İsrail ve ABD arasındaki karşılıklı eleştirilerin sonuçları ne olacak?

ABD Başkan Yardımcısı Harris, ‘bağımsız bir İsrail yargısından’ bahsetmesi dolayısıyla eleştirilere maruz kaldı

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, 6 Haziran’da Washington’daki İsrail Büyükelçiliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen Bağımsızlık Günü kutlamasında konuşuyor (AFP)
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, 6 Haziran’da Washington’daki İsrail Büyükelçiliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen Bağımsızlık Günü kutlamasında konuşuyor (AFP)
TT

İsrail ve ABD arasındaki karşılıklı eleştirilerin sonuçları ne olacak?

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, 6 Haziran’da Washington’daki İsrail Büyükelçiliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen Bağımsızlık Günü kutlamasında konuşuyor (AFP)
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, 6 Haziran’da Washington’daki İsrail Büyükelçiliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen Bağımsızlık Günü kutlamasında konuşuyor (AFP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 1998 yılında Beyaz Saray’a yaptığı bir ziyarette, muhabirlerin mikrofonları Başkan Bill Clinton’dan bir fısıltıya tanık oldu. Clinton, omuz silkerek, yardımcısına şunu soruyordu; “Buradaki süper gücün başında kim var?”

Clinton, Netanyahu ile bir şekilde iyi ilişkiler kurdu. Varisi Barack Obama ile yaşananlar kendisinin başına gelmedi. Ancak Clinton, Netanyahu misafiri olduğunda onun kibirli tavrına dayanamadı.

Foto: Eski ABD Başkanı Bill Clinton, Nisan 1997'de Beyaz Saray’da Netanyahu ile görüşmesi sırasında (Getty Images)
Eski ABD Başkanı Bill Clinton, Nisan 1997'de Beyaz Saray’da Netanyahu ile görüşmesi sırasında (Getty Images)

Bugün aynı soru, ‘esir Netanyahu’nun’ önderliğindeki radikal sağcı hükümetin kuruluşundan bu yana Tel Aviv’deki bakanların ve iktidar koalisyonundaki ortak partilerin bazı milletvekillerinin açıklamalarını takip eden, ABD’li yetkililer ve hatta İsrailli yetkililer arasından geniş bir kesim tarafından soruluyor.

Beş aydır bu yetkililer, ABD yönetimine doğrudan saldırıyor ve onun ‘İsrail’in içişlerine müdahalesine’ itiraz ediyor. Ayrıca ABD’nin İsrail Büyükelçisi’nden ‘Biz bağımsız bir ülkeyiz’ demesini istiyorlar. Başkan Joe Biden yönetimini, hükümetin planına (rejime karşı darbe ve yargıyı zayıflatma) karşı İsrail protesto hareketini finanse etmek ve desteklemekle suçluyorlar.

Foto: Harris, salı günü İsrail büyükelçiliği için düzenlenen bir karşılamada eşi Douglas Emhoff’un yanında İsrail’in Washington büyükelçisi ile el sıkışırken (AFP)
Harris, salı günü İsrail büyükelçiliği için düzenlenen bir karşılamada eşi Douglas Emhoff’un yanında İsrail’in Washington büyükelçisi ile el sıkışırken (AFP)

Bu, “İsrail’de yargının bağımsızlığının önemi” hakkında konuşma cesareti gösterdiği için ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e yönelik son sert eleştiriydi. Washington’daki İsrail büyükelçiliğinin ev sahipliğinde “İsrail’in bağımsızlığının ve Yahudi devletinin kuruluşunun 75. Yıldönümü” münasebetiyle düzenlenen bir kutlamadaki konuşması da onu Harris’i eleştirilerin hedefi olmaktan kurtaramadı.

Harris, konuşmasında, İsrail’i ve ABD’nin taahhüdünü övdü. Öyle ki “Başkan Joe Biden ve yönetimimiz altında ABD, demokrasilerimizi güçlendirmeye devam etmek de dahil olmak üzere ABD ile İsrail arasındaki ilişkinin temelini oluşturan değerleri savunmaya devam edecektir” dedi.

Foto: İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen (AFP)
İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen (AFP)

Bu kez Harris’i eleştirenler, yalnızca radikalizm yanlıları değildi. Aksine Likud’un ılımlı kanadından Dışişleri Bakanı Eli Cohen de alaycı bir şekilde ‘hükümetin planından hiçbir şey okumadığını’ vurguladı. Planı eleştiren Almanya Dışişleri Bakanı’nı daha önce utandırdığını belirten Cohen, “Ona bu planla ilgili kendisini tam olarak neyin rahatsız ettiğini sordum ama duraksadı, sendeledi ve bana bir yanıt vermedi” dedi.

Herzliya Ulusal Bağışıklık Araştırmaları Konferansı Başkanı ve Reichmann Üniversitesi Stratejik Araştırma Bölümü Başkanı General Amos Gilead ise iki eliyle başını tutarak, “Bu hükümetle aklımı kaybediyorum!” ifadelerini kullandı. İran’ın nükleer meselesini ve bununla mücadele için Washington ile ilişkilerin önemini ele alan Herzliya konferansında açıklamada bulunan Gilead, “Askeri gücümüzün büyük olduğu doğru ama bu yeterli değil. Benzer bir siyasi güce sahip olmalıyız. İlk olarak; ABD ile stratejik bir ilişki. İsimlerini zikretmek istemediğim bakanlara tüm saygımla, Amerikan büyükelçisine ‘Bu seni ilgilendirmez’ ve ‘Sen kimsin ki bizim iç işlerimize karışıyorsun’ dediklerini ve ‘korkunç bir aptallık’ ifade eden diğer ifadelerini duyuyorum. İsrail’e zarar veriyorlar. Neye sahip olduğumuzu, neye sahip olmadığımızı ve neye ihtiyacımız olduğunu söylediğim askeri sırları ifşa etmek istemiyorum. İsrail, Amerika ile en üst düzeyde koordinasyon sağlamadan İran’a saldırabilir mi? Cevap; Hayır” açıklamasında bulundu.

General Amos Gilead, sözlerinin devamında ise “ABD Başkanının İsrail Başbakanıyla görüşmekten kaçınması trajik. Bu İsrail’e zarar veriyor. İki ordu arasında, iki hava kuvvetleri arasında ve güvenlik kurumları arasında mükemmel ilişkiler olduğu doğru. Ancak iki zirve arasında sıcak bir stratejik ilişkinin yerini hiçbir şey tutamaz. Stratejik koordinasyon, yalnızca ABD Başkanı (Biden) ve İsrail Başbakanı düzeyinde gerçekleşir. ABD Başkanı, İsrail ile ABD arasındaki özel ilişkilerin ortak değerlerden kaynaklandığını söylüyor, yani demokratik nedenlerden. Amerika bize doğrudan askeri ve mali destek sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda stratejik, siyasi ve ekonomik koruma da sağlıyor” dedi.

On yıl boyunca Savunma Bakanlığı’nda siyasi güvenlik dairesi başkanı ve öncesinde de orduda askeri istihbarat başkanı olan Gilead, İsrail hükümetinin iki ülke arasındaki stratejik ilişkilere verdiği zarar karşısında bir bütün olarak güvenlik teşkilatının endişesini dile getirdi. Bu endişe generallerin samimi açıklamalarına, düşünce kuruluşlarının yaptığı çok sayıda araştırmaya, ABD’de görev yapmış İsrailli uzman ve diplomatların yazdığı yüzlerce makaleye ve ABD’deki liberal Yahudi örgütlerinin liderlerinin gösterdiği öfkeli tavırlara da yansıdı. Stratejik ilişkilerin var olduğunu ve her iki tarafın da çıkarına olduğu için tehlike olmadığını söylüyorlar. Ancak ABD yönetimine yönelik sistematik saldırı, izin verilmemesi gereken bir çatlak oluşturmaya başladı.

Ama İsrail’de iktidar sağı, bu eleştiri dalgasından sarsılmıyor. Liderleri, Cumhuriyetçi Parti’ye ve ABD’deki Anglikan Siyonist hareketine yakın olduklarına inanıyor. Ayrıca ‘iki hükümet arasındaki ilişkilerde tam uyum geri dönene kadar’ Donald Trump’ın veya herhangi bir Cumhuriyetçi rakibin Beyaz Saray’a dönmesini bekliyorlar. ABD Kongresi’nin Netanyahu hükümeti ile yaptığı hesaplarda Biden yönetimi ile aynı fikirde olmamasına güveniyorlar ve eylemlerini ‘hesaplanmış bir macera’ olarak görüyorlar.



Kuzey Kore lideri nükleere karşı saldırıları simüle eden tatbikatları denetledi

8 Mayıs 2025'te çekilen bir fotoğrafta, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un (ortada) askeri eğitim tatbikatını denetlerken askeri yetkililerle konuştuğu görülüyor (DPA)
8 Mayıs 2025'te çekilen bir fotoğrafta, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un (ortada) askeri eğitim tatbikatını denetlerken askeri yetkililerle konuştuğu görülüyor (DPA)
TT

Kuzey Kore lideri nükleere karşı saldırıları simüle eden tatbikatları denetledi

8 Mayıs 2025'te çekilen bir fotoğrafta, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un (ortada) askeri eğitim tatbikatını denetlerken askeri yetkililerle konuştuğu görülüyor (DPA)
8 Mayıs 2025'te çekilen bir fotoğrafta, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un (ortada) askeri eğitim tatbikatını denetlerken askeri yetkililerle konuştuğu görülüyor (DPA)

Pyongyang, bugün yaptığı açıklamada, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'un dün Güney Kore ve ABD'ye karşı nükleer karşı saldırıları simüle eden tatbikatlara nezaret ettiğini duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre bu duyuru, Kuzey Kore'nin, Seul'ün iddiasına göre "çeşitli tiplerde" kısa menzilli balistik füzeler içeren füze denemeleri gerçekleştirmesinden bir gün sonra yapıldı.

scdfrgth
8 Mayıs 2025'te çekilen bir fotoğraf, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un askeri eğitimi izlediğini gösteriyor (DPA)

Güney Kore ordusu, bu füze denemelerinin Kuzey Kore'nin Rusya'ya silah ihracatı ile bağlantılı olabileceğini belirtti.

Güney Kore'nin iki Kore arasındaki ilişkileri yürüten Birleşme Bakanlığı sözcüsü Kim Eun-hye, Kuzey Kore'nin son füze denemelerini “açık bir provokasyon” olarak nitelendirerek, bunların BM Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ettiğini ve bölgenin barış ve istikrarına ciddi bir tehdit oluşturduğunu söyledi.

Kuzey Kore'nin resmi haber ajansı ise tatbikatların bir füze sistemi ve taktik balistik füzeyi kapsadığını bildirdi.

Ajansa göre, tatbikatlar “nükleer karşı saldırı durumuna hızlı geçiş için gerekli prosedür ve operasyonlar” konusunda ayrıntılı eğitimleri de içeriyor.

Ajans, “tatbikatın amacına ulaşıldığını ve herhangi bir nükleer krize hızlı tepki verebilecek komuta ve seferberlik sisteminin güvenilirliğinin teyit edildiğini” belirtti.

fgtrhyju
8 Mayıs 2025'te çekilen fotoğraf, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un askeri eğitimi denetlediğini gösteriyor (AFP)

Pyongyang, nükleer programı nedeniyle Birleşmiş Milletler tarafından yaptırımlara tabi tutuluyor. Bu yaptırımlar, Kuzey Kore'nin balistik füzelere sahip olmasını yasaklıyor.

Dün gerçekleşen fırlatma, Kuzey Kore'nin resmi medyasının Kim'in, Moskova ile ittifakını derinleştirirken mühimmat işçilerini top mermisi üretimini artırmaya çağırdığını bildirmesinden bir gün sonra yapıldı.

Dünki tatbikatlar, Kuzey Kore liderinin deniz kuvvetlerinin nükleer silahlanmasını hızlandırma emrini vermesinden yaklaşık bir hafta sonra gerçekleşti.

Kuzey Kore, Washington ve Seul'ün “saldırgan” tatbikatlarına karşı caydırıcı olarak gerekli olduğunu sürekli olarak iddia ettiği nükleer silahlara sahip.

scdvfbghy
Güney Kore'nin Seul kentindeki bir tren istasyonunda, Kuzey Kore'nin füze denemesi arşiv görüntülerini içeren bir haber bültenini gösteren televizyon ekranı, 8 Mayıs 2025 (AFP)

Geçtiğimiz nisan ayında, Pyongyang, 5 bin ton ağırlığındaki “Choi Hyun” adlı destroyerini tanıttı ve bazı analistler, bu geminin kısa menzilli taktik nükleer füzelerle donatılmış olabileceğini öne sürdü.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre teorik olarak, iki Kore hala savaş halindedir, çünkü 1950-1953 yılları arasında aralarında çıkan savaş bir barış antlaşmasıyla değil, ateşkesle sona erdi.

Pyongyang ve Seul arasındaki ilişkiler yıllardır en düşük seviyesinde. Geçen yıl Kuzey Kore birçok balistik füze fırlattı.