Yemen: Husi kontrolündeki bölgelerde hastalıklar artıyor

Artan hastalıklar arasında orak hücre anemisi ve Akdeniz anemisi de yer alıyor.

Sana’daki al-Sabeen Hastanesinde hasta çocuğuna bakan Yemenli bir kadın (AFP)
Sana’daki al-Sabeen Hastanesinde hasta çocuğuna bakan Yemenli bir kadın (AFP)
TT

Yemen: Husi kontrolündeki bölgelerde hastalıklar artıyor

Sana’daki al-Sabeen Hastanesinde hasta çocuğuna bakan Yemenli bir kadın (AFP)
Sana’daki al-Sabeen Hastanesinde hasta çocuğuna bakan Yemenli bir kadın (AFP)

Husi milis liderlerinin kasti bir şekilde ihmallerine devam ettiği ve bunun da kontrolü altındaki bölgelerde birçok hastalığın ve salgının ortaya çıkmasına neden olduğu bir dönemde, Yemen’in başkenti Sana’daki tıbbi kaynaklar, orak hücreli anemi ve Akdeniz anemisi vakalarında artış kaydedildiğini açıkladı.

Kaynaklar söz konusu hastalıklara ilişkin vakaların artmasının sebeplerinden bahsederken, Husi grubunun darbeci milislerinin şehirleri ve devlet kurumlarını işgal etmesinin ardından Akdeniz anemisi hastaları için tedavi merkezi ve hastalığın tedavisi ile ilgili diğer resmi ve özel merkez ve derneklere yapılan tahsislerine yönelik yıllardır devam eden el koyma ve yağmalarından kaynaklandığı bildirildi.

Yemenlilerin sağlığı ve yaşamları ile doğrudan bağlantılı olan sağlık sektörüne yönelik devam eden kasıtlı ihmal, yolsuzluk ve yıkım, Sana merkezli Yemen Akdeniz Anemisi ve Genetik Kan Hastaları Derneği’nin yanı sıra çeşitli şehirlerdeki merkez ve şubelerinin hizmetlerinde önemli bir gerilmeye neden oldu.

Aynı zamanda kaynakların belirttiğine göre, son dönemde Sana’da orak hücreli anemi ve Akdeniz anemisi yeni vaka sayısının, 5 bin orak hücreli anemi, bin 200 Akdeniz anemisi ve 800 başka hastalık vakası olmak üzere 7 binden fazla vaka yükselmesine yol açtı.

Sana’daki aktivistler, kontrolleri altındaki bölgelerde sağlık sektörünü yöneten milis liderlerini, diğer hastalık ve salgın hastalıkların yanı sıra bu hastalıklara yakalanan çok sayıda Yemenliden sorumlu tuttu.

Fotoğraf altı: Sana’daki bir hastanede bir kız, çocuk felci aşılama kampanyası sırasında ağlıyor (Reuters)

Kaynaklar sebeplerden biri olarak, grubun kontrolü altındaki kurumların, başta gençler olmak üzere toplumun üyelerini evlilik öncesi erken tıbbi muayenenin önemi ve bu hastalıklardan arınmış sağlıklı bir aile sağlamak için doğru hayat arkadaşı seçimi konusunda farkındalık programlarının olmamasına da dikkat çekti.

Sana’da bir Akdeniz anemisi hastasının babası olan Ahmed A. oğlunun sağlık durumunun günden güne kötüleştiğinden bahsederken, tedavi merkezinin aylardır orada yatan Akdeniz anemisi ve genetik kan hastalarına verdiği hizmetlerde önemli bir gerileme olduğunu söyledi.

Mali durumu kritik olan Ahmed, Şarku’l Avsat’a, oğlunun Sana’daki darbenin kontrolü altındaki merkeze nakledildiği an kendisini mutlu hissettiğini ve tedavisiyle bir iş adamının ilgilendiğini, ancak bu sevincin çok uzun sürmediğini zira bağışçı kişinin bilmedikleri sebeplerden dolayı oğluna ve diğer hastalara destek vermeyi bıraktığını belirtti.

Ahmed, çektiği acıların ve oğlunun hastalıkla zorlu mücadelesinin bazı ayrıntılarından da bahsederken “Sağlık durumu sürekli kötüleşiyor ve tıbbi yardıma ihtiyacı var. Tedavisinin maliyetinin her 12 ayda bir 10 bin ABD dolarına eşdeğer olduğu tahmin ediliyor” dedi. Ayrıca “21 günde bir oğluma kan veriliyor. Demir oranı 20 bine kadar yükselirken, normalde sadece 300 olarak görülüyor” ifadelerini de sözlerine ekledi.

Sana’da Husi grup tarafından kontrol edilen Akdeniz Anemisi Hastaları Bakım Merkezi’nde demir eksikliği ilaçlarının azlığı ve fahiş fiyatları ve kötüleşen mali durumu nedeniyle bunları satın alamaması nedeniyle oğlunun sağlığının daha kötüye gitmesinden korktuğunu ifade etti. Hastalara tıbbi destek sağlanması, oğlunun ve binlerce hastanın yaşamının kurtarılması için ilgili kuruluşlara çağrıda bulundu.

