İran'dan Türkiye'ye Irak'ta garantisiz yeşil ışık

Şarku’l Avsat, PKK’yı tasfiye etme planının ayrıntılarını araştırıyor.

DEAŞ’dan kurtarılmasından üç yıl sonra harabeye dönmüş Sincar'da bir Irak askeri. (AP)
DEAŞ’dan kurtarılmasından üç yıl sonra harabeye dönmüş Sincar'da bir Irak askeri. (AP)
TT

İran'dan Türkiye'ye Irak'ta garantisiz yeşil ışık

DEAŞ’dan kurtarılmasından üç yıl sonra harabeye dönmüş Sincar'da bir Irak askeri. (AP)
DEAŞ’dan kurtarılmasından üç yıl sonra harabeye dönmüş Sincar'da bir Irak askeri. (AP)

Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) Bağdat ve Ankara arasındaki çok önemli bir anlaşmanın ortağı olurken, İran da resmin merkezinde yer alıyor. Iraklı ve Türk kaynaklar, yakın zamanda imzalanan anlaşmanın PKK’ya yönelik askeri harekatın ötesine geçerek Gazze savaşından sonra Ortadoğu haritasıyla ilgili kapsamlı düzenlemeleri içerdiğini söylüyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan bir Türk yetkili, Ankara'nın ‘planının’ bir kısmını ‘Gazze savaşının ertesi günü yaşanacak değişikliklere ve başta Irak olmak üzere bölgede sıfır güvenlik sorunuyla bu değişikliklere uyum sağlama niyetine hazırlık’ olarak açıkladı.

Tahran'ın resmin içinde olması nedeniyle Haşdi Şabi'nin adı, PKK’nın Sincar'daki varlığıyla ilişkilendiriliyor. Ancak PKK ile Şii gruplar arasındaki ‘kan kardeşliği’ Türkiye'nin yeni yolunu engelleyebilir.

Şarku’l Avsat’ın Iraklı kaynaklardan edindiği bilgiler, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın geçen hafta CNN Türk'e verdiği röportajda Haşdi Şabi lideri Falih el-Feyyad'ın adını anarak “Sincar konusunda Irak devleti tarafından finanse edilen resmi bir kurumla anlaşıldı” sözleriyle ortaya koyduğu tabloyla örtüşüyor.

Türkiye bu kez güney sınırındaki kronik gerilimi sona erdirmek için Irak'taki hatırı sayılır siyasi ve askeri ağırlığını ve daha kapsamlı ilişkilerini ortaya koyuyor gibi görünse de Bağdat'taki iç dengeler ve PKK'nın Sincar'da artan etkisi anlaşmanın başarısını tehdit ediyor.

Iraklı kaynaklar, ‘Türkiye'nin kapsamlı hamlesini’, Gazze'deki savaşın sona ermesinin ardından Ortadoğu bölgesinin statüsüne yönelik bölgesel hazırlıkların bir parçası olarak tanımlamakta hemfikir. Kuşkusuz bu da ‘güvenlik gerilim odaklarının tasfiyesini’ gerektiriyor.

avsat

Ne oldu?

Fidan, 13 Mart'ta Bağdat'ta Iraklı mevkidaşı Fuad Hüseyin ve aralarında Falih el-Feyyad ve Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el-Araci'nin de bulunduğu güvenlik yetkilileriyle bir araya geldi.

Görüşmenin ardından hükümet tarafından yapılan açıklamada “PKK'nın Irak topraklarındaki varlığı anayasanın ihlali olarak değerlendirilmektedir” denildi. Türkiye bu açıklamayı kutlarken, güvenlik çevreleri PKK’yı ortadan kaldırmak için Süleymaniye'den Sincar'a ve oradan Suriye sınırına kadar 40 kilometrelik bir ‘tampon bölgeden’ söz etti.

O akşam Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Fidan'ın Ankara'ya dönüş uçağına binmedi ve geceyi Irak sınırında, Hakkari'deki 3. Piyade Tümeni karargâhında geçirdi. O gün Ankara, kapsamlı bir plana sahip olduğunun sinyalini verdi.

