Lübnan'ın siyasi ve güvenlik riskleri

Hizbullah, İsrail'in angajman kurallarını ve kırmızı çizgileri çiğnemesinin ardından ciddi bir incelemeyle karşı karşıya

İsrail'in liderliğine ve üslerine saldırılar yapmasına olanak tanıyan güvenlik açığının ardından Hizbullah'ın kapsamlı bir inceleme yapması gerekiyor. (AFP)
İsrail'in liderliğine ve üslerine saldırılar yapmasına olanak tanıyan güvenlik açığının ardından Hizbullah'ın kapsamlı bir inceleme yapması gerekiyor. (AFP)
TT

Lübnan'ın siyasi ve güvenlik riskleri

İsrail'in liderliğine ve üslerine saldırılar yapmasına olanak tanıyan güvenlik açığının ardından Hizbullah'ın kapsamlı bir inceleme yapması gerekiyor. (AFP)
İsrail'in liderliğine ve üslerine saldırılar yapmasına olanak tanıyan güvenlik açığının ardından Hizbullah'ın kapsamlı bir inceleme yapması gerekiyor. (AFP)

Lübnan, İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerinde toplantı halinde bulunan Hizbullah liderlerine ve askeri kadrosuna suikast düzenlemesinin şokunu henüz atlatabilmiş değil. İsrail'in bu girişimi ne ilk ne de son olacak ve Hizbullah'ı savaşı genişletmeye ikna etmeye çalışacak. Ancak Lübnan, İsrail’in Hamas liderlerinden Salih el-Aruri ve Hizbullah komutanlarından Fuad Şükür'ü öldürdükten sonra angajman kurallarını tamamen çiğnemesini ve kırmızı çizgileri üçüncü kez aşmasını engellemek için karşılık vermeye zorlanmadıkça savaşa girmeye niyetli değil.

Lübnan, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun sahadaki durumu değiştirme çağrısına yanıt olarak İsrail’in savaşı genişletmeye karar vermesinden korkuyor. Bu durum, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun olağan oturumuna katılmak üzere New York'a yapacağı seyahati iptal eden Lübnan Başbakanı Necib Mikati'yi, savaşın genişlemesini önlemek için uluslararası ve Arap taraflarını harekete geçirmeye sevk etti. Onun adına Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib BM Genel Kurulu’nda Lübnan'ın görüşlerini savunarak İsrail'i suikastlardan sorumlu tuttu.

Ancak İsrail'in Hizbullah'ın iletişim araçlarını ele geçirerek ve başta Rıdvan Gücü’nün komutanı İbrahim Akil olmak üzere birçok lidere suikast düzenleyerek savaşı genişleten ilk taraf olmasına rağmen Hizbullah’ı savaşı genişletmeye ikna etme konusundaki ısrarı endişeleri arttırmaya başladı.

Güvenlik ve siyasi açıdan savunmasız

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Lübnan Özel Temsilcisi Jean-Yves Le Drian'ın önümüzdeki saatlerde Meclis Başkanı Nebih Berri, Başbakan Necib Mikati ve diğer liderlerle cumhurbaşkanlığı dosyasını ele almak üzere bir araya gelmesi beklense de, Lübnan'da patlamaya hazır fitilin ateşlenmesi, cumhurbaşkanı seçiminin krizden çıkarılması gündeminin ilk sırasında yer alıyor.

Güneydeki askeri sahne tamamlanıncaya ve banliyölere yayılıncaya kadar, İsrail'in savaşı genişletmesini önleyecek uluslararası bir güvenlik ağından halen yoksun olduğu için Lübnan bir bütün olarak siyasi ve güvenlik açısından savunmasız. Bu durum, cumhurbaşkanı olmayan bir cumhuriyete dönüşmemesi için anayasal kurumların düzenini sağlamak üzere iktidarın yeniden tesis edilmesinin bir koşulu olarak, siyasi güçlerin her geçen gün aşınan iç durumu güçlendirmek için birbirlerine açılmalarını gerektiriyor.

Hizbullah'ın ciddi bir incelemeye ihtiyacı var

Hizbullah'ın, başına gelen travmadan kurtulmanın bir koşulu olarak siyasi ve askeri durumunu ciddi bir şekilde gözden geçirmeye başlaması gerekiyor. Siyasi güçler durumun ciddiyetinin farkına varıp çok geç olmadan ülkeyi bir araya getirecek bir formül arayışına girmezlerse, ülkeyi Lübnanlıların kaderini tehdit edebilecek endişe halinden çıkarmak ancak cumhurbaşkanı seçimine dayalı tarihi bir uzlaşı üzerinde anlaşmakla mümkün olabilir.

Durumu düzeltmenin zorunlu yolu Hizbullah'tan geçtiği için, Hizbullah eşi benzeri görülmemiş dengesizliği düzeltmek için kibirli olmayı bırakmalı ve İsrail'in en önde gelen saha komutanlarını öldürüp saflarına nüfuz etmesine izin veren hatalarını kabul etmelidir.

Bazı dostlarına ve muhaliflerine göre Hizbullah'ın yaptığı hata, tam bir gizlilik içinde faaliyet gösterdiği ilk yılların aksine, muharip birliklerinin şikâyet edilen dağılmaya neden olan düzenli bir orduya dönüşmesine izin vermesidir. Hizbullah eskiden sınırlı sayıda üyesi olan ve sadece İsrail mevzilerini hedef almak için yeraltındaki sığınaklarından çıkan gruplarla sınırlıydı.

Parçalanmanın sonuçları

Hizbullah'ın silahlarını geliştirme ihtiyacının, İsrail'in ona nüfuz etmesine ve Akil ve yoldaşlarının öldürülmesinde olduğu gibi onu içeriden hedef almasına izin veren bu miktarda bir dağılma ya da parçalanmayı gerektirdiğini iddia etmek kabul edilemez. Zira İsrail'in hedefleri arasına girmeyeceğine dair Amerikan garantisinin yokluğunda ve çağrı cihazlarının patlatılmasının ardından toplantıyı güney banliyölerinin kalbinde yapma riskini almak mantıksızdır.

Başka bir deyişle, Hizbullah'ın İsrail'le karşı karşıya gelirken işgale karşı klasik direnişini yeniden gözden geçirmesi ve İsrail'in güney banliyölerinde gerçekleştirdiği baskınlarda öldürülenlere ek olarak onlarca liderini ve saha kadrosunu insansız hava araçlarıyla (İHA) öldürmesi sonucunda kaybettiklerini telafi etmek için bombardımanla sınırlı olmayan alternatifler aramaya şiddetle ihtiyacı var.

İsrail'in istihbarat ve teknolojik üstünlüğü karşısında, Hizbullah'ın sorumlulukların belirlenmesinde samimiyetsizlikten kaçınması ve dürüst olması gerekmektedir. Hizbullah, liderlerini ve kadrolarını takip ederek ve Litani Nehri'nin güneyindeki operasyon alanının dışındaki yerlere baskınlar düzenleyerek İsrail'in üstünlüğüne karşı koymak için geleneksel olmayan direnişini yeniden gözden geçirmelidir.

Esneklik ve açıklık ihtiyacı

Hizbullah'ın kendisine bir şans tanıması, dolaylı müzakere çağrılarına esnek ve açık bir şekilde yaklaşması ve Nebih Berri'nin ateşkes sağlanması için ABD dahil uluslararası tekliflerle ilgili tüm konularda elini serbest bırakması gerekiyor.

Bu, Hizbullah'ın dostları ve muhaliflerinin söylediği gibi, birilerinin Hizbullah’ı köşeye sıkıştırmak istediği anlamına gelmiyor. Sadece liderlerinin çoğunun söylediği gibi, Lübnan'ı Hizbullah pahasına bilinmeze sürüklenmekten kurtaracak bir uzlaşmayı pazarlamanın imkansız olduğunu söyleyen Lübnanlılara liderliğinin destek vermemesi gerektiği anlamına geliyor.

Hizbullah’ın muhaliflerinden önce dostları soruyor: İran Dini Lideri Ali Hamaney askeri ve siyasi alanda taktiksel bir geri çekilmede sakınca görmediği, Hizbullah’ın geçici de olsa durumunu düzene koymasını sağlayacak bir manevra yapmasına meşru bir kılıf sağladığı, Hizbullah’ı etkileyen kusurların nedenlerini açıklığa kavuşturmak ve çözümler sunmak için soruşturmalarda daha ileri gitme ihtiyacını göz önünde bulundurduğu sürece Hizbullah’ın nefes almasını ve sadece zaman kazanmak için bile olsa dolaylı müzakerelerin yapılmasını engelleyen nedir?

Bu bağlamda Hizbullah'ın direniş ekseni dışından bazı dostları şu soruyu soruyor: Hizbullah'ı, ister içeriden isterse bir dizi suikastı gerçekleştirmesini sağlayan İsrail ajanları aracılığıyla dışarıdan olsun, kendisini etkileyen dengesizliği düzeltme temelinde taktiksel olarak geri çekilmekten alıkoyan nedir? Acaba Nasrallah pazartesi günü yeni bir şey söyleyecek mi?

Hizbullah'ın İran-ABD iş birliği konusundaki tutumu nedir?

Hatta Hizbullah’a şunu soruyorlar: Muhalefetin Tahran'ın Washington'la iletişimi kesmediği iddiasının doğruluk payı nedir? Nasrallah Lübnan kartını Hamas'ın kullanımına sunmak zorunda mıydı? Gazze'deki savaş uzarsa Lübnan'ın durumu ne olacak?

Dolayısıyla Lübnan'ın güvenlik ve siyasi maruziyetini durduracak pratik bir plan, cumhurbaşkanının seçilmesiyle başlayacak bir uzlaşmaya dayanmadıkça geliştirilemez. Hizbullah bu plana uymak için gerekli hazırlığa sahip mi? Çağrı cihazlarının patlatılmasında hayatını kaybedenlerle ulusal dayanışmanın gölgelemeyeceği tansiyonu düşürmek için muhalifleriyle diyaloğa girmesini engelleyen nedir?



Biz, Hizbullah ve İsrail

Resim Beyrut'un güney banliyösünde düzenlenen cenaze töreninde komutanları Fuad Şükrü'ün tabutunu taşıyan Hizbullah üyeleri (AFP)
Resim Beyrut'un güney banliyösünde düzenlenen cenaze töreninde komutanları Fuad Şükrü'ün tabutunu taşıyan Hizbullah üyeleri (AFP)
TT

Biz, Hizbullah ve İsrail

Resim Beyrut'un güney banliyösünde düzenlenen cenaze töreninde komutanları Fuad Şükrü'ün tabutunu taşıyan Hizbullah üyeleri (AFP)
Resim Beyrut'un güney banliyösünde düzenlenen cenaze töreninde komutanları Fuad Şükrü'ün tabutunu taşıyan Hizbullah üyeleri (AFP)

Aliya Mansur

Hizbullah'ın 8 Ekim 2023'te “destek savaşı” olarak adlandırdığı savaşa girdiği ilk günden itibaren İsrail'in Hizbullah içine güvenlik, istihbarat ve askeri açıdan ne kadar sızdığı aşikardı. Lübnan'daki İsrail operasyonlarının çoğu, bizzat Hizbullah’ın Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın son konuşmalarından birinde belirttiği gibi, Lübnan'ı ve sivilleri dışarıda tutma çabasıyla Hizbullah’ın liderlerini ve üyelerini hedef alıyordu.

İsrail tarafından (bu makalenin yazıldığı ana kadar) üst üste üç gün boyunca gerçekleştirilen üç büyük güvenlik operasyonu, Hizbullah’a teknik olarak sızmadan önce üyeleri arasına sızmış olmasaydı gerçekleşemezdi. 7 Mayıs 2008'de Lübnan'da az kalsın iç savaş çıkaracak olan Hizbullah, iletişim ağını korumak için Beyrut'u ve Lübnan Dağı’nı işgal etmiş, masum insanları öldürmüştü. Bunu yapmasının nedeni o dönem iletişim ağlarının meşru ve Lübnan hükümetinin yetkisi altında olmasını reddetmesiydi. Şimdi ise İsrail, iki gün üst üste onun iletişim ağını hackledi ve Lübnan'a yasa dışı yollardan getirttiği elektronik cihazları patlattı. Dünyayı hayrete düşüren, benzeri görülmemiş düzeyde güvenlik endişeleri yaratan ve gelecekte de yansımaları olacak olan bu operasyonda çok sayıda kişi öldü ve çok sayıda kişi de yaralandı.

İsrail tarafından üç gün üst üste gerçekleştirilen üç büyük güvenlik operasyonu, teknik sızmadan önce Hizbullah üyeleri arasına sızılmış olmasaydı gerçekleşemezdi.

Üçüncü gün İsrail, Beyrut'un güney banliyösünde Rıdvan Tümeni liderlerinin toplantısını hedef aldı. İsrail toplantıyı, yerini ve zamanını biliyordu ve toplantı yeraltında olsa da yer üstünde zarar görecek sivillerin varlığı da onu caydırmadı. Toplantıda bulunan herkesi, ayrıca sivilleri ve çocukları öldürdü.

Sanki İsrail Lübnan'da geniş çaplı bir savaşa dönüşebilecek bir savaş başlatmak için Gazze Şeridi'nde Filistinlilere karşı yürüttüğü savaşın sonucunu garantiye almış gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Pek çok dikkate değer şeyin arasında dikkat çekici olan, 1701 sayılı kararı uygulamak için şartlar koşan bazı seslerin artık bu kararın uygulanmasını bizzat kendilerinin talep etmesidir.  Ancak görünen o ki İsrail'in birkaç gün önce kabul ettiği şey artık onun için ne geçerli ne de kabul edilebilir.

Bu benzeri görülmemiş güvenlik açığı ve medyası, medyacıları bunun etkisini ne kadar hafifletmeye çalışırsa çalışsın, dahası “Hayfa’nın ötesinin de ötesi” ve “izin vermeyeceğiz” gibi söylemleri kullansa da Hasan Nasrallah'ın yüzünde ve sesinde açıkça görülen yenilgi şunun en güzel kanıtı; Temmuz 2006 savaşı sonrasında devletten daha güçlü kabul edilen, savaşını İsrail ile savaştan Lübnan'ın iç kesimleri, Suriye, Yemen, Irak halkı ve Arap ülkeleriyle bir savaşa taşıyan Hizbullah, bütün bu savaşları verirken gösterdiği kibrin kendisini güvenlik açığına maruz bırakacağını gözden kaçırdı.

Bugün pek çok kişi Hizbullah'ın güvenlik açığı yaşamasına neden olan şeyin Suriyelilere karşı savaşa katılması olduğunu söylüyor. Zira Beşşar Esed'in Suriye halkına savaş deklare etmesinden bu yana Suriye, tüm dünya istihbarat teşkilatlarına açık bir arena haline geldi

Bugün pek çok kişi Hizbullah'ın güvenlik açısından yaşadığı zafiyetin nedeninin Suriyelilere karşı savaşa katılması olduğunu söylüyor ve bu doğru olabilir. Zira Beşşar Esed'in Suriye halkına savaş deklare etmesinden ve savaşına katılmak üzere İran'dan, Irak'tan, Lübnan'dan ve diğer ülkelerden Şii milisleri getirtmesinden bu yana Suriye, tüm dünya istihbarat teşkilatlarına açık bir arena haline geldi. Irak ve Türkiye sınırlarından Suriye'ye sokulan Sünni radikallerdense bahsetmiyoruz bile. Hizbullah da Suriye'de savaşıyor ve bununla övünüyordu, kurbanlarının fotoğraflarını, varil bombalarının atılmasına nasıl katıldığının görüntülerini paylaşıyordu. Üyeleri bir bölgenin sakinlerini açlıktan ölecek kadar kuşatıyor ve onlardan sadece birkaç metre ötede lezzetli yemeklerin tadını çıkarırken çektikleri fotoğraflarını yayınlıyorlardı. Bugün Hizbullah, İsrail'in suikast düzenlediği liderler için yayınladığı ölüm duyurularında, onların Suriye'de savaştıklarından, Suriyelilerin öldürülmesi ve yerlerinden edilmesindeki rollerinden bahsediyor ve övünüyor.

Bugün bazı Lübnanlı siyasetçiler ve yöneticiler işleri yumuşatmaya çalışırken, Lübnan halkının büyük bir kısmının Hizbullah’ı suçladığı bir sır değil. Bunun bedelini Hizbullah’ın tek başına mı ödeyeceğini, yoksa Hizbullah’ın maceralarının ve İsrail'in suçlarının bedelini kendileri ve Lübnan’ın da mı ödeyeceğini görmeyi bekliyorlar.

Suriye'de ise pek çok Suriyeliye göre bu sahne “ilahi adalet” gibi görünüyor. 13 yılı aşkın süredir sessiz kalan dünyanın önünde onları öldüren, katleden, aç bırakan ve yerinden eden katillerinin şimdi birbiri ardına öldürüldüğünü görüyorlar. Bazı insanların onlara verdikleri dersleri ya da bunları katledenin düşman İsrail olmasını umursamıyorlar. Onlar için önemli olan bunca yıldan sonra az da olsa adaletin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu hissetmeleri.

Evlerimizde sevdiklerimizle sağ salim otururken, Hizbullah üyelerinin eliyle  aç bırakılarak, katledilerek, işkenceye uğrayarak çocuklarını kaybedenlere dayanışma göstermeleri gerektiğini, ahlakın yaralarının üstesinden gelmelerini gerektiğini söylemeye nasıl cesaret edebiliriz? Bu ne ahlaktır ne de dayanışma. Bu daha ziyade, çoğu Suriyelinin katılmamaya, bir katil ile diğeri arasında ya da bir işgalci ile diğeri arasında seçim yapmamaya karar verdiği bir yalan ve ikiyüzlülük partisidir.

Suriye'de ise pek çok Suriyeliye göre bu sahne “ilahi adalet” gibi görünüyor

Evet, İsrail Suriye'nin Golan bölgesini işgal ediyor, ama İran ve Hizbullah Suriye'nin geri kalanının tamamını işgal ediyor. Evet İsrail sivilleri öldürüyor, Filistin'i işgal ediyor ve barışı reddediyor. Hizbullah da aynısını Suriye'de yaptı ve orada durum daha da korkunçtu. Bugün yalnızca Hizbullah'ın işbirlikçilik ve eylemsizlikle suçladığı kişiler seslerini yükselterek bir Filistin devleti talep ediyorlar. O ve beraberindekiler ise Filistinlilerin kanını ve davasını bir ticaret ve kazanç meselesine dönüştürmekten yorulmuyorlar.

Hizbullah veya bir kısmı kendilerini, Hizbullah’ı ve Şii toplumunun büyük bir kısmını çevreleriyle nasıl düşman hale getirdiklerinin farkında mı? Savunmasız ve silahsızlara karşı kazandıkları iddia edilen askeri zaferlerin onları güvende kılmayacağını biliyorlar mı? Hizbullah İran’ın yayılmacı projesini uygulamaya devam edebileceğini zannediyor mu?

Ayrıca birdenbire kendisini savunma ve yaptıklarını meşrulaştırma kampanyası başlatmaya karar veren Hizbullah karşıtları, geçmiş savaşların sadece yenilgi üreten sloganlarını umursamayan yeni bir neslin var olduğunun farkındalar mı? Filistin'in, İsrail gibi bölge halklarına karşı suçlar işleyen milisler tarafından temsil edilmekten daha haklı bir dava olduğunu anlıyorlar mı?

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.