İsrail merkezli Kan11 TV’nin Filistinli muhabiri, Hamas liderlerinin isimlerini akıcı Arapça ile telaffuz ettiği için işten atılma tehlikesiyle karşı karşıya

Gazeteci Süleyman Mesvedde, “Irkçı kışkırtma Filistin halkıma olan aidiyetimi güçlendiriyor” dedi.

Süleyman Mesvedde, Kan 11’in siyasi muhabiri (X'teki kişisel hesap)
Süleyman Mesvedde, Kan 11’in siyasi muhabiri (X'teki kişisel hesap)
TT

İsrail merkezli Kan11 TV’nin Filistinli muhabiri, Hamas liderlerinin isimlerini akıcı Arapça ile telaffuz ettiği için işten atılma tehlikesiyle karşı karşıya

Süleyman Mesvedde, Kan 11’in siyasi muhabiri (X'teki kişisel hesap)
Süleyman Mesvedde, Kan 11’in siyasi muhabiri (X'teki kişisel hesap)

28 yaşındaki Filistinli gazeteci Süleyman Mesvedde, ‘Hamas liderleri Yahya Sinvar, İsmail Heniyye ve diğerlerinin isimlerini açık Arapça ile telaffuz ediyor’ gerekçesiyle İsrail sağının tepkisine ve siyasi muhabir olarak çalıştığı resmi İbrani kanalı ‘Kan 11’den kovulması için siyasi baskıya maruz kalıyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, Mesvedde’ye tepki gösteren kişiler arasında, avukat, yazar ve insani değerler üzerine çok sayıda kitabın da yazarı olan tanınmış din adamı Dov Hilbertal de yer alıyor. X hesabında Süleyman Mesvedde’nin görevden alınması çağrısında bulunan Hilbertal, "Hamas liderlerinin isimlerini düzgün Arapça ifade eden bir Arap. Savaştayız. En iyi gençlerimiz Gazze'de öldürülüyor ve büyük bir TV yayıncısı olarak kabul edilen lanet olası siyasi muhabir, Hamas liderlerinin isimlerini kendi Arapça dilinde olduğu gibi telaffuz ediyor. Peki bu nedir? Milliyetçi duygularımız nerede? Yani devlet aşağılanmış ve yenilmiş biçimde mi gösteriliyor?” dedi.

İşgal altındaki Doğu Kudüs'ten Filistinli gazeteci Mesvedde, iki yıldır İsrail'in İbranice yayın yapan resmi televizyonu Kan 11'de siyasi muhabir olarak çalışıyor ve kanalın en önde gelen gazetecilerinden biri olarak kabul ediliyor. Siyasi muhabir sıfatıyla tüm hükümet yetkilileri, partiler, ordu ve istihbarat liderleriyle görüşüyor. Kendisine bilgi sağlayacak ve haber sızdıracak etkili kaynaklara sahip olan Mesvedde’nin ses getirebilecek haber niteliğine sahip pek çok dosyası bulunuyor. Gazeteciler arasında, özellikle de kendisini ‘parlak bir medya kişiliği’ olarak gören Kan 11'deki meslektaşları arasında büyük saygı görüyor.

sdfvfdfd
Kudüs'ün Eski Şehri'ndeki bir pazarda dolaşan insanlar (Reuters)

Kudüslü bir Arap olduğundan İsrail vatandaşı olmayıp yalnızca oturma kartı ve Ürdün pasaportuna sahip. 20 yaşına kadar Kudüs’te, birçok Yahudi yerleşimcinin yaşadığı bir mahallede yaşamasına rağmen tek kelime İbranice bilmeyen Mesvedde “Doğu Kudüs'te Filistinli bir ailenin, Filistin kültürünün çocuğu olarak doğdum. Filistinli olduğumu söylemekten utanmıyorum. Ama aynı zamanda İsrail'de yaşıyorum ve bazı yönlerden kendimi İsrailli gibi hissediyorum. İnsanlar bana ‘Sen kimsin?’ diye sorduklarında bilmiyorum diye cevap veriyorum. Sadece Kudüslü olduğumu ve gazeteci olduğumu söylüyorum. Bunlar kimliğimin en önemli iki unsuru” diyerek kendini tanıtıyor.

