Mısır Dışişleri Bakanı Şarku'l Avsat'a konuştu: Trump, Gazze'deki planının hayata geçirilmesi için birincil garanti

Abdulati, ülkesinin Gazze Şeridi'ne uluslararası bir güç konuşlandırılmasını desteklediğini açıkladı

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, geçen ay New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantılarında konuşma yapıyor. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, geçen ay New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantılarında konuşma yapıyor. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır Dışişleri Bakanı Şarku'l Avsat'a konuştu: Trump, Gazze'deki planının hayata geçirilmesi için birincil garanti

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, geçen ay New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantılarında konuşma yapıyor. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, geçen ay New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantılarında konuşma yapıyor. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme planının uygulanması için ‘birincil garantinin Trump'ın kendisi’ olduğunu düşündüğünü belirtti. Abdulati, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, ABD Başkanı’nın ‘bu planı uygulamaya ve Ortadoğu'da güvenlik, istikrar ve barışı sağlamaya kararlı olduğunu açıkça belirttiğini’ söyledi.

Abdulati, geçen ay New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu sırasında, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye başta olmak üzere Arap ve İslam ülkelerinden çok sayıda lider ve bakanın katıldığı Trump ile yapılan toplantıya Başbakan Mustafa Medbuli ile birlikte katıldı.

Abdulati'nin açıklamaları, Mısır'ın bugün ev sahipliği yaptığı, Trump'ın planının ilk aşamasının İsrail ve Hamas arasında arabulucuların gözetiminde uygulanmasına yönelik müzakerelerden birkaç saat önce geldi. Filistinli gruplar, İsrail'in anlaşmayı ihlal edeceğinden endişe duyuyor.

cfgthy
ABD Başkanı Donald Trump, geçen ay New York'ta Gazze konusunda Arap ve Müslüman liderlerle yaptığı toplantıda (Reuters)

Abdulati, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, Trump'ın ‘BM Genel Kurulu'nun New York'ta düzenlenen toplantısında Arap ve İslam dünyasının liderlerine ilettiği mesajlarla’ Ortadoğu'da barışın sağlanması konusundaki taahhütlerini ve kararlılığını dile getirdiğini bildirdi.

Arap ve Avrupalı kaynaklara göre Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ‘kolunu bükebilecek’ tek kişi. Netanyahu, Filistin devletinin kurulmasını da içeren Amerikan planını kabul etti, ancak İsrail'e döndükten hemen sonra ‘Filistin devletinin kurulmasını kabul etmediğini ve etmeyeceğini’ açıkladı.

Sorumluluk alma

Kahire, Hamas'ın ABD girişimi karşısındaki tepkisini olumlu değerlendiriyor. Bakan Abdulati, bu tepkiyi ‘Hamas ve tüm Filistinli grupların, Filistin halkının kaderini ve sivillerin korunmasını göz önünde bulundurarak sorumluluk alan bir adım’ olarak görüyor.

Abdulati, ‘savaşı sona erdirmek, ilhakı ve yerinden edilmeyi reddetmek dahil olmak üzere Trump'ın planının olumlu yönlerini’ sıraladı ve ‘bunların hepsinin, söz konusu planı sahada uygulanabilir hale getirmek için önemli ve güçlü unsurlar olduğunu’ açıkladı.

tfrgt
Gazze'nin merkezindeki Netzarim Koridoru yakınlarında gıda yardımı aldıktan sonra çadırlarına geri dönen yerlerinden edilmiş Filistinliler, 5 Ekim 2025 (AFP)

Abdulati, “Filistin'in yanıtının doğru yönde atılmış çok olumlu bir adım olduğunu düşünüyoruz. Bunu takdir ediyoruz ve diğer tarafın (İsrail) plan kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmesini umuyoruz. Böylece her iki taraf da yükümlülüklerini yerine getirmiş olacak” ifadelerini kullandı.

