Mısır, Etiyopya Kızıldeniz limanı krizinde Türkiye'nin arabuluculuğuna nasıl bakıyor?

Kahire daha önce Addis Ababa'nın hamlelerini reddetmiş ve Mogadişu'nun egemenliğine desteğini vurgulamıştı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Somalili mevkidaşı ile Ankara'da bir araya geldi. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Somalili mevkidaşı ile Ankara'da bir araya geldi. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır, Etiyopya Kızıldeniz limanı krizinde Türkiye'nin arabuluculuğuna nasıl bakıyor?

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Somalili mevkidaşı ile Ankara'da bir araya geldi. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Somalili mevkidaşı ile Ankara'da bir araya geldi. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Mısır Dışişleri Bakanı Dr. Bedr Abdulati ile Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud arasında Kahire'nin ‘Somali'nin birliği ve egemenliğine’ desteğini yinelediği görüşmeden bir gün sonra Türkiye, ayrılıkçı Somaliland bölgesinde bir Etiyopya limanının inşasına ilişkin anlaşmazlıkta Mogadişu ve Addis Ababa arasında uzlaşmaya varmayı amaçlayan görüşmelerin ikinci turu olarak Türkiye-Somali-Etiyopya üçlü toplantısına ev sahipliği yaptı.

Addis Ababa 1 Ocak'ta Somaliland ile bir mutabakat zaptı imzaladı. Uluslararası alanda tanınmayan Somaliland bölgesiyle imzalanan mutabakat zaptı, denize kıyısı olmayan bir ülke olan Etiyopya'nın bölgenin bağımsızlığını tanıması karşılığında Kızıldeniz'in girişinde 20 kilometre uzunluğunda bir ticari liman ve askeri üs kurma hakkını 50 yıllık bir kira sözleşmesiyle elde etmesini öngörüyor.

Somali ise söz konusu mutabakatı reddetti ve Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud mutabakatı iptal eden bir karar imzaladı. Arap Birliği de Mogadişu'nun tutumunu destekleyerek, mutabakat zaptını ‘hükümsüz ve kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.

Mısır, Etiyopya'nın Somaliland ile yaptığı anlaşmayı, imzalanır imzalanmaz kesin bir dille reddettiğini açıkladı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, geçtiğimiz ocak ayında Somalili mevkidaşıyla yaptığı görüşmenin ardından, Somali'nin bir Arap ülkesi olduğunu ve Arap Birliği tüzüğü uyarınca kendisine yönelik herhangi bir tehdide karşı ortak savunma hakkına sahip olduğunu vurguladı. Sisi, “Kahire hiç kimsenin Somali'yi tehdit etmesine ya da güvenliğini tehlikeye atmasına izin vermeyecektir. Hiç kimse Mısır'ı denemeyecek ve kardeşlerini tehdit etmeye çalışmayacaktır, özellikle de kardeşleri kendilerinden yanlarında durmalarını istemişse” ifadelerini kullandı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan resmî açıklamaya göre Mısır Dışişleri Bakanı pazar günü Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame'nin yemin töreninde Somali Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmede ülkesinin ‘Somali'nin egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne verdiği desteği’ vurguladı.

Türkiye'nin Somali ve Etiyopya arasında arabuluculuk yapmak üzere başlattığı girişimin ilk turu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Etiyopyalı mevkidaşı Taye Atske Selassie ve Somalili mevkidaşı Ahmed Moalem Faki ile bir araya geldiği 2 Temmuz'da Ankara'da, ikinci turu ise pazartesi günü yine Ankara'da üç ülkenin dışişleri bakanlarının katılımıyla gerçekleştirildi.

İkinci tur görüşmeler öncesinde Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir telefon görüşmesi yaparak, ‘Etiyopya ve Somali arasındaki yanlış anlamaların çözümünü kolaylaştırmada Türkiye Cumhurbaşkanı'nın desteğini takdir etti.’

Etiyopya Haber Ajansı tarafından yapılan açıklamaya göre Abiy Ahmed, ‘karşılıklı mutabık kalınan bir yaklaşımla ülkesinin denize erişiminin sağlanmasının önemini’ vurguladı.

Eski Mısır Dışişleri Bakanı Muhammed el-Arabi, “Mısır, Somali'nin birliğini ve egemenliğini ihlal etmemek kaydıyla her türlü arabuluculuk ve çözüm çabasını doğal olarak memnuniyetle karşılar” dedi. El-Arabi, ‘Türkiye'nin Somali ve Etiyopya ile iyi ilişkilere sahip olduğunu ve Somali'de bir askeri üssü bulunduğunu, bunun da iki ülke arasındaki durumun istikrara kavuşturulmasıyla ilgilenmesine neden olduğunu’ belirtti.

Şarku’l Avsat'a konuşan el-Arabi, “Ankara kendi çıkarlarını ve bölgenin istikrarını korumak için krizin çözümünde aktif bir rol oynamak istiyor” ifadesini kullandı.

Mısır ve Türkiye dışişleri bakanları Kahire'de yaptıkları son görüşmede, Somali'nin birliği ve egemenliğini desteklediklerini vurguladılar.

El-Arabi, “Ankara, Somaliland'da bir Etiyopya askeri üssünün varlığından zarar görmeyecektir” dedi ve arabuluculuğun ‘Etiyopya ile Somali arasındaki ilişkileri geliştirmeyi amaçladığını’ belirtti.

Eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Muna Ömer, el-Arabi ile ‘çatışan iki taraf arasındaki her türlü arabuluculuk çabasının memnuniyetle karşılandığı ve övgüye değer olduğu’ konusunda hemfikir olsa da Türk arabuluculuğunu ‘zaman kaybı’ olarak nitelendirdi.

Ömer Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Etiyopya pozisyonundan geri adım atmayacak, Somali ise kendi toprakları üzerindeki egemenliğinin ihlalini kabul etmeyecektir” dedi.

Mısırlı eski diplomat, ‘Mısır'ın pozisyonunun her zaman Somali'nin egemenliğinden ödün verilmemesi gerektiği yönünde olduğunu ve Etiyopya'nın Somali ile deniz çıkışı konusunda anlaşması halinde, Mısır'ın iki ülkenin egemen kararına saygı duyacağını, çünkü Etiyopya'nın güvenilmez bir ülke olduğunu’ vurguladı.

Kahire Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Said Nida, bu ayın başlarında African Readings dergisinin internet sitesinde yayınlanan bir raporda, Türkiye'nin arabuluculuğuna ilişkin üç senaryo öne sürdü. Birincisi, Ankara'nın çabalarının, Etiyopya tarafından ödenecek adil bir tazminat ve Somaliland'ın ayrılmasını tanımama taahhüdü karşılığında, Somali'nin liman anlaşmasını kabul ettiği bir anlaşmayı sonuçlandırmada başarılı olması. Nida bunun ‘oldukça düşük bir senaryo olduğunu çünkü Somali'nin egemenliğine yönelik herhangi bir ihlali kabul etmeyeceğini’ söyledi.

Nida'ya göre ikinci senaryo ise Türkiye'nin iki taraf arasında bir anlaşma imzalamayı başarması ve bu anlaşmaya göre Somali'nin Etiyopya'ya Somaliland bölgesi sınırları dışındaki diğer kıyılara, her iki tarafın üzerinde mutabık kalacağı adil bir tazminat karşılığında deniz erişimi sağlaması. Nida, ‘Etiyopya'nın ekonomik krizler ışığında proje için gerekli finansmanı ve korumayı sağlama kabiliyeti de dâhil olmak üzere, bu olası senaryonun önünde birçok zorluk bulunduğuna’ dikkat çekti.

Nida'ya göre, Etiyopya ve Somali'nin bir çözüme ulaşmadan pozisyonlarında ısrar ettiği, aralarındaki anlaşmazlığın askeri bir çatışmaya varmadan kötüleştiği üçüncü senaryo, ‘en olası senaryo’ olarak gözüküyor.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.