Gazze'de ateşkes: ‘Son şans’ olarak nitelendirilen ateşkes teklifinin akıbeti anlaşmazlığa neden oldu

ABD basınına göre İsrail ve Hamas yeni taleplerde bulundu

Rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri sırasında hükümet karşıtı protestocular tarafından yakılan ateşin yanında yerde duran, ‘Savaşı durdurun’ yazılı bir pankart (AFP)
Rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri sırasında hükümet karşıtı protestocular tarafından yakılan ateşin yanında yerde duran, ‘Savaşı durdurun’ yazılı bir pankart (AFP)
TT

Gazze'de ateşkes: ‘Son şans’ olarak nitelendirilen ateşkes teklifinin akıbeti anlaşmazlığa neden oldu

Rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri sırasında hükümet karşıtı protestocular tarafından yakılan ateşin yanında yerde duran, ‘Savaşı durdurun’ yazılı bir pankart (AFP)
Rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri sırasında hükümet karşıtı protestocular tarafından yakılan ateşin yanında yerde duran, ‘Savaşı durdurun’ yazılı bir pankart (AFP)

Gazze'de ateşkes için yapılan müzakereler, ABD’nin on ikinci ayına giren Gazze Şeridi'ndeki savaşı çözmeye yönelik son önerisinin akıbetine ilişkin yeni anlaşmazlıklarla karşı karşıya. ABD basınında önerinin süresiz olarak ertelenmesinden ve savaşın tarafları olan İsrail ve Hamas Hareketi’nin yeni taleplerde bulunduğundan söz ediliyor. İsrail ise teklif üzerinde anlaşmaya varılması konusundaki karamsarlığa karşın ‘teklifin yakında duyurulacağına’ dair resmi bir açıklamada bulundu.

Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, ABD’de kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinden önce son bir şans olarak görülen teklifle ilgili tutarsızlığın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun uzlaşmazlığı sonucunda Washington'ın yaşadığı kafa karışıklığından kaynaklandığını düşünüyorlar. Uzmanlar, ABD'nin gerçek bir baskısı olmadan yakında hiçbir anlaşmanın yapılamayacağını ve bölgede yeni bir gerilimin yaşanması olasılığının bulunduğunu vurguladılar.

Washington Post gazetesine göre ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşmasına varılması için aylardır sürdürdüğü çabalar son günlerde yine tıkandı ve anlaşma durma noktasına geldi. ABD'li yetkililer her iki tarafa da bir öneri sunma planlarını süresiz olarak ertelediklerini açıkladılar.

Gazete cumartesi günü yayınladığı haberde, son engelin Hamas'ın İsrail tarafından serbest bırakılacak mahkum sayısının arttırılmasıyla ilgili yeni bir talebi aniden gündeme getirmesiyle ilgili olduğunu belirtti. İsrail'in Philadelphia (Salahaddin) Koridoru’nda kalma konusundaki ısrarı, Hamas'ın yanı sıra Mısır tarafından da reddedilen büyük bir engel olmaya devam ediyor.

Öte yandan New York Times (NYT) gazetesi, kimliklerini açıklamadığı ABD'li yetkililere dayandırdığı haberinde Hamas'ın son günlerde rehinelerin serbest bırakılmasıyla ilgili taleplerine yenilerini eklediğini belirtti. Gazeteye göre yetkililer Katar'ın Hamas'ı bu taleplerden vazgeçmeye ve taleplerini azaltmaya ikna edebileceğini umuyorlar.

cdvferbgtyh
Gazze'nin Şeyh Rıdvan Mahallesi’nde İsrail’in düzenlediği bombardımanda isabet alan bir binanın enkazı üzerinde yürüyen Filistinli bir genç (AFP)

İsrail Yayın Kurumu (IBC) cumartesi akşamı taraflar arasında bir anlaşmaya varılması olasılığı konusuna dair iyimser bir havanın olmadığını, ancak teklifin yine de sunulacağını ve hazırlanmakta olan anlaşmanın pazar günü ya da önümüzdeki birkaç gün içinde sunulabileceğini ve başta Philadelphia Koridoru olmak üzere tüm tartışmalı noktaları içerdiğini bildirdi.

Öte yandan ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns, cumartesi günü yaptığı açıklamada ülkesinin Gazze'de ateşkese varılması için bir teklif üzerinde çalıştığını açıkladı. Teklifin önümüzdeki günlerde sunmayı umduklarını ifade eden Burns, arabulucu taraflarla mümkün olduğunca sıkı çalışmaya devam edeceklerinin de altını çizdi.

Müzakere dosyasında bir ilerleme sağlamak amacıyla yapılan girişimlere dair ABD basını geçtiğimiz ayın sonlarında Washington'ın tüm konularda iki taraf arasındaki uçurumu kapatacak önerilerin yer aldığı bir nihai formül sunma niyetinde olduğunu bildirmişti. ABD basınına göre teklif, çatışan tarafları tutumlarını ciddileştirmelerini sağlamak amacıyla ‘al ya da bırak’ yaklaşımında olacak.

Mısır’ın eski dışişleri bakan yardımcılarından Ali el-Hefni'ye göre bu tutarsızlık Netanyahu'nun müzakerelerin ilerleyişini bozan engellemelerinden kaynaklanıyor. Hefni, “Washington'dan müzakerelerde anlaşmaya yaklaşıldığını duyduk. Sonra yüzde 90 oranında tamamlandığını, ardından cuma günü yeni bir teklifin açıklanacağını, sonrasında ise üçüncü bir teklifi değerlendireceğini işittik. Bunların hepsi Netanyahu’nun çözümlerden hiçbirini kabul etmemesinin bir sonucu” diye konuştu.

Washington ve İsrail arasındaki rol paylaşımının yansımalarına dair uyaran Hefni, en büyük krizin Batı Şeria'ya da yayılan Gazze'deki ‘soykırım savaşını’ durdurmak olduğunu ve bunun gerçekleşmesi halinde sahada çatışma olmadan gerçek çözümlere tanık olunacağını vurguladı.

Arap Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (ACPSS) Başkan Yardımcısı Muhtar Gubbaşi, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“ABD-İsrail, İsrail'i yatıştırmak için Hamas üzerinde basın aracılığıyla baskı kurmaya çalışsa da Netanyahu'nun uzlaşmazlığı nedeniyle müzakereler başarısızlıkla sonuçlanacak.”

Müzakerelerin önündeki ikinci bir engelden daha bahseden Gubbaşi, “Washington müzakerelerdeki çıkmazı, çaba sarf ettiğini ve çabalarını engelleyen taraflar olduğunu söyleyerek açıklıyor ki bu doğru değil. Eğer Netanyahu üzerinde gerçek bir baskı olsaydı, çoktan bir anlaşmaya varmış olurduk” ifadelerini kullandı.

Müzakerelerle ilgili ‘potansiyel bir çıkmazdan’ bahsedilirken, İsrail'de ateşkesin bir an önce sağlanması ve rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri, cumartesi akşamı İsrail'in kitlesel gösterilere sahne olmasıyla yoğunlaştı. Organizatörler, protesto gösterilerine yarım milyondan fazla kişinin katıldığını açıkladılar. Times of Israel gazetesinin aktardığına göre İsrail'in Batı Şeria'daki askeri operasyonlarının devam ettiği bir dönemde düzenlenen protesto gösterileri, ülke tarihinin en büyük kitlesel gösterileri oldu.

Öte yandan IBC’nin aktardığına göre dün İsrail'in Güvenlik İşleri İçin Küçültülmüş Bakanlar Kurulu’nun (KABİNET) rehineler için yapılacak bir takas anlaşmasının görüşüleceği toplantısı beklenirken İsrail ordusu, Ürdün sınırında Allenby Köprüsü (Kral Hüseyin Köprüsü) Geçişi’nde bir saldırı gerçekleştiğini ve saldırıda üç İsraillinin yanı sıra saldırının failinin öldüğünü açıkladı. Gazze Şeridi’nde 11 ay önce savaşın başlamasından bu yana Ürdün sınırında ilk kez böyle bir olay yaşandı.

Hamas Hareketi tarafından olayla ilgili olarak dün yapılan açıklamada, ‘eylemin İsrail'in Gazze Şeridi’nde ve işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilere karşı gerçekleştirdiği soykırıma, Mescid-i Aksa'yı Yahudileştirme ve Filistinlileri yerinden etme planlarına verilen doğal bir karşılık olarak nitelendirildi. İsrail Başbakanı Netanyahu da bir açıklama yaparak ‘zor bir gün’ yorumunda bulundu.

Mısırlı eski yetkili Hefni, yakında bir ateşkese varılamaması ve Washington'ın başkanlık seçimleriyle meşgul olup müzakereleri seçimler bitene kadar ertelemesi halinde ‘savaşın yayılabileceği’ uyarısında bulundu. Gubbaşi ise özellikle İsrail, Batı Şeria'daki operasyonlarını genişlettikçe topyekûn savaş tehdidinin artmasını önlemek için bir anlaşmaya varılmasının önemli olduğunu vurguladı.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.