“Bir Rusya iç meselesi. Bizimle ilgisi yok.” ABD istihbaratının bu meselede rol oynadığına dair yapılan üstü kapalı suçlamaların ardından ABD’li yetkililer, yakın zamanda Rusya’daki Wagner grubunun isyanı karşısında güvenceler verdi. Ancak Wagner planlarını gerçekleştirmeden önce ABD’nin bundan haberdar olduğu ve ‘aşırı hassasiyeti’ nedeniyle pek çok müttefikle bu bilgiyi paylaşmadığı yönündeki haberlere rağmen istihbarat bunu yalanladı.
Şarku’l Avsat ve eş-Şark arasındaki iş birliğinin bir sonucu olan ‘Washington raporu’, ABD’nin Wagner isyanına verdiği tepkiye ve ABD istihbaratının isyanla ilgili bilgileri neden müttefiklerle paylaşmadığına işaret ediyor.
Putin, ABD ile oynuyor mu?
Savunma İstihbarat Teşkilatı’nda Rusya dosyasından sorumlu eski bir yetkili olan Rebeka Koffler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in amacına ulaştığını ve ‘Washington ve Avrupa ile alay ederek, Batı ile oynadığını’ söyledi. ‘Putin’in oyunları’ adlı bir kitap yazan Koffler, Rusya Devlet Başkanı’nın ‘Wagner isyanı’ sürecini onayladığına inanıyor ve bu durumu ‘sahte medya’ operasyonu olarak nitelendirdi. Koffler, bu yaklaşımı ise şu ifadelerle açıkladı:
Putin, Rus halkının korkuları, yani darbe korkusu ve Batı korkusu üzerine oynadı. ABD’nin isyana müdahil olduğunu söyledi ve bu iddiasını, Başkan Biden ve bir dizi ABD’li yetkilinin rejim değişikliğine ihtiyaç olduğu imasında bulunarak, Putin’in iktidarda kalamayacağına dair daha önce yaptığı açıklamalarla güçlendirdi.
Rebeka Koffler ayrıca bu nedenle yaşananlarla hiçbir ilgisi olmayan tekrarlı ABD pozisyonlarına tanık olduklarını dile getirdi.
Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü’nde üst düzey bir araştırmacı olan Anna Borchvaskaya, ‘Putin’in gizli anlaşması’ teorisini ilginç bulduğunu dile getirerek, Rusya Devlet Başkanı’nın bel bağladığı ‘ters kontrol’ stratejisine dikkati çekti. “Bu bir Rus tabiridir. Buradaki fikir, rakibi felç noktasına getirmek ve onu yanıltmaktır. Bu gerçek bir kavram” diyen Borchvaskaya, ABD ve Batı ile bu stratejiye güvenmesinin muhtemel olduğunu belirtti. Araştırmacı, “Rus devletinin gördüğümüz her şeyin bir tiyatro olacak kadar organize olduğuna inanmıyorum. Gözlemlerime göre, Prigojin ile Rusya Savunma Bakanı arasındaki anlaşmazlık gerçekti” açıklamasında bulundu.
Borchvaskaya açıklamasını şöyle sürdürdü:
Rusya kamuoyuna gelince; Putin’in Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını varoluşsal olarak Rus halkına açıkladığına şüphe yok. Ona göre Batı, Ukrayna üzerinden Rusya’yı işgal etmeye çalışıyor. İşte bu yüzden herkes bir arada olmak için farklılıklarını bir kenara bırakmalı, hayatta kalmak için kayıpları unutmalı. Dolayısıyla Rus halkının desteğini almak bu olayların sonuçlarından biri olabilir.
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde Ulusal Güvenlik Konseyi üst düzey danışman olan Mark F. Cancian, Rusların ve Putin’in kötü olan her şey için ABD’yi suçlamasının doğal olduğuna dikkati çekti. Cancian, “Tüm savaş için ABD’yi ve NATO’yu suçluyorlar ve CIA’nın dünyadaki çeşitli operasyonları veya olayları manipüle etmek için her şeyi yapma gücüne sahip olduğuna dair bir görüş var. CIA gerekli yetenek ve niteliklere sahip olmasına rağmen, elbette yapabileceklerinin de bir sınırı var” ifadesini kullandı. Cancian ayrıca Yevgeniy Prigojin gibi bir kişinin yabancı bir hükümetle Rusya’daki rejimi devirmek için işbirliği yapmasının imkansız olduğuna dikkat çekerek, onu ‘aşırı milliyetçi’ bir kişi olarak nitelendirdi.
Rusya Devlet Başkanı’nın zayıflığı
ABD ve Batı tarafından ‘Wagner isyanının Putin’in zayıflıklarını gösterdiğine’ dair açıklamalara rağmen Koffler, Putin’in bugünkü konumunun ‘eskisinden çok daha güçlü’ olduğunu vurguladığı açıklamasında “Rus halkı, Başkan Putin’in isyancıları sınır dışı ettiğine inanıyor” diyen Rebeka Koffler, Putin’in ‘isyan’ faaliyetindeki amaçlarından birinin Rusya’yı Batı karşısında zayıf göstermek olduğuna dikkat çekti. Sözleirni şöyle sürdürdü:
Rusya gerçekten zayıfsa, ABD neden Ukrayna’ya milyarlarca dolar akıtmaya devam etsin? Rusya zayıfsa tıpkı Litvanya, Polonya ve diğer ülkelere saldıramadığı gibi bir NATO ülkesine de saldıramaz.
Koffler, Batı’nın Putin’e yönelik zayıflık suçlamalarına değinirken, “Putin’in zayıf olduğunu düşünen aynı kişiler, onun NATO ülkelerine saldıracağını söyleyip duruyor ki bu çok saçma” ifadesini kulandı.
Borchvaskaya’nın değerlendirmesi ise şöyle oldu:
Batı, Rusya’yı yanlış okumakla her zaman hata yaptı. Rusya’yı bitmiş bir ülke saymak için henüz çok erken. Gördüklerimizle ilgili hala birçok soru işareti var. Ancak Putin yakın gelecekte hiçbir yere gitmeyecek. Rusya’nın Wagner gibi bir askeri grubu kullanma ihtiyacı, Prigojin olsun ya da olmasın, bir gecede değişmeyecek.
ABD istihbaratı ve Prigojin
Rebeka Koffler, “ABD istihbarat topluluğu çok politize oldu” diyerek, yalnızca ABD Başkanı’nın yararına olan bilgileri paylaşmayı seçtiğini söyledi. Koffler “Pentagon’dan herhangi bir yorum gelmemesi, Prigojin hakkında yorum yapmayı reddetmeleri ve tüm bunlar, Pentagon’un ABD’nin manipüle edildiğini fark etmesinden kaynaklanıyor” şeklinde konuştu. Konuyla ilgili başka bir noktaya dikkati çeken Koffler ayrıca, “İsyanın gerçek olduğuna dair herhangi bir işaret, Prigojin’in ‘ya bir aptal ya da intihara meyilli’ olduğu anlamına gelir” diyerek, bunun karşısında Prigojin’in son derece zeki bir adam olduğunu vurguladı.
Koffler, istihbaratın Wagner hakkındaki bilgilerini paylaşmamasının sebebinin, Prigojin ve Wagner’i izlemeye devam etmek olduğunu söylerken, “Çünkü Wagner’in Belarus’a taşınması ve kuvvetlerinin Kiev’den 140 mil uzakta olmasıyla birlikte artık NATO için çok daha tehdit edici bir jeopolitik konuma ulaşıldı” dedi. Borchvaskaya ise şu ifadeleri kullandı:
Kimse Prigojin’in Beyaz Rusya’ya gittiğine dair herhangi bir kanıt görmedi ve onun Rusya’da olduğuna dair de bir kanıt yok. Tabii ki, tüm bunlar olurken, bazıları Prigojin’in neden hala hayatta olduğunu merak ediyor. Çünkü bu, mantığa aykırı. Ancak önümüzdeki birkaç hafta içinde hayatta kalamayacak olması da mümkün.
‘Yıpratma’ savaşı ve Washington’ın stratejisi
Cancian, Ukrayna’nın karşı saldırılarını ‘hayal kırıklığı’ olarak nitelendirerek, Ukrayna’nın kendisine sağlanan tüm silahlarla daha iyi ilerleme kaydedeceğinin tahmin edildiğini kaydetti. Kiev’in barış için çok yüksek talepler belirlediği bir zamanda, ABD planının halen Ukrayna’nın zaferine odaklandığına dikkat çeken Mark F. Cancian, “Sadece Şubat 2022’den bu yana kaybettikleri toprakları geri almaktan değil, Donbas’ı ve hatta Kırım’ı savaş suçları tazminatıyla geri almaktan bahsediyorlar” ifadesini kullandı. Cancian ayrıca, “Bence çok şey ummamalıyız. Herhangi bir anlaşma aslında Putin için kısmi bir zafer olacaktır” şeklinde konuştu.
Koffler ise Ukrayna’daki duruma daha karamsar bakıyor ve savaşın yakın gelecekte bitmeyeceğine inanıyor:
Çünkü bu savaşın üç katılımcısı var: Rusya, Ukrayna ve Rusya’yı stratejik olarak yenmek için vekalet savaşı yürüten ABD.
Koffler sözlerine şöyle devam etti:
Bu üç taraf, savaşı varoluşsal bir mücadele olarak görüyor. Sonunda Rusya kazanacak, çünkü Putin’in başlattığı askeri strateji, bir yıpratma stratejisi, sürekli güç boşaltma stratejisi. Rusya’nın nüfusu 143 milyona ulaşırken, Ukrayna’nın nüfusu 43 milyon. Bana öyle geliyor ki Biden yönetimi, Ukrayna’nın düşüşüne kadar Rusya ile mücadeleye hazır.
Rebeka Koffler, Biden yönetimini sert bir şekilde eleştirdiği açıklamasında şunları söyledi:
Bu, Washington’daki liderlerin bu seviyede bir stratejik yetersizlik gösterdikleri ilk sefer değil. Bunu daha önce Afganistan’da gördük; 20 yıl sonra, 2,2 trilyon dolar vergi parası ve 6 bin can kaybı. Sonrasında ABD’liler geri çekildi. Şimdi ülkeyi Taliban yönetiyor. 85 milyon ABD doları değerinde gizli askeri silahlara sahip.
Koffler’e ABD’nin Ukrayna’daki savaşın demokrasiyi savunmak için bir savaş olduğu yönündeki vurgusu sorulduğunda, alaycı bir ifadeyle şu değerlendirmede bulundu:
Bu komik. Ukrayna, demokratik bir devlet değil. Avrupa’nın en yozlaşmış ülkelerinden biri. Devlet Başkanı Zelenskiy demokratik bir lider değil. Hamlesi, ABD hükümetinin kendisinin ve ailesinin topraklarına girmesini yasakladığı kadar yozlaşmış bir oligark olan İgor Kolomoyski tarafından finanse edildi. Washington ve Batı’nın dünyanın herhangi bir bölgesini demokrasiye dönüştürmek istediğini biliyorum ancak buna hüsnükuruntu ve saflık denir. Bu durumda tehlike arz ediyor, çünkü istihbarat topluluğu çerçevesinde katıldığı her savaş oyunu, ya siber ya da nükleer felaketle sonuçlanacak.
Ancak Borchvaskaya, Koffler ile aynı fikirde değil:
Putin’in Ukrayna’da kazanmasına ve varlığını yok etmesine izin verilirse bu emsal, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan güvenlik yapısına zarar verecektir. Çünkü Putin’in Ukrayna’yı işgali, yani bağımsız ve barışçıl bir komşu ülkeyi işgali, temel bir uluslararası normun alenen ihlali olduğundan kesinlikle haksız bir işgaldir. Ve eğer bundan paçayı sıyırırsa, bu normlara başka kimin meydan okuyabileceği ve hangi dünyada yaşayacağımız soruları gündeme gelecektir. Bu savaşın tüm amacı bu. Yani, Putin’in nefret ettiği ve onun yerine çok kutuplu bir sistem ortaya koymak istediği, ABD öncülüğündeki liberal dünya düzenine meydan okumasıyla ilgili.
Borchvaskaya,Ukrayna’daki yolsuzluk suçlamaları hakkında ise “Yolsuzluktan bahsettiğimizde, Rusya daha fazla yolsuzluğa bulaşıyor. Ama biz bunu pek duymuyoruz. Bununla birlikte Ukrayna’nın liberal kurumlar ve özgür medya geçmişi vardır ve bu nedenle yolsuzluk daha alenidir” dedi. Ancak bu tavır, Anna Borchvaskaya’nın ABD’nin Ukrayna’daki stratejisini eleştirmesini engellemedi. Öyle ki Borchvaskaya sözlerini şöyle sürdürdü:
Yaptırım şeklinde askeri ve siyasi destek sağlamanın stratejik olarak tanımlanabileceğinden emin değilim. Bu tepkiler, uzun vadeli stratejik vizyonu temsil eden bir çerçeve değil. Sanırım bu noktada mücadele ediyoruz; Rusya için herhangi bir vizyon veya strateji belirlemedik. Bu savaşın hiçbir zaman bitmeyeceği konusunda hemfikirim. Bu bir yıpratma savaşı ve Putin muhtemelen Batı’nın pes edeceği, yorulacağı ve ekonomik refahı ilke yerine tercih edeceği fikrine bel bağlıyor.