İsrail, Küresel Sumud Filosu’na ait 13 tekneyi alıkoydu... 15 tekne Gazze Şeridi'ne doğru yoluna devam ediyor

Türkiye, gemilere yapılan saldırıyı ‘terör eylemi’ olarak nitelendirerek kınadı

Gazze Şeridi'ne giden filonun bir parçası olan Captain Nikos gemisinde zafer işareti yapan aktivistler (Reuters)
Gazze Şeridi'ne giden filonun bir parçası olan Captain Nikos gemisinde zafer işareti yapan aktivistler (Reuters)
TT

İsrail, Küresel Sumud Filosu’na ait 13 tekneyi alıkoydu... 15 tekne Gazze Şeridi'ne doğru yoluna devam ediyor

Gazze Şeridi'ne giden filonun bir parçası olan Captain Nikos gemisinde zafer işareti yapan aktivistler (Reuters)
Gazze Şeridi'ne giden filonun bir parçası olan Captain Nikos gemisinde zafer işareti yapan aktivistler (Reuters)

Küresel Sumud Filosu’nun organizatörleri bugün, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'ne giden yabancı aktivistleri ve yardım malzemelerini taşıyan 13 tekneyi alıkoyduğunu, ancak 15 teknenin savaşın yıkıma uğrattığı Filistin topraklarına doğru yol almaya devam ettiğini açıkladı.

İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın yayınladığı bir videoda, filonun önde gelen katılımcısı olan İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg'in askerler tarafından çevrili bir teknenin güvertesinde oturduğu görüldü.

İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeler yer aldı: “Hamas'ın Sumud Filosu’na ait birkaç tekne güvenli bir şekilde durduruldu ve yolcuları bir İsrail limanına naklediliyor... Greta ve arkadaşları güvende ve sağlık durumları iyi.”

Gazze Şeridi'ne ilaç ve gıda taşıyan Sumud Filosu’nda 40'tan fazla sivil tekne bulunuyor. Bu teknelerde, milletvekilleri, avukatlar ve aktivistler dahil olmak üzere yaklaşık 500 kişi var.

Çeşitli teknelerde bulunan kişilerin mesajlarını içeren birkaç video filonun Telegram hesabında yayınlandı. Bu kişilerden bazıları pasaportlarını tutarak, iradeleri dışında kaçırılıp İsrail'e götürüldüklerini söylediler ve misyonlarının şiddet içermeyen ve insani olduğunu vurguladılar. Akdeniz'deki ilerleyişi uluslararası dikkatleri üzerine çeken filoya, Türkiye, İspanya ve İtalya gibi ülkeler, vatandaşlarının yardıma ihtiyaç duyması ihtimaline karşı fırkateyn ve insansız hava araçları (İHA) gönderdi.

Filo, teknelerinin ‘yasadışı’ olarak durdurulmasını kınayarak, ‘kameraların devre dışı bırakıldığını ve askerlerin gemilere çıktığını’ bildirdi.

Filo tarafından yapılan açıklamada, “Teknelerdeki tüm katılımcıların güvenliğini ve rahatlığını sağlamak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz” denildi. Filo daha önce İsrail'in teknelere telsizle tehditler savurduğunu bildirmişti.

İsrail Dışişleri Bakanlığı daha önce İsrail donanmasının Sumud Filosu ile temasa geçerek rotasını değiştirmesini istediğini açıklamıştı. Bakanlığın X platformu üzerinden yapılan açıklamada, “İsrail, filoya aktif bir savaş bölgesine yaklaştığını ve yasal deniz ablukasını ihlal ettiğini bildirdi; yardımların güvenli kanallardan Gazze Şeridi'ne aktarılması teklifini yineledi” denildi ve filonun bu teklifi reddettiği belirtildi.

Küresel Sumud Filosu, yaklaşık iki yıldır süren savaş nedeniyle büyük bir kısmı enkaza dönüşen Filistin topraklarına uygulanan İsrail ablukasını kırmak için yapılan son deniz girişimi. Filoyu düzenleyenler dün İsrail'in düzenlediği baskını ‘savaş suçu’ olarak nitelendirerek kınadılar.

Yetkililer, ordunun gemilere tazyikli su sıkmak da dahil olmak üzere saldırgan taktikler kullandığını, ancak kimsenin yaralanmadığını bildirdiler. Sumud Filosu’nun resmi hesaplarından yapılan açıklamada, “Birkaç tekne uluslararası sularda İsrail işgal güçleri tarafından yasadışı olarak durduruldu” denildi.

Filo ayrıca, İsrail donanmasının Maria Christina gemisini batırmaya çalıştığı suçlamasında bulundu.

Reuters bu iddiayı bağımsız olarak doğrulayamadı.

(foto altı) Onlarca yolcuyu taşıyan 10 tekneyle Katanya'dan Gazze Şeridi'ne doğru yola çıkan filo (EPA)Onlarca yolcuyu taşıyan 10 tekneyle Katanya'dan Gazze Şeridi'ne doğru yola çıkan filo (EPA)

İsrail ordusu, bu suçlamayla ilgili yorum talebine henüz yanıt vermedi. Filoda yer alanlar, hükümetlere ve uluslararası kuruluşlara defalarca, filoya katılanların güvenliğini ve misyonda yer alan silahsız aktivistlerin serbest bırakılmasını talep etmeleri çağrısında bulundu.

Filoya ait tekne takip verilerine göre, bugün şafak vakti itibarıyla 13 tekne durdurulmuş veya ele geçirilmişti. Organizatörler, İsrail'in eylemlerine karşı çıkarak, filonun ‘aynı hızla devam edeceğini’ belirten bir açıklama yaptı.

Organizatörler bugün erken saatlerde Telegram'da yaptıkları bir paylaşımda, 30 teknenin halen Gazze Şeridi'ne doğru seyir halinde olduğunu ve hedeflerine 46 deniz mili uzaklıkta olduklarını belirtti.

‘Terör eylemi’

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in, Gazze Şeridi'ne insani yardım götüren aktivistlerin filosunu durdurarak ‘terör eylemi’ gerçekleştirdiğini iddia etti. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “İsrail güçlerinin uluslararası sularda Gazze halkına insani yardım götürmek üzere yola çıkan Küresel Sumud Filosu’na düzenlediği saldırı, uluslararası hukuku ciddi şekilde ihlal eden ve masum sivillerin hayatını tehlikeye atan bir terör eylemidir” ifadesi yer aldı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre Sumud Filosu dün akşam erken saatlerde, radarında konumundan sadece üç deniz mili uzaklıkta 20'den fazla tanımlanamayan gemi tespit ettiğini bildirdi. Sumud Filosu'nun organizatörleri, İsrail deniz kuvvetlerinin bir saat içinde onlarca gemiyi durdurmaya başlayacağını tahmin ediyordu.

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, İsrail'in filoya karşı şiddet kullanmayacağına dair kendisine güvence verdiğini belirterek, İsrail'i teknelerdeki insanları Aşdod Limanı’na nakletmeye çağırdı.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, dün akşam Mısır açıklarında bulunan Küresel Sumud Filosu teknelerini ‘İsrail makamlarının durdurma sürecinde’ olduğunu söyledi.

Barrot X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Fransa, İsrail yetkililerinden katılımcıların güvenliğini sağlamak, onlara konsolosluk koruması sağlamak ve mümkün olan en kısa sürede Fransa'ya dönmelerine izin vermek için çağrıda bulunuyor” dedi.

Gazze Şeridi'ne doğru yola çıkan Küresel Sumud Filosu gemilerindeki aktivistler, kuşatma altındaki Filistin topraklarına yaklaşırken İsrail donanmasının kendilerini durdurmaya başladığını söylediler. (AP)Gazze Şeridi'ne doğru yola çıkan Küresel Sumud Filosu gemilerindeki aktivistler, kuşatma altındaki Filistin topraklarına yaklaşırken İsrail donanmasının kendilerini durdurmaya başladığını söylediler. (AP)

Eylül ayı ortasında yola çıkan Küresel Sumud Filosu’nun organizatörleri, gece boyunca ‘İsrail askeri gemileri’ tarafından gerçekleştirilen ‘gözdağı manevralarına’ rağmen, yolculuğuna devam edeceğini doğruladı.

İnsani yardım misyonu ve önde gelen isimler

Küresel Sumud Filosu, 40'tan fazla ülkeden yüzlerce Filistin yanlısı aktivisti taşıyan yaklaşık 45 tekneden oluşuyor. Filo, bebek maması, gıda ve tıbbi yardım malzemesi taşıyor ve ‘barışçıl ve şiddet içermeyen bir misyon’ yürüttüğünü vurguluyor.

Saat 15:00 civarında, filonun Akdeniz'de, Mısır kıyılarının 90 deniz mili kuzeyinde, Filistin topraklarından yaklaşık 170 kilometre uzaklıkta olduğu bildirildi.

27 Eylül'de bir tekne filosu, İtalya'nın güneyindeki Sicilya adasının Katanya kentindeki San Giovanni li Cuti Limanı’ndan ayrıldı. (EPA)27 Eylül'de bir tekne filosu, İtalya'nın güneyindeki Sicilya adasının Katanya kentindeki San Giovanni li Cuti Limanı’ndan ayrıldı. (EPA)

Bu harekete katılanlar arasında Nelson Mandela'nın torunu, eski Güney Afrika milletvekili Mandela Mandela, İsveçli aktivist Greta Thunberg, Fransız milletvekili Rima Hassan ve eski Barselona belediye başkanı Ada Colau yer alıyor. Amaçları, ‘İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı ablukayı kırmak’ ve ‘açlık ve soykırımdan mustarip kuşatma altındaki halka insani yardım ulaştırmak’.

Sumud Filosu daha önceki bir açıklamada, sabahın erken saatlerinde İsrail işgal donanmasının filoya karşı bir sindirme operasyonu gerçekleştirdiğini doğrulamıştı.

Açıklamada, filonun ana gemilerinden biri olan Alma'nın ‘birkaç dakika boyunca İsrail savaş gemisi tarafından düşmanca bir şekilde kuşatıldığı’ belirtildi.

Açıklamada, olay sırasında kaptanın İsrail gemisiyle ‘doğrudan çarpışmayı önlemek için ani bir manevra yapmak zorunda kaldığı’ ifade edildi.

Açıklamanın devamında, “Kısa bir süre sonra, aynı gemi Sirius'u hedef aldı ve ayrılmadan önce nispeten uzun bir süre aynı sindirme manevralarını tekrarladı” ifadesi yer aldı.

Sirius gemisinde bulunan Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (radikal sol) Milletvekili Marie Mesmeur, AFP'ye en az iki tanımlanamayan gemi gördüğünü, bunlardan birinin ‘çok yakın’ olduğunu söyledi.

Mesmeur, geminin ‘kör edici bir ışık yönelten askeri müdahale gemisi’ olduğunu ve aynı zamanda alarm verilmeden önce ‘radar ve internet iletişiminin’ kesildiğini belirtti.



Dünkü abluka ile bugünkü Barış Konseyi arasında Filistinliler Blair'i neden reddediyor?

Trump, “Blair'in Barış Konseyi'ne katılmak istediğini” söyledi ve Blair'i “çok iyi ve nazik bir adam” olarak nitelendirdi. (AFP)
Trump, “Blair'in Barış Konseyi'ne katılmak istediğini” söyledi ve Blair'i “çok iyi ve nazik bir adam” olarak nitelendirdi. (AFP)
TT

Dünkü abluka ile bugünkü Barış Konseyi arasında Filistinliler Blair'i neden reddediyor?

Trump, “Blair'in Barış Konseyi'ne katılmak istediğini” söyledi ve Blair'i “çok iyi ve nazik bir adam” olarak nitelendirdi. (AFP)
Trump, “Blair'in Barış Konseyi'ne katılmak istediğini” söyledi ve Blair'i “çok iyi ve nazik bir adam” olarak nitelendirdi. (AFP)

İzzeddin Ebu Ayşe

ABD Başkanı Donald Trump, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'in savaştan sonra Gazze'yi yönetecek olan Barış Konseyi'nin üyesi olacağını açıkladığında, Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese bu karar karşısında şoke oldu ve “Tony Blair mi? Tabii ki hayır. Onun ellerini Filistin'den çekin” dedi.

Beyaz Saray Blair'in ismini açıkladığında, Hamas bunu reddetti ve Filistinliler bu karardan dolayı öfkelendi. Peki, Blair ile Gazze arasında ne var? Gazze halkı onu neden reddediyor ve Hamas ondan nefret ediyor? Filistin davasıyla geçmişi nedir?

ABD Başkanı tarafından açıklanan Gazze savaşını sona erdirme planı, Tony Blair'in harap olmuş Gazze Şeridi’ni yönetecek geçici otoritenin bir parçası olmasını öngörüyor. Blair, “Barış Konseyi” olarak bilinen yeni bir uluslararası geçiş organının gözetiminde, liyakatli Filistinli ve uluslararası uzmanlardan oluşan bir geçiş komitesinde görev alacak.

Trump, “Blair’in Barış Konseyi'ne katılmayı istediğini” söyledi ve Blair'i “çok iyi ve nazik bir adam” olarak nitelendirdi. Katılımı diplomatlar tarafından da memnuniyetle karşılandı. Ancak Filistin topraklarında, özellikle Gazze'de adı sert bir şekilde reddedildi. Neden?

Ortadoğu Dörtlüsü’nün Temsilcisi

Blair, Filistin-İsrail çatışmasıyla ilk olarak 1997'de İngiltere başbakanı olarak göreve başladığında ilgilendi, ancak çetrefilli konularda etkili bir rol oynamadı. 2007 yılında görevinden istifa ettiğinde, sıcak Ortadoğu dosyasına müdahil olmaya başladı.

Aynı yıl, Ortadoğu Dörtlüsü onu Filistinlilere uluslararası yardımları organize etmek ve Filistin devletinin kurulmasına hazırlık olarak Filistin ekonomisini ve kurumlarını desteklemeyi amaçlayan girişimleri denetlemekle görevli özel barış temsilcisi olarak atadı.

Abbas, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ile Amman'da görüştü, 13 Temmuz 2025, (AFP)Abbas, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ile Amman'da görüştü, 13 Temmuz 2025, (AFP)

Dörtlü, BM, Avrupa Birliği (AB), Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'dan oluşan uluslararası bir konsey. Misyonu, Filistinliler ve İsrailliler arasındaki barış müzakerelerine arabuluculuk etmek, Filistin'in ekonomik kalkınmasını desteklemek ve nihayetinde devletleşmeye hazırlık olarak Filistinli kurumları inşa etmek.

Blair, Filistinliler ve İsrailliler arasında barışı sağlamakla görevlendirildikten sonra, Beyaz Saray onun ne bir süper kahraman ne de sihirli bir değneği olduğu konusunda uyarıda bulundu. Dörtlü’nün Temsilcisi de çatışmanın iki tarafı arasında barışı sağlama misyonuna girişti.

Blair, Barış Süreci Özel Temsilcisi olarak yeni görevini üstlendikten sonra, Filistin genel seçimlerindeki zaferinin ardından Hamas'ın tecrit edilmesini desteklemeye başladı. Hamas’ın zorla ele geçirdiği Gazze'ye karşı, kurduğu hükümete siyasi ve ekonomik abluka uygulamak da dahil olmak üzere zor kararlara imza attı.

Blair, 18 yılı aşkın süredir devam eden ablukanın kaldırılması için Hamas'ın direnişten vazgeçmesi, İsrail'i tanıması ve Oslo Anlaşmaları ile Yol Haritası'na uyması şartlarını koştu. Ayrıca, Refah Sınır Kapısı da dahil olmak üzere Gazze'yi dünyaya bağlayan tüm sınır kapılarını kapatmaya karar verdi.

Blair açık bir hedef ile görevlendirilmişti; müzakereler aracılığıyla iki devletli çözüme ulaşmak, ancak görüşmeler sırasında İsrail yanlısıydı. Bu nedenle Filistinli yetkililer, onu Tel Aviv'in politikalarına hizmet etmekle suçlamıştı. Merhum İsmail Heniyye Filistin başbakanı iken, “Blair halkımıza dayatmalarda bulunuyor ve Gazze ablukasına katkı yapıyor” demişti.

Blair, Filistinliler ve İsrailliler arasında yedi yıl boyunca barış görüşmeleri düzenlemeyi sürdürdü, ancak bu süre zarfında Filistin devleti kurulması yönünde hiçbir ilerleme kaydedemedi. Barışa giden yol 2014 yılında çöktü.

Blair ayrıca eski ABD başkanı George Bush'un Gazze'ye yardımları askıya alma ve Hamas önderliğindeki otoriteyle ilişkileri kesme kararını da destekledi. O zamandan beri Gazze halkı, ablukayı uygulayan ve onları dış dünyadan izole eden kişi olduğu için Blair'e şüpheyle yaklaşıyor.

Blair, 2008'de İsrail ile iş birliği içinde ekonomik bir barış sağlama planını önererek, Filistin meselesinin içini siyasi yönden boşaltmaya çalıştı. Daha sonra Filistin'in BM'ye katılma çabalarına karşı çıktı ve bunu derin çatışmaya yol açacak bir adım olarak gördü.

Rotayı düzeltme

Blair, Filistin davasına karşıt tutumlarını uzun zaman sürdürmedi. 2017'de, “İsrail baskısına boyun eğip Hamas'ın seçimleri kazanmasının ardından onu boykot etmeye karar verdiğimizde hata yaptık. Uluslararası toplumun bu Filistinli grubu diyaloğa çekmesi daha iyi olurdu” diyerek rotasını düzeltti.

Gazze ve Filistin davası ile ilgili tüm misyonlarının başarısız olmasının ardından Blair, çok geçmeden bu dosyaya geri döndü; 2019'da İbrahim Anlaşmaları'nın imzalanmasına katkıda bulundu. 2023'te Hamas İsrail topraklarına saldırdığında, eski İngiltere başbakanı Tel Aviv'i birkaç kez ziyaret etti.

Blair, İsrail'in ertesi güne dair arzuları ile bazı Arap devletlerinin arzuları arasında arabuluculuk yapmak amacıyla, Başbakan Binyamin Netanyahu da dahil olmak üzere İsrailli yetkililerle görüşmelerde bulundu. Ardından 2025 yılında Gazze'yi Ortadoğu'nun Rivierası'na dönüştürme görüşmelerine katkıda bulundu.

Blair, savaşın ertesi günü ile ilgili planın hazırlanmasında yer aldı ve Gazze'deki aç insanları doyurmak için Gazze İnsani Yardım Vakfı'nın kurulmasında kilit rol oynadı. Ancak planı, yardım dağıtım merkezlerine giden yüzlerce kişinin hayatına mal oldu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Gazze'yi bir ticaret ve yatırım merkezine dönüştürmeye yönelik bir vizyon geliştirdi ve bugün, Trump’ın planı kapsamında Gazze'nin geçici valisi olarak yeniden gündemde ve dünyanın en acil sorunlarından birini ele almaya hazırlanıyor. Peki, başarılı olabilecek mi?

Blair'in katılımı diplomatlar tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak Gazze'de kesin bir ret ile karşı karşıya (AFP)Blair'in katılımı diplomatlar tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak Gazze'de kesin bir ret ile karşı karşıya (AFP)

Hamas, Blair'in herhangi bir rol üstlenmesini istemiyor. Hareketin Siyasi Büro üyesi Husam Badran, “Halkımıza yabancı bir vesayetin dayatılmasını kabul etmiyoruz. Filistinliler, Gazze Şeridi'nin işlerini daha iyi yönetebilirler. Blair istenmeyen bir şahıs. Olumsuz bir figür ve belki de Irak savaşındaki rolü nedeniyle uluslararası mahkemelerde yargılanmayı hak ediyor” dedi.

Badran, “Bu istenmeyen kişiyle herhangi bir planı ilişkilendirmek, Filistin halkı için kötü bir alamettir. Filistin davasına hiçbir faydası olmadı. Gazze'nin yönetimi, Filistin'in ulusal uzlaşıya dayanması gereken bir iç meselesidir. Hiçbir bölgesel veya uluslararası tarafın bize uluslararası bir yönetim dayatma hakkı yoktur. Bölge ve dünyayla ilişkilerimizi ve işlerimizi yönetecek beceri ve uzmanlığa sahibiz” ifadelerini kullandı.

Badran, Hamas liderliğinin Gazze'yi yönetmeye devam etmek istemediği yönünde bir iç karar aldığını, ancak Gazze halkı üzerinde uluslararası ve sömürgeci bir vesayet de istemediğini belirtti.

Fetih liderlerinden Basem el-Tamimi de “Blair'in atanması, daha önce başarısız olmuş rolleri yeniden tesis etme girişimidir. O, Filistin hakları pahasına Amerikan ve İsrail çıkarlarına hizmet ediyor ve Filistinliler arasında istenmeyen bir figür” dedi.

Filistin Ulusal Girişimi Genel Sekreteri Mustafa Barguti ise “Zaten İngiliz sömürgeciliği altındaydık. Blair'in Gazze'de kötü bir şöhreti var” ifadelerini kullandı.

Irak sahnesi

Siyaset profesörü ve uluslararası çatışmalar araştırmacısı Mazen el-Benna, “Blair'in sicili Gazzelileri kızdırıyor. Onu ABD ve İsrail yanlısı ve taraftarı olarak görüyorlar. Siyasi, hukuki ve ahlaki mantık, adil ve sürdürülebilir bir çözüme giden herhangi bir sürecin Gazze'ye dayatılan uluslararası vesayetten geçmediğini, aksine uluslararası hukuka ve insan hakları ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmakla başlayan net bir süreçten geçtiğini doğruluyor” dedi.

Benna, “Blair'in adı birdenbire ortaya atılmadı. Aksine, öncesinde son birkaç ayda Filistin Ulusal Otoritesi Başkanı Mahmud Abbas ile Ramallah'ta yapılan bir toplantıyı ve Amerikalı yetkililerle yapılan diğer görüşmeleri de içeren önemli bir siyasi aktivizm vardı. Blair'e Gazze'yi yönetme görevini vermek, mezhepsel kaosla sonuçlanan Irak sahnesini akla getiriyor” değerlendirmesinde bulundu.

Benna, Blair'in Ortadoğu ve Afrika'da projeler finanse eden küresel bir danışmanlık firmasının sahibi olduğunu, bu nedenle siyasi ve ekonomik bir aracı sayıldığını, fakat, Gazze'deki görevlerinde başarılı olmasının pek olası olmadığını ifade etti. Gazze Şeridi'nde kalmaya devam etmeyeceğini, aksine, muhtemelen kendisine uluslararası düzeyde bir koordinasyon pozisyonu verileceğini, bu arada saha yönetiminin, güvenlik ve yerel hizmetleri denetleyen bir Filistin ve Arap ulusal komitesinde olacağını belirtti.


Lübnan, Suriye'den ‘Esed rejimi döneminde gerçekleştirilen suikastlar’ hakkında bilgi talep etti

 Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, eylül ayı başlarında Beyrut'ta Suriye heyetini ağırladı. (X)
Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, eylül ayı başlarında Beyrut'ta Suriye heyetini ağırladı. (X)
TT

Lübnan, Suriye'den ‘Esed rejimi döneminde gerçekleştirilen suikastlar’ hakkında bilgi talep etti

 Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, eylül ayı başlarında Beyrut'ta Suriye heyetini ağırladı. (X)
Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, eylül ayı başlarında Beyrut'ta Suriye heyetini ağırladı. (X)

Beyrut'ta dün düzenlenen Lübnan-Suriye adli komite toplantısı hakkında bilgi sahibi olan bir Lübnanlı yetkiliye göre, Lübnan, eski Suriye rejiminin karıştığı şüphelenilen Lübnanlı siyasi, dini, askeri, güvenlik ve medya liderlerinin suikastları hakkında Suriye'den bilgi talep etti.

İsmini vermek istemeyen yetkili, Şarku’l Avsat'a, Lübnan heyetinin ‘Esed rejimi döneminde suikasta kurban giden ve soruşturmalarında faillerin henüz ortaya çıkmadığı kişilerin listesini Suriye heyetine verdiğini’ söyledi.

Yetkili, “Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera liderliğindeki yeni Suriye devletinden, Lübnan'da meydana gelen, Dürzi lider Kemal Canbolat'tan başlayıp araştırmacı Lokman Salim'in suikastıyla sona eren bu suikastlarla ilgili elindeki tüm belgeleri, bilgileri ve kanıtları bize sağlamasını talep ettik” dedi ve Suriye tarafının ‘bu konuda iş birliği yapacağını ifade ettiğini’ belirtti.

Lübnan-Suriye adli komitesi dün Beyrut'ta ikinci toplantısını gerçekleştirdi. Toplantı, en önemlileri Lübnan'daki Suriyeli tutukluların dosyası, Suriye hapishanelerinde bulunan Lübnanlı kayıp kişiler ve yerinden edilmiş kişilerin ülkelerine geri dönüşü olan hukuki meselelere ayrıldı.

Komite ayrıca iki ülke arasında adli iş birliği anlaşmasının ilk taslağını da görüştü.


Faysal bin Ferhan ve eş-Şeybani, Suriye'nin güvenliği ve ekonomisini destekleme çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Suriyeli mevkidaşı Esad eş Şeybani'yi El-Ula'da kabul etti. (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Suriyeli mevkidaşı Esad eş Şeybani'yi El-Ula'da kabul etti. (SPA)
TT

Faysal bin Ferhan ve eş-Şeybani, Suriye'nin güvenliği ve ekonomisini destekleme çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Suriyeli mevkidaşı Esad eş Şeybani'yi El-Ula'da kabul etti. (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Suriyeli mevkidaşı Esad eş Şeybani'yi El-Ula'da kabul etti. (SPA)

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, dün Suriyeli mevkidaşı Esad eş-Şeybani ile Suriye halkının beklentilerini karşılamak için Suriye'nin güvenlik ve ekonomisini destekleme çabalarını görüştü.

Bu görüşme, Suudi Arabistan'ın kuzeybatısındaki El-Ula Valiliği'nde düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı liderler toplantısı sırasında gerçekleşti ve iki ülke arasındaki ikili ilişkiler gözden geçirildi.

Konferans, dün El Ula'da yaklaşık 100 üst düzey uluslararası liderin katılımıyla başladı. İki gün sürecek konferansta, İran nükleer sorunu, Suriye'nin geleceği, Filistin sorunu ve Ukrayna'daki savaş gibi temel konular ele alınacak. Ayrıca Kızıldeniz güvenliği, enerji, ekonomik entegrasyon ve Hindistan, Ortadoğu ve Avrupa'yı birbirine bağlayan koridor konuları da görüşülecek.

Suudi Arabistan'ın konferansa ev sahipliği yapması, uluslararası diyalog ilkesine ve bölgesel ve uluslararası konularda iş birliğini artırmaya olan bağlılığını teyit etmekte, kültürel iletişime verdiği desteği ve bu bağlamda konferans ve platformlara ev sahipliği yapmasını göstermektedir.