Jeopolitik ortamın elverişliliğiyle İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş kaçınılmaz olabilir

Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)
Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)
TT

Jeopolitik ortamın elverişliliğiyle İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş kaçınılmaz olabilir

Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)
Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)

Majid Rafizadeh

İran ve İsrail onlarca yıldır gizli operasyonlar, vekâlet savaşları ve stratejik olarak tehdit edici tutumlarla uzun süredir devam eden bir gölge savaşın içindeydi. Ancak, 2024 yılında çatışmanın dinamikleri dramatik bir şekilde değişti ve olaylar gizli çatışmalardan doğrudan karşı karşıya gelme noktasına evrildi. 2025 yılıyla birlikte İran ile İsrail arasında topyekûn bir savaş ihtimali her zamankinden daha da kaçınılmaz hale geldi.

Bu tırmanış, Şam'daki İran konsolosluğu binasına düzenlenen hava saldırısı da dahil olmak üzere İsrail'in Suriye'de düzenlediği çok sayıda hava saldırısıyla başladı. İran, buna İsrail'e balistik füzeler fırlatarak karşılık verdi. Bu durum kısasa kısas bir saldırı döngüsünü tetikleyerek uzun süredir devam eden gölge savaşını daha açık ve tehlikeli bir çatışmaya dönüştürdü.

Daha sonraki olaylar iki ülke arasındaki gerilimi arttırdı. İsrail'in İran’ın önemli şehirlerinden İsfahan'daki askeri tesislere düzenlediği sınırlı saldırıyı, Hamas lideri İsmail Heniyye'nin Tahran'da öldürülmesi izledi. Olaydan İsrail, sorumlu tutuldu. Heniyye'nin kendi topraklarında öldürülmesine öfkelenen ve bundan dolayı hakarete uğrayan İran, İsrail topraklarını hedef alan bir başka balistik füze dalgasıyla karşılık verdi.

İran'ın hesaplanmış sessizliği stratejik mi yoksa sürdürülemez mi?

İran, İsrail'in son saldırılarına karşılık vermekten kaçındı ve bir ayı aşkın bir süredir dikkat çekici bir şekilde sessiz kalmayı başardı. Bu itidal birçoklarını şaşırtmış olsa da İran'ın birçok cephede karşı karşıya olduğu çok yönlü zorlukları yansıtıyor.

İran, ekonomi cephesinde ise yıllardır süren iç ve dış baskıların daha da şiddetlendirdiği derin ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Uluslararası yaptırımların felç edici etkisi İran'ın küresel mali piyasalara erişimini kısıtlarken bu yaptırımlar, ülke içindeki kronik kötü yönetim ve yaygın yolsuzluk olaylarıyla birleşince ülkenin ekonomisi neredeyse çökmenin eşiğine geldi. Enflasyon şaşırtıcı seviyelere yükselirken sıradan vatandaşların satın alma gücü zayıfladı ve halk arasındaki hoşnutsuzluğu artırdı. İran'ın para biriminin değeri yabancı dövizler karşısında hızla düşerek ithalatı dayanılmaz derecede pahalı hale getirdi. Gıda ve ilaç dahil olmak üzere temel emtialara ulaşılmasını zorlaştırdı.

İşsizlik oranları özellikle de İran nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan gençler arasında oldukça yüksek. Bu ekonomik sorunlar sadece rejimin uzun süreli askeri müdahalelerini sürdürme kabiliyetini zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda iç istikrarını da tehdit ediyor.

İran hükümeti içeride sosyal ve siyasi açıdan istikrarsız bir durumla karşı karşıya

İran hükümeti içeride sosyal ve siyasi açıdan istikrarsız bir durumla karşı karşıya. Ülke genelinde son birkaç yıldır ekonomik durumla ilgili umutsuzluk, siyasi baskı ve daha fazla özgürlük çağrılarıyla beslenen hükümet karşıtı kitlesel protestolar patlak verdi. İsrail'le girişilecek geniş çaplı bir savaş, bu gizli hayal kırıklıklarını tam anlamıyla bir ayaklanmaya dönüştürebilir ve ülkenin bekasını tehdit edebilir. İranlı liderler bu riskin gayet farkındalar ve içerideki istikrarsızlığın dış tehditlere etkili bir şekilde karşılık verme kabiliyetlerini sekteye uğratabileceğinin bilincindeler.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun İran halkına doğrudan hitap ettiği son konuşması da bu baskıları arttırdı. Netanyahu'nun İranlılara yaptığı ‘özgür bir İran’ çağrısı, Tahran tarafından halkı rejime karşı isyana teşvik eden provokatif bir girişim olarak görüldü. İranlı yetkililer bu tür açıklamaları İsrail ve ABD'nin İran yönetimini istikrarsızlaştırmaya yönelik daha geniş kapsamlı bir stratejinin parçası olarak görüyorlar. Bu düşünce, İran'ın hesaplarını daha da karmaşık hale getiriyor. Zira İran'ın içerideki anlaşmazlıkları alevlendirmeden güç gösterisi yapma ihtiyacını dengelemesi gerekiyor.

scdfergt
Tahran'ın merkezindeki Vali Asr Caddesi’nde, alt kısmında Arapça olarak “Dürüst Söz” ve Farsça olarak “İsrail örümcek ağından daha zayıftır” yazılı İran yapımı balistik füzelerin yer aldığı bir billboard, 15 Nisan 2024 (AFP)

Donald Trump'ın yeniden ABD başkanı seçilmesi, İran'ın İsrail'e karşı acil bir askeri eylemde bulunma konusundaki isteksizliğinin bir başka nedeni oldu. Trump yeniden göreve gelmeye hazırlanırken İran'ın, tarihsel olarak Tahran'a karşı katı bir tutum sergileyen bir ABD yönetimini kışkırtmanın olası sonuçlarını hesaplayabilir. Trump’ın önceki başkanlık dönemindeki politikaları genellikle İsrail'i güçlü bir şekilde destekleyen yöndeydi ve Trump'ın yeniden iktidara gelmesiyle İsrail'e olan desteğinin devam edebilir, hatta artabilir. Bu stratejik hesap, İran'ı daha temkinli bir yaklaşım benimsemeye ve her ikisi de böyle bir senaryoda zorlu düşmanlar olacak olan ABD’yi ve İsrail'i kapsayan daha geniş bir bölgesel çatışmayı tetikleyebilecek eylemlerden kaçınmaya itebilir.

Askeri kısıtlamalar ve jeopolitik hesaplar

Öte yandan askeri cephede İran büyük bir insan gücüne sahip olmasına rağmen ciddi kısıtlamalarla karşı karşıya. Özellikle hava savunma ve hassas silahlar alanındaki teknolojik imkanları, ABD tarafından desteklenen gelişmiş hassas sistemlere sahip olan İsrail'in seviyesinin altın kalıyor. İran'ın balistik füze cephaneliği ne kadar güçlü olursa olsun, İsrail'in Demir Kubbe ve Davud Sapanı (David's Sling) gibi gelişmiş füze savunma sistemlerine karşı koymak için yeterli değil.

İki ülkenin hava kuvvetleri karşılaştırıldığında bu eşitsizlik daha da belirgin hale geliyor. İsrail Hava Kuvvetleri, Lockheed Martin F-35 Lightning II gibi en son teknolojiye sahip savaş uçaklarının yer aldığı güçlü uçak filosunu ve gelişmiş elektronik harp sistemlerini kullanan, dünyanın en gelişmiş ve en iyi eğitimli hava kuvvetlerinden biri olarak kabul ediliyor.

İsrail Hava Kuvvetleri, gerçek zamanlı uydu istihbaratına erişim ve gelişmiş havadan havaya yakıt ikmali kabiliyetleri de dahil olmak üzere ABD’nin geniş çaplı kaynakları sayesinde uzun menzilli hassas saldırıları görünür bir etkinlikle gerçekleştirebiliyor.

Donald Trump'ın yeniden ABD başkanı seçilmesi, İran'ın İsrail'e karşı acil bir askeri eylemde bulunma konusundaki isteksizliğinin bir başka nedeni oldu.

Buna karşın İran Hava Kuvvetleri, çoğunlukla 1979 İslam Devrimi'nden önce satın alınan ve yaptırımlar nedeniyle yeterince modernize edilemeyen eski uçaklara sahip. İran, her ne kadar yerli insansız hava araçları (İHA) geliştirmek için çaba sarf etmiş olsa da bu varlıklar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin sofistike ve operasyonel çok yönlülüğüne sahip değil. Hava yeteneklerindeki bu önemli boşluk İran'ın saldırı seçeneklerini sınırlamakla kalmıyor, aynı zamanda askeri altyapısını İsrail’in hava saldırılarına karşı savunmasız bırakarak güç dengesini İsrail'in lehine olacak şekilde değiştiriyor.

Jeopolitik tablo, bu zorlukları daha da karmaşık hale getiriyor. Beşşar Esed rejiminin Aralık 2024'te düşmesi İran'ın bölgesel nüfuzuna ağır bir darbe indirdi. Başlıca müttefikinin ortadan kalkmasıyla İran'ın bölgedeki varlığını sürdürme çabaları ciddi şekilde sekteye uğradı. Suriye'nin stratejik bir dayanak noktası olarak kaybedilmesi, İran'ı bölgesel hedeflerini yeniden değerlendirmeye ve zaten sınırlı olan kaynaklarını bu kaybın yansımalarını ele almak için sıkıştırmaya zorluyor.

xascdfrgt
İsrail füzesavar sistemi, İran’ın Aşkelon'a yönelik füze saldırısını püskürtmeye çalışırken, 14 Nisan 2024 (AFP)

Donald Trump yönetiminin 20 Ocak 2025 tarihinde göreve başlayacak olması, İran'ın karşı karşıya olduğu stratejik zorlukları daha da arttırıyor. Trump'ın başkanlığı, İran’a karşı katı yaptırımlar uygulanan ve İsrail'e sarsılmaz destek verilen bir ‘azami baskı’ politikasıyla aynı anlama geliyor. İranlı liderler, herhangi bir gerilimin ABD'nin doğrudan müdahalesine yol açarak İsrail'in daha da lehine sonuçlanabileceğinin gayet farkındalar. İsrail yanlısı güçlü bir yönetimin Beyaz Saray’a geri dönmesi, İran'ın stratejik hesaplarını yeniden şekillendirirken onu temkinli bir şekilde hareket etmeye zorladı.

İsrail'in stratejisi ve İran'ın açmazı

İranlı siyasi çevrelerde İsrail'in İran'ı kasıtlı olarak savaşa kışkırtmaya çalıştığı konusunda giderek artan bir fikir birliği hakim. Bu düşüncenin altında İranlıların İsrail ve ABD'nin Tahran'da rejim değişikliği peşinde olduğuna dair uzun süredir devam eden endişeleri yatıyor. İranlı yetkililer, çatışmayı tırmandırarak hükümetlerini zayıflatmak ve bölgesel nüfuzunu azaltmak için planlanmış bir tuzağa düşmekten korkuyorlar.

Bu bakış açısı, İran'ın kendisine karşı geniş çaplı bir uluslararası müdahaleyi haklı çıkaracak eylemlerden kaçınmaya çalışarak ihtiyatlı bir yaklaşım benimsemesine neden oldu. Ancak itidalli olmak, risk olmadığı anlamına gelmiyor.  İran'ın katı muhafazakar tabanı ve bölgedeki müttefikleri, bu uzun süreli eylemsizliği İran'ın zayıflığı olarak yorumlayabilir ve söylemlerinin inandırıcılığına zarar verebilir.

İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş çıkma olasılığı hiç bugünkü kadar yüksek olmamıştı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre İsrail'in son eylemleri Netanyahu liderliğindeki stratejisinde bir değişimin sinyalini veriyor. İsrail geleneksel olarak İran'ın tehditlerine karşı koymak için gizli operasyonlara ve hedefe yönelik saldırılara dayanan bir gölge savaşı yürütmeyi tercih etse de geçtiğimiz yıl bu yaklaşımdan belirgin bir şekilde saptığı görüldü. Netanyahu'nun İran halkına hitaben yaptığı konuşmalar ve İsrail'in giderek daha cesur askeri eylemlerde bulunması, İsrail tarafında İran rejimin radikal bir değişiklik olmadan İsrail'in güvenlik kaygılarının giderilemeyeceğine dair artan bir inanca işaret ediyor.

Bu yeni strateji, bölgesel dinamiklerin daha geniş bir değerlendirmesini ve Trump'ın iktidara dönüşünün sunduğu fırsatları yansıtıyor. İsrail, kendisini destekleyen bir ABD yönetimini arkasına alarak İran’la çatışmasını tırmandırmaya ve gizli operasyonlardan doğrudan askeri eyleme geçmeye daha istekli gibi görünüyor. Netanyahu hükümeti, İran'ın askeri ve nükleer kapasitesini önemli ölçüde azaltmak için bu elverişli jeopolitik ortamdan yararlanmaya kararlı görünüyor.

xsacdfrgth
Netanyahu İsrailli komutanlarla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimlerinde, 19 Kasım 2024 (AFP)

İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş çıkma ihtimali hiç bugünkü kadar yüksek olmamıştı. Esed rejiminin yıkılması, İran'ın bölgeyle ilgili emellerini sekteye uğratırken, Trump'ın yeniden başkan seçilmesi, İsrailli liderleri daha da cesaretlendirdi. İran'ın içinde bulunduğu ekonomik zorluklar ve içerideki huzursuzluk, kararlı bir şekilde karşılık verebilmesini daha da sınırlıyor ve daha büyük bir çatışmanın fitilini ateşleyebilecek değişken bir faktörler karışımı oluşturuyor. Şimdilik her iki taraf da kaçınılmaz olana hazırlanmaya devam ederken her adım bölgeyi kırılma noktasına daha da yaklaştırıyor. Önümüzdeki aylar, bu istikrarsız durumun topyekûn bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğinin belirlenmesi açısından çok önemli olacak.



Gazze'deki ateşkes hakkında ne biliyoruz?

Deyr el-Belah'taki bir mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutlayan Filistinli bir kız çocuğu, 15 Ocak 2025 (AFP)
Deyr el-Belah'taki bir mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutlayan Filistinli bir kız çocuğu, 15 Ocak 2025 (AFP)
TT

Gazze'deki ateşkes hakkında ne biliyoruz?

Deyr el-Belah'taki bir mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutlayan Filistinli bir kız çocuğu, 15 Ocak 2025 (AFP)
Deyr el-Belah'taki bir mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutlayan Filistinli bir kız çocuğu, 15 Ocak 2025 (AFP)

Gazze Şeridi’nde 15 ayı aşkın bir süredir devam eden kanlı savaşın ardından İsrail ve Hamas dün ateşkes ve esir takası konusunda anlaşmaya vardı.

Anlaşma 19 Ocak pazar günü yürürlüğe girecek. ABD Başkanı Joe Biden ilk aşamanın altı haftayı kapsayacağını açıkladı. Anlaşma tam bir ateşkesi, İsrail güçlerinin Gazze'deki tüm yerleşim bölgelerinden çekilmesini ve Hamas'ın elinde bulunan, aralarında kadın, yaşlı ve yaralıların da bulunduğu bazı rehinelerinin serbest bırakılmasını öngörüyor.

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdulrahman bin Cassim Al Sani, anlaşmanın ilk aşamasında Hamas'ın İsrail hapishaneleri ve gözaltı merkezlerindeki Filistinli mahkumların bir kısmı karşılığında aralarında sivil kadınlar, kadın askerler, çocuklar, yaşlılar, hastalar ve yaralıların da bulunduğu 33 İsrailli tutukluyu serbest bırakacağını söyledi.

Katarlı yetkili, açıklamasında şunları söyledi:

“Anlaşmanın 42 günlük ilk aşaması, askeri operasyonların geçici olarak durdurulmasını ve İsrail güçlerinin yoğun nüfuslu yerleşim bölgelerinden doğuya doğru çekilerek Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerindeki sınırlarda konuşlanmasını kapsıyor. Ayrıca, belirli bir mekanizmaya göre esirlerin ve ölenlerin kalıntılarının takası, Gazze Şeridi'nde yerinden edilenlerin ikamet yerlerine geri dönmesi ve hasta ve yaralıların gerekli tedaviyi almaları için Gazze Şeridi’nden çıkışlarının kolaylaştırılmasını da içeriyor.”

Öte yandan ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in rehinelerin serbest bırakılması karşılığında ‘yüzlerce Filistinliyi’ serbest bırakacağını açıkladı.

7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de tutulan 94 İsrailliden 33’ünün serbest bırakılması bekleniyor. İsrail ordusu, İsrailli rehinelerden 34'ünün öldürüldüğünü açıkladı

Hamas'a yakın bir kaynak, 33 İsrailli rehinenin çocuk ve kadınlardan başlayarak gruplar halinde serbest bırakılacağını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel gazetesinden aktardığı habere göre İsrailli yetkililer, serbest bırakılması kararlaştırılan rehinelerin hepsinin hayatta olduğuna inanıyor, ancak Hamas henüz bunu doğrulamadı

Hamas, geçtiğimiz hafta anlaşmanın ilk aşamasında 34 rehineyi serbest bırakmayı kabul ettiğini açıklamış, ancak İsrail güçleri listedeki kişilerden birinin cesedini bularak toplam sayıyı 33'e düşürmüştü.

Biden, anlaşmanın ilk aşamasında Gazze Şeridi’ne insani yardımların arttırılması ve bunun da ikinci aşama olan ‘savaşın kesin olarak sona erdirilmesi’ amacıyla müzakerelerin yapılmasına olanak sağlaması gerektiğini vurguladı.

ABD, Katar ve Mısır'dan ortak arabulucuların Kahire merkezli bir mekanizma aracılığıyla pazar gününden itibaren Gazze'deki ateşkesi izleyeceğini açıklayan Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Al Sani, anlaşmanın ikinci ve üçüncü aşamalarının birinci aşamanın uygulanması sırasında görüşüleceğini belirtti.

Görev süresinin bitimine günler kalan ABD Başkanı Biden, İsrail'in önümüzdeki altı hafta boyunca savaşın kesin olarak sona ermesini temsil edecek olan ikinci aşamaya geçmek için gerekli düzenlemeleri müzakere edeceğini açıkladı.

İkinci aşama başladığında, erkek askerler de dahil olmak üzere hayatta kalan rehinelerin tamamının serbest bırakılması için bir takas yapılacağını söyleyen Biden, “Geriye kalan tüm İsrail askerleri Gazze'den çekilecek ve bu noktada geçici ateşkes kalıcı hale gelecek” dedi.

Biden, ateşkesin birinci aşamasından ikinci aşamasına geçişle ilgili müzakereler devam ettiği sürece, altı haftadan uzun sürse bile ateşkesin devam etmesi gerektiğini vurguladı.

İsrailli bir yetkili, ateşkes anlaşması açıklanmadan önce yaptığı açıklamada, İsrail'in ‘ölü ve diri tüm rehineler iade edilene kadar Gazze'den ayrılmayacağını’ söyledi.

Hamas'a yakın bir kaynak, İsrail askerlerinin Gazze Şeridi'nin doğusuyla batısını birbirinden ayıran Gazze şehrinin güneyindeki Netzarim Koridoru’ndan çekileceğini, fakat güneyi kuzeye bağlayan ana eksen olan Selahaddin Caddesi’nde konuşlanmaya devam edeceklerini açıkladı.

Kaynağa göre Netzarim Koridoru’nda kameralı bir elektronik kontrol noktası kurulacak ve burada İsrail askerleri bulunmayacak.

Art arda gerçekleşen müzakere turlarında anlaşmazlık yaşanan konular arasında ateşkesin kalıcılığı, İsrail askerlerinin tamamen geri çekilmesi ve Filistin topraklarına yapılacak insani yardımların miktarı yer alıyordu. Bu konularda uzlaşmaya varılıp varılmadığı henüz bilinmiyor.

ABD Başkanı, üçüncü aşamada, esaret altındayken ölen rehinelerin kalıntılarının ailelerine iade edileceğini ve Gazze'nin yeniden inşası için büyük bir plan başlatılacağını söyledi, ancak detay vermedi.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmesini ve Hamas'ın savaş sonrasında Gazze Şeridi'nin yönetiminde rol almasına izin vermeyi kategorik olarak reddetti.