel beklentisinin çatışmaların sona ermesi, insani yardımların ulaştırılması ve yerinden edilenlerin geri dönüşü olduğunu belirtti.

sa
Güney Sudan’ın Renk şehrinde bir sınır noktasından ayrılmayı bekleyen, yerinden edilmiş ailelerin kişisel eşyalarını taşıyan bir kamyon (Arşiv – AFP)

Sudanlılar dışarıdan dayatılan bir çözümden ziyade, tarafları yeniden müzakere masasına getirecek, siyasi süreçlerin zaman kazanmak için kullanılmasını engelleyecek “tarafsız” bir arabulucu istiyor. Kamuoyunda Suudi Arabistan’ın bu rolü üstlenebileceği düşünülüyor.

Geri adım sinyalleri

Resmî düzeyde tepkiler tek çizgide ilerlemedi. Trump’ın 19 Kasım 2025’te Veliaht Prens’in talebini açıklamasının hemen ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan adımı memnuniyetle karşıladı ve X’te “Teşekkürler Prens Muhammed bin Selman, teşekkürler Başkan Trump” mesajını paylaştı.

Suudi ve ABD girişimlerine destek açıklayan Burhan hükümeti, barış için hazır olduğunu vurguladı; ancak Dörtlü Grup çerçevesindeki arabuluculuğa mesafeli durarak Suudi Arabistan’ın tek başına yürüteceği bir süreci ön plana çıkardı.

Askerî bir anlaşma mı?

Eski Başbakan Abdullah Hamduk’un liderliğindeki sivil-demokratik ittifak Sumud, Suudi çabalarını “yeni bir yol açabilecek olumlu bir adım” olarak değerlendirdi; ancak çözümün yalnızca askerler arasında kalmaması ve sivil aktörlerin kapsamlı bir uzlaşmaya dâhil edilmesi şartını koydu.

HDK’ye yakın Sudan Kurucu İttifakı da Suudi Arabistan’ın  hamlesini desteklediğini ve bunun krallığın Sudan’ın çöküşünü önleme konusundaki hassasiyetini yansıttığını söyledi.

Girişim başarılı olur mu?

Sudanlılar, Suudi–ABD girişimlerinin ateşkesi zorlayan, insani yardım geçişlerini mümkün kılan ve krizi yeniden üretmeyen bütüncül bir diplomatik çerçeveye dönüşmesini umuyor. Avukat Hatem İlyas, Şarku’l Avsat’a bu yaklaşımın “en büyük ihtiyaç” olduğunu ifade etti.

İlyas, Şarku’l Avsat’a, savaşın en büyük zorluğunun meşruiyet mücadelesi, toplumsal bölünme, kurumların zayıflığı ve çok sayıda aktörün çıkar çatışmalarından kaynaklanan karmaşık yapı olduğunu ifade etti.

rty6
Faşir’den kaçan Sudanlılar, 19 Kasım 2025’te Kuzey Sudan’daki Debbe kentinde bulunan “El-Ifad” yerinden edilmişler kampına ulaştıktan sonra dinlenirken (AFP)

Tüm belirsizliklere karşın, Sudan’ın doğusundan batısına uzanan kentlerde ortak bir duygu öne çıkıyor. Paris’te yaşayan gazeteci Muhammed el-Esbat, kamuoyunda silahların susmasına ve uzun süredir beklenen barışa giden yola dair temkinli ama güçlü bir beklentinin hâkim olduğunu ifade etti.

Yakın bir çözüme dair umutların zayıflamasının ardından, Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan’ın 15 Aralık’ta Riyad’a yaptığı ziyaret ve Veliaht Prens’le gerçekleştirdiği üst düzey görüşme, yeniden iyimser bir hava yarattı.

Riyad’da bu görüşmenin yapılması bile, savaşın durdurulması ve insani felaketin sona erdirilmesine yönelik yeni bir umut kapısı araladı. Genel kanaat, “Suudi Arabistan’ın Sudan’da savaşı durdurma dosyasını önceliklerinin başına aldığı” yönünde.

Savaşın yorduğu, canlar aldığı, geçim kaynaklarını yok ettiği ve milyonları mülteci ile yerinden edilmiş kişi hâline getirdiği Sudanlılar, ülkelerine, evlerine ve özledikleri hayatlarına dönmeyi umut ediyor. Peki bu kez girişimler kalıcı bir barış getirecek mi?