Şera, Trump'ın ‘güçlü adamlara duyduğu hayranlığın’ merceği altında

ABD, DEAŞ ve İran'ın vekil güçlerini geri getirecek bir güvenlik boşluğundan korkuyor

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (AP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (AP)
TT

Şera, Trump'ın ‘güçlü adamlara duyduğu hayranlığın’ merceği altında

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (AP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (AP)

Ahmed eş-Şera'nın Suriye Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamasının üzerinden 100 gün geçmesine rağmen ABD'li yetkililer, aşırılık yanlısı örgütler ve Suriye'de tutunmaya çalışan İran için verimli bir zemin oluşturabilecek kaos potansiyeli ile Suriye topraklarında genişleyen Türk nüfuzunun İsrail için ne anlama geldiğinden endişe duyarak eş-Şera yönetimine halen temkinli yaklaşıyor.

Bunlar, Şarku’l Avsat'ın ABD Dışişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunmuş ve ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilciliği'nde görev yapmış Büyükelçi Robert Wood, ABD'nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, Dış İlişkiler Konseyi Ortadoğu Çalışmaları Kıdemli Üyesi Prof. Dr. Henri Barkey ve Suriyeli siyasetçi ve gazeteci Eymen Abdunnur ile yaptığı görüşmelerde gözlemlediği bazı hususlar.

Sorular ve endişeler

Büyükelçi Robert Wood, eş-Şera'nın performansı hakkında nihai bir yargıya varmadan önce beklemeyi tercih ediyor. Suriye'deki durumu ‘çok karmaşık ve zor’ olarak tanımlayan Wood, “Eş-Şera’nın son şiddet olaylarından sonra durumu nasıl yöneteceğini görmek zorundayız” ifadesini kullandı. Wood, eş-Şera'nın Ulusal Birlik Konferansı’na ev sahipliği yapmasını takdir etmekle birlikte, “Bazı sorular ve endişeler var” dedi.

Büyükelçi Robert Ford da bir bakıma Wood'a katılıyor. Ford, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi ile imzaladığı anlaşma gibi eş-Şera'nın eylemlerinin ‘uygulandığı takdirde iç istikrara yönelik önemli bir adım olacağını’ düşünüyor.

Ancak Prof. Dr. Barkey, Abdi'nin ‘Heyetu Tahriru’ş-Şam'dan (HTŞ) çok daha büyük bir gücü kontrol ettiğini’ belirtti. Barkey’in iddiasına göre eş-Şera, ‘Dürziler ve diğer azınlıklarla ittifak kurması halinde yeni yönetime karşı önemli bir muhalefet kaynağı haline gelecek olan’ Abdi ile bir anlaşma yapmak zorunda kaldı.

fdghj
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi ve Iraklı Kürt lider Mesud Barzani'nin elçisi Hamid Darbandi (AFP)

Belki de Barkey'i daha temkinli kılan bu. Mesele daha çok liderlik meselesi, hükümetindeki ve kurumlarındaki aşırılık yanlılarını kontrol edememesi, Lazkiye ve Tartus'taki güvenlik ihlalleri ve ülkeyi gerçekten birleştirememiş olmasıyla ilgili. Barkey, eş-Şera'nın iktidara gelişini ‘rejimin ordusunun çöküşüne’ bağladı.

Barkey'in eş-Şera'ya yönelik en büyük eleştirisi, Lazkiye ve Tartus'a eski cihatçıları vali olarak ataması ve kabinesindeki tüm üyelerin ya akrabaları ya da yine kendi tabanından insanlar olması. Diğer ABD'li yetkililer ise eş-Şera'nın yaşanan olaylarda bir rolü olduğunu göz ardı etmiyor.

“Esed rejiminin 8 Aralık 2024'te devrildiği gün Suriyelilerin eş-Şera'ya bakışı ile bugün ona bakışı arasında fark var” diyen Abdunnur, ‘Aleviler de dahil olmak üzere tüm insanların Esed ve rejiminin kan dökülmeden devrilmesinden mutlu olduğunu’ vurguladı. Abdunnur, yaklaşık 100 gün sonra durumun değişmesinin nedenini ise ‘Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve etrafındaki ekibin, özellikle Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ve çoğu orta düzey yetkilinin çeşitli vesilelerle söyledikleri ile sahadaki uygulama arasındaki fark’ olarak açıkladı.

