Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancılar var

Sudan'ın batısında 5 eyaletten oluşan Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu’nun (Hamideti) 120 bin HDK üyesiyle Hartum’a saldırdığını söyledi.

Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi
Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancılar var

Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi
Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi

Darfur Bölgesi Valisi Mini Arko Minawi, Al Majalla’ya verdiği röportajın ikinci bölümünde Sudan’la ilgili uluslararası ve bölgesel bir tartışmanın olduğunu belirtti. Minawi, “Sudan’ı ya bölmek istiyorlar ya da bölünmeyi oldubittiye getirmek istiyorlar” diyerek dışarıdan ülkeyi bölmeye yönelik bir plan yapıldığı uyarısında bulundu.

Röpottajın iilk bölümünde 15 Nisan’da Hartum'da tanık olduklarını anlatan Darfur Bölgesi Valisi Minawi, Muhammed Hamdan Dagalu komutasındaki HDK'nın başlangıçta yaklaşık 25 bin kişiden oluştuğunu ancak savaş başlamadan önce Hartum’a 120 bin HDK üyesinin getirildiğini belirterek, “Bunların yüzde 70'inden fazlası eğitimsizdi. Gerçek sicile sahip HDK’ya bağlı seçkin güçler arasında yer almıyordu. Sudan'ı yağmalamak ve işgal etmek için (başkent Hartum’a) farklı ülkelerden çok sayıda genç getirildi” şeklinde konuştu.

HDK’nın Darfur bölgesindeki 5 eyaleti askeri olarak kontrol ettiğini, ancak tam kontrole sahip olmadığını söyleyen Minawi, HDK’nın yanında Rus paralı asker grubu Wagner’in de rolü olduğuna dikkati çekerek “HDK üyelerinin yüzde 50’sinden fazlası yabancı uyruklu ve operasyon odalarında Sudanlı olmayan yabancı subaylar oturuyor” ifadelerini kullandı.

Rusya’nın Port Sudan’da askeri bir üs kurma anlaşmasının ‘öldüğünü’ belirten Minawi, ancak Sudan Ordusu ile Tahran arasında, askeri ortaklık karşılığında İran’ın ürettiği silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) satın alımının da olduğu bir mutabakata varılabileceğini göz ardı etmedi.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın ikinci bölümü:

*Sudan’daki savaşın, iki general (Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu) arasındaki bir savaş olduğunu, Darfur’daki savaşın bir uzantısı olarak patlak verdiğini ve dolayısıyla Darfur’daki savaşın bitmediğini, mevcut savaş başlayınca Darfur'daki savaşın bir uzantısı olarak oldubittiye getirildiğini söyleyenler var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu doğru. Bu savaş, Darfur’daki savaşın, 1955 yılında Torit şehrinde patlak veren savaşın, Güney Sudan’daki savaşın, Nuba Dağları’ndaki savaşın, Mavi Nil’de yaşanan savaşın ve tüm birikmiş meselelerin bir uzantısıdır. Bunu neden söylediğime gelince öncelikle HDK'nın yapısı kabile temellidir. Kurulduğu dönemde Darfur'da çıkan olaylar adına oluşturuldu. Ben de başlarda bu oluşum içinde yer aldım. HDK, dönemin Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el-Beşir'i, bazı generalleri ve yardımcılarıyla birlikte Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) önüne çıkarana kadar birtakım eylemler gerçekleştirdi.

Darfur'da bir soykırımın yaşandığı, 2003 yılında başlayan etnik temizliğin 2006 ve 2007 yıllarına kadar devam ettiği herkesçe biliniyor. Darfur’daki çatışmanın tüm dünyayı, bölgenin kontrolünü Afrika Birliği (AfB) tarafından gönderilen AMIS (African Union Mission in Sudan) adlı barışı koruma gücüne devredecek kadar ikilem içerisine soktuğu biliniyor. Durumun kötüleşmesi üzerine AfB Barışı Koruma Gücü’nün (AMIS) misyonu Birleşmiş Milletler (BM) tarafından oluşturulan bir görev gücüne devredildi. BM ve AfB’nin ortak görev gücüne o dönemde dünyanın en büyük misyonu olan ‘UNAMID’ (BM-AfB Darfur Misyonu) adı verildi.

FOTO: Minni Arko Minawi, Sudan hükümeti ile beş isyancı hareket arasında imzalanan barış anlaşmasının ardından Sudan Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim Muhammed ile birlikte, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
 Minni Arko Minawi, Sudan hükümeti ile beş isyancı hareket arasında imzalanan barış anlaşmasının ardından Sudan Adalet ve Eşitlik Hareketi lideri Cibril İbrahim Muhammed ile birlikte, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

Tüm bunlar olurken, merkez ile kenarlar arasındaki gerginlik, merkez beni çağırıncaya kadar zaman zaman şekil değiştirdi. O sıra iktidarda siyasal İslamcı Ulusal Kongre Partisi hükümeti vardı. HDK, demokratik dönemde Sadık el-Mehdi hükümeti ve şu ​​an Milli Ümmet Partisi’nin lideri olan general tarafından kurulmuş bir kabile ordusu olmasına rağmen ondan yardım istediler.

HDK, devletin kendisine sağladığı imkanlar sayesinde orduyu destekleyen bir yapıdan paralel bir orduya dönüştü.

*HDK, bahsettiğim gibi Darfur’daki daha önceki savaşta önemli bir rol üstlenmişti. Bu savaş yeniden başlamış gibi görünüyor. İhlallerden, sahadaki ve insani durumdan bahsediliyor. Şu an Darfur'daki askeri durumla ilgili nasıl bir harita çizersiniz?

HDK 2003-2004 döneminde bu saydıklarınızı içeren bir kültür üzerine kuruldu. Tıpkı ‘her kap içindekini dışına sızdırır’ deyiminde ifade edildiği gibi. HDK, son dakikaya yani hedef aldığı düşmanın kafasına sıkacağı son kurşuna kadar uygulanmak üzere manifesto geliştiren bir yapıdır. Dolayısıyla HDK’nın sahip olduğu bu kültür, karşınıza çıkan ne varsa mutlaka ele geçirilmesi gerektiğini salık verir. Karşısına çıkan tüm kadınlara tecavüz etmesi gerekiyor, çünkü o dönemde bu gücü oluşturan istihbarat üyelerinin bu güçleri oluşturmadaki gerçek niyeti bu tür ihlallere yol açmaktı. ‘Her kap içindekini dışına sızdırır’ derken kast ettiğim o kabın içindeki işte bu. Dolayısıyla bir şekilde iktidarı ele geçirmeye karar verdiklerinde, komşu ülkelerden çok sayıda paralı asker, savaş tutkunu, para düşkünü ve kaos müptelası, hiç eğitim almamış, vicdanı olmayan, çölden gelmiş, insanlık nedir bilmeyen kim varsa getirdiler. Hepsi Sudan sahasında, savaş alanında toplandı. Herkes bunun bir parçası oldu. Tecavüz olsun, yağma olsun, insanlara baskı olsun, başka şeyler olsun istediklerini yapıyorlar. Tam özgürlüğe sahipler. Hartum'da evlere el koydular. Sudan dışından gelenler ne Sudan halkını ne de Sudan ruhunu umursuyorlar. Çünkü ele geçirmek için geldiler. Yaklaşım bu. Onlara verilen mesaj da bu. Dolayısıyla aldıkları mesajı yerine getiriyorlar.

HDK’nın operasyon odalarında yabancı uyruklu, Sudanlı olmayan subaylar oturuyor

*HDK askeri olarak Darfur’un kontrol ediyor mu?