Türk sıfır saati

Bağdat ve Erbil'deki iki kaynağa göre Ankara, Iraklı kurumlardan yıllardır PKK ile mücadelenin uzun soluklu olduğu ve sonuç vermediği yönünde eleştiriler alıyor. Ayrıca ‘herkesin başını ağrıtan bu sorundan kurtulmak için neden nihai bir askeri operasyon yapılmadığı’ sorusu soruluyor. Ancak sonunda kararlı bir şeyler yapmaya ikna olmuş gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Iraklı kaynaklara göre Fidan Bağdat'a gelmeden önce Bağdat'a, İran'ın PKK ile ilgili yeni durumu kabul etmesini de içeren Türk planının ana hatları hakkında bilgi verildi.

Resmi istişareler başladığında ‘sıfır saati de dahil olmak üzere her şey hazırdı’ diyen Iraklı resmi bir kaynak, “planda yeni olan şey, iki ülke arasında daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde Haşdi Şabi'nin belirli alanlarda destek için bir ortak olması” diye ekledi.

İran'ın Irak'ta PKK'dan kurtulmayı neden kabul ettiği ve bunun nasıl yapılacağı henüz bilinmiyor. Zira PKK militanlarının faaliyetleri 2016'dan bu yana İran için Şam ve Beyrut'a uzanan önemli bir stratejik hat üzerinde İran yanlısı gruplarla çakışıyor.

(foto altı) Sincar Direniş Birlikleri'nin iki üyesi Ummu’z Ziyban köyü yakınlarında DEAŞ savaşçıları tarafından kullanılan bir yola patlayıcı yerleştirirken (arşiv - Reuters)
Sincar Direniş Birlikleri'nin iki üyesi Ummu’z Ziyban köyü yakınlarında DEAŞ savaşçıları tarafından kullanılan bir yola patlayıcı yerleştirirken (arşiv - Reuters)

Ancak Iraklı kaynaklara göre anlaşma, Türkiye'nin Irak'ta Tahran'ı yatıştırmak için Amerikalılarla arabuluculuk yapmasını ve Türkiye'nin garantisiyle İran'ın bölgesel ticarette daha büyük bir rol oynamasını sağlıyor. Anlaşma ayrıca Bağdat'a petrol ihracatı, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bölgesi ve Kerkük'teki işlevsiz durum ve sınır ötesi ticari kalkınmaya daha fazla katılma gibi karmaşık krizlerin üstesinden gelmesine yardımcı olmayı da içeriyor. Özetle bu, ‘çoklu anlaşmalardan oluşan bir sepet’.

Gazze'de ertesi gün Türkiye

Iraklı bir diplomatın askeri operasyonlar sonrası anlaşmanın siyasi boyutunu ‘Gazze savaşı sonrası beklenen değişikliklere kapsamlı hazırlık’ olarak özetlemesi, bir Türk danışmanın Şarku’l Avsat'a Ankara'nın ‘savaşın ertesi günü Gazze ve bölge ülkeleriyle ilgili birkaç maddelik bir dosya’ hazırladığını söylemesiyle örtüşüyor.

Adının açıklanmasını istemeyen Türk yetkili, Dışişleri Bakanlığı ve Türk güvenlik kurumlarının yaklaşık beş ay önce Ankara'nın Gazze savaşının yansımalarıyla başa çıkma ve savaştan sonra beklenen değişikliklere uyum sağlama seçeneklerini içeren bir plan hazırladığını belirterek, Irak ve Suriye'nin ‘bu resmin iki parçası olduğunu’ vurguladı.

Bu bağlamda, Sünni siyasetçi ve eski Ninova Valisi Esil en-Nuceyfi, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte “bölgedeki tüm ülkelerin Gazze savaşının bir sonucu olacağını ve bölgedeki büyük güçlerin stratejisinde değişiklikler olduğunu anladığını” söyledi.

Nuceyfi'ye göre bu değişiklikler, ya yakın gelecekte daha büyük bir role hazırlanmak ya da bu ülkelerin ulusal güvenliğini etkileyebilecek herhangi bir planı önlemek için proaktif adımlar atılmasını gerektiriyor. Nuceyfi, “Türkiye, çıkarlarını geliştirmek için yaptığı hesaplamalarda en stratejik davranan” dedi.

