Baskı grupları: Derin devlet mi, anayasal hak mı?

ABD ‘lobicilerinin’ karar alma pozisyonları üzerindeki köklü etkisi.

ABD Kongre binası. (AP)
ABD Kongre binası. (AP)
TT

Baskı grupları: Derin devlet mi, anayasal hak mı?

ABD Kongre binası. (AP)
ABD Kongre binası. (AP)

‘Baskı grupları’ veya ‘lobiler’, birçok kişinin kalbinde şüphe ve soru uyandıran ifadelerdir. Bunlar, farklı siyasi, askeri, ekonomik veya sosyal gündemleri teşvik etmek ve bunların uygulanması için baskı yapmak amacıyla yıllardır ya da öyle olduğu söyleniyor, gizlice çalışan gruplardır.

Ortadoğu ile doğu arasındaki işbirliğinin meyvesi olan ‘Washington Report’, Amerikan baskı gruplarının çalışmalarını ve etkisini gözden geçiriyor, zaman zaman ABD’deki dengeleri ve güç terazilerini alt üst eden ve dengeyi bu grupların desteklediği grupların lehine çeviren bu etkinin derinliğine iniyor.

ABD baskı grupları

Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin üst düzey personeli Jason Steinbaum, otuz yılı aşkın bir süre Kongre’de görev yaptı ve Chesterbrook Group’u kurmak için Kongre’den ayrıldı. Kongre’de görev yaptığı süre boyunca baskı gruplarıyla yakın şekilde çalışan Steinbaum, ABD’li baskı gruplarının basitleştirilmiş bir tanımını yaparak, “Belirli inançları destekleyerek ABD hükümetini etkilemeye çalışan insanlardır” dedi. Steinbaum sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir baskı grubu üyesi herhangi biri olabilir, bir şirket, sendika veya çıkar grubu için çalışabilir. Ama aynı zamanda herhangi bir eyalette yaşayan ve farklı ilgi alanları olan biri de olabilir. Yol yapmak, sağlık hizmetlerini iyileştirmek istiyorsanız ve bu konuyu bölge yetkilisiyle görüşmek istiyorsanız, bir baskı grubunun üyesi oluyorsunuz.”

Fotoğraf Altı: ‘K Street’, Washington'daki lobilerin toplanma merkezi. (Getty)
‘K Street’, Washington'daki lobilerin toplanma merkezi. (Getty)

Gerçekten de ‘baskı grubu’ veya ‘lobi’ terimi, eski Başkan Ulysses S. Grant’ın yönetime altında, ABD’nin başkenti Washington’da Willard Hotel lobisinde oturduğu ve insanların ‘savundukları politikalar hakkında’ onunla konuşmaya geldiği 19’uncu yüzyıla kadar uzanıyor.

Wall Street Journal’ın araştırmacı muhabiri Brody Mullins, ABD hükümetinin kurucu ilkelerinden (ifade özgürlüğü hakkı ve hükümete görüş bildirme hakkı) birini temsil ettiğini belirterek baskı gruplarının önemine değindi. Mullins, bunun ‘herkesin, bireylerin veya kurumların Kongre’ye gelip onları ilgilendiren herhangi bir konuyu sunabileceği’ anlamına geldiğine dikkat çekti.

Ancak Mullins, zamanla kötüleşen temel bir sorunun altını çizerek, bu sorunun ‘lobicilere para ödeyenlerin veya lobicileri kullananların çoğunun büyük şirketler olması’ olduğunu söyledi. Muhabir, “Bu nedenle Kongre, belirli bir politika hakkında kamuya veya bir sektöre ağırlık verdiğinde özel baskı grupları, bireylerin çıkarlarını savunanlardan çok daha ağır basacaktır” şeklinde konuştu.

Baskı grubu Miller Wenhold Capitol Strategies’te aktivist David Weinhold, lobi çalışmalarını savunarak, “Bu, ABD siyasetinde o kadar temel ki, anayasanın ilk değişiklik hakkı içinde somutlaşıyor. Kurucu babaların arzusu buydu. Yani herkesin hükümetine katılma hakkına sahip olmasını sağlamak” dedi.

Weinhold, baskı gruplarının çalışmasına ilişkin bir yanlış anlaşılma olduğuna dikkati çekerek, “Bazıları, işimizin doğasını anlamadıkları için bunun yozlaşmış bir ticari organizasyon olduğunu varsayıyor” ifadesini kullandı. Milletvekilleriyle kapsamlı bir şekilde çalışan Weinhold sözle,rn, şöyle sürdürdü:

“İşimiz etkili olmak, evet, ama aynı zamanda belirli konularda yönlendirme ve tavsiye sağlamak. Yasa koyucular, Kongre’den önce gelen her yasa tasarısı hakkında derinlemesine uzmanlığa sahip olamazlar. Bizim işimiz onlara her yasa tasarısının nüanslarını sağlamak. Kongre personeli, belirli tasarılar hakkında nüanslar ve ayrıntılı bilgi sağlamak için lobi gruplarına güvenir.”

Para etkisi

Steinbaum, baskı gruplarının Kongre üyelerini belirli konularda yönlendirmedeki önemine işaret ederek, bu teoriye destek verdi. Ancak bu grupların, kendilerine getirilen kısıtlamalara rağmen Kongre üyelerine fon sağlama konusunda neden bu kadar etkili olduğuna da değindi. Ayrıca, “Bazı baskı grupları, yasa koyucuların siyasi katkılarıyla bağlantılıdır ve burası, Kongre’de işlerin parayla ilgili olduğu yerdir” dedi.

Fotoğraf Altı: ABD’li Gun Lobby geçen nisan ayında Indiana’da yıllık toplantısını düzenledi. (Getty)
ABD’li Gun Lobby geçen nisan ayında Indiana’da yıllık toplantısını düzenledi. (Getty)

Mullins, bu etkinin ayrıntılarına ilişkin “Bugünlerde Kongre üyelerinin yeniden seçilmek için milyonlarca dolara ihtiyacı var” dedi. Kongre üyelerinin kampanyalarına yapılan bağışlara önemli ölçüde katkıda bulunan baskı gruplarının rolü burada devreye giriyor. Zira bu, söz konusu taraflara aynı miktarda paraya sahip olmayan diğer kişilerin aksine, yasa koyucularla doğrudan iletişim kanalları açar.

Yasal kısıtlamalar

Weinhold, lobiciliğin yalnızca Washington’da 4 milyar dolarlık bir endüstri olduğunu belirterek, “Bu çok büyük bir miktar. Çeşitli endüstriler, yasa koyucularla zaman satın almaya çalışıyor. Çok meşguller ve herkesle görüşmek için çaba harcıyorlar” dedi.

Kongre, kampanyalar sırasında kongre lobicilerinin çalışmalarına ve seçim katkılarına sınırlar koyuyor. Steinbaum ise bu kısıtlamalar hakkında şunları söyledi:

“Bir bireyin veya ‘PAC’ olarak bilinen Seçim Komisyonu'nun ne kadar katkıda bulunabileceği konusunda yasalar konmuştur. PAC, seçim döngüsü başına 5 bin dolar, bir kişi ise seçim döngüsü başına 3 bin 300 dolar katkıda bulunabilir.”

Baskı gruplarının seçim kampanyalarındaki çalışmaları üzerindeki kısıtlamalar ile Kongre Binası’ndaki çalışmaları arasındaki farka da değinen Steinbaum, “Kongre binasında siyasi katkıların dağıtılması yasa dışıdır. Örneğin hiçbir çalışan bir lobiciden bir fincan kahve veya yiyecek kabul edemez. Bu yasalar, yasa dışı etki izlenimini ortadan kaldırmak için tasarlanmıştır. Ama bence bazı yasalarda çok ileri gidebilecek durumlar var” açıklamasında bulundu. Jason Steinbaum, bu kısıtlamaların Kongre’deki çalışanların çalışmasını zorlaştırdığı bazı durumlardan da örnek verdi:

“Bazen çalışanlar olarak durumu değerlendirmek için belirli yerlere gidiyoruz. Örneğin çiftçi toplulukları veya enerji projeleri için yasalar yapıyorsak, bu projeleri görmeye gidiyoruz ve bazı sorular sormak için yerel halkla bir araya geliyoruz. (…) Bazen de özellikle de son zamanlarda, sorun yaşıyoruz. Çünkü lobiciler gezilerinde veya ziyaretlerinde personele veya bir kongre üyesine eşlik edemiyor.”

Brody Mullins ise Kongre üyelerine katkılarına kısıtlamalar getiren yasaların yürürlüğe girmesinin ardından, baskı gruplarının geçmiş yıllardaki çalışmalarına nazaran büyük farklılıklar olduğunu söyledi:

“50 yıl önce çok az kanun vardı. Lobicilerden veya şirketlerden çantalar dolusu para alan Kongre üyelerinin hikayelerini duyuyoruz. Bu şu anda gerçekleşmiyor ve yasa dışı. Şu anda kongre lobicilerinin faaliyetlerinde bir dereceye kadar şeffaflık var. Bir lobicinin bir Kongre üyesine ödediği veya verdiği her dolar hızla ilan ediliyor ve internet üzerinden açıklanıyor.”

Fotoğraf Altı: ABD silah lobisi, en önde gelen Amerikan baskı gruplarından biri olarak biliniyor. (NRA resmi internet sitesi)
ABD silah lobisi, en önde gelen Amerikan baskı gruplarından biri olarak biliniyor. (NRA resmi internet sitesi)

Silah lobisi

Şarku’l Avsat’ın OpenSecrets internet sitesinden edindiği resmi verilere göre 2022'de lobicilik gruplarına en çok harcama yapanlar, lobicilik için yılda yaklaşık 82 milyon dolar harcayan National Real Estate Corporation, Amerikan Ticaret Odası ve ardından İlaç Araştırma Grubu ve Amazon ve Meta gibi şirketler. İlginç bir şekilde, ABD’deki yaygın etkilerine rağmen Ulusal Silah Birliği (NRA) gibi kuruluşlar listede yok. Jason Steinbaum, bunun nedenini “NRA veya silah lobisi, makul miktarda para sağlıyor. Ancak diğer büyük bağışçılar ve baskı gruplarıyla karşılaştırıldığında bir hiçtir. Bu lobi, katkılarından dolayı değil, silah taşıma hakkını destekleyen seçmenlerin gücü nedeniyle çok etkilidir” ifadeleriyle açıkladı.

Brody Mullins ise bu yaklaşımı şu ifadelerle açıkladı:

“Ulusal Silah Birliği’nin etkisi, destekçilerinin sayısından kaynaklanmaktadır. Büyük şirketlerin desteğini almıyorlar. Seçim kampanyalarına büyük meblağlar bağışlamıyorlar. Lobicilere çok para harcamıyorlar. Ancak avlanmak, ateş etmek ve silahlarını korumakla ilgilenen milyonlarca insanı örgütlüyorlar ve bu silahları korumak için birçok teşvikleri var. Bu insanlar milletvekillerine veya Kongre üyelerine dönerek onlara şöyle diyorlar: Silahlarımızı elimizde tutmamıza izin vermezseniz, sizi seçmeyiz. Bu da milletvekilleri üzerinde baskı oluşturmaya yeter.”

Teknoloji şirketleri ve yabancı ülkeler

Teknoloji şirketlerinin etkisi son yıllarda önemli ölçüde arttı ve Kongre’de onlara sınır getirilmeye çalışılıyor. David Weinhold, Facebook gibi bir şirketin başlangıçta ‘lobici oyununa’ katılmayı reddettiğini vurguladığı açıklamasında şunları söyledi:

“Facebook’u başkent Washington’a ilk tanıttığımda, arkasındaki insanlar Washington oyununu oynamayacaklarını ve lobi yapmayacaklarını söylediler.”

Ancak şimdi, en büyük lobilere sahipler çünkü hükümet düzenlemelerinin çok büyük olduğunun farkındalar. Aynı şekilde Weinhold, “2022 yılında elektronik sektörü bu kitlere 220 milyon dolar harcadı” şeklinde konuştu.

Mullins, yerel lobilere ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Dış lobilerin etkisine dikkat çekti. Wall Street Journal muhabiri, “Bazı yabancı ülkelerin ‘hükümet üzerinde vatandaşlardan daha fazla etkiye sahip olmak’ için baskı grupları kullanabilmesi, çoğu yurttaş için biraz rahatsız edici olabilir sanıyorum” dedi.

Dış baskı gruplarının çalışmalarını düzenleyen yasalar, çok katı olan ve çok daha fazla izin gerektiren yerel lobilerden tamamen farklı. Konuyla ilgili olarak Mullins, “Çok para harcayan, dış yardım almak için lobiciler tutan veya silah satışının gerçekleşmesini sağlayan birçok büyük ülke var. Bu bir süredir oluyor. Bana göre lobicilik sektörünün bu kısmı sürekli büyüyor ve bunu endişe verici bulan birçok insan mevcut” şeklinde konuştu.

Aynı şekilde Weinhold ise baskı gruplarında Çin gibi ülkelerin etkisine dikkat çekerken, “2022’de Çin, lobicilik grupları için 62 milyon dolarlık harcama açıkladı. Bu, Washington'a yönelik yüksek bir dış etki yüzdesinin de olduğunu gösteriyor” ifadesini kullandı.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24