Evet, Darfur’u askeri olarak kontrol ediyor. Darfur dört eyaletten oluşuyordu. Darfur’daki savaş sırasında Ulusal Kongre Partisi hükümeti bu sayıyı Batı Darfur, Orta Darfur, Güney Darfur, Doğu Darfur ve Kuzey Darfur eyaletleri olmak üzere beşe çıkardı. HDK dört eyaleti kontrol ediyor, ama yönetimi ele geçirmedi. Tam bir kaos yaşanıyor. Vatandaşlar da bu yüzden tüm bu eyaletlerden kaçıyorlar. Gerçekler bunlar.

*Wagner güçlerinin HDK’ya Darfur'daki operasyonlarında yardım ettiği konuşuluyor. Bununla ilgili bir bilginiz var mı?

Bu konuda yeterli ve kesin bir bilgiye sahip değilim. Fakat savaştan önce bile duyduklarım ve elde ettiğim bilgiler doğrultusunda bunu göz ardı etmiyorum. Ama bu savaşı destekleyenler ve bu savaşı çok yüksek bir oranda, yüzde 50’nin üstünde yönetenler Sudanlı değiller. HDK’nın operasyon odalarında Sudanlı değil, yabancı uyruklu subaylar oturuyor.

(Soldan sağa) HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu, Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve dönemin Başbakanı Abdullah Hamduk başkent Hartum'da düzenlenen bir tören sırasında, 8 Ekim 2020 (AFP)
(Soldan sağa) HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu, Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve dönemin Başbakanı Abdullah Hamduk başkent Hartum'da düzenlenen bir tören sırasında, 8 Ekim 2020 (AFP)

*Sudanlı olmayanlar da var dediniz. Wagner’den olanların ve olmayanların olduğunu mu söylemek istiyorsunuz?

Evet, Wagner’den olanlar ve Wagner’den olmayanlar var.

*Wagner’den olmayanlar, yani Afrikalılar. Bildiğiniz gibi Çad'da darbe girişimi yaşandı. Kabilelerin Darfur bölgesine müdahalesi nedeniyle Darfur'daki savaşın Çad ve Orta Afrika'da yansımaları olduğunu düşünenler var. Bununla ilgili yorumunuz nedir?

Ben herhangi bir ülkenin adını vermedim ve daha fazla ileriye gitmek de istemiyorum. Ama Çad’a ile ilgili ne kastettiniz. Orada darbe girişimi mi oldu yoksa başka bir şey mi oldu bilmiyorum. Fakat güvenlik durumu ve kriz haline gelip çözülmesi gereken siyasi gerginliklerin yaşandığını biliyoruz. Ama bahsettiğim rol, Sudan'ın savaşın yönetilmesinde oynadığı rol. Burada Çad devletini kastetmiyorum.

Altın kaçakçılığı ve Sudan topraklarının sömürülmesi korkunç bir durum.

*Wagner meselesine dönecek olursak, basında Wagner'in HDK'yı desteklediğine dair birçok haber yer alıyor. Altın kaçakçılığına karıştığı konuşuluyor. Sizce bu haberler doğru mu? Bununla ilgili herhangi bir bilginiz var mı?

Biz bu tür haberleri ve bilgileri, hassas istihbarat bilgilerine sahip, modern istihbarat eğitimi almış, tecrübesi ve kabiliyeti yüksek, bu tür gelişmeleri takip edebilecek uyduları olan kişilerden alıyoruz. Elimde, basında çıkan haberleri teyit edecek bir bilgi yok ama altın kaçakçılığı ve Sudan topraklarının sömürüldüğü açık. Bu çok korkunç. Sudan'da kaynaklar gibi birçok alanda da sömürü var. Dolayısıyla bu sömürü sayesinde şimdi bu savaşın büyük potansiyeli ortaya çıktı.

*Milislerden ve HDK'dan bahsetmişken, sizce Orgeneral Hamideti ile ne ölçüde temas halindeydiniz? Hamideti’nin HDK’yı tamamen kontrol ettiğini düşünüyor musunuz? HDK’ın kaç üyesi var?

Bu güçler bir ya da birkaç kabileden oluşuyor. Hatta bu güçlerin içindeki kabilelerin doğal olarak kardeş lidere ve komutan yardımcısına yakınlıklarına göre düzenlenmiş kategorileri var. Bu yüzden sayıları çok. Ancak bu güçlere liderlik edenler seçkin kesimlerden kişiler. Seçkinler ve elitler birdir, kabile de birdir. Kabile içinde bile ailelerin en üst düzeyden en alt düzeye kadar çeşitlilik gösterdiği biliniyor.

*Tam bir kontrol ve net bir yapı olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabii ki hayır, oluşumu gereği kontrol tam olamaz. Hatta bunu bizzat Hamideti bile söyledi. Olan bitenlerin sebebinin ‘isyancılar’ olduğunu ifade etti. Hamideti onlara böyle diyor. Hamideti’nin yardımcısı Sayın Abdurrahim Hamdan Dagalo ile görüştüm. O da (Darfur’daki) el-Cenine’de yaşananların ‘isyancılardan’ yani kendi kontrolleri dışında olanlardan kaynaklandığını düşünüyordu. Belki savaşlardan çıkar sağlıyorlar ve operasyonlarından faydalanıyorlar ama askeri emirlere ve talimatlara uyanlardan değiller. Bu sebeple isyancıların olduğuna şüphe yok. Bununla birlikte seçkinler gibi sistemin içinden gelen, ancak kişisel çıkar elde etme eğiliminde olanlar da var. Bunlar, HDK’nın düzenli ordu oluşturma yöntemiyle oluşturulmamasından ötürü varlar.

*HDK’nın üye sayısıyla ilgili bir tahmininiz var mı?

Sayılarını tam olarak bilmiyorum ama savaştan önce generallerden öğrendiğime göre Hartum’a dışarıdakiler hariç yaklaşık 120 bin HDK üyesi girdi. Bunların yüzde 70'inden fazlası eğitimsizdi. Gerçek sicile sahip HDK’ya bağlı seçkin güçler arasında yer almıyordu. Sudan'ı yağmalamak ve işgal etmek için (başkente) farklı ülkelerden çok sayıda genç getirildi.

Bu ittifak ‘Anayasal Bildiri’ üzerine kurulmuştu. Anayasal Bildirinin üç imzalı nüshası vardı ve her bir nüshada farklı hükümler yer alıyordu.

*Yaklaşık 120 bin HDK'lının Hartum'a girdiği söylenebilir mi?

O dönemde böyle olduğu söyleniyordu. Bu, Hartum'daki sayıydı. Çünkü savaşa altı aydan az bir süre kala HDK sayısının 25-30 bin civarında olduğunu söylüyorlardı. Ancak savaşa birkaç gün kala Hartum’a 120 binden fazla HDK üyesinin getirildiğini söylediler. Bu, sayının çok fazla olduğu ve çok az dönemde dramatik bir şekilde katlandığı anlamına geliyor. Bu artışın arkasında bir kuşatma vardı ve bunun arkasında da bir hedef.

*Röportajın başında Özgürlük ve Değişim Güçleri’nin (ÖDG) rolünden bahsettiniz. Siz o dönemde de önemli bir isimdiniz, şimdi de öylesiniz. 25 Ekim 2021 günü Abdullah Hamduk hükümetine yapılan darbe hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hamduk hükümetine yapılan darbe üçüncü darbedir. Darbe diyebiliriz ama ben bunu darbe olarak görmüyorum. Çünkü iktidarı Beşir’in elinden alanlar Hamduk değil, Burhan ve Hamideti idi. Hamduk o dönem hükümetin üçüncü adamı olması için getirilmişti.

Orada bulunan görgü tanıklarından birinin aktardığına göre Hamduk 25 Ekim'den önce nüfuz sahibi biri değildi. Çünkü yönetim bizzat generallerin elindeydi. En nihayetinde Hamduk bir komutan değildi ve başbakanın yetkisi dahilinde olması gereken birçok konuda onlardan yardım istiyordu. Ancak Merkez Konseyi, ÖDG, ordu ve HDK arasında yapılan ittifak sonucu Hamduk hükümeti düştü. Bu bir darbeden ziyade bir ortaklığın sona ermesiydi. Çünkü bu ittifak ‘Anayasal Bildiri’ üzerine kurulmuştu. Anayasal Bildirinin üç imzalı nüshası vardı ve her bir nüshada farklı hükümler yer alıyordu. Dolayısıyla ne devlet ne de hükümet vardı. Bu da kaosun başlangıcı oldu.

Kaos, Anayasal Bildirinin imzalanmasıyla başladı.

*Kaos ile neyi kastediyorsunuz?

Kaos, Anayasal Bildiri imzalandığında başladı. ÖDG’nin Merkez Konsey kanadı ve ÖDG'yi kanla kurduğumuz, silahlı hareketlerle inşa ettiğimiz için benim de içinde bulunduğum Demokratik Blok kanadı dahil olmak üzere diğer gruplar tarafından darbe yapıldığına inanıyorduk. Ancak (eski Cumhurbaşkan Ömer) el-Beşir rejiminin devrilmesinin ardından ordu ve HDK ile ÖDG'nin temel oluşumuna karşı çıkanlar arasında gizli bir ittifak yapıldı. Çok sayıda kişi HDK'ya katıldı. Aslında Sudan'ın lehine değil de kendi lehlerine hedefleri olan ülkelerden uluslararası yardım aldılar. Bu kusurlu oluşum 25 Ekim'e kadar böyle devam etti.

FOTO: Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve dönemin Başbakanı Abdullah Hamduk Hartum'da siyasi bir anlaşmanın imzalandığı törende, 21 Kasım 2021 (Sudan Cumhurbaşkanlığı)
Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve dönemin Başbakanı Abdullah Hamduk Hartum'da siyasi bir anlaşmanın imzalandığı törende, 21 Kasım 2021 (Sudan Cumhurbaşkanlığı)

*Darbenin Burhan ile Hamideti tarafından Hamduk’a karşı yapılmadığını söylüyorsunuz ama gerçekte ÖDG ve Merkez Konsey kanadı içinde Hamideti’ye karşı bir anlaşmazlık mı vardı?

Darbe, ÖDG içinde gerçekleşti. ÖDG'den bazı gençler tarafından yönetilen ve Hamideti ve Burhan'la ittifak kurmalarını sağlayan bu darbe, 18 Ağustos 2019'da Beşir rejiminin düşmesinin ardından ‘geçiş hükümeti’ ve diğer oluşumların kisvesi altında üstü kapalı olarak gerçekleşti. Darbe böyle başladı. Bundan önce Hamideti ve Burhan Beşir'e darbe yaptı. Durum böyle ilerledi. Askeri Konsey’deki kardeşlerimiz darbecilerin merkez noktalarını tasfiye etmek için orduyu kullanıyorlardı. Mesela bir gün darbeye kalkışabilecekleri zayıflatmak için Burhan’ı kullanıyorlardı, başka bir gün askeri operasyonla iktidara gelebilecek silahlı hareketleri zayıflatmak için Hamideti'yi. Dile getirdikleri gizemli amaç da buydu.

*Sizce en fazla suçlu olan ÖDG-Merkez Konseyi mi?

Kesinlikle. Çünkü ÖDG-Merkez Konseyi, 25 Ekim öncesi dönemde siyasi güçlerle ulaşıp orduya sızdılar.

Sudan sahnesinde şu an yer alan taraflarla Anayasal Bildiriyi oluşturan taraflar aynı olduğundan bir yenilik görmüyorum.

*Hamideti ve Hamduk arasındaki son anlaşma hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Tekaddüm) lideri Abdullah Hamduk siyasi rol, HDK Komutanı Hamideti ise askeri rol oynuyordu. Dolayısıyla onların aynı partinin ya da örgütün kanatları olduğuna inanıyorum. Bu da Sudan halkı açısından ‘gülünç’ bir durum. Bir diğer ‘gülünç’ olan konu ise bu tür senaryolar, skeçler ve oyunlarla bizi kandırdıklarını düşünmeleri.

*Sizce bu Sudan'da daha geniş kapsamlı bir çözümün başlangıcı mı, yoksa şu an var olan bölünmenin devamı mı?

Henüz ortaya yeni bir yapı çıkmış değil. Sudan sahnesinde şu an yer alan taraflarla Anayasal Bildiriyi oluşturan taraflar aynı olduğundan bir yenilik görmüyorum.

*Ordu Komutanı Orgeneral Burhan ile iletişim halinde olduğunuzu sanıyorum, doğru mu?

Ben herkesle iletişim halindeyim. Ancak Cuba Barış Anlaşması çerçevesinde oluşturulan hükümetteyim. Bu hükümetin başında da hâlâ Orgeneral Burhan bulunuyor.

Bu savaşı yürüten ülkeler, Sudan’ı bölme ve bölgenin haritasını yeniden çizme planının arkasında olan ülkeler.

*Şu an Orgeneral Burhan’ın Port Sudan’da bulunduğu, ordunun güç merkezinin Port Sudan'da olduğu, Hamideti komutasındaki HDK’nın ise Hartum’da olduğu ve Darfur'da savaştığı bir durum söz konusu. Cevabını net olarak almak istediğim bir soru var. Sudan’ın bir gerçeklik bağlamında coğrafi olarak daha fazla bölünmeye doğru sürüklendiğini düşünüyor musunuz?

Bu savaşı ister orduda olsun ister HDK'da olsun, savaş saflarında yer alan Sudan vatandaşları ya da vatanseverler değil, devletler yürütüyor. Bu savaşı yürüten ülkeler, Sudan’ı bölme ve bölgenin haritasını yeniden çizme planının arkasında olan ülkelerdir. Eğer Sudan'da başarılı olurlar ve Sudan’ı bölmeyi başarırlarsa bu felaket daha fazla yere yayılacak. HDK, Hartum'dan dönüp kasım ayı sonları aralık ayı başlarına kadar Darfur’daki operasyonlara odaklandığında, amaç Darfur'u ele geçirmek ve bir oldubittiye getirmekti. Bu oldubittinin amacı, bir zamanlar Sudan’ın komşusu olan ülkelerde yaşananları tekrarlamaktı.

Bu elbette bildiğimiz gerçeklere dayanıyor. Bunun arkasında HDK’nın olması şart değil. Daha ziyade söz konusu ülkelerin bir gündemi var. Bu gündemin uygulanması gerekiyor ve iç unsurları da var.

FOTO: Sudan Ordusu ile HDK arasındaki çatışmalar sırasında başkent Hartum'da bir bölgede yükselen dumanlar, 8 Haziran 2023 (AP)
 Sudan Ordusu ile HDK arasındaki çatışmalar sırasında başkent Hartum'da bir bölgede yükselen dumanlar, 8 Haziran 2023 (AP)

*Kim o ülkeler?

İsim vererek hiçbir ülkeyi rencide etmek istemiyorum.

*Sudan'ın bölünmesinin oldubittiye getirilmesinden mi yoksa Sudan'ın bölünmesinden mi endişeleniyorsunuz?