Detaylar tartışılmalı

Bakan Abdulati, ABD planında ‘tartışılması ve açıklığa kavuşturulması gereken detaylar olduğunu’ inkâr etmiyor ve bunun ‘doğal olduğunu, çünkü hiçbir planın tüm konuları ve detayları kapsayamayacağını’ düşünüyor. Abdulati’ye göre plan, savaşı ve cinayetleri sona erdirmek, insani yardım sağlamak, rehineleri serbest bırakmak ve cesetleri iade etmek için genel bir çerçeve sunuyor.

Abdulati, “Zemin hazırlamak ve doğru ortamı yaratmak için teknik düzeyde yapılacak müzakerelerle ele alınması gereken birçok ayrıntı var” dedi.

Bu bağlamda Mısırlı bakan, ülkesinin ev sahipliği yaptığı toplantıları ‘planın ilk aşamasını tamamlamak için teknik toplantılar’ olarak nitelendirerek, planın unsurlarını ‘her iki taraftan rehine ve mahkumların serbest bırakılması ve İsrailli cesetlerin teslim edilmesi’ olarak sıraladı ve bunun ‘bir başlangıç ve ilk aşama olduğunu, ardından sonraki aşamaların geleceğini’ belirtti.

Netanyahu isyan edecek mi?

Mısırlı bakanın Şarku'l Avsat ile yaptığı görüşme sırasında, Amerikan talebinin ardından ilk gün en az 30 kişinin öldürüldüğü göz önüne alındığında, İsrail'in ateşkes taahhüdünde bulunmayacağına dair beklentilerle ilgili bir soru ortaya çıktı: Bu, Netanyahu'nun Başkan Trump'a ‘isyan’ edebileceği anlamına mı geliyor?

Bakan Abdulati bu soruya şöyle yanıt verdi: “Bu savaşı sona erdirip barışı getirmek için Başkan Trump'ın liderliğine ve önemli planını uygulamaya koyma kararlılığına her zaman güveniyoruz. Bunu İsrail tarafına dayatabilecek tek kişi o.”

fgthy
29 Eylül'de Beyaz Saray'da düzenlenen basın toplantısına gelen ABD Başkanı ve İsrail Başbakanı (AFP)

Abdulati, “Bugün önemli olan, Arap ve İslam ülkeleri ile uluslararası toplum tarafından memnuniyetle karşılanan bir planın olması. Bizler bu planın sahada uygulanmasına yardımcı olmak için çaba göstereceğiz. Planın hükümlerinin uygulanması ve gerçeğe dönüştürülmesi için Amerikan tarafı ve ilgili taraflarla temas halindeyiz” şeklinde konuştu.

Mısır'ın ‘uluslararası istikrar gücü’ ile ilgili koşulları

Bir diğer önemli soru, ‘uluslararası istikrar gücünün’ oluşturulması ve bu gücü oluşturacak taraflarla ilgili: Mısır bu gücün bir parçası olacak mı?

Gerçek şu ki Mısır Dışişleri Bakanı, uluslararası bir gücün konuşlandırılmasını reddetmiyor, aksine teşvik ediyor, ancak birkaç konunun dikkate alınmasını istiyor. Bunların en önemlileri, söz konusu gücün görevinin tanımlanması, BM Güvenlik Konseyi kararıyla kurulması ve işlevlerinin açıkça belirtilmesi.

Abdulati'ye göre istikrar gücü, Batı Şeria'da olduğu gibi, Gazze Şeridi'nde güvenliği sağlamak ve kanunları uygulamakla sorumlu kurum olarak Filistin polisini desteklemek ve Gazze Şeridi ile Batı Şeria arasındaki ulusal birliği pekiştirmek için çalışmalı. Çünkü bu iki bölge Filistin devletinin geleceğini oluşturmakta.

Bakan Abdulati, ülkesinin bu güce katkısını Amerikan katkısının varlığıyla ilişkilendirerek şöyle açıkladı: “Bir grup ülkenin katkıda bulunduğu bir güçten bahsediyoruz. ABD bu noktada önemli ve etkili bir role sahip. Onun katkısı etkili olacak. Gelecekte, iki bölge arasındaki organik bağı pekiştirmek için Batı Şeria'da bu gücün varlığı olmalı.”

gty
Batı Şeria'da Gazze ile dayanışma gösterisi sırasında Filistin bayrakları sallayan Filistinliler (AP)

Abdulati, ‘güvenlik düzenlemelerinin Filistinlilerin günlük yaşamlarını yönetme açısından ele alınması gerektiğine ve uluslararası gücün Filistin polisine yardım ve destek sağlama ve Filistin polisiyle birlikte sınırlar ve geçiş noktaları için dış güvenlik sağlama konusunda bir rolü olduğuna’ inanıyor.