Sana’da Husi grup kontrolünde bulunan Akdeniz Anemisi Hastaları Bakım Merkezi’ndeki doktorlar ve çalışanlar, merkezin karşı karşıya kaldığı keskin bir bozulma ve büyük zorluklar ve engeller olduğunu bu arada günde 15 ila 25 kalıtsal kan hastalığı vakası aldığını vurguladı.

Sağlık çalışanları, Yemen’deki Akdeniz anemisi vakalarında sürekli bir artış olsa da, merkezlerinin darbe sonrası yıllardan bu yana Yemenli hastalara çeşitli tıbbi hizmetler sunan milis otoritesinden veya uluslararası kuruluşlardan herhangi bir destek almadığını belirtti.

Husi darbeciler, felaketin boyutunu görmezden gelmeye ve destekçileri yararına ya da toplumu ‘mezhepleştirmeye’ devam etmek ve onları savaş alanlarına çekmek için milyonlar israf etmeye devam ediyor. Sağlık çalışanları, şu anda yüzlerce hastayla dolup taşan merkezin, tedaviler, çözümler ve diğer tedavi gereksinimlerinin karşılanması ile ciddi bir operasyonel bütçeye ihtiyaç duyduğunu bildiriyor.

Orak hücre anemisi ve Akdeniz anemisinde uzmanlaşan doktorlar, bunların hastanın vücudundaki demir eksikliğine bağlı kansızlıktan kaynaklanan hastalıklar olduğunu ve bunların genetik hastalık olduğunu bulaşıcı hastalıklar olmadığını ayrıca Akdeniz anemisinin, 1925 yılında yorgunluk, derinin sararması, genişlemiş bir dalak ve solgunluk belirtileri nedeniyle keşfedildiğini belirttiler.

Diğer yandan Husi milis liderleri daha önce, kendi kontrolleri altındaki bölgelerde Akdeniz anemisi olan bin 500 ve orak hücre anemisi olan 40 bin kişinin yaşamının ilaç eksikliği nedeniyle risk altında olduğunu açıklamıştı.



Yemen: Husiler arasında yolsuzluk iddiaları gündemde

BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)
BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)
TT

Yemen: Husiler arasında yolsuzluk iddiaları gündemde

BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)
BM, Husilerin Hudeyde limanına müdahalesini engelleyemedi (Şarku’l Avsat)

Yemen’de Husi liderler arasındaki mülk çekişmesi, bir grup yetkilinin 2019’da bir yakıt sevkiyatı yapılması planı çerçevesinde yaklaşık 58 milyon dolarlık bir yolsuzluk olayına karıştığını ortaya çıkardı. Ancak anlaşmadan doğrudan sorumlu olan Sana’daki petrol şirketinin müdürü başta olmak üzere, şu ana kadar olaya karışanlardan hesap sorulmadı.

Mesele, sükunetten önceki yıllara, petrol türevleri krizinin uydurulduğu ve Husi liderlerin petrol şirketi ve şubelerine atanan yetkililer, Hudeyde Limanı yönetimi ve Maliye Bakanlığı ile iş birliği içinde olduğu yıllara dayanıyor.

O dönemde akaryakıt sevkiyatı yapılarak sevkiyat, Hudeyde limanına getirildi ve bedeli ödendi. Ancak sevkiyat ortadan kayboldu ve akıbeti bilinmiyor. Bu suçlamanın sorumluları, karşılıklı suçlamalarda bulunuyor. Öyle ki içlerinden biri, petrol şirketinin Hudeyde’deki şubesini ve liman yönetimini, yükü boşaltmadan geminin hareket etmesine izin vermekle suçluyor. Diğerleri ise şirket yönetimini, sevkiyatın şirketin limandaki şubesinin tanklarına boşaltıldığından emin olmadan önce ödemeyi peşin yapmakla suçluyor.

Petrol sektöründe faaliyet gösteren kaynaklara göre o dönemde Husiler tarafından Sana’daki Yemen Petrol Şirketi’nin yönetici müdürü olarak atanan Ali et-Taifi, özel bir şirkete petrol sevkiyatı ithal etmesi için onay verdi. Şirket, sevkiyatı ithal etti ve gemi, boşaltılmak üzere Hudeyde limanına girdi.

Kaynaklar, ‘Ebu Mahfuz’ olarak bilinen, darbe yönetim kurulu ofisi müdürü Ahmed Hamed’in yardımcısı olarak kabul edilen bir kişinin, petrol şirketinin limandaki şubesinin tanklarına boşaltıldığından emin olmadan miktarı şirketin hesabına iade ettiğine dikkat çekti.

Anlatılan bu hikâyeye göre gemi yükünü boşaltmak yerine malları başka bir ülkeye satmak üzere limandan ayrıldı. Şirket ise ödemeyi gerçekleştirdi. Ancak kaynaklar, geminin yükünü boşaltmadan liman rıhtımından ayrılmasına nasıl izin verildiğine, petrol şirketinin şube müdürünün oynadığı role, akaryakıt depolarının sorumlularının ve sanık şirketin ödemeyi nasıl yaptığını açıklamadı.

Husiler olayın üstünü örtmeye çalışıyor

Kaynaklar, skandaldan bir yıl sonra milis liderliğinin, söz konusu mezhepçi kişiyi ‘kendisi veya Hudeyde şubesindeki yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapmadan’ petrol şirketinin yönetiminden uzaklaştırdığını bildirdi.

Husi liderliğinde Muhammed el-Husi tarafından yönetilen diğer kanadının, Yolsuzlukla Mücadele Otoritesi’ne olayı soruşturma talimatı verdiği ve otoritenin de davayı olaydan bir yıldan fazla bir süre sonra savcılığa havale ettiği ortaya çıktı. Savcılık ise dosyayı Ticaret Mahkemesi’ne havale etti. Ancak kaynaklara göre olaya karışanlar, darbeci hükümetteki Hukuk İşleri Bakanlığı yetkilileri de dahil olmak üzere üst düzey yetkililer olduğu için dava takip edilmedi.

Sendikacı Muhammed el-Hamzi, yaptığı açıklamada Abdullah ed-Dayaa, Abdulkerim eş-Şarabi ve Arif el-Masabi ile birlikte Yemen Petrol Şirketi Sendikası ve Birlikler Koordinasyon Konseyi adına bu davanın takipçilerinden biri olduğunu dile getirdi. Hamzi, özellikle bu dava olmak üzere yolsuzluk davalarını ve petrol türevleri ve ihale yolsuzluğu konusunu ifşa ettiği için hapse atıldı.

Hamzi, davada henüz ilerleme kaydedilmediğini, tüm faillerin parmaklıkların dışında olduğunu, davayı hareket ettirecek, miktarı devlet hazinesine iade edecek ve kasıtlı olarak takip etmeyi ihmal edenler de dahil olmak üzere suç ortaklarını cezalandıracak kimsenin olmadığını vurguladı.

Tanınmayan darbeci hükümette Hukuk İşleri Bakanı’nın gönderdiği bir belge, bu konunun en son iki yıl üç ay önce tartışıldığını gösteriyor. Öyle ki 21 Mart 2021’de milisler tarafından petrol şirketinin müdürü olarak atanan Ammar ed-Adrai’ye bir mektup göndererek, şirketin bu davayı Ticaret Mahkemesi’nde takip etmemesini eleştirdi.

Belgeye göre petrol şirketiyle ilgili önemli bir sorunun varlığına ilişkin olarak daha önce 31 Mayıs 2021’de de petrol şirketine hitap edilmişti. Sorun, sözde Genel Fonlar Mahkemesi tarafından Ticaret Mahkemesi’ne sevk edilen 57.8735 milyon doların yağmalandığı en büyük yolsuzluk davalarından biri olarak kabul ediliyor. Ancak o tarihten bu yana petrol şirketi, davayı takip etmedi ve kararı temyize götürmedi. Bu durum ise halkın parasının yağmalanmasını kolaylaştırmak anlamına geliyor. Ama konu hala gündeme gelmedi.

Şüpheli gelişmeler

Husilerin petrol sektöründeki yolsuzluğuyla bağlantılı olarak, şirketin Hudeyde vilayetindeki şubesinde çalışan kaynaklar, yolsuzluk nedeniyle görevden alınan müdür Yaser el-Vahidi’nin Ras İsa Petrol Limanı’ndaki yeni gelişmelerin uygulanmasını denetlemekle görevlendirildiğini ve milyonlar harcandığını ortaya koydu. Limandaki işçi ve çalışanların ise alacaklarını alamadıklarını belirten kaynaklar, Ebu Mahfuz ile olan ilişkisinden ve nüfuzundan yararlanarak yaptığı yolsuzluklara itiraz ettikten sonra yardımcısının tüm yetkilerinin elinden alındığını ifade etti.

Kaynaklar, milislerin birkaç hafta önce Ras Isa limanında demirlemiş olan harap Safer petrol tankeri kurtarma operasyonunun başlamasıyla bağlantılı olarak limanda geliştirmeler yaşanmaya başladığını belirtti. Ancak gelişmeler hakkında ayrıntıya yer vermedi.

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, “Vahidi, oradaki işçilere Ras Isa limanının yanında ek bir petrol limanı inşa etme sürecinde olduğunu bildirdi. Amacın, örneğin hükümetin darbeden önce harap durumdaki Safer tankerine alternatif olarak üzerinde çalışmaya başladığı kara tanklarının yerine özel tankların yapılması gibi, limanda petrol türevleri ticaretini tekelleştiren bazı milis tüccarlara ayrıcalıklar vermek olacağından korkuluyor” ifadelerini kullandı.