Suriye'de Ulusal Diyalog Konferansı kıyı bölgesindeki çatışmaların önünü nasıl açtı?

Analistlere göre Ulusal Diyalog Konferansı’nın siyasi bir çözüm üretmesi gerekiyordu, ancak bazı taraflar konferansta alınan kararları reddederek konferanstan dışlandıkları suçlamasında bulundu ve şimdi ülke tehlikeli bir dönemeçte

Suriyeliler Ulusal Diyalog Konferansı için büyük umutlar besliyordu, ancak bazı taraflar dışlandıkları ve ötekileştirildikleri gerekçesiyle konferansın çıktılarını reddettiler (Independent Arabia)
Suriyeliler Ulusal Diyalog Konferansı için büyük umutlar besliyordu, ancak bazı taraflar dışlandıkları ve ötekileştirildikleri gerekçesiyle konferansın çıktılarını reddettiler (Independent Arabia)
TT

Suriye'de Ulusal Diyalog Konferansı kıyı bölgesindeki çatışmaların önünü nasıl açtı?

Suriyeliler Ulusal Diyalog Konferansı için büyük umutlar besliyordu, ancak bazı taraflar dışlandıkları ve ötekileştirildikleri gerekçesiyle konferansın çıktılarını reddettiler (Independent Arabia)
Suriyeliler Ulusal Diyalog Konferansı için büyük umutlar besliyordu, ancak bazı taraflar dışlandıkları ve ötekileştirildikleri gerekçesiyle konferansın çıktılarını reddettiler (Independent Arabia)

Abdulhalim Süleyman

Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şara’nın ülkedeki geçiş dönemi cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmesinden üç ay sonra Suriyeliler, Şara'nın Ulusal Diyalog Konferansı (UDK) açılış konuşmasında duyurduğu adımlara dikkat kesildi. Bu adımlardan ilki Suriye'de yeni dönemin ana hatlarını çizmek üzere ulusal bir diyalog başlatılması ve ardından anayasal bir bildirge ve kapsayıcı bir hükümet taslağı hazırlamak üzere bir komite kurulmasıydı.

Ancak UDK için yedi kişilik hazırlık komitesinin oluşturulması, Suriyeli gözlemcilere göre HTŞ'ye yakın beş kişinin bu komitede yer alması nedeniyle Suriyeliler tarafından ‘tek renkli’ olduğu ve Suriyelilerin iradesini ve farklı dini, etnik ve hatta ideolojik kesimlerini yansıtmadığı için yoğun eleştirilere maruz kaldı. Gözlemciler, 24-25 Şubat tarihlerinde düzenlenen UDK, çeşitli taraflardan ve farklı yönelimlere sahip olan Suriyeliler arasındaki eleştirileri ve bölünmeleri artırdığını düşünüyor.

Suriyeli askeri ve siyasi oluşumların müzakerelere katılmasını engelleyen kriterlere göre hazırlanan ve gerçekleştirilen UDK çerçevesinde geçiş dönemi adaleti, anayasal yapı, reform ve kurum inşası, kişisel özgürlükler ve insan yaşamı, sivil toplum kuruluşlarının rolü ve ekonomik ilkeler konularında altı çalıştay düzenlendi. Tüm bu konular konferansın ikinci gününde yaklaşık 600 katılımcı arasında altı yuvarlak masa toplantısında ele alındı.

Boykot edenler, reddedenler ve ötekileştirilenler

Yeni hükümeti destekleyenler onu Esed rejiminin devrilmesinden sonra yeni bir devlet kurma yolunda atılmış bir adım olarak görürken, bazı siyasi güçler ve isimler onu bir hayal kırıklığı olmanın yanında merkezileşme ve Suriye’nin çeşitli kesimlerinin tanınmaması açısından Esed rejiminden farklı olmayan yeni bir yönetim sistemine yönelik bir eğilim olarak değerlendirdi.

UDK’nın mevcut haliyle yapılmasına karşı çıkanların belki de en önde gelen taraflarından biri, ‘konferansın sonuçlarının kendilerini temsil etmediğini ve katılmadıkları sürece kendilerini ilgilendirmediğini’ açıklayan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) ve başta Suriye Demokratik Konseyi (SDK) olmak üzere onun siyasi oluşumları oldu. Esed rejiminin düşüşüne kadar Suriye muhalefetinde yer alan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Süryani Birlik Partisi de UDK’ya davet edilmedi.

