Hayaller ne kadar da korkunç: Gazze, halkının zihninde işgal edilmiş bir şehir gibi

Bazıları canları için korktuklarından gidecek, bazıları yerinden edilmektense ölümü tercih ediyor ve üçüncü bir grup da yok olacak hatıraların yasını tutuyor

Bakanlar Kurulu İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı (AFP)
Bakanlar Kurulu İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı (AFP)
TT

Hayaller ne kadar da korkunç: Gazze, halkının zihninde işgal edilmiş bir şehir gibi

Bakanlar Kurulu İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı (AFP)
Bakanlar Kurulu İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı (AFP)

İzzeddin Ebu Ayşe

Şeyma, İsrail'in Gazze kentini kontrol altına alma planını düşünmek için henüz çok erken olduğuna inanıyor, ancak ardından hesaplarını hızla gözden geçirip “savaşın başlangıcından bu yana ordu Gazze planlarını açıklıyor ve ne yazık ki bunları ateş gücüyle uyguluyor. Felaket bir şeye hazırlanmak için çok da erken değil” diyor.

İsrail güvenlik kabinesi, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Gazze kentinin kontrolünü ele geçirme planını onayladı. Kanal 14'e göre plan üç aşamadan oluşuyor; Gazze kentine büyük miktarda insani yardım sokulması, ardından sakinlerin Gazze Şeridi'nin güneyindeki merkez kamplara nakledilmesi ve son olarak da kente sıkı bir kuşatma uygulanması ve tamamen askeri kontrol altına alınması.

Kabine İsrail planını onaylar onaylamaz, Gazze'deki genel ruh hali değişti ve insanlar daha olumsuz duygulara kapıldı. Kent sakinleri, kenti tamamen işgal etme planı ve bunun yol açabileceği olası yıkım, çok sayıda ölü ve yaralı, dayanılmaz maddi ve manevi bedel konusunda endişeli.

Gazze kentindeki çadırının kapısında oturan Şeyma, işgal planını düşünüyor ve “bu kasvetli senaryoya hazırlanmaya çalışıyorum, ama aklım düşünüp bir plan yapmaktan aciz. Ne yapacağımı bilmiyorum ama şu anda tek düşündüğüm, askeri operasyon başlarsa ailemin hayatını koruyacak bir plan hazırlamak” diyor.

Şeyma siyaseti ve askeri bilimleri çok bilmiyor, ancak İsrail planını okumuş ve “bize ne olabileceğini anlamaya çalışıyorum. Kentin tüm sakinlerinin güneye zorla tahliye edilmesi dışında bizi korkutan hiçbir şey yok. Bu bile başlı başına katlanamayacağımız bir dehşet” diye konuşuyor.

Ölüm daha iyi

13 Ekim 2023'te İsrail, Gazze kenti sakinlerine ilk kez tahliye emri vererek güneye gitmelerini emretmişti. Şeyma, bu emre uyarak evini terk etti ve Mavasi insani yardım bölgesine yöneldi.

Şeyma, Mavasi'de zor bir hayat yaşadı. Bu hayatı kısaca şöyle açıklıyor; “barınağımızı kaybettik ve bir çadırın aşağılayıcı ortamında yaşadık. Su, elektrik, yiyecek, hayat yoktu, sadece dehşet ve korku vardı. Zor bir deneyimdi ve bugün ordu bizi psikolojik olarak bu aşamaya hazırlıyor ve moralimizi bozuyor.”

Şeyma, her halükarda, bu sefer güneye doğru zorla göç ettirilme deneyimini tekrar yaşamayı reddediyor. Gazze Şeridi'nin güney kesimine göç etmektense Gazze'de ölmeyi tercih edeceğini açıklıyor. Şu anda ordunun işgal etmeyi planladığı kentin içinde göç etme deneyimine hazırlanıyor ve bedeli işgalci bir yönetim altında yaşamak olsa bile kalmaya devam edeceğini belirtiyor. Ona göre bu, güneye göç etmekten daha iyi.

Gazze Şeridi'ndeki en büyük kent olan Gazze kentinde yaklaşık 1,2 milyon insan yaşıyor. Tel Aviv, onları Mavasi insani yardım bölgesine nakletmeyi planlıyor. Bu sayının tamamı, bekledikleri en büyük felakete hazırlanmak için bireysel planlar hazırlamakla meşgul.

Vasim, hayatlarını kurtarmak için güneye göç etme fikrini kabul ediyor ve şimdiden Güney Gazze'de yeni bir barınma yeri temin etmek için planlar yapıyor. Burayı her açıdan hazır hale getirmek için gayretle çalışıyor. “İsrail, Gazze'deki savaş planlarını sürdürüyor ve ben de 13 kişilik bir aileye bakmakla yükümlü olduğum için onları korumak zorundayım” diyor.

