İsrail'in halkı zorla aç bıraktığı Gazze'de Filistinli çocuklar hayatta kalabilmek için çürük patates yiyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in halkı zorla aç bıraktığı Gazze'de Filistinli çocuklar hayatta kalabilmek için çürük patates yiyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

11 yaşındaki Filistinli Said Fethi, "Gazze'nin kuzeyinde yiyecek bir şey yok, ailemle birlikte günlerdir açlık çekiyoruz. Açlığımızı bastırmak için çürük patates yemek zorunda kalıyoruz; yanında ekmek bile bulamıyoruz." dedi.İsrail'in aylardır saldırılarını sürdürdüğü ve halkı zorla aç bıraktığı abluka altındaki Gazze Şeridi'nde hayatta kalabilen Filistinli çocuklar, yemek için çürük patates ve kabuklarını topluyor.

Tel Aviv'in kısıtlamaları nedeniyle kıtlığın yaşandığı bölgede halk, bulabildiği her şeyi besin kaynağına dönüştürmeye çalışıyor. Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki çocuklar, çöpteki çürük patatesleri ve kabuklarını toplayarak zorla yerlerinden edilen ailelerinin kaldığı sığınma merkezlerine götürüyor.

Bu trajik tablo, Gazze Şeridi sakinlerine yönelik İsrail'in yıkıcı saldırıları, zorla aç ve susuz bırakması ve yerinden etmesi sonucu maruz kalınan feci durumu somutlaştırıyor.

Filistinli çocuklar, bozuk gıdanın, gıda zehirlenmesi ve şiddetli ishal gibi hastalıklara yol açabileceğinden; sağlık açısından ne gibi ciddi etkiler yaratabileceğinden habersiz.

Filistinli 11 yaşındaki Said Fethi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail'in bölgeye yönelik saldırılarının ardından üç kardeşi ve anne-babasıyla birlikte evlerini terk etmek zorunda kaldıklarını, şu anda Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye bölgesinde yaşadıklarını ifade etti.

Uzun süredir aç ve susuz bırakılan bölgede ailesiyle birlikte yiyecek bir şeyler aradıklarını aktaran Fethi, "Bir gün çöp konteynırlarında yiyecek aramak zorunda kalacağımı hiç düşünmemiştim. Ancak maruz bırakıldığımız açlık nedeniyle çöpten yiyecek toplamak dışında başka bir seçeneğimiz kalmadı." dedi.

Fethi, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yaşanan kıtlık nedeniyle çürük patateslerin ve kabukların döküldüğü bu konteynıra geldiklerini, topladıklarını ailesiyle birlikte yemek için kaldıkları yere götürdüğünü aktardı.

"Kardeşlerim geceleri açlıktan ağlayarak uyuyor"
Filistinli çocuk, "Gazze'nin kuzeyinde yiyecek bir şey yok, ailemle birlikte günlerdir açlık çekiyoruz. Açlığımızı gidermek için çürük patates yemek zorunda kalıyoruz; yanında ekmek bile bulamıyoruz." ifadelerini kullandı.

"Kardeşlerim geceleri açlıktan ağlayarak uyuyor; yemek istiyorlar. Bu durum karşısında ne yapacağız bilmiyoruz?" diyen Fethi, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana yürüttüğü saldırılarının gölgesinde Gazze Şeridi'nin kuşatma altına aldığı kuzey bölgelerinde un yoksunluğu çekildiğini hatırlattı.

Fethi, "Aylardır maruz kaldığımız açlığı giderecek, tamamen doyduğumuz lezzetli ve sıcak bir yemek yemeği hayal ediyorum." ifadesini kullandı.

"Dünyadaki yaşıtlarım gibi oyun oynamayı; eğlenmeyi hayal ediyorum"
Filistinli 12 yaşındaki Nermin Abdussamed ise zorla yerinden edilen Filistinlilerin sığındığı okullardaki şartların çok zor ve trajik olduğunu belirtti.

Ekmek bile bulamadıklarını, bulabilirlerse patates yediklerini aktaran Filistinli küçük kız şunları söyledi:

"Okul sırasında oturmayı ve ders çalışmayı hayal ediyorum. Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki kıtlık nedeniyle çaresizce çöp konteynırlarında yiyecek aramak yerine herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmaksızın dünyadaki yaşıtlarımın yapabildiği gibi oyun oynamayı; eğlenmeyi hayal ediyorum."

Nermin, önceki günlerde açlıklarını bastırmak için hayvan yemi yediklerini ama onun da bittiğini artık yiyecek bir şey kalmadığını ifade etti.

