Hamas'ın 7 Ekim sonrası ‘acil’ teklifi: 10 yıllık ateşkes ve Gazze'nin yönetiminin bırakılması

Kalıcı barış için bir şans mı yoksa yeniden kan dökülmesi için bir mola mı?

Nuseyrat Mülteci Kampı’nda ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinin ardından el sallayan çocuklar (AFP)
Nuseyrat Mülteci Kampı’nda ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinin ardından el sallayan çocuklar (AFP)
TT

Hamas'ın 7 Ekim sonrası ‘acil’ teklifi: 10 yıllık ateşkes ve Gazze'nin yönetiminin bırakılması

Nuseyrat Mülteci Kampı’nda ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinin ardından el sallayan çocuklar (AFP)
Nuseyrat Mülteci Kampı’nda ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinin ardından el sallayan çocuklar (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın rehine işlerinden sorumlu özel temsilcisi Adam Boehler'in bu ayın başlarında İsrail medyasına verdiği demeçlerde yaptığı şaşırtıcı açıklamalar sadece iddialardan ibaret olmadı. Boehler, Hamas'ın tüm esirlerin takasıyla beraber 5-10 yıllık bir ateşkes önerdiğini ve bu süre zarfında silahsızlanacağını söyledi. Boehler aynı zamanda, Hamas'ın ABD ve diğer ülkelere, İsrail için askeri bir tehdit oluşturmayacağını, gelecekte siyasete katılmayacağını ve tünel kazmayacağını garanti edeceğini ifade etti.

Hamas içindeki kaynaklar Şarku’l Avsat'a, hareket liderliğinin bu fikri uzun süre önce ortaya attığını ve sadece on yıl için değil, daha da uzatma olasılığı olduğunu doğruladı.

Resmi bir kaynak, hareketin bu seçeneğe savaştan sonra değil, savaştan önce de açık olduğunu ve bu fikrin önceki yıllarda da masada bulunduğunu, ancak İsrail'in bunu reddettiğini açıkladı.

Kaynaklar, hareket liderliğinin silahsızlanmayı kabul edeceğine dair herhangi bir tarafa taahhütte bulunmadığını, bu meseleyi Filistinlilerin meselesi olarak gördüğünü ve bunun sadece bir durumda, bir Filistin devletinin kurulmasına izin veren açık bir siyasi yol içinde yapılabileceğini yineledi.

Yinelenen tarihsel pozisyon

Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin, 22 Mart 2004'te öldürülmesinden yaklaşık bir buçuk yıl önce, Gazze şehrinin güneyindeki es-Sabra mahallesindeki evinin önünde göründü. İsrail'in 1967'de işgal ettiği tüm Filistin topraklarından çekilmesi, Filistinli tutukluların serbest bırakılması ve Filistin'in iç işlerine karışılmaması koşuluyla hareketinin 10 yıl ya da daha uzun süreli bir ateşkese açık olduğunu vurguladı.

vcf
Hamas mensupları ateşkes anlaşmasının bir parçası olarak İsrailli bir esiri Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyelerine teslim etti. (Reuters)

Yasin'in açıklamaları, İsrail hapishanelerinden Ürdün'e salıverilmesinden bir yıl sonra Gazze Şeridi'ne döndüğü 1997 yılında yaptığı önceki açıklamalarla ilgili tartışmaları doğruluyor. Yasin, hareketinin İsrail şehirlerinde gerçekleştirdiği ‘intihar’ saldırılarının ardından İsrail ile çok yıllı bir ateşkese hazır olduğunu yinelemişti.

Yasin'in öldürülmesinden sonra, Nisan 2004'te İsrail tarafından öldürülmeden önce yaklaşık bir ay boyunca Hamas'ı yöneten Abdulaziz Rantisi de aynı yaklaşımı benimsedi. Hatta 26 Ocak 2004'te, kendisinin ve Ahmed Yasin'in öldürülmesinden önce, İsrail'in Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde hareketin liderlerine karşı düzenlediği bir dizi saldırının ortasında Reuters'e verdiği demeçte, hareketinin on yıllık uzun vadeli bir ateşkesi kabul ettiğini doğruladı.

Hamas değişip güçlendikten ve 2007 yılında Filistin Yönetimi ile girdiği kanlı iç çatışmaların ardından ele geçirdiği Gazze Şeridi'ni yönetmeye başladıktan sonra bile bu fikrinden vazgeçmedi.

Aralarında eski siyasi büro şefleri Halid Meşal ve İsmail Heniyye'nin de bulunduğu Hamas liderlerinin açıklamaları, hareketlerinin 1967 sınırlarında bir Filistin devletinin kurulması ve İsrail'in tanınmaması karşılığında uzun süreli bir ateşkesi kabul ettiğini gösteriyor.

cdfergt
Gazze Şeridi'ndeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda İsrail saldırıları sonucu yıkılan binaların kalıntıları arasında kurulan bir açık hava pazarı (Reuters)

Filistin devletinin kurulması, nehirden denize kadar her zaman Filistin'in özgürleştirilmesini savunan Hamas'ın vizyonunun bir parçası değildi. Hamas sözlerini eyleme dönüştürmeden önce ihanet olarak nitelediği Oslo Anlaşmaları’nı imzalayan Filistin Yönetimi’ni kınamıştı. Hamas 2017 yılında, 1948 sınırları içinde bir Filistin devleti kurulmasını öngören tüzüğünü değiştirerek 1967 sınırları içinde bir devlet kurma taahhüdünü ilan etti. Tüzük, kalan Filistin topraklarının terk edilmesini ve mültecilerin yerlerinden edildikleri topraklara geri dönüşlerinin garanti altına alınmasını vurguluyordu. Ayrıca silahlı direnişin terk edilmeyeceğini ve meşru kabul edileceğini de teyit ediyordu. Ayrıca tüzük, Hamas'ın İsrail'i tanımadığını da vurguladı. Bu pozisyon, İsmail Heniyye Hamas hükümetinin başbakanı ve yıllarca siyasi büro başkanı olarak görev yaptığı süre boyunca daha da benimsendi.

Teklifin pragmatikliği

Hareket içindeki kaynaklara göre, Hamas'ın tüzüğünü değiştirip bir Filistin devletini kabul ederken gösterdiği pragmatizm, hareketin uzun bir ateşkes ihtiyacına ilişkin görüşünün bir parçasıydı.

Ancak İsrail ve Hamas arasındaki müzakerelerin hiçbir turu uzun bir ateşkesle değil, daha ziyade açık ateşkeslerle sonuçlanmış olsa da, İsrail medyası konunun gerçekten de masada olduğunu ortaya koydu.

Aralık 2013'te üst düzey bir Mossad yetkilisi Kanal 13'te yayınlanan bir programda Hamas Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal'e 1997 yılında Ürdün'de düzenlenen suikast girişiminin perde arkasını anlattı. O dönem Şeyh Yasin serbest bırakıldı ve Ürdün'le ilişkilerden sorumlu yetkili vasfıyla dönemin Ürdün Kralı Hüseyin'le görüşerek Hamas'ın 10 yıl sürecek uzun vadeli bir ateşkes önerisini iletti. Bu süre zarfında Hamas, İsrail şehirlerindeki şiddetli bombalı saldırılarına son verecekti. Ancak Tel Aviv yönetimi bunu ciddiye almadı ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Meşal'e yönelik operasyon kararını onayladıktan günler sonra öğrendiği bu mesajı görmezden geldi.

Mossad'ın eski başkanı Efraim Halevi'nin Kanal 12'ye daha önce verdiği bir röportaja göre İsrail, Yasin'in öldürülmesinden yedi yıl evvel hareketle 30 yıllık bir ateşkes ilan etme teklifini reddetmişti. Yasin bu teklifi Ürdün ve diğer tarafların arabuluculuğuyla kendisi yapmıştı. Bu, Hamas ya da başka herhangi bir kaynak tarafından doğrulanmadı.

ewfr
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta bulunan balıkçı barınağına yapılan İsrail saldırısının ardından alanı inceleyen Filistinliler (AFP)

Hamas'ın kabul edilemez önerisinin, hareketi doğrudan müzakereler yoluyla istikrarı sağlamaya yönelttiği anlaşılıyor ki bu da Musa Ebu Merzuk'un 2014 savaşından sonra Hamas'ın siyasi büro başkanı olarak Meşal'in yardımcısıyken İsrail'le müzakereleri önermesini açıklıyor.

Ebu Merzuk, Kudüs TV'ye verdiği demeçte, Hamas'ın İsrail'le müzakere yapma olasılığına ilişkin bir soruya cevaben şunları söylemişti: “Yasal olarak işgalle müzakere etmekte yanlış bir şey yok; silahlarla müzakere ettiğiniz gibi, kelimelerle de müzakere edersiniz. Bence durum olduğu gibi kalırsa buna bir itiraz yok. Çünkü bu neredeyse tüm insanlar arasında popüler bir talep haline geldi ve Hamas kendisini bu davranışa mecbur hissedebilir.”

sdfrg
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki yıkımın ortasında çamurlu bir yolda yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Şarku’l Avsat'a konuşan Hamas kaynakları bu önerinin, yani uzun bir ateşkes anlaşması için İsrail ile doğrudan müzakerelerin, hareketin çeşitli çerçevelerinde sık sık tartışıldığını söyledi. Kaynaklar, söz konusu önerinin 2005'teki ateşkes müzakerelerinde, 2014'teki İsrail saldırılarından sonra ve 2016'da olduğu gibi bazı dönemlerde arabulucular tarafından ortaya atıldığını, ancak herhangi bir sonuca ulaşılamadığını belirtti.

Kaynaklara göre hareketin politikaları ve fikirleri kapalı değil, aksine açık ve zaman içinde gelişti.

Acil hale gelen ateşkes

Hareketin uzun bir ateşkese yönelik vizyonu on yıllardır aynı kaldıysa da ateşkesin gerekçeleri ve ateşkesi talep etme nedenleri 7 Ekim 2023'ten sonra değişti. Hareketin kuruluşundan bu yana her düzeyde en büyük darbeyi aldığı bir sır değil ve Gazze Şeridi'ndeki mevcut savaşta uğradığı zararın boyutu da gizlenemez.

Yazar ve siyasi analist Mustafa İbrahim, Hamas'ın karakteristik özelliğinin genç ve fikirlerinde yenilenebilir olması ve farklı dönemlerde politikalarını değiştirmesi olduğunu söyledi.

İbrahim'e göre bu durum Hamas'ı farklı ve üstün kılıyordu, ancak bu durum her şeyin değiştiği 7 Ekim'e kadar geçerliliğini korudu.

İbrahim, 7 Ekim saldırısının hareketin kendisi ve popülaritesi üzerindeki sonuçlarının, hareketin her düzeyde gelecekteki kararlarında önemli bir faktör olduğunu vurguluyor.

İbrahim'e göre hareket üzerindeki ilk önemli etki, Gazze Şeridi'ndeki yönetimden vazgeçmesinde görülebilir.

Hamas, devam eden müzakerelerin bir parçası olarak Gazze Şeridi'nin yönetiminden vazgeçme isteğini gizlemiyor, ancak bunun ulusal bir anlaşma çerçevesinde yapılmasını ve son Arap Birliği zirvesinde kabul edilen Mısır önerisinde öngörüldüğü gibi Filistin genel seçimlerinin bir yıl içinde yapılmasını şart koşuyor.

Hamas iktidarı bırakmanın yanı sıra uzun vadeli bir ateşkesi de yeniden gündeme getirdi.

Savaşçıların dinlenmesi ve yeniden toparlanma

Hamas içindeki kaynaklar, Şeyh Ahmed Yasin'in bu fikri ilk ortaya attığında öncelikle ölümlerin durdurulmasına dayandığını, ancak bugün bu önerinin arkasında ‘mevcut savaştan sonra yeniden toparlanmak için bir nefes almak ve Filistin Yönetimi, gruplar ve İsrail ile ilişkiler de dahil olmak üzere kapsamlı bir gözden geçirme yapmak’ gibi birçok başka hedef olduğunu söyledi.

dfergt
Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Hamas mensupları (AFP)

Kaynaklar, “Hamas, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Filistin Ulusal Konseyi’ni yeniden inşa etmek ve onlara katılmak için tüm gruplarla kapsayıcı bir ulusal anlaşmaya varmaya çalışacaktır” dedi.

Kaynaklar, Gazze Şeridi'nde binlerce savaşçısını kaybeden Hamas'ın mevcut savaşın ardından lider kadrosunun ve savaşçılarının kan tazelemeye ihtiyacı olduğunu kabul etti.

Kaynaklar, “Savaş sırasında hareket, saha koşullarına göre ve pozisyonları üstlenirken iç yönetmeliklere göre takip ettiği organize bir çalışma içinde boşlukları doldurmaya devam etti, ancak yine de durumu kontrol etmemiz gerekiyor. Hareket savaştan ciddi şekilde etkilendi ve şimdi kendini yeniden inşa edebilmek için uzun süreli bir ateşkese ihtiyaç duyuyor” ifadelerini kullandı.

İsrail saldırılarına yeniden başlamadan önce ilk aşaması 58 gün süren ateşkes döneminde Hamas, geçici ateşkesi yeniden toparlanmak ve örgütü siyasi, idari ve askeri olarak yeniden yapılandırmaya çalışmak için kullandı.

Hareket, takas anlaşmaları sırasında gücünü göstermeye çalıştı ve İsrail'e meydan okuma mesajları gönderdi.

Ancak İsrail, Muhammed el-Cemasi ve Yaser Harb gibi siyasi büro üyeleri ya da İsam ed-Dalis gibi hükümet figürleri veya Kassam Tugayları Gazze Tugayı Komutan Yardımcısı Ahmed Şemali gibi askeri figürler de dahil olmak üzere saflarını yeniden düzenlemeye çalışan liderleri öldürerek art arda saldırılarla karşılık verdi.

Yeni savaşçılar

Hamas yıllar boyunca yeni nesil savaşçıları yetiştirmek ve saflarına katmak için çalıştı; özellikle de Filistinli genç nesil için uğraştı. Bunların bir kısmı 7 Ekim saldırısına katıldı. Diğerleri ise boşlukları doldurmak için kullanıldı ve İsrail kara kuvvetlerine karşı saldırılara katılmak üzere yeniden aktif hale getirildi.

Şarku’l Avsat, Hamas'ın gençleri devşirmedeki başarısıyla ilgili özel bir haber yayınladı. İsrail araçlarına zırh karşıtı füze atma talimatlarını içeren bir broşür ve kitapçığın fotoğraflarını okurlarıyla paylaştı.

fvgbhy
Gazze Şeridi'nin Han Yunus kentinde 15 Şubat 2025 tarihinde çekilen fotoğrafta, İslami Cihad Hareketi ve Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'ndan savaşçıların, üç İsrailli esirin Kızılhaç temsilcilerine teslimi sırasında alanda konuşlandığı görülüyor. (DPA)

Siyasi analist Mustafa İbrahim şunları söyledi: “İsrail'in acımasız savaşının ardından Hamas'ın binlerce liderini ve savaşçısını kaybettikten sonra kan tazelemeye çalıştığı kesin. Bir anlaşmaya varılması halinde uzun vadeli ateşkesin ana hedeflerinden biri de bu olacaktır.”

ABD'nin de dahil olduğu, belki de uzun yıllar sürecek kalıcı bir ateşkese ulaşma çabaları başarılı olursa, İsrail'in ısrarı ve Arapların hareketi sahneden silme inancı karşısında Hamas'ın hayatta kalma ve kendini yeniden şekillendirme kabiliyeti sorgulanmaya devam edecek.

Onlarca yıl süren çatışmaların ve bir buçuk yıldan fazla süren kanlı savaşın ardından İsrail bu fikri yenmeyi başaramadı. Örgütün kendisini yenmek istiyor ki bunun da harekete uzun yıllar mühlet vererek gerçekleşmesi pek mümkün değil.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.