Avrupa Birliği: Suriye'deki yaptırımların kaldırılması ‘adım adım’ ilerleyen bir süreç olacak

Kallas Şarku’l Avsat’a konuştu: Riyad toplantıları yeni Suriye yönetimiyle iletişim için bir platform

TT

Avrupa Birliği: Suriye'deki yaptırımların kaldırılması ‘adım adım’ ilerleyen bir süreç olacak

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Suriye'deki yeni yönetimin Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile Riyad'da bir görüşme gerçekleştirdi. (AB)
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Suriye'deki yeni yönetimin Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile Riyad'da bir görüşme gerçekleştirdi. (AB)

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Avrupa'nın yeni Suriye yönetimiyle ilişkilerinde ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasında ‘adım adım’ yaklaşımını izleyeceğini söyledi.

Şarku’l Avsat’a geniş kapsamlı bir mülakat veren Kallas, Suriye'ye ilişkin Riyad toplantılarının ‘çok önemli’ olduğunu ve uygun bir zamanda yapıldığını belirtti. Kallas, toplantıların bölgesel ve uluslararası aktörlere yeni Suriye yönetiminden ne istediklerini ve ne istemediklerini iletmeleri için bir platform sağladığını kaydetti.

efvgrthyj
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Avrupa'nın yaptırımların kaldırılması konusunda ‘adım adım’ yaklaşımını izleyeceğini söyledi. (SPA)

Kallas, Suriye'deki yeni yönetimin Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile Riyad'da yaptığı görüşmenin ‘çok önemli ve ilginç’ olduğunu vurguladı. Avrupa'nın, Esed rejiminin işlediği suçlardan dolayı yargılanması için gereken teknik uzmanlığın yanı sıra, anayasa taslağının hazırlanması ve hesap verebilirlik tedbirleri konusunda da Suriye’ye yardımcı olabileceğini belirtti.

Yeni yönetimle iletişim

Kallas, AB'nin başlangıçta Avrupalı büyükelçilerin Şam'a dönmesi ve işlerin nasıl gittiğini görmek için yeni Suriye yönetimiyle iletişim kurulması konusunda anlaştığını açıkladı. Kallas, “Yeni yönetimin Suriye'yi nasıl yönettiğini göreceğiz. Eğer işler yolunda giderse, istikrarlı bir devlet ortaya çıkacak, kaos olmayacak ve mülteciler Suriye devletinin inşası için ülkeye geri dönebilecekler” ifadelerini kullandı.

dsfvgthy
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas (Fotoğraf: Turki el-Ukayli)

Kallas’a göre AB, Suriye’ye yönelik en büyük insani yardım sağlayıcısı, ancak Avrupalılar ‘anayasa taslağının hazırlanması, hesap verebilirliğe yardımcı olmak ve Esed rejiminin işlediği suçlar nedeniyle yargılanması için gereken teknik uzmanlığı sağlamak’ gibi daha fazla konuda liderlik edebilirler.

Riyad toplantısının önemi

Suriye'ye ilişkin Riyad toplantılarının ‘çok önemli’ olduğunu ve uygun bir zamanda yapıldığını vurgulayan Kallas şu ifadeleri kullandı:

“Bölgesel ve uluslararası aktörlerin bir araya gelerek Suriye'ye aynı mesajı vermeleri çok önemli: Neleri görmek istiyoruz ve neleri görmek istemiyoruz? Suriye Dışişleri Bakanı’nın toplantıya katılması iyi oldu, doğrudan kendisinden dinledik ve o da hepimizin yorumlarını dinledi.”

svfgrthy
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Suriye konulu Riyad toplantılarına katılımı sırasında basın mensuplarına konuştu. (AB)

Kallas, “Farklı bölgesel aktörleri dinlememiz çok önemli. Bazı endişeler mevcut ve Suriye liderliğinde bir barış süreci görmek isteyen bazı taraflar var” dedi.

Suriye'nin istikrarının sağlanması

Kapsayıcı bir hükümet ve devlet kurumları inşa etmenin, ekonomiye ve yargı sistemine yatırımcı güveni getirmenin, dış yardımla birlikte Suriye'ye umut getireceğini vurguladı.

Eş-Şeybani ile görüşme

Riyad'da eş-Şeybani ile yaptığı görüşmeyi ‘çok önemli ve ilginç’ olarak nitelendiren Kallas, asıl sorunun şu olduğunu söyledi: “Suriye'nin yararına olacak kapsayıcı bir süreci nasıl inşa etmeyi düşünüyorlar ki ülke hükümet içindeki tüm gruplarla istikrarlı olsun?

sxcdfvgrth
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Suriye'deki yeni yönetimin Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile Riyad'da bir görüşme gerçekleştirdi. (AB)

Kallas, “AB olarak bizlerin laf dinlemeye ihtiyacı yok; aynı yönde ilerleyen eylemler görmek istiyoruz. Önümüzdeki aylarda işlerin doğru yönde gidip gitmediğini söyleyeceğiz” şeklinde konuştu.

Yaptırımların kaldırılması

AB'nin Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması konusunda ‘adım adım’ yaklaşımını benimsediğini belirten Kallas, AB ülkelerinin ulus inşası sürecini engelleyen bazı yaptırımları kaldırmaya açık olduğunu söyledi.

xscdfrgt
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Suriye konulu Riyad toplantılarının tamamlanmasının ardından Şarku’l Avsat'a konuştu. (Fotoğraf: Turki el-Ukayli)

Kallas sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaptırımları geçtiğimiz aralık ayında Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında ele aldık. 27 Ocak'ta da bir toplantı yapacağız ve bunu tartışacağız. Avrupa bazı yaptırımların kaldırılması yönünde bir karar almaya açık. Ancak dediğim gibi Suriye'deki gelişmelerin doğru yönde ilerlediğini görmek istiyoruz, işlerin doğru yönde gidip gitmediğini görmek için bir yol haritası yapmayı planlıyoruz. Bazı ek yaptırımları kaldıracağız. ‘Adım adım’ yaklaşımını izleyeceğiz. İlk olarak devlet inşasını engelleyen yaptırımları kaldıracağız. Eğer kapsayıcı bir hükümet görürsek ve aşırıcılık olmazsa, o zaman başka kararlar veya adımlar atacağız.”

Körfez ile ortaklık

Kallas AB ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasındaki stratejik ilişkilerin gelişmekte olduğunu ve büyük önem taşıdığını vurguladı. Kallas sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Bu stratejik ilişkiler pek çok eksen etrafında dönüyor. Geçen yıl başarılı bir zirve gerçekleştirdik ve bu yılın ilerleyen günlerinde ortaklık ve farklı alanlarda neler yapabileceğimiz konusunda bir toplantı daha olacak. Bugün içinde yaşadığımız jeopolitik dünyada konuşabileceğimiz, müttefik olabileceğimiz yerlerin olmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.”



SDG, Türkiye ve ABD izi olan “zor bir uzlaşı”

Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
TT

SDG, Türkiye ve ABD izi olan “zor bir uzlaşı”

Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)

Abdulhalim Süleyman

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Türkiye’nin hava desteği verdiği Ankara’ya yakın silahlı gruplar arasındaki yoğun çatışmalara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin SDG’nin tamamen silahsızlandırılmasını ve feshedilmesini talep etmesiyle birlikte, Suriye'nin kuzeyindeki arenada karşıt taraflar arasında açıklamalar, girişimler ve arabuluculuk turları düzeyinde siyasi bir çatışma da eşlik ediyor.

Ankara, Beşar Esed rejiminin düşmesinden önce ve eski rejim ile Suriye muhalefeti arasında uzun yıllar boyunca Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde siyasi bir çözüm için yapılan görüşmeler ve diplomatik toplantılar sırasında diplomatik çevreler ve arabulucular arasında ‘Türk vetosu’ olarak bilinen tutumuyla Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) temsilcilerinin muhalefetin bir parçası olarak herhangi bir müzakere sürecine katılmasını kategorik olarak reddetti. Ancak Esad'ın kaçışı ve Askeri Operasyonlar Dairesi Başkanı Ahmed eş Şera'nın gelişinden sonra ülke yeni bir aşamaya girdi. Ancak Esed'in Suriye’den kaçması ve Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni yönetimin başa gelmesinin ardından ülke yeni bir döneme girdi. Ülke, özellikle ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere Arap Birliği (AL) ülkeleri gibi dosyadaki aktörler tarafından siyasi sürecin tüm güçleri ve partileri kapsayıcı olması ve azınlıkların haklarını koruması gerektiği vurgulanarak net bir uluslararası vizyonla yeniden şekillendirilmek üzere.

Sadece bu da değil, son zamanlarda Fransa ve Almanya gibi etkili ülkeler tarafından Kürtlerin Suriye'nin geleceğinin inşasına katılması ve SDG'nin ülkedeki düzenli ordunun bir parçası olması çağrısında bulunan açık ve yeni tutumlar ifade edildi. Öte yandan ABD, müttefiki SDG’yi desteklemek ve onu Türkiye’nin Washington'ın terörle mücadele stratejisini tehdit eden yaklaşımından korumak için bazı açıklamalar yapmanın ötesinde diplomatik olarak çalışmayı tercih ederken, yeni yöneticilere olan güveninin tam olmadığını ve sadece ‘Şera’nın ve hükümetinin eylemlerini gözlemleyeceğini’ vurguladı.

Ateş altında

Münbiç'in güney kırsalı ile Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde SDG ile Türkiye yanlısı silahlı gruplar arasında devam eden çatışmaların yanı sıra sahada da çatışmalar sürüyor. SDG bu bölgeye savaş uçakları ve insansız hava araçlarıyla (İHA) her gün hava saldırıları düzenlerken, Haseke ve Rakka kırsalının kuzeyindeki Ayn İsa, Tel Tamer ve Zerkan cephelerinde de çatışmalar ve bombardımanlar devam ediyor.

ascdfegrt
Suriye'nin kuzeyinde Türk savaş uçaklarının bombardımanı sonrası yükselen dumanlar (Reuters)

Öte yandan SDG, 10 binden fazla DEAŞ üyesinin kaldığı hapishaneleri koruyarak ya da son olarak Rakka'nın güney kırsalında olmak üzere çeşitli bölgelerde ortak devriyeler gerçekleştirerek terörle mücadelede Uluslararası Koalisyon’la ortak görevlerini sürdürüyor.

Uluslararası Koalisyon güçleri, özellikle asker sayısını 2 bine çıkardığını ve başta Rakka olmak üzere bölgede yeni karakollar kurup bunlara takviye güçler gönderdiğini duyurduktan sonra, Irak'la olan ve el-Tanf olarak bilinen el-Velid Sınır Kapısı üzerinden Suriye'nin kuzeydoğusuna yoğun bir şekilde askeri ve lojistik takviyeler gerçekleşiyor.

Büyüyen korku

Türkiye’nin bakış açısına göre Esed rejimi ile muhalefet arasında BM himayesinde yürütülen siyasi süreç ve müzakereler sırasında SDG konusunda dar olan alan, daha geniş bir alana dönüştü. Ankara, uluslararası toplum ve ilgili taraflarca talep edilen ve Kürtler de dahil olmak üzere tüm tarafların katılımıyla bir Suriye-Suriye sürecinden endişe ediyor. Çünkü bu, Suriyelilerin kabul etmesi halinde SDG’nin yeni devletin yapısındaki herhangi bir yapısal siyasi oluşuma etkin katılımları anlamına geliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin gözünde Türkiye'nin ezeli düşmanı olan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın destekçileri, komşu bir ülkede resmi bir güç haline gelirlerse Ankara için yapısal bir tehdit oluşturacaklar. Bu durum, Türk yetkililerin Öcalan'ın İmralı Adası'ndaki hapishanesinde destekçileri ve ailesi tarafından ziyaret edilmesine izin veren ve Türk siyasetçilerin gözünde olgunlaşması halinde başlayabilecek bir barış sürecini yeniden canlandırmaya yönelik hamlelerini açıklarken aynı zamanda çelişiyor.

Öcalan, kısa bir süre önce Türkiye'nin büyük partilerinin liderlerine, daha sonra parlamenter ve siyasi aşamalardan geçerek yasal bir şekil alması beklenen barış planını içeren bir mektup gönderdi.

ABD’nin arabuluculuğu

ABD, bu çerçevede kamuoyu tarafından tam olarak görülemeyecek büyük bir operasyona liderlik ediyor. Ancak sahada, Münbiç’teki çatışmalarla başlayan ve SDG'nin üyelerini şehirden çekmesiyle sona eren bir ateşkes var. Ateşkes aynı zamanda Türkiye'nin Ayn el-Arap (Kobani) şehrine yönelik olası bir saldırısını da durdurdu. Uluslararası Koalisyon da Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde, temas hattındaki son durumu gözlemlemek üzere zaman zaman devriyeler düzenliyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, Türk hükümetinin üst düzey yetkilileriyle Suriye'deki mevcut durumu görüşmek üzere 9-10 Ocak tarihlerinde Ankara'daydı. Bass, burada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararına uygun olarak barışçıl, kapsayıcı, Suriyelilerin öncülüğünde ve Suriyelilerin sahipliğinde bir siyasi geçiş sürecinin önemini vurguladı. Görüşmelerde ayrıca bölgesel istikrarın önemi, Suriye'nin terörizm için bir üs olarak kullanılmasının önlenmesi ve DEAŞ’ın kalıcı olarak yenilgiye uğratılmasının sağlanması konuları da ele alındı.

ABD’li yetkili, Ankara'da düzenlediği basın toplantısında Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde Suriye'de Şam hükümetinin zaman içinde hükümet ve yönetim işlevlerinin sorumluluğunu yeniden üstlenmesini ve bunları yerine getirmesini sağlayacak bir geçiş sürecinin desteklenmesine odaklandıklarını açıkladı.

Tehdit yok, çatışma yok

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre  Türkiye ile SDG arasında, özellikle de Ayn el-Arap yakınlarındaki sınırda (muhtemelen Fransız ya da Amerikan askerlerinden oluşacak) uluslararası güçlerin konuşlandırılması olasılığına ilişkin soruyu yanıtlayan Bass, “ABD, Suriye ulusal hükümetinin zaman içerisinde uluslararası kabul görmüş sınırların sorumluluğunu yeniden üstlenmesi ve bu sınırları uygun bir şekilde kontrol etme ve güvence altına alma rolünü sürdürmesi gerektiğine inanıyor” ifadelerini kullandı.

ascdvfgrthy
Münbiç'teki Tişrin Barajı yakınlarına düzenlenen bir bombardıman sırasında Türkiye yanlısı silahlı grupların üyeleri (AFP)

Bass, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Suriye içinde geniş çaplı çatışmaların yeniden başlamamasının, ülkedeki silahlı grupların şiddete başvurmamasının ve hükümetin normal işlevlerinin yeniden tesis edilmesini desteklemeye katkıda bulunmalarının sağlanması etkili bir geçiş sürecinin bir parçasını oluşturacak. Geçici hükümetin zaman içerisinde imkanlarını aşamalı olarak geliştirmesine ve halk ile uluslararası toplum tarafından güven duyulmasına imkan tanıyacak.”

Bass ayrıca Türk yetkililerle Suriye’deki mevcut geçiş sürecinin DEAŞ’ın ya da ülkedeki diğer terörist grupların Suriye halkını, komşu ülkeleri ya da başka bir ülkeyi tehdit edecek şekilde yeniden canlanmasına yol açmaması için atılması gereken somut adımları ele aldıklarını kaydetti.

SDG, Türkiye'nin, SDG’lilere ve mevzilerine yönelik saldırılarının onu DEAŞ’la mücadeleden alıkoyduğunu öne sürdü. SDG lideri Mazlum Abdi geçtiğimiz günlerde, DEAŞ’ın Suriye rejiminin çöküşünden faydalandığını ve özellikle Suriye'nin orta kesimlerindeki el-Badiye (Suriye çölü) bölgesinde silah ve mühimmat elde ettiğini, gözaltı merkezlerinde ve kamplarda DEAŞ tehdidinin arttığını ve genel olarak örgütün hareketliliğinde bir artış olduğunu açıkladı.