Cezayir destekli ayrılıkçı hareket Polisario Cephesi Türkiye’ye muhalif Suriyeli Kürtlere ev sahipliği yapmasının arkasındaki gerçek ne?

Cezayir’den Türkiye ile stratejik bağlarına rağmen Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi (Reuters)
Cezayir’den Türkiye ile stratejik bağlarına rağmen Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi (Reuters)
TT

Cezayir destekli ayrılıkçı hareket Polisario Cephesi Türkiye’ye muhalif Suriyeli Kürtlere ev sahipliği yapmasının arkasındaki gerçek ne?

Cezayir’den Türkiye ile stratejik bağlarına rağmen Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi (Reuters)
Cezayir’den Türkiye ile stratejik bağlarına rağmen Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi (Reuters)

Sagir el-Haydari

Cezayir destekli ayrılıkçı hareket Polisario Cephesi tarafından Cezayir’de düzenlenen bir konferansta Suriyeli Kürt liderlerin ve destekçilerinin ağırlanması, Ankara ile ilişkilere zarar verip vermeyeceğine dair soru işaretlerine yol açtı.

Türkiye Kürtlerin yoğunlukta olduğu YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı sert bir tutum sergilerken, Suriye'de özerk bir yönetim kurulmasını reddediyor. Bu doğrultuda hem Irak hem de Suriye'de hızlı gelişmelere sahne olan PKK ve SDG kontrolü altındaki bölgelerine yoğun bombardımanlar düzenliyor.

Cezayir’in devrik Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin düşmesinden haftalar sonra böyle bir hamlede bulunması, önemi ve Şam-Ankara-Cezayir hattına olası yansımaları konusunda spekülasyonlara kapıyı araladı.

Cezayir'in Fas'a karşı kullandığı ayrılıkçı hareket Polisario Cephesi lideri İbrahim Gali'nin de hazır bulunduğu konferansa katılan Kürt aktivistler ile İsveçli iklim aktivisti ve Kürt savunucusu Greta Thunberg, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni (KDSÖY) simgeleyen Rojava bayrağını göndere çekti. Türkiye, PKK gibi Kürt hareketleri SDG ve YPG’yi ‘terör örgütleri’ olarak sınıflandırıyor.

Anlaşılmaz tutumlar

Bu gelişmeyi, Cezayir ile ilişkileri karanlık bir tünele giren Mali'de, iktidardaki askeri cunta ile Türkiye arasındaki yakınlaşmaya Cezayir'in karşılık verme çabası olarak değerlendirenler de var, bunu Rabat ile Ankara arasındaki yakınlaşmaya bir yanıt olarak değerlendirenler de.

Cezayir, kısa bir süre önce Türkiye ile stratejik ortaklık içindeydi. Bu, Ankara'nın Kuzey Afrika ülkesinde büyük yatırımlar yapmasına yol açtı.

Geçtiğimiz aylarda Cezayir'e karşı söylemini artıran ve onu defalarca Bamako'yu istikrarsızlaştırmaya çalışmakla suçlayan Türkiye ile Mali'deki askeri cunta arasında kayda değer bir yakınlaşma yaşandı. Mali’deki askeri cunta yönetimi, Türkiye'den insansız hava araçları (İHA) satın aldı. Cezayir ordusu Eylül 2024'te bunlardan Bayraktar TB2 model İHA’yı iki ülke arasındaki sınır bölgesinde tespit etti.

xz scdfvbg
Temkinli davranan Ankara’dan Cezayir'in Suriyeli Kürtlere ev sahipliği yapma hamlesi

hakkında kamuoyu önünde yorum yapılmadı (AFP)

Öte yandan Mali'de 2015 yılında imzalanan önemli bir anlaşmayla sonuçlanan uzlaşı çabalarına destek veren Cezayir, Bamako'yu kızdıran bir hamleyle Cumhurbaşkanı Abdelmecid Tebbun tarafından kabul edilen muhalif İmam Mahmud Diko gibi Malinin tartışmalı dini kanaat önderleri ve ayrılıkçı isimlerini ağırlamaktan çekinmedi.

Safsatalar

Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) yanı sıra PKK ve YPG'yi de zayıflatmaya çalışıyor. Cezayir'deki konferansa bu Kürt yapıları ve örgütlerinin üyeleri ve destekçileri katıldı.

Cezayirli siyasi araştırmacı Sabir Belidi yaptığı değerlendirmede, “Aslında Cezayir'e düşman olduğu bilinen çevreler tarafından Cezayir’de huzursuzluk yaratmak ve Ankara ile arasını açmak amacıyla Cezayir'in topraklarında Türk karşıtı bir yapılanmayı kabul ederek kamuoyuna Mali ordusunu destekleyen Türklerden intikam alındığı izlenimi verilmeye çalışılıyor. Bunlar safsatalardan ibaret” ifadelerini kullandı.

Cezayir'deki Kürt varlığının çok yeni ve son yıllarda Suriye krizinin dayattığı insani koşullarla ilgili olduğunu söyleyen Belidi, “Cezayir hükümeti Suriyeli mültecilerin kabulü için kimlik, etnik köken ve milliyet temelinde kabul gibi belirli bir kriter belirlemedi” dedi.

axscdfvgbrthy
Kürtler, Polisario Cephesi liderleriyle birlikte KDSOY’u simgeleyen Rojava bayrağıyla poz verdiler (Sosyal medya siteleri)

Türkiye'nin bunun Cezayir'in stratejik güvenliğine doğrudan bir tehdit olduğunu bilmesine rağmen Mali ordusunu çeşitli araçlarla hatta uzman ve teknisyenlerle desteklediği biliniyor. Ancak Cezayir'in, özellikle de konu son derece karmaşık olduğu için bu tür bir hesaplaşmaya başvurmadan Türklerle meseleyi ele almak için kendi kartları ve seçenekleri var.

İlişkiler tehlikede

Türkiye'nin bu hamleyle ilgili yorum yapmamış olması, özellikle de SDG ile Suriye’deki Türkiye destekli güçler arasındaki çatışmalar çerçevesinde bölgesel olarak çok önemli bir aşamaya gelinmişken, Ankara'daki resmi çevrelerin nasıl bir açıklama yapacağı konusundaki beklentileri arttırıyor.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Taha Avdeoğlu yaptığı açıklamada, “Bu hamlenin, Türkiye-Cezayir ilişkilerini tehlikeye attığına şüphe yok. Fakat şimdiye kadar Ankara'dan herhangi bir yorum ya da bir kınama açıklaması duymadık. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin Cezayir'in bu toplantıya ev sahipliği yapmasıyla ilgili bazı hususları beklediği aşikâr” dedi. Özellikle iki taraf arasında gerçekleşen ziyaretlerden sonra Türkiye'nin Cezayir ile ilişkilerini sürdürmek için çaba sarf edeceğine inandığını ifade eden Avdeoğlu, “Son dönemde Cezayir'in de Ankara'dan füze satın alma ve daha fazla iş birliği yapma arzusunu dile getirmesi nedeniyle aralarında stratejik ilişkiler söz konusu” şeklinde konuştu.

Türkiye'de Cezayir'in bu hamlesine ilişkin açıklama ya da detaylara dair bir beklenti ve bekleyişi olduğunu söyleyen Avdeoğlu, “Öyle görünüyor ki Ankara, bu Kuzey Afrika ülkesiyle büyük bir krizin başlamasını istemiyor. Ancak Türkiye’deki hem hükümete yakın hem de muhalif medya organları Ankara'yı Cezayir'le bu konuda bir anlaşmazlık yaşamaya itmeye çalışıyor” yorumunda bulundu.

Cezayir’in yanıtı

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Cezayir cumhurbaşkanının resmî ikametgâhı olan el-Muradiye Sarayı'na yakın bir siyasi kaynak yaptığı açıklamada Cezayir'in Türkiye ile arasındaki ilişkileri germek istediği yönündeki iddiaları reddederek, meselenin Polisario Cephesi'nin Kürt liderleri Tinduf kamplarında ağırlamasıyla ilgili olduğunu söyledi. Kimliğinin gizli tutulması kaydıyla konuşan kaynak, konferansa ev sahipliği yapanın Cezayir değil, Polisario Cephesi olduğunun altını çizerek “Cezayir, Polisario Cephesi ile müttefik ve liderlerini ve mültecileri kendi topraklarında, Tinduf vilayetindeki kamplarda ağırlıyor” diye ekledi.

Öte yandan Cezayir'in Ankara'daki Büyükelçiliği de dün bir basın açıklaması yayınlayarak Fas'taki bazı medya kuruluşlarının Cezayir'in bir Kürt heyetine davetiye gönderdiği yönündeki iddialarını yalanladı. İddiaları ‘hayal ürünü’ olarak nitelendiren Cezayir'in Ankara Büyükelçisi Belani, “Bir Kürt heyetinin Cezayir'e davet edildiği iddialarının tamamen asılsız olduğunu belirtmek isterim” ifadelerini kullandı.

Cezayir ile Türkiye arasındaki güçlü ve stratejik ilişkilerinin, hiçbir karışıklığa veya düşmanca bir belirsizliğe uğramayacağını yineleyen Büyükelçi Belani, ülkesinin dış politikasının temel taşı olarak diğer ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesine olan bağlılığını vurguladı.



Gazze ateşkesi: İsrail operasyonunun ortasında Doha'da ‘önkoşulsuz’ müzakereler

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bir hayır kurumunun aşevinden sıcak yemek almak için sıraya giren Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bir hayır kurumunun aşevinden sıcak yemek almak için sıraya giren Filistinliler (AFP)
TT

Gazze ateşkesi: İsrail operasyonunun ortasında Doha'da ‘önkoşulsuz’ müzakereler

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bir hayır kurumunun aşevinden sıcak yemek almak için sıraya giren Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bir hayır kurumunun aşevinden sıcak yemek almak için sıraya giren Filistinliler (AFP)

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki yeni operasyonu, Arap dünyası ve Batı ülkelerinin acil ateşkes ve Gazze Şeridi'ni açlıktan kurtarmak için yardım girişi çağrılarının ortasında, Gazze Şeridi'nde ateşkesi görüşmek üzere Doha'da dolaylı müzakerelerin yeniden başladığı bir döneme denk geldi.

Dört gün önce bir çıkmazdan söz edilirken başlayan bu görüşmeler, İsrail'in Gideon'un Savaş Arabaları Operasyonu'na başlamasıyla yeniden gündeme geldi. Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, söz konusu görüşmelerin İsrail'in bir baskı kartı olarak askeri tırmanışla sabote etme niyeti ışığında insani bir anlaşmayla sonuçlanabileceğine inanıyor. Uzmanlar, Mısır'ın krizin nihai çözümünde ABD Başkanı Donald Trump'ın rolüne güvenmesinin gerçekçi bir okuma olduğunu ve uluslararası baskı ile gelecekte nihai bir çözüme yol açabileceğini belirttiler.

İsrail ordusu dün sabah erken saatlerde Gazze Şeridi'ndeki bölgeleri kontrol altına almak üzere geniş çaplı hava saldırılarına ve takviye kuvvet sevkiyatına başladığını duyurdu. Ordu ve iNews24 tarafından yapılan açıklamaya göre bu, mayıs ayı başında Binyamin Netanyahu hükümeti tarafından onaylanan Gideon'un Savaş Arabaları Operasyonu'nun başlatılmasına yönelik adımların bir parçası. Gazze Şeridi'ndeki sağlık yetkililerine göre söz konusu operasyon son 24 saatte en az 146 Filistinlinin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Times of Israel'in perşembe günü bildirdiğine göre, İsrail'in Trump'ın bölge turunun bitiminden sonra başlayacağını söylediği operasyon, Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un salı günü başlayan Doha müzakerelerinde yeni bir çerçeve sunmasına rağmen bir anlaşmaya varamamasının ve Netanyahu ile iki saatlik bir telefon görüşmesi yapmasına rağmen ‘savaşın sona ermesini içermeyen bir anlaşma’ konusundaki ısrarıyla ilerleme kaydedememesinin ardından geldi.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz dün yaptığı açıklamada, operasyonun başlamasını Doha'daki Hamas heyetinin Doha müzakerelerine geri dönme açıklamasının arkasında görürken, İsrail Kanal 12 televizyonu İsrailli bir kaynağın şu sözlerini aktardı: “Bunlar kader saatleri. Müzakere ekipleri ciddi müzakereler yürütmek üzere Doha'da oturuyorlar.”

(foto altı) Gazze Şeridi'nin orta kesiminde İsrail saldırısı sonucu yaşamını yitiren bir çocuğun cenazesini taşıyan Filistinli bir adam (AFP)

Hamas Siyasi Büro Başkanı’nın Medya Danışmanı Tahir en-Nunu'nun Reuters'a yaptığı açıklamaya göre, ateşkes konusunda İsrail heyetiyle dolaylı görüşmelerin yeni turu dün Doha'da başladı ve iki taraf ‘önkoşulsuz’ olarak tüm konuları görüştü.

“Hamas başta savaşın sona erdirilmesi, geri çekilme ve esir takası olmak üzere tüm konularda kendi görüşlerini sunacak” diyen en-Nunu, ‘hareketin kalıcı ateşkes, Gazze Şeridi'nden tamamen geri çekilme, esir takası ve yardım girişinin garanti altına alınması halinde derhal bir anlaşmaya varmaya hazır olduğunu’ kaydetti.

Bölgesel ve uluslararası güvenlik uzmanı Tümgeneral Ahmed eş-Şahat, İsrail'in adil bir çözüme ulaşma konusundaki inandırıcılıktan yoksun tutumunu sürdürdüğünü ve Gazze Şeridi'ndeki felaket boyutundaki insani durumdan faydalanarak müzakere kazanımları elde etmek amacıyla askeri operasyonu başlatarak müzakereleri zora sokmaya çalıştığını düşünüyor.

Eş-Şahat, Doha'daki İsrail heyetinin hiçbir yetkisi olmadığını ve Netanyahu'nun cevabının beklendiğini, onun da engeller ve pratikte uygulanması zor maddeler koyacağını ve askeri gerilim devam ederken görüşmelerin bir kısır döngü içinde döneceğini açıkladı. Eş-Şahat, “Washington ciddi bir müdahalede bulunmaz ve kıtlığı sona erdirmek ve uluslararası kamuoyunu sakinleştirmek için yardımın başlatılmasını teklif etmezse, bu da insani bir ateşkese yol açabilir” dedi.

Filistinli siyasi analist Suheyl Diyab, İsrail'in Hamas'ı müzakerelere iten şeyin askeri baskı olduğu yönündeki söyleminin doğru olmadığını; bunun bir anlaşmaya varmak için öfkeyi yatıştırmak ve ortaya çıkabilecek herhangi bir anlaşmanın siyasi baskılardan kaynaklandığının anlaşılmasını önlemek için iç siyasi amaçlarla yapıldığını düşünüyor. Diyab, müzakerelerin dört gündür devam ettiğini, bir anlaşmaya varılmasının Trump'ın cuma günü sona eren Körfez turu sırasında yaptığı görüşmelerin konusu olduğunu ve bunun uygulanmasını engelleyenin Netanyahu olduğunu açıkladı.

Dün Bağdat'ta düzenlenen Arap Birliği Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması ve yardım girişine izin verilmesi çağrısında bulunuldu.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi Bağdat'taki zirvede yaptığı konuşmada, Mısır'ın Katar ve ABD ile koordinasyon halinde ateşkesi durdurmak için yoğun çaba sarf etmeye devam ettiğini söyledi. Sisi, “Barışı pekiştirmeyi amaçlayan bir lider olarak Başkan Trump'ı, arabulucu ve destekçi olacağı ciddi bir siyasi sürecin başlatılması için bir başlangıç olarak Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi durdurmak üzere gerekli tüm çabayı ve baskıyı göstermeye ve 1970'lerde Mısır ile İsrail arasında barışın sağlanmasında ABD'nin oynadığı tarihi role benzer şekilde kalıcı bir barışa ulaşacak nihai bir çözüme yol açmaya çağırıyorum” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Adil el-Cubeyr de zirvede yaptığı konuşmada, “Suudi Arabistan Gazze Şeridi'ndeki ateşkesin sürdürülmesi gerektiğini vurgulamakta ve Filistinlilerin zorla yerlerinden edilmesine yönelik her türlü girişimi reddetmektedir” dedi.

Diğer yandan İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ise ‘Gazze Şeridi'ndeki insani felakete derhal son verilmesi’ çağrısında bulundu. Benzer bir konuşmada Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un bir Avrupa toplantısında ‘Gazze Şeridi'ndeki insani durumun dayanılmaz olduğunu’ ve konuyu yakında Netanyahu ve Trump ile görüşmeyi umduğunu söylemesinin ardından Gazze Şeridi sakinlerinin yerlerinden edilmesini reddetti.

(foto altı) Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bir hayır kurumunun aşevinden sıcak yemek almak için sıraya giren Filistinliler (AFP)

Eş-Şahat, savaşı durdurmak ve yardım girişine izin vermek için Arap dünyası ve Batı desteğinin Gazze Şeridi'ndeki insani durumun çözümüne katkıda bulunabileceğine inanıyor. Eş-Şahat, Mısır Cumhurbaşkanı'nın Trump'tan rol oynamasını istemesinin ‘Washington'un felaket sahnesini değiştirme kabiliyetinin farkına varması, Netanyahu'nun uluslararası topluma yanıt vermemesi ışığında mevcut durumu çözebilecek fırsatların gerçekçi ve objektif bir okuması olduğunu ve gerçek ABD baskısı Kahire tarafından talep edilen bir çözüme yol açana kadar başlangıçta insani bir anlaşmayla sonuçlanabileceğini’ belirtti.

Diyab artan Arap dünyası ve Batı çağrılarının Gazze Şeridi'nde yaşananlara nihai bir çözüm bulunmasını istediğini vurguladı. Mısır'ın uzun vadeli bir ateşkes sağlanması ve Gazze Şeridi'ndeki insani krizin sona erdirilmesi için teklifler sunmaya devam ettiğine dikkat çeken Diyab, başta ABD olmak üzere bu baskıların artması karşısında Netanyahu'nun manevra alanının daralacağını ve gelecekte nihai bir anlaşmaya zorlanabileceğini söyledi.