"Çocukluğumuzdan; eğitim ve oyun oynama haklarımızdan mahrum ettiler, sokaklarda evsiz barksız kaldık." diyen Nermin, Gazze'nin kuzey bölgelerinde daha önce nadiren buldukları yiyeceklerin de artık kalmadığını; oyun oynamak için bile fırsatları olmadığını artık saldırılardan çok yorulduklarını aktardı.

İsrail, Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yanı sıra yaklaşık 5 aydır abluka altındaki bölgeye su, yiyecek, ilaç, yakıt ve elektrik tedarikini kesti; yaklaşık 2,3 milyon Filistinli büyük bir trajediye yol açan insani koşullarla karşı karşıya kaldı.

İsrail ayrıca Gazze Şeridi'nin kuzeyi ile Gazze kentini boğucu bir kuşatma altına almış durumda. Kuşatma nedeniyle bu bölgelerdeki Filistinlilere, gıda yardımlarının ulaşmasının engellenmesi yiyecek ve içilebilir suyun tükenmesine yol açıyor.

Yıllardır abluka ve 7 Ekim'den bu yana yıkıcı saldırı altındaki bölgeye kısmi insani yardım, ilk kez 24 Kasım'da başlayan ve bir hafta süren insani ara sırasında girmişti.

Gazze'deki hükümetin Medya Ofisi'nden 13 Ocak'ta yapılan açıklamada, İsrail'in Filistin halkına yönelik yürüttüğü aç ve susuz bırakma politikası nedeniyle orta kesimdeki Gazze kenti ile kuzey bölgelerindeki yaklaşık 800 bin kişinin hayatının tehlikede olduğu belirtmişti.

Gazze kentine 700, kuzeye 600 olmak üzere günlük 1300 tır insani yardıma ihtiyaç duyulduğu, ancak İsrail'in bölgede tam bir kıtlık yaşattığı aktarılmıştı.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), 16 Şubat'ta yaptığı açıklamada, İsrailli yetkililerin Gazze'nin kuzeyine yönelik insani yardım misyonlarının yüzde 51'ini reddettiğini duyurmuştu.

İsrail'in Gazze'yi işgalinde 7 Ekim sonrası
Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme" gerekçesiyle İsrail'e 7 Ekim 2023'te kapsamlı saldırı düzenledi.

İsrail, 7 Ekim'deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 13 bin 230’u çocuk, 8 bin 860’ı kadın olmak üzere 30 bin 410 Filistinli öldürüldü, 71 bin 700 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne saldırılarının başladığı 7 Ekim'den bu yana 245'i karadan işgal sürecinde olmak üzere 585 askerinin öldürüldüğünü duyurdu.

Çatışmalara 24 Kasım 2023'te 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan "insani ara"da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Öte yandan İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail güçleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 419 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ordusu ve Hizbullah arasında 8 Ekim'den bu yana sınırda yaşanan çatışmalarda 219 Hizbullah mensubu, 45 Lübnanlı sivil, 11 Emel Hareketi, 12 Hamas ve 12 İslami Cihad mensubu ile 6 İsrailli sivil ve 11 asker öldü.



Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
TT

Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)

Şam’ı, Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten ve ülke 8 Aralık 2025’teki ‘kurtuluş’ yıldönümünü anmaya hazırlanırken ziyaret ettiğinizde, kendinizi neredeyse bir ‘bayram’ yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Elinizde bir mercek taşıyormuşçasına, detaylarda ve karşılaştırmalarda kayboluyorsunuz. Bu karşılaştırmalar yalnızca geçen yıl dışarıdan gözlemlediklerinizle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda 15 yıllık acı, korku ve farklı kuşakların deneyimlerinden oluşan birikmiş travmalarla da dolu.

‘Bayram’ kelimesi, son günlerde Suriye başkentinde gözlemlenen genel tabloyu özetleyebilir; hazırlıklar, süslemeler ve sevinç kadar, hüzün, işlerin aksaması ve günlük işlerin bayram sonrasına ertelenmesi de bu manzaraya dahil. Basit bir düzenleme talebi dahi genellikle “İnşallah bayramdan sonra” yanıtıyla karşılanıyor.