Vasim, Güney Gazze'deki bir araziye üç çadır kurdu ve ayrı bir banyo, su deposu ve bazı temel ihtiyaçları temin etti ve “bu kararı vermeden önce biraz tereddüt ettim, ancak İsrail emirlerine uymanın ailemin hayatını kurtarabileceği sonucuna vardım” diye ekliyor.

 Vasim, zorla göç ettirilme sebebiyle acı ve sıkıntılar çekeceğini ve onu mevcut hayatından daha ilkel bir hayatın beklediğini biliyor. Ancak, yerinden edilmenin bir ölüm kalım meselesi olduğunu, İsrail'in kaçmayanlara merhamet göstermeyeceğini ve hayatlarının ölüm ve kuşatma tehdidi altında olduğunu açıklıyor.

Vasim'i bu hazırlıkları yapmaya iten şey, İsrail'in Gazze'yi yeniden kuşatmayı planladığını öğrenmesi, zira bu kıtlığın geri döneceği anlamına geliyor. Çocuklarının ciddi yetersiz beslenme sorunu yaşadığını belirtiyor. Onların gözlerinin önünde açlıktan ölmelerini istemiyor ve ordu insani yardım bölgesine yardım malzemeleri girmesine izin vereceği için oraya gitmekte hiçbir sakınca görmüyor.

Hanadi, bir sonraki adımın Gazze kentinin işgali olduğunu öğrendiğinde dövünüyor ve “Birçok olumsuz duygu tarafından kuşatılmış durumdayım. Bu karar, özellikle bir süredir ateşkes beklentisi içinde olduğumuzdan şok etkisi yarattı, ateşkesin başarısız olması bize büyük felaketler getirdi” diyor.

Bir eziyet ve cefa

Hanadi, Gazze'nin yeniden işgal edilmesinin daha fazla soykırıma yol açacağına inanıyor ve halkın yerinden edilmenin maliyetini karşılamaya maddi olarak hazır olmadığını belirtiyor. Bunu bireysel bir karar olarak görüyor, ancak kişisel olarak tamamen reddediyor çünkü ilk yerinden edilme deneyimi, tekrarlamak istemediği bir eziyet ve cefaydı.

Hanadi, Gazze'de kalınması gerektiğine inanıyor ve sakinlerinin burada kalmaya devam etmelerinin ve tahliye emirlerine uymayı reddetmelerinin büyük fayda sağlayacağına inanıyor. Ona göre bu, İsrail'in Gazze Şeridi'ni tamamen yerle bir etmesini ve açıklanan Gazze'yi yeniden işgal etme hedefine ulaşmasını engelleyecektir.

İsrail Gazze'yi işgal etmeye başlarsa, Şerif yeni bir kara harekâtının büyük bir insani felakete yol açacağını vurguluyor ve “artık bizi bekleyen en kötü şeye tahammül etme gücümüz yok. Dünya, askerler bizi yok etmeden önce harekete geçmeli. Her gün endişe ve korku içinde yaşıyoruz” diyor.

“İlk kurbanlar biziz. İsrail'in kara operasyonlarını genişletmesi daha fazla yıkıma ve daha fazla ölüme yol açacak. Tel Aviv tahliye emri verirse nereye gideceğiz? Gazze kentinin tahliyesi için son tarihin 7 Ekim olduğunu okuyunca şok oldum. Bu beklenmedik bir şok” diye ekliyor.

Netanyahu, Gazze kentinin tamamen tahliyesi için son tarih olarak 7 Ekim'i belirledi. Bu tarihten sonra İsrail, şehirde kalan Hamas mensuplarını kuşatacak. İsrail merkezli Yedioth Ahronoth gazetesine göre, Gazze işgali operasyonu dört ila beş ay sürecek ve altı tümen tarafından yürütülecek.

Teysir, “Ordu 7 Ekim’i seçerek Gazze sakinlerine 2023 saldırısını unutturmayı umuyor. Bu günün yeni Nekbe'lerinin yıldönümüne dönüşmesini istiyor, çünkü o gün kalplerimizin bir parçası olan tüm Gazze kentini bizden koparacağı tarih olacak” diyor.

“Gazze kentinin gözlerimizin önünde yerle bir edilmesi fikri dehşet verici ve ürkütücü. Daha önce olan her şey bir yana, gelmekte olan bir yana. Varlığımızı, tarihimizi ve geleceğimizi bitirme, silme ve yok etme planıyla karşı karşıyayız. Köklerimizden koparılmanın ortasındayız ve felaketi önlemeye yönelik her türlü seçenek acımasız olabilir” diye ekliyor.

Teysir, felaketin kendisinin her şeyden daha şiddetli olduğunu, çünkü İsrail ordusunun yıkıp yok etmek için geldiğini açıklıyor ve geri çekildiğinde yürüyebileceğimiz bir sokak veya savunabileceğimiz bir bina olmayacak diyor. Hamas liderlerine çok geç olmadan Gazze'yi kurtarmaları, “çıkış için bir sıfır saati” deklare etmeleri, Arap ve uluslararası güçlerin konuşlandırılmasını  talep etmeleri ve yıkım “buldozerini” durdurmaları çağrısında bulunuyor.

Hükümete bağlı Enformasyon Ofisi Müdürü İsmail el-Savabita, “Gazze kentinin işgali, yüz binlerce sakinini açlık, hastalık ve sağlık tesislerinden geriye kalanların çökmesi tehlikesine maruz bırakıyor. Bu, en korkunç insani ve insan hakları felaketiyle karşı karşıya olduğumuz anlamına geliyor” diyor.

“İsrail, Gazze işgalini Aksa Tufanı operasyonunun yıldönümüne denk getirerek Gazzelilerin bilincini değiştirmeye çalışıyor, ancak Gazzeliler, İsrail planını başarısızlığa uğratmak için kaçmama ve topraklarını terk etmeme konusunda kararlılık ve azim gösteriyorlar” diye ekliyor.



Şiddetli su kıtlığı, yağışların az olduğu bir dönemin ardından Beyrut'un sıkıntılarını daha da artırıyor

Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)
Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)
TT

Şiddetli su kıtlığı, yağışların az olduğu bir dönemin ardından Beyrut'un sıkıntılarını daha da artırıyor

Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)
Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)

Beyrut sokakları, Lübnanlıların yıllardır görmediği ciddi bir su kıtlığıyla başa çıkmak için halkın satın aldığı su depolarıyla dolup taşıyor. Bu kıtlık, yağışların rekor düzeyde azalması, kuyuların kuruması ve dağıtım şebekelerinin yıpranmasına bağlı.

Beyrut'un güney banliyösü Burc el-Baracne'deki evinde mutfak eşyalarını özenle yıkayan 50 yaşındaki Rima es-Seba, “Su eskiden her gün geliyordu, ama şimdi üç günde bir geliyor” diyor.

Resmi kurumun su tedarikini kesmesi durumunda es-Seba ailesi, yaşadıkları binanın su depolarına su pompalayan özel tankerlere başvuruyor. Rima, mutfak eşyalarını paslandıran tuzlu suyla depoyu doldurmak için 5 dolar ödediğini belirtiyor. İçme suyunu ise Lübnan'daki çoğu kişi gibi hazır şişelerde satın alıyor.

Ancak sosyal hizmet alanında çalışan Rima es-Seba, bu maliyetlerin sınırlı gelire sahip aile için çok ağır olduğunu belirtiyor. Rima, “Bu parayı nereden bulacağım?” diye soruyor. Ülke, Hizbullah ile İsrail arasındaki savaşın yanı sıra, birçok vatandaşını yoksullaştıran ağır bir ekonomik krizle boğuşuyor.

Lübnanlılar uzun yıllardır su kıtlığına alışkın. Enerji ve Su Bakanlığı'nın Ulusal Su Sektörü Stratejisi metninde belirtildiği gibi, ‘nüfusun yüzde 50'den fazlası düzenli olarak kamu su hizmetlerinden yararlanamıyor’.

Bakanlık, barajlar gibi yüzey depolamanın bu açığı kapatmak için yeterli olmadığını, hükümetin sağladığı suyun yarısının ulusal su şebekelerindeki sızıntılar veya hırsızlık nedeniyle ‘israf edildiğini’ belirtiyor.

Yağışların azalması, krizi daha da kötüleştirdi.

Meteoroloji İdaresi'nin yüzey tahminleri bölüm başkanı Muhammed Kenc, 2024-2025 kışında yağış miktarının ‘çok az’ olduğunu belirterek, bu miktarın gözlemlerin başladığı günden bu yana ‘80 yılın en düşük yağış miktarı’ olduğunu söyledi.

cdfgthy
Beyrut'taki bir kuyu suyu dağıtım tesisinde tankerini dolduran bir adam, 3 Temmuz 2025 (AFP)

Ulusal Su Sektörü Stratejisi’ne göre iklim değişikliği su kıtlığını artıracak. Dünya Bankası ise yılın başında ‘iklim değişikliğinin 2040 yılına kadar kuraklık mevsiminde su miktarını yarı yarıya azaltacağı’ öngörüsünde bulundu.