Ayrıntılar önemli

Ford, Lazkiye ve Tartus'taki olaylardan sonra hesap verebilirlik ve hukukun üstünlüğü de dahil olmak üzere ‘bazı büyük sorular’ sordu. Eş-Şera'nın olanları araştırmak üzere bir komite kurduğunu belirten Ford, sormaya devam etti: “Her iki tarafta da ihlallerde bulunanlar, güvenlik güçlerindeki diğer kişilerin bu ihlallerin kabul edilmeyeceğini ve hoş görülmeyeceğini görebilmeleri için kamuoyu önünde hesap verecek mi?”

Büyükelçi Wood, eş-Şera'nın gösterdiği açıklığın ve Ulusal Birlik Konferansı'nı toplamasının ‘çok önemli’ olduğunu savundu. Ancak SDG ile eş-Şera arasında ne tür bir anlaşma imzalanacağını ‘büyük bir endişeyle’ bekliyor, çünkü ayrıntılar önemli. ‘Şu ana kadar gördüklerimizin iyi işaretler olduğunu’ kabul eden Wood, eş-Şera'nın cinayetlerle ilgili kapsamlı bir soruşturma yürüteceğini umuyor.

Abdunnur şu anda Washington'da var olan iki bakış açısından söz etti: Birincisi, Şam'daki yeni yöneticilerin sakallarını kesseler bile değişmeyecekleri görüşü. Diğer görüş ise yeni gerçekliğe nasıl uyum sağlayabileceklerini görmek için onlara birkaç ay şans verilmesi gerektiği yönünde.

DEAŞ mahkumları

Büyükelçi Wood, Suriye genelinde 20'den fazla hapishanede tutulan yaklaşık 9 bin 500 DEAŞ militanının SDG ile eş-Şera güçleri arasında niteliksel bir anlaşmaya varılması halinde serbest bırakılabileceğine dair endişelerini gizlemiyor. Wood bu militanların ‘sadece Suriyeliler için değil, Iraklılar ve bölgedeki diğer halklar için de bir endişe kaynağı’ haline gelebileceğini söyledi.

Büyükelçi Ford bu endişelere değinerek, Ahmed eş-Şera'nın radikal dönüşümünü ve bir noktada Nusra Cephesi ile DEAŞ arasındaki savaş dönemini hatırlattı. Eş-Şera'nın ‘karar verici’ olmak istediğini öne süren Ford, “Şunu merak ediyorum, Ahmed eş-Şera bir terörist grubu siyasi amaçlarla kullanarak nüfuz ve güç elde eden bir siyasetçi mi, yoksa şimdi siyasete yönelen bir aşırılık yanlısı mı?” dedi.

İran'ın etki yaratma fırsatı

Büyükelçi Ford, ABD yönetimi ve Kongre'nin ‘Suriye daha istikrarsız hale gelirse, İran'ın bazı Suriye toplulukları üzerindeki etkisini yeniden inşa etmesi için bir fırsat doğacağını’ fark etmesini umuyor. Bunun ABD'nin ulusal güvenlik çıkarlarına olumlu bir katkı sağlamayacağına inanan Ford, bazıları 40 yıl öncesine dayanan çok eski yaptırımların kaldırılmasını önerdi.

“Tüm Arap ülkelerinin yanı sıra İsrail ve Türkiye'nin de kendisiyle savaşan bir Suriye değil, birleşik bir Suriye görmekte büyük çıkarı var, çünkü savaş kesinlikle komşu ülkelere de sıçrayacaktır” diyen Büyükelçi Wood, ‘bunun Suriye'nin geleceği için kritik bir an olduğunu’ söyledi. Wood, “Suriye'nin geleceği için sorumluluk almak Arap ülkelerinin görevidir. Suriye halkının hak ettiği özgürlüklere ve refaha kavuşmasını sağlamak Arap devletlerinin, BM'nin, ABD'nin ve bu konuda çıkarı olan diğer ülkelerin sorumluluğudur. Herkes Suriye'deki olası İran etkisinden endişe duymalıdır” ifadelerini kullandı.

