Savaştan sonra Gazze: Beş senaryo

Filistin’in aydın ve nüfuz sahibi tarafları çeşitli nedenlerle savaş sonrasına dair tartışmada yer almadı

İllüstrasyon: Nash Weerasekera
İllüstrasyon: Nash Weerasekera
TT

Savaştan sonra Gazze: Beş senaryo

İllüstrasyon: Nash Weerasekera
İllüstrasyon: Nash Weerasekera

Nasır el-Kudva

Sorulması gereken asıl soru ‘savaşın sona ermesinden sonra Gazze Şeridi'ndeki duruma hangi çözüm uygun olur?’ sorusudur. Bu soruya verilecek doğru yanıt, bölgeyi bir bütün olarak doğruya götürecektir. -Allah korusun- yanlış bir cevap verilmesi halinde ise bu sadece Gazze Şeridi ya da Filistin davası için değil, genel olarak bölge ve belki de ötesi için büyük felaketlere yol açacaktır.

Bazı Batılı taraflar Gazze Şeridi'nde savaş sonrasını ‘ertesi gün’ olarak adlandırırken, Filistin’in aydın ve nüfuz sahibi tarafları çeşitli nedenlerle savaş sonrasına dair tartışmada yer almadı. Sorunlardan biri, çok sayıda Batılı düşünce kuruluşunun Filistin'deki ya da Gazze'dekine benzer durumlarla ilgili uzmanlığa ve bilgiye sahip oldukları iddiasıyla bu sorunun cevabın vermeye çalışmalarıdır. Şimdiye kadar bu soruyu cevaplama girişimlerinde kasıtlı bir kafa karışıklığı ya da Filistinlilerin çıkarlarını göz ardı ederek İsrail’in aptalca ve hatta pratik olmayan tutumlarını savunmak için ortak bir çaba nedeniyle umut verici ilerlemeler kaydedilemedi. Tüm bu girişimlerde, bağımsız Filistin devletini desteklemek ve bu devletin İsrail ile istikrarlı bir barışa ulaşması için gerekli olan bir Filistin ekonomik, sosyal ve siyasi yapısının kurulması ihtiyacı görmezden gelindi.

Bu makalenin kaleme alınmasındaki amaç, Gazze Şeridi'nin öncelikle fiziksel ve sosyal olarak yeniden inşa edilmesi gerektiği gibi bariz konulara değinmekten ziyade, başarısız olanlar da dahil olmak üzere çeşitli olasılıkları incelemek ve bu olasılıkların neden başarısız olduklarını göstermektir. Böylece bir dereceye kadar farklılık ve değişiklik olsa da makul ve uygulanabilir bir olasılığın önünü açmaktır. Bu hususta beş temel olasılık söz konusu. Beraberlerinde de türettikleri alt olasılıklar bulunuyor.

“Gazze Şeridi'nin şu ya da bu şekilde işgal edilmesi, sadece zamanın ruhuna ve arzulanan siyasi çözüme aykırı olduğu için değil, aynı zamanda İsrail bunu uygulamaktan aciz olduğu için de son derece aptalcadır.

İlk olasılık, İsrail’in Gazze’de çeşitli şekillerde uzun bir süre daha askeri olarak kalmaya devam etmesi ve potansiyel olarak sivil veya yerel bir Filistin yönetiminin kurulması. Bu senaryo, İsrail'in Batı Şeria'yı işgal etmesini takip eden yıllarda yaptıklarına benziyor ve Batı Şeria’da yerleşim birimleri inşa etme, buraya akın akın yerleşimci taşıma, Oslo Anlaşmalarının uygulanmasını engelleme ve anlaşmayı tam tersine çevirme girimlerini yansıtıyor. Bu çözüm, Gazze Şeridi'nin etrafında bir tampon bölge kurulması, askeri olarak kontrol edilmesini kolaylaştırmak için çapraz yollar inşa edilmesi, nüfusun zorla yerinden edilmesi ve hatta Gazze Şeridi'nde yeniden İsrail yerleşim birimlerinin inşa edilmesi gibi umutsuz ve aşırı sağcı fikirlere hizmet ediyor.

Bu olasılığın temelleri, Gazze Şeridi'nin şu ya da bu şekilde yeniden işgal edilmesine dayanıyor. Sadece zamanın ruhuna ve arzulanan siyasi çözüme aykırı olduğu için değil, aynı zamanda İsrail bunu uygulamaktan aciz olmasının yanında, özellikle savaşın devam etmesine ve işgale karşı direnişin gelişmesine yol açacağı gerçeğinden dolayı da son derece aptalcadır. Direnişin gelişmesi yoğun bir askeri varlık ve büyük bir idari çaba gerektirecektir. Gazze Şeridi'nin tamamen harap olmuş halini düzeltme konusundaki büyük ikilemden bahsetmiyorum bile. İsrail bunu sağlayamaz, zaten hiçbir şekilde yapmak istemez. Bu olasılık, hayata geçirilmesinde iş birliği yapan her Filistinli bir ajan olarak görülecek ve hayatını tehlikeye sokacaktır.

Son olarak, bu olasılık İsrail için daha ciddi iç siyasi sorunlara yol açacaktır. İsrail, Gazze Şeridi’nde sadece sınırlı bir süre kalmak istese bile bu, uluslararası toplumla ek sorunlar yaşamasına neden olacaktır. Burada neredeyse İsrail'in tüm dostlarının, ona bu olasılıktan kaçınmasını tavsiye ettiğini hatırlatmakta fayda var.

İkinci olasılık ise Gazze Şeridi'nde kanun ve düzenin korunmasından sorumlu olacak ve özellikle de Hamas'ın askeri olarak yeniden toparlanmasını engelleyecek, çok uluslu bir gücün konuşlandırılmasıdır. Buna söz konusu çok uluslu güce katılan ülkelerin siyasi hedeflerine hizmet etmesi de eşlik edebilir. Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre bu çok uluslu güç, bazı Filistinli kuruluşları veya kişileri yerel bir organ oluşturmak amacıyla kullanabilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden (BMGK) söz konusu güç için karar çıkarma girişiminde bulunulabilir. Ancak bunun gerçekleşmesi pek olası değildir. Zira bu güç, BMGK tarafından yetkilendirilse bile, BM barış gücünden farklı olacaktır, çünkü BM barış gücü muharip bir güç değildir. Bu gücün oluşturulma olasılığı en iyi ihtimalle ABD'nin doğrudan katılma isteğiyle bağlantılı olacaktır ki, ABD yönetimi bunu defalarca kez göz ardı etti. Ayrıca Filistinliler ve Arap ülkeleri halklarının büyük bir kısmı bu gücü, İsrail işgalinin sulandırılmış bir biçimi olarak görecektir. Bu yüzden söz konusu güce karşı silahlı direniş ortaya çıkabilir.

“Genel seçimler yapılana kadar Gazze Şeridi’ni inşa edecek ve yönetecek bir mekanizma oluşturulması gerekiyor. Bu mekanizma Filistin Yönetimi’ne bağlı ancak yetkinlik ve yolsuzluktan arınmışlık açısından ondan farklı olmalı.

Üçüncü olasılık, Hamas’ın Gazze Şeridi'ni kontrol etmeye bir şekilde devam etmesi. Fakat İsrail'in, hatta ABD'nin ve Batılı ülkelerin buna izin vereceğini düşünmek zor. Bazı bölge ülkeleri bile bu fikri kabullenemeyebilir. Dolayısıyla bu ihtimal gerçek bir olasılık olarak görünmüyor.

Dördüncü olasılık, Filistin Yönetimi'nin dışarıdan destek alarak Gazze Şeridi'nin yönetim sorumluluklarını yeniden üstlenmesi. Bazı güvenlik birimlerinde bu olasılığa yönelik birtakım hazırlıklar yapıldığına dair sinyaller görülmeye başladı. Mevcut İsrail hükümeti, Abbas'ı Batı Şeria'da tutsa da İsrailli bazı aşırı sağcı bakanların Filistin Yönetimi’ni devirmek ve Batı Şeria'yı ilhak etmek amacıyla son zamanlarda tutumlarını değiştirmelerine rağmen bu olasılığı reddediyor. Çünkü İsrail hükümeti bunun Filistin’in varlığına ve ulusal bağımsızlık fikrine doğru atılacak büyük bir adım olacağını düşünüyor.

Bu çözüm ve belki de diğer bazı tarafların bu çözüme verdiği destek, yüzeysel olarak mantıklı görünse de iki açıdan sorunlu. Bunlardan birincisi, mevcut yetkililerin Gazze Şeridi'nde gerekli çalışmaları etkili ve kabul edilebilir bir şekilde yürütememesi. İkincisi ve en önemlisi, Hamas ve Gazze Şeridi'ndeki müttefiklerinin bu fikri kabul etmelerini hayal etmenin zor olması. Çünkü bu fikre katı bir bakış açısıyla yaklaşacaklarını ve hedeflerinin siyasi olarak bile olsa Hamas’ı tamamen ortadan kaldırmak olacağını biliyorlar. Buna bir de Ramallah’taki Filistin Yönetimi'nin Filistinlilerin büyük bir kısmı tarafından kabul görmemesi ve hatta önde gelen isimlerinden nefret edilmesi ekleniyor.

Bu yüzden yukarıdaki dört temel olasılığın başarısızlıkla sonuçlanacağı neredeyse kesin olmasından dolayı, gerçekliğe ve başlıca tarafların tutumlarına hitap eden ve Gazze Şeridi'ndeki mevcut zor görevleri tamamladıktan sonra sonraki aşamalara geçmeyi kolaylaştıran beşinci bir çözüm düşünmek gerekiyor. Bu elbette sihirli bir çözüm olmayacak. Ancak bu çözüme ulaşmak için bazı önkoşullar da bulunuyor. Bunların ilki, İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi. Bu, Gazze Şeridi'nin, uluslararası toplumun ciddi bir katılım göstermesiyle yeniden inşasına olanak sağlayacaktır. Bu geri çekilmenin, rehinelerin serbest bırakılmasına olanak tanıyacak makul bir takas anlaşması gerektirdiği anlaşılıyor. İkinci olarak genel seçimler yapılana kadar Gazze Şeridi’ni inşa edecek ve yönetecek bir mekanizma oluşturulması gerekiyor. Bu mekanizma Filistin Yönetimi’ne bağlı, ancak yetkinlik ve yolsuzluktan arınmışlık açısından ondan farklı olmalı. Aynı zamanda ne Hamas'ın ne de diğer grupların doğrudan dahil olduğu, ancak Hamas'ın kendisine karşı düşmanca bir yapı olarak görmediği, yeni bir Filistin güvenlik yapısının kurulmasına yönelik adımları başlatması gereken bir mekanizma olmalı.

“Binyamin Netanyahu ve hükümetinin bir çözüme izin vermeyeceği açık. Çünkü Netanyahu savaşı kendini kurtarmak için sürdürmek istiyor. Hem o hem de hükümeti mümkün olan tek siyasi çözüme karşılar.

Üçüncü olarak geçici bir güvenlik yapısı oluşturulmalı. Tercihen Araplar yer almalı ve her halükârda geçici olmalı. Bu yapı ne Gazze Şeridi'ni yönetecek ne de idare edecek. Yalnızca Filistin mekanizmasına ve onun güvenlik yapısına yardımcı olmalı. Ön şartlarının başında ise İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesi yer almalı. Bu oluşum aynı zamanda 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını ve belirli bir takvim çerçevesinde, İsrail ile birbirlerini tanımalarını öngören ve taraflarca üzerinde mutabık kalınan bir siyasi çerçeve ile bağlantılıdır.

Başka bir deyişle, bu çözüm Gazze Şeridi’ndeki daha geniş kapsamlı bir çözümle, yani Filistin ve İsrail'den oluşan iki devletin yan yana yaşamasına dayalı siyasi bir çözümle bağlantılıdır. Burada kapsamlı katılımın ve gerçek bir uygulamanın sağlanması için Gazze'nin yeniden inşasına yönelik uluslararası bir bağışçılar konferansının düzenlenmesi gerektiğini, ayrıca uluslararası toplumun, sürecin ulusal niteliğini ortadan kaldırmadan süreci takip etmesine ve incelemesine olanak tanıyacak gerekli mekanizmaları bulabileceğini de not ediyoruz.

Beşinci olasılık, yukarıdaki ilgili tüm bu hususlar, tüm gereklilikleri birbiriyle ilişkilendirme becerisi gerektiriyor. Bu nedenle büyük bir güç, ilgili taraflar arasında geniş anlayış ve tarafların bir dereceye kadar tatmin olması da buna ekleniyor. Ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetinin bir çözüme izin vermeyeceği açık. Çünkü Netanyahu savaşı, kendini kurtarmak için sürdürmek istiyor. Hem o hem de hükümeti mümkün olan tek siyasi çözüme karşı çıkıyorlar. Özellikle ABD Başkanı Joe Biden'ın savaşı sona erdirme ve esir takası anlaşmasına ulaşma girişimi için bizzat ağırlığını koymasının ardından neler olacağını hep birlikte göreceğiz.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafında Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



İsrail'in Irak'taki hedeflerinin haritasına ilişkin ‘askeri mesaj’

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Irak ordu komutanlarından hazırlıklarını artırmalarını istedi. (Hükümet medyası)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Irak ordu komutanlarından hazırlıklarını artırmalarını istedi. (Hükümet medyası)
TT

İsrail'in Irak'taki hedeflerinin haritasına ilişkin ‘askeri mesaj’

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Irak ordu komutanlarından hazırlıklarını artırmalarını istedi. (Hükümet medyası)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Irak ordu komutanlarından hazırlıklarını artırmalarını istedi. (Hükümet medyası)

Güvenilir kaynaklar, Irak ordusundan üst düzey subayların, Golan Tepeleri'nde insansız hava aracıyla (İHA) düzenlenen bir saldırıda iki İsrail askerinin öldürülmesinin ardından, grup liderlerini İsrail saldırısının her zamankinden daha yakın olduğu konusunda bilgilendirdiğini söyledi. Kaynaklara göre ‘yeni mesajlar’, İsrail’in hedef listesindeki noktaların bir haritasını da içeriyor.

Siyasi değerlendirmeler, İsrail'in tepkisinin ‘Irak'taki İran yanlısı grupların ortadan kaldırılmasına’ ulaşmayacağını gösterse de gönderilen güvenlik mesajları Bağdat'ta son zamanlarda endişelere yol açtı.

Sözlü mesaj

Kaynaklara göre Irak ordusundan üst düzey bir komutan, grup komutanlarına ve Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) yetkililerine İsrail saldırısının yaklaştığına dair bir uyarı ve ‘beklenen hedeflerin haritası’ hakkında açıklama içeren bir sözlü mesaj gönderdi.

Kaynaklar Şarku’l Avsat'a, ‘mesajların askeri yazışmalarda alışılageldiği üzere, acil veya gizli telgraflar yoluyla sızdırılma korkusuyla sözlü olarak iletildiğini’ vurguladı.

Ancak Irak'taki bu hedeflere ilişkin askeri ve siyasi tahminler çelişkili olsa da silah depolarının, operasyon odalarının ve güvenli evlerin vurulacağı yönünde endişeler var.

Lübnan'daki savaşın şiddetlenmesi ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın suikasta kurban gitmesi nedeniyle Iraklı grupların liderlerinin son iki hafta içinde Irak'ı terk ettiği düşünülüyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, “Iraklı gruplar ve İslami Direniş grupları, İsrail'in yirmi yıldır Irak'ta bulunan ABD ile iş birliği sonucunda, kişilerin koordinatları da dahil olmak üzere büyük miktarda istihbarat bilgisine sahip olduğundan eminler” dedi.

Suriye'nin doğusunda faaliyet gösteren en-Nuceba hareketi üyeleri Bağdat'ta bir askeri geçit töreni sırasında (arşiv)Suriye'nin doğusunda faaliyet gösteren en-Nuceba hareketi üyeleri Bağdat'ta bir askeri geçit töreni sırasında (arşiv)

İhtiyati tedbirler

Muhtemel hedeflerle ilgili bilgileri de içeren uyarı mesajları, Irak'ın bir vilayetindeki yerel yetkilileri, çok sayıda can kaybına yol açabilecek saldırı beklentisiyle sağlık personelinin uzun süreli izinlerini askıya almaya sevk etti.

Kaynaklar, bir Irak vilayetinde silahlı bir gruba ait tesis, şantiye ve fabrikaların bulunduğunu bildirdi.

İsrail ordusu ise ‘doğudan gelen’ bir İHA’nın patlaması sonucu iki askerinin öldüğünü ve diğerlerinin de yaralandığını doğruladı.

Diğer yandan Irak İslami Direnişi dün (Cuma), Tiberya ve Golan Tepeleri’ndeki üç hedefe İHA’yla düzenlenen saldırının sorumluluğunu üstlendi.

İbrani gazetesi Yedioth Ahronoth, İsrail'in ‘26 askerinin öldürülmesi ve yaralanmasının ardından Irak'taki silahlı gruplara karşı harekete geçmeyi planladığını’ aktardı.

Ancak Iraklı siyasi liderler, İsrail saldırısının ‘İran yanlısı grupların ortadan kaldırılmasına’ yol açmayacağına inanma eğiliminde.

Söz konusu eğilim, ABD'nin ‘Washington'un baskısı sonucunda İsrail'in vereceği yanıtın sadece yanıt verme amaçlı olacağı’ yönündeki değerlendirmelerine dayanıyor. Ancak siyasi arabulucular, grupları dizginlemek ve onları Lübnan ve Gazze Şeridi'ndeki ‘destek savaşından’ caydırmak için korku tavanını yükseltmeye çalışıyor.

İran'ın geçtiğimiz salı günü İsrail'in çeşitli bölgelerine onlarca füzeyle saldırı düzenlemesinin ardından İsrail'in olası saldırılarına ilişkin uyarıların artması üzerine, Iraklı gruplar söylemlerini şiddetlendiriyor.