Birzeit Üniversitesi Hedasa Gazetecilik Fakültesine girdikten sonra resmi İsrail Radyosu Arapça bölümünde eğitimini finanse etmek için yarı zamanlı yapımcı olarak çalışmaya başladı. Ancak editörler onun yeteneklerini erken keşfettiler ve o da editör oldu. Gazetecilik alanında ilk diplomasını aldığında, Filistin işleri muhabiri Gal Berger'in asistanı olarak İbranice bölümüne geçti. Kudüs'te çatışmaların patlaması üzerine "Kudüs işleri muhabirliği" görevinin tahsis edilmesine karar verildi ve kendisi bu göreve atandı.

İki ciddi olayla şöhrete kavuştu: İlki, yedi yaşındaki Filistinli bir çocuğun plastik mermiyle vurulması ve bir gözünü kaybetmesiydi. Bunun üzerine Süleyman Mesvedde konuyu araştırdı ve yedi İsrailli polisin suça karıştığını gösteren bir video ele geçirdi. Haber, bu kişilerin polislikten atılmalarına, haklarında dava açılmasına ve çocuğa 5 milyon şekel tazminat ödemeye mahkûm edilmelerine yol açtı.

dvdfdfv
Bir Filistinli, koronavirüs salgını sırasında kapanma döneminde, Mart 2020'de Doğu Kudüs'teki Mescid-i Aksa’nın önünde maske takıyor ve yürüyor. (AFP)

İkinci olay ise koronavirüs salgını sırasında Mescid-i Aksa'da ibadet edenlerin maske takmadıkları, dikkatsizce el sıkışıp kucaklaştıklarını haberleştirmesiyle yaşandı.

İlk olayda Yahudilerin, ikinci olayda ise Filistinlilerin kışkırtma kampanyasına maruz kaldı. Onun bakış açısına göre ise gazetecilik görevini yerine getiriyordu. Burada siyasi muhabirliğe terfi ettirildi. Kendinden emin görünümü, etkileyici İbranice konuşması ve cesur siyasi analizleri, özellikle de Başbakan Binyamin Netanyahu ve bakanlara yönelik sert eleştirileri nedeniyle iyi bir izlenim bıraktı.

Halktan destekleyen, karşı çıkan, tehdit eden birçok günlük mesajlar alıyor. Gazze'deki savaş sırasında kendisine yönelik saldırılar arttı ve Haham Hilbertal'in açıklamaları bu tepkileri zirveye çıkardı. Gazeteciler Hilbertal’in gönderisine tepki vermeye ve ırkçılıkla suçlamaya başladı.

Tanınmış gazeteci Ben Caspit, Yahudiliğin kendisini böylesine ırkçı bir kişiyle bir araya getirmesinden utandığını yazdı. Michael Shemesh, büyük yazar Hilbertal'in ‘çok küçük bir insan ve büyük bir ırkçı hayvan’ olduğunu yazdı. Yayıncı Yigat Glick, bu ırkçılığa çok kızdığını yazarken Mesvedde’nin yorumcu olduğu haber programlarının sunucusu Michal Rabinovich “Utanç ortadan kalktı, cehalet ve ırkçılık galip geldi. Cesur ve seçkin bir gazeteci olarak kabul edilen Süleyman Mesvedde’nin arkadaşı ve meslektaşı olmaktan gurur duyuyorum" dedi.

dsvferv
Süleyman Mesvedde, annesi ve iki kız kardeşiyle (X'teki kişisel hesap)

Hilbertal, aleyhinde yazılanlara karşılık “Sözlerimde ısrar ediyorum ve bu kişinin ihraç edilmesini talep ediyorum. İsrail ordusunda görev yapmadı. Bizden nefret ettiğini dilinden anlıyorsunuz” yazdı.

