Trump savaşın sona erdiğini açıklarken Netanyahu: Barışa bağlıyımhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5196752-trump-sava%C5%9F%C4%B1n-sona-erdi%C4%9Fini-a%C3%A7%C4%B1klarken-netanyahu-bar%C4%B1%C5%9Fa-ba%C4%9Fl%C4%B1y%C4%B1m
Trump savaşın sona erdiğini açıklarken Netanyahu: Barışa bağlıyım
TT
TT
Trump savaşın sona erdiğini açıklarken Netanyahu: Barışa bağlıyım
İsrail, Gazze Şeridi'ndeki tüm canlı rehineleri teslim aldı ve İsrail hapishanelerinden yüzlerce Filistinli mahkûmu serbest bırakmaya başladı. ABD Başkanı Donald Trump, Tel Aviv'deki İsrail parlamentosuna (Knesset) gelerek bir konuşma yaptı. Trump, Hamas'ın silahsızlanma planına bağlı kalacağını söyledi ve “Savaş bitti” ifadesini yineledi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise Knesset'te yaptığı konuşmada, “Barışa bağlıyım” ifadesini kullandı.
ABD Başkanı daha sonra Mısır'a gidecek ve Şarm eş-Şeyh kentindeki ‘barış zirvesine’ başkanlık edecek.
Şarm eş-Şeyh'te arabuluculuk yapan ülkeler barış zirvesi sırasında anlaşmayı garanti altına alan bir belge imzalayacak. Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın daha önce, ABD ve Mısır'ın başkanlık edeceği zirve sırasında Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirecek bir belgenin imzalanacağını belirtmesinin ardından AFP'ye konuşan diplomatik bir kaynak “İmzacılar, yani ABD, Mısır, Katar ve Türkiye, anlaşmanın garantörleri olacak” dedi.
Kral’ın konuşması sonrası Fas’ı ne bekliyor?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5196801-kral%E2%80%99%C4%B1n-konu%C5%9Fmas%C4%B1-sonras%C4%B1-fas%E2%80%99%C4%B1-ne-bekliyor
Fas Kralı beşinci yasama yılının ilk oturumunun açılışına başkanlık etmeye hazırlanırken, Rabat'taki Fas Meclisi binası önünde kalabalıklar toplandı, 10 Ekim 2025 (AFP)
Fas Kralı beşinci yasama yılının ilk oturumunun açılışına başkanlık etmeye hazırlanırken, Rabat'taki Fas Meclisi binası önünde kalabalıklar toplandı, 10 Ekim 2025 (AFP)
Abdurrahim et-Turani
Kral 6. Muhammed'in beşinci dönem meclis açılışında yaptığı konuşma (10 Ekim 2025 Cuma), Fas'ın son günlerde yaşadığı ‘uzun bekleyişe’ bir son verdi. Bu alışılmadık derecedeki uzun bekleyiş, ‘Z’ kuşağı gençlerin ve toplumun diğer kesimlerinin radikal değişim umutları ile siyasi sürecin gerçekliği arasındaki tabana tabana olan zıtlığı yansıtıyordu.
Konuşma, bekleme dönemini sona erdirirken hükümetin, meclisin ve diğer resmi kurumların kraliyet direktiflerine nasıl tepki vereceklerine dair yeni bir beklenti döneminin başlangıcı oldu.
Tüm sosyal sınıfların, özellikle sağlık, eğitim ve istihdam gibi temel hizmetlerin kötüye gitmesine karşı radikal bir çözüm beklendiği ve bu yüzden beklentilerin eşi benzeri görülmemiş bir seviyeye ulaştığına şüphe yok.
Bu yüzden Z kuşağı, hiç şüphesiz bu konuşmayı en heyecanla bekleyen kesimdi. Z kuşağı siyasi partiler, sendikalar, örgütlü kurumlar ve resmi medya gibi tüm geleneksel kanalları atlayarak taleplerini doğrudan kraliyet makamına iletti.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Kral, hükümete mutlak güveni geri kazandırmasa da ona ölümcül bir darbe de indirmedi. Daha çok, hükümeti sıkı bir nihai denetim altına almayı amaçlıyor gibiydi.
Beklentileri, hükümetin istifası ve yolsuzluk ve kötü yönetimle ilgisi olanların yargılanması gibi radikal taleplerini karşılayacak alışılmadık bir tepki üzerine odaklanmıştı. Bu talepler, geleneksel siyasi bağlamda gerçekleştirilmesi imkânsız olarak nitelendiriliyordu.
Kraliyet Sarayı tarafından 10 Ekim 2025’te yayınlanan tarihsiz bir fotoğrafta Kral 6. Muhammed’in Rabat'ta Fas Meclisi’nin açılışından önce kalabalığı selamladığı görülüyor (Reuters)
Öte yandan siyasi elitler Kral’ın konuşmasını büyük bir endişeyle bekliyorlardı. Temel soruları iki olasılığa indirgeniyordu. Kral hükümete olan güveni yeniden tesis edecek mi, yoksa siyasi manzarayı yeniden şekillendirecek kararlı bir darbe vuracak mı? Yani başka bir deyişle, halkın öfkesi ve Z kuşağının taleplerine yanıt olarak Başbakan Aziz Ahnuş hükümetini feshedip bakanlarını görevden almak gibi alışılmışın dışında bir karar alarak siyasi bir deprem yaratacak mı?
Bu beklenti, elit kesimin konuşmanın sadece rutin bir olay değil, mevcut hükümetin ve kalan bir yıl boyunca tüm siyasi manzaranın kaderini belirleyebilecek bir dönüm noktası olduğunun farkında olduğunu yansıtıyordu. Koşullu istikrar ya da radikal değişim konusunda net bir sinyal bekliyorlardı.
Ahnuş’un önündeki son şans
Kral 6. Muhammed’in konuşmasının ardından, başkent Rabat'a komşu Salé şehrinden bir ortaokul müfettişi, ‘Kral hükümete mutlak güveni geri kazandırmasa da ona ölümcül bir darbe de indirmedi” yorumunda bulundu. Kral’ın konuşması daha çok, hükümeti sıkı bir nihai denetim altına almak, yani hükümetin yapısını korurken çok katı yürütme ve etik koşullar dayatmayı amaçlıyor gibiydi.
Fas Kadınları Demokratik Derneği'nden genç aktivist Fatimat’uz-Zehra Fetuh, konuşmanın her zamanki gibi parlamentonun anayasal açılışında yapıldığını ve Z kuşağının talep ettiği hükümetin feshedilmesi veya görevden alınması gibi bir karar içermediğini göz ardı etmemek gerektiğini belirtti. Fetuh’a göre hükümetin yasama döneminin sonuna kadar görevde kalması, Eylül 2026'da yapılacak seçimler öncesinde kurumsal istikrar ilkesine hizmet ediyor.
Fas halkının büyük bir bölümü, özellikle ‘Z kuşağı ayaklanmasına’ sempati duyanlar, hükümetin feshedilmesi veya yolsuzluk ve ihmal nedeniyle bazı bakanların görevden alınması gibi acil ve güçlü kararlar alınmasını bekliyordu
Al Majalla’ya konuşan Fetuh, şunları söyledi:
“Kral, sorumluluklarını hafifletmek yerine, bu sorumluluğu onların omuzlarında bıraktı. Konuşma, özellikle sağlık, eğitim ve istihdam sektörlerinde temel projelerin derhal hızlandırılması gerektiği konusunda onlara net bir mesaj verdi."
Fas İşçi Sendikası'na bağlı Liman Sendikası'ndan Abdulkadir Karad ise Al Majalla’ya yaptığı açıklamada, “Konuşmanın gücü, Kral’ın onlara sınırsız yetki vermemiş olması, aksine tartışmaya açık olmayan şartların yer aldığı kesin bir uyarıda bulunmuş olması gerçeğinde yatıyor. Kral, Z kuşağı ayaklanmasını tetikleyen alanlarda, yani sağlık, eğitim ve istihdam alanlarında somut ve hızlı sonuçlar gösterilmesi gerektiğine doğrudan odaklandı. Bu da hükümetin toplumsal öfkenin ateşini söndürmeyi başarması gerektiği, aksi takdirde sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağı anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Kral’ın konuşmasının, Ahnuş hükümeti için son bir şans olarak görülebileceğini belirten Karad, “Sanki bu konuşma, acil sonuçlar ve gerekli dürüstlük şartına bağlı olarak güvenin yenilenmesi gibi” diye ekledi.
Mutlak duyarlılık
Ancak, siyasi elitlerin diğer tepkileri, özellikle hükümetin görevden alınması veya yolsuzluğun kınanması konusunda net ve kararlı kararlar alınmasını bekleyen kesimler arasında, sokaklarda beklenti ile karışık ihtiyatlı bir çekimserlik hali ve hayal kırıklığı şeklindeydi.
Beklendiği gibi, hükümet çoğunluğu ‘koşulsuz yanıtını’ açıklamak ve sağlık, eğitim ve istihdam alanlarında sosyal atölyelerle ilgili kraliyet direktiflerinin uygulanmasının ‘hızlandırılmasına’ yönelik taahhüdünü bir kez daha vurguladı. Bu açıklamaların asıl amacının, yaklaşan seçimler öncesinde zamanla yarışta baskıyı hafifletmek ve verimlilik göstermek olduğu herkes tarafından biliniyor.
Bu arada, parlamentoda temsil edilen çeşitli muhalefet partileri (Sosyalist Birlik Partisi, İlerleme ve Sosyalizm Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Halk Hareketi) Kral’ın hesap verebilirlik ve dürüstlüğü vurgulayan konuşmasına övdüler. Bu talimatların, hükümetin projelerini yerine getirmedeki yetersiz performansına yönelik devam eden eleştirilerinin geçerliliğinin dolaylı bir şekilde kabulü olduğunu iddia ettiler.
Çatışmayı ertelemek mi?
Hükümet veya muhalefetteki elitlerin siyasi hesaplamalarının aksine, krizden en çok etkilenen grupların ilk tepkileri daha ölçülüydü. Fas halkının büyük bir bölümü, özellikle ‘Z kuşağı ayaklanmasına’ sempati duyanlar, hükümetin feshedilmesi veya yolsuzluk ve ihmal nedeniyle bazı bakanların görevden alınması gibi acil ve güçlü kararlar alınmasını bekliyordu.
Z kuşağı hareketi, kısmi çözümleri veya bürokratik vaatleri tolere edemez. Talepleri radikal ve acildir. Agadir'de 8 kadının bir devlet hastanesinde doğum yaparken ölmesi gibi trajik olayların da gösterdiği üzere esasen ‘hayat memat’ meselesidir.
Sokaktaki yorumlar, “sözlerin yeterli olmadığı” ve birkaç ay içinde istihdam yaratılması ve hastanelerde iyileştirmeler yapılması şeklinde somut başarılar görülmesi gerektiği, aksi takdirde konuşmanın herhangi bir değişiklik getirmediğinin kabul edileceği yönündeydi.
Sokaktaki yorumlar çoğu zaman ‘verilen sözlerin yeterli olmadığı’ ve birkaç ay içinde istihdam yaratılması ve hastanelerde iyileştirmeler yapılması şeklinde somut başarılar görülmesi gerektiği, aksi takdirde konuşmanın herhangi bir değişiklik getirmediğinin kabul edileceği yönündeydi.
Bu soğukluk, halkın beklentileri ile siyasi söylemlerin gerçekliği arasındaki büyük uçurumu yansıttı. Gençler ve vatandaşlar protesto için sokaklara döküldükten sonra, halk artık sadece ‘hızlanma’ veya ‘hükümetin vaatlerine’ güvenmeyi değil, reformların ciddiyetinin kanıtı olarak acil siyasi fedakarlıklar bekler oldu. Bu fedakarlıkların başında Milli Bağımsızlar Birliği (RNI) ve Özgünlük ve Modernite Partisi (PAM) liderliğindeki mevcut hükümetin görevden alınması geliyordu.
Tüm geleneksel medyayı atlayarak doğrudan Kral’a seslenen Z kuşağının hükümetin feshedilmesi ve yolsuzluk yapanların yargılanması şeklindeki taleplerine yanıt verilmemesi, hareketlerinin özünün kısmen göz ardı edildiği şeklinde bir algı yarattı. Zira bu durum, Kral’ın, değiştirilmesi talebinde bulundukları düzenin mekanizmalarını koruduğu anlamına geliyor.
Kazablanka'daki 5. Muhammed Meydanı'nda sağlık ve eğitim alanlarında reform talep eden gençlik protestosu sırasında ellerinde pankartlar tutan protestocular, 6 Ekim 2025 (AFP)
Öte yandan halk, yolsuzluk yapan ve başarısız olan yetkilileri görevlerinde tutarak onlara bir yıl içinde yetkinliklerini kanıtlama fırsatı verdiği için bu konuşmanın çatışmayı ertelediğine inanıyor. Sosyal medya sayfalarında açıkça ifade edilen ‘soğuk’ tepkinin kaynağı da bu ihtiyatlı beklenti.
Kendisini Fas Marksist-Leninist Hareketi’nin (MMLM) devamı olarak gören Fas Demokratik Yol Partisinden A.S. bu ihtiyatlı beklentinin Z kuşağı tarafından geçici ve hesaplı bir duraklama olarak yorumlanabileceğini ve bu duraklamanın muhtemelen yenilenmiş ve şiddetli bir öfke dalgasının habercisi olacağını söyledi.
Eğer önümüzdeki haftalarda sağlık ve eğitim alanlarında doğrudan etki edecek somut sonuçlar görülmezse, böyle bir öfke patlaması yaşanabilir. Çünkü gençler acil eylem taleplerinde referans olarak Kral’ın konuşmasının baskısına güvenecekler. Bu durum, konuşma, hükümeti en üst düzeyde denetime tabi tuttuğu ve çabalarını hızlandırmaya zorladığı için özellikle geçerli. Bu önlem, Z kuşağına hızlı sonuç talep etmek için meşru bir gerekçe sunuyor. Hükümet Kral’ın direktiflerine yanıt veremezse, başarısızlığı iki katına çıkacak ve geriye kalan desteği de kaybedecek.
Z kuşağı hareketi, kısmi çözümleri veya bürokratik vaatleri tolere edemez. Talepleri radikal ve acildir. Agadir'de 8 kadının bir devlet hastanesinde doğum yaparken ölmesi gibi trajik olayların da gösterdiği üzere esasen ‘hayat memat’ meselesidir.
Sağlık ve eğitim alanlarında yapısal reformlar uzun zaman gerektirse de, gençler hızlı ve somut sonuçlar bekliyor. Gelecekte herhangi bir eylemsizlik, doğrudan kraliyet direktifine karşı bir meydan okuma ve yolsuzluğun devamı olarak yorumlanacak. İlaç sıkıntısının giderilmesi, uzak bölgelere sağlık personeli sağlanması veya eğitim tesislerinde hızlı reformların tamamlanması konusunda herhangi bir gecikme, doğruca büyük bir başarısızlık olarak görülecek.
Kral’ın konuşmasının ardından, Fas'taki sosyal durum ve gelecekteki beklentiler tüm olasılıklara açık kalırken, durumun şiddete dönüşebileceğine dair ciddi endişeler var.
Gençlerin protesto gösterileri sırasında gözaltına alınması, Kral’ın konuşması beklenirken alınan şartlı bir karardı. Konuşma sona erdiğine göre artık Z kuşağı gençleri herhangi bir gecikme veya ertelemeyi kabul etmeyecek gibi görünüyor. Kazablanka'dan bir aktivist, gençlerin ‘sadece protestocular olarak değil, hükümetin ihmalkarlığını ve sorumluluktan kaçışını gösteren bir başka kanıt olarak, acil hızlanma ve hesap verebilirliği vurgulayan Kral’ın konuşmasındaki mesajın uygulayıcıları olarak da sokaklara dönmelerini’ beklediğini belirtti.
Bu da gençlerin yeni protesto hareketinin sadece hükümetin başarısızlığına karşı bir protesto değil, aynı zamanda hükümetin kraliyet direktiflerine uymamasına karşı bir protesto olacağı anlamına gelirken protestolara eskisinden daha güçlü bir ivme ve meşruiyet kazandırıyor.
Sosyal medya platformlarında Z kuşağı ayaklanmasının yol açtığı yaygın ve karmaşık tartışmaları görmezden gelmek imkansız. Bu platformlarda harekete destek verenler çoğunlukta. Buna karşın hareketin ve onun arkasındaki kişilerin dürüstlüğünü sorgulayacak kadar ileri giden birkaç şüpheci görüş de ortaya çıktı. Bu görüşler, Fas'ın bu hareket aracılığıyla hedef alınabileceğini öne sürüyor.
Sonuç olarak, Kral’ın konuşmasının ardından Fas'taki sosyal durum ve gelecekteki beklentiler tüm olasılıklara açık kalırken, durumun şiddete dönüşebileceğine dair ciddi endişeler söz konusu. Durum özellikle Faslı gençlerin, kısa sürede somut sonuçlar elde eden diğer ülkelerdeki benzer Z kuşağı hareketlerinin başarılarını yakından takip etmeleri nedeniyle daha da karmaşık hale gelebilir.
Şarm el-Şeyh zirvesinde arabulucu ülkeler Gazze'ye ilişkin bir garanti belgesi imzalıyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5196763-%C5%9Farm-el-%C5%9Feyh-zirvesinde-arabulucu-%C3%BClkeler-gazzeye-ili%C5%9Fkin-bir-garanti-belgesi
Şarm el-Şeyh zirvesinde arabulucu ülkeler Gazze'ye ilişkin bir garanti belgesi imzalıyor
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, dün Şarm el-Şeyh havaalanında (Reuters)
Gazze'deki ateşkesi arabuluculuk eden ülkeler, bugün Mısır'ın Şarm el-Şeyh tatil beldesinde düzenlenecek zirvede, anlaşmayı garanti altına alan bir belge imzalayacaklar.
İsminin açıklanmaması kaydıyla Fransız Haner Ajansı AFP’ye konuşan diplomatik kaynak yaptığı açıklamada, "İmzacıların garantör taraflar, yani ABD, Mısır, Katar ve muhtemelen Türkiye olacağını" söyledi. Mısır Dışişleri Bakanlığı daha önce, ABD ve Mısır'ın eş başkanlığında düzenlenecek zirvede Gazze'deki savaşı sona erdirecek bir belgenin imzalanacağını belirtmişti.
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze'nin geleceğine ilişkin nihai ve kapsamlı çözümün Filistin devletinin kurulması olduğunu belirterek, Filistin sorunu çözülmeden bölgede barış ve istikrarın olmayacağını vurguladı.
Abdülati, Mısır'ın, ABD Başkanı Donald Trump'ın barış planının ilk aşamasının uygulanmasına güvendiğini belirterek, bu aşamanın İsrail ve Filistin Hamas hareketi tarafından tam bir samimiyetle tamamlanmasını umduğunu ifade etti.
Mısır Dışişleri Bakanı, "Filistinlilerle, Hamas'la tam temas halindeyiz çünkü İsrail için mevcut mesele tutukluların serbest bırakılmasıyla ilgili ve Filistinliler de İsrail hapishanelerindeki bazı tutukluların serbest bırakılmasını istiyor" dedi.
İsrail, rehinelerin iadesine hazırlanıyor. Hamas, ABD Başkanı Donald Trump ve Mısırlı mevkidaşı Abdülfettah es-Sisi'nin başkanlık ettiği, Mısır'daki Filistin Şeridi'nin geleceğine ilişkin uluslararası zirve öncesinde bu sabah rehineleri serbest bırakmaya başlayacağını duyurdu.
Bu gelişme, Gazze'de ateşkes anlaşmasının cuma günü yürürlüğe girmesinin ardından geldi. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre anlaşma, ABD başkanının, Hamas'ın güney İsrail'e düzenlediği saldırının ardından 7 Ekim 2023'te patlak veren savaşı sona erdirmeyi amaçlayan 20 maddelik planına dayanıyor.
Gazze'de ateşkes başladı, ancak ufukta karmaşıklıklar varhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5196755-gazzede-ate%C5%9Fkes-ba%C5%9Flad%C4%B1-ancak-ufukta-karma%C5%9F%C4%B1kl%C4%B1klar-var
Şarm eş-Şeyh’teki bir caddeye ‘Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi – Gazze'deki Savaşı Sonlandırma Anlaşması’ yazılı pankart asan Mısırlı bir işçi, 12 Ekim 2025 (AFP)
Gazze'de ateşkes başladı, ancak ufukta karmaşıklıklar var
Şarm eş-Şeyh’teki bir caddeye ‘Şarm eş-Şeyh Barış Zirvesi – Gazze'deki Savaşı Sonlandırma Anlaşması’ yazılı pankart asan Mısırlı bir işçi, 12 Ekim 2025 (AFP)
Brian Katulis
ABD Başkanı Donald Trump, 12 Ekim Pazar günü Ortadoğu'ya gitmek üzere yola çıktı. Trump’ın son beş ay içinde bölgeye yaptığı bu ikinci ziyaretine kadar geçen sürede birçok gelişme yaşandı. ABD Başkanı’nın Gazze'de ateşkes anlaşmasını resmi olarak imzalaması ve Mısır'da esir takası yapması planlanıyor. Ayrıca, anlaşmanın özellikle de uzun vadeli konularla ilgili olmak üzere belirsiz kalan bazı noktalarda ilerleme sağlanması için çabalayacak.
Basitçe söylemek gerekirse, ateşkes anlaşması, pistte kalkışa hazırlanan bir uçağa benzetilebilir. Bu kalkış, Gazze'de tutulan tüm rehinelerin, İsrail hapishanelerinde bulunan 2 bin Filistinli karşılığında serbest bırakılmasıyla gerçekleşecek. Bu an, savaşın sonunu işaret ederken, aynı zamanda türbülanssız olmayacak uzun bir yolculuğun başlangıcı. Bu uçağın daha yüksek rakımlara uçup uçmayacağını ya da yere çakılıp çakılmayacağını, ancak zaman gösterecek.
Ortadoğu'daki istikrarsızlık ortamında kesin olan bir şey varsa o da önümüzde fırtınalar olduğudur. Bu bağlamda, ateşkesin devam etmesi ve sürdürülebilmesi için aşılması gereken dört temel engeli şöyle özetleyebilirim:
1. Hamas'ın silahsızlandırılması
Bu engellerin ilki ve belki de en önemlisi, Hamas'ın silahlarını bırakıp bırakmayacağı meselesidir. Bu İslamcı hareket, meşruiyetini ve güvenilirliğini İsrail'e karşı direnişine dayandırıyor ve ‘direniş’ kelimesi, Hamas’ın adının ve temel kimliğinin bir parçasını oluşturuyor. Ancak Hamas, son iki yıldır savaşta arka arkaya kayıplar ve yenilgiler yaşadı, bu da kalan lider kadrosunun ve tabanının önümüzdeki dönemde nasıl davranacağına dair birçok soru işaretini gündeme getirdi ve bu soruların hemen cevaplanması oldukça zor görünüyor.
2. Gazze'nin yönetimi
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Gazze Şeridi'ndeki yönetim ve idareye ilişkin planlar, Hamas'ın Gazze'de savaşın ‘ertesi gününde’ herhangi bir rol oynamayacağını kabul etmesi dışında, belirsizliğini koruyor. Buna karşın İsrail, Filistin Yönetimi’nin bir sonraki aşamaya katılımını öngören tüm önerileri reddetti. Trump yönetimi, ilk başkanlık döneminde olduğu gibi, Ortadoğu’daki sorunlara yaklaşımında Filistin halkına gerçek bir destek göstermedi.
İsrail'deki kamuoyu şu anda iki devletli çözüm fikrini geniş çapta reddediyor ve hiçbir önde gelen siyasi lider Filistin devletinin kurulmasını açıkça desteklediğini açıklamadı.
Aslında, Trump’ın ekibi son birkaç aydır Filistin Yönetimi'ni izole etmek ve Filistin pasaportuna sahip olanlara ABD vizesi verilmesinin engellenmesi de dahil olmak üzere ona özel bir baskı uygulamakla meşgul. Zira Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın geçtiğimiz ay Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul oturumları çerçevesinde bizzat konuşma yapmasını da engelledi.
Buna karşın ABD, mevcut İsrail hükümeti ile yakın iş birliği içinde. Öyle ki Fransa ve (bölgenin önde gelen gücü) Suudi Arabistan öncülüğündeki, Filistin devletinin sembolik tanınmasını sağlamayı amaçlayan girişime karşı çıktı.
Ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından Gazze Şeridi'nin kuzeyine geri dönmeye başlayan Filistinliler, 11 Ekim 2025 (Reuters)
Filistin halkıyla gerçek bir istişare ve iş birliği olmadan Filistin meselesinde somut bir ilerleme sağlanabileceğine inanmak gerçekçi olmaz. Bununla birlikte ister Cumhuriyetçi ister Demokrat olsun, birbiri ardına göreve gelen ABD yönetimleri, Filistin sorununun özünü ele almaya yönelik ciddi bir çaba sarf etmek yerine, İsrail ile ikili ilişkileri ön plana çıkaran bir dış politika izlemeye devam ettiler.
3. İsrail iç politikası
Üçüncü olası huzursuzluk kaynağı ise İsrail siyasi sistemi. İsrail kamuoyunun büyük bölümü şu anda iki devletli çözüm fikrini reddediyor. İsrail’in önde gelen hiçbir siyasi lideri Filistin devletinin kurulmasını açıkça desteklediğini dile getirmedi. Bu fikri dolaylı olarak ima eden politikacılar bile, Filistinlileri sınır dışı etmek, Batı Şeria'yı ilhak etmek ve Gazze'deki askerî harekâtı sürdürmek için İsrail sağının yüksek sesli çağrıları arasında boğuluyor.
“Donald Trump görev süresinin başlarında olsa da çok sayıda sorunla boğuşuyor. Ofisi şu anda ABD hükümetinin kapanması ve ticaret ve gümrük savaşlarının ekonomik yansımalarıyla ilgili konuşmalarla çalkalanıyor.
İsrail’deki mevcut koalisyon hükümeti içindeki gelişmeleri yakından takip etmek ve aşırı sağcıların olası ilerlemeleri engellemek için şiddete başvuracaklarını öngörmek önemli. Burada, 1995 yılında Yahudi bir dini aşırı sağcı militanın, o dönemki barış sürecini baltalamak amacıyla dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin'e suikast düzenleyerek onu öldürdüğünü hatırlamakta fayda var.
4. Trump'ın ilgisinin boyutu
Donald Trump görev süresinin başlarında olsa da çok sayıda sorunla boğuşuyor. Ofisi şu anda ABD hükümetinin kapanması, ticaret ve gümrük savaşlarının ekonomik yansımaları ve sona erdirmeye yönelik tekrar tekrar girişimlerine rağmen şiddetini sürdüren Ukrayna'daki savaşla meşgul.
Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda Filistin bayrağının önünden çocuğuyla birlikte yürüyen Filistinli bir mülteci kadın, 22 Eylül 2025 (AFP)
Trump’ın bu konuyla meşgul olmasından dolayı anlaşmanın sonraki aşamalarını uygulamak için gerekli olan çok taraflı çabaları koordine etme görevini üstlenecek– ya kendi ekibinden ya da bölgedeki taraflardan– birinin bulunması gerekiyor. Gazze'ye acil yardım akışı ve yeniden inşa çabalarının koordinasyonu, kanun ve düzeni sağlayabilecek bir otoritenin olmasını gerektirirken Filistinli bir kuruluşla iş birliği yapacak uluslararası bir güç oluşturulmasına yönelik halen belirsizliğini koruyan önerinin daha fazla açıklığa kavuşturulması lazım. Basında yer alan haberler, bazı Arap ortakların herhangi bir uluslararası istikrar gücüne katılmak için İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmesini şart koştuklarına işaret ediyor. Bu yüzden bu hayati siyasi adımların koordinasyonu önümüzdeki aşamada çok önemli olacak.
Peki, sırada ne var?
Bu dört engelden herhangi biri ve bunlarla ilgili sorular, Gazze’de ateşkes planının çökmesine veya gerçek bir ilerleme kaydedilmeden olduğu gibi kalmasına neden olabilir. Böylece büyük çaplı çatışmalar dursa da genel durum belirsiz ve istikrarsız olarak kalmaya devam eder.
Trump'ın bu anlaşmanın ilk aşamasına ulaşmasına katkıda bulunan ana faktörlerden biri, bölgedeki ortaklarını dinlemeye ve onlarla yakın iş birliği yapmaya istekli olmasıydı. Bu, geçmişte bir öncelik olmamıştı.
Ateşkesin gelişmesini ve istikrar kazanmasını sağlamak için, sadece Gazze'de değil, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki Filistinlileri de sürece dahil etmek ve onlara sürekli mali, diplomatik ve güvenlik desteği sağlayabilecek bölgesel aktörlerle bağlantı kurmak büyük önem taşıyor. Bu yolda uzun vadeli bir başarı elde edilmesi, İsrail ile Suudi Arabistan arasında olası bir anlaşma da dahil olmak üzere, daha fazla normalleşme anlaşmasının önünü açabilir.
Bunun için Trump liderliğindeki ABD’nin daha önce ciddi bir şekilde yapmadığı iki adımı atması gerekiyor. Bunlardan ilki Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in geçtiğimiz hafta Trump yönetiminin bir araya geldiği toplantıda yaptığı gibi, Filistinlilerin endişelerini iç siyasi çatışmalarda pazarlık kozu olarak kullanmak yerine, onlara gerçek bir öncelik vermek, ikinci, Ortadoğu'daki ortaklarla yakın iş birliği içinde, daha istikrarlı ve tutarlı bir politika benimsemek.
Trump'ın bu anlaşmanın ilk aşamasına ulaşmasına katkıda bulunan başlıca faktörlerden biri, bölgedeki ortaklarını dinlemeye ve onlarla yakın iş birliği yapmaya istekli olmasıydı. Oysa bu, geçmişte bir öncelik değildi. Ancak, 9 Eylül'de İsrail'in ABD'nin önemli müttefiki Katar'da Hamas heyetine düzenlediği hava saldırısı, kritik bir dönüm noktası oldu. Trump yönetiminin bu hassas dönemde bölgesel ortaklarıyla iş birliğini pekiştirmesi ve Ortadoğu'da adil ve kalıcı bir barış tesis etme hedefini paylaşan ülkelerle uzun vadeli ortaklıklara yatırım yapması gerekiyor.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة