Bölge sakinleri endişeli: İsrail’in Lübnan’ın doğusuna yönelik saldırıları eğitime darbe vurdu

Temmuz 2006 savaşının başlangıcına dair anıları canlandırdı.

Pazartesi günü İsrail’in Baalbek’e düzenlediği saldırıların ardından iki çocuk, okul bitmeden eve dönüyor (Şarku’l Avsat)
Pazartesi günü İsrail’in Baalbek’e düzenlediği saldırıların ardından iki çocuk, okul bitmeden eve dönüyor (Şarku’l Avsat)
TT

Bölge sakinleri endişeli: İsrail’in Lübnan’ın doğusuna yönelik saldırıları eğitime darbe vurdu

Pazartesi günü İsrail’in Baalbek’e düzenlediği saldırıların ardından iki çocuk, okul bitmeden eve dönüyor (Şarku’l Avsat)
Pazartesi günü İsrail’in Baalbek’e düzenlediği saldırıların ardından iki çocuk, okul bitmeden eve dönüyor (Şarku’l Avsat)

Geçtiğimiz Pazartesi günü İsrail’in Lübnan’ın doğusundaki Baalbek kenti yakınlarındaki Aadous kasabasına düzenlediği saldırı, Aber’in Baalbek şehri yakınındaki Ayn Bourday bölgesinde bulunan bir okulda eğitim gören iki çocuğuyla ilgili korkularını artırdı. Aber, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, o anda Temmuz 2006’daki Lübnan savaşının ilk saldırılarını hatırladığını söylerken, bu yüzden en kötü senaryoya karşı iki çocuğunu okuldan almak için hızla okula doğru gittiğini belirtti.

Bu kadar hızlı hareket etmek, Temmuz 2006 savaşında yaşananların tekrarlanacağı korkusundan kaynaklanıyor. O dönemde İsrail, Baalbek’i bombalamaya Bodai kasabasındaki Hüseyinleri ve Al-Manar TV ile Al-Nour radyosunun yayın antenini hedef alan iki saldırıyla başladı. Aber, “Bodai, Pazartesi günü İsrail saldırılarının hedef aldığı ve Baalbek’in batısında iki Hizbullah savaşçısının öldürüldüğü Aadous’a bir kilometre uzaklıkta bulunuyor. Hizbullah’ın sözcüsü olan Al-Manar kanalının yeniden bombalanmasından korkuyordum. Bu yüzden o anda çocuklarımı okuldan almak için acele ettim” dedi.

Pazartesi günü düzenlenen en az iki saldırı, Hizbullah’ın Bekaa bölgesindeki ana kalesi olan Baalbek kenti yakınlarında Hizbullah'a ait bir bina ve depoyu hedef aldı. İsrail’in Baalbek’e yönelik saldırıları, Gazze Şeridi’nde İsrail ile Hamas arasında yaşanan savaşın ardından iki taraf arasında karşılıklı saldırıların başlamasından bu yana İsrail'in güney dışında Hizbullah’ı hedef aldığı ilk saldırı oldu.

6umök
İsrail'in Baalbek’te inşaat halindeki bir gıda deposunu hedef alan iki saldırısı sonucu dumanlar yükseliyor (AFP)

Baalbek’e yapılan saldırılar, halk arasında yaşanan panik sonucunda eğitim sektörünü felç etti. Aber, İsrail uçaklarının saldırıları gerçekleştirdiği sırada, resmi işlerin bitimine iki saat kala, iki çocuğu Reda (8 yaşında) ve Danny’yi (6 yaşında) okuldan almak için arabasına koştu. İki oğlunu, Hıristiyan ve Müslümanların yaşadığı Talya kasabası olarak seçtiği ‘güvenli bir yere’ taşıdı.

Aber, iki çocuğunu okuldan almak için acele eden tek kişi değildi. Dehşete kapılan onlarca öğrenci velisi de aynı şeyi yaptı. Bu durum, okulun öğrencileri okuldan çıkarmasına ve kapılarını kapatmasına neden oldu. Baalbek’teki resmi kaynaklar, İsrail saldırılarının ardından onlarca kamu ve özel okulun öğleden sonra resmi saatleri bitmeden kapılarını kapattığını söyledi. Çoğu okul, pazartesi öğleden sonra eğitime ara verdi.

Taybeh kasabasında yerinden edilmiş bir Suriyelinin velisi olan Hüseyin eş-Şamsani, ‘güvenlik durumunun kötüleşmesi korkusuyla’ Pazartesi günü öğleden sonra okul yönetiminden, iki oğlu Yazan (9 yaşında) ve Remas’ı (7 yaşında) okula göndermemesini içeren bir mesaj aldı.

Bir güvenlik kaynağı, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada ebeveynlerin aceleyle çocuklarını dışarı çıkarmaya çalışmasından sonra Baalbek ve banliyölerindeki okulların yüzde 90’ının eğitime ara verdiğini söyledi. Dün ise bazı veliler durumun kötüleşeceği korkusuyla çocuklarını okula göndermekten kaçındı.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.