Abdulati sözlerine şöyle devam etti: “Uluslararası güç, ortaya çıkan sorunları çözmek ve Filistin polisine eğitim ve teknik destek sağlamak için İsrail tarafıyla temas noktası olarak önemli bir rol oynayacak.”

Mısırlı bakan, ‘Gazze Şeridi'ndeki herhangi bir uluslararası varlığın, doğası gereği, BM Güvenlik Konseyi'nin kararlaştırdığı geçici bir dönem için, yani Filistin Yönetimi'nin Gazze'ye konuşlanarak Batı Şeria ile Gazze Şeridi arasındaki organik birliği teyit etmesini sağlamak amacıyla sınırlı bir süre için olacağını’ vurguladı.

Hamas'ın silahları

Şarku'l Avsat, Abdulati'ye Hamas'ın silahlarının teslim edilmesi konusunu sorduğunda, Abdulati bunu ‘Filistinliler tarafından ele alınacak bir Filistin meselesi’ olarak değerlendirdi. Abdulati, “Hamas, Trump'ın planını ve bunun gerektirdiklerini kabul etti… Geçiş döneminin sona ermesinden sonra polis ve Filistin Yönetimi'nin doğal olarak görevi devralmasını bekliyoruz. Bu, bağımsız bir Filistin devletinin doğmasına yol açması gereken siyasi ufka hazırlık niteliğindedir. Bu olmadan, Filistin meselesinin kalıcı ve nihai bir çözümü veya nihai bir uzlaşması hakkında konuşmak imkansızdır” ifadelerini kullandı.

Trump'ın planının ‘siyasi bir ufuktan bahsettiğini ve pozisyonun çok net olduğunu’ hatırlatan Abdulati sözlerini şöyle noktaladı: “Arap pozisyonunu, İslam ülkelerinin pozisyonunu, Avrupa'nın pozisyonunu ve uluslararası konsensüsü defalarca açıkladık. Bu konsensüs, iki devletli çözüm ve Filistin halkının meşru özlemlerini ve kendi kaderini tayin hakkını somutlaştıran bir Filistin devletinin kurulması dışında nihai bir çözümün olamayacağı yönünde.”



Kaynaklar: Sudani'nin listesi Irak seçimlerinde ‘büyük bir zafer’ elde etti

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra (AP)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra (AP)
TT

Kaynaklar: Sudani'nin listesi Irak seçimlerinde ‘büyük bir zafer’ elde etti

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra (AP)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra (AP)

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin koalisyonuna yakın kaynaklar, Sudani'nin listesinin dün yapılan parlamento seçimlerinde ‘büyük bir zafer’ elde ettiğini söyledi.

Başbakan’a yakın bir yetkili AFP'ye, “Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Bloğu çok önemli bir zafer elde etti” derken, listeye yakın diğer iki kaynak da bloğun yaklaşık 50 veya daha fazla sandalye ile ‘en büyük parlamento bloğunu’ kazandığını doğruladı.

dfv
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün yapılan parlamento seçimlerinde oyunu kullanmadan önce (EPA)

Irak Bağımsız Seçim Komisyonu'nun bu akşam geç saatlerde ön sonuçları açıklaması bekleniyor.

Sudani, üç yıl önce İran'a yakın Şii partiler ve grupların oluşturduğu Koordinasyon Çerçevesi'nin desteğiyle iktidara geldikten sonra Irak'ta önemli bir siyasi güç haline geldi.

Seçim merkezleri, dört yıllık görev süresi için Temsilciler Meclisi’ni seçmek üzere kayıtlı 21,4 milyondan fazla seçmene 11 saat boyunca oy kullanma imkânı tanıdıktan sonra akşam 18:00’de kapandı.