Kısıtlama

Enerji ve Su Bakanı Joseph Saddi geçen hafta ‘mevcut durumun çok zor’ olduğunu bildirdi.

Su kıtlığı, Beyrut'un farklı bölgelerinde farklılık gösteriyor. Yollar, binaların çatılarında yoğun olarak bulunan su depolarını besleyen tankerlerle dolup taşıyor.

Hükümet geçen ay, su tüketimini azaltmaya teşvik etmek için bir kampanya başlattı ve ülke genelinde kurumuş kaynak ve göllerin fotoğraflarını yayınladı.

Beyrut Kuzey İstasyonları Bölümü Başkanı Zuheyr Kazzi, “33 yıldır buradayım ve bu, Beyrut'a pompaladığımız su miktarı açısından geçirdiğimiz en kötü yıl” dedi.

Beyrut ve Lübnan Dağı Su Tesisleri Teknik Uzmanı Antoine ez-Zağbi, geçtiğimiz temmuz ayında AFP ile yaptığı röportajda, başkentte su kısıtlamasının genellikle yaz mevsiminin bitiminden ve kış mevsiminin başlamasından önce, ekim ve kasım aylarında başladığını açıkladı.

Ancak ez-Zağbi'ye göre bu yıl su sıkıntısı erken başladı. Zira bazı kaynaklarda yağışların azalması nedeniyle su miktarının yüzde 50'si bitti. Ez-Zağbi, aşırı tüketim ve deniz suyunun sızma riskini azaltmak için bazı kuyularda kısıtlamanın haziran ayında başladığını belirtti.

Ez-Zağbi, barajlar da dahil olmak üzere daha fazla depolama tesisine ihtiyaç olduğunu vurguladı.

cf90p
Lübnan'ın Batroun kentindeki bir baraj, 10 Temmuz 2025... Lübnan, yağışların az olduğu bir mevsimden sonra bu yaz şiddetli su kıtlığı çekiyor. (Reuters)

Dünya Bankası geçtiğimiz ocak ayında, Beyrut ve çevresindeki bölgelerde su hizmetlerini iyileştirmek için 250 milyon dolardan fazla bir kredi onayladı.

2020 yılında ise çevre aktivistlerinin biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir vadiyi tahrip edebileceği gerekçesiyle, başkentin güneyinde bir baraj inşa etmek için verdiği krediyi iptal etti.

Kuyular

Beyrut'un güney banliyösünde yaşayan 66 yaşındaki emekli memur Ebu Ali Nasreddin, aylardır devletin su şebekesinden su alamadığını söyledi.

“Devletin suyu nerede? Nereye aktarılıyor? Kimse bilmiyor” diyen Nasreddin, yaşadığı binayı besleyen kuyunun da kuruduğunu belirtti. Nasreddin ayrıca, tankerlerin sağladığı suyun fiyatının da günden güne yükseldiğini ifade etti.

Bazı bölgelerde 2 bin litre kapasiteli su tankeri fiyatı 20 dolara ulaşıyor ve bu fiyat, tasarruflu kullanımla 5 kişilik bir ailenin bir haftalık ihtiyacını zar zor karşılıyor.

Küçük kamyonuyla su taşıyan 45 yaşındaki Bilal Selheb, suya olan talebin büyük ölçüde arttığını kaydetti.

“Su durumu çok kritik” diyen Selheb, kuyular kuruduğu veya tuzlu hale geldiği için su temininde zorluk yaşadığını belirtti.

Beyrut'un bazı bölgelerinde kuyular uzun zamandır devlet şebekesinin alternatifi veya tamamlayıcısı olarak kullanılıyordu. Ancak söz konusu kuyuların çoğu eskimiş durumda; bu da boruların hasar görmesine ve suyun tuzluluğunun artmasına neden oluyor.

Lübnan Amerikan Üniversitesi Sürdürülebilirlik Sorumlusu Nedim Faracallah, Beyrut'un iç savaşın (1975-1990) başlangıcından bu yana alan ve nüfus açısından büyük ölçüde genişlediğini, ancak su altyapısının bu büyümeye ayak uyduramadığını ifade etti.

Faracallah, birçok sakinin yasadışı olarak kuyular kazdığını, bunların arasında stratejik yeraltı su rezervlerine ulaşan kuyuların da olduğunu belirterek, “Kuyuların sayısını kimse bilmiyor” dedi.

Faracallah, mevcut krizle birlikte tasarruf ve farkındalık kampanyalarının daha erken başlaması gerektiğini düşünüyor.