Orgeneral Burhan’ın ‘ölümcül silahlar’ kullanma tehdidi farklı yorumlara neden oldu

Uzmanlar, düşmana karşı psikolojik savaş yürütüldüğünü söylerken Sudan'ın kimyasal silahları olmadığını vurguladılar

TT

Orgeneral Burhan’ın ‘ölümcül silahlar’ kullanma tehdidi farklı yorumlara neden oldu

Orgeneral Burhan’ın ‘ölümcül silahlar’ kullanma tehdidi farklı yorumlara neden oldu

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, geçtiğimiz mayıs ayı sonlarında yaptığı açıklamada, ordu güçlerinin ‘halkı adına onurlu bir savaş verdiğini’ söyledi ve HDK’ya karşı kendi ifadesiyle ‘ölümcül güç’ kullanacağını söyledi. Burhan, “Sudan ordusu, henüz tüm öldürücü güçlerini kullanmadı, ancak düşman aklın sesine kulak vermezse kullanmak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı.

Yaklaşık iki aydır ağır, orta ve hafif silahlar ve savaş uçakları kullanan Burhan'ın ‘öldürücü güç’ ile neyi kast ettiği tam olarak anlaşılamadığından vatandaşlar bu tehdit karşısında şaşkınlıklarını gizleyemezken akıllara ‘Sudan ordusu, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile savaşında henüz kullanmadığı hangi ölümcül güce başvuracak?’ sorusu geldi.

Karti, kendisine ait olduğu iddiasıyla paylaşılan ses kaydını yalanladı

Öte yandan Sudan İslami Hareketi’nin önde gelen isimlerinden biri olan Ali Ahmed Karti'nin olduğu söylenen ve Sudan ordusuna HDK'ya karşı uluslararası olarak yasaklanmış silahları kullanmaya çağıran bir ses kaydı sosyal medya üzerinden paylaşıldı. Ancak Karti, ses kaydının kendisine ait olmadığını açıkladı. Karti’ye yakın isimlerden bir kaynak, Şarku’l Avsat’a Karti’nin böyle bir çağrıda bulunamayacağını, orduya biyolojik silahlarla savaş emri verme yetkisine sahip olmadığını, çünkü ordu üzerinde herhangi bir yetkisinin bulunmadığını söyledi.

Sudan İslami Hareketi liderlerinden Ali Ahmed Karti’nin arşiv fotoğrafı
Sudan İslami Hareketi liderlerinden Ali Ahmed Karti’nin arşiv fotoğrafı

Siyasetçiler ve aktivistler arasında, siyasal İslamcılar ile Ömer el-Beşir’in lideri olduğu eski iktidarın destekçileri arasında bir savaşın fitilinin ateşlendiğine dair uzun süredir süregelen bir tartışma söz konusu. Parmaklar, eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir iktidarının düşmesinden bu yana kamuoyundan saklanan ve 25 Ekim 2021 darbesi sonrasına kadar doğrudan kamuoyunun önüne çıkmayan Karti’yi işaret ederken sivil güçler, özellikle Beşir iktidarının düşmesinden önce ordudaki siyasal İslamcılarla iletişim halinde olan küçük bir gruptan olduğuna dair duyumların olduğu Karti’nin Sudan İslami Hareketi’nin sonu olarak gördüğü ordu ve HDK tarafından imzalanan çerçeve anlaşmayı bozmak için ordu içindeki siyasal İslamcıları harekete geçirmeye çalıştığını öne sürdüler.

Ancak sosyal medya kullanıcıları, ordunun açıklamasıyla Ali Karti'nin açıklamasını ilişkilendirerek önümüzdeki dönemde, iki taraf arasında çatışmaların başlamasından bu yana kullanılmayan silahların kullanılacağını düşünüyorlar.

Uzmanlar: Ordunun kimyasal silahı yok

Ancak siyasetçiler ve askeri uzmanlar, ordunun açıklamasında yer alan ‘öldürücü güç’ ifadesini, ordu savaşı çözmek için kimyasal ya da biyolojik silahlara başvuramayacağı için fazla yorumlanması gerekmeyen ‘uygun bir terim’ olarak değerlendirdiler. Aynı kaynaklar, Sudan ordusunda kimyasal silahların önlenmesiyle ilgili bir birim olduğunu, ancak bu silahlara sahip olmadığını, ayrıca Sudan'ın uluslararası yasaklanmış silahlarla ilgili uluslararası anlaşmalara bağlı olduğunu söylediler.