Parlamento bir başkan atadıktan sonra, başkan anayasaya göre ‘en büyük parlamento bloğunun’ adayı olan ve fiilen yürütme organının temsilcisi olan başbakanı atar.

Mutlak çoğunluk bulunmadığında, müttefikleriyle müzakere ederek en büyük bloğu oluşturabilecek herhangi bir koalisyon, bir sonraki başbakanı seçer.

Başbakanın atanması ve hükümetin kurulması süreci, seçimlerden sonra en karmaşık süreçtir. Önceki örneklerde olduğu gibi, Şii çoğunluğa mensup partiler, başbakanı atamak ve hükümeti kurmak için anlaşmaya vardılar.

sdf
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) sınırları içerisinde bulunan Erbil'in kuzeyindeki Akra kentinde oy kullanmak için sıra bekleyen seçmenler (AFP)

2003 yılında ABD'nin işgaliyle Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra Irak'ta yerleşen geleneklere göre, Şii çoğunluk en önemli pozisyon olan başbakanlık görevini üstlenirken, Sünniler Temsilciler Meclisi'ni elinde tutuyor. Büyük ölçüde sembolik olan cumhurbaşkanlığı görevi ise Kürtlere veriliyor.

Irak Bağımsız Seçim Komisyonu'na göre, dünkü seçimlerde seçmen katılımı yüzde 55'i aştı. Bu oran, Şii lider Mukteda es-Sadr'ın bu yılki seçimleri boykot etmesine ve birçok Iraklının, yeni adayların olmaması nedeniyle seçimlerin hayatlarında gerçek bir değişiklik getirmeyeceği yönündeki hayal kırıklığını dile getirmesine rağmen, 2021'deki son seçimlerde kaydedilen yüzde 41'lik orandan önemli ölçüde yüksek.


ABD ve İran arasında Irak'ın geleceği savaşı

ABD ve İran arasında Irak'ın geleceği savaşı
TT

ABD ve İran arasında Irak'ın geleceği savaşı

ABD ve İran arasında Irak'ın geleceği savaşı

Refik Huri

Irak'ın geleceği, yeni bir Ortadoğu'ya giden yolda yaşanan hızlı değişimlerle bağlantılı olduğundan belirsizliğini koruyor. Ülkede yapılan parlamento seçimleri, ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgalinden bu yana devam eden çıkmazın ve ardından Mezopotamya'da nüfuz mücadelesi veren ABD ile İran arasındaki rekabetin bir tekrarından ibaret. Mezopotamya, ulusal kimlikten mezhepsel, dini, etnik ve bölgesel kimliklere doğru bir inişe tanık oldu. Mevcut durum ve çıkmaz, iki zıt pozisyonla özetlenebilir. Bunlardan biri Irak’ta faaliyet gösteren Hizbullah Tugayları sözcüsünün “Şiiler Irak üzerinde tam bir vesayet sahibidir” açıklamasında ifade edilirken diğeri Washington tarafından tekrarlanan ‘milislerden arındırılmış bir gelecek sağlamak için Irak'ın yanında durmak’ şeklindeki açıklamalarda dile getiriliyor. Şiilerin ‘tam vesayet’ sahibi olduğu ve Sünniler, Kürtler, Hıristiyanlar ve bir dizi tarihi mezhebin Şiilerin vesayeti altında olduğu bir ülkede devlet kurmak imkânsız. Bir milyondan fazla askeri personeli olan, ancak çoğu İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ile bağlantılı 70 silahlı örgütün yer aldığı Halk Seferberlik Güçleri’ne (Haşdi Şabi) güvenmek zorunda kalan bir ülkede devlet kurmak mümkün değil.

Suudi Arabistan’dan sonra petrol rezervleri açısından ikinci sırada yer alan Irak, iflas etmemiş, soyulmuş, önde gelen simalar tarafından zenginlikleri çalınmış ve sanki hiçbir kaynağı yokmuş gibi elektrik, su ve altyapıdan yoksun kalmıştır. Yolsuzluk o kadar yaygın hale gelmiştir ki, bazı bakanlar milyarlarca dolar çalmış ve milyarlarca dolarlık rüşvet almıştır. Bazı hükümet başkanları ise göreve başladıklarından daha zengin bir şekilde, hesaplarında on milyarlarca dolar ile görevlerinden ayrılmıştır. Irak’ta kimse ya yetersizlikten ya da yolsuzluktan faydalanma ve dış güçleri memnun etme arzusu yüzünden bu yaptıklarının hesabını vermez. Kerbela, Nasiriye, Meysan, Vasit, Basra gibi gençlerin ‘ABD ve İran işgalinden kurtulun!’ sloganını attığı güney illerinde yaygın bir şekilde patlak veren ‘Ekim Devrimi’ en şiddetli baskı, şiddet ve katliamlarla bastırıldı. İran'ın vesayeti dışında kalan İyad Allavi ve Mustafa el-Kazımi haricinde Şii partilerin liderlerinin başını çektiği hükümetler ya İran'ın nüfuzunu lehine dengelemeye ya da Washington ve Tahran ile ilişkilerde minimum bir denge sağlamaya ve kardeş Arap ülkelerine açılmaya çalıştı. Ancak tüm bunlara rağmen ülkedeki çıkmaz devam etti.

Ebu Bekir el-Bağdadi'nin Musul Camii’nden duyurduğu ve Suriye'nin Rakka kentini başkenti olarak ilan ettiği ‘Irak ve Şam İslam Devleti’nin (DEAŞ) düşmesinden sonra bile Enbar dışından gelen silahlı milisler nüfuzlarını sürdürmeye devam ediyor. Mukteda es-Sadr’ın lideri olduğu Sadr Hareketi, meclisteki en fazla sandalye sayısını kazandığında ve iktidar yapısını parti kotalarından uzaklaştırıp ulusal bir programa kaydırmaya çalıştığında meclisten çekilmek zorunda kaldı. Boşalan sandalyelere ise seçimin kaybedenleri tarafından dolduruldu. Sadr Hareketi, yeni seçimleri de boykot etme kararı aldı. Ancak İran, ‘Şii vesayetinin İran vesayeti’ olduğu gerekçesiyle oyuna devam ediyor. Nehreyn Üniversitesi'nde ulusal güvenlik profesörü olan Hüseyin Allavi, “Irak, İran'ın ulusal güvenlik politikasının ilk halkasını temsil ediyor” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye'ye gelince, Ninova'daki Zilkat Askeri Üssü’nün yanı sıra Irak'ta 60 askeri üssü bulunuyor. DMO'ya bağlı milisler ise Amerikan güçlerinin bulunduğu üsleri değil, Yeşil Bölge ve Bağdat Havalimanı'nı bombalıyor ve hiçbir hesap vermiyor. Hükümetlerin Büyük Ayetullah Ali Sistani’nin talimatlarını gerçekten uygulayacağını umalım.

Irak'ı bir asır önceki haline döndürmek mantıklı değil. 1920 yılında Suudi Arabistan Kralı Faysal, “Bana göre Irak'ta henüz bir Irak halkı yok, daha çok milliyetçi ideolojiden yoksun, dini geleneklere ve batıl inançlara saplanmış hayali insan toplulukları var” demişti. 2025 yılında Irak, devlet öncesi mezhepsel bileşenlerine geri dönüyor gibi görünüyor. Bugünkü mücadele seçimlerle ilgili değil, seçim sonrası dönemle, Irak'ın geleceği için verilen mücadeleyle ilgili. Tahran, ABD’yi askeri, siyasi ve kültürel olarak Mezopotamya'dan çıkarmak istiyor. İran’a bağlı milisler, ülkenin bu yılın sonuna kadar ABD askerlerinden arındırılması konusunda ısrarcı. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ise ABD ile 2008 yılında imzalanan Stratejik Çerçeve Anlaşması çerçevesinde DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyon (DMUK) katılımı yerine çeşitli alanlarda ikili ortaklıklar üzerinde anlaşmaya varmak istiyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre aslında Irak üzerindeki çatışma çok hassas ve zorlu bir aşamaya giriyor. Beşşar Esed rejiminin düşüşüyle Suriye’yi kaybeden ve Gazze Şeridi’nde ve Lübnan’da yenilgiye yaklaşan İran, Bağdat’taki önemli nüfuzunu korumaya çalışıyor. Çünkü Irak’ı kaybetmek İran’ın bölgesel projesinin sonu anlamına geliyor. Ayrıca Suriye, Lübnan ve Gazze'de zamanı geri çevirmeye çalışıyor. ABD, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Gazze ve Lübnan’daki savaşlarını ve Irak'taki silahlı milisleri vurma tehditlerini kullanarak, Ortadoğu'yu değiştirmek ve Başkan Donald Trump’ın himayesinde bölgede kapsamlı bir barış tesis etmeye çabalıyor. Bu barış, ancak İran'ın katılımıyla, ya Washington ile yapılan bir anlaşma kapsamında ya da rejimin düşmesine yol açan bir askeri saldırı sonrasında tamamlanabilir. Eğer Tahran, köklü değişikliklerin ardından imkânsız bir görevi üstleniyorsa, ABD’nin yeni Ortadoğu mühendisliğinin karşı karşıya olduğu zorluklar da küçümsenecek gibi değil. Irak, özellikle güneyde ve genel olarak diğer bölgelerde yoksulluk vakalarının ve işsizlik oranlarının artması ve hizmetlerin yetersizliği sorunlarını çözemeyen, başarısız bir devlet olarak kalırsa, geleceği de olmaz. Alınan yarım yamalak önlemler artık yeterli değil. ABD ile İran arasındaki çıkmazda dönüp durmak da ulusal bir spor değil. Irak ya Arap olacak ya da yeniden yapılanma sürecindeki bir bölgede, ulusal meşruiyetten başka hiçbir meşruiyeti olmayan başka bir melez ülkeden ibaret kalacak.


BM'nin üst düzey bir yetkilisi ile Burhan arasında Sudan halkına yardım sağlanması konusunda ‘yapıcı’ görüşmeler

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçan Sudanlılar Tavile'de toplanıyor. (Reuters)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçan Sudanlılar Tavile'de toplanıyor. (Reuters)
TT

BM'nin üst düzey bir yetkilisi ile Burhan arasında Sudan halkına yardım sağlanması konusunda ‘yapıcı’ görüşmeler

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçan Sudanlılar Tavile'de toplanıyor. (Reuters)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçan Sudanlılar Tavile'de toplanıyor. (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Tom Fletcher dün Port Sudan’da Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ‘yapıcı’ görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşmede, ateşkes çabaları ve insani yardımların ulaştırılmasının sağlanması konuları ele alındı. Bu sırada, orduyla Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmalar ülkenin batısında genişlemeye devam ediyor.

Fletcher, iki yıldan fazla süredir savaşın pençesindeki ülkenin çeşitli bölgelerine yardım ulaştırılmasını sağlamayı amaçlayan ve ‘yapıcı’ olarak nitelendirdiği görüşmeleri övdü.

Görüşmenin ardından Sudan Egemenlik Konseyi tarafından yayımlanan bir videoda Fletcher şunları söyledi: “Bugün öğleden sonra Burhan ile yaptığımız yapıcı görüşmeleri memnuniyetle karşılıyoruz. Bu görüşmelerin amacı, Sudan’ın her yerinde çalışmalarımızı sürdürebilmemizi ve yardımları tamamen tarafsız, bağımsız ve önyargısız bir şekilde, uluslararası desteğe en çok ihtiyaç duyan insanlara ulaştırabilmemizi sağlamaktır.”

Egemenlik Konseyi'nin basın ofisinden yapılan açıklamaya göre Burhan, ‘Sudan'ın BM ve çeşitli kurumlarıyla, özellikle insani yardım alanında iş birliği yapmaya istekli olduğunu’ yineledi.

Fletcher ayrıca, ateşkes önerilerini görüşmek üzere Sudan Dışişleri Bakanı Muhyiddin Salem ve Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile bir toplantı yaptı.