Barkey, ‘İran'ın Suriye'deki etkisinin ortadan kalkmadığı ve İranlıların pes etmediği’ uyarısında bulunarak, “Geri dönmeye çalışacaklar” dedi.

Abdunnur artık tartışmalarda yeni bir terim duyduğunu belirtti: ‘batı Suriye’. Tıpkı ‘kuzey Suriye’ terimini kullandıkları gibi... Abdunnur, “Bölünme ve federalleşme gibi tüm büyük şeyler bir terimle başlar. Yeni bir terim çıkardığınızda, gelecekteki siyasi durumla ilgili ne anlama gelmesini istediğinizi ona dahil edersiniz, sonra onu dolaşıma sokarsınız. Benimsenir, kullanılır ve bir statüko haline gelir. İşte sorun burada” şeklinde konuştu.

Türkiye-İsrail çatışmasına ilişkin endişeler

“Türkiye önemli bir oyuncu ve Suriye'deki yeni yetkililerle iyi ilişkilere sahip. Elbette gelecekte Suriye'de olacaklar üzerinde etkisi olacak” diyen Büyükelçi Ford sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda uluslararası alanda Suriye dosyasının stratejik boyutu açısından en büyük endişe İran değil. Ben daha çok Suriye'de İsrail ve Türkiye arasında doğrudan bir çatışma olasılığından endişe duyuyorum. Bu çatışma, İsrail Hava Kuvvetleri'nin Türk Hava Kuvvetleri'ne karşı olması ya da İsraillilerin 40 yıl önceki Güney Lübnan Ordusu'na benzer bir vekil güç oluşturması şeklinde olabilir. İsrail ile Türkiye arasındaki diyalog eksikliği beni endişelendiriyor. Çünkü Türkiye aniden Suriye içindeki üslere savaş uçakları konuşlandırmaya başlarsa, İsrailliler bunu düşmanca bir hareket olarak değerlendirecektir.”

scdfrgt
Antakya ve Tüm Doğu Süryani Ortodoks Patriği Mar Ignatios II. Afram, Şam'daki Paskalya kutlamalarına katıldı. (EPA)

Barkey ise işlerin o kadar ileri gidebileceğine inanmıyor ve Türklerin zaten Suriye'de geniş bir toprak parçasını kontrol ettiğini hatırlatıyor. “İsrailliler Hizbullah'ın geri dönmesinden ya da Suriye'nin güneyinde yeni aktörlerin ortaya çıkmasından daha çok endişe duyuyor. Çünkü HTŞ bölgeyi kontrol etmiyor ve tamamen kontrol edemez” diyen Barkey çoğunlukla siyasi olacak bir Türk-İsrail çatışmasından başka bir şey görmüyor.

BM'nin rolü yok

Yeni anayasa söz konusu olduğunda Büyükelçi Ford, 2254 sayılı kararın ve BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'in gözetimindeki Anayasa Komitesi’nin bir anlamı olmadığını düşünüyor. Benzer şekilde Barkey de Araplar desteklemediği sürece BM ve özel temsilcisi için fazla umutlu değil.

Diğer pek çok kişi gibi Barkey de ‘Trump'ın bir gün aklına bir şey gelen ve bunun iyi bir fikir olduğuna karar veren’ öngörülemez biri olduğuna inanıyor. Barkey, Trump’ın ‘Erdoğan'dan çok etkilendiğini’, çünkü Erdoğan'ın kendi ülkesinde istediğini yapabilen ‘güçlü bir adam’ olduğunu söyledi.

Barkey, “Bırakın iki yıl sonrasını, bir yıl sonra bile Suriye'ye ne olacağı bilinmiyor. Eğer Suriye'de başka bir savaş olursa ya da kanun ve düzen dramatik bir şekilde bozulursa, DEAŞ'ın geri geleceğini tahmin edebilirsiniz. ABD hükümetinin, ABD güçleri tampon güç ya da caydırıcı güç olarak kullanılmadan, Suriye'deki rejimin ve hukukun çökmesi halinde bu gücün son derece önemli ve hayati hale geleceğinden endişe duyuyor olması çok muhtemeldir” ifadelerini kullandı.