Eski Sudan Ordu Sözcüsü Albay Halid Saad (SUNA)
Eski Sudan Ordu Sözcüsü Albay Halid Saad (SUNA)

Öte yandan Eski Sudan Ordu Sözcüsü Albay Halid Saad, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Sudan ordusu, köylerden ve şehirlerden uzakta, ormanlarda savaştığı Sudan Halk Kurtuluş Hareketi isyancılarıyla yaşanan en şiddetli çatışmalarda bile biyolojik silah kullanmamışken mahallelerde ve halkın arasında kimyasal silahları nasıl kullanabilir? Eğer kullanmış olsaydı, vatandaşlar HDK unsurlarından önce ölürdü. Kimyasal ve biyolojik silahlar, henüz emekleme dönemlerindeler ve kullanılmadan önce keşfedilmeleri oldukça kolay hale geldi” ifadelerini kullandı.

Cenevre Sözleşmeleri, sivillerin hedef alınmasını, askerler ve silahlı unsurlar da dahil olmak üzere kasıtlı olarak işkence yapılmasının yanı sıra kimyasal ve biyolojik silahları yasaklıyor. Savaşmayan tarafları etkileyen ve gereksiz şekilde insanların acı çekmesine neden olan bu tür silahların kullanılması, uluslararası düzeyde yasaklanmış işkence kategorisine giriyor.

Albay Halid Saad, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bütün ülkeler kitle imha silahları yapmaya ve üretmeye odaklanırken Sudan ordusunun bu alanda uzman bir birimi olsa da bu birim biyolojik silahlar üretmeye çalışmıyor.

Ordunun HDK'ya karşı savaş uçaklarını kullandığını belirten Albay Saad, “Hedefler yerleşim yerlerine girerse, savaş uçakları onları izler ve çok gerekli olmadıkça bombalamaz. İsyancıların onları canlı kalkan olarak kullanmasına rağmen Sudan Hava Kuvvetleri’nin sivilleri bombalamaya asla başvurmadığını herkes biliyor” şeklinde konuştu.

Albay Halid Saad, her ne kadar inkar etse de sahadaki gerçekler, savaş uçaklarının yoğun bir şekilde kullanıldığını ve hava ya da uçaksavar füzeleriyle gerçekleşen bombardımanlarda çok sayıda vatandaşın öldürüldüğünü gösteriyor.

Uluslararası müdahale çağrısı

Şarku’l Avsat’a konuşan siyasi analist Hac Hamad, uluslararası toplum tarafından verilen sözlerin herkesi kimyasal ve biyolojik silahların kullanılmasını önleme yükümlülüğü altına soktuğunu vurgulayarak “Sudan, Birleşmiş Milletler (BM) üyesidir. Bu tür silahları kullanmamak ve imha etmekle yükümlüdür. Ordu birlikleri bu tür silahları kullanmak için değil, önlemek için eğitilmiştir” dedi. Hamad, kimyasal silahların kitle imha silahları sınıfına girdiğini, hava ve su kirliliğine neden oldukları ve komşu ülkeleri de kapsadıkları için etkilerinin orduyla sınırlı olmadığına dikkat çekti.

Hartum'un Ezher mahallesinde füzelerin isabet etmesi sonucu moloz yığınına dönen bir ev (AFP)
Hartum'un Ezher mahallesinde füzelerin isabet etmesi sonucu moloz yığınına dönen bir ev (AFP)

Bazılarının Orgeneral Burhan'ın kullandığı ‘öldürücü güç’ ifadesinin ‘kimyasal ya da biyolojik silahlar’ olabileceği yönündeki yorumlarına değinen Albay Hamad, “Sosyal medyada kimyasal silahlar konuşulmaya başlandı. Bu konudaki tartışma, Ali Karti'ye ait olduğu iddia edilen, ancak sahte olabilecek bir ses kaydıyla alevlendi. Sosyal medyanın, Beşir rejiminin kalıntıları ve onların düşmanları tarafından yoğun bir şekilde kullanıldığı daha önce de tecrübe edilmişti” yorumunda bulundu.

Irak'ın geçmişte kimyasal silah üretmekle suçlandığını hatırlatan Hamad, şunları söyledi:

Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Kürtlere karşı hardal gazı kullandığı iddiasıyla ülkesine yönelik bir işgalle karşı karşıya kalmış ve daha sonra bunun uydurma bir bahane olduğu ortaya çıkmıştı. Gerek uluslararası toplumun 7. madde uyarınca müdahale etmesi çağrısı, gerekse isterse Sudan’da ateşkes girişimlerinde başrolü oynayan ABD'nin tek taraflı müdahalesi buradaki en rahatsız eden nokta olabilir.

