Kuzey Kore'nin en tehlikeli kadını: Kim Yo-jong'un yükseliş hikayesi

"Devlet meselelerinde, ondan başka hiç kimse Yüce Lider'e bu kadar kolay ulaşamaz"

Kim Jong-il'in en küçük kızı olan Kim Yo-jong 35 yaşında (Reuters)
Kim Jong-il'in en küçük kızı olan Kim Yo-jong 35 yaşında (Reuters)
TT

Kuzey Kore'nin en tehlikeli kadını: Kim Yo-jong'un yükseliş hikayesi

Kim Jong-il'in en küçük kızı olan Kim Yo-jong 35 yaşında (Reuters)
Kim Jong-il'in en küçük kızı olan Kim Yo-jong 35 yaşında (Reuters)

Britanya merkezli The Telegraph gazetesi, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'un kız kardeşi Kim Yo-jong'la ilgili, "Kuzey Kore'nin en tehlikeli kadınının yükselişi" başlıklı bir haber yayımladı.

Çocukluğunda "tatlı prenses" olarak anılan Yo-jong'un küçük yaşlardan itibaren hırslı bir karakter olduğu belirtilen haberde, "En geç 2014'te 'sansür şefi' olarak, Kuzey Korelilere resmi ideolojiyi aşılamakla görevli Propaganda Departmanı'nı yönetti. Hükümetteki rolü 2018'den beri arttı ve devlet yönetiminde tamamlayıcı parça olarak babasından aldığı derslerle hanedanlığın gücünü genişletti. Bunu yaparken de bazı Kuzey Koreli yetkililerden 'kana susamış şeytan' ve 'şeytan kadın' gibi yakıştırmalar aldı" ifadeleri kullanıldı.

Kuzey Kore yönetiminde etkin rol oynasa bile Şubat 2018'deki Seul ziyaretine kadar Kim Yo-jong'dan kimsenin haberdar olmadığına dikkat çekilen yazıda, "Tek bir kamuoyu açıklaması veya röportajı yoktu. Fotoğraf çekimlerinde ayaküstü konuşmalardan uzak durdu ve sessizce oturdu. Diğerleri nezaketen hava durumu hakkında birbirleriyle konuşurken, onun yüzü ifadesizdi. Ama yine de 56 saatlik ziyareti boyunca Güney Kore ve ötesinin gündem konusu oydu" dendi.

Kim Yo-jong'un abisinden getirdiği mektubu dönemin Güney Kore Devlet Başkanı Moon'a teslim ettiğine dikkat çekilen haberde, bunun Kuzey Kore siyasetindeki alışılmadık hiyerarşi düzenini gösterdiğine dikkat çekildi. Pyongyang'daki güç hiyerarşisinde resmen icra edilen görevlerden çok gücün gerçek sahiplerinin etkili olduğu belirtilirken, Kim Yo-jong'un da bu hiyerarşinin en tepesindeki isimlerden biri olduğu ifade edildi.

Suşi ustası Kim kardeşlerin çocukluğunu anlattı

1994'te Kuzey Kore'nin kurucu lideri Kim Il-sung öldüğünde yerine geçen Kim Jong-il'in ne kendisiyle ne de 4 farklı kadından olan 7 çocuğuyla ilgili bir şey biliniyordu.

Bu çocuklardan en küçük üçü, Kim Jong-un, Kim Yo-jong ve Kim Jong-chol, Il-sung'un favori eşi Ko Yung-hui'dendi. 

Üç kardeşin kapalı kapılar ardından geçen çocukluklarından en aydınlatıcı detayları, 1988-2001'de 13 yıl boyunca Kim Jong-il'in suşi ustalığını yapan Japon şef Kenji Fujimoto, Telegraph'a anlattı.

Kim hanedanının en küçük üç çocuğuyla doğrudan iletişimi olduğunu belirten Fujimoto, çocukların babaları yasakladığı için başka annelerden olan diğer 4 kardeşiyle hiç görüşmediğini söyledi.

Telegraph'ın haberinde, "Fujimoto, Kim Jong-il tarafından ziyafetlere ve gece partilerine davet ediliyordu. Kraliyet ailesiyle oyunlar oynadı, çocuklara nasıl uçurtmalar uçurulacağını öğretti, Kim Jong-un onlu yaşlarının ortalarına geldiğinde onun gizli sigara arkadaşıydı" dendi.