Mesvedde ise “Bu adam beni şaşırtmadı. İsrail'de ırkçılık yaygınlaşıyor. Aksine Hilbertel gibi ırkçılar beni güçlendiriyor. Böylece beni takip eden, profesyonelliğime inanan seyirciye ve Filistin halkıma karşı görevimi gerçekten yerine getirdiğime dair rahatım” dedi.



Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz


Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
TT

Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman bin Abdulaziz, dün Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'dan telefon aldı.

Prens Muhammed bin Salman ve Ahmed eş -Şara, Suudi Arabistan ve Suriye arasındaki ikili ilişkilerin çeşitli yönlerini ve bu ilişkileri bir dizi alanda güçlendirme fırsatlarını gözden geçirdiler.

İki taraf ayrıca ortak ilgi alanlarına giren konuları ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın pekiştirilmesi ile ekonomik toparlanmanın sağlanması çabalarını görüştü.


Suriye’de sivillerin üzerine varil bombası atılmasını öneren komitenin üyesi olan bir pilot tutuklandı

Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Suriye’de sivillerin üzerine varil bombası atılmasını öneren komitenin üyesi olan bir pilot tutuklandı

Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Lazkiye'deki iç güvenlik güçleri, Suriye’deki devrimin başlangıcında savunmasız Suriye halkına karşı varil bombalarının kullanılmasını öneren eski rejimin askeri komitesinin üyesi olan Tuğgeneral Faik Eyub Miyase’yi tutukladı.

Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), Lazkiye İç Güvenlik Komutanı Albay Abdulaziz el-Ahmed, Haffah bölgesindeki İç Güvenlik Müdürlüğü birimlerinin Terörle Mücadele Şubesi ile iş birliği içinde özel bir güvenlik operasyonu gerçekleştirdiğini söylediğini ve birkaç gün süren dikkatli izleme ve takip sonucunda, Lazkiye kırsalındaki Lukmani köyünden pilot Tuğgeneral Faik Eyub Miyase’nin tutuklandığını aktardı.

Albay Ahmed, Miyase'nin askeri rütbelerde yükseldiğini, teğmen pilot rütbesiyle mezun olduğunu ve 1982 yılında Hama Askeri Havaalanı’nda çalıştığını belirtti. Suriye devriminin başlangıcında Taftanaz Askeri Havaalanı'ndaki 63. Tugay'ın komutanlığına atanan Miyase, İdlib kırsalındaki Mestuma’daki hava ve kara harekât odalarıyla birlikte hedefleri belirlemekle görevlendirildi, böylece tüm bu noktalar daha sonra helikopterler tarafından hedef alınabilecekti.

Suriye rejimi tarafından Suriye'nin güneyinde bulunan Dera kentindeki İnhil beldesine atılan varil bombası (Arşiv - Reuters)Suriye rejimi tarafından Suriye'nin güneyinde bulunan Dera kentindeki İnhil beldesine atılan varil bombası (Arşiv - Reuters)

Miyase, ön soruşturmalar sırasında, devrimin başlangıcında varil bombalarının kullanılmasını öneren askeri komitenin üyesi olduğunu itiraf etti. Ayrıca, çeşitli illerde varil bombaları ve deniz mayınlarıyla hedef alınacak yerlerin belirlenmesinden de sorumluydu.

Lazkiye iç güvenlik komutanı, masumların kanıyla lekelenmiş her suçluyu adalete teslim etmek ve yasalar uyarınca hesap vermelerini sağlamak için her türlü çabayı göstereceğine dair taahhüdünü teyit etti.

Bu operasyon, İçişleri Bakanlığı ve ilgili makamların, geçiş dönemi adaletinin uygulanması, mağdurların ve ailelerinin haklarının güvence altına alınması ve hiçbir suçlunun hesap vermekten kaçmaması ilkeleri temelinde, Suriye halkına karşı işlenen suçlara ve ihlallere karışan eski rejimin simalarının peşine düşme ve hesap sorma çabaları çerçevesinde gerçekleşti.