Suudi Arabistan'da düzenlenen terörle mücadele konulu ABD-Körfez ülkeleri zirvesinin nihai bildirisinde yer alan Sudan'daki krizle ilgili paragrafından bu olasılığı çıkaran Hamad, “Tüm bunlar, uluslararası ve bölgesel toplumun krize doğrudan müdahale etme olasılığını gösteriyor. Silahın türünü belirtmeden öldürücü güç kullanımına ilişkin böyle bir açıklamanın yapılması, böyle bir müdahale olasılığını gerçeğe dönüştürebilir” değerlendirmesinde bulundu.

Hamad, sözlerini şöyle sürdürdü:

Neyse ki, bu bir gerçek olmaktan çok bir iddia ve uzun menzilli füzelerin çatışma sahasına girmesi gibi bir amaç olmadığına inanıyorum.

Çatışmalar nedeniyle Hartum'un güneyindeki bir binanın arkasından yükselen dumanlar (AFP)
Çatışmalar nedeniyle Hartum'un güneyindeki bir binanın arkasından yükselen dumanlar (AFP)

Uluslararası hukuk uzmanı Nebil Edib ise Şarku’l Avsat’a kimyasal ve biyolojikl silah kullanmanın genel tehlikeleriyle ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

Kimyasal silahlar uluslararası olarak yasaktır. Bu yüzden kullanılamaz. Bunlar kimyasallarla dolu savaş başlıkları taşıyan füzelerle atılan son derece öldürücü ve son derece tehlikeli zehirli maddeler grubudur. Hedef alanın sahada patlar ve zehrini yaymak için rüzgardan yararlanır. İnsan vücudunu çeşitli hayati organları hedef alarak direkt etkiler ve toksik etkisi ile kişiyi öldürür ya da yaralar. Kullanıldığı yerlerde saatlerce yahut haftalarca kalabilir. Bazıları kimyasallar solunum sistemine saldırarak boğulmaya ya da su toplanmasına ve yaralanmalara neden olur.

Psikolojik savaş

Sudanlı siyaset bilimi profesörü Beşir eş-Şerif, Orgeneral Burhan'ın ‘ölümcül silahlara’ başvurma konusundaki açıklamalarını ordu ile HDK arasındaki psikolojik savaş çerçevesinde gördü. Prof. Şerif, “Ordunun kimyasal ya da biyolojik silahları olsaydı, savaşın ilk günlerinde ülkeyi uğradığı insani ve maddi kayıplardan korumak için kullanırdı” şeklinde konuştu.



Sudan’ın komşuları iç savaşı durdurmak için toplanıyor

Geçtiğimiz ay Kahire’deki Sudan’a Komşu Ülkeler Zirvesi’ne katılanların toplu fotoğrafı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Geçtiğimiz ay Kahire’deki Sudan’a Komşu Ülkeler Zirvesi’ne katılanların toplu fotoğrafı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Sudan’ın komşuları iç savaşı durdurmak için toplanıyor

Geçtiğimiz ay Kahire’deki Sudan’a Komşu Ülkeler Zirvesi’ne katılanların toplu fotoğrafı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Geçtiğimiz ay Kahire’deki Sudan’a Komşu Ülkeler Zirvesi’ne katılanların toplu fotoğrafı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Sudan’a komşu ülkelerin dışişleri bakanları, Temmuz ayı ortasında yapılan Sudan’a Komşu Ülkelerin Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde alınan karara göre Çad’ın başkenti Encemine’de “Sudan Krizinden Çıkış Yolları” gündemiyle toplanıyor.

13 Temmuz’da Kahire’de Mısır, Libya, Çad, Orta Afrika, Güney Sudan, Eritre ve Etiyopya olmak üzere yedi Afrika ülkesinin liderlerinin katıldığı Sudan’a Komşu Ülkeler Zirvesi gerçekleştirilmişti. Zirvede, “Sudan krizinin ülkenin geleceği, istikrarı, birliği ve toprak bütünlüğü üzerindeki yansımalarının çözülmesi ve ulusal kurumların çöküşünün önlenmesi için gerekli uygulamalı adımları ele alacak” bir iletişim mekanizması kurma kararı alınmıştı. Bu iletişim mekanizmasına katılımcı ülkelerin dışişleri bakanları liderlik edecek.

Kapanış bildirgesine göre zirvede ayrıca, iletişim mekanizmasına “Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) ve Afrika Birliği (AfB) de dahil olmak üzere mevcut mekanizmalarla entegrasyonunda Sudanlı taraflarla doğrudan iletişim kurarak çatışmayı durdurup Sudan krizinde kapsamlı bir çözüme ulaşmak için uygulanabilir pratik çözümler içeren bir yürütme eylem planı” hazırlama görevi verilmişti.

Görsel kaldırıldı.
Geçtiğimiz ay Sudan’a Komşu Ülkeler Zirvesi’nde konuşma yapan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Çad Dışişleri, Yurtdışındaki Çadlılar ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Sudan’a Komşu Ülkelerin Dışişleri Bakanları Komitesi’nin ilk toplantısının 6-7 Ağustos tarihlerinde Encemine’de yapılacağı duyurulmuştu. Açıklamada, toplantının esas amacının “Sudan’ı binlerce kişinin ölümüne ve milyonlarca Sudanlının yerinden olmasına neden olan yıkıcı bir savaşın uçurumuna sürükleyen mevcut Sudan krizinden çıkış yolları önermek” ve aynı zamanda “ortakların dikkatini büyüyen insani krize acil yanıtlar vermeye çekmek” olduğu belirtilmişti.

Aynı bağlamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Ahmed Ebu Zeyd yaptığı bir açıklamada, görüşmeye Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin katılacağını belirterek şu ifadeleri kullanmıştı:

“Komşu ülkelerin dışişleri bakanları toplantılarında Sudan krizinin çeşitli yönlerini, tüm güvenlik, siyasi ve insani boyutlarını, Sudan halkı üzerindeki etkilerini ve bölgesel ve uluslararası yansımalarını tartışacaklar. Amaç, Sudan’a komşu olan ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının mevcut krize son verecek ve Sudan’ın birliğini, toprak bütünlüğünü ve kardeş halkın sözünün geçerliliğini koruyacak çözümlere ulaşmak için etkili bir şekilde hareket etmelerini sağlayacak pratik öneriler geliştirmektir.”

Öte yandan Sudan Ümmet Partisi Genel Başkanı Mübarek el-Fadıl, Sudan’ın komşu ülkelerinin gösterdiği çabaların önemini vurguladı. Dışişleri bakanlarının Çad’daki ilk toplantılarında ortaya koyabilecekleri “pratik öneriler” olduğunu ve bunların “trajik” olarak nitelendirdiği krizi sona erdirmek için pratik çözümlere ulaşılmasına katkıda bulunabileceğini kaydetti. Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Fadıl, Sudan’ın komşu ülkelerinin bakanlık mekanizmasının, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) üzerinde etkisi olan saha liderleri ve aşiret ileri gelenleriyle yoğun temaslar kurarak işe başlaması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Fadıl, Sudan’ın komşu ülkelerinin bakanlar düzeyindeki mekanizmasının, ülkelerinin sahadaki etkin liderlerle iletişim kurma gücünden yararlanarak “başarıya ulaşma fırsatı” olduğuna dikkat çekti. Ayrıca, özellikle Libya, Çad ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi taraflardaki sınırların kontrol altına alınması gerektiğine dikkat çekti ve bu bölgelerin “HDK’ye silah kaçakçılığı yapmak için kullanıldığını” belirtti.

Diğer taraftan Sudanlı yazar ve siyasi araştırmacı Mecdi Abdulaziz, Sudan’a komşu ülkelerin dışişleri bakanları mekanizmasının toplanmasının, sahada ve siyasi düzeydeki değişkenliklerin ışığında gerçekleştiğine işaret etti ve bu değişkenlerin, “mekanizmanın Sudan’daki istikrarın yeniden tesis edilmesi çabalarına destek sağlamada başarılı olma olasılığı üzerinde büyük ölçüde etkisi olduğunu” belirtti.

Abdulaziz Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, “bu ayın savaşı durdurmak ve Sudan’da istikrarı yeniden sağlamak açısından büyük atılımlar getireceği” konusunda iyimser olduğunu söyledi. Cidde Forumu ile komşu Sudan ülkeleri arasında krizi sona erdirme çabalarında öne çıkan entegrasyonu takdir etti. Sudan’ın komşu ülkelerinin dışişleri bakanlarını, uluslararası insani ve yardım kuruluşlarının rolünü harekete geçirmeye teşvik etmenin önemini vurguladı. Ayrıca yerinden edilen ve Sudanlı vatandaşların “birkaç Arap ülkesi ve bölgesi dışında gerçek yardım almadığına” dikkat çekti.

Birleşmiş Milletler’e (BM) göre nisan ayının ortasından bu yana Sudan ordusu ile HDK arasındaki silahlı çatışmalarda çoğu sivil 3 binden fazla kişi öldü. Ayrıca 3 milyondan fazla kişi yerinden oldu ve mülteci konumuna düştü.