Başta hazırlık komitesinde temsil edilmeyen Dürziler ve Aleviler olmak üzere dini ve mezhepsel taraflar da UDK’ya itiraz etti. Hıristiyanlar arasında da bazı din adamlarının UDK’ya katılımı konusunda tartışmalar yaşandı. Siyasi partiler ve gruplar, kendilerini diyalog müzakerelerinin, hazırlıklarının ve sonuçlarının dışında bıraktığı için tüm süreci eleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Suriyeli araştırmacı yazar Hazım Nehar, mevcut yönetimin bir ulusal diyalog konferansı düzenleme fikrini ‘belki diğerlerinin konferansa katılmasını istemediği için, belki de deneyim eksikliği nedeniyle’ hafife aldığı ya da önemsemediği değerlendirmesinde bulundu.

Şam'daki yeni yönetimin ulusal diyalog konferansı düzenleme fikrini ‘Suriye Ulusal Konferansı'ndan alıp tavsiye kararı almaktan başka bir yetkisi olmayan UDK'ya verdiğini, ancak bununla da yetinmeyip UDK’ya yönelik muamelesinin, onu ‘marjinal bir konferans olarak gördüğünü gösterdiğini’ söyleyen Nehar, “Bazıları Suriye dışında olan katılımcıların konferanstan bir gün önce bilgilendirilmesi ve konferans süresinin sadece bir gün olması mantıklı değil. Bu daha çok acemice ve deneyimsiz bir sivil toplum örgütünün çalışmasına benziyor” yorumunda bulundu.

‘Açık’ olan başlıca noktanın, Şam’daki yeni yönetimin karar alma yetkisine sahip gerçek bir ulusal konferans düzenlenmesi gerektiğine ikna olmuş görünmemesi olduğunu vurgulayan Nehar, eğer böyle bir inanç olsaydı, konferansın hazırlanma şeklinin farklı olacağını söyledi.

Suriye'nin bir yıl üç ay süren ve 8 Mart 1920 tarihinde Suriye'nin kuruluşunu ilan eden Büyük Suriye Konferansı gibi bir konferansa ihtiyacı olduğunun altını çizen Nehar, özellikle de Suriye'nin şu an tehlikeli bir dönemeçte olduğunu ve 14 yıllık zorlu bir savaş sürecinden çıktığını düşünüyor.

Kaçırılan fırsat konferansı

Rejimin çöküşü Suriyeliler için yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Bununla birlikte çeşitli siyasi, etnik ve dini kesimler de yeni döneme girmeye hazırlanıyor. Tüm Suriye ulusu düzeyinde gerekli olan siyasi haklar olduğunu ve bu hakların siyasi bir çözüm gerektirdiğini söyleyen Suriyeli araştırmacı, askeri çözümlerin ‘yetersiz ve tehlikeli’ olduğunu vurguladı. Bu tür çözümlerin, silahların devletle sınırlandırılması ve iç barışın korunması konusunda başarılı olamayacaklarını söyleyen Nehar, “Gerekli çözüm siyasi bir çözümdür. Bu da temelde yönetimin elindedir” ifadelerini kullandı.

UDK'nın bu çözümü üretmek için önemli bir fırsat olduğunu, ancak kaybedildiği belirten Nehar, “Dolayısıyla anayasal bildiri yayınlama, demokratik ve adem-i merkeziyetçi bir siyasi sistem inşa etme ve siyasi hayata müdahale etmeyen bir ulusal bir ordu kurma sözü vererek, Suriye Geçiş Dönemi Adaleti Komisyonu'nu kurarak ve bir sonraki anayasanın seçilmiş bir Suriye Kurucu Meclisi tarafından hazırlanacağını taahhüt ederek bu siyasi çözümün temelleri atılmalı” diye konuştu.

Suriye, karmaşık krizler, çeşitli taraflar arasındaki uçurumlar ve çoğu Esed dönemi ve savaşı sırasında oluşan ayrılıklarla dolu olsa da içerideki en büyük mesele, Şam ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve onun siyasi ve idari kanatları arasında anlaşmazlıklara yol açan Kürt meselesidir. Ancak Türkiye'de bu konuda yaşanan son gelişmeler, Suriye'deki yetkililer ve karar alıcılar arasında bazı umutları yeşertirken Şam’daki yeni yetkililer ile ülkenin kuzeydoğusundaki yetkililer arasındaki bölünmeyi hafifletebileceği düşünülüyor.

Türkiye'deki Kürtler, Abdullah Öcalan tarafından yapılan PKK'nın silah bırakıp barışçıl ve sivil faaliyetlere geçmesiyle sonuçlanacak bir çözüm için yol haritası niteliğindeki ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından Ankara’nın barış süreci için pratik adımlar atmasını ve müzakerelere başlamasını beklerken, Suriyeli Kürtler de bu çözümün sonuçlarının kendi durumları için de yansımaları olmasını umuyor.

efrgthy
PYD’in eski lideri Salih Müslim, Türkiye'deki Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulunmasının Suriyeli Kürtler üzerinde olumlu bir si olacağına inanıyor (Independent Arabia)

Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) eski lideri ve şu an yönetim kurulu üyesi olan Salih Müslim, Öcalan'ın çağrısının Kürt sorununa siyasi bir çözüm için kapıyı araladığını söyledi. Bu çağrının tüm Ortadoğu'yu etkileyeceğini düşünen Müslim, “Suriye'de, Türkiye tarafından PKK ile bağlarımız olduğu gerekçesiyle saldırılara maruz kalıyoruz. Eğer Türkler, PKK ile uzlaşırsa, Suriye'de de bize karşı saldırılarını azaltırlar ve şu ya da bu şekilde Türkiye’den talimat alan Şam’daki yeni yönetimin işlerine karışmazlar” ifadelerini kullandı.

Ancak Müslim, Türkiye'nin bu adımı atması halinde, yeni yönetim Türkiye'den talimat alsa bile, Şam'ın müttefiki Türkiye'ye “Siz Kürtlerinizle barışıyorsunuz, biz de Suriye'deki Kürtlerle barışmak istiyoruz” diyerek Suriye'deki Kürtlerle uzlaşabileceği konusunda iyimser. Müslim’e göre önemli olan, bu sürecin Suriye'de de siyasi bir çözümün önünü açması.

Kıyı illerinde tehlikeli dönemeç

Geçtiğimiz perşembe gününden bu yana Suriye’nin kıyı bölgelerinde, Lazkiye ve Tartus illeri ile Humus'ta hükümet güçleri ile Esed rejiminin kalıntıları arasında en şiddetli çatışmaların patlak vermesiyle ülke tehlikeli bir dönemece girdi. Çatışmalar, Suriye Alevileri ve Diasporası Yüksek İslam Konseyi bölgedeki askeri ve güvenlik operasyonlarının derhal durdurulmasını talep eden bir bildiri yayınlamasıyla yoğunlaştı. Konsey, ‘sivillerin evlerinin savaş uçaklarıyla bombalandığını ve insanların el-Dağtur köyünden göç ettirildiğini vurguladıktan’ sonra meydanlarda barışçıl bir oturma eylemi düzenleme çağrısında bulundu. Sosyal medya platformlarında paylaşılan görüntülerde, protestocuların hükümetin eski rejim üyelerine karşı yürüttüğü güvenlik operasyonlarında tutuklananların serbest bırakılmasını talep ettikleri ve Ahmed eş-Şara'nın ülke yönetiminden ayrılmasını isteyen sloganlar attıkları görüldü.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) aktardığına göre özellikle operasyonların sona erdiğine dair resmi bir açıklama yapılmadan hükümet takviyelerinin gelmesinin ardından, kıyı şeridinin çeşitli bölgelerinde halen devam eden şiddetli çatışmalarda yaklaşık 150 kişi hayatını kaybetti. Birçok Suriyeli, durumun ülkedeki yeni otoriteyi temsil eden Sünniler ile rejimin kalıntılarının çoğunun mezhebinden olduğu Aleviler arasında mezhepsel bir iç savaşa doğru kaymasından korkuyor.