Ancak bir Türk diplomatik kaynak ‘Türkiye'nin Irak'taki askeri operasyonlarının Gazze'deki durumla doğrudan ilgili olduğunu’ reddederek operasyonların Haziran ayında başlayabileceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Nisan sonunda Bağdat'ı ziyaret etmesi ve ortak operasyon merkezi ile tampon bölgeyi içeren mutabakat zaptını imzalaması bekleniyor. Türk kaynaklara göre Erdoğan döndüğünde ‘sıfır saati gelmiş olacak’.

Şii Koordinasyon Çerçevesi’nden Iraklı bir siyasetçi, Ankara'nın PKK'nın etki alanlarını Irak ve İran'la birlikte bir ‘güvenli ortaklık bölgesine’ dönüştürmek istediğini ve Türklerin ‘bu dosyayla ilgilenen bölgesel oyuncuların Gazze savaşından sonraki güne sıfır gerginlikle ulaşmaları için açık bir istek gösterdiğini’ söyledi.

Bu durum Türkiye'nin neden şimdi Irak'ta ağırlığını koyduğunu açıklayabilir. Nuceyfi, “Türkiye'nin bölgedeki alevli ve belirsiz durumun ortasında ateş topunun kendisine doğru yuvarlanmasını engellemesi gerektiğine” inanıyor ve bu nedenle Irak ve Suriye'yi ‘PKK daha büyük bir krize dönüşmeden önce doğrudan ve güçlü önlemler almaya’ çağırıyor.

Iraklı bir siyasetçi Bağdat'ın söz konusu anlaşmayı, Haşdi Şabi’nin iki ülke arasındaki resmi istişarelerde öne çıkmasına dönüştürdüğünü, ancak planın bu kısmının, özellikle de Sincar'da PKK'ya karşı silahlı bir çatışma senaryosunun ‘halen tartışılmakta olduğunu’ söyledi.

Türkiye'nin planında IKBY'nin dağlık bölgelerinde geniş çaplı bir askeri operasyon yapılması ve Bağdat'ın operasyon sırasında istihbarat desteği, harita, bilgi ve sınır gözetimi sağlaması öngörülüyor.

Ancak Türkiye'nin tampon bölgesinin her iki tarafında yer alan Süleymaniye ve Sincar, İran'ın nüfuz alanıyla çakışıyor ve Ankara'nın farklı siyasi ve güvenlik düzenlemeleri yapmasını gerektiriyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan bir Kürt kaynağa göre “Türkler, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) lideri Bafel Talabani ile yeni bir ilişki kurarak ve Erbil'deki Demokrat Parti ile olan dengesizliği gidermek de dahil olmak üzere onunla ortaklık fırsatlarını araştırarak Süleymaniye'deki PKK'yı etkisiz hale getirmeye çalışıyor.”

Talabani de dahil olmak üzere KYB liderlerinin bölgedeki önemli ülkelerin anlaşmalarıyla ters düşmelerinin zor olduğunu söyleyen Nuceyfi, anlaşmanın şüphesiz İran, Irak ve Türkiye'nin onayını ve IKBY'deki resmi otoriteyi içerdiğine inanıyor.

Sincar'daki düğüm

Ankara'ya muhalif bir Kürt partisiyle varılan uzlaşma İran'ın anlayışıyla başarıya ulaşabilir. Ancak Türkiye'nin anlaşması çerçevesinde Haşdi Şabi’nin devralacağı Sincar'daki tablo daha karmaşık.

Nuceyfi, Şarku'l Avsat'a Şii grupların etkisinin Sincar'la sınırlı olduğunu ve geri kalan bölgelere yayılmadığını söyledi. Çünkü karadaki askeri operasyonların alanı en azından ilk aşamada Sincar'dan uzakta, IKBY'nin içinde olacak. Türkiye, federal hükümetin resmi onayıyla bölgesel yetkililerden daha fazla iş birliği bekliyor.

Yezidi nüfusun çoğunlukta olduğu Türkiye ve Suriye sınırındaki bu bölgede çok sayıda silahlı grup bulunuyor. Bölgedeki yerel bir yetkili “Irak ordusu bile onlardan biriymiş gibi davranıyor” ifadesini kullandı.