Sudan’ın bölmek ya da bölünmeyi oldubittiye getirmek istiyorlar. Darfur'dan başlayıp HDK'nın Darfur’u ele geçirmesini ve ardından burayı insani yardım kisvesi altında kendisini dayatmasını istediler. Darfur'u ele geçirenlerin desteğiyle bu oldubittiye getirilecek. Hartum senaryosunun suya düşmesiyle bu senaryoya yöneldiler.

*Yani Sudan’ın bölünmesinden bahsediyoruz. Peki, ordu yalnızca Port Sudan’ı mı kontrol ediyor?

Ordu, Port Sudan'ı kontrol ediyor, Hartum'da, Darfur'da ve el-Faşir’de de ordu güçleri var. Yani ordu sadece Port Sudan’da değil, birçok bölgede güçleri var. Ancak örneğin, ülkeyi Port Sudan'dan yönetmeyi tercih ederse bu ordunun sadece Port Sudan’ı kontrol ettiği anlamına gelmez.

*Geçtiğimiz günlerde Burhan’ın Mısır’ı Hamideti’nin ise Libya’yı ziyaret ettiği söylendi. Bu ziyaretler oldu mu?

Hamideti’nin Libya’yı ziyaret ettiğine dair herhangi bir şey duymadım, ancak Burhan'ın Mısır ziyaret ettiğini biliyorum ve bu ziyareti takip ettim.

Mısır çok önemli ve Sudan’ın komşusu olan bir ülke. Sudan'daki istikrar Mısır’ın çıkarınadır. Aynı durum Sudan için de geçerli.

*Peki, Burhan’ın Mısır ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu sıradan bir ziyaretti. Mısır çok önemli ve Sudan’ın komşusu olan bir ülke. Sudan'daki istikrar Mısır’ın çıkarınadır. Aynı durum Sudan için de geçerli. İki ülkenin liderlerinin karşılıklı ziyaretlerde bulunmasının çok doğal olduğunu düşünüyorum.

*Eski ABD Başkanı George W. Bush'la şahsi ve doğrudan bir ilişkiniz vardı...

Şimdiye kadar birçok ABD’li ile şahsi ilişkilerim oldu. Cumhuriyetçi Parti'deki birçok önemli isimle de şahsi ilişkilerim var.

*ABD, birkaç gün önce Sudan'a özel bir temsilci atadı. ABD’nin Sudan’la ilgili eğilimleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yeni özel temsilci atanmasını memnuniyetle karşıladık ama ABD’nin Sudan eğilimleri her zaman kurumsal eğilimler olarak kaldı. Kişisel ilişkilerden ziyade kurumlarının planlarına, kurumlarının ve ofislerinin yönlendirdiği yönlere ve yaklaşımlara bağlı olmaya devam etti. Bu konuda onlara yazdım ve Sudan'a yönelik politikalarını daha önceki özel temsilcilerin ve büyükelçilerin yönlendirmelerinden farklı bir şekilde ele almaları çağrısında bulundum. Çünkü Sudan çok büyük bir ülke. Kültürleri ve dinleri farklı milletlere ev sahipliği yapıyor. Burası uçsuz bucaksız bir ülke. Tüm bu milletler, Sudan'ın her karışını seviyor. Sudan'da iyi insanların yanında kötü insanların da olduğunu kabul etmezler. Dışarıdan gelen ve iyi biri olarak tanımlanan kişi Sudan’da sorun yaşayabilir. Bu yüzden onları Sudan'da istikrarın sağlanması ve Sudan halkının sevgisinin kazanılması için tüm sivil ve siyasi güçlerle temasa geçmeye çağırdım.

*Sanki siz de böyle olduğunu düşünmüyorsunuz?

Bilmiyorum. Çünkü atanan kişi henüz görevinde ilerleme kaydetmedi. Fakat son iki yıldır Sudan dosyasını bizi savaşa sürükleyecek şekilde yönetenlerle deneyimlerimiz oldu. Elbette onlarla birlikte başkaları da vardı. Onların değerlendirmeleri yanlış olabilir.

*Sudan'daki savaşta ABD’nin Sudan politikasının etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Belki de bu, ABD’nin Sudan politikası değil, Sudan dosyasını yöneten kişilerin politikasıdır. Çünkü ABD, kendileri için belki de Sudan'dan daha büyük olan başka sorunlarla, Ukrayna gibi başka ülkelerle, başka eksenlerle ilgileniyordu. ABD’nin yol açtığı insani felaketlerin yanında büyük sorunlar da vardı. Örneğin Ukrayna, ABD’liler için bir iç felaketti. Belki de dosyaları yöneten kişiler tahminlerinde hata yapmışlardı.

Mevcut hükümetten ABD ile özel ilişkileri olduğuna dair herhangi bir sinyal almadım.

*Bu belki de şu ya da bu şekilde, Sudan hükümeti ile Rusya arasında, Port Sudan’da askeri bir deniz üssü kurulmasına ilişkin anlaşmaya atıftır. Belki de ABD’nin bu anlaşmayı engellemekte çıkarı vardır. Bize bu anlaşmayla ilgili daha fazla bilgi verebilir misiniz?

Bu anlaşma eski olmadığı gibi yeni de değil. Hatta bir anlaşma da değil, daha ziyade bir anlaşma taslağıydı ve henüz hayata geçirilmedi. Mevcut hükümetten ABD ile özel ilişkileri olduğuna dair herhangi bir sinyal almadım. Kimse bu konuyu gündeme getirmiyor.

*Ben Rusya’nın Port Sudan’a kurmak istediği askeri üsle ilgili anlaşmayı kastediyorum. Ordu ile Rusya arasında Port Sudan’da askeri üs kurulması konusunda sanırım bir taslak anlaşma vardı...

Şu an böyle bir anlaşma yok. Daha görüşülmedi bile. Ben bu anlaşmanın ölü doğmuş olabileceğine inananlardanım.

FOTO: Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) ekipleri Batı Darfur’da savaşta yaralananlara Çad'daki Adre Hastanesi’nde yardım ederken hastane önünde toplanan Sudanlı mülteciler, 16 Haziran 2023 (Reuters)
Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) ekipleri Batı Darfur’da savaşta yaralananlara Çad'daki Adre Hastanesi’nde yardım ederken hastane önünde toplanan Sudanlı mülteciler, 16 Haziran 2023 (Reuters)

*İran’ın, Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssüne sahip olma karşılığında Sudan ordusunun envanterine SİHA sağlamayı teklif ettiğine dair haberleri okumuşsunuzdur. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Tüm bunlar gerçek olmaktan ziyade basında dolaşan söylentiler. Sizin gibi ben de bu haberleri okudum, ancak şimdiye kadar bununla ilgili resmi bir hükümet kaynağından bilgi almadım. Ben de hükümetin içindeyim. Bu haberin doğru mu yanlış mı olduğunu herhangi bir zamanda herhangi bir kaynaktan tespit edebilirim. Ancak sorduğum insanlardan hiçbiri bana bunun doğruluğunu teyit edemedi. İran ya da başka ülkelerle iş birliği konusuna gelince, tüm bunlar ülkeler arası ilişkilere, özellikle Sudan gibi bir ülkenin değerlendirmesine, dış politikasına ve şu andaki mevcut durumuna bağlı. Ordu değil, devlet hisseder. Burada devlet ile orduyu birbirinden ayırmamız gerekiyor. Çünkü ordu devletin bir organıdır. Eğer devlet çevresinde bir kuşatma, kapatma, komplo olduğunu hissederse kuşatmayı kırabilecek herkesten yardım ister.

*Rusya, Port Sudan'da askeri üs kurmaya çalıştı, İran'ın da böyle bir girişimde bulunduğundan bahsediliyor. Aynı şekilde bölgedeki başka ülkeler için de aynı durum geçerli. Sudan konusunda bölgesel ve uluslararası bir rekabet olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu savaş, Sudan konusunda uluslararası ve bölgesel rekabetin bir özelliğidir.

Sudan halkının tanık oldukları hiç kolay değil.

*Bu savaşın yakın zamanda sona ereceğini düşünüyor musunuz? Sizce bu savaşı sonlandırmanın en iyi yolu hangisi?

Elbette bu savaş bir gün bitecek. Çünkü savaş Sudan’da, dünyada ve hiçbir yerde normal olmayıp aksine anormal bir durumdur ve belli koşullar altında bitebilir. Dolayısıyla bu savaşa yol açan koşulların artık savaşa son vermenin bir yolunu bulması gerekiyor. Savaş, Sudan siyasi ve sivil güçlerinin onayı, birbirini tanıması, ulusal diyalog ve tüm tarafların rızasıyla sona erecektir. Sudan halkı bu noktaya ve bu kanaate ulaşırsa savaş bir daha başlamamak üzere biter.

FOTO: Batı Darfur'un yönetim şehri el-Faşir'de Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ve ona sadık isyancılar, 19 Eylül 2008 (AFP)
 Batı Darfur'un yönetim şehri el-Faşir'de Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ve ona sadık isyancılar, 19 Eylül 2008 (AFP)

*Gerçekten bunun olacağını düşünüyor musunuz?

Kesinlikle. Çünkü Sudan halkının sadece 15 Nisan savaşıyla değil, 70 yıllık bağımsızlık tarihi boyunca tanık oldukları hiç kolay değil.

*Size özel bir soru: Neden biraz ağır bir Arapça konuşuyorsunuz?

Ben Arapça konuşmayan bir kabileden geliyorum. Kabilemin farklı bir dili var. On yaşımdayken okula girdim ve Arapçayı burada öğrendim. İlk kez Arapça bir kelime duyduğumda on yaşındaydım. Arapça dersleri gördüm. Bu yüzden Arapçada dilim ağır geliyor, çünkü ana dilim değil.

*Darfur bölgesinde öğretmendiniz. Sonra Sudan Kurtuluş Hareketi'ne mi katıldınız?

Evet, bu doğru.

*Bu özel soruları size geçmişinizle ilgili okuyucularımıza daha fazla bilgi aktarmak için sordum.

Çok memnun oldum, teşekkür ederim.

*Bu röportaj Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



BM, Libya'nın başkenti Trablus’ta silahlı hareketlenmelere karşı uyardı

LUO tarafından dağıtılan ve Libya’nın güneyindeki Sebha şehrinde konuşlandırılmış unsurlarını gösteren fotoğraf
LUO tarafından dağıtılan ve Libya’nın güneyindeki Sebha şehrinde konuşlandırılmış unsurlarını gösteren fotoğraf
TT

BM, Libya'nın başkenti Trablus’ta silahlı hareketlenmelere karşı uyardı

LUO tarafından dağıtılan ve Libya’nın güneyindeki Sebha şehrinde konuşlandırılmış unsurlarını gösteren fotoğraf
LUO tarafından dağıtılan ve Libya’nın güneyindeki Sebha şehrinde konuşlandırılmış unsurlarını gösteren fotoğraf

Libya'nın başkenti Trablus'taki yığılmalar ve askeri hareketlilik devam ederken, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misoyonu (UNSMIL), geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’ye bağlı silahlı gruplar ile Dibeybe karşıtı gruplar arasında devam eden gerginliğin artmasından duyduğu endişeyi yineledi. Öte yandan Libya'nın doğusundaki Usame Hammad liderliğindeki İstikrar Hükümeti, taraflar arasında diyalog kurulması için çağrıda bulundu.

Trablus'taki gergin atmosfer, UNSMIL’i 48 saat içinde ikinci açıklamasını yayınlamaya itti. UNSMIL, açıklamasında ‘gerginliğin tırmanması ve askeri hareketliliğin devam etmesi ile ilgili haberler hakkında ciddi endişelerini’ dile getirdi ve bu gerginliğin “silahlı çatışmalara yol açabileceği” uyarısında bulundu.

UNSMIL’in Başkanlık Konseyi'nin gözetiminde UBH ile Özel Caydırıcı Güç (ÖCG) olarak bilinen muhalifleri arasındaki müzakerelerden bahsedilen açıklamasında, taraflara, bu müzakerelere devam etmeleri ve kalan meseleleri iyi niyetle görüşmeleri çağrısında bulunuldu. Herhangi bir yeni çatışmanın sadece Trablus'un güvenliğini tehdit etmekle kalmayıp, ülkenin diğer bölgelerine de yayılabileceği uyarısı yapılan açıklamada, UNSMIL’in ‘arabuluculuk çabalarına desteğini sürdüreceği’ vurgulanırken, ‘Başkanlık Konseyi'nin himayesinde doğrudan müzakerelere katılmak için iyi niyetli çabalarını sürdüreceği’ belirtildi.

UNSMIL geçtiğimiz cumartesi yayınlanan açıklamada tüm tarafları ‘diyaloga’ davet ederken, BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 17 Mayıs'ta sivillere yönelik saldırılardan sorumlu olanların hesap vermesi gerektiği vurgusunu hatırlattı.

Öte yandan Başkanlık Konseyi, mevcut gerginliği yatıştırmak ve gerilimin artmasını önlemek için müdahale edeceğini açıklamasına rağmen, başkentte gerginlik ve savaş çıkacağına dair korkular hakim olmaya devam ediyor.

Trablus'un güneyindeki Sidre bölgesinde hafif ve orta ağırlıkta silahların sesleri duyuldu. Bu olay, dün sabah Trablus'un çeşitli bölgelerinde askeri hareketlilik olduğuna dair görüntülerle eş zamanlı olarak meydana geldi. Yerel basında yer alan haberlere ve görgü tanıklarına göre silahlı kalabalıklar arasında, İslam Mahallesi Köprüsü’nde Kamu Güvenlik Servisi’ne (KGS) ait araçlar ve UBH’ye bağlı 444. Savaş Tugayı’na bağlı Tekbali Askeri Üssü’nden ayrılan ve Bin Gaşir Sarayı'na doğru ilerleyen tank taşıyan kamyonlar da vardı.

fvgbhyju
Haddad ve Menfi (Başkanlık Konseyi)

Pazartesi akşamı, birleşik hükümetin İçişleri Bakanı Imad et-Trablusi'nin kardeşi ‘el-Feravle’ lakaplı Abdullah et-Trablusi'nin liderliğindeki KGS ile Trablus'un batısındaki el-Geyran bölgesindeki Canzur'dan silahlı bir grup arasında aniden başlayan ağır silahlı çatışmalar sona erdi. Adli Polis, çatışmalarla herhangi bir bağlantısı olmadığını belirterek, olaylara karışmadığını açıkladı ve herkesi haberleri doğru bir şekilde aktarmaya ve söylentileri yaymamaya çağırdı.

Başkent Trablus'ta bir bekleyiş hakimdi, 11 Haziran bölgesindeki otomobil galerileri tahliye edildi ve el-Medar Caddesi'ndeki bazı cep telefonu mağazaları kapatıldı.

dfrgt
Dibeybe, Trablus'un bazı ileri gelenleriyle birlikte (UBH)

Dibeybe hükümetine karşı çıkan Suuk el-Cuma ve Büyük Trablus'un Oğulları hareketleri, tam seferberlik ve çatışmaya hazırlık kapsamında bugün başlayacak ve Trablus'un dört bir yanında dolaşacak bir kan bağışı kampanyası için çağrıda bulundu. Trablus ve Libya'nın batısındaki bazı şehirlerden gelen vatandaşlar da bir bildiri yayınlayarak, UBH'nin ‘talepleri karşılanmazsa bölgelerini kapatmasını ve silahlı halk hareketi ve eylem ilan etmesini’ talep ettiler. Ayrıca, ‘tam itaatsizliğe geçeceklerini ve bölgeleri, sakinlerinin silah taşıdığı güvenlik bölgeleri haline getirecekleri’ tehdidinde bulundular.

Dibeybe bu gelişmeler hakkında yorum yapmadı, ancak yerel basına göre bir UBH kaynağı, ÖCG’nin tüm koşulları kabul etmesinin beklendiğini, Başkanlık Konseyi ile koordineli olarak müzakerelerin devam ettiğini söyledi.

Öte yandan Usame Hammad liderliğinde ülkenin doğusundaki İstikrar Hükümeti, tüm ulusal tarafları gerginliği tırmandıran söylemlerden kaçınmaya ve siyasi diyaloga davet etti. Dün yaptığı açıklamada, diyalogun, kötü niyetli dış dayatmalara ve müdahalelere boyun eğmeden anlaşmazlıkları aşmanın tek yolu olduğunu belirten Hammad, ayrıca batı şehirlerindeki halka, iktidara tutunan ve devam eden, kaos ve güvenlik gerginliklerinden yararlananların dar kişisel çıkarlarına hizmet eden bir savaşa oğullarını yakıt olarak göndermemeleri çağrısında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın yerel medyadan aktardığına göre Temsilciler Meclisi'nin kırk üyesi tarafından yayınlanan bir açıklamada, Dibeybe’nin görevine devam etmesinin ‘siyaset, halk ve sosyal açıdan kabul edilemez’ hale geldiği belirterek, derhal istifa etmesi talep edildi.

Bir diğer gelişmede Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya Ordusu Başkomutanı sıfatıyla, hükümet yanlısı güçlerin Genelkurmay Başkanı Muhamed el-Haddad ile güvenlik ve askeri durumdaki gelişmeleri, gerilimi yatıştırma ve istikrarı sağlama çabalarını ve ateşkesin uygulanmasını güçlendirme çalışmalarını görüştü.

frgtyu
Menfi ve Mısır Büyükelçiliği maslahatgüzarı (Başkanlık Konseyi)

Trablus'ta yapılan toplantı sırasında Mısır Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Tamer el-Hafni tarafından iletilen Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin telgrafını alan Menfi, Toplantıda iki ülke arasındaki kardeşçe ve tarihi ilişkilerin derinliği ile ortak iş birliğini güçlendirme yolları üzerinde durulduğunu belirtti.

Bu arada, Usame Hammad’ın başbakanı olduğu paralel İstikrar Hükümeti, yerleşim bölgelerine yakın kamu kurum ve tesislerini hedef alan her türlü girişimi, sivil barışın ciddi bir ihlali olarak değerlendirdi. İstikrar Hükümeti tarafından dün yapılan açıklamada, uluslararası topluma, Libya halkının çıkarlarını gözetmeden diğer ülkelerin çıkarları lehine ihmal ettiği görevleri hatırlatıldı.

UNSMIL ise durumdan ve gelişmelerin şiddete dönüşmesinden hükümeti sorumlu tutarken, tüm ulusal taraflara kışkırtıcı söylemlerden kaçınmaları ve dış baskılara boyun eğmeden siyasi diyaloga başvurmaları çağrısında bulundu.


Şam'ın Suveyda'ya yönelik iyi niyet jestleri

Hilal-i Ahmer ve uluslararası yardım kuruluşlarının ilk yardım konvoyu Suveyda’ya girerken (Arşiv – Suveyda ilinin Telegram kanalı)
Hilal-i Ahmer ve uluslararası yardım kuruluşlarının ilk yardım konvoyu Suveyda’ya girerken (Arşiv – Suveyda ilinin Telegram kanalı)
TT

Şam'ın Suveyda'ya yönelik iyi niyet jestleri

Hilal-i Ahmer ve uluslararası yardım kuruluşlarının ilk yardım konvoyu Suveyda’ya girerken (Arşiv – Suveyda ilinin Telegram kanalı)
Hilal-i Ahmer ve uluslararası yardım kuruluşlarının ilk yardım konvoyu Suveyda’ya girerken (Arşiv – Suveyda ilinin Telegram kanalı)

Suriye hükümeti, Dürzilerin çoğunlukta olduğu ülkenin güneyindeki Suveyda ilinde devam eden krizi çözmek için bir dizi önlem alarak sessizce çalışmaya devam ediyor.

Suveyda'daki üst düzey bir yerel kaynak, Şam'ın Şam-Suveyda yolunu açtıktan sonra Tuğgeneral Husam at-Tahhan'ın Suveyda İç Güvenlik Komutanlığı'na atadığını açıkladı. Kaynak, bu hamleyi ‘hükümetin Suveyda'daki durumu iyileştirmek istediğine dair bir mesaj’ olarak değerlendirdi.

Suveyda'daki kötü güvenlik durumu nedeniyle kimliğinin gizli kalmasını tercih eden kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Hükümetin, Şam kırsalında İç Güvenlik Komutanlığı'na atanan Tuğgeneral Ahmed ed-Dalati'nin yerine, Tuğgeneral et-Tahhan'ı Suveyda İç Güvenlik Komutanlığı'na atadığı bilgisini aldık.”

Görsel kaldırıldı.
Dürziler ve Bedevi aşiretleri arasındaki çatışmalar sırasında Suveyda semalarında yükselen dumanı gösteren hava fotoğrafı, 19 Temmuz 2025 (DPA)

Kaynak, ‘Suveyda İç Güvenlik Komutanlığı'na yeni bir ismin atanması ve (birkaç gün önce) Şam-Suveyda yolunun açılması, halkı memnun etti ve durumun iyileşeceğine dair umut verdi. Bunlar, devletin Suveyda’daki durumu iyileştirmek istediğine dair mesajlardır ve biz de bunun gerçekleşmesini umuyoruz” dedi.

Ancak Suveyda'daki durumu iyileştirmek ve bu aşamayı aşmak için atılması gereken birçok adım olduğunu belirten kaynak, bunlar arasında kaçırılanların serbest bırakılması, evlerin yeniden inşa edilmesi ve sakinlerin evlerine geri dönmesi ve yaşananların bir daha tekrarlanmaması için onların korunmasının sağlanmasının yer aldığını belirtti. Kaynak, bu adımların atılmasının devletin iyi niyetini göstereceğini ve devlet ile toplum arasında güvenin yeniden tesis edilmesine yol açacağını da sözlerine ekledi.

Gözlemcilere göre Suriye hükümeti bir çözüme ulaşmak için Suveyda meselesini sessizce ele alıyor.

Burada Suriye'deki Dürzilerin üç dini otoritesinden biri olan Şeyh Hikmet el-Hicri'nin Şam'daki hükümete karşı benimsediği söylemleri yoğunlaştırdığına dikkat çekmek gerekir. Şeyh Hicri geçtiğimiz temmuz ayında, Bedevi aşiretlerden silahlı gruplar ile Dürzi silahlı gruplar arasında çıkan çatışmaları sonlandırmaya çalışan yüzlerce sivilin yanı sıra Dürzi silahlı gruplardan savaşçılar ile ordu ve hükümet güvenlik güçleri üyelerinin ölümüne yol açan olayların ardından Şam yönetimi karşıtı açıklamalarda bulunmuştu.

Suriye'deki Dürzilere verdiği desteklediği gerekçesiyle İsrail'e her zaman teşekkür eden Şeyh Hicri, ayrılıkçı çağrılarının dozunu da artırdı. Şeyh Hicri, 30 Ağustos'ta, daha önce sadece Suveyda'nın bağımsızlığını talep ettikten sonra, Suriye devletinden ‘Suriye'nin güneyinde bağımsızlık’ çağrısında bulundu.

Görsel kaldırıldı.
Suveyda'daki Ulusal Muhafızlar komutanları, Şeyh Hikmet el-Hicri (ortada) ile birlikte (Arşiv - Facebook)

Atamalar Şeyh Hicri’nin, Suveyda'daki Dürzi silahlı grupları ‘Ulusal Muhafızlar’ adıyla tek bir çatı altında toplamasının ve ilde ‘Yüksek Hukuk Komitesi’ ve ‘Yerel Yönetim Komiteleri’ kurmasının ve geçtiğimiz ağustos ayı başlarında da Suveyda’da yeni bir yürütme konseyinin kurulduğunun ve İç Güvenlik Komutanı’nın atandığının duyurulmasının ardından gerçekleşti.

Şeyh Hicri’nin attığı adımların ardından Suveyda'daki durumda herhangi bir iyileşme görülmedi. Şarku’l Avsat’a konuşan Suveydalı üst düzey bir kaynak, “Durum değişmedi ve hiçbir iyileşme görülmedi” ifadelerini kullandı.

Ulusal Muhafızlar çatısı altında toplanan tüm gruplar kendilerini bir güç kaynağı olarak görüyor ve başkalarına herhangi bir rol vermeyecekler. Kaynak, aralarında anlaşmazlıklar çıkacağını öngörerek, bu oluşumun başarısız olacağını, çünkü bu gruplara kötü bir geçmişi olan liderler dayatılmış olduğunu ve onların bu liderlerle çalışmayı reddettiklerini belirtti. Kaynak, Ulusal Muhafızlar lider kadrosunda el-Hicri'nin oğlu Selman ve esasen çete liderlerinden oluşan bir grubun yer aldığını belirtti.

Görsel kaldırıldı.
Bedeviler ve Dürziler arasındaki çatışmaların sonucu olarak Suveyda'da meydana gelen yıkımı gösteren bir kare, 19 Temmuz 2025 (DPA)

Kaynağa göre Suveyda'da sayı ve teçhizat açısından en büyük grup olan Onurlu Adamlar (Rical el-Kerame) Hareketi, güçlü bir yapı ve Şeyh Hicri'nin oğlu Selman'ın liderliğindeki bir grubun çatısı altına girmeyi ve ondan emir almayı kabul etmez. Bu yüzden aralarında anlaşmazlıklar çıkabilir.

Dün, Suveyda’da Ulusal Muhafızlar liderlerinden Firas Hamayel öldürüldü.

Kaynağa göre Firas, Suriye dışında yönetilen ve Suveyda'nın Suriye devletinden ayrılmasını istediği iddia edilen Suriye Tugay Partisi'nin liderinin kardeşi ve bu partinin silahlı kanadı Ulusal Muhafızlar çatısı altındaki gruplardan biri.

Firas'ın ölümüne ilişkin koşullar hakkında konuşan kaynak şunları söyledi:

“Eski rejimin bakanlarından Mansur Azzam'ın Dehr el-Cebel bölgesinde bulunan evini ele geçirmek istedi, ancak evin muhafızlarıyla çıkan çatışmada hayatını kaybetti.”

Görsel kaldırıldı.
Suriye'nin güneyindeki Suveyda’nın merkezindeki Kerame Meydanı'nda Hicri'nin Dürzi destekçileri (Arşiv - AP)

Şeyh Hicri’nin Suveyda ve Suriye'nin güneyinin devletten ayrılması çağrısını eleştiren kaynak, “Proje başarısızlığa mahkum. Hicri aceleci davranıyor. Halka vaatlerde bulundu ve bu vaatlerin yerine getirileceğine dair defalarca kez garanti verdi. Ancak uluslararası geçiş noktası dahil hiçbir şey gerçekleştirilmedi.

Kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Uluslararası onay olmadan bölünme talep ediyor ve bu konu kaotik ve rastgele bir şekilde gündeme getiriliyor. Bence artık başarısızlık noktasına geldi. Bu yüzden acele ediyor. Bu da sorunların gün geçtikçe birikmesine yol açıyor. Kaçırılanlar ve yerinden edilenler sorunu var, yeniden inşa edilmesi ve bölge sakinlerinin geri dönmesi gereken köyler var, ama o bu konulara hiç dikkat etmiyor. Odak noktası, başı olan bir bedene sahip olmaktır ve bu da onu sosyal açıdan zayıflatır. Yakın gelecekte, mevcut birden fazla boşluk ortaya çıkacak ve işler şu anki gibi devam etmeyecektir.”

Kaynak, şöyle devam etti:

“Bir devletin temelleri bizde yok ve bunu başaramayız. (Ölü doğan) Dürzi devletine güvenilmemeli. Etrafımız Araplar ve Müslümanlarla çevrili ve bu ortamdan kaçamayız, çünkü biz okyanustaki bir damla gibiyiz; buradan ayrılırsak yutuluruz.”

Yapılması gerekenin Suveyda ve halkının mahremiyetini korumak ve Arap ve İslam dünyası ile çoğunluk tarafından tanınan mevcut devletle olumlu bir diyalog kurmak olduğunu belirten kaynak, bir orta yol bulunması ve devletle bağların koparılmaması gerektiğini vurguladı.


İsrail, Gazze Şehri'ne saldırı hazırlığı için askeri güçlerini seferber ediyor

İsrail askerleri, Gazze Şeridi sınırına yakın güney İsrail'de konuşlu bir tank taretinin tepesinde duruyor (AFP)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi sınırına yakın güney İsrail'de konuşlu bir tank taretinin tepesinde duruyor (AFP)
TT

İsrail, Gazze Şehri'ne saldırı hazırlığı için askeri güçlerini seferber ediyor

İsrail askerleri, Gazze Şeridi sınırına yakın güney İsrail'de konuşlu bir tank taretinin tepesinde duruyor (AFP)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi sınırına yakın güney İsrail'de konuşlu bir tank taretinin tepesinde duruyor (AFP)

İsrail, Hamas'la yaklaşık iki yıldır süren savaşın ardından harap olan kuşatma altındaki Filistin topraklarının kuzeyindeki Gazze Şehri'ni ele geçirmeyi amaçlayan bir saldırıya hazırlık olarak yedek askerlerin çağrılara yanıt vermeye başlamasıyla, dün asker yığınağını yoğunlaştırdı.

Sivil Savunma, İsrail'in son günlerde Gazze Şehri'ne yönelik bombardımanını yoğunlaştırması nedeniyle dün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi genelinde İsrail ateşiyle en az 78 kişinin öldürüldüğünü bildirdi.

dı8o90
İsrail zırhlı personel taşıyıcısı, Gazze sınırının İsrail tarafında manevra yapıyor (Reuters)

Yahudi devleti, Birleşmiş Milletler'in geçen ay kıtlık ilan ettiği Gazze'deki savaşı sona erdirmek için artan uluslararası ve iç baskıya rağmen, Gazze Şeridi'nin en büyük şehrinin kontrolünü ele geçirme planını sürdürüyor.

Şarku’l Avsat’ın İsrail medyasından aktardığına göre ilk seferberlik dalgası kapsamında yaklaşık 40 bin yedek asker göreve çağrıldı.

Bir İsrailli askeri yetkili, operasyonların bir sonraki aşamasına yedeklerin değil, düzenli kuvvetlerin liderlik edeceğini söyledi.

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, dün yedek askerlere yaptığı konuşmada, "Operasyonumuzdaki saldırıların hızını artırıp yoğunlaştıracağız, bu yüzden sizi göreve çağırdık. İsrail Savunma Kuvvetleri kesin bir zaferden daha azını kabul etmeyecektir. Bu düşmanı yenene kadar savaşı durdurmayacağız" ifadelerini kullandı.

Tel Aviv'de, kendilerini “Kaçırılanlar için Askerler” olarak adlandıran bir grup vicdani retçi, yedek ve düzenli askerlere göreve gelmemeleri için çağrıda bulunan bir etkinlik düzenledi.

Yedek asker Max Krich, “Bu savaşta görev yapmış ve ülkemizin geleceğini önemseyen askerler olarak, bu savaşa katılmayı reddetmek bizim ulusal görevimizdir” dedi.

Krich, “Rehinelerin iadesi anlaşması pahasına düşmanlıkların devamını meşrulaştıran her türlü eylem, onlara ve İsrail halkına ihanettir” ifadesini kullandı.

sdfgthy
İsrail askerleri Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlar sırasında M4 tüfekleri taşıyor (İsrail ordusunun web sitesi)

Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliği önünde Rehine Aileleri Forumu tarafından düzenlenen ayrı bir etkinlikte konuşmacılar, ABD başkanına, "rehineleri eve getirmek ve savaşı sona erdirmek için ABD destekli bir anlaşma sağlayarak tarih yazması" çağrısında bulundu.

Rehine Eitan Horn'un kız kardeşi Dalia Kuşner, "Bu fırsatı kaçırmayın. Nüfuzunuzu kullanın, bağlantılar kurun ve anlaşma imzalanana kadar herkesi odada tutun" dedi.

Bu çocukların suçu ne?

Gazze Sivil Savunma Sözcüsü Mahmud Basal, güncel ölü sayısına ilişkin yaptığı açıklamada, "İşgal güçlerinin sabahın erken saatlerinden bu yana Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanı sonucu 78 şehit nakledildi" dedi.

AFP’ye konuşan Basal, "Gazze Şehri'nin güneybatısındaki Tel el-Heva mahallesinin batısında, el-Af ailesine ait bir binanın en üst katını işgal uçaklarının vurması sonucu 13 kişinin hayatını kaybettiğini" belirtti.

Basal, "Gazze Şehri'nin doğusundaki el-Derac mahallesinde yeni bir katliamda, üçü çocuk ve ikisi kadın olmak üzere 11 şehit enkazdan çıkarıldı" dedi.

cdfgthy
Gazze'deki saldırılarda öldürülen arkadaşının cesedinin yanında ağlayan Filistinli bir çocuk (AFP)

Tel el-Heva mahallesindeki hava saldırısının ardından gelen görüntülerde, bir apartman binasında büyük hasar meydana geldiği, kurtarma ekipleri ve mahalle sakinlerinin enkaz altında kalanları aradığı ve bir çocuğun cesedine ulaşıldığı görülüyor.

Mahalle sakinlerinden Sena el-Dreimli, "Evlerimizde güvenle uyuyorduk. Bombalama ve yıkım sesleriyle uyandık, ancak tüm komşularımızın yaralandığını veya öldüğünü gördük. Hepsi cansız bedenler. Bu çocukların suçu ne? Bütün bunları hak etmek için ne yaptık?" ifadelerini kullandı.

Şifa Tıp Merkezi'nin dışında, bölge sakinleri İsrail saldırılarının kurbanlarına veda etmek için toplandılar. Kurbanların cesetleri morg dolaplarını ve morgun zeminini doldurmuştu.

İsrail ordusu AFP’nin yorum talebi üzerine, Gazze Şeridi'nin merkezindeki bir yardım dağıtım merkezinin yakınında açılan ateş sonucu 4 kişinin öldüğü yönündeki haberleri araştırdığını belirtti.

Ordu geçen hafta Gazze Şehri'ni "tehlikeli çatışma bölgesi" ilan etti ve boşaltılması gerektiğini vurguladı.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi, şehrin boşaltılmasını "imkansız" ve tahliye planlarını "uygulanamaz" olarak nitelendirdi.

İki milyondan fazla nüfusa sahip Gazze Şeridi'nin büyük çoğunluğu, savaş sırasında birkaç kez yer değiştirmek zorunda kaldı.

dfgthy
Filistinliler, dün sabah erken saatlerde Gazze'ye düzenlenen İsrail saldırılarının ardından sevdiklerinin cenazelerini taşıyor (DPA)

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği sözcüsü Thameen Al-Kheetan, geçen ay el-Mevasi'deki Filistinlilerin “gıda, su, elektrik ve çadırlar dahil olmak üzere temel hizmet ve malzemelere çok az erişimi olduğunu veya hiç erişimi olmadığını” söyledi.

cdfgrtyu
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenaze töreni öncesinde Gazze'deki Şifa Hastanesi önünde (AFP)

Bu durum, kaçacak gücü veya maddi imkânı olmadığını söyleyen 60 yaşındaki Amal Abdel Aal'ı endişelendiriyor. Yakın zamanda Gazze'nin doğusundan batıdaki bir çadıra sığınan kadın, "Yerinden edilmenin ve savaşın etkisiyle fiziksel ve psikolojik olarak tükendik. Güneye yürüyerek gidemeyiz ve bizi oraya götürecek bir araba için bin dolarımız yok. Bizi, çadırımızı ve eşyalarımızı taşımak için en az iki araba lazım ama gidecek yerimiz ve oraya ulaşacak imkanımız yok” şeklinde konuşuyor.

Gazze Şehri'nin batısında harap bir apartmanda yaşayan 37 yaşındaki Halil El-Medhun şöyle diyor: "Kendimi çaresiz ve umutsuz hissediyorum. Gazze'deki durum her geçen gün kötüleşiyor. Çadır kuracak yer aramak için iki kez güneye gittim ama bulamadım. Merkez ve güney tamamen kalabalık. Haberleri takip ediyor ve bir mucize olmasını, Gazze'nin işgali yerine ateşkes ilan edilmesini bekliyoruz. Herkes korkuyor, sanki ölümün sıfır noktasını bekliyormuşuz gibi."

Birleşmiş Milletler, Gazze Valiliği ve şehrinin nüfusunun yaklaşık bir milyon olduğunu tahmin ediyor ve binlerce kişinin şehirden göç ettiğini belirtiyor.

Gazze Şeridi'nde felaket boyutundaki insani koşullar, bazıları İsrail'in yakın müttefiki olan Batılı ülkelerin, savaşın başlamasından yaklaşık 23 ay sonra tavırlarını değiştirmelerine yol açtı.

Çatışmaların sona ermesi yönündeki çağrılar artarken, birçok ülke bu ayın sonlarında Filistin Devleti'ni tanıma niyetlerini açıkladı.

Belçika da bu ülkelere katıldı ve Dışişleri Bakanı Maxime Prevost, ülkesinin "BM Genel Kurulu toplantıları sırasında Filistin Devleti'ni tanıyacağını ve İsrail hükümetine karşı sert yaptırımlar uygulanacağını" açıkladı.