Yo-jong hakkında konuşan Fujimoto, ebeveynleri tarafından "prenses" diye çağrılan kızın güçlü iradeli, kararlı ve inatçı olduğunu söyledi. 

2004'te annesi öldüğünde 16 yaşında olan Yo-jong'un diğer erkek kardeşleriyle birlikte nasıl soylu gibi davranılacağı konusunda eğitim aldıkları belirtildi.

Kim Jong-il'in 2011'deki ölümünün ardından Kim Jong-un'un liderlik pozisyona yükseldiği ancak kız kardeşinin en başından itibaren Kuzey Kore liderinin yanıbaşında olduğuna dikkat çekildi.

Kuzey Kore'nin propaganda şefi Yo-jong

Kim Yo-jong'un en geç 2014'te ülkenin propaganda departmanının başına geçmesiyle birlikte Kuzey Kore Haber Ajansı'nda (KCNA) kullanılan dilde de gözle görülür bir değişim oldu.

BM'nin Kuzey Kore'deki insan hakkı ihlallerini soruşturan komisyonuna başkanlık eden Avustralyalı hakim Michael Kirby'yle ilgili bir haber yapan ajans, Kirby'nin gay olmasına gönderme yaparak, "40 yıllık eşcinsellik kariyeri olan mide bulandırıcı yaşlı seks düşkünü" ifadelerini kullandı.

Kirby'nin ardından sırada Güney Kore'nin seçilmiş ilk kadın lideri Park Geun-hye vardı. Kuzey Kore medyası dönemin ABD Başkanı Obama'yı Seul'de ağırlayan Park hakkında da, "aşağılık parazit" ve "pis yaşlı fahişe" gibi ifadeleri yayına taşıdı. 

Bundan kısa sonra ise Obama'ya yönelik, "ahlaksız kara maymun" ifadeleri takip etti.

Zaman içinde basamakları tırmanan Yo-jong, daha etkili pozisyonlarda görev almaya başladı. Ülkedeki siyasi gücün merkezinde yer alan Organizasyon ve Rehberlik Departmanı'nın fiili liderliğine kadar yükseldi, ordu mensupları dahil kilit kişisel konularda günlük kararlar almaya başladı. Siyasi gözetleme, cezalandırma ve övgü bir anda onun imtiyazları haline dönüştü.

Fiili olarak "lider yardımcısı" konumuna yükselen Yo-jong, kimin izleneceğine, kimin terfi ettirileceğine, kimin cezalandırılacağına, kimin bir spor salonunda ya da kasaba meydanında asılacağına karar verir hale geldi.

İsviçre'de eğitim gören Kim Jong-un'u ilk başlarda birçok kişi tarafından olası bir reformcu olarak görüldüğü hatırlatan Telegraph, benzer şekilde Yo-jong'un da hafife alındığını öne sürdü.

Haberde Yo-jong'un sadece "sinirini bozdukları" için bazı üst düzey hükümet yetkililerinin idam kararını verdikleri iddialarına da yer verildi.

Gazete, Kim Yo-jong'un devletin başında olmasa bile, Kim Jong-un'un yakın çevresinde tam olarak güvendiği tek isim olduğuna dikkat çekerken, "Devlet meselelerinde, ondan başka hiç kimse Yüce Lider'e bu kadar kolay ulaşamaz. Ve onun yönetiminde, Yo-jong'un gücü sadece büyüdü" dendi.

Independent Türkçe, Telegraph



Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
TT

Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)

Sevsen Mehenna

Suriye, sahil bölgesindeki kanlı olaylarla ilgili soruşturma raporunu yayınladığı sırada, ABD Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımları düzenleyen Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine, yeniden düzenleyen bir yasa tasarısını onayladı. “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlıklı yasa tasarısı, 31 kabul, 23 aleyhte oyla kabul edildi. Bu onayla birlikte, yasa tasarısı yürürlüğe girmesi için geçmesi gereken bir sonraki aşamaya geçiş yaptı.

 

Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Michael Lawler tarafından 16 Temmuz'da sunulan yasa tasarısı, bankacılık kısıtlamalarını gözden geçirmeyi, kara para aklamayla mücadele imkânlarını artırmayı ve Sezar Yasası'nı kalıcı olarak yürürlükten kaldırmak için insan hakları ile ilgili şartlar koşmayı amaçlıyor. Lawler, tasarının Kongre'nin Suriye'ye yönelik tüm yaptırımları sonlandırmak için benimsemeyi planladığı icraatları gözden geçirmek amacıyla, “azınlıkların ve dini özgürlüklerin korunması ve Captagon ticaretiyle mücadele” çağrısında bulunduğunu belirtti.

Yasa tasarısı neyi öngörüyor?

Ayrıntılı olarak yasa tasarısı, yaptırım muafiyet süresinin 180 günden iki tam yıla uzatılmasını öngörüyor. Ayrıca, ABD yönetiminin Suriye hükümetinin belirtilen koşullara uyumunu iki yıl üst üste veya 2029 sonuna kadar teyit etmesi halinde Sezar Yasası'nın tamamen feshedilmesini de öngörüyor.

Tasarı ek olarak, ABD yönetiminin Kongre'yi Suriye Merkez Bankası'na tanınan düzenleyici ve idari kolaylıklar konusunda bilgilendirmesini gerektiren bir madde de içeriyor. Yasa tasarısı Temsilciler Meclisi Maliye Komitesi'nden geçmiş olsa da, yasalaşmadan önce Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi tarafından incelenmesi ve hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Kongre'de nihai olarak oylanması da dahil olmak üzere atılması gereken birkaç adım var.

Bu arada, ABD’deki medya kuruluşları Suriye hükümetini güneyde, özellikle Suveyda şehrinde yaşanan son olaylar nedeniyle eleştirdi. Wall Street Journal başyazısında, “Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack'ın tekrar tekrar yaptığı merkezileşme yanlısı yorumlar, Suriye hükümetini İsrail'in uyarılarına rağmen Suveyda'ya asker göndermek için yeşil ışık yaktığına inandırdı” ifadeleri yer aldı. Gazete, Kongre'de bazı kişilerin “ABD'nin Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı destekleme konusunda daha fazla temkinli olması gerektiğini” belirttiğine de işaret etti. Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi'nin tasarıyı değerlendirmesinin bir denetim mekanizması oluşturacağı ve Suriye'ye yönelik yaptırımların daha fazlasının sonlandırılması için gereken koşulları belirleyeceği de belirtildi.

Beyaz Saray, Temmuz ayı başlarında Başkan Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandıran bir başkanlık kararnamesi imzaladığını duyurmuştu. Bu başkanlık kararnamesi, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed, yardımcıları, DEAŞ ve Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt'in “İran'ın vekilleri” olarak tanımladığı gruplara yönelik yaptırımları ise sonlandırmadı.

Peki Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası’nı feshetmek yerine neden yeniden düzenlenmesini onayladı?

Birçok Suriyeli muhalif, Şara'nın Suriye'de iktidara gelmesinden bu yana, Alevileri hedef alan sahil olaylarıyla başlayan, daha sonra Ceramana ve Sahnaya'da ve son olarak Suveyda'da devam eden kanlı olayların hız kesmeden devam ettiğini düşünüyor. Bu nedenle Washington, Şam'ın yeni bir istikrar dönemine doğru ilerlediğine halen şüpheyle yaklaşıyor. Bu sebeple de Kongre Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlığı altında yeniden düzenlemeyi tercih ederek iki mesaj verdi; ihlaller devam ettiği sürece Suriye yaptırımlardan muaf tutulmayacaktır. Bununla birlikte Şam hükümeti suçları durdurma, azınlıkları koruma ve bölgesel nüfuz eksenlerinden kurtulma konusunda gerçek bir istek gösterirse, kapı açık kalmaya devam edecektir.

Esed sonrası Suriye’ye yeni Amerikan bakışı

Bu düzenleme, yeni Suriye'nin ne savaş kartlarının ne de barışın ana hatlarının belirlenmediği bir savaş arenası olmayı sürdürdüğü konusundaki Amerikan algısını yansıtıyor. Şara'nın iktidara gelmesinden itibaren, ABD'nin Şam'a yaklaşımı değişti. Washington artık Suriye’de durumu eskisi gibi, devrik cumhurbaşkanına bağlı tek bir blok olarak görmüyor. Aksine, Suriye'yi siyasi değişim ve iç reform belirtileri gösterirse uluslararası sisteme kademeli olarak yeniden entegre edilebilecek bir ülke olarak görüyor. Bu nedenle, Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı feshetmek yerine yeniden düzenlemenin ABD yönetimine siyasi ve ekonomik esneklik sağlayacağını, yaptırımları Suriye'yi tamamen tecrit eden bir kılıç yerine seçici bir baskı aracı olarak kullanmasına olanak tanıyacağını düşündü.

Hızlı ve şaşırtıcı bir öneri

Şam henüz yasa tasarısı hakkında resmi bir açıklama yapmamış olsa da, Suriye-Amerikan Konseyi, Sezar Yasası'nı yeniden düzenleyen yasa tasarısına açıkça karşı çıktığını duyurdu. Bu tasarının yaptırımları örtülü bir şekilde genişlettiği ve yaptırımları tamamen sonlandırma çabalarına doğrudan bir tehdit oluşturduğu konusunda uyardı. Özünde, Suriye'nin istikrar, yeniden inşa ve mültecilerin geri dönüşü yönünde temkinli adımlar atmaya başladığı bir dönemde yaptırım sisteminin daha da güçlendirilmesi anlamına geldiğini belirtti.

Eski ABD Dışişleri Bakanlığı danışmanı ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Hazem Ghabra, yasa tasarısının çok hızlı ve ani bir şekilde sunulduğunu söyledi. Güneybatı Suriye'de, özellikle de Suveyda kentinde yaşananların bir sonucu gibi göründüğünü ifade etti. Washington'da, Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları aceleyle sonlandırması gibi, yaptırımları sonlandırmakta acele etmek ile ilgili soruların  gündemde olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının temel amacının, siyasi nedenler değil, ekonomik ilerleme ve toparlanmanın önündeki engellerin kaldırılması olduğunu kaydetti.

Sözlerini sürdüren Ghabra, Suriye hükümetinin yurt dışına yönelmek ve uluslararası diplomatik çalışmalara katılmak için gerekli iç, siyasi ve sosyal reform sürecini başlatmak amacıyla attığı adımların ne olduğunu, başka bir deyişle, dış diplomatik aktivizmin, geçen hafta diplomatik faaliyetlerin çoğuyla birlikte kısmen çöken kırılgan bir iç yapıya mı dayandığını sorguladı.

Ghabra, bazı Kongre üyelerinin bir tür denetim uygulanması ve Suriye hükümetine, Suveyda'da yaşananlara yol açan kötü bir yönetimin varlığı halinde kaybedecek bir şeyleri olacağının altının çizilmesinin gerektiğini düşündüklerini belirtti. Buradan hareketle, bu yasayı sunma ihtiyacı, bu soruları ele almanın ve Sezar Yasası’nın yürürlükten kaldırılması sürecini planlamanın bir yolu olarak öne çıktı. Böyle bir yasa yürürlüğe girdiğinde, Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı gibi ABD hükümet kurumlarının, Suriye hükümetinin yaptıkları ile yapmadıklarının sürekli ve açıkça tanımlanmış bir şekilde denetlenmesine yönelik çalışmalarını aktifleştirecektir. Oylamadan geçeceğine çok güvenilmese de, bunun ABD’deki siyasetçilerin büyük bir kesiminin düşünce yapısının bir göstergesi olduğu biliniyor.

Suveyda olayları ve etkileri

Sosyal medyada, silahlı kişilerin aralarında Husam Saraya adlı bir ABD vatandaşının da bulunduğu aynı aileden sekiz erkeği, göz altına aldıktan sonra öldürdüklerini gösteren videolar dolaşıma girmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı da vatandaşlarından birinin ölümünü doğrulayarak endişelerini dile getirdi ve hesap sorulması çağrısında bulundu. Bu arada, İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümet güçleri de dahil olmak üzere tüm tarafları ihlallerde bulunmakla suçlayan bir rapor yayınladı.

Bu nedenle, özellikle Dürzi azınlığı etkileyen son olaylar, yaptırımların tamamen sonlandırılmasına yönelik herhangi bir tartışmanın engellenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu olaylar, yeni hükümetin güvenliği sağlama veya mezhepsel kaosu önleme becerisine dair şüpheci olmak ve daha önce eski rejime atfedilen rastgele tasfiye taktiklerinin devam ettiğinin kanıtı olarak görüldü.

Paris'te yaşayan Suriyeli avukat ve siyasi aktivist Zeyd el-Azm, temsilciler ve Pentagon da dahil olmak üzere Amerikan kurumlarının, yeni rejimin mezhep, din veya etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm Suriyelileri kapsayabileceği konusunda kendisine tam ve yeterli bir şekilde güvenemediğini söyledi. “Trump'ın danışmanları ve terörle mücadele yetkilileri aracılığıyla daha ilk günden gözlemlediğimiz de buydu. Yeni geçiş dönemi otoritesine şartlar koşulması gerektiğini, çünkü bu otoritenin diğer Suriyeli unsurlara karşı ihlallerde bulunmayacağının garantisi olmadığını söylediler” dedi.

“Son aylarda, Mart ayında Suriye sahilinde, Nisan ayında Sahnaya'da ve en son Suveyda'da olmak üzere birçok olay yaşandı. ABD'de yeni Suriye makamlarının davranışları konusunda şüpheleri olanlar, şüphelerinde haklıydı. Bu konular, bazı milletvekillerini ve temsilcileri, yeni Suriye makamlarının davranışlarını izlemek için iki yıllık bir süre belirleme konusunu gündeme getirmeye yöneltti.”

Baskı kartı

Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerden etkili Kongre üyeleri, yaptırımları düzenleyerek devam ettirmeyi haklı çıkarmak için medyadaki haberleri ve insan hakları ihlalleri ve cinayetlerle ilgili raporları gerekçe gösteriyorlar. Sivilleri korumadaki tam yetersizlikler göz önüne alındığında, yaptırımların garantiler olmadan kaldırılmasının, Amerikan hükümetinin suç ortağı sayılmasına yol açacağını savunuyorlar. Düzeltilen yasa, yaptırımların herhangi bir şekilde hafifletilmesinin, ister silahlı gruplar ister Suriye güvenlik güçleri olsun, suç işleyenler için gerçek bir hesap sorma mekanizmaları kurulması ile bağlantılı olduğunu vurgulayan maddeler ekledi.

Suriye güçleri Suveyda'ya girmedi

ABD'nin Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suveyda'daki olaylara atıfta bulunarak yaşanan korkunç olaylardan dolayı Suriye hükümeti hesap vermelidir dedi ve Suriye'deki azınlıkların yönetime entegre edilmesi çağrısında bulundu.

Ülkesinin “Suveyda'daki gelişmelere belli bir ölçüde endişe, acı ve yardımla karşılık verdiğini” belirten Barrack, ülkesinin “düşmanca koşulların bulunduğu hiçbir yere daha fazla asker göndermeyeceğini” ekledi.

Associated Press, Barrack'ın “İsrail'in Suriye'ye müdahalesi çok kötü bir zamanda gerçekleşti... Ülkeyi birleştirmek için mevcut Suriye makamlarıyla birlikte çalışmak dışında alternatif bir plan yok” dediğini ve “Suriye ve İsrail arasında deklare edilen ateşkesin yalnızca Suveyda ile ilgili bir anlaşma olduğunu” belirttiğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı röportaja göre Barrack “mevcut hükümete uygulanabilir bir alternatifin ve alternatif bir planın olmaması durumunda risklerin yüksek olduğunu, Suriye hükümetinin başarısız olması halinde, onu kasıtlı olarak devirmeye çalışanlar olacağını, ancak asıl sorunun neden olacağını” belirtti. Suriye'nin Libya veya Afganistan gibi bir felaket senaryosu ile karşı karşıya kalma olasılığı ile ilgili soruya ise ABD Özel Temsilcisi, “evet, hatta belki daha kötüsü de olabilir” yanıtını verdi.

Sivil barış kurumunun yeniden kurulması

Avukat Zeyd Azm, Suriye'de sivil barışı koruyan bir kurumun, yani ordunun yeniden kurulması gerektiğini söyledi. “18 aylık bir geçiş dönemi belirleyen BM’nin 2254 sayılı kararına geri dönmeliyiz. Bu ideal olmasa da, Şara’ya verilen beş yıllık süreden çok daha iyi” dedi.

Yine bazıları, ABD'nin Sezar Yasası’nı yürürlükten kaldırmak yerine düzenlemeyi onaylayarak, yeni Suriye hükümetine ihlalleri durdurması ve milisler üzerinde devlet kontrolünü sağlaması için baskı yapmaya çalıştığını düşünüyor. Bunun amacı, Suriye'nin tamamen tecrit edilmesini önlemek ve böylece tamamen Rusya, Türkiye ve İran'ın bölgesel nüfuz alanına dönüşmesini engellemektir. Son olaylar, yaptırımların sürdürülmesini meşrulaştırmak için siyasi bir koz olarak kullanılıyor ve her türlü ekonomik rahatlama, sivilleri ve azınlıkları korumak ve daha kapsayıcı bir siyasi sistem inşa etmek için atılacak somut adımlara bağlanıyor. Bunun dışında Sezar Yasası’nın tamamen yürürlükten kaldırılması Suriye ve müttefiklerine verilecek karşılıksız bir armağan olacaktır.