Karanlık bir dönem sona erdi

Lübnan sınırındaki el-Masna Sınır Kapısı’ndan Şam’a doğru uzanan yol boyunca, kutlama havası daha girişte başlıyor. Yol boyunca asılı büyük pankartlar, ‘Karanlık dönem sona erdi… Ülkenin yüzü aydınlandı’, ‘Omuz omuza, el ele, vatanı inşa ediyoruz’, ‘Tek vatan… Tek halk’ gibi sloganlar taşıyor.

xasdfrg
Şam'da Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında Suriye bayrağı sallayan bir kız (AP)

Yeni bayrak ve kartal simgesi, eski rejimin boşalttığı askeri bölgelerin duvarlarına, kasaba girişlerine ve Beyrut-Şam yolundaki 4. Tümen karargâhına işlenmiş.

2024 yazında açıklanan bu yeni görsel kimlik, yıkılmış ve yıpranmış bir ülkede “Öncelikli bir konu değil” eleştirilerine maruz kalmış olsa da sahadaki gerçekler bu eleştiriyi tamamen doğrulamıyor. Eski rejimde görsel kimlik, öğrencilerin defterlerinden sınıf tahtalarına, meydanlardaki dev heykellere kadar sistematik biçimde nüfuzun pekiştirilmesini sağlayan merkezi bir araçtı.

Bu nedenle, eski rejim düştüğünde ilk olarak kırılan, parçalanan ve yok edilen şey, onun ikonları ve görsel sembolleriydi. Boşalan bu alan, yeni otoritenin kimliğini yansıtacak şekilde doldurulmalıydı; aksi halde, geçen yılın başında ortaya çıkan bölgesel ve milis kaynaklı rastgelelikler bu boşluğu doldurabilirdi. Bir gözlemci, eski rejimin sembollerini taşıyan banknotlarla işlem yapma ihtiyacı olmasaydı, pek çok kişinin paraları yakacağını alaycı bir dille ifade etti.

Ancak, geçmişle bağları koparma ve yeni dönemi pekiştirme bağlamında, birçok kişi yeni görsel kimliği kıyafet, görünüm ve sosyal davranışlarda da benimsemekte bir adım öteye geçti. Geçen yıl Şam’da uzun saçlı ve tuhaf kıyafetli olarak öne çıkan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) savaşçılarının sakalları kısalmış ve seyrekleşmişken, artık sakallar genel olarak düzenli, hafif ve bıyıkla bütünleşmiş bir şekilde gençler ve erkekler arasında yaygın bir görünüm halini aldı.

Altın kartal simgesi, resmi kıyafetlerin kollarına ve yakalarına takılan düğmeler haline geldi ve sadece devlet memurlarına değil, özel sektörde çalışan ve dönemin stilini benimsemek isteyen genç sivillere de yayıldı.

dfrg
Suriyeliler giyim, görünüş ve sosyal davranışlarında yeni bir ‘görsel kimlik’ benimseme konusunda adım atıyorlar. (AP)

Yeni devlet kurumları, önceki savaşçıları polis ve genel güvenlik başta olmak üzere resmi kanallarına entegre ederken, eski askerlerin kıyafetleri de değişti. Artık gömlek-pantolon ya da milis gruplarına göre kamuflaj yerine, siyah tek tip üniformalar, açık yüzler ve görünmeyen silahlar hâkim.

Bugün Suriye’deki büyük dönüşümler bağlamında belki küçük görünen bu sahne değişikliği, Şamlıların bastırılmış öfkesinin ve yeni yöneticilere karşı duyduğu kaygının bir kısmını emdi. Merkeziyetçi bir ülke olarak Suriye’de, genel başarı Şam sınavı geçilmeden mümkün değil. Ve Şam bugün, tüm zorluklara ve yüksek beklentilere rağmen adeta bir bayram havasında.

Beyaz bayraklar

Yoğun kalabalıklar, herhangi bir yere ulaşmayı neredeyse bir mucizeye dönüştürüyor; beyaz tevhid bayraklarıyla donatılmış geçit törenleri sokaklarda ilerliyor ve öğleden sonra Emevi Meydanı çevresindeki yollar kapanınca, iç sokaklar iyice tıkanıyor. Telefon şebekesi aşırı yük altında. Oteller dolup taşmış durumda; rezervasyonlar, bir zamanlar prestijli ve lüks olan, 1980’lerin sonunda zamanın durduğu o otellerde bile, roket gibi fırlayan fiyatlarla dolu. Bugün bu oteller sadece dönemin tanığı olan harabeler halinde.

Otellerin misafirleri, Suriyeli göçmenler, sivil toplum aktivistlerinin seminer ve atölye çalışmaları katılımcıları, üst düzey yabancı ve diplomatik heyetler, yerel ve uluslararası medya mensupları, tüccar ve müteahhitler, uzak vilayetlerden gelen güvenlik görevlileri ve sadece meraklı olan ve lobiye girebilme fırsatı bulan kişiler arasında değişiyor.

Bu yoğun kalabalığın ortak paydası, bir zamanlar ülkelerine geri dönme umudunu kaybetmiş olmaları ve bugün bunu telafi etmeye çalışmaları. Geçen yıl boyunca bazı aileler, on yıldan uzun süredir sürgünde olan çocuklarını kucaklama şansı buldu; torunlarıyla yüz yüze tanışan büyükler, bazı durumlarda sadece telefon ekranları aracılığıyla tanışabilmişti. Gençler, bir zamanlar tutuklanma veya ölüm tehlikesinden kaçarak ülkeyi terk etmiş, şimdi ise orta yaşa gelmiş olarak gençlik yıllarının yataklarına sıkışmaya çalışıyor.

csdfg
Hama şehrindeki kutlamalar sırasında el-Asi Meydanı'nda toplanan yüzlerce insanın genel görünümü (EPA)

Her bayram günü olduğu gibi, sevinç ve mutluluk duyguları bazı kapıları sadece gözyaşıyla çalıyor. Özellikle harap olmuş bölgelerde yaşayanlar ve kayıp ya da zorla kaybedilmiş yakınları olanlar, bugün sevinçlerini hıçkırıklarla yaşıyor; çünkü yollarının uzun ve zorlu olduğunu biliyorlar. Bu kişiler, bu anmanın en belirgin katılımcıları; her ailede bir kayıp veya kaybolmuş birey bulunuyor ve halen defin ve taziye merasimi için iz veya kalıntı arıyorlar.

Öte yandan, kayıp yakınları, insan hakları örgütleri, iş insanları ve diğer topluluklar, faaliyetlerini ülkelerine taşıyarak başkentte toplantılar düzenledi ve taleplerini dile getirdi. Bu, şüphesiz büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

‘Özlemle doluyum’

Her şeyden önce bu kutlama, Suriyelilerin onlarca yıl boyunca mahrum bırakıldığı ‘geri dönüş hakkına’ odaklanıyor; bu hak bazen 2011 devriminden bile önce gündeme gelmişti. İstanbul’da geçirdiği 13 yılın ardından Şam’a dönen kırklı yaşlarındaki bir adam şöyle diyor: “Geri dönüyorum çünkü basitçe özledim. Ailemi, mahallemi ve o zamanlar sevmememe rağmen zorla terk ettiğim hayatımı özledim.”

Bireylerin seçimlerini, ‘yeni Suriye’yi inşa etme’ gibi parlak başlıklar altında siyasi bağlamlara oturtmaya çalışanlara dair konuşurken şu ifadeleri kullandı: “Yurt dışındayken bile ülkem ve insanlarıma çeşitli şekillerde katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Ama bugün geri döndüm çünkü hasret galip geldi. Hasret duygusu, geri dönmek için yeterli bir sebep olmalı. Geri dönme hakkım, yönetimin şekli veya yeni iktidarın performansına duyduğum memnuniyet ya da memnuniyetsizlikten bağımsız olmalı.”

Bu ifade, bugün Suriyelilerin, hem Şam’da hem de uzak vilayetlerde karşılaştığımız insanların halini özetliyor: Halk, fiilen kaderlerini tayin etme hakkını yeniden kazanmalarını kutluyor.

Siyaset bugün geniş bir alan kaplamıyor gibi görünse de, hükümet kararları, medyanın ve hukuk alanının performansı, polis davranışları, sahil ve Suveyda’daki gelişmeler, fiyat artışları, yoksullukla zenginliğin yan yana varlığı ve cezaevlerinde kaybolan ya da zorla kaybedilen kişilerin dosyalarının görmezden gelinmesi gibi konular her sohbette kendini hissettiren ‘büyük fil’ olmaya devam ediyor. Tüm bu başlıklar ve daha fazlası, sokakta, kafelerde ve restoranlarda yüksek sesle tartışılıyor; sanki artık duvarların kulakları yokmuş gibi... Görüşme yaptığım kişi bu benzetmeye gülerek şöyle diyor: “Gerçekten de duvarların artık kulakları yok. Herkes canının istediğini yapıyor: bireyler, dernekler, bakanlıklar, valiler, hatta Hamidiyye Çarşısı’ndaki polis memuru bile… Sanki herkes yeniden konuşma cesareti bulmuş ve kulaklarını kapatmış durumda.”


Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.