Pekin Deklarasyonu: Abbas meşruiyetini pekiştirmek, Hamas ise bir şemsiye edinmek istiyor

Fetih Hareketi’nden bir kaynak, ‘birleşik hükümet’ için ek adımlar atılması gerektiğini vurguladı

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk (sağda) ve Fetih Hareketi liderlerinden Mahmud el-Alul ile birlikte (Reuters)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk (sağda) ve Fetih Hareketi liderlerinden Mahmud el-Alul ile birlikte (Reuters)
TT

Pekin Deklarasyonu: Abbas meşruiyetini pekiştirmek, Hamas ise bir şemsiye edinmek istiyor

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk (sağda) ve Fetih Hareketi liderlerinden Mahmud el-Alul ile birlikte (Reuters)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk (sağda) ve Fetih Hareketi liderlerinden Mahmud el-Alul ile birlikte (Reuters)

Filistinli gruplar dün Çin'in başkenti Pekin'de bölünmüşlüğü sona erdirecek bir anlaşma imzaladıklarını açıkladılar. Ancak bundan önce de benzer bir tablo, benzer görüntüler ve neredeyse aynı vaatlerle sona eren birkaç müzakere turu olmuştu. Ama bu kez yeni olan, İsrail’in 39 binden fazla insanın ölümüne neden olan ve Birleşmiş Milletler’in (BM) tahminlerine göre sadece yeniden inşası değil, kalıntılarının temizlenmesi için bile uzun yıllara ihtiyaç olan Gazze Şeridi'ni yakıp yıkan savaşıydı.

Fetih Hareketi (El Fetih), Hamas Hareketi ve Filistinli 12 grup daha Pekin’de Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altında geçici bir ulusal birlik hükümeti kurulmasını öngören bir anlaşmaya vardı. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'ye göre anlaşmanın imzalanmasının ardından en önemli nokta, savaş sonrasını ele alacak geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurulması konusunda anlaşmaya varılmasıydı.

sxdefrt
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'deki Diaoyutai Devlet Konuk Evi'nde Pekin Deklarasyonu'nun imzalanmasını izliyor (Reuters)

Şarku’l Avsat’a konuşan Filistinli bir kaynak, daha önce üzerinde mutabık kalınan ana hatların yer aldığı anlaşma metninin Filistin Yönetimi'nin meşruiyetini pekiştirme ve Hamas'ın bu tablonun içinde kalma arzusunu yansıttığını söyledi. Kaynak, bu iki noktanın ‘anlaşmanın imzalanmasının başlıca nedenleri olduğuna, ancak bunun hiçbir şekilde bölünmenin sona erdiği anlamına gelmediğine’ inanıyor.

Kaynağa göre Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen), İsrail'in Filistin Yönetimi’ne karşı savaştığı ve Gazze Şeridi'nden çıkarmak istediği, bazı Arap tarafların ise şüpheyle yaklaşarak mevcut yönetim kadrosunu dışlamaya ve değiştirmeye çalıştığı bir dönemde meşruiyetini kanıtlamak ve tüm grupları kendi çatısı altında toplamak istiyor.

Kaynağın değerlendirmesine göre Hamas tablonun içinde kalmak ve Gazze Şeridi'ni yönetemez hale geldikten sonra kendisini karar alma mekanizmasının merkezinde tutacak bir şemsiye edinmek istiyor. Şu an her iki tarafın da diğerine ihtiyacı olduğunu vurgulayan kaynak, “Ancak şeytan ayrıntıda gizlidir ve kimse meselenin nasıl sonuçlanacağını bilemez” diye konuştu.

Daha önce varılan anlaşmalar

Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı anlaşma metnine göre anlaşma 4 Mayıs 2011 tarihinde Kahire'de imzalanan Ulusal Mutabakat anlaşmasına ve 12 Ekim 2022 tarihinde imzalanan Cezayir Deklarasyonu’na dayanıyor. Filistinlilerin Mısır ve Cezayir’deki kardeşlerinin ve Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu'ndaki dostlarının yardımıyla, başta 181 ve 2334 sayılı kararlar olmak üzere ilgili BM kararlarına uygun olarak ve 194 sayılı karar uyarınca geri dönüş hakkını, Filistin halkının uluslararası yasalar ve BM Şartı uyarınca işgale direnme ve son verme hakkını, halkların kendi kaderini tayin etme hakkını ve bunu mevcut tüm biçimlerde gerçekleştirme mücadelesini garanti altına alarak başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması taahhüdüne uygun olarak bölünmeyi sona erdirecek anlaşmaların uygulanmasını takip etmeye devam edilmesi kararlaştırıldı.

Pekin Deklarasyonu’nu imzalayan taraflar ayrıca Filistinli grupların mutabakatı ve Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın yürürlükteki Filistin Temel Yasası temelinde alacağı bir kararla geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurulmasına ve kurulan hükümetin Batı Şeria, Kudüs ve Gazze Şeridi'nin birliğini teyit ederek tüm Filistin toprakları üzerinde yetki ve otoritesini kullanmasına karar verdi. Metne göre geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti, Filistin devleti topraklarındaki tüm Filistin kurumlarını birleştirmeye başlamalı, Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için harekete geçmeli ve onaylanan seçim yasasına uygun olarak Filistin Merkezi Seçim Komitesi gözetiminde en kısa zamanda genel seçimlerin yapılması için hazırlıklarını tamamlamalı.

Uzlaşı hükümeti

Pratikte yeni anlaşma, uygulanmayan önceki anlaşmalara dayanıyor gibi görünüyor. Bu yüzden Filistinli gruplardan bir kaynak Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın bu kez anlaşmayı ilerletmek ve geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurmak için tüm gruplarla derhal istişarelere başlaması gerektiğini söyledi.

Fetih Hareketi’nden bir kaynak, Şarku’l Avsat’ın böyle bir hükümetin kurulmasının mümkün olup olmadığı yönündeki sorusuna “Bu o kadar basit değil” yanıtını verdi.

Kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hamas FKÖ'nün taahhütlerine uymalı, uluslararası meşruiyeti tanımalı, hükümetin kurumları ve güvenlik teşkilatlarını birleştirmesine izin vermeli ve yardım ve yeniden inşa sürecine öncülük etmeli. Sadece pastadan bir parça istemediğinden emin olmamız gerekiyor. Görev tanımı, Filistin mücadelesinin yöntemleri, savaş ve barış kararları, güvenlik doktrini, silahların birleştirilmesi ve seçim yasası üzerinde net bir anlaşmaya varılmalı. Bölünmeyi yönetmek yerine buna sonsuza kadar bir son vermeliyiz. Çünkü bunu yapmaya mecburuz.”

Filistinli gruplar arasında Çin'de olduğu gibi önceki görüşmelerde de bu konularda önemli anlaşmazlıklar yaşandı.

Hamas, İsrail'i tanımak anlamına geleceği gerekçesiyle uluslararası meşruiyeti tanımak istemiyor. Bir Filistin devleti kurulmadan önce silahlarını teslim etmeyi reddeden Hamas, FKÖ içindeki kararlara ortak olmak istiyor.

İslami Cihad Hareketi de İsrail’in doğrudan ya da dolaylı olarak tanınmasını içeren herhangi bir anlaşmaya karşı çıkıyor.

Geçmişteki anlaşmalara bir yenisini ekleyen Pekin Deklarasyonu, taraflar son detayları ele almaya başladığında hem El Fetih hem de Hamas'ın ciddiyetini test edecek.

Hamas ve El Fetih, diğer gruplarla birlikte daha önce Mekke, Yemen, Dakar, Şam, Kahire, Doha, Gazze, Cezayir, Rusya ve son olarak Çin'de çeşitli anlaşmalar ve deklarasyonlar imzaladılar.

Uluslararası barış konferansı

Ancak Çin'in açıklaması, Filistin Devlet Başkanı için önemli, zira barış için bir ‘uluslararası barış konferansı’ düzenlenmesi planını destekliyor.

Hamas uzun zamandır Abbas'ın yaklaşımına karşı çıkıyor ve hem Oslo Anlaşmaları’ndan hem de İsrail'i tanımaktan vazgeçmesini istiyor.

Filistinli gruplar, Pekin Deklarasyonu’nda Arap ülkelerindeki kardeşlerinin yanı sıra Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu'ndaki dostlarını, İsrail’in Filistin toprakları üzerindeki işgalini sona erdirmek ve BM şemsiyesi ve himayesi altında, geniş uluslararası ve bölgesel katılımla, Filistin halkının hakları için adil olan ilgili uluslararası kararları uygulamak üzere tam teşekküllü bir uluslararası barış konferansı düzenlenmesi için uluslararası çabaları sürdürme konusunda desteklediklerini vurguladılar.

Öte yandan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Çin'in ‘Ortadoğu'da barışın ve istikrarın korunmasında yapıcı bir rol oynamayı’ istediğini ve ‘kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir ateşkesi, Filistin’in özerkliğini ve BM’de bağımsız Filistin devletinin tanınmasını’ desteklediğini söyledi.

rfgt5

Filistin Devlet Başkanı Abbas, yıllardır yeni bir siyasi süreci destekleyecek çok taraflı bir mekanizmanın ortaya konulmasına yardımcı olacak uluslararası bir barış konferansı düzenlemeye çalışıyor. Ancak bu çabaları, bu fikri reddeden ABD ve İsrail'e karşı koyacak güçlü bir uluslararası iradenin olmaması nedeniyle sekteye uğradı.

Hamas Hareketi’nin 7 Ekim saldırısından birkaç ay önce Çin'i ziyaret eden Abbas, Çin'in Ortadoğu'daki yeni hamlesinden ve Pekin'in bölgede en azından arabulucu olarak rol alma arzusundan istifade ederek Çin'in İsrail ile olan çatışmaya ne ölçüde müdahil olabileceğini görüştü.

Trump’la ilgili korkular

Abbas o sırada Çin’in ABD'nin yerine geçmesini değil, daha ziyade, ABD yönetimi İsrail'i ihlallerini durdurmaya ve siyasi bir süreç başlatmaya zorlayamadığı ya da dizginleyemediği için yardımcı mekanizmalar oluşturmak istiyordu.

Ancak şimdi, Filistinliler Donald Trump'ın yeniden Beyaz Saray'a gelmesinden korkarken, İsrail ile doğrudan angajman yoluyla ya da barış sürecini destekleyecek çok taraflı bir uluslararası adım atılması için baskı yaparak barış sürecini ilerletebilecek potansiyel bir alternatif bulmaya acil ihtiyaç duyuyor.

Filistinliler, Çin’in bölgedeki ABD hegemonyasına meydan okuma arzusunun varlığının istismar edilebileceğine inanıyor.

Filistinliler ilk kez bölgedeki büyük ülkelerin varlığından ve büyüklüğünden faydalanmaya çalışmıyor. Filistinlilerin en büyük düşmanı olan Trump'ın Beyaz Saray'da olduğu yıllarda da böyle bir çaba söz konusuydu. Abbas ve temsilcileri, yeni bir siyasi süreci destekleyecek çok taraflı bir mekanizma ile sonuçlanacak uluslararası bir barış konferansı düzenlemeye ikna etmek için tüm dünyayı dolaştı. Ancak büyük ya da küçük hiçbir ülke ABD yönetimiyle karşı karşıya geleceği tek bir adım dahi atmadı. İsrail de Washington tarafından desteklenmeyen herhangi bir sürece katılmaya razı olmadı.

rth5y6j
Trump ve Netanyahu Kudüs'te, 23 Mayıs 2017 (AP)

Filistinli taraflar, Rusya-Ukrayna savaşı ve 7 Ekim saldırısıyla birlikte güç dengesinin değişeceğini umuyor.

Diğer taraftan İsrail, Çin'in bölgeye müdahale etme girişimlerine kayıtsız kalmıyor. Tel Aviv'de bu girişimlerin endişe verici olduğu ve pek hoş karşılanmadığı söyleniyor.

İsrailli yetkililer Pekin Deklarasyonu’nu eleştirirken İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz X platformundan yaptığı bir paylaşımda, “Hamas ve El Fetih, savaştan sonra Gazze'yi birlikte kontrol etmek için Çin'de bir anlaşma imzaladı. Ebu Mazen terörizmden vazgeçmek yerine Hamas katillerini kucaklıyor ve gerçek yüzünü ortaya koyuyor. Ancak bunu hayata geçiremeyecekler. Çünkü Hamas yönetimi ezilecek, Ebu Mazen Gazze'yi sadece uzaktan görecek ve İsrail'in güvenliği kendi elinde kalmaya devam edecek” ifadelerini kullandı.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich de Abbas ve Hamas’ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar'ı aynı karede bir araya getirerek “Yarın Gazze ve Batı Şeria'da güvenliğimizi bu insanların eline mi bırakacağız?” yazdı.



İsrail'in Gazze Şeridi’ndeki “uzun vadeli” yapılanması

İsrail ordusu tarafından 8 Eylül'de dağıtılan ve Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerlerini gösteren bir fotoğraf (AFP)
İsrail ordusu tarafından 8 Eylül'de dağıtılan ve Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerlerini gösteren bir fotoğraf (AFP)
TT

İsrail'in Gazze Şeridi’ndeki “uzun vadeli” yapılanması

İsrail ordusu tarafından 8 Eylül'de dağıtılan ve Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerlerini gösteren bir fotoğraf (AFP)
İsrail ordusu tarafından 8 Eylül'de dağıtılan ve Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerlerini gösteren bir fotoğraf (AFP)

Salim er-Reyyis

Gazze Şeridi'nin kuzeyinden önce orta kesimlerine ardından batıda kıyı bölgelerine göç eden 60 yaşındaki Abdulazim Ferec, çadırının kapısında oturmuş güneş enerjisiyle çalışan bir radyodan haberleri dinliyordu. Son günlerde siyasi haber bültenlerinin İsrail Başbakanı Binamin Netanyahu'nun açıklamalarına ve İsrail ordusunun Gazze’deki savaşla ilgili kararlarına daha fazla yer ayırdığını belirten Ferec, ayrıca ABD, Mısır ve Katar ile elinde İsrailli rehinelerin olduğu Hamas ve binlerce mahkumu hapishanelerinde tutan İsrail arasında bir esir takası anlaşması için görüşmelere devam edildiğinin aktarıldığını söyledi.

Ferec, haberleri, 7 Ekim 2023 tarihinde savaşın başlamasından bu yana İsrail ordusu tarafından yerinden edilen kendi ailesi de dahil binlerce Gazzeli ailenin Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki evlerine ve yerleşim bölgelerine dönmelerine izin verilmesine ilişkin herhangi bir bilgi ya da karar duymak için takip ettiğini belirterek “Yaz kış sokaklarda çadırlarda yaşamaktan, böceklerden ve mahremiyetin olmayışından bıktık. Evlerimize geri dönmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin kuzeyi ile güneyi arasındaki yolu keserek Gazze şehrinin güney bölgesinde Gazze Şeridi'nin en doğusundan en batısına ‘Netzarim’ adında 4 kilometrelik bir koridor açmıştı. Savaşın başlamasından bu yana 11 aydır Katar ve Mısır’da devam eden müzakerelerde Gazzelilerin evlerine geri dönüşü ve İsrail askerlerinin Netzarim Koridoru’ndan geri çekilmesi konuları görüşüldüyse de şimdiye kadar herhangi bir sonuca varılamadı.

Al-Majalla'ya konuşan Ferec, şunları söyledi:

“Tüm dünya rahat bir şekilde yaşarken biz dağılmış durumdayız, hayatımız boyunca zorla yerinden edilmeye maruz kalıyoruz. Müzakereler ve müzakereciler bile sanki dehşet içinde, hasta, hayal kırıklığına uğramış, öldürülmüş, ölmüş ve yerlerinden edilmiş insanlar varmış gibi değil de boş zamanlarında bir araya geliyorlarmış gibi davranıyorlar. Netanyahu da savaşı sürdürüyor. Şimdiyse Gazze Şeridi'nin 1967 savaşında olduğu gibi yeniden işgal edilmesinden korkuyorum.”

İsrail'in Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşın başlanmasından bu yana 330 günden fazla zaman geçti. İsrail Başbakanı Netanyahu yaptığı açıklamalarda, savaşın ve devam etmesindeki ana hedefin Hamas Hareketi’nin askeri kanadı Kassam Tugayları üyelerinin doğu sınırına saldırarak İsrail’in Gazze Şeridi'ne komşu yerleşim birimlerine ulaştığı, onlarca yerleşimciyi ve askeri esir alarak Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine götürdüğü 7 Ekim olayının tekrarlanmasının önlenmesi gerekçesiyle Hamas’ı ve onun askeri kabiliyetlerini ortadan kaldırmak ve Hamas’ın Gazze'de yeniden iktidara gelmesini engellemek olduğunun altını çizerken Gazze Şeridi'ni yeniden işgal etme niyetinde olmadıklarını ısrarla vurguladı.

İsrail ordusunun aldığı son kararlar, Netanyahu’nun açıklamaları ve İsrail ordusunun 19 yıl önce çekildikten sonra geçtiğimiz mayıs ayında kontrolünü yeniden ele geçirdiği Gazze Şeridi’nin Mısır'la olan güney sınırındaki Philadelphia (Salahaddin) Koridoru’ndan çekilme niyetinin olmaması, İsrail’in daha uzun yıllar boyunca buranın kontrolünü elinde tutmaya ve burada kalmaya devam edeceğine işaret ediyor. İsrail, 15 Ağustos 2005 tarihinde dönemin eski Başbakan Ariel Şaron liderliğindeki Tel Aviv hükümetinin tek taraflı olarak aldığı Gazze Şeridi'nden çekilme kararıyla Gazze’deki 21 yerleşim biriminin yanı sıra Batı Şeria'daki 4 yerleşim birimini boşaltmış, İsrailli yerleşimcileri başka yerlere taşımış ve askeri üsleri lağvetmişti. Ancak İsrail, Gazze Şeridi'ne asker konuşlandırmadan kara, deniz ve hava kontrolünü sürdürdü.

Eylül ayı başlarında düzenlediği bir basın toplantısında Philadelphia Koridoru’ndan çekilmek gibi bir niyetinin olmadığını vurgulayan ve 2005 yılındaki çekilmeyi stratejik bir hata olarak nitelendiren Netanyahu, “Biz ayrıldığımızda, İran'ın himayesi altında silah, silah üretiminde kullanılan malzeme ve tünel kazma ekipmanlarının akışının önünde hiçbir engel kalmamıştı. Hiçbir engel olmadığı için Gazze, İsrail için büyük bir tehdit haline geldi” dedi.

Basın toplantısında İsrail'in Philadelphia Koridoru’nu kontrol etmesinin Hamas'ın askeri kabiliyetlerini ortadan kaldırmak ve İsrailli rehineleri kurtarmak gibi savaş hedeflerine ulaşması için gerektiğini belirten Netanyahu, Hamas'ın silah ve militan kaçakçılığını engellemek için Philadelphia Koridoru’nun kontrolünü ele geçirdiklerini söyledi. Gazze Şeridi'nin yönetimini devralmak istemedikleri açıklamasını yineleyen İsrail Başbakanı, “Hamas'ın askeri kabiliyetlerini yok etmeye çok yakınız. Tünellerini yok ediyoruz. Gazze Şeridi'ni yönetmek istemiyorum, ama Hamas'ın yeniden Gazze Şeridi'nde iktidara gelmesini engellemeye çalışıyorum” şeklinde konuştu.

Al Majalla’ya konuşan Filistinli İsrail işleri uzmanı İsmet Mansur, İsrail’in savaşla ilgili açıkladığı hedeflerin ve Gazze'de yürüttüğü savaşın bahanesi olarak kullanıldığı Hamas yönetiminin zayıflatılması ve tehdit edilmesinin ötesinde İsrail'in hem siyasi hem de askeri hamlelerinin ve attığı son adımların çok daha geniş kapsamlı hedefleri olduğunu söyledi.

İsrail, Gazze Şeridi'nden öylece çekilip güvenlik meselesini Filistinli ya da uluslararası herhangi bir tarafın inisiyatifine bırakmaz.

Netzarim Koridoru’nun oluşturulmasının ve periyodik ve sürekli olarak genişletilip geliştirilmeye çalışılmasının sadece geçici bir ayrım koridoru olmadığını, aksine uzun vadeli bir kolonyal yapı olduğuna işaret ettiğini vurgulayan Mansur, “Gazze Şeridi'nin doğu ve kuzey sınırları boyunca uzanan tampon bölgenin ve İsrail'in iddia ettiği üzere kaçakçılığı önlemek ve Hamas’ı zayıflatmak için uygulanan güvenlik planının önemli bir parçası olan Philadelphia Koridoru’nda kalmaktaki ısrarı, Gazze’de yıllarca kalmak istediğini ve varlığının geçici olmadığını gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.

vdfbgnr
İsrail’in Gazze şehrinin merkezindeki Rimal Mahallesi’nde yerinden edilen Filistinlilerin kaldığı bir okula düzenlediği saldırının ardından binayı inceleyen Filistinli kadınlar, 20 Ağustos (AFP)

İsrail'in Gazze Şeridi üzerinde işgalci kontrolünü dayatacağını düşünen Mansur, “En azından İsrail ordusu, Gazze Şeridi üzerinde uzun bir süre güvenlik kontrolüne sahip olacak” dedi. İsrail'in, güvenlik dosyasını ister Filistinli isterse uluslararası olsun hiçbir tarafın inisiyatifine bırakmayacağı için Gazze Şeridi'nden çekilmeyeceğini vurgulayan Mansur, “Bence İsrail, Filistin meselesini yeniden tasarladı. Gazze'ye yönelik ana proje bu” diye konuştu.

“İnsani yardım çalışmaları koorinatörü”

Netanyahu'nun Philadelphia Koridoru’ndan çekilme niyetinde olmadığına dair son açıklamalarından önce İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth geçtiğimiz ağustos ayı sonlarında yayınladığı bir haberde İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki ‘insani yardım çalışmaları koordinatörü’ olarak adlandırılan ve görevi Gazze Şeridi'ndeki insani çalışmaları yönetmek ve sivil meseleleri koordine etmek olan yeni bir pozisyon oluşturma kararını aktarmıştı. Siyaset uzmanları, bu pozisyonun oluşturulmasını, Gazze Şeridi'ndeki işgali uzun süre istikrara kavuşturmayı amaçlayabilecek bir hamle olarak değerlendirdi.

Bu yeni pozisyona Tuğgeneral Elad Goren'in getirileceğini aktaran gazetenin haberine göre insani yardım çalışmaları koordinatörü görevi, Filistinlileri yönetmek ve Filistin Yönetimi’ne bağlı bazı kurumlarla koordinasyon sağlamaktan sorumlu olan Batı Şeria'daki İsrail Sivil İdaresi başkanıyla aynı düzeyde. Gazete, Tuğgeneral Goren'in, yerlerinden edilen bir milyon Filistinlinin Gazze Şeridi'nin kuzeyine geri dönmeleri olasılığının takibinden, yeniden inşa projelerinden, insani yardım kuruluşlarıyla koordinasyondan ve yardımların halka ve yerlerinden edilenlere aktarılmasından sorumlu olacağını bildirdi.

Gazze Şeridi'nde Filistinlilerin işlerini yürütmesi için bir Filistin yönetimi oluşturulabilir, ama İsrail'in güvenlik kontrolü olmadan tek taraflı olarak bir güvenlik kontrolüne sahip olmayacak.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne bir insani yardım koordinatörü ataması kararını, askeri operasyonun artık sadece askeri bir operasyon olmadığı, insani yönleri ve Gazze'deki halk ve toplumla ilişkisi olan uluslararası ve yerel kurumlarla ilişkilerin yönetilmesiyle ilgili yönleri de olduğu değerlendirmesinde bulunan Mansur, “Bu, askeri operasyonun daha fazla boyut kazandığının kanıtı. Bu hamlede hedefin Batı Şeria'da yıllardır olduğu gibi, yaşamın tüm yönleri üzerinde doğrudan kontrol uygulamak olacağına inanıyorum” dedi.

Mansur, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Belki Gazze Şeridi'nde Filistinlilerin işlerini yürütmesi için bir Filistin yönetimi oluşturulabilir, ama İsrail'in güvenlik kontrolü olmadan tek taraflı olarak bir güvenlik kontrolüne sahip olmayacak.”

Mansur, bu durumun ABD'nin İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki projelerini, Gazze Şeridi’ne yayılmasını ve kontrolünü ne derece benimseyeceğine bağlı olduğunu ve bunun yakın gelecekte netleşeceğini sözlerine ekledi.

Uluslararası insani yardım kuruluşlarının sahadaki çalışmaları ile İsrail ordusunun çalışmalarını arasında koordinasyonu sağlamak üzere insani yardım koordinatörü olarak atanan Tuğgeneral Goren, örneğin Gazze Şeridi'nin orta kesimlerinde bulunan Deyr el-Belah'ta ilk çocuk felci vakasının görülmesinin ardından eylül ayı başlarından bu yana WHO ve UNICEF ekiplerinin Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde on yaşın altındaki çocukları çocuk felcine karşı aşılama çalışmalarının denetlenmesi ve koordine edilmesi gibi süreçleri yönetecek.

Yediot Aharonot gazetesi, Tuğgeneral Goren'i bu göreve, İsrail hükümetinin halen Gazze’deki savaşın ertesi günü için net bir stratejik vizyon geliştiremediği, ordunun ise İsrail'in Gazze'deki günlük yaşama dair sorumluluğunun önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini ve hatta artacağını, bunun da İsrail’in Gazze’yi yeniden işgal etmesini gerektireceğini anladığı bir dönemde atadığına dikkati çekti. Gazetenin aktardığına göre İsrailli bir güvenlik yetkilisi, insani yardım koordinatörlüğü pozisyonunun sınırlı bir projeyi yönetmek için değil, uzun bir süre için tasarlandığını söyledi. Yetkili, Goren için ‘Gazze’nin baş sorumlusu’ tanımını kullandı. Gazete, Goren’in iki milyon Filistinlinin işlerini yöneteceğini, bunun da İsrail'in planına göre Gazze'nin birkaç yıl boyunca işgal altında tutulmasını simgelediğini ve orduya kıtlık ya da insani kriz gibi insani boyutlardan etkilemeden Gazze'deki savaşı sürdürmesi için uluslararası meşruiyet kazandırmayı amaçladığını vurguladı.

Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.