xsdfrgth
Gözlemcilere göre son günlerde 300'den fazla Alevi sivil güvenlik güçleri ve müttefikleri tarafından öldürüldü (AFP)

Bu hızlı ve ani gelişmeler hem bireyler hem de kuruluşlar olmak üzere birçok Suriyeliyi şiddet döngüsüne son verilmesi çağrısında bulunmaya sevk etti. Araştırmacı Zeydun ez-Zubi, Facebook hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, Suriye’nin kıyı illerinde devam eden çatışmanın taraflarına, özellikle de yeni yönetime karşı silahlanma çağrısında bulunan Alevilere mesajlar gönderdi. Zubi, Alevilere geçtiğimiz yıllarda şiddet olaylarına karışan eski rejimin yetkilileri tarafından, Suriyelilerin sağlanmasını istedikleri adaletten kaçmak için kullanılacakları uyarısında bulundu.

Araştırmacı ayrıca kıyı kırsalındaki saldırılarda öldürülen Genel Güvenlik İdaresi üyelerinin isyan çıkaran yakınlarını da eleştiren Zubi, bu kişilerin silahlanıp savaşmak için kıyı bölgelerine gitmelerinin, özellikle hiç kimseden destek istemediği için yeni yönetimin ve kurumlarının zayıf olduğunu bir teyidi olduğunu, bu davranışın iç savaşa kapıyı araladığını, mezhepçi söylem ve şiddete teşvikin Suriye halkının bugüne kadar elde ettiği zaferleri baltalayacağını belirtti. Zubi, hoşgörü mesajının yayılması çağrısında bulundu.

İki hafta önce düzenlenen UDK’da kolaylaştırıcılardan biri olarak görev yapan Zubi, yeni yönetime ‘eski rejimin kalıntılarının bunu bir bahane olarak kullanmaması için kimsenin dışlanmadığı, tüm Suriyeli kesimleri ve tarafları kapsayan bir hükümetin kurulması için acele etmesi’ çağrısı yaparken özellikle son olaylarla birlikte zamanın daraldığı uyarısında bulundu. Zubi, “Dışlama yabancıları getirir ve kışkırtıcıların elini güçlendirir” diye ekledi.

Bazı Arap ülkeleri Suriye'de bir ulusal diyalog konferansı düzenlenmesini memnuniyetle karşılayarak atılan adımın ve alınan kararların başarısını övse de, Şam yönetimiyle ilişkileri olan ülkelerin çoğunluğu, çeşitli aşamaların gerçekleştirilmesi ve tamamlanması için hazırlık komitelerinin kurulması da dâhil olmak üzere kapsamlı bir siyasi süreç çağrısında bulunuyor. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, 4 Mart'ta Kahire'de düzenlenen Filistin konulu Olağanüstü Arap Birliği Zirvesi çerçevesinde Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile bir araya geldi.

Sisi, Mısır’ın Suriye halkını destekleme, taleplerini yerine getirme ve istikrar ve kalkınmaya ulaşmak için iradelerine ve tercihlerine saygı duyma konusundaki kararlılığını vurguladı. Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi Muhammed eş-Şenavi’nin yaptığı açıklamaya göre Cumhurbaşkanı Sisi görüşmede Suriye halkının tüm kesimlerinin yer aldığı ve hiçbir tarafın dışlanmadığı kapsamlı bir siyasi sürecin başlatılmasının önemini vurguladı.



Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
TT

Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)

26 yıldır tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, Ankara’yı, Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam arasında bir anlaşma sağlanmasına aracılık etmeye çağırdı. Bu çağrı bugün, Kürt yanlısı Türkiye’deki Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından iletildi.

Öcalan, 30 Aralık tarihli yazılı mesajında, “Türkiye’nin bu süreçte kolaylaştırıcı ve yapıcı bir rol oynaması, süreci diyalog odaklı yürütmesi çok önemlidir. Bu, bölgesel barış ve kendi iç barışını güçlendirmek için hayati bir gerekliliktir” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta Ankara ve Şam, SDG’yi 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını uygulamakta gecikmekle suçladı ve Suriye’nin birliği ile istikrarına yönelik herhangi bir girişimi reddettiklerini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığına göre SDG, ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Halep’in kuzeyinde iç güvenlik noktalarına saldırdı.

Dün gelen haberlere göre, Halep’te eş-Şeyhan kavşağındaki İç Güvenlik Kuvvetleri (Asayiş) ve SDG’ye bağlı güvenlik güçlerinin ortak kontrol noktasına Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı birimler tarafından silahlı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda iki Asayiş mensubu yaralanırken, güvenlik birimleri saldırıya karşılık verdi ve bölge çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.


Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye haber ajansı SANA'nın haberine göre, Lazkiye vilayetindeki iç güvenlik güçleri bugün şehirde saat 17:00'den yarın sabah 06:00'ya kadar gece sokağa çıkma yasağı ilan etti.

İç Güvenlik Komutanlığı yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağının acil durumları, sağlık personelini, ambulans ve itfaiye ekiplerini kapsamadığını belirtti.


İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı ‘yerinden edilme’ ve ‘askeri üsler’ korkularını körüklüyor

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
TT

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı ‘yerinden edilme’ ve ‘askeri üsler’ korkularını körüklüyor

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)

İsrail'in Somaliland'ı ‘bağımsız devlet’ olarak tanıma kararı, Filistinlilerin bu ayrılıkçı bölgeye yerleştirileceğine ve İsrail'in Kızıldeniz kıyılarını gören bölgede askeri üsler kuracağına dair endişeleri artırdı.

Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre, ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Somaliland'daki planının Afrika Boynuzu'nda gerilimi artıracağı’ uyarısında bulundu. Barre, bu hamlenin ‘Sudan, Somali ve diğer ülkeler dahil olmak üzere bölge için ciddi sonuçlar doğuracağını’ söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, cuma günü, Somaliland'ı ‘bağımsız egemen bir devlet’ olarak tanıdığını duyurdu. Böylece Somali içindeki ‘ayrılıkçı bölge’ ilk kez tanındı. Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullahi Arawa, bu hamleyi ‘tarihi bir an’ olarak nitelendirdi.

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı, Arap, İslam ve Afrika ülkeleri tarafından kınandı. Arap ve İslam ülkeleri, Arap Birliği (AL), Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Afrika Birliği Komisyonu, İsrail'in bu adımını tamamen reddettiklerini belirten açıklamalar yayınladı. Somali Başbakanı Barre, İsrail’in tanıma kararını Gazze Şeridi'nden Filistinlilerin yerinden edilmesiyle ilişkilendirdi. Barre, pazar günü Al-Qahera News'e verdiği röportajda “Tüm işaretler Netanyahu'nun Gazzelileri Somaliland'a yerleştirmeyi planladığını teyit ediyor” dedi. Somalili yetkili, ‘ülkesinin bunu kabul etmeyeceğini’ vurgularken, Filistin halkının kendi topraklarında yaşama ve kendi bağımsız devletine sahip olma hakkı olduğunu belirtti.

İsrail'in Somaliland’ı tanımasının Netanyahu’nun ‘Büyük İsrail’ adlı planının bir parçası olduğuna inanan Barre, İsrail'in, Somali'nin kuzeyindeki varlığının Kızıldeniz ve Babu’l-Mendeb Boğazı'nı kontrol etmesine ve bölgede askeri üsler kurmasına olanak sağlayacağını düşünerek, mevcut siyasi ve bölgesel koşulları istismar etmeye çalıştığını belirtti.

Somali hükümeti tarafından cuma günü yapılan açıklamada ‘Filistin’in işgalinin ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini kategorik olarak reddedildiği’ belirtilerek, ‘Somali’nin Filistin halkının vatansız bırakılmasını asla kabul etmeyeceği’ vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, Somali'yi vekalet savaşlarına sürükleyecek veya bölgesel ve uluslararası düşmanlıkları ülkeye taşıyacak herhangi bir yabancı askeri üs veya düzenlemenin kurulmasına izin verilmeyeceğinin altı çizildi.

İsrail'in hamlesinin ardından cuma günü Somali hükümetinin toplantısı (SONNA)İsrail'in hamlesinin ardından cuma günü Somali hükümetinin toplantısı (SONNA)

Somaliland bölgesinden araştırmacı ve siyasi analist Numan Hasan, ‘Somaliland hükümetinin Filistinlilerin kendi topraklarına yerleştirilmesini kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Somalilandlı yetkililer, bölgenin, bağımsız devlet olarak tanınması için herhangi bir siyasi çözümü engelleyeceğini düşünen Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiklerini ve halkın da aynı fikirde olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hasan, Somaliland hükümetinin, komşu ülkelere zarar vermemeleri koşuluyla, bölgede İsrail askeri üslerinin kurulmasına itiraz etmeyeceğini düşündüğünü, özellikle Arap ve İslam dünyasının İsrail'in tanınmasını reddetmesi gibi son gelişmeler çerçevesinde bölgenin herhangi bir dış müdahaleye hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.

Numan Hasan'a göre bağımsızlığın tanınması Somaliland hükümetinin birincil hedefi olmaya devam ediyor. Hasan, bu adımın başka hiçbir ülkenin çıkarlarına zarar vermeyeceğini düşündüğünü belirtti.

Öte yandan Somalili siyasi analist Hasan Muhammed Hac, İsrail'in tanınmasının, kalkınma veya güvenlik bölgeleri ve egemen tesislerin kurulması bahanesiyle yerel halkın veya Filistinlilerin bölgeye yerleştirilmesine kapı açarak, bölgenin demografik yapısı üzerindeki etkisine ilişkin endişeleri artırdığını değerlendiriyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hac, bu tanıma kararının Kızıldeniz kıyısında ve Babu’l-Mendeb bölgesinde İsrail’in askeri üsleri veya istihbarat tesislerinin kurulmasına kapı açacağına dair endişelerin arttığını belirtti.

Bunun, bölgeyi uluslararası çatışmaların merkezine yerleştireceğini ve Somali'nin iç meselesinden bölgesel ve uluslararası rekabetin sahnesine dönüştüreceğini söyleyen Hac, bu senaryoların (yerinden edilme ve militarizasyon) risklerinin daha geniş bölgeye ve Afrika'ya yayılacağını, kabile gerilimlerini körükleyeceğini ve kapsamlı siyasi çözümlerin şansını zayıflatacağını kaydetti.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi ve Yüksek ve Stratejik Araştırmalar Askeri Akademisi danışmanı Tümgeneral Adil el-Umde, Somali'de yaşananların, ayrılmayı teşvik eden hareketler arasında olumsuz algıları güçlendirerek Afrika devletleri arasındaki parçalanma ve bölünmeyi daha da şiddetlendirdiğini düşünüyor. Somali'nin bölünmesinin bölgesel ve uluslararası istikrarı etkileyeceğini, çünkü bu bölgenin dünyadaki çoğu ülkenin stratejik çıkarlarıyla bağlantılı olduğunu söyledi.

Umde, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “İsrail'in Somaliland'ı tanıyarak bölgedeki çatışmada yeni bir cephe açmak ve uluslararası toplumun dikkatini Gazze Şeridi'nden başka yöne çekmek istediğini” düşündüğünü belirtti. Ayrıca, “Somali'nin birliğini ve egemenliğini korumak, Kızıldeniz bölgesinde Arap ve Mısır'ın ulusal güvenliğini korumak anlamına gelir” ifadesini kullandı.

Somali Başbakanı Barre'ye göre ülkesi, İsrail'in hamlelerine karşı egemenliği için bölgesel ve küresel destek bekliyor. Barre, yaptığı açıklamalarda, ülkesinin Netanyahu'nun kararına karşı diplomatik kanalları bir seçenek olarak kullandığını, ayrıca ülkesinin birliğini savunmak için yasal önlemler aldığını açıkladı. Barre, "anayasanın (Somaliland'ın) bunu yapmasına izin vermediğini" kaydetti.

Somaliland, 1991 yılından bu yana Somali Federal Cumhuriyeti'nden tek taraflı olarak ayrıldığını ilan etti, ancak şimdiye kadar uluslararası taraflarca tanınmadı.