Sudan'ın geniş bölgelerinde ordu ile HDK arasında çatışmaların tırmanışa geçtiği görülüyor. Çatışmalar, HDK'nin geçen ay kontrolünü ele geçirdiği Darfur bölgesine komşu Kordofan bölgelerine yayılıyor.

HDK pazartesi günü, Batı Kordofan'ın Babnusa kentine, oradaki ordu karargahını ele geçirmek amacıyla ‘büyük kalabalıklar’ halinde savaşçılarının geldiğini duyurdu.

Şehir, Hartum ile Darfur bölgesini birbirine bağlayan yol üzerinde yer alıyor; HDK’nin kontrolü altında bulunan Güney Darfur'daki Nyala ile iki taraf arasında çatışmaların şiddetlendiği Kuzey Kordofan'ın başkenti el-Ubeyd'in tam ortasında bulunuyor.

Fletcher dün X platformunda yaptığı bir paylaşımda Sudan'a geldiğini doğruladı. Paylaşımında, ‘zulümleri durdurmak, barış çabalarını desteklemek, BM Şartı’na bağlı kalmak, ekiplerin gerekli finansmana erişimi ve hareket özgürlüğü elde etmesi için baskı yapmak ve çatışma hatlarının her iki tarafında da hayat kurtarmak’ için çalışacağını belirtti.

HDK, 26 Ekim'de Kuzey Darfur'daki el-Faşir şehrini ele geçirerek ülkenin batısındaki Darfur bölgesini tamamen kontrolü altına alırken, ordu doğu ve kuzeydeki kontrolünü sürdürüyor.

d
El-Faşir'deki çatışmalarda yaralanan askerler, Kuzey Darfur'daki Tavile’de Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından kurulan bir sahra hastanesinde tedavi ediliyor. (Reuters)

O zamandan beri, toplu katliamlar, etnik şiddet, kaçırma ve cinsel saldırılarla ilgili sık sık haberler geliyor. İnsan hakları örgütleri ise HDK'nin kontrolündeki bölgelerde etnik katliamlar yaşandığını bildiriyor.

Uluslararası Göç Örgütü'ne (IOM) göre, Kuzey Kordofan'dan yaklaşık 40 bin kişinin yanı sıra, son iki hafta içinde 90 binden fazla sivil el-Faşir'den komşu kasabalara kaçtı.

IOM Genel Direktörü Amy Pope yaptığı açıklamada, güvensizlik ve ağır insan hakları ihlallerinin yerinden edilme vakalarında önemli bir artışa yol açtığını ve insani krizi daha da kötüleştirdiğini söyledi. Pope, “El-Faşir'deki kriz, ailelerin gıda, su ve tıbbi bakıma erişimini engelleyen 18 aylık kuşatmanın doğrudan bir sonucudur” dedi.

HDK geçen hafta, Uluslararası Dörtlü (Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD) tarafından önerilen insani ateşkes anlaşmasını kabul ettiğini açıkladı, ancak Hartum ve Atbara dahil olmak üzere ordunun kontrolündeki şehirlere saldırılarına devam etti.

Sudan Savunma Bakanı Hasan Kabrun ise Güvenlik ve Savunma Konseyi'nin Uluslararası Dörtlü tarafından sunulan ateşkes önerisini görüşmesinin ardından ordunun HDK ile savaşmaya devam edeceğini doğruladı.

Burhan, bir saha ziyareti sırasında ‘el-Faşir, el-Cuneyne, el-Cezire ve isyancılar tarafından saldırıya uğrayan tüm bölgelerde öldürülen ve işkence görenlerin intikamını alacağına’ söz verdi ve ‘ordunun düşmanı yenmeye ve Sudan devletini en üst düzeyde güvence altına almaya devam edeceğini’ vurguladı.

Sudan'da iki yıldan fazla süredir devam eden savaş, on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve yaklaşık 12 milyon kişinin yerinden edilmesine neden olarak milyonlarca sivili tehdit eden ciddi bir açlık krizine yol açtı.