Gazze'de ateşkes: ‘Son şans’ olarak nitelendirilen ateşkes teklifinin akıbeti anlaşmazlığa neden oldu

ABD basınına göre İsrail ve Hamas yeni taleplerde bulundu

Rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri sırasında hükümet karşıtı protestocular tarafından yakılan ateşin yanında yerde duran, ‘Savaşı durdurun’ yazılı bir pankart (AFP)
Rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri sırasında hükümet karşıtı protestocular tarafından yakılan ateşin yanında yerde duran, ‘Savaşı durdurun’ yazılı bir pankart (AFP)
TT

Gazze'de ateşkes: ‘Son şans’ olarak nitelendirilen ateşkes teklifinin akıbeti anlaşmazlığa neden oldu

Rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri sırasında hükümet karşıtı protestocular tarafından yakılan ateşin yanında yerde duran, ‘Savaşı durdurun’ yazılı bir pankart (AFP)
Rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri sırasında hükümet karşıtı protestocular tarafından yakılan ateşin yanında yerde duran, ‘Savaşı durdurun’ yazılı bir pankart (AFP)

Gazze'de ateşkes için yapılan müzakereler, ABD’nin on ikinci ayına giren Gazze Şeridi'ndeki savaşı çözmeye yönelik son önerisinin akıbetine ilişkin yeni anlaşmazlıklarla karşı karşıya. ABD basınında önerinin süresiz olarak ertelenmesinden ve savaşın tarafları olan İsrail ve Hamas Hareketi’nin yeni taleplerde bulunduğundan söz ediliyor. İsrail ise teklif üzerinde anlaşmaya varılması konusundaki karamsarlığa karşın ‘teklifin yakında duyurulacağına’ dair resmi bir açıklamada bulundu.

Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, ABD’de kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinden önce son bir şans olarak görülen teklifle ilgili tutarsızlığın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun uzlaşmazlığı sonucunda Washington'ın yaşadığı kafa karışıklığından kaynaklandığını düşünüyorlar. Uzmanlar, ABD'nin gerçek bir baskısı olmadan yakında hiçbir anlaşmanın yapılamayacağını ve bölgede yeni bir gerilimin yaşanması olasılığının bulunduğunu vurguladılar.

Washington Post gazetesine göre ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşmasına varılması için aylardır sürdürdüğü çabalar son günlerde yine tıkandı ve anlaşma durma noktasına geldi. ABD'li yetkililer her iki tarafa da bir öneri sunma planlarını süresiz olarak ertelediklerini açıkladılar.

Gazete cumartesi günü yayınladığı haberde, son engelin Hamas'ın İsrail tarafından serbest bırakılacak mahkum sayısının arttırılmasıyla ilgili yeni bir talebi aniden gündeme getirmesiyle ilgili olduğunu belirtti. İsrail'in Philadelphia (Salahaddin) Koridoru’nda kalma konusundaki ısrarı, Hamas'ın yanı sıra Mısır tarafından da reddedilen büyük bir engel olmaya devam ediyor.

Öte yandan New York Times (NYT) gazetesi, kimliklerini açıklamadığı ABD'li yetkililere dayandırdığı haberinde Hamas'ın son günlerde rehinelerin serbest bırakılmasıyla ilgili taleplerine yenilerini eklediğini belirtti. Gazeteye göre yetkililer Katar'ın Hamas'ı bu taleplerden vazgeçmeye ve taleplerini azaltmaya ikna edebileceğini umuyorlar.

cdvferbgtyh
Gazze'nin Şeyh Rıdvan Mahallesi’nde İsrail’in düzenlediği bombardımanda isabet alan bir binanın enkazı üzerinde yürüyen Filistinli bir genç (AFP)

İsrail Yayın Kurumu (IBC) cumartesi akşamı taraflar arasında bir anlaşmaya varılması olasılığı konusuna dair iyimser bir havanın olmadığını, ancak teklifin yine de sunulacağını ve hazırlanmakta olan anlaşmanın pazar günü ya da önümüzdeki birkaç gün içinde sunulabileceğini ve başta Philadelphia Koridoru olmak üzere tüm tartışmalı noktaları içerdiğini bildirdi.

Öte yandan ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns, cumartesi günü yaptığı açıklamada ülkesinin Gazze'de ateşkese varılması için bir teklif üzerinde çalıştığını açıkladı. Teklifin önümüzdeki günlerde sunmayı umduklarını ifade eden Burns, arabulucu taraflarla mümkün olduğunca sıkı çalışmaya devam edeceklerinin de altını çizdi.

Müzakere dosyasında bir ilerleme sağlamak amacıyla yapılan girişimlere dair ABD basını geçtiğimiz ayın sonlarında Washington'ın tüm konularda iki taraf arasındaki uçurumu kapatacak önerilerin yer aldığı bir nihai formül sunma niyetinde olduğunu bildirmişti. ABD basınına göre teklif, çatışan tarafları tutumlarını ciddileştirmelerini sağlamak amacıyla ‘al ya da bırak’ yaklaşımında olacak.

Mısır’ın eski dışişleri bakan yardımcılarından Ali el-Hefni'ye göre bu tutarsızlık Netanyahu'nun müzakerelerin ilerleyişini bozan engellemelerinden kaynaklanıyor. Hefni, “Washington'dan müzakerelerde anlaşmaya yaklaşıldığını duyduk. Sonra yüzde 90 oranında tamamlandığını, ardından cuma günü yeni bir teklifin açıklanacağını, sonrasında ise üçüncü bir teklifi değerlendireceğini işittik. Bunların hepsi Netanyahu’nun çözümlerden hiçbirini kabul etmemesinin bir sonucu” diye konuştu.

Washington ve İsrail arasındaki rol paylaşımının yansımalarına dair uyaran Hefni, en büyük krizin Batı Şeria'ya da yayılan Gazze'deki ‘soykırım savaşını’ durdurmak olduğunu ve bunun gerçekleşmesi halinde sahada çatışma olmadan gerçek çözümlere tanık olunacağını vurguladı.

Arap Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (ACPSS) Başkan Yardımcısı Muhtar Gubbaşi, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“ABD-İsrail, İsrail'i yatıştırmak için Hamas üzerinde basın aracılığıyla baskı kurmaya çalışsa da Netanyahu'nun uzlaşmazlığı nedeniyle müzakereler başarısızlıkla sonuçlanacak.”

Müzakerelerin önündeki ikinci bir engelden daha bahseden Gubbaşi, “Washington müzakerelerdeki çıkmazı, çaba sarf ettiğini ve çabalarını engelleyen taraflar olduğunu söyleyerek açıklıyor ki bu doğru değil. Eğer Netanyahu üzerinde gerçek bir baskı olsaydı, çoktan bir anlaşmaya varmış olurduk” ifadelerini kullandı.

Müzakerelerle ilgili ‘potansiyel bir çıkmazdan’ bahsedilirken, İsrail'de ateşkesin bir an önce sağlanması ve rehinelerin kurtarılması talebiyle düzenlenen protesto gösterileri, cumartesi akşamı İsrail'in kitlesel gösterilere sahne olmasıyla yoğunlaştı. Organizatörler, protesto gösterilerine yarım milyondan fazla kişinin katıldığını açıkladılar. Times of Israel gazetesinin aktardığına göre İsrail'in Batı Şeria'daki askeri operasyonlarının devam ettiği bir dönemde düzenlenen protesto gösterileri, ülke tarihinin en büyük kitlesel gösterileri oldu.

Öte yandan IBC’nin aktardığına göre dün İsrail'in Güvenlik İşleri İçin Küçültülmüş Bakanlar Kurulu’nun (KABİNET) rehineler için yapılacak bir takas anlaşmasının görüşüleceği toplantısı beklenirken İsrail ordusu, Ürdün sınırında Allenby Köprüsü (Kral Hüseyin Köprüsü) Geçişi’nde bir saldırı gerçekleştiğini ve saldırıda üç İsraillinin yanı sıra saldırının failinin öldüğünü açıkladı. Gazze Şeridi’nde 11 ay önce savaşın başlamasından bu yana Ürdün sınırında ilk kez böyle bir olay yaşandı.

Hamas Hareketi tarafından olayla ilgili olarak dün yapılan açıklamada, ‘eylemin İsrail'in Gazze Şeridi’nde ve işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilere karşı gerçekleştirdiği soykırıma, Mescid-i Aksa'yı Yahudileştirme ve Filistinlileri yerinden etme planlarına verilen doğal bir karşılık olarak nitelendirildi. İsrail Başbakanı Netanyahu da bir açıklama yaparak ‘zor bir gün’ yorumunda bulundu.

Mısırlı eski yetkili Hefni, yakında bir ateşkese varılamaması ve Washington'ın başkanlık seçimleriyle meşgul olup müzakereleri seçimler bitene kadar ertelemesi halinde ‘savaşın yayılabileceği’ uyarısında bulundu. Gubbaşi ise özellikle İsrail, Batı Şeria'daki operasyonlarını genişlettikçe topyekûn savaş tehdidinin artmasını önlemek için bir anlaşmaya varılmasının önemli olduğunu vurguladı.



Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
TT

Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)

Irak Kürdistanı'ndaki Kormor gaz sahasındaki mühendisler, dün yaptıkları açıklamada, insansız hava aracı (İHA) saldırısının sahadaki faaliyetlerin askıya alınmasına neden olduğunu duyurdular.

Kürdistan Bölgesi Doğal Kaynaklar ve Elektrik Bakanlıkları ortak bir açıklamada, saldırının ardından bölgedeki tüm elektrik santrallerine gaz arzının durdurulduğunu açıkladı. Güvenlik kaynakları, sahadaki depolama tanklarını vuran saldırının yangına yol açtığını ve bazı işçilerin yaralandığını bildirdi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre bir işçi, çalışanların daha fazla saldırı korkusuyla sığındıkları sahadaki sığınağın içinden, "Bir İHA, sahadaki büyük bir gaz depolama tesisine saldırarak büyük hasara yol açtı ve yangın hala devam ediyor" dedi. Rudaw'ın X internet sitesinde yayınladığı bir videoda, saldırının ardından bölgeden dumanların yükseldiği görülüyor

Ortak açıklamada, iki bakanlıktan ve sahayı işleten BAE merkezli şirket Dana Gas'tan ekiplerin şu anda olay yerinde inceleme yaptığı belirtildi. Saldırının faillerinin kimliği henüz belirlenemedi.

Bu, son günlerde sahaya yapılan ikinci İHA saldırısı. Pazar akşamı, Irak Kürt güvenlik güçleri, sahaya ulaşmasını engellemek için bir İHA’yı düşürdü.


Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
TT

Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)

Lübnan dün, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına verdiği sürekli desteği reddettiğini yineledi. Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, "Bizim için su ve ekmekten daha önemli olan, egemenliğimiz, özgürlüğümüz ve ülkemizi mahveden ve bizi yıkıma sürüklemeye devam eden ideolojik sloganlardan ve sınır ötesi bölgesel gündemlerden uzak, iç karar alma mekanizmalarımızın bağımsızlığıdır." dedi.

Lübnan'dan gelen bu ret cevabı, İran Dini Lideri'nin uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti'nin, "Hizbullah'ın bugünkü varlığı Lübnan için vazgeçilmezdir" demesinin ardından geldi. Velayeti, "Siyonist oluşumun Lübnan'a karşı işlediği devam eden saldırılar ve suçlar, (Hizbullah'ın) varlığının Lübnan için günlük ekmekten daha önemli hale geldiğini gösteriyor" dedi.

Benzer bir bağlamda, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, iki ülke arasındaki deniz sınırı belirleme çalışmalarının tamamlandığını duyurarak, anlaşmanın ikili ve bölgesel iş birliğinde yeni aşamaya kapı açan stratejik bir dönüm noktası teşkil ettiğini vurguladılar.

Aynı zamanda İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, "İsrail'in güvenliği garanti altına alınmazsa Lübnan'ın barışa kavuşamayacağı" uyarısında bulunarak, Lübnan ile deniz sınırı belirleme anlaşmasından çekilme tehdidinde bulundu.


Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
TT

Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)

Rabia Abdusselam

Cezayir siyaset sahnesini takip edenler, Cebhetu’l-Adale ve’t-Tenmiye (Adalet ve Kalkınma Cephesi) lideri ve İslami eğilime sahip olan önde gelen isimlerden biri olan Abdullah Caballah’ın açıklamalarının ardından İslamcı siyasi partilerin liderleri arasında bazı anlaşmazlıklar olduğunu gördü. Caballah, Hareketu Muctemeu’s-Silm’in (Barış Toplumu Hareketi) merhum lideri Mahfuz Nahnah'ın bunu yapan ilk kişi olduğu yönündeki yaygın görüşe aykırı şekilde kendisinin ‘ülkedeki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) hareketinin gerçek kurucusu’ olduğunu söyledi.

Bu kısa açıklama, Cezayir'deki İslami eğilimleri liderler arasında, Cezayir'de İslam düşüncesini veya siyasal İslam'ı yayma konusunda tarihi bir hakka sahip olanın kim olduğu konusunda çeşitli tepkilere ve açıklamalara yol açsa da İslamcı cenah arasındaki ‘liderlik’ sorunu olduğunu, bu sorunun İslamcılar üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığını ve 1980'li ve 1990'lı yıllara kadar uzanan anlaşmazlıkların halen var olmaya devam ettiğini kanıtladı.

Çelişkili ifadeler ve tanıklıklar

Caballah’ın sözlerinin satır aralarında, İslamcılar arasındaki ‘liderlik’ ikilemi hakkında çok şey okunabilir. Örneğin (Cezayir’deki en büyük İslami eğilimli muhalefet partisi) Barış Toplumu Hareketi lideri olmaktan vazgeçmeyeceğini vurguladığını ve destekçilerinin Barış Toplumu Hareketi’nin kuruluşuna ilişkin tarihi anlatılarını her zaman savunduğunu görebiliriz. Onlara göre Şeyh Mahfuz Nahnah, ‘Cezayir'deki Müslüman Kardeşler'in gerçek kurucusu’ ve Barış Toplumu Hareketi’nin eski lideri Ebu Cerrah Sultani'nin de teyit ettiği üzere, İslami tebliğ için sağlam bir temel oluşturmaya çalışan ilk kişi. Ebu Cerrah Sultani, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Abdullah Caballah'ın komünist hareketi üniversiteden kovmaya odaklandığını, Nahnah'ın ise İslam dininin yayılması için sağlam bir temel oluşturmaya çalıştığını söyledi. Ayrıca, iki adamın önceden anlaşma yapmadan coğrafi bölgeyi aralarında paylaştıklarını da sözlerine ekledi.

Ebu Cerrah Sultani’nin açıklamasına göre Caballah'ın ekibi, herhangi bir koruma ya da destek olmaksızın küresel bir ideoloji ve bölgesel bir örgütlenmeye dayanırken Nahnah'ın ekibi, 1974 yılından itibaren uluslararası grubun desteği ve onayıyla kapsamlı bir ideoloji ve örgütlenme benimsemişti. Ta ki hapis cezası bu bağı koparana dek.

Cezayir’de özellikle 1970'li yıllarda marjinalleştirilen Müslüman Kardeşler uluslararası yapılanmasının literatürünü temsil eden Mısır'dan gelen referanslar ve kitaplarla tanışmasının bir sonucu olarak, bu yolu izleyen ilk kişilerden biri olduğunu belirten Caballah, bu ideolojiyi benimsemesinin, Müslüman Kardeşler’in uluslararası veya Mısır'daki yapılanmasıyla herhangi bir örgütsel bağı olmadan, İhvan teorisyenlerini okumasından kaynaklandığını söyledi.

Uzun konuşması sırasında Caballah, kendisini İhvan’ın resmi temsilcisi ilan ettiğini reddederek, 1974'te başlayan ortak bir çabanın parçası olarak bu fikri Cezayir'e tanıtma girişiminde bulunduğunu ifade etti.

Liderliğini yaptığı hareketin 1985 yılından önce üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanmasını parçası olmadığını aktaran Caballah, o dönemde sadece fikirlerin hakim olduğunu ve resmi olarak örgütlerin olmadığını vurguladı. Caballah’a göre 1985'ten önce Caballah Grubu olarak bilinen kendi grubu dışında, üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanması yoktu ve sadece 70'li ve 80'li yıllarda tebliğ ve eğitim yöntemlerindeki temel farklılıkları vurgulamaya çalıştı.

Liderlik meselesi, İslamcı partileri yeniden siyasi çatışmaya sürükledi.

Caballah'ın öne çıkardığı İslami çizgideki isimler arasında, Barış Topluluğu Hareketi'ni kuran, öldüğü güne kadar liderliğini yürüten Cezayirli vaiz ve siyasetçi Mahfuz Nahnah ile Cezayir'deki İslami hareketin en önemli figürlerinden biri olan çağdaş düşünür, reformcu ve vaiz Şeyh Muhammed Buslimani yer aldı. Ancak Caballah, bu şahsiyetlerin örgütsel olarak değil bireysel olarak hareket ettiklerini belirterek, 1980'lerin ortalarına kadar Cezayir üniversitelerinde herhangi bir organize tebliği faaliyeti olmadığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Caballah'ın görüşlerini destekleyenler arasında, onun açıklamalarının o dönemde ya da daha sonra yapılmış olmasına bakılmaksızın ‘doğru’ olduğunu düşünen İslami eğilimli eski milletvekili Muhammed Salihi de vardı. Salihi, 1970'lerde aktif olan ve yerel olarak ‘eş-Şark’ grubu diye bilinen örgütün Mısır ve Suriye’deki Müslüman Kardeşlerin yaklaşımını benimsediğini belirtti. Bu kanat örgütsel ve yüzde 80 entelektüel açıdan Hassn el-Benna, Seyyid Kutub, Muhammed Kutub, Ali Cirişe, (Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin eski başkanı ve kurucusu) Yusuf el-Kardavi, Muhammed el-Gazali, (Suriyeli vaiz) İsam el-Attar, Muhammed Ahmed er-Raşid ve Abdulkerim es-Savvaf’tan oluşuyor.

dfrgt
Cezayir'deki el-Fetih Meydanı'nda düzenlenen mitinge katılan İslami Kurtuluş Cephesi'ne (FIS) yakın İslam İşçi Sendikası (SIT) aktivistleri, 16 Mayıs 1991 (AFP)

Öte yandan kendisini meşru ‘lider’ olarak gören İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) de var. Bu da partinin 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında özellikle daha sonra iptal edilen 1991 yılındaki yasama seçimlerinin ilk turunda elde ettiği ezici zaferin ardından kazandığı halk desteğine dayanıyor. Bu tarihi olay, o dönemde Cezayir'deki gidişatı değiştirdi.

‘Liderlik’ kompleksi

‘Liderlik’ meselesi, İslamcı partileri yeniden alevlenen siyasi çatışmaların labirentine sürükledi. Siyasi analist Ahsen Hallas, Caballah’ın açıklamalarını, devlet, Sufi çevreler ve zaviyeler tarafından desteklenen ‘geleneksel İslam’ın yerini almak üzere ortaya çıkan ve gelişen ‘İslami uyanışın’ ortaya çıkışına ve camilerde ve üniversitelerde yaygın olarak verilen vaazlara odaklanan açıklamalarına dair değerlendirmesinde bunu bu akımlar içinde gizli kalmış veya bastırılmış bir tartışma olarak gördüğünü söyledi. Hallas, Şeyh Caballah’ın basında kendisinin her zaman Cezayir'de liderlik peşinde olan Müslüman Kardeşler üyesi olarak gösterilmesinden ötürü, ‘liderlik sevdasında olduğu’ gibi kendisine yöneltilen suçlamaları çürütmek için bunu kullanmaya çalıştığını belirtti.

Hallas: “Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açması gayet doğal.”

Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açmasının gayet doğal olduğunu söyleyen Hallas, “Özetle bu durum, entelektüel durgunluğun gölgesinde, yenilik yapma ve mevcut durumla ilgili çözümler ve öneriler sunma beceriksizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir düşünme sürecidir” dedi.

Nahda Hareketi'nin eski lideri Caballah'ın açıklamalarına sert tepkiler verilirken geriye Müslüman Kardeşler üyeleri arasında sert sözlü tartışmaların yaşandığı gergin bir atmosfer bıraktı. Bu tablo, Cezayir'deki Müslüman Kardeşlere yakın iki siyasi partinin (Barış Toplumu Hareketi ve Adalet ve Kalkınma Cephesi) liderleri arasındaki derin anlaşmazlığı yansıttı. Aynı cenahtan gelen partiler arasında tam bir dayanışma ve siyasi uzlaşı eksikliği hakim ve bu durum 70’li ve 80’li yıllardaki kuruluş aşamasının ötesine geçiyor. Öyle ki 2019 yılında ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmak için bir yol haritası çizmek üzere önde gelen muhalif isimleri bir araya getiren Mazafran’da ve (Cezayir'in batısındaki) Ayn Benian'da düzenlenen ünlü iki sempozyum gibi ortak siyasi toplantılarda da bunu görmek mümkün. Katılımcılardan birine göre bu toplantılara katılan parti liderleri arasında tartışmalar yaşandı. Tartışmalar bir noktada partilerin çekilme tehdidine kadar vardı.

Cezayir'de Müslüman Kardeşleri temsil etme hakkının tarihsel olarak kime ait olduğu konusunda çelişkili açıklamalar hakkında yorum yapan Mohamed Khider Biskra Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Medya Bölümü öğretim üyesi ve araştırmacısı Cedu Fuad, “Şeyh Caballah'ın açıklamaları, Cezayir'deki İslami uyanışın başlangıcı ve Şeyh Mahfuz Nahnah, eş-Şark Grubu ve Cez’ara Grubu’nun bu karmaşık tarih içindeki konumu hakkında bize kapsamlı bir bakış açısı sağlayamıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Müslüman Kardeşlerin kuruluşu hakkında ideoloji ve örgütlenme arasında süregelen tartışma, Cezayir’deki İslami hareketin çok sayıda partiye bölünmesi olgusunu ele almamızı gerektiriyor. Cadallah’ın ‘doğuş patlaması’ olarak adlandırdığı bir olay meydana geldi ve bu da Cezayir'de Müslüman Kardeşler ideolojisini kimin yaydığını ve bu ideolojiyi ülkede yayma konusunda tarihsel hakka kimin sahip olduğunu belirlemeyi zorlaştırdı.