Gazze Şeridi'nin güneyinde çadırlar sular altında kaldı: İnsani kriz derinleşiyor

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)
TT

Gazze Şeridi'nin güneyinde çadırlar sular altında kaldı: İnsani kriz derinleşiyor

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)

Gazze Şeridi’nin güneyinde yer alan Han Yunus kentinin Mevasi bölgesinde, bugün (Salı) sabah saatlerinde etkili olan yoğun yağışlar sonucu çok sayıda sığınmacı çadırı sular altında kaldı.

d
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş kişiler için kurulan geçici kampta, Filistinli çocuklar yağmurdan korunmaya çalışıyor (AFP)

Filistin Haber Ajansı WAFA bölgede çok sayıda çadırın yağmur suları nedeniyle zarar gördüğünü ve kullanılamaz hale geldiğini bildirdi. Kurtarma ekipleri su baskınından etkilenen çadır alanlarına müdahalelerini çeşitli noktalarda sürdürüyor.

csdfrg
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta, yağmur sonrası eşyalarını düzenleyen Filistinli bir aile (AFP)

Gazze Şeridi genelinde şiddetli sağanak yağış ve fırtınalarla birlikte sığınmacı kamplarında ek olumsuzluklara yol açmaktadır.

Öte yandan, 15 Kasım’da meydana gelen yağışlar sırasında da binlerce çadırın su baskını nedeniyle zarar görmüştü.

sd
Filistinliler, sular altında kalan sokaklardan, eşek arabalarıyla geçiyor (DPA)

 


Trablus, sınırların güvenliğini sağlama ve eğitim konusunda Türkiye’nin uzmanlığından yararlanmayı düşünüyor

UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
TT

Trablus, sınırların güvenliğini sağlama ve eğitim konusunda Türkiye’nin uzmanlığından yararlanmayı düşünüyor

UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğini güçlendirmenin yollarını görüştü.

Libya İçişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, başkent Trablus'ta düzenlenen ve çok sayıda güvenlik yetkilisinin katıldığı toplantıda ‘karşılıklı çıkar alanlarında ortak koordinasyonun yönlerinin’ ele alındığını belirtildi. Açıklamada ayrıca toplantı sırasında ‘hedefli eğitim ve yeterlilik programları ile Libya İçişleri Bakanlığı personelinin yeteneklerinin geliştirilmesinin’ yanı sıra ‘düzensiz göçle mücadele, sınırların güvenliği ve Türkiye'nin uzmanlığından yararlanma ile ilgili konulara’ değinildiği belirtildi.

fvg
Dün başkent Trablus'ta Libya ve Türkiye heyetleri arasında yapılan toplantı (İçişleri Bakanlığı)

İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın Trablus ziyareti, General Halife Hafter'in oğlu ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter’in geçtiğimiz hafta sonu Türkiye'nin başkenti Ankara'da siyasi ve askeri düzeyde gerçekleştirdiği toplantıların ardından geldi.

Libya İçişleri Bakanı Trablusi, bakanlığının ‘ülkenin son yıllarda karşılaştığı zorluklara ve bunların güvenlik durumuna etkisine rağmen büyük çaba sarf ettiğini’ söyledi.

Gidişatı iyileştirmek için çalışmaların sürdüğünü ve bir dizi olumlu sonucun elde edildiğini vurgulayan Trablusi, bakanlığın, Avrupa Birliği (AB) ve Afrika ülkeleriyle doğrudan iletişim kanalları aracılığıyla yasadışı göç konusuna ‘özel önem’ verdiğini kaydetti.

Trablusi, Libya İçişleri Bakanlığı’nın güvenlik planının, sınırların güvenliğini sağlamaktan başlayarak, ardından çöl ve şehirlerin, son olarak da kıyıların güvenliğini sağlamayı içeren aşamalı bir yaklaşım benimsediğini, ayrıca göçmenler için gönüllü geri dönüş programını uyguladığını ve insan kaçakçılığına karışan organize suç çetelerini takip ettiğini de sözlerine ekledi.

Libya İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Bakan Yerlikaya’nın Libya İçişleri Bakanlığı’nın çabalarını övdüğünü ve Türkiye’nin düzensiz göçle mücadeledeki deneyimini ve son yıllarda elde ettiği olumlu sonuçları paylaştığını aktardı. İçişleri Bakanlığı, bu toplantının, istikrarı artırmak ve güvenlik alanındaki kurumsal çalışmaların konsolidasyonunu desteklemek amacıyla dost ülkelerle etkili iş birliği olanakları oluşturma yönündeki devam eden çabaları çerçevesinde gerçekleştirildiğini belirtti.

Saddam Hafter, birkaç gün önce Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler ile bir araya geldi.

LUO Genel Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, Ankara’daki görüşmelerde uluslararası sahnedeki son gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu belirtilirken, “Savunma Bakanı Güler ile iki ülke arasındaki askeri iş birliğini güçlendirerek bölgedeki güvenlik sorunlarının çözümüne katkıda bulunacak ve güvenlik ve istikrar çabalarını destekleyecek yollar tartışıldı” denildi.

Öte yandan UBH Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ile İngiltere'nin Libya’daki yeni Büyükelçisi Martin Reynolds arasında yapılan toplantıda düzensiz göç konusu başlıca gündem maddesi oldu.

İngiltere’nin Libya (Trablus) Büyükelçiliği tarafından sosyal medya platformu X üzerinden görüşmeye ilişkin yapılan kısa açıklamada, Büyükelçi Reynolds'un Libya'daki diplomatik görevinde ilk kez görüşmesini Dibeybe ile gerçekleştirdiği ve ‘yapıcı bir toplantı’ olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca toplantıda düzensiz göç, güvenlik ve ekonomik büyüme alanlarında ortak önceliklerin ele alındığı belirtildi.


HDK, Sudan'da tek taraflı olarak üç aylık insani ateşkes ilan etti

Sudan ordusu ile HDK arasında devam eden çatışmalardan kaçarak kısa süre önce Faşir’den gelen ve Çad'ın doğusundaki bir kampta yerde oturan Sudanlı mülteciler, 23 Kasım 2025 (Reuters)
Sudan ordusu ile HDK arasında devam eden çatışmalardan kaçarak kısa süre önce Faşir’den gelen ve Çad'ın doğusundaki bir kampta yerde oturan Sudanlı mülteciler, 23 Kasım 2025 (Reuters)
TT

HDK, Sudan'da tek taraflı olarak üç aylık insani ateşkes ilan etti

Sudan ordusu ile HDK arasında devam eden çatışmalardan kaçarak kısa süre önce Faşir’den gelen ve Çad'ın doğusundaki bir kampta yerde oturan Sudanlı mülteciler, 23 Kasım 2025 (Reuters)
Sudan ordusu ile HDK arasında devam eden çatışmalardan kaçarak kısa süre önce Faşir’den gelen ve Çad'ın doğusundaki bir kampta yerde oturan Sudanlı mülteciler, 23 Kasım 2025 (Reuters)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan'ın uluslararası taraflarca sunulan ateşkes önerisini reddettiğini açıklamasının ardından, üç ay sürecek tek taraflı bir insani ateşkes ilan etti.

HDK Komutanı Muhammed Hamdan Dagalu, ses kaydı olarak yayınlanan konuşmasında şunları söyledi:

“Ulusal sorumluluğumuz ve başta ABD Başkanı Donald Trump'ın girişimi ve Uluslararası Dörtlü ülkelerinin (Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve ABD) çabaları olmak üzere uluslararası çabalar doğrultusunda üç aylık bir süre için saldırıların durdurulmasını ve uluslararası bir izleme mekanizmasının oluşturulmasını içeren insani bir ateşkes ilan ediyoruz.”

Dagalu konuşmasına şöyle devam etti:

“Radikal İslamcı terörist hareket Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) ve Ulusal Kongre Partisi dışında herkesin katıldığı bir siyasi sürece bağlıyız. Zira bu gruplar halkımızın son otuz yılda çektiği tüm acılardan sorumlu.”

Sudan iç savaşının her iki tarafı da son iki yıl içinde, tüm ateşkes anlaşmalarını ihlal ederek müzakere çabalarının başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu. Orgeneral Burhan daha önce geçiş dönemi veya Sudan'ın geleceği ile ilgili herhangi bir anlaşma yoluyla HDK'yı muhafaza edecek veya iktidar ortaklığına geri getirecek herhangi bir çözümü reddettiğini vurgulamıştı. Orgeneral Burhan, ABD'nin Afrika Kıdemli Danışmanı Massad Boulos'u HDK lehine önyargılı olduğu gerekçesiyle sert bir şekilde eleştirdi. Ayrıca, savaşı durdurmak için kendilerine sunulan ‘en kötü kart’ olarak gördüğü Uluslararası Dörtlü’nün girişimine olan güvensizliğini dile getiren Orgeneral Burhan, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Uluslararası Dörtlü’ye katılımını eleştirerek HDK'yı desteklemekle suçlarken, Suudi Arabistan'ın rolünü ve ABD Başkanı Donald Trump'ın girişimini övdü.

Orgeneral Burhan'ın açıklamaları, 12 Eylül'de açıklanan ve ABD, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır'ın yer aldığı Uluslararası Dörtlü ülkelerinin girişimi etrafındaki tartışmaları yatıştırdı. En önemli özelliği üç aylık bir insani ateşkes olan girişim, Sudan'daki krizi çözmek için bir yol haritası içeriyor. Bunu, kalıcı bir ateşkes ve sivil bir hükümete giden kısa bir geçiş dönemi izliyor. Girişimde, askeri bir çözümün olmadığına ve savaş sonrası dönemde İslamcıların siyasi sahneden uzaklaştırılacağı vurgulanıyor.

Şiddet devam ediyor

HDK, 7 Kasım'da insani ateşkes önerisini kabul ettiğini açıkladı, ancak ertesi gün ordunun kontrolü altındaki Hartum ve Atbara'yı bombaladı. Bunu HDK üyelerinin ‘büyük kalabalıklar’ halinde Batı Kordofan'daki Babnusa şehrine ulaşarak oradaki ordu karargahını ele geçirmeye çalıştığı, ancak Güney Kordofan'daki Kadugli ve Dilling şehirlerini kuşatmaya devam ettiği yönünde bir açıklama izledi.

HDK kasım ayı ortalarında Sudan'ın kuzeyindeki Merowe Barajı'nı birkaç kez insansız hava araçları (İHA) ile hedef aldı ve şehirdeki ordu karargahını bombaladı.

Sudan ordusu 26 Ekim'de Sudan'ın batısını tamamen kontrol altına alan HDK’nın uzun süren kuşatmasının ardından Faşir’i kaybetti.

Çatışmalar Darfur bölgesinden, başkent Hartum’u batı Sudan'a bağlayan petrol zengini komşu eyalet Kordofan’a sıçradı.

Faşir'in HDK’nın kontrolüne geçmesinden bu yana, toplu katliamlar, etnik şiddet, kaçırma ve cinsel saldırıların yaşandığına dair haberler gelirken, insan hakları örgütleri HDK'nın kontrolündeki bölgelerde etnik katliamlar yaşandığını bildirdi.

Uluslararası Göç Örgütü'ne (IOM) göre geçtiğimiz ayın sonundan bu yana, Kuzey Kordofan'dan yaklaşık 40 bin yerinden edilmiş kişinin yanı sıra 100 binden fazla sivil Faşir'den komşu şehirlere kaçtı. ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz hafta, Washington'da Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile yaptığı görüşmede, Veliaht Prensin talebi üzerine Sudan'daki ‘zulmü’ sona erdirme niyetini açıkladı.

HDK ve BAE, Trump’ın açıklamasını memnuniyetle karşıladı ve Burhan, savaşı sona erdirmek için Washington ve Riyad ile iş birliği yapmaya hazır olduğunu teyit etti.

İki yıldan fazla süredir devam eden Sudan savaşında on binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 12 milyon kişi yerinden edildi, bu durum milyonlarca sivili tehdit eden ciddi bir açlık krizine yol açtı.