(foto altı) Irak ordusunun Sincar Direniş Birlikleri’ne yönelik saldırısının ardından 3 Mayıs 2022'de Sincar'daki bir üstte bir kamyonun üzerinde duran Irak askerleri (AP)
Irak ordusunun Sincar Direniş Birlikleri’ne yönelik saldırısının ardından 3 Mayıs 2022'de Sincar'daki bir üstte bir kamyonun üzerinde duran Irak askerleri (AP)

Sincar'ı ‘iç savaş sırasındaki Beyrut gibi...’ diye tanımlayan yetkili, “Temas hatları yakın ve her zaman savaşmaya hazır olan bölgesel ve yerel çıkarları temsil eden silahlı gruplar arasında silahlar hazır” dedi.

Haşdi Şabi ile PKK yıllardan beri ittifak içinde olduklarını ilan ettiler. Şii bir grup liderinin ifadesiyle DEAŞ'a karşı savaştıkları günlerden beri aralarında bir ‘kan kardeşliği’ oluştu.

‘Kan kardeşliğini’ bozmak

Haşdi Şabi'nin son birkaç yıldır süren bir saha ortaklığından sonra PKK militanlarını nasıl etkisiz hale getirebileceğini görmek zor.

Bu ittifakın niteliğine ilişkin bilgiler farklılık gösteriyor. Şii gruptan iki lider Şarku'l Avsat'a ‘iki taraf arasında bir sinerji olduğunu; Haşdi Şabi'nin lojistik ve askeri hizmet alma karşılığında PKK liderlerine Sincar, Tel Keyf, Ninova Ovası ve Musul'un merkezinde güvenli yerler sağladığını’ söyledi.

Ancak, biri Bağdat'taki etkili bir grubun lideri olan üç saha kaynağına göre, ‘mesele bundan çok daha fazlası, çünkü Haşdi Şabi ile PKK arasındaki ittifak kararı İran’ın kararı.’

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar şunları söyledi: “PKK çok güçlü... Irak'ın tüm güvenlik birimleri PKK'nın gücü ve silahları konusunda doğru bir algıya sahip değil. Irak ordusu bile eski Başbakan Mustafa Kazımi döneminde Sincar'daki militanlarına karşı son iki çatışmada başarısız oldu.”

Kaynaklar, PKK militanlarının geçtiğimiz yıllarda Sincar'da, özellikle de dağlık bölgelerde karmaşık bir tünel ağı kurduğunu iddia etti. Şarku'l Avsat'a konuşan yerel gazeteciler ‘kamyonların şehir meydanlarından tünel açma sahalarına kazı işçileri taşıdığını gözlemleyebildiklerini’ söyledi.

Şarku'l Avsat, Sincar'daki yerel yetkililere ve Şii silahlı grupların üyelerine tünellerle ilgili sorular sordu, ancak cevap vermeyi reddettiler.

Uzman güç

Ninova vilayetinde önde gelen bir siyasetçi, PKK'yı ‘konuşlanma, konumlanma ve kontrolü sıkılaştırma konusunda uzman bir güç’ olarak tanımladı. Bu nedenle Haşdi Şabi'nin PKK'dan nasıl kurtulacağını ya da Türkiye'nin PKK'yı etkisiz hale getirmesine nasıl yardımcı olacağını tahmin etmek zor.

Sincar'ın eski belediye başkanı Mahma Halil, yaklaşık iki yıl önce imzalanan kent için normalleşme anlaşmasını hatırlatarak çözümün ‘istisnasız tüm yabancı militanların sınır dışı edilmesi ve güvenlik yetkisinin Sincar halkına devredilmesi’ olduğuna inanıyor.

Sorun, Halil'in ‘Sincar'a yabancı’ olarak gördüğü silahlı gruplara çok sayıda yerel sakinin katılmasında yatıyor. Saha kaynakları, PKK ile müttefik grupların üyelerinin yaklaşık yüzde 70'inin Sincarlı olduğunu ve aynı durumun Şii gruplar için de geçerli olduğunu söylüyor.

Nuceyfi, PKK'nın varlığının yerel durumu etkileyen bir Irak meselesine dönüşeceğini ve Irak'ın bu iç krizle yüzleşmek için Türkiye'nin yardımına ihtiyaç duyacağını söyledi.

Nuceyfi, sonunda PKK'nın ‘bir manipülasyon aracı ve pazarlık kozundan başka bir şey olmadığını’ anlayacağını ve ‘rolü sona erdiğinde herkesin onu ortadan kaldırmak için iş birliği yapacağını’ ifade etti.

Erbil'deki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) çevreleri ise ‘Haşdi Şabi ile yapılan anlaşmanın ona karşı bir argüman oluşturmak olduğunu’ düşünüyor. Sincar'daki güvenlik dosyasıyla bağlantılı bir Kürt lider şunları söyledi: “Haşdi Şabi, PKK’yı etkisiz hale getirmeyi başaramadığında Türkiye’nin Sincar'da askeri bir operasyonu meşrulaştırmaya çalışacağını hissediyorum. Türkiye, ‘sizi iki ülkeye yönelik en büyük tehditle yüzleşmeniz için bıraktık, ancak başarılı olamadınız’ diyecek.”

Şii grupların Irak hükümetinin PKK konusunda Türkiye ile vardığı anlaşmaya bağlılığına şüpheyle yaklaşan Nuceyfi, “İki taraf arasındaki toplantıların formatı resmi makamların Sincar'daki aktörlerle arabulucu olduğunu gösterse de, şimdi soru şu: Gruplar devletin direktiflerine uyacak mı?” ifadesini kullandı.

Tampon bölge

Bir soru daha var: Haşdi Şabi, PKK militanlarını nasıl etkisiz hale getirecek?

Eski Başbakan Nuri el-Maliki bir televizyon röportajında “Sincar'da halka zarar verdikleri sürece PKK militanlarıyla yüzleşmek gerektiğini, ancak PKK’ya karşı Türkiye ile iş birliğinin nasıl olacağını tam olarak bilmediğini” söyledi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir Şii siyasetçi “İran'ın yeşil ışık yakması belirleyici değil. Tahran Türkiye'yle iyi bir anlaşma yapmak istiyor ama Türkiye'ye açık çek vermeyeceği gibi Irak'taki silahlı nüfuzunu da riske atmayacaktır. İran süreci izliyor ve gelişmelere göre her şey değişebilir. Şu anda bildiğimiz Sincar'da sınırlı bir uzlaşma olduğu” ifadelerini kullandı.

Sincar'daki yerel kaynaklar Sincar'dan Suriye sınırına doğru göreceli bir göç hareketi kaydetti. Kaynaklar, ‘PKK içindeki etkili liderlerin sahadaki gelişmelerden haberdar olur olmaz aileleriyle birlikte bölgeyi terk etmeye başladıklarını’ öne sürdü.

Aynı zamanda kaynaklar Şarku’l Avsat'a, Haşdi Şabi'nin yerel PKK unsurlarını Şii gruplar arasında konuşlandıracağını açıkladı. Şii liderlerin bakış açısına göre bu, ‘PKK’dan görünürde kurtulmak için en iyi çözüm’ ve aynı zamanda ‘KDP’ye sadık Kürt güçleri pahasına Sincar üzerinde tam kontrol’ sağlayacak.

Bu şu ana kadar ne anlama geliyor? Haşdi Şabi, Irak, İran ve Türkiye için stratejik bir bölgede nüfuzunu güçlendirmek amacıyla Türkiye'nin anlaşmasını kullanacaktır. Askeri operasyon varsayımsal olarak PKK militanlarının IKBY dağlarından atılmasıyla sona erecek. Ancak Tahran ‘kritik bir anda beklenmedik bir kart’ oynamazsa, Bağdat'taki siyasi ve diplomatik danışmanların tanımladığı gibi, Türkler ve İranlılar arasındaki karmaşık ortaklıklardan farklı bir modelde, Türk tampon bölgesini İranlı grupların konuşlandığı İran şeridi ile Suriye'nin batısında birleştirecek.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz