Halep Savaşı başladı: Peki neden şimdi?

Suriyeli tarafların ve dış güçlerin tutumu ne?

Halep-Şam yolunda ele geçirilen Suriye ordusuna ait bir tankın üzerindeki iki muhalif grup üyesi, 20 Kasım (AFP)
Halep-Şam yolunda ele geçirilen Suriye ordusuna ait bir tankın üzerindeki iki muhalif grup üyesi, 20 Kasım (AFP)
TT

Halep Savaşı başladı: Peki neden şimdi?

Halep-Şam yolunda ele geçirilen Suriye ordusuna ait bir tankın üzerindeki iki muhalif grup üyesi, 20 Kasım (AFP)
Halep-Şam yolunda ele geçirilen Suriye ordusuna ait bir tankın üzerindeki iki muhalif grup üyesi, 20 Kasım (AFP)

İbrahim Hamidi

Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ)  ve Türkiye'nin desteklediği muhalif gruplar  Lübnan'da ateşkesin başlaması ve İran ile Hizbullah'ın ateşkes anlaşması metninde tavizler vermesinin ardından Suriye'nin kuzeybatısında ani bir saldırı başlatarak Halep şehrinin merkezine kadar ulaştı. Böylece Suriye’de ‘üç devlet’ arasındaki temas hatlarında yaklaşık beş yıllık bir sürenin ardından ilk kez bir değişiklik yaşandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump'ın göreve başlamasına kısa bir süre kala İran ve Hizbullah'ın Suriye'deki nüfuzunun zayıflamasından ve Rusya'nın Ukrayna savaşıyla meşgul olmasından faydalanarak daha önce Dağlık Karabağ ve Libya'da yaptığı gibi yeni gerçeklikler dayatmak istiyor gibi görünüyor.

Muhalif gruplar, savaş hazırlıklarının birkaç ay sürdüğünü, eğitimli ve gelişmiş silahlarla donatılmış yaklaşık 50 bin unsurunun (80 bin yedek asker) çatışmalara katıldığını ve Suriye'nin en büyük ikinci şehri olan Halep'e girmeden önce batısındaki Suriye ordusunun 46’ncı Alayı ve diğer birliklerine ait mevzilerden ek silahlar ele geçirdiklerini söyledi.

Bu savaş neden şimdi başlatıldı? Suriyeli tarafların ve dış güçlerin tutumu ne?

1- ‘Üç devlet’: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 2020 yılının mart ayında İdlib’de ateşkesi istikrara kavuşturmak üzere mutabakata varmalarından bu yana ABD, Türkiye ve Rusya arasında Fırat'ın doğusundaki hatların çizilmesine yönelik benzer mutabakatların yapılmasından aylar sonra, Suriye fiilen üç nüfuz alanına bölündü. Birincisi, 185 bin kilometrekare yüzölçümü bulunan Suriye'nin yaklaşık 65'ini oluşturan ve Rusya ile İran'ın desteğiyle hükümet tarafından kontrol edilen alan. İkinci alan ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyonun desteğiyle Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol ediliyor ve Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 25’ini kapsıyor. Suriye'nin kuzeyi ve kuzeybatısında yer alan üçüncü alan ise HTŞ ve Türkiye destekli muhalif gruplar tarafından kontrol ediliyor.

Çatışmalar ve hava saldırıları olsa da ‘üç devlet’ arasındaki temas hatları sabit kaldı.

2- Türkiye'nin rolü: Ankara, bir yandan Suriyeli muhalif gruplara askeri ve istihbarat alanlarında destek sağlarken diğer yandan ülkenin kuzeyindeki bölgelerde konuşlu askerleri, askeri karakolları, araçları ve altyapısı mevcut. Bu yüzden Suriyeli muhaliflerin ‘Saldırganlığın Caydırılması’ adı verdikleri bu operasyon Ankara'nın onayı olmadan gerçekleşemezdi.

Ankara'nın tutumunu bilenler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın askeri operasyonu destekleyerek, Türk ordusunu Suriye'den çekileceğini taahhüt etmeden kendisiyle görüşmeyi reddeden Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed üzerinde baskı kurmak, SDG'yi kuşatmak ve İran'ın zayıflığından ve Hizbullah'ın geri çekilmesinden faydalanmak istediğini değerlendiriyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016 yılı sonlarında Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir anlaşma yaparak Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki PKK destekli oluşumun parçalaması karşılığında Suriye hükümet güçlerinin Halep'in doğu mahallelerini geri almasına izin verdi. O tarihten bu yana Halep, Suriye ordusu tarafından kontrol ediliyordu.

Dışişleri Bakanlığı tarafından cuma günü yapılan açıklamada ‘son günlerde yaşanan çatışmaların bölgedeki gerginliğin istenmeyen şekilde artmasına sebep olduğu’ belirtildi. Ankara, muhaliflerin kontrolündeki İdlib'e yönelik son saldırıların çatışmasızlık anlaşmalarının ruhuna zarar verdiğine ve uygulanmasını engellediğine dair uyardı.

Halep'e yönelik saldırı, Esed'in İran'la arasına kısmen mesafe koymaya karar verdiği ve İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşta, Hizbullah ile Lübnan’da yürüttüğü savaşta ve Tahran ile arasındaki savaşta açıkça tarafsız bir duruş sergilediği inancının hakim olduğu bir dönemde gerçekleşti.

3- Rusya: Öte yandan Rusya ordusu HTŞ ve muhalif grupların mevzilerine hava saldırıları düzenlemekte geç kaldı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov cuma günü yaptığı açıklamada, Halep'teki durumu ‘Suriye'nin egemenliğinin ihlali’ olarak nitelendirdi. Peskov ülkesinin ‘Suriye hükümetinin bölgede düzeni yeniden tesis etmesini ve anayasal düzeni yeniden kurmasını’ desteklediğini ifade etti.

dcfgthy
Halep'in dış mahallelerinde silahlı muhalif grupların üyeleri, 29 Kasım (AFP)

Rusya'nın müdahale geç kalmasına ilişkin açıklamalar, Putin’in Erdoğan'la görüşmeyi kabul etmesi için Esad'a baskı yapmak istemesinden, Rusya'nın Ukrayna savaşıyla meşgul olmasına ve paralı asker grubu Wagner’in çok sayıda üyesinin Ukrayna’daki ana savaşa gönderilmesine kadar uzanıyor. Rus savaş uçaklarının cumartesi günü Şam'da yoğun hava saldırılarına başlayacağına dair bazı beklentiler söz konusu.

4- İran: HTŞ ve muhalif gruplar Halep'in batı kırsalında İran destekli milislerin ve örgütlerin karargâhına baskın düzenleyerek rütbeli bir Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) mensubunu öldürdü.

Halep'e yönelik saldırı, Esed'in İran'la arasına kısmen mesafe koymaya karar verdiği ve İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşta, Hizbullah ile Lübnan’da yürüttüğü savaşta ve Tahran ile arasındaki savaşta açıkça tarafsız bir duruş sergilediği inancının hakim olduğu bir dönemde gerçekleşti. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Suriyeli mevkidaşı Bessam Sabbag ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada ‘İran'ın terörle mücadelesinde Suriye hükümetine, ulusuna ve ordusuna desteğinin devam edeceğini’ vurguladı. Arakçi, Suriye'de sahada yaşanan gelişmeleri ‘İsrail'in direniş ekseni karşısındaki başarısızlıklarının ve yenilgilerinin ardından bölgede güvenliği ve istikrarı bozmaya yönelik bir ABD-Siyonist yapı planı’ olarak nitelendirmişti.

Iraklı silahlı grupların ve İran destekli milis güçlerin, HTŞ'nin saldırılarını püskürtmek için Halep kırsalına gitmeye hazırlandığı bildirildi. Tahran ‘Halep Savaşı’nı Suriye'deki askeri varlığının önemini vurgulamak için kullanabilir.

5- İsrail: İsrail, 9 Kasım'da İran desteli milislerin ve Hizbullah’ın İdlib kırsalındaki mevzilerini bombaladı. Suriye'deki çatışmaların başlamasından bu yana ilk kez böyle bir saldırı gerçekleştiren İsrail, son yıllarda İran ve Hizbullah Suriye'deki mevzilerine yüzlerce saldırı düzenledi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Lübnan ile ateşkese varılmasından sonra yaptığı açıklamada “Esed ateşle oynadığını bilmeli” ifadelerini kullandı. Tel Aviv, Şam'ın Hizbullah'a silah transferini durdurmasını istiyor.

SDG yetkilileri, 2019 yılı sonlarında bazı birliklerini bölgelerinden çeken Trump'ın yeniden başkan seçilmesinin Türkiye yanlısı güçlerin saldırılarına yol açmasından duydukları endişeyi dile getirdiler.

6- Şam: Suriye ordusundan takviye birlikler Halep şehrine ulaştı. Bazıları 50 bin kadar askerin takviye güç olarak gönderildiğinden bahsediyor. Şam yanlıları ordunun Halep saldırısını bahane ederek şehri geri almak ve Suriye'nin kuzeybatısında muhaliflerin kontrolündeki bölgelere ilerlemek için hava destekli geniş çaplı bir saldırı başlatacağını söylüyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Direktörü (SOHR) Rami Abdurrahman'a göre Suriye ordusu bu saldırıya hiç hazırlıklı değildi. Rusya’nın hava desteğine rağmen Suriye ordusunun aldığı ağır darbeler karşısında şoka uğradığı değerlendirmesinde bulunan Abdurrahman, “Şu an Lübnan'da savaşan Hizbullah'a mı güveniyorlardı?” diye sordu.

Şam'da hükümet güçlerinin Halep'i savunmak için neden savaşmadığı sorusu gündeme geldi. Muhalifler bunun ‘ülkenin ikinci büyük şehrini teslim etmek olacağını’ söylüyor.

zxcvfbg
Halep'in güney kırsalındaki Han Asel hattında Suriye ordusuna ait kullanılmaz hale gelmiş askeri bir araç ve yanında duran bir adam, 29 Kasım (AFP)

7- SDG: SDG yetkilileri, 2019 yılı sonlarında bazı birliklerini bölgelerinden çeken Trump'ın yeniden başkan seçilmesinin Türkiye yanlısı güçlerin saldırılarına yol açmasından duydukları endişeyi dile getirdiler. Zira Trump ve Erdoğan arasında aynı senaryonun tekrarlanmasından korkuyorlar. Halep'in merkezinde SDG'nin kontrolündeki eş-Şebha ve Şeyh Maksud mahallelerinden çekilmeye dair bazı sinyaller var. Ayrıca İran destekli milislere ev sahipliği yapan Nubul ve ez-Zehra bölgelerinde de ilerleme kaydettiklerine dair haberler geliyor.

HTŞ'ye ve Türkiye'ye düşman olan SDG yönetimi bu konuda net bir tavır ortaya koymadı. Şarku'l Avsat'ın Majalla'dan aktardığı analize göre SDG, Türkiye’nin Fırat'ın doğusunda askeri operasyonlar düzenlenmesinden endişe ederken muhalif gruplar Halep kırsalında SDG'nin kontrolündeki bölgeleri kuşatmış durumda.

Muhalif grupların saldırısının zamanlamasının, Halep'e ulaşma hızı ve Suriye hükümetine bağlı güçlerin geri çekilmesi açısından şaşırtıcı olduğuna şüphe yok. Aynı zamanda Şam'ın Moskova ve Tahran ile birlikte Suriye'nin ikinci büyük şehrini geri almak için çaba sarf edeceği ve bunun çok büyük insani kayıplara yol açacağı da kesin.

Öyleyse Putin ve Erdoğan arasında varılan mutabakat teyit edilerek ‘temas hatları’ 28 Kasım öncesine dönecek mi, yoksa bölgesel ve uluslararası gelişmeler nedeniyle Suriye yeni bir askeri gerçeklikle karşı karşıya mı kalacak?

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.