Ürdün ve Müslüman Kardeşler: Ortaklıktan yasaklanmaya

Karar bir dönemi tamamen kapatırken geleceği çeşitli senaryolara açıyor

İslami Hareket Cephesi'nin Amman'daki ofisinin önünde bekleyen Ürdün polisi, 23 Nisan 2025 (Reuters)
İslami Hareket Cephesi'nin Amman'daki ofisinin önünde bekleyen Ürdün polisi, 23 Nisan 2025 (Reuters)
TT

Ürdün ve Müslüman Kardeşler: Ortaklıktan yasaklanmaya

İslami Hareket Cephesi'nin Amman'daki ofisinin önünde bekleyen Ürdün polisi, 23 Nisan 2025 (Reuters)
İslami Hareket Cephesi'nin Amman'daki ofisinin önünde bekleyen Ürdün polisi, 23 Nisan 2025 (Reuters)

Malik Athamneh

Ürdün devleti ile Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) arasındaki ilişkinin tarihinde önemli bir adım atan İçişleri Bakanı Mazin el-Feraye, çarşamba günü öğleden sonra Müslüman Kardeşlerin Ürdün'de yasaklanacağını resmen duyurdu.

Bu duyuru bir boşluk anından ziyade Müslüman Kardeşlerin 1945 yılındaki kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği uzun bir siyasi ve sosyal dönüşüm sürecinin doruk noktası oldu.

Kuruluş ve anlayış

Ürdün'deki Müslüman Kardeşler 1945 yılında tebliğ ve hayır amaçlı resmi makamlarca izin verilen bir dernek olarak kuruldu. Müslüman Kardeşler, kuruluşundan itibaren özellikle onu ülkede milliyetçi ve solcu dalgaya karşı bir müttefiki olarak gören merhum Kral Hüseyin bin Talal döneminde, devletle dengeli bir ilişkiye sahipti. Bu ilişki 1970'li yıllarda Ürdün devleti ile Filistinli direniş grupları arasındaki iç ayaklanma ve çatışmalarda İhvan'ın devletin yanında yer almasına kadar devam etti.

Eğitim, sendikalar ve hayır işleri

Müslüman Kardeşlerin ülkedeki faaliyetleri eğitim ve hayır işlerine kadar uzanmış, okullar ve dini merkezler kurmuş ve meslek sendikalarında önemli noktaları kontrol etmişti. Tüm bunlar daha sonra siyasi olarak güçlenmesine katkıda bulunan geniş bir toplumsal nüfuz elde etmesini sağladı. Müslüman Kardeşler, bu genişleme sayesinde hayır işlerine dayalı toplumsal temeller inşa edebilmiş, ayrıca bu hareket alanını kendi çıkarları için kolejler, enstitüler, üniversiteler ve bankalar da dahil olmak üzere yatırım kurumları kurmak için kullanmış ve bu sayede mali serveti önemli ölçüde artmıştır.

1990'lı yıllar ve İslami Hareket Cephesi'nin yükselişi

Müslüman Kardeşler, ülkede 1989 yılının nisan ayında yaşanan ayaklanmadan sonra siyasi hayatın tüm kesimlere açılması ve parlamenter hayata geri dönülmesiyle birlikte İslamcıların siyasi sürece dahil edilmesini iç dengeleri ayarlamanın bir aracı olarak gören Kral Hüseyin yönetimindeki devletin üstü kapalı desteğiyle 1992 yılında siyasi kolu İslami Hareket Cephesi'ni (Cebhet'ül Emel'ül-İslami/IAF)kurdu. IAF, geleneksel sol ve sağ partilerin zayıf olduğu bir dönemde seçimleri kazanarak birinci parti oldu.

“Ürdün güvenlik güçleri, bu ayın ortalarında ideolojik ve örgütsel olarak Müslüman Kardeşler ile bağlantılı bir hücre tarafından yönetilen ve son yılların en tehlikelisi olarak tanımlanan bir terör planının engellendiğini duyurdu.

Bozulan anlayışlar

Ancak Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile İsrail arasındaki Oslo Anlaşması sürprizinin bir sonucu olarak 1994 yılında İsrail ile Vadi Araba Anlaşması'nın imzalanmasıyla birlikte Müslüman Kardeşler ile Ürdün devleti arasındaki gerginliğin ilk işaretleri ortaya çıkmaya başladı. Müslüman Kardeşlerin anlaşmaya açıkça karşı çıkması ve dış ve iç politikada eleştirel tutumlar sergilemesi, yetkilileri iki taraf arasında ilişkiyi yeniden değerlendirmeye itti.  Ardından Müslüman Kardeşlerin aktif rol üstlendiği halk hareketi ‘Arap Baharı’ süreci başladı. Bu da devletle arasındaki güvensizliği artırdı. Bu durum daha sonra İhvan’ın bölünmesine ve 2015 yılında yasal olarak ruhsatlı bir derneğin doğmasına yol açtı.

Hamas ile yolların kesiştiği nokta

Hamas'ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail'e düzenlediği saldırının ardından Ürdün'deki Müslüman Kardeşler, Hamas'a kamuoyu desteği vererek kendini yeniden konumlandırmaya başlamış gibi görünüyordu. Ancak Ürdün devleti bunu özellikle de İhvan’ın kamusal söyleminin sokakta yoğunlaşmaya, güvenlik güçleriyle doğrudan çatışmalara ve İslamcı söylemde daha önce emsali görülmemiş aşırılıklara varılmaya başlandığında ülke içindeki bölgesel olayları siyasi olarak istismar etme girişimi olarak gördü.

dsfrgt
Ürdün İçişleri Bakanı Mazin el-Feraye, Müslüman Kardeşlerin faaliyetlerinin yasaklandığını ve yasadışı ilan edildiğini duyurdu, Amman, 23 Nisan 2025 (PETRA)

IFA, 2023 yılında yapılan parlamento seçimlerinde gözlemciler tarafından Ürdün devletinin gerilimleri kontrol altına alma ve İslamcılara fikirlerini sokak yerine parlamento aracılığıyla ifade etmeleri için meşru bir çıkış yolu sağlama politikası çerçevesinde görülen adil ve şeffaf bir seçim atmosferinde siyaset sahnesine katılma şansı yakaladı. Parti, parlamentoda önemli bir siyasi yapı olduğunu gösteren çok sayıda koltuk elde etmeyi başardı.

Ancak bu fırsata rağmen İhvan, halk baskısını sokak üzerinden sürdürmeyi tercih etti. Bu durum devletle olan ilişkilerinin yeniden gerilmesine yol açtı ve Müslüman Kardeşlerin kurumsal siyaset oyununu oynama konusundaki kararlılığına dair akıllarda soru işaretleri yarattı.

Karar anı

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Ürdün güvenlik güçleri, bu ayın ortalarında ideolojik ve örgütsel olarak Müslüman Kardeşler ile bağlantılı bir hücre tarafından yönetilen ve son yılların en tehlikelisi olarak tanımlanan bir terör planının engellendiğini duyurdu. Soruşturmalar, hücrenin 16 üyesinin başkent Amman ve Zerka'daki gizli depolarda saklanan kısa menzilli füzeler ve  İHA’ların yanında TNT ve C4 gibi yüksek etkili patlayıcı malzemeler kullanarak Ürdün içindeki güvenlik bölgelerini hedef alan saldırılar gerçekleştirmeyi planladığını gösterdi.

Müslüman Kardeşler, 2020 tarihli bir Yargıtay kararı çerçevesinde resmen yasaklandı.

Daha sonra hücrenin bazı üyelerinin ülke dışında eğitim aldığının ve bazıları ile Müslüman Kardeşler Şura Konseyi arasında doğrudan bağlantılar bulunduğunun ortaya çıkması, devletin İhvan tehdidinin geleneksel siyasi çerçevenin ötesine geçtiğine dair inancını pekiştirdi.

IAF, her ne kadar bazı şüphelilerin üyeliğini dondurarak partiyle ilişkilerini reddetme girişiminde bulunsa da devlet, yaşananları açık siyasi söylem ile gizli örgütsel söylem arasında tehlikeli bir kopyalamanın kesin kanıtı olarak değerlendirdi. Bu durum, ulusal güvenliği korumaya yönelik kararlı bir adım olarak, güvenlik ifşasından sadece bir hafta sonra yasaklama kararının alınmasını hızlandırdı.

Yasaklama kararı uzun bir sürecin doruk noktasıydı

Müslüman Kardeşler, 2020 tarihli bir Yargıtay kararı çerçevesinde resmen yasaklandı. IAF halen lisanslı bir siyasi parti olsa da, bu karar din ve siyaset arasındaki uzun bir örtüşme sürecinin sonuna işaret ediyor ve devletin parti hayatını yeni yasaya uygun olarak düzenleme eğilimini güçlendiriyor.

fgthyu
Ürdün'ün başkenti Amman'da Gazze'ye destek için toplanan göstericiler Ürdün ve Filistin bayraklarının yanı sıra Müslüman Kardeşler flaması taşırken 27 Ocak 2023 (AFP)

Gazze'deki Hamas'ın Ürdün'ü tutuklanan ve Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne sevk edilen kişileri serbest bırakmaya çağıran açıklamasından sadece bir gün sonra bu güvenlik adımı atıldı ve Müslüman Kardeşler Ürdün’de yasaklandı. Ülkenin siyasi aklına yönelik bir provokasyon ve grup ile kontrolden çıkmış olan Hamas Hareketi arasındaki bağlantının bir başka göstergesiydi. Ülkenin siyasi aklına yönelik bir provokasyon ve Müslüman Kardeşler ile kontrolden çıkmış Hamas Hareketi arasındaki bağlantının bir başka göstergesi olan bu durum, bazı analistlerin İhvan’ın faaliyetlerinin yasaklanması kararını ve bunun uygulanmasını Hamas'ın açıklamasına bağlamasına ve devletin bazı karar alıcı çevrelerce ‘açık’ ve ‘kabul edilemez’ olarak değerlendirdiği bu müdahaleye verdiği dolaylı bir cevap olarak görülmesine neden oldu.

Ürdün devletinin anayasa ve yasalara olan bağlılığı açısından Müslüman Kardeşlerin kökünü kazımak kolay bir karar değil. Zira gelecek senaryolarının çizilmesi sürecinin siyasi ve hukuki açıdan dikkatle değerlendirilmesini gerekiyor.

Analistlere göre geleceğe dair senaryolar tamamen siyasi ve güvenlik yaklaşımlarına dayanıyor. IFA lisanslı bir parti, ancak siyasi olarak yasaklı bir grubun uzantısı. Partinin lisansı iptal edilirse, parlamentodaki varlığının anayasaya uygunluğu konusu tartışmaya açılır ve bazılarının parlamentonun feshedilmesini içerdiğine inandığı çözümler aranır. Bu durum anayasal olarak parlamentonun feshedildiği hükümetin görevden ayrılmasıyla dört ay içinde seçimlere gidilmesi anlamına gelir. Son anayasa değişikliklerine göre ayrılan hükümetin başkanı yeni bir hükümet kurmakla görevlendirilemez. Bu da karar alıcıların hükümeti ve yeni atanan başbakanını muhafaza etme arzuna ters düşer.

Bu sorun karşısında gözlemciler, senaryoların ya IFA milletvekillerinin görevden alınması ve yerlerine ulusal parti listelerinden sıradaki isimlerin getirilmesi gibi daha karmaşık mekanizmaların devreye girdiği dar bir çerçeveye ya da anayasa maddelerinin değiştirilmesi gibi daha radikal bir çözüme gidilebileceğini öngörüyor.

Ürdün Kraliyet Divanı’na yakın bir kaynak, parlamentoyu feshetme ve seçimleri denetlemek üzere yeni bir hükümet atama ve ardından istifa etme senaryosunu öne sürerek, Başbakan Dr. Cafer Hasan'ın son dönemde sonuçları elle tutulur hale gelen yoğun ekonomik programını sürdürmek üzere yeniden atanmasını kolaylaştıracağını belirtti. Kaynağa göre bu aynı zamanda Başbakan Dr. Hasan'a, son olaylardan önce bir hükümet değişikliğine gidilebileceği yönündeki söylentilerle daha uyumlu bir hükümet kurma fırsatı sağlayacak.

efrtgy6
Ürdün ve İsrail arasında su için güneş enerjisi konusunda ABD arabuluculuğunda imzalanan 'Niyet Beyanı' anlaşmasını görüşmek üzere düzenlenen parlamento oturumuna katılan Ürdünlü milletvekilleri, 15 Aralık 2021 tarihinde (AFP)

Ürdün devletinin anayasa ve yasalara olan bağlılığı açısından Müslüman Kardeşlerin kökünü kazımak kolay bir karar değil. Zira gelecek senaryolarının çizilmesi sürecinin siyasi ve hukuki açıdan dikkatle değerlendirilmesini gerekiyor. Ancak Müslüman Kardeşleri ‘bitirme’ ve siyasi olarak tasfiye etme kararı geri döndürülemez olduğundan bu durum, bölgesel ve uluslararası dosyaları, bölge ve dünyadaki değişimlerle daha tutarlı bir şekilde yeniden şekillendirecek.

Müslüman Kardeşlerin Ürdün’de Kral Hüseyin dönemindeki ortaklıkla başlayan hayatı, 1990'lı yıllarda yapılan seçimlerdeki yükselişi ve Arap Baharı'ndan sonraki siyasi geri çekilme arasında, devlet ile siyasal İslamcılığın en tehlikeli hareketi arasındaki iç içe geçmiş ilişkilerin bir sayfasını kapatan bir kararla bugün sona ererken Ürdün siyasi tarihinde de bir dönem böyleye